17 Ağustos 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

17 Ağustos 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NevyorkSergis BK N 'evyork sergisinde Türk paviyonunun görmüş olü Geçen hafta Amerikada bir Türk Günü yapıldı. Sulh Meydanında büyük bir törenle başlıyan Türk Günü gece büyük bir ziyafetle nihayet buldu ve Amerika ricali Türkiye hakkında sitayişkâr rakıslarımız huzzar tarafından dakikalarca alkışlanmış, üstüste tekrar ettirilmiştir. söylediler. Türk Gününde, Türk gençlerinin milli Mîdeş Tür kPav İyonu rağbet harikulâdedir. Gerek yabancılar, gerek Amerikalılar, Türk paviyonunun muvaffakıyetini, güzelliğini, söyliye söyliye bitiremiyorlar. Aylığı 12,5 Liraya Bir Bar Artisti Fakaı Şampanyadan Aşağıya Tenezzül Etmiyor he e Tmuşlar. ':" SAf bir eda l Amıpa şehrine da, ka- hattâ en Stnce ye - AÇ karşı - İlaya, SaP artisti H Nı ek-n!s ü G 'h"nkıı meydanda.. İstan- | ni mirde, Ankarada hatlâ * Samsunda hangi bara bir Macar dilberine rast- huz, '"qk he yerde, Macar kelimesi *limesile müteradif oldu. e ; Arlişt, Bün bir kadını takdim et- G Nı.: Arkasındaki elbiseye, gi- , SOfuşuşuna nazaran ar- Hrtlarına muvafık bir hal Paj igç d, Yalnız biraz yüzü Ö, İtte o kadar.. xı,,,"_“:"hn bundan konuştuk- Nı,ı #&mandanberi artistsiniz, &, x%“hi,ç aydanberi... ğ: hu Benç kadın anlatmağa HH, .N ::ı Artistlikte yeni sayı- Meş, “Mafıh güç bir mesele- Kk.::ı."“)'—ıx. Daha şimdiden a 'Ah o patronun belâsını Rttn X İ yea Standa biliyorsunuz ki ğ'::k Kocamdan boşandık - h Beyteye 8 saat mesafe - badan kalkıp hükümet K.. Riltim. Şöyle iyi bir iş " Âyak hizmeti tabil. — Ytiğim iş acentesi be- — Siz.. dedi, güzelsiniz. Artist olsanız... Artistleri biliyarum. Bo- yalı saçları, manikürlü tırnakla- rile arada sırada bizim kasabaya da gelirlerdi. — Bu suretle çok para kazanır- sınız. Halbuki şimdi size bulaca - ğım işden alacağınız nihayet aylık 15 pengödür. (Bizim paraya göre 35 lira) Artist olursanız size en az 40 pengö verirler. (Bizim paraya göre 10 Hira). 40 pengöyü duyar duymaz ne yalan söyliyeyim göz- lerim parlar — Şartlarınız.. nedir? dedim. — Yemek, otel bizden, Elbise sizin. Aydan aya peşinen 40 pen- gö.. Başka memleketlere gider - ken yol parası da bizden. Bu enfes bir işti. Yalnız 40 pen- Röyü yabancı memleketler için az buldum. — Öyle ise 50 pengö.. dedi. Der- hal mükaveleyi imzaladık. Evvel, Bulgaristana geldim. Bizi angaje eden Sofyadaki bir balet heyeti lmiş. Fakat ben ne dans, ne balet bir şey bilmiyordum. İlk akşam bara gidişim çok garib oldu. Ev- velâ elbisem yoktu. Ne ise patron bana bir elbise buldu. Giyindim. O akşam baletin ne olduğunu ne | yapacağımızı öğrendim. Ertesi gün | yarım saat kadar bir prova yaptık. | Kâfi. Artık ben de artist oldum. | Zaten artistlik ne.. biraz dans.. bi- IYııın: zs.ıcıcmıu.l raz da tempoya uydurarak sıçrıya biliyorsanız mesele tamam, Esasen her akşam ayni şeyi tekrar ede e- de nihayet ben de daha ilk hafta- da birinci sınıf artist payesine u- Sonra İstanbula geldik. kapısında benim koskoca « man artist resmimi belki görmüş- SsÜntLaarT Şimdi yemek, otel patrona ait bana da 50 pengö veriyorlar. Di- ğer arkadaşlarımın hepsi de öyle. İlk gün gözümü alan 50 pengö- | nün ne kadar az ölduğunu Sonra anladım amma.. 6 ay bağlıyım.-Bir yere kımıldanamam. Bu para İstanbulda 125 lira ediyor. Başka bir yerden gelir yok. Eski elbiselerimi sürükleyip du- ruyorum. Maamafih geceleri bizi görseniz tanıyamazsınız. Tuvalet içinde ge- ce ışıkları insanı bambaşka göste- riyor. Fakat İstanbulda da çok İş yok. Biz barda 32 kadınız. Müşteri ola- | rak gelen 8 - 10 tane genç.. Bun- lar da birer şişe bira ile sabaha kadar mütemadiyen bizi dansa kaldırırlar, Sabahleyin eve geldi- ğim zaman tabanlarım patlıyor. Lâkin arada sırada iyi müşteri- ler de geliyor. İşte o zaman biraz faaliyete geçiyoruz. Hele biraz paralı olduğunu anlarsak. Hemen içkiye kuvvet veriyoruz. — Ne içiyorsun en çok?. — Şampanya.. Müşteriye kon- dimizi yukarıdan güstermek lâ - zım. Şampanya derken çok zaman | gülüyorum. Çünkü bir şişesi ( aylığımdan pahalıya.. Fakat de- dim ya. Onu da çarçabuk bitirip, bir ikinci, bir üçüncü; Ondan aşağısına kat' zül etmem. — Adamın cebinde o kadar pa- ra yoksa.. — Gelmesin bara.. Madem ki gel- miş parası var demektir. Ben de bu fırsattan istifade ederek bir şampanya şişesinde 2 lira kazana- cağım. — Gündüzleri ne yapıyorsun.. — Gündüz. o dane demek? Ben yatmağa giderken güneşin ilk kı- | zıllıklarını görüyorum. Uyanır - | ken güneşin battığını.. Biz gece- | kuşu., Herkes uyürken çalışıyor | ve berkes çalışırken uyuyoruz. (Devamı 7 inci sayfada) Lâvrens Hâlâ | Fransada Sağ mı? Şimdi de Ortaya Böyle| Bir İddia Atıldı ı İki sene evvel İ meşhur Lâvrensin öldüğüne hâlâ | kaza neticesinde birçok İngilizler inanmamakta - dırlar. Malâmdur ki, Lüvrensin cesedini görmek için, İngiliz po- | lisine mensub iki üç kişiden baş- | ka kimseye mezuniyet verilme - mişti. Lâüvrens şimdi ölmüş olsun ol - | masın, Frankfurler Zeitung'da çı- kan bir mektub herkesi hayrete düşürmüştür. Bir Alman zabiti eskiden Lâv- rensten yakın şark memleketle- rinde oynadığı rollere dair- bir makale yazmasını istemiş ve Lây- Yöns 06 Şu Cevadı vermiş. Gazete bu mektubu. neşrediyor: 1 şubat 1934 «Azizim Zimmerman, Hava postasile mektubunuzu aldım. Geç cevab gönderdiğim - den dolayı beni mazur görünüz. Teklifinizi maslesef kabul edemi- yeceğim. Son muharebe bana ic- tinabı gayrikabil macera yolu aç- tı. Fakat hayatımı - perişan etti. Çok ümidsiz kaldım, yeisten yei- Be düştüm. Yaptığım işlerderi Kimseye hiç birşey bahsetmiyorum. O zaman- ki, bugünkü ve yatınki yakın şark hakkında yazılan yazıları kat'iy- yen okumak istemiyor. Teklifiniz ne kadar dostane o sa da beni 1914 - 1918 senelerini artık hatırlamama müsaid değil- dir. Bu dört sene bana korkunç bir heyulâ gibi görünüyor ve şim- di oralarda bana verilen böyle bir vazifeyi kabul etmiş — olduğuma son derece pişman bulunuyorum. | At Etfi Yiyenler Fransada ilk 'defa at eti satan kasab dükkânı 9 temmuz 1866 da Pariste, İtalya meydanında açıl- dı. Alman - Fransiz harbi sıra - sında ise at eti satan kasabların sayısı on beşi buldu. Rusya bozgununda — Napolyon orduları başbaytarı yaralı atları kestirip askerlere — yedirmişti. Kırım muharebesinde de Fransız askerlerini at etile beslediler. 1881 de hayvanat sosyetesi rei- Si at eli lehinde neşriyata başladı. Fransada milyonlarca kişi et ye- mezken, her sene milyonlarca ki- l0 at etinin ziyan edilmesi ya - ziktır dedi. “kuruldu 'HER 1806 da Parisia adile bir cemiyet hafta fakirlere at eti tevzi etmeğe başladı. 6 haziran 1866 da hükümet ke- silecek atları muayeneye tâbi tut- tu. 9 temmuz 1866 da ilk at kasabı açıldı. çıaugun Pariste at eti hem nadir, hem de pahalıdır. 1865 de bedava fakirlere dağıtılan at etini bu - gün Fransada ancak zengin halk yiyor ve Fransız atları da ihtiya- ca kâfi gelmiyor. Harioden at mezbahasına hayvan getirtiyorlar. 1866 da 902 at kesilmiş, 1867 de 2069 at kesilmiştir. En fazla at eti sarfiyatı 1987 de oldu. 74.000 at kesildi. 1938 de bu gayı 62.357, 1039 da ise 28.000 e düştü. Boynuz Lüzumsuz Bir Nesnedir! Otuz sene sonra bunların hiç- Boynuzsuz İnek Yetiş- bir kıymeti kalmuyacaktır. Çün- kü hepimiz öleceğiz. Yahud o | zamana kadar içimizden kimse kalmıyacağını belki de yanlış ©- larak düşünüyorum, Muharebeyi idare edenler belki daha çok ha- yatla kalmak arzusundadırlar. O rasıni bilmem. İki defa vaki olan - teklifinize geç cevab verdiğim için beni af- | fediniz. Lâvrens DOĞU Mecmuası eee tirmenin Çaresini Arıyorlar Hayvanat âlimleri diyorlar ki: — Boynuzlu hayvanlarda boy nuz lüzumsuz bir nesnedir, Hay- vana hiçbir faydası yokşur, insan- lara İse zarar veriyor. İnsanlara verdikleri zarar çeşiddir. Biri; Öfkelenince tos vuruyor- lar, çobanı boynuzlarile yaralı - yorlar. Ötekisi: Boynuzsuz — ineklerin daha bol süt vermesidir. Bunu Holandada tecrübe et - mişler. Fena gıda alan boynuzsuz bir inek günde 19 litre süt verdi- ği halde, iyi gıda alan boynuzlu bir inek günden 15 litre süt veri- yormuş. Şimdi bilginler boyauzsuz bir inek nesli yetiştirmek istiyorlar. iki BİR SIÇRARS Parisin bir cam- c baz şoförü var - dır, Bu şoför kul> — landığı otomobile ** cambazlık ettirir. Yirmi otuz oto- mobili yan yana dizer, kendi oto - mobilile otomo - billerden birine tırmanır ve sür'atle bu otomo- billerin üstünde yol alır, otomo « bilden otomobile atlar ve sonuncu otomobikle, sağ salim, kazasız ye Te konar. Altı yedi kere - dir bu cambazlığı yapan şoför niha- yet geçen hafta kazaya — uğra TT son | aşağı atlarken başaşağı düştü, ken- Hizmetçi Acaba Nerede? — Margarit! Margarit!, Madam Boni cevab alamadı. Her gece iş icabı saat 4 de yattığı için geç kalkandı. O gün de öyle olmuştu. İda diye tamınmış olan Madam Boni birkaç kere daha seslendik ten sonra kalktı. Hizmetçisi Mar- gârit nerelerdeydi? Niye cevab vermiyordu? Kocası erken gittiğinden hiz metçisini aramak işi Madam Boni- ye düştü. Bütün apartımanı dolaştı: Oda- lar, helâlar, mutfak bomboştu-, Ya Margarit?, Margarit de yoktu. Madam Bo- ninin elmaslarını koyduğu kristal kutular da boştu. Gece yatmadan evvel banyonun kenarına birkaç yüzük bıraktı. Onlar da yoktu. Dolaplarımı açtı; kürklerini koy- duğu dolaplar da boştu. Margarit yirmi altı yaşında bir Alsas dilberiydi. Altı aydanberi Bonilerin yanında çalışıyordu. Madam Boni oturdu, gaibini şöyle bir hessb etli: Vizon manto- sunu iki bin beş yüz liraya almıştı. Çalınan elmasları, incileri de kırk bin lira idi. Derhal zabstaya haber verildi. Tahkikat başlayınca bir mesele daha ortaya çıktı: Ayni apartıma- nn başka bir dairesine üç ay ev- vel taşınmış olan Bionzini adında bir İtalyan da meydanda yoktu. Bu İtalyan kimdi?. İşi gücü belli değildi amma, Margaritin — üşıkı olduğu anlaşıldı. Paris zabıtası meşukayı arıyor. İN ÇEKİRGE!.. —TT T ımtkmhıvıuıııdı. Olmak Hevesi İkisi de miyamili, İkisi de bir içim su kadar güzel, İkisi de sine- ma meraklısı amma meraklarını sinemaya gitmekle kandırmıyor- lar, sinema çevirmek, Holivuda gitmek, yıklız olmak istiyorlar. Günlerden bir gün bu iki kızın karşısına Holtvudun bir mümessi- 1 çıkıyor. Bunlar soruyor: — Sizin adınız nedir, kaç ya - şındasınız? — Adım Boltondur, 17 yaşında- yım. — Ya sizin? — Benim adım Dundur, 19 ya- şındayım. — Mükemmel. Haydi geliniz, sizi Holivuda götüreyim. İki kız adamın peşine düşüyor- lar ve bir daha geri gelmiyorlar. Aileleri zabıtaya başvuruyor, a- raştırma yapılıyor. Matmazel Du- nun cesedini buluyony Cesed kur- şunlarla delik deşiktir. Matmazel Bolton da, açlıktan yarı ölü halde bir barakadan çı - karıyorlar. —K_uş Mezarlığı Amerikalı hayvanat âlimleri Kumberland . civarındaki büyük bir mağarada yüz binlerce kuş is- keleti buldular, İki bin senedenberi, ölümleri- nin yaklaştığını hisseden kuşlar bu mağaraya gelip can vermişler. Bulunan iskeletler arasında, bu güne kadar kimsenin görmediği ı taş devrine aid kuş iskeletleri van dır. l Yıldız

Bu sayıdan diğer sayfalar: