22 Mayıs 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

22 Mayıs 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AMERİKA - AVRUPA Amerika Bir Avrupa Harbine Girer mi? Dünya Çok Daraldığı İçin Düşünüşler de Değişiyor Amerikan Halkının Reyleri Amerikayı ziyarete gitmeleri üzerine gerek İngiliz ve ge- rek Ametika matbuatı için yeni- den yeniye mevzular çıkmış ol - du. İngiliz gazeteleri için Ameri- kalılardan ve Amerikadan — bah- setmek lâzım geliyor. Amerikalı- larda, İngilizlerden ve İngiltere - den bahsediyorlar. Bu itibarla A- merikalıların Avrupa işlerine kar- şı ne düşündükleri etrafında ye- niden birçok yazılar, fakat daha taze bir haide mumiyesinin cereyanlarına dai malümat görülüyor. Biraz bu ya- zılara göz gezdirerek bir hulâsa mak faydazız olmuyacak. gazetesine — yazılan böyle bir yazıdan Amerikalıl; Avrupa işlerine ve müstakbel bir be da! ağu anlaşılıyo. Yakın zaman ır—qıl,z Kral ve - Kraliçesinin merika efkâri u- n kadar Aryunk_q— hların fikrine göre yeni dünya « nin iki tarafındaki iki Bahrimu- hit Amerikayı her türlü taarruz ihtlmallerinden koruyacak, aşıl- ması çok müşkül birer azametli mani teşkil ediyordu. Böyle dü- şünenler için Amerikanın bir gün tekrar Avrupada bir harb çıktığı zaman buna karışmasını istemi - yecekleri aşikârdır. Çünkü Ame- rika doğrudan doğruya bir teh - likeye uğramadıkça uzak yerlere giderek harbetmek Amerikalıla- Fakat bu hal geçen senenin son baharındanberi - pitgide değişti. düşünüşleri şöyle ol- | Çekoslovakyanın uğradığı âkıbet | gözönünde iken bunun böyle kal- miyarak ortalığın daha karışa - cağı v> Amerikanın da artık lâ- yae Gelecek harblerde ehemmiyetli rol kayd kalamıyacağı bir hale gire- ceği anlaşılıyordu. Fakat Çekosloyakyanın — artık Almanyaya geçmesi ve orta Av rupada Alma: an büsbütün nü-; huzunu arttırarak otrafa yayılması şu son aylarda Amerikalıları da- ha çok düşündürmeğe başlamış - tır. Bünu bilhaşsa yakın zaman- larda halkın reyine müracaat e- dilmesi üzerine toplanan Takam- lar meydana koymaktadır. Evet... Amcrikada halkın re - yine müracaat ederek burdan el- de edilen neticeleri ilân eden ba- zı mecmualar vardır. Bunlar kaç senedir bunu kendilerine iş edin- mişlerdir. Mesalâ evvelce hatır- lardadır ki Amerikada bir içki ya- sağı vi n aleyhinde o- lanlar çoktu ve kakdırılmasını isti- yenler de vardı. Amerikanın bu mecmualarından biri okuyucu - larından rey topladı. Amerika - nın hangi tarafları içki düşmanı- dır. Hangi yerleri değildir; bariz T Süretle anlaşıldı. Şimdi görü- Mısır Ordusunun Çölde Yaptığı Manevralar oynuyacak olan bir tayyare gemisi lüyor ki bunu müşler. «Fortune» ve «Literary Digest» gibi mecmualı okuyucularına sordukları suallere aldıkları - cevabların neşrediyorlar. Bugünün en mi bu çığırı açarak | him meselesi de, halkın reyi so- | rulduğu zaman, hiç şüphesiz müs- takbel Avrupa harbinde Ameri- kanın ne vaziyet alacı Fransa ve İngiltere Avrupada Almanya ve İtalya ile harbe tu- tuşurlarsa Amerikadan Fransa ve İngiltereye yiyecek Şi derilecek mi yoksa bitaraf kalındı- ğ ileri sürülerek birşey gönderil- miyecek mi?, Buna alınan cevab- | lardan 96 82 gönderilmesi türaf- tarıdır. Harb malzemesi gönderil- mesini muvafık görenler de $t 66 imiş. Amerikanın hiçbir. gürültüye karışmıyarak Avrupa işlerine u- zaktan seyirci kalmasını istiyen- ler şimdi pek de ortaya çıkamı - yorlarmış. Çünkü Çikoslovak - (Devemi 7 inci sayfada) | Finlayi, Mısır zabitleri ve manevrada hazır bulu- ordusu geçenlerde Misir çöllerinde bir | motörlü kıt'aların iştirak ettikleri bu mamev- rularda İngiliz atkeri heyett de hazır bulunmuştur. | Yukarıki resimlerden soldaki Mısırdaki İngiliz kuv- vetleri kumandanı General Sir Robert Cordon - On beş güne kadar istödiklerinizi de hazırlıya- gağım... Diye projelerini toparlamağa koyuldu. Karton- ları içiçe koyup dururken içine sığmıyan bir he canı vardı ve bu heyecanla söylüy — Bilmezsiniz bayanım, bu Türk mimarlığı ba- kımından ne muhteşem bir eser olacak.. Benim için bu izeri ortaya çıkarabilmek ne büyük bir başarık olucakşa, Türk san'atı ve mimarlığı için de ger - çekten göğüs kabartacak bir kazanç olacak!. V;)lJ ARMAĞ, Park otelindeydiler. Tufan ve ©. Denize bakan sessiz bir odada, başbaşa içiyor- duzdı. Genç kadın şampaniya kadehini dudaklarına götürürken gözlerini bayılta bayılta Tufanın göz- leri içine baktı ve sânki onu bir bakışta eritecek, bir. söyleyişte iradesine tutsak edecek gibi — Tufançığım, sen çok zenginsin değil mi Dedi. Tufan genç kadının gözleri içine baktı: — Ne var bu sorunun altında acaba?. Diye bir bakımlık kadar düşündü, alçak bir sesle cevab verdi: Yook canım. Geçiniyoruz işte.. Hepsi hepsi © kadar, $ | nan Alısır siyasi partileri liderleri ile müsahabe ha- | linde gösteriyor. Sağdaki resim, çölde bir kervan yolundan geçen Misir ordusuna mensüp zirhli. bir | | otomobil.. | dağını bilen fazla olarak Girooi MUSİKİ NOTALARI Bsiki 1L Yaci asırda Güy Darezzo adlı bir papas ta- rafından icad olunmuştar. notaları, MUKADDES VOLKAN Bu mükaddes yanardağın ismi Aso dur. Japonyanın Kyushu adasında - dır. Bu yanardağın beş mehlesi var- dir. Üçünden ateş, ikisinden koyu ye- gil ve sacak bir su fışkırır. Bazan ki leri 50 kilemetro uraklara kadar gider. Sekizinci asırda, Asa dağının zirve- zinde 36 manaslır, üç yüzden fuzla da Buda rahibi vardı. Manastırlar, 16 ci usurda General Otozilo tarafından tahrib edildi. Fakat yerleri siyaretgâh oldu. Vaktile dağın tepesine çıkabilmek i- | çin manaslırin yanında bulunan dar bir köprüden geçmek Kâzmmdı. Bu ise çok tehlikeli idi. Rahiblerin yardımı olmadan geçmek leşebbüsünde bulu- nanlar uçuruma yuvarlanırlardı. Bazün seyyahlar, havai çelik hat- Tara asılı küçük vazonlarla — kolayca ve tehlikesizce inip çıkıyortar, HİMALAYANIN 8,000 METROSU — —— İsviçreli bir heyet Hindistana gitmek üzere yola çıkmışlır, İsviçreliler Hi- Mmalaya dağının 8,006 metroluk Garhvel | tepesine çıkmak için gidiyorlar. Heye- tin arasında bulunan Reş Himalaya 'dda tetkikatile de meşhur olan bir. mü- hendistir. David Zox isminde — diğer biri daha vardır ki e da İsviçrenin dağ- | darına tuzmanmakla meshur olmuş ve şimdiye kadar birçok kazaları uğrı- | yarak çok defalar ağır surette yara - danmış, iyi olmuş ve dağa tirmanmak- lııı_ıılr yazgeçmemiştir. Kırk seneden- beri bu işle meşgüldür. Bunun heyet- le beraber giden arkadaşı Priç de dağ- lara tırmanmakla meşhurdur. HABEŞ PRENSESİ HASTABAKICI Londrada büyük hastanelerden bi- | rinde genç bir kız hastabakıcılık edi - yormuş. Renginla Başkalığı Ne, sac- darının değişikliği e diğer İngiliz kız- darından farklı olan ba genç kız ora- (a hasta çocuklara bakmaktadır. 936 da Habeşistan İtalyanlar tarafından x- lmarak imparator Halle Selâse de İn- giltereye zeldiği zaman bu kır da ba- basile beraber bulunarak ona kâtib- Jik ediyormuş. Evet, şimdi. Londrada çocuk hastanesinde hastahakıcılık eden Ku eski Habeşislan imiparatorunun kı- sadır. Şimdi yaşı yirmiden fazla olan | Pronses kendisine bir İş bulmak İçin Londrada hastabakıcı mektebine gir- miş, orayı bitirerek çıkmış ve hasta- meye yerleşmiştir. Sabahleyin saat 6,30 dan aksam 5 e kadar çalışmakla imiş. Gakiğ min YASİTETNANI Geçenlerde, Londrada — vefai eden zengin bir kadın bütün servetini tam- Hlşeltet üi «Servetimi famdoşambrime bırakı - yorum. Zengin olsun, bir famdöşambr tutsun. Benim kendisinden — elaman | dediğim zibi o da el'aman desin diye> | Doktorun Öğütleri : Mide Ekşiliği Mide ekşiliğine" karşı — şu toz tavsiye olunur: Magnezi Hidrate; gram 1450; Su nitrat dö Bizmüt; 50 gram Kre Prepare; 040 gram ; Bi - mat dö Süd; 050 gram; | | ârat dö morfin 4 gram; Bunları birbirine karıştışmalı ve üç kaşeye taksim etmeli. onar | şünüyordu: | nile onu avutmağa çı I Yazan: REŞAD FEYZİ l ırahşan, büyük bir. zevkle gn açtı. İnce ki lara sarılı birşey çıkardı. Sedad sordus — Bu nedir? — Sana hediye.. — Nasıl bediye' — Şimdi görürsü: - Dırahşan kâğıdl Sedad dikkat ediyordu. çift altın kol düğmesi kadın Sedadın yüzüne onda hasıl olan ” sevinç ve zevki seyretmek, tatmak istiyordu. — Bunları, sans, beni datma hatırlayasın, diye aldım., Dalma kolunda duracak.. Her gün beni anacaksın.. Bak, üstüne #enin | - simlerinin baş harflerini yazdır - Gömleğinin kolundaki düğ- meleri bana ver. Bende — kalsın.. Bunlar da sende.. Hiç çıkarmıyı caksın.. İhtiyarlıyacaksın.. Saç - larına beyazlar düşecek, bu düğ- me yine kollarında olacak.. Bir zamanlar beni seven, hem de çok seven bir kadın vardı, diyecek - açmıştı. Bu, Dırahşan bunlari söylerken, e- lini uzatmış, genç adamın bileği- ni tutmağa hazırlar raftan da onun yüzüne bakıyor, eğe — çalışarak gülümsedi. Yalnız, derhal karar | vernişti. Bu kol düğmelerini ka- Sedad şöyle dü- <Bu bir kadın.. Ben erkeğim.. Henüz ana tek bir şey hediye etmiş değilim.. İlk hediye- 'nin onun tarafından verilmesi iz- zeti nefsime ağır gelir.. Belki, Dı- rahşanın bu hareketi, Sedadın çol geç kalmiş bir Vazifesini hatırlat- mak olmaz mı?. Yani bu işte, Dı- rahşan, Sedadın rolünü yapan çok manidar bir kadıri vaziyetinde de- Bil midir?» Bu düşünceler, — genç, âdamın zihninden bir şimşek — gibi çakıp | geçti. Ve bunları birer birer, bir takım ki üstü kapalı bir şekil: dına anlatmağa çalıştı. Pakat, Dı- | rahşan, müthiş bir sukutu hayale | Hayret etti, kızdı. He- lişi ona ağır ge- nın bir erkeğe vermek — istedi e. Dırahşan Sedadın. böyle | yapacağını, asla, hatırına | Delikanlı, genç kadının yüzüne bakıyordu. Onun nekadar asabi - leşmiş olduğunu farkediyordu. Fa-| kat, kararında ısrar edeceğini an- Tatırken, Dırahşanı daha fazla kız-| dırmamak için, binbir ze! | denizdeki ışıklı geceyi seyrediyor- | dan bağlanmışlardı. Birbirlerinin hiç teklif olmadığını zannediyor - | düm.. Çok aldanmışım., Seni ta- nıdığımı zannediyordum. Demek | Halbuki, bir mesele kat'iyy zuu bahsolmamak lâzımdır. Bir- birlmizi yalnız seviyoruz. Birbi - rimizden hoşlandığımız için bera- beriz. Başka bir düşünce, başka bir menfaat endişesi münasebet- lerimizde rol oynamıyor. Ben sen-) tanımamışım. böy den hiç birşey istemiyorum. Pa - Tam da var.. Hiç bir ihtiyaerm yok.| Ve sanğı bu küçük hediyeyi alır- ken, pekadar samimi hareket et- miştim. Dırahşanın kaşları — çatılmıştı. Göğüs geçirdi. Başını — çevirmiş, bahçenin alt tarafından görünen du. Sedad, çok müşkül vaziyette kal- mıştı. Dırahşanin darıldiğimi, hem de adamakıllı darıldığını anlıyor- du. Genç kadının, kendisini yal - nız sevdiğini, hiçbir menfaat fik- rinde olmadığını biliy rındaki samimi ve teklifsiz müna- sebeti esasen kabul edioyrdu. Bir- birlerine hiçbir rol ve jest yapma-! iç yüzlerini tamamen biliyorlardı. Dırahşanın kalbi tamamen kı - rılmış mıydı?. Sedad, bütün zekâ- sını kullanarak onu avutmağa ça- lışıyordu — Dırahşan, dedi. nüyorsun. Nihay Sen kadınsın.. Aramızda hâkim o- lan his teklifsizlik ve samimiyet- Ağrı başladığı zaman dakika ara ile almalı. Mide ekşiliğinden ileri gelen ağrı- lara diş pastilleri de iyi gelir. sanla: YOSMA —a VO 163 gazaaaamaı 17730 ETEM İZZET BENİCE gaamaaamaınaana Güney elindeki şampanya kadehini biraktı: — Bilmem ki, zengin olduğunu saklamakta ne kazancın var? Diye bir cümle ile başladı, devam masaya — Biliyorum ve görüyorum, siz birkaç kişi çok para kazanıyorsunuz. Bunu ben gibi herkes, bütün halk da biliyor. siz de onların bil diklerini biliyorsunuz, Bir kumpanya kurmuş, en büyük kazançları kendinize ayırmışsınız. Sizin ka- Sizinki kazanç değil, voli. Bir partide yüz bin- Jeti birden kazanıyorsunuz. Her işi elinizde tutu- yorsunuz. Büyük payları aldıktan sonra artıklarını da geriye kalanlara brakıyorsunuz. Onların ka - zandıkları böylelikle bıraktığınız yüzde onlar, yüz- de yirmi veya otuzlardır. Gözümüz yok amma, gö- ze batıyor. Yosmanın yarı sarhaş, yarı hınç dolu bir göğ - sün taşırdığı bu sözleri karşısında Tufan birden ürktü, şaşırdı. Bunlar kulaklarında dinamit gibi petlıyan hiç alışmadığı sözlerdi. Ditt ağzının * de bir yulaf yaprağı gibi getilmiş, takırlaşmış, ka- mişti. Titrek, ürkek bir sesle: — Neler söylüyorsun böyle yavrucuğum, Bi- zim ne zenginliğimiz, ne de paramız var? Diyetek oldu. Genç kadın bu selfer şampanya kadehini dişlerini sıka sika kaldırdı, birden ağzı na Daoşalttı ve onun mayhoş içiminin ağzına verdi- ği keskin, buruk tad ile birden boşalttı: — Ben demin çok hafif konuştum. Siz herkesi kör, yahut da sersem mi sanıyorsunuz? Dedi ve içten gelen bir taşma ile sözünü sür- dürdü: — — Hepinizin milyonlarınız var. Adeta size ba- Dırahşan, birden asabi bir — Benden hiçbir şey kabul et- miyecek misin, dedi | tir. Senden, vereceğin her şeyi a- ilirim.. Fakat, böyle, bir hedi- yenin sırası varsa bile, her halde, Aramızda | bu sıra, sende olmamak lâzımdır. —— kanların yoksulluğu ile alay eder gibisiniz. Kendi kevelerinizin şişmesinden, midelerinizin dolma - lan, kafalarınızın içki, kadın, kumar, eğlenti ile anlanmasından başka-bir şey — düşünmüyor, daldığınız para ihtirası, sefahat öâlemini ayılmak temediğiniz uzun bir rüya gibi boyuna sürdür e çalışıyorsunuz. Şurada burada yer yer yük- len köşkleriniz. her gün sıralanan apartımanla- rınız bile sizin bütün korunma haklarınızı kay - bettirecek kadar kuvvetli belgelerdir. Sizlerin ser- vetleriniz çalışmakla, kafa yormakla, alınteri dök- mekle, büyük sermayeleri kullanmakla ele geçi - rilenlerden değildir. Hava ile, dalavre ile, nüfuz- la, hâtırla, arada bir korkutarak, arada bir de o izden düşmiyen eldiveninizle okşıyarak, yu: muşatarak kazanıyorsunuz. Hakli olmuyan aşırı birçok kereler Insanlar icin en azılı düşman kadar ik ettiğini bilmi- yecek kadar zeki olmadığınızı — zanhetmiyorum. Anlaşılan, hirs birçok :zamanlar sekâyı söndüre - cek derecede kararıyor, fikri boğacak kadar za- "imleşiyor! Genç kadının trampet ateşini andıran bu söz- leri Tufanı sarartıyor, sarsıyor; titretiyor ve ku - Jağında bir uğultuyu yerleştiriyordu: L , (Devamı var) Belki, bendedir. Başka birşey * | sa kabul edeyim.. Dırahşan susmuş, cevab ver * rdu. Vakit ilerlemişti. Otuf” dukları bahçede serinlik başla mıştı. Uzak masalarda garsonlâf masa örtülerini topluyorlardı. Bab” çenin sona kalan yegâne müşte” risi olan Sedadla Dırahşana, bu t6 rat, haydi, artık, kalkın. gi din, demekti. Dırahşan, Sedaddan evevi dav * randı: — Gidelim, ldu.. — Peki, Garsonu çağırmıştı. Hesab püf” lasını getirdi. Sedad borcunu ver” (Devamı 6 ci sahifede) artık, dedi, gel HST aa dle ı istaln b Ankara Radyosu BUGÜN 18.30 Program. 18.23 Müzik (Oda müzdği - P. 19 Konuşma (Doktorun saati). 19,15 Türk mürziği (Halk türküleri ve oyun havaları), 1520 Türk müziği (Fasıl heyeti). 20 Memleket saal ayarı, ajamı Ve meteoroloji haberleri. 20 Türk müziği (Klâsik program). İdare eden: Mos'ud Cemil. Ankart Radyosa küme heyeti. 21 Konuşme ZLIS Esham, tahvili, — Kambiye * mukul ve ziraat borsası (fiat). 2125 Ney'eli pliklar - R. 21.30 Felklor (Halil Bedi Yönetketi tarafından). 21443 Müzik (Küçük erkesira - Şeli Necip Aşkın), 2243 Müzik (Senfonik - Pi). 21 Sön ajans haberleri ve yarmıkl program. ZLAS - BU Müzik (Casband - Pl). YARIN 12,20 Program. 12,33 Türk müzlğl (Pi). 13 Memlekot saat ayarı, ağanı Ve meteoroloji haberleri. 1315 Müzik (Hafif müzik - Pi). 1BAS - 14 Konuşma (Kadın - sanil 1355 Rumi Reb'ulâhir Mayız 3 9 22 Mayıs PAZARTESİ 1939, Ay 5, Gün 141, Hızır 17 Vakitler 1357 Hieri ı Vasati sa. da. —a .. n P -. a y y Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: