10 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

10 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vilson ve Ruzvelt Neler Yapacaklardı Mihvere Göre, “Milletler Arasında Meratib Silsilesi Kabul Edilmeli İmiş Yirmi Sene Evvel ve Bugün irmi sene evvel Amerika-- V nın Curfhürreisi dünya sul- hunun yepyeni esaslara gö- re kurulmasını ilerı sürdü. Ver - say muahedesinin başına geçiri - dür. 1919 da, 939 da © Amerikanın Cumhurreisi kü- çük milletlerin ortadan kalkma - sına mâni olmak üzere lâzım ge- lenlere müracaat ediyor İtalyan paytahtında bulunan Avrupalı muhabirlerin yazıları gözden geçirilirken Berlin - Ro - ma mihverinin gayesi ne olduğu- na dair Româ mehafilinde neler söylendiği, neler düşünüldüğü na- zara çarpıyor. Aztık Almanya 1919 da Versay muahedesinde zorla kabul etmiş olan mağlüb Almanya değildir. İ- talya da umum! harbde galiblerte beraber bulunduysa da — harbta sonunda emellerine nail olamadan çıktı. Aradan seneler geçti. Al - manya ile İtalya birleştiler. Şim- di kuvvetli bir Berlin - Roma mih- veri vardır. Bu mihverin hedefi yirmi sene evvel Reis Vilsonun fikirlerile kurulmuş olan dünyayı değiştirmektir. Artık büyük, orta üçük devletler - birbirlerile "i olamazlar. Almanya ile İ- talya kuvvetlendikçe diğer küçük devletlerle kendilerinin müsavi iyan Amterika Cumhur reisi Ruzvelt Almanya, İtalya, İngiltere ve muamele görmesine tahammül e- | Fransa, demiyeceklerdir. | — Avrupanın mükadderatı bün - Onun için devletler arasında bir | ların elinde olmalı. Bu dört dev - amneratib silsilesir olmalıdır. Av- rupada dört büyük devlet var: Yugoslavya Ne Yapacak ukardaki desimde Yugosluv ya Hariciyo vekili Markoviç, son Berlin seyahatinde, bir Alman kıt'asını teftiş ederken görül yor. Yugoslavyanın mihver siyaseti ile olan münasebetleri nazik let birleşmeli, istediklerini başka- larına kabul ettirmeli!, bir safhaya gelmiştir. Yugoslavya ne yapacak? Mihver tarafını mı, yoksa demokrasileri mi tercih edeccek?, Bunu zaman gösterecek... | | Devletler böylelikle büyük, or- ta ve küçük diye üçe ayrılmış ola- cak, meratib silsilesile artık bir- tbi olacaklar, Şimdi - Roma mihverinin orta ve Küçük devletlere şöğle bir teklifi var: — Almanya ile İtalya çok kuv- " Kuvvetli devletlerin sizin üzerinizde elbette bir üstün hakkı olmalı!. Bizimle beraber oluyor - musunuz, olmuyor müsunuz? E - ğer olursanız sizi himaye edece - Biz. Size yardım edeceğiz. Eğer olmazsanız siz bilirsiniz. Roma mehafilinin düşündükle- rine dair yazılan malümattan şu da çıkıyor ki orta ve küçük dev - letlerin bir kısmı da Versay mu- ahedesile vücude gelmiş olduk » lar için Berlin - Roma mihveri - nin bunlara karşı vaziyeti bülhassa| şayanı dikkattir. Çekoslovakya Versay muahedesinin vücude ge - tirdiği bir devlet değil miydi?. Al- manya onu parçaladı. Daha böyle Versay muahedesi ile vücude gel- miş, yahud da büyümüş olan dev- lelter var mi? Roma mehafiline göre bu nok- tadan Yugoslavya pek nazik — bir mevkidedir. Umumi harbden ga- Hblerle beraber olarak çıkan Sır- (Devamı 7 inci sayfada) | ELEKTRİK ziyası | e. | İıı defa 1864 de kullanılmağa baş- ladı. Bu senenin sönleşrin ayında Dölener; Parinteki Konkardiya mey - danını, Lean Fokli tarafından icad e- lunan bir makine ile tenvir etti. Dörl sene sonra bir şenlik gecesi, Luvr sarayınn cepbesi elektrik am- püllerile süslendi. Nihayet, 1849 da Öpera tiyatrosunda, «Feyzamber» perasının ücüncü perdesinde; cüneş Fi yası verilmek için kullanıldı. GARİR SİGORTALAR İngilterede, Amerikada sişortacılık gök terakki ve tekemmül etmiştir. Her geye karşı sigorta edilir. İngilizin biri, siğorta şirketlerinden birlle çok garib bir mukavele akdet- miş. Ömrünün sonuna kadar her gün Londranın tükx tokantalarından birin- de İki övün yemek yemesini temin için Şirketa 5.000 İngiliz lirası vermiş. İngilir şimdi kark bir yaşında ve sıhhati yerinde. Hayatın pahalılaşması | umurunda değil, Çünkü yemek para- larını sizorla veriyor. Şayed bir mide hastalıfına totulur, dektörü, yalnız püre veya süt tavülye ederse sizurla düdüğü çaldı. —Çünkü | fazminal vermek, mukavele şartlarını değişlirmek mecburiyetinde dekil.. NAPOLYONUN KILACI Fransın müzeler idaresi. Napolyon | kullandığı kılıcı ve bu muharebeye ait bazı hatıraları, «Liyeje de, eski vilâyet dalresi salonlarında açılacak sergide teşhir olunmak üzere Belçikaya dermeğe karar vermiştir. eMalmezon Napolyonla zevcesi Je- getinin; Versay müzesi de Mari Val- veskanın, Napolyonun, âyandan Monjın ve ceneral Düzmin portrelerini «i derecektir. MNi külüphaneden bir çok resim- ler, estimpalar, Koçmak - Jay müze - Binden Konlet Bulayın portresi ayrıl- mıştar. Silâh müzesi de, Vaterle harbine ald | barı hatıraların zönderilmesini muva- Çik bulmuştur. | Bonapart ailesine mehsub olan Yu- l nan Prensi dö Jorj, İmparalorun (aşı- dığı Lejyon dönur nişanını göndere - cektir. 1540 SERGİSİ Portekizliler, Porlekiz hökümelinin keçsslislinin 8 yüzüncü yıdönama mü- | masebelile 1910 da açılacak serginin it- mami İçin büyük bir faaliyet göster- mektedirler. Sergi 2 mayıs 1940 da açılacaktır. Birçok devletler iştirak edeceklerdir. SAKINILMASI LAZIM GELEN ŞEYLER: Yanhanede, dükkânda veya kaba- Tede mütemadiyen zihni, dimağı yo - | Tucu İşlerle meşcul olmak, | Çok otemabil. kullanmak. Avcılıkta sulistimal, Sıcağa ve soğuğa karşı kendini mu- hafara otmemek. Fusla örtünmek vera | fazla açılmak, Sabahlan akşama kadar evde, ha- reketsiz ve Atf oturmak. Alkollik içkilı kaoyu çek içmek, Geceleri; dimağ yoracak şeylerle ve- 'ya meyhanelerde, kabarelerde geçir- ı kahve, çay ve ka- ŞAİRİN MEZARI Portekizin en büyük milli şalri «Ka- | mocns büyük bir fakrü sefalet içinde | öldü. Mezarının nerede olduğunu bi- | len yök. Bilâhare, büyük şalrin dehâsile mü- fenasib bir mezar yapılmağa — karar verildiği zaman çok garib bir çareye mürmast edildi: Şalrin hayatla iken gerzdiği, dolaştığı yerlerden birer parça toz toplandı. mezara konuldu. Â; Bonaparlın — Valerle — muharabesinde | İKÂYE Cam Gözlü Adam dıni Camgözlü adam kay - muşlardı. İnce uzun boyu, er yüzü keskin bakışlı anında dalma ikinci plât» gözleri da kalan bu genç adam cidden gü- zel bir erkekti. Bütün kadınlar ondan bahsedi- yorlardı. Yalnız her bahsedilişte genç adama birçok şeyler yükle- araya gelişinde bu'üadam için — Kibar hırsız galiba?, — Ne münasebet efendim ar- tist bir gençi orsunuz; züğürt - bir gönül paraziti.. — Hayır çok jantiy ve güzel a- darm, parası da var. Yalnız bayağı ruhlu bir adam. Bu da bir erkeğin (bence) sahip alması lâzım gelen rtı, gibi, verilen kararları o- ve aleyhinde mütehav - nun leh vildi, Çok uzun münakaşalar esmasın- da bazan en iyi arkadaşlar birbi- rine düşer, elddi kavgalar olurdu. Hele bir gün Neclâ ile Nâzan bu yüzden bozuşmuşlar ve mahke - melik olmuşlardı. İşte, bu dedikoduların ve bir iki hâdisenin aşk perisi yaptı — Hangi film güzel?, ni nereden biliyor- nlattılar da.. — Öyleyse onu görelim... — Ben de ayni fikindeyim. — Hangi sinemada oynuyor? — Zambak'da Gişenin önüne gelinciye kadar etraftaki resimleri seyrettil Necile anlatıyordu: — Camgözlü adama çok benzi - yormuş... Onun için bir hafta - çinde yalnız Süzet beş defa gör - müş- — Yok canım.. Siz de çok me- rak ediyorsunuz galiba?, — Tabit.. Hem birşeyden şüp- helendim. Sakın bu Gasporon bi- zim Camgöz olmasın?. — Olabilir.. Anlattıklarına gö- de Camgöz ayni zamanda film se- naryosu hazırlıyormuş, bunlara ismini koymuyormuş. Biletlerini aldılar, — elektrikler sönünciye kadar konuştular, ri - vayetler onları büsbütün heye - cana düşürdü. Film bitinciye ka- dar, bazan gözleri yaşardı, bazan güldüler. Fakat sokağa çıktıkları zaman gayrühtiyari - birbirlerine baktılar, Biri sordu: — Hangimiz daha fazla seviyo- ruz?. Diğeri cevab verdi: — Öyle değil. Hangimizi daha fazla seviyor. Bunlar her iki kadının gönülle- — Bak ne güzel sabah. Deniz de çok iyi, Kaçır- Mnasak böyle bir sabahı. Den'z. günaş banyomuzu alalım, Yemakten sonra beraber ine: Dedi, Genç kadın, yine tek kelime ile cevab verdi: — Hayır, — Yalnız mı ineceksin? İri kara gözlü, apak tenli. güneş ışığı kadın, büyüleyen, tılsımlıyan bakırlarını doktorun gözlerine dikti. Bu bakış ve.. O dikişte — Anlamıyor musun, bankayı gideceğiz.. Densek vardı. Doktor da bunun #yırdımınday- yüzlü —ar YOSMA,İ a—ammmmamun Ve 156 gaa Yizin: ETEM İZZET BENİCE (yagamz mauaza Het yan ne güzel!. Gitmemizi öğleden sonraya bırakslım.. Dedi, fokat genç kadın kaşlarını çata çata ve topuklarını yere vura vura bağırdı: — Dün gece ne konuştuktu.. Sen benim tez canlı bir yaradılıştla olduğumu bilmiyor musun? Yoldaydılar. Araba Maslak onarma virajını dönerken dok- tor sızlanıyordu: — Benim hiçbir şey yaptığım yok. Sana öyle geliyor... yordu: — Yanımda. — Onları aa bankaya koyarız. YOLDA — Kaç lira idi — Üç bin aitı Ve genç kadın bütün bu konuşmalerdan son- ra, arada bir yine | kaç kelime söyliyeceğim. | | cile kendisini Camgözlü diye anı- Diyer, bu konudan uzaklaşmak ıstiyor, soru- — Akşamk! paralar da yanında değil mit — Koyalır. karıcığım. ndeki esrarengiz erkeğe karşı | duydukları heyecanın tezahürün- | den başka birşey değildi. | İki kadın birbirlerini uğurlar - ken ciddi bir heyecana düşmüş - lerdi. Necile: — Yarın geceki süvarede mut- Jaka onu elde edeceğim. diye söy- lendi. Öteki kadın güldü ve: | — Muvaffakiyetler, diyerek ya- stehzi cevab verdi, ayrıldı- * — İşte Halük!, ede?, — Merdiven'erden nim, — Âman hemen kendisine bir iniyor ca Necile üdeta koşarak genç ada- | ma doğrü ilerledi. Camgözlü &- dam kendisine doğru koşan ka - dını görmemişti, Tam son basa - maktan ayağını çekiyordu ki Ne- lan Halükun kolları arasına attı ve: — Beni kurtarınız, d delim. dedi. Halök böyle şeylerin acemisi değildi amma ne yapsın ki kısa, fakat manalı bir gaybubetten son- ra gosyeteye döndüğü ilk gecede bir iskandala sebebiyet vermek- ten uzak kâlmak mecburiyetinde bulunuyordu. Fazla düşünecek va- kit bulamadı, genç kadını kucak- ladı. 'Tenha koridorlardan hızla, fa- kat ürkerek geçti. Bir iki kapı daha geçtikten sonra balkona çık- tı. Etrafta çıt yoktu. Genç ka - dın herhalde üşümüş olacak ki kendisine gelir gibi oldu. Fakat tamamile ayılmıyordu. Camgözlü adam, itiyadı elden bırakmıyarak, kendi kendine bü- tün şeraiti kabul eden kadını bele ki yarım saat okşadı. Güzel söz- onlar?. üz lira kadar bi> şey, suratımı asıyordu" Bi - | ala w ler söyledi. Fakat Necile genli gildi. v Tenha bahçede birdenbif? şuşmalar, yüksek sesle bağır? lar başladı. nimefendi n:; b özlü adam kaçırmıf” Bütün mücevherleri i"" idi... Polise haber verelimi. (Devamı 7 inci RADYÜ Ankara Rıd!”ı avatx 1820 Pragram. 35 Müzik (Aryalar) Fi- 19 Konuşma, 18 Türk müziği (Pmmal Bertil' N 'elül Tokses ve Safiye tiraktle. 20 Memleket saat ayarı, Wt meleoruloji haberleri. 20,15 Türk müziği, Çalanlar: Fahire Persan, gel « | ni Zühtü sardakeclı, cerdet GiY Okuyanlar; Sadi Hoşses, i— Rast peşrevi. #— Şükrünün rast çarkısız ( ” göğrüne koaysam). ö— Palk Beyla rast yarkısı: ( n dldemden). 4 — Cevdet Çağla: Viyola ğ ö— 8. Kaynafın — niha (Gönlümün ebedi bir yarasıh G— Rast türkü: (Çalıma bak T— Rast türkür (Y var). 8— Haşim Beyin (Şeb tâ neher akar). $— Lâtif ağanın — hicazkif (Yoktur saman gel). ü— Osman Nihadın hicaskâf (Şa zayıf göğsüm içinde). 21 Haftalık posta kutusu. ZLIS Esham, tahvilüt, nukut ve ziraat borsası (flath. Neş'eli plâklar - . 2130 Müzik — (Mandolinali? Badık Talu idaresinde, 22 Müzik (Küçük orkestra * a .? 23 Son ajans haberleri ve yrogram. 2315 - M Müzik (Carband): YARIN 1210 Program. 1235 Türk müziği - P 18 Memleket saat ayarı, a/7* meteoroloji haberleri. 1315 - 14 Müzik (karışık Pi. / “ 1357 Hicr! Rebiülevvel 20 1939, Ay 5, Gün 130, Unt $ 13 dı. Fakat; der gibi boyun büktü, gözleri karısının gözlerinde ona bakıyordu. Genç hadın bakışını birden: — Sen inmiyorsan, ben yalnız da inebilirim. Diychn ve.. Doktorun kafasının içinde bomba Bibi patlıyan sözleri güttü. Ve Güney hemen ko - modinin üzerinde duran çantasını aldı, şapkasını 10 Mayıs ÇARŞAMBA T Vakitler | Vasati — Karıcığım banâ hiç scımıyorsun. Hiç güvenir. yok. Hiçbir kadın kocasına bu kadar baskı yapmaz! Senir sevgin biraz da kıyarlık olüyor. Ve. En çok bir nokta üzerinde yana yakıla duruyordu: — Seni çok sevdiğimi, senden oyrılamıyaca - Yapacağım şeyı hemen yapmalıyıra, Ve. İlâve etti. — Gidiyorsen hemen benimle beraber yola çıkarsın. Yoksa ben akşam söyletiğim gibi alıp başını gidiyorum. Bu sözler doktorun başını — Seni bir türlü bağışlıyamyıorum Fazıl. Çok suçlusun. İnsan karısından parasın! ve diye sak - lar? Buuu aklım almıyor, Şimdiye kadar sen bütün paranı bana söyliyecek, beni de biriktirmeğe kiş - kırtacaktın. Beş üstüne beş de koysun kötü mü o- lur?. Kendimi öğmiyeyim amma, istediğim vakit Güneş sencıları ya- başına iyıce yerleştirdi; ratıyordu. Baktı yapılacak bir şey vok. Karı elden — ğımı, hastalığı da geçen bir tutkun'ukla sana bağlı — ben her tü-lü yaş-yabilir, gereğinde sözümü tut - Ö — Ben gidiyorum.. Bidiyor. Boynunun damarlarını şiş're gişire çıkan — olduğumu bildiğir için çok kıyasıya davranıyor - — mak, dileğim! yerine getirmek için bütün yoksul- İxindi Doktor, gor. bir w*utla: Jerlerini yerinden söken bir söylenişle. sun. Beni istediğin, dilediğin kalıba sokuyor, kuk- — luklara katlanabilirim. Akşam — Karı — Peki. la gibi parmağının ucunda oynatıyorsun. Ve üzüntüden ölümcil! bir duruma giren dok- Yatsı Dinle be Gidelirr Güney içten de, dıştan da bu lâkırdılara kah- — tora sözierile kuvvet veriyordu: İmsak Günaşe bakı, kahalarln gülüyor: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: