12 Ağustos 1940 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

12 Ağustos 1940 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ANSANDA 'AŞ BAHSİ Ajünslürın-hâber verdiğine gö- h,n. Fransızhükümeti, ccnebi mom- — İeketlere selir gönderirken, artık, ilhassa yaşa çok ehemmiyet ve- Ousta diplemat bulundu da, yaşı O tamam 40... Bir memlekete gön- © derdiler. işe başladı. Bilfarz, mü- “hüm bir meselenin de müzakere. Z “gine girişildi. Aradan altı ay geç- *i, bahar geldi, patlıcan mevsimin- — relerin de en mühim safrasında.. “Ne olaca<?. Bu sefir, derhal geri Mi çağırılacak!. — MANZARASI — Geçenlerde, bir yankesici, bir “değdi. Suadiyedeki eğlenceli kon- — er gecesinden sonra, Belvü bah- — gesinde de bafif bir hâdise olmuş!. “Zavallı muganniye Hamiyet de, — gahneden fırlamış, koşmuş!. O Bu sene, ne hikmettir, bilinmez, — yazlık gazinolarda bir asabiyet mahalli olmaktan çıktı, mahkeme ü koridoruna, tapu merdivenlerine — benzedi. Yarabbi, şu İstanbul, ne —4 Rarip şehirdir!. — XANKESİCİ Geçenlerde, bir hankesici — bir / Şöförün cüzdanındaki parayı al- Ümiş, kiymetli evrakını posta ile — iade etmişti. Şoför de, bu namuslu — yankesiciyo teşekkür - ediyordu — Bilmem doğru, bilmem vanlış, V: 1840 da Paris istihkâmları 1840 senesi ilkkânunun 12 inci Ogünü, Pransız kabinesi relsi ve harbive nazırı olan General Sult, Ş “—mob'usan meclisine bir lâyiha ver- “amiş. Paris sürleri ve istihkâmları isin 140 milyonluk bir tahsisat is- temişti, — Parisin etrafındaki — surler 39 — kilometre bkyunda idi. Önünde, | geniş bir de hendek vardı. Sürler — 94 bürce ayrılmıştı. 1860 da Ok- “rua denilen kısmı yıkıldı. 1900 den sonra büsbütün kaldıcıldı. İlk zırhlı İlk zırhlı ne zarnan yapıldı ve ikime aitti?. İlk zırhlınin adk San- ta - Annadır. Bu, büyük bir kara — ka verhisi idi ve Kudüsteki Sen jan O gövalyeleri tarafından yaptırıl - — mıştı ve jan Dorianın kumandası — altında bulunuyordu. Ağaçtan ya- — pilan bu geminin etrafı, güvertesi Ü kalın kurşun levhalarla kaplan . — muştı. 1580 da Tünüs muhasara- Bsına işlirak etmişti. Memel şehri — Toeriliz bombardıman tavvarele — Tinin ikide bir ziyaret ettikleri buj | gehir, Baltık denizi üzerinde Dani | manzabi. kenarındadır. — Limam O çok mühimdir. Harpten evvel biri Gi) a H yi Son GÖZ — Ne oluyor. Rusya ile gizli bir İttifak mı yanıyor muşuz, neymiş? Ve.. ilâve etti: — Galiba bu İngilizlerin hiç ho. Ü şuna gitmiyor. Baksana ne kadar sinirleniyorlar.. © Sonra da İngiliz dipkomasisinin, — giddetle aleyhinde bulundu. Bil - Mmiyorum. Fakat ben de epeyce Şeyler söyledim galiba. - Evet müzakere varf. |" Dedim. Kâh onun diplomasi iş- derile mesgul olmasına kızıyo - yum, kâh hoşlanıyorum, kâh de- “rin bir doyumsuzlukla: — Bütün bunları konuşacağı - — gniz yerde sevişsek. — Divarum. Bazan da ona izahat wermekten zevk duyüyorum. Fa- kat, tenbik ediyorum: — Aman Naran dikkat et. Be . — nim saria söylediklerim devletin O garrıdır. Yalnız kendin bil ve kim- seye bahsetme!. leri yaparken kor- r»:;ke. sefir 41 yaşına bastı. müzake- | ŞJ havası var. Buraları artık eğlence | | diğini.. yazıyor. İtalyada ümumi Telgraf'ın edebi romam : 27 YAŞLARI ETEM İZZET BENİCE | e ediyorum, Kondi | Ragıbın da başından ayni şekilde bir hödise geçmiş! Bu merhul yankesici bin 18 kirasını almış, de etmiş!. Fakat, ben bu h inanmadım. Arkadaşlar, sebebini sordular. Cevap verdim: — Bir gazetecinin cüzdanında 18 lira bulunamaz!. lediyemiz, Balatta, Kasımpa- şada bedava halik hamamları aç- mıştı. Hos, pek de bedava değil, ya... Yikanması 75 kurüş..: Şata- fatla bir resmi küşat yapılmıştı. Gazetelerin yazdığına göre, — bu hamamların ikisi de şimdi tamir golayısile kapalı âmiş!. Bu işi an- latan zat şöyle diyor; «Açık okluğu zaman da munta. zam İşlemezdi. Bir gün makineci. gelmez, bir gün makine tamir edi- lir, bir gün sular az akar, bir gün muskuklar bozulur, kapalı kalırdı. diyor. Ayol, zaten, hafta kaç gün ki?. İMTİHAN ZAMANI 900 yerli garson, tutturmuşlar, | illâ ki, şu meşhur Romanyalı mü- tehassıs garsonlarla imtihan ola- cağız, biz onlardan daha üstünüz, lar, Bana kalırsa, bu bizim | garsonlara imtihanı bu sene için tavsiye etmem.. Çünkü, bu sene mekteplerde de imtihanlar iyi ne- tice vermedi.. Sınıfta kalanlar çok... Sonra, zarsonlar da mahcup olurlarsa, iş neriye varır?. Gazinolar gibi, bir sınıfta kalır- lar, boyuna sınıf geçmek isterler.. ARMET RAUF Avrupada kahve ve çay kıtlığı Avrapada, bilhassa Almanya ve İtalyada kahve ve çay yok dene- cek derecede az. Almanyadaki stok tükenmiş, İtalyada, barice döviz çıkanmamak için kahve it- halini menetmiş. Şimdi İtalyan- lar da kahveden mahrum... Yalnız sözü ile geçiniyorlar Bir İtalyan flMe:i. son nüshasında kahvenin talyaya ne vakit ve nası! gekdiğini Hzun uzun yazıyor. Bunu kısaca naklediyoruz: «La Rok>», «Mes'ut Arabistane adlı eserinde, babasının 1644 deki seyahatinde Ceneve limanına yal- nız kahve dolu çuvallar değil, bir | çok da cezve, mezmer dibek getir- kahvehaneler 1671 senesi nihsye- tinde açılmışlır. İstanbulda akrabası veya tapı. dıkları bulunan İtalyanlar, arası- ra bir mektup zarfı içerisinde bir pişirimlik kahve alıyorlar ve o gün şenlik yapıyorlarmış.. | oe ——— — Çok İngiliz, Alman ve İskandinav| ticaret gemileri zelir. giderdi. Bü-| yük antrepoları, vinçleri, Tihtim- ları vardır. Kısın en şiddetli za- J manlarda, diğer Baltık Hmanları | gibi buzla kapanmaz. iMemel'in | nlfusu tahminen 40000 kadardır.| Sanayil pek müterakkidir. ) | — İstese ona ciğerlerimi de sö- ker veririm.. Diye avunuyorum!. İşlerimi galiba ihmal ediyorum. Birçok yanlışlıklar olmuş. Dün müsteşar çağırttı: — Kuzum Ruhi bey biraz dik - kat etmelerini arkadaşlara söyle- seniz'. Dedi. Kibar adam. İnsana ancak bu kadar ihtar yapabilir. Harbiye nezaretine gittim. Dö. nüşte, tam Türbede, birdenbire ob | dufum yerde saplandım. kaldım. Göz kapaklarım kurşunlaşmış gi- Açamıyordum. Acmaktan korkuyordum. | Naran oradaydı. Ve bir genç erkânıharb kaymakamı İle bera» ber otomobile biniyordu. İcimden azılı bir bis emretti: — Koş. Atıl Onları biribirinden ayurdeti, — | Naranı al. | Ve,, koşt Fakat ayaklarım o- | tomahilin motöründen çok zayıftı!. Durmıyan ihtikâr Kundura fiatlarındaki nisbetsizlik —.akkında ticaret vekâleti şehr mizden izahat istedi Kundura fiatlarına azami fiat konularak kâr nisbetlerinin te bit olunması fiat murakabe ko - misyonu tarafından kararlastırıl- mişti. Fakat aradan ay geçtiği hah- de el'ari bü işin yapılmaması vü- zünden kundura ihlikârının sü- Tüp Kittiği görülmüştür. Bu vazivet, bilhassa Beyolğlu semtindeki ekseri dükkâ kânların; fiatları yüzde 75 ve hatta yüzde 100 nisbetinde yükselterek hem halkı aldattıkları ve hem de İs- tanbul tihetindeki müutevazı ka- zançlı kundura imalâthanelerin- den tcuza aldıkları malları paha- hıya satmak süretile onları istis « mar ottikleri sikâyetlerini coğalt- mıştır. Diğer taraftan İstanbul ve Be yoğlu semtlerinde kundura ve bilhassa kadın ayakkabısı fiaf rında görülen nisbetsizlik Tici ret Vekâletinin de nazarı dikka- tini celbetmiştir. Bu hususta ti- caret müdürlüğünden izahat is - tenildiği öğrenilmiştir. aa İKÜÇÜK HABERLEĞ * İzmirde Tan sineması filim dairesinden cıkan bir yanaın ne- ticesinde yanmıştır. Esasen az o- lan sevirciler kacışmış makineci tutuşan filimlerle 'yaralanmıştır. Bir de itfaiyeci yaralanmıştır. * Alpullu seker fabrikası 20 ağustostan sonra faaliyele gece- cektir. * Beylerbeyinde oturan Halil Affan kendisine ait moto - etile gezerken bir araba bev- girine çarpmış' Affan ve beywir | yaralaamışlardır. * Havza ve Muratlı nahiyele- rinde belediye teşkilâtı vapıla - caktır. * Hava kurumuna 500 berrü eden —Aydın — vili Köşk nahiyesi Başçayır köyi kından Halıze Çetiner — ismnide bir kadın altın madalya ile taltif olunmus! * Karabükün en büyük bir sa- nayi merkezi haline getirilmesi icin hummalı bir faaliyete gecil- miştir. Amele üc vardiya ile ca - lıstırılmaktadır. *& Dün sabah saat beşte Anka- rada: Saman pazarında çıkan bir yyangında 7 dükkân — vanmıstır. Hamamönünde bir evden de van-| gın çıkmışsa da söndürülmüstür. * Fiat murakabe komisyonu bugün — tnlanarak kereste ve lâstik flatlarını tetkik edecektir. * İstanbul - Mersin - İsken - derün şilep seferlerine bu akşam saat 18 de baslanılacaktır. Bu ilk postavı Dumlupınar vapuru va - pacaktır. * Şehrimizdeki ccnebi gar - soların sayısı tesbit olunmakta- dir. * Ebedi Sef Atatürkün 3 hazi-| ftan 1936 da Trakyanın Muratlı nahivesinde ziyaret ettiği bir göç- meh evinin müze haline getiril - gnesi kararlaştrılmıstır. ©, benden evvel gelmişti. — Annemi bugün de kandırdın Ruhi. Bak, buradayım.. Dedi. Asabi idim. Yüzümde zor- la dağılan bir tebessüm vandı: — Çak iyi Dedim!, Rengim sapsarı olmuş- ta. Bütün varlığım tem bir boz- gun içinde bocatıyordu. Zeki kız, rişanlığımı, asabilil rei anladı Hemen sordu. — Nen var?. Ne kadâr kendimi mu'afazaya calışsam, yine sesimden, bakışım. Gan, söyleyişlmden anlaşılıyordu. — O erkânharp kaymakamı kimdi?. Dedim, İlk önce: — Hangi kaymakam Ne erkâniharbi?. Nerede?, Dedi. Serttim. Haşin söylüyo! dum. Gözlerimden alev çıkryordı — Ne çabuk unuttun. 'Türbede | beraber otomobile binip gittiğin erkânıharp kaymakamı... Dedim. O zâman kendini top- ladı. Biraz kızardı, bozardı, -- Evet anladım. Dedi, ilâve etti: — Yabancı değil ki.. Akrabami. Ve.. bundan sonra zorlu bir kav- ga yaptık!. Bu, kıskançlığın ura- ada yarattığı İlk şedit kavga | O söylüdü, ben söyledim!. Ben söyledim, © söyledi. En nihayet: — Ben böyleyim. enerlf hak| HALK Yo7 İltim Eminönü Halkevi reisi iken kon- disini İstanbula ve muhitine iyi sevdirmiş, tanıtmış olan - Aydın meb'usu Agüh Sırrı Levend «ma. arifimiz ve milli terbiyemiz, ismi altında bir kitap neşretti. Kıymetli mülellifin bana da im- zasile göndermek lütlunda bulun- duğu bu küçük cilt, içine çok ge- niş ve hudutsuz t mevzü- harınt alması itibarile büyüyor. Agâh Sırrı Levend, uzun yıllar süren maarif hayatında, öyle mü- him içtimai meseleler - üzerinde durmuş, esaslı tetkikler yapmış | ki, bugün, bunları hayatın akışına ) aif bir takım billür damlaları ha- Hnde, bu kitapta seyrediyoruz. Agüh Sıtrı Levend, şu veya bu sebepten dolayı, hiçbir mevzu sısında ürkeklik göstermiyor. Türk maarifi ve milli terbiyeye nit bü- tün Hikirlerini, tetkik ve intıbala- rını, tecssür ve memnuniyetlerini apaçık ortaya koyuyor. Kitabın «Gençlerimiz. isimli bi- rinci faslında «İltimas ve tavsiye> adlı bir yazı var ki, benim çok doğru lâf etmesini seven karakte- rime uygunluğu dolayısile, bil - hassa bayıldım. Bu kitabı, talebe- ye, gençlere, mürebbilere, velilere tavsiye etmek, bir vazifedir, kana. atindeyim. Eminönü Halkevi dil ve edebi- | yat şubesi meşriyatından olan bu r, bu irlan çatısı için de iyi bir kartvizittir. Terbiyeciler, gençlerle, halkla, böyle, ne kadar çok konuşur, ap- açık, bütün davaları ortaya koyar- larsa, cemiyet o kadar çok kârlı çıkar, REŞAT FEYZİ | ve tavsiye Kimya talebelerinin derdi| Ünl tsite kimya enstitüsü: bakımsız bir şube olduğu ve sim- diki binanın da dar bulunduğu | hakkında talebeler tarafından va-| vılmış olan sikâyetler Üniversite rektörlüğünce © rif Vekâletine bildirilmisti. Modern bir kimya enstitüsünün İstambul Üniver - | aitesi için âcil bir ihtiyac olduğu ve kimya şubesine katsı göste- | rilen alâkanın her yıl artığı n: zarı dikkate alınarak Vekâletçe | bu işin sür'atle halli kararlaş - tırılmıstir. Üniversiteliler birliği Geçen yıldanberi tesisine çalı- gsılan Üniversite talebe birli nin bu yil kurulması kararlaştı - rılmıştır. Üniyersite — muhitinin — bircek fhtiyaclarına cevap verecek olan bu tesekkül hakkında Üniversite Rektörlüğünce bir proje buzün- | lerde Maarif Vekâletine günde - rilecektir. Gdi Konya ve Siirt valileri Sürt valiliğine — tayin olunan kıymetli idarecilerimizden B. Ha- lük Nihat Pepeyinin yüksok tas- dikten cıkan tayin emri kendi- sine tebliğ olunmustur. Muma - ileyh bir haftaya kadar yeni va- zifesi barına hareket edecektir. —| Diğer taraftlan Konva valisi B. Nizamettin mezunivelle şehrimi- elmiş ve buradan — Bursaya Ben içtimal ve ahlâki telâkki - | leri bambaşka bir kadınım!. | Değişemem, | Zora giremem!. Dedi, mantosunu kapınca kapı. dan v çıktı!. Arkasından koştum: — Bırak. Bağı Kepaze olursun!. Herkes buraya toplanır. Diye merdivenleri indi.. Gitti!. TTürkcede kaba bir Jâf vardır: — Zehirden şifa., Fenadan vefa n Derler. -Doğru. Bu doğruku | simdi hakikat kayasına kafamı çarpa çarpa öğreniyorum. Birisi çıksa da; — A. Münasebetsiz adam se nin neyine lâyendi böyle sürtüğün peşine takılıp kendini mahvet - men... Dese haklı değil midir?, Yerden göke kadar bunu söyliyecek ağzın hakkı vardır. Düşünüyorum. Mu- hakeme edebiliyorum. Kabahati- min büyüklüğünü idrak ediyorum. | Fakat, niçin kendimi çekip kurta- | ramıyorum?. — Zararın neresinden dönülse kârdır!. Derler. Bunu da biliyorum. Ar- Denilen şeyin zerresi bende ya yok, ya kalmamış. Ben ki, dalgın z.. ne demektir ve neve derler?. ları iyi bilirdim. Ben ki, ev. Tenmiş, baba olmuş, hayat içinde şahsiyet kazanmış, yuva kurmuş birivdim. Eğer benim yaptıklarımı | tarafından tertip olunan Yalova | zivenin 66 mumaralı vapuru saat | yete koyarken bu onun zâfı | dinci Edvardın oğlu beşinci Core Okuyucu | kızlar — Şehrimizde ve taşradaki genç muganniye ve artistler hakkında bir emir verildi Son zamanlarda koendiler! kuyucu veya artisi süsü n genç kız ve kadınların çoğaldığı ve taşradaki bar, yazlık gazino, bahçe ve birahanelerden de mev-| sebetile bunlara — karsı ka gösterildiği görül in | tecrübesiz genc kız ve kadınları | yüksek kazanç vadile kandırarak! Anadoludaki bar ve gazinolara | mgaje edip komisyon — aldıkları | ürenilmiştir. Bunun üzerine mucannive ve artist namı altında vilâyet, kaza ve nahiye merkezlerine getirilen genç kiz ve kadınlarımzın. mes- | löklerine ait tasdikli vesika isten-| mesi ve şehrimizde de bunların kontrolları alâkadarlara ehem - miyetle bildirilmiştir. Eyüp hava kurumu- | nun gezintisi | Hava kurumu Evüp — merki vâpur şezintisi evvelki aksam va-| pılmistir. Bu tenezzühe tahsis e- lunan ve kaymakam B. Si ü | Yücel, hava kurumu reişi B. Mu- amanet ile kazanın sair ileri ge- lenlerini ve nezih aile twb - Tuluğunu içine alan Sirketi Hay- 1 burukta Köprüden hareket et- sık saatlik cazband-| ince sazlı şen bir deniz volcu- le*undan sonra Yalovaya gelin- mistir, V: r halkı bi rlara Ve kaplıcalara gece saat 22 ve kadar | akit geçirmislerdir. Bilâ- caskun bir nes'e ve ezlence anda saat yarımda Köprüye tür. ir okuyucumuz da | mektubunda söylüyordu: G; rifelerin tatbikine baslanışı. darın kontrol, bir takım mMuame- leter hiçbir fayda vermek şöyle | dursun, halkı rahatsız ediyor. Fakat, halk, bir takım sinir bo. zucu, üzücü rahatsızlıklara kat - lanmada mecbur mudür?. e öyle gelir ki, yeni gazino tarifele- rinin bir daha tetkiki ve bazı değişiklikler yapılması zaruridir. BEIW CEVAT AVRUPA HARBİNİN İki tarafın deği- ı : şen rolleri — | Yazan: ALİ KEMAL SUNMAN 1870 - TI Prusya ve Fransa har- binde Kraliçe Viktoryanın gilteresi bitaraf kalmıştı. Her Se kadar Fransanın lehinde olsa da. Çünkü İngiltere bir zamanlar Avrupada herhangi bir itlifaka Kgirmemiş, bu vaziyete de «amuhte- şem infirat» denmiştir. Sonra za. iman çok değişti. Öyle ki bir gün geldi, İngiliz devlet adamları bü- vük Britanyanın hudutları Avru- padaki Ren nehrinden başladığını söylediler. Kraliçe Viktoryanın parlak devrinde bu azametli yal- nuzlığı kendini göstermiştir. —— Fakat söylemeğe hacet yok ki İngiltere yine dünyanın mesele - sinde reyini ileri sürerken onun ne dediğine herkes ister istemex kulak vermiştir. Cünkü Viktorya İngilleresi kendini seyirci vazi- aczinden değildi. — İngillere için sösünü geçirmek her zaman müm- kündü. Nitekim Kraliçe öldükten sonra oğlu i Edvard Fransa ile o meşhur samimi itilâfı yap. mağa muvaffak oldu. Fransanın müttefiki olan Rusya ile de a: laştı. Üç devlet arasındaki ihtilâf- kara nihayet verildi. Nihayet ye- Belçika laurruza oğradığı için Al- mi leyhine harbe girdi. Al- tıncı Coreun İngilteresi de Lehis- tana verilmis olan sözü tutmak için bu seferki Avrupa harbinde Al. manvanın karşısına çıktı. Demek ki yalnızlık ne kadar parlak ve azametli olursa olsun İngiltere i- çin artık kabil ve kâfi değili Fakat zamanm ne kadar dej şikliği var; Kraliçe Viktorya bun- dan yetmiş sene evvel sadık teba- | Hapon Kadriyi karnımdan teh - | kezince tahkikata VE MABKEMELER Tabanca ile oynıyan kadın! Dün Şi muştur: Şişlide Hanımağla sokalı Van- Rel apartımanında mukim 24 yaş- larında Gülsüm isminde bir kadın) evde yalnız oturürken cani si - kuımastır. Gülsüm bir aralık du- wardaki resimleri düzeltip tozla- Tını almağa kalkısmıs; bu ara; dü- varda asılı duran tabancavı da indirmiştir. Tabancanın — kılıfını çıkaran gene kadın namlıyı sil - mek isterken birden parmağı te- tiğe dokunmuş — bunun üzerine birden patlıyan tabancanın İçeri- de bulunan kurşunu Gülsümün genesinden girip kafatasında kab miştir. Tabanca sesine kaşuşanlar odaya girdikleri vakit kadınca - Bazı Serde kanlar icerisinde bul- muslardır. Gülsüm hemen Bey lu hastanesine kaldırılmıstır. H yatı tehlikededir. Japon Kadriyi vurdular Besiktaşta — vanur — iskelesinde Nüzhetin kahvesinde sabıl lardan Japon Kadri ile arkadaşı Abdurrahman 14 lira alacak yü- zünden kavgta etmislerdir. Abdurrahman bıcağını cekerek, lide feci bir kaza ol - likeli surette yaralamış ve yaka - Yaralı hastaneye kal- dırılmıştır. Bir saat içinde yakala- nan hırsız Ankara caddesinde Tecelli mat-| baasından 14 kiloluk hurufal ca- hındığı anlaşılarak Eminönü mer-| geçilmiş ve serkomiser B. Raşit bir saat için- de hırsızın kim olduğunu mev - rmağa müuvaflak olmuş- dana tur. Parker isminde buluntan hırsız yakalanarak cürmümeşhut mah- kemesine verili tevkif ettiril « m —<— Reddedilen bir itiraz Şehrimizdeki resmi dairelerle; ev, dükkân, Eabrika, imalâthane- lerde toplanıp çönler meyanında atılan lüzumsüz kâğıt kırpıntilar rının - beledivece — toplattırılması isine başlanılmıstır. Ancak sehrin çöp müteahhidi İstanbul çöplerini — belediveden yıllığı 36 bin liraya satın aldığı- ni söyliyerek bu toplatmıya İti - razda bulunduğundan daimi en- cümen itirazı tetkik etmiştir. Ne- ticede itiraz yersiz aö dolunmustur. YENİ MESELELERİ tirak ile Fransaya yardı gilterede meeburi askerliği kabul etmek ve yahut bitaraf kalmak . tan birini tercih etmek teklif et- seydi İngilizler ikincisini daha uy- gun bulurlardı. Fakat 914 de de öyle değildi. 939 da ise hiç de- | Bildi. İngilizler bu sefer mecburi askerliği daha çabuk kendilerine maletmişlerdir. Pek tanınmış bir İngiliz askeri muharriri geçen harbin başında şu mütaloada bulunmuştu: Eğer o- fuz senedenberi mecburi hizmeti tatbik etseydik de 914 de Flandr- de muharebe edeceğimizden emin | olsaydık elimizde bugün pek çok ihtiyat efradı bulunacaktı. İngiltereyi Avrupa işlerinden hariç tutarak Avrupa kıt'asında başlı başına dediğini yaptırmayı düşünmeden Kayzer Almanyası- | nn o zaman bir takım hesapları | wardı. Bu hesaplar ona İngiltere. nin yenileceği kanaatini vermişti. Bugünkü Almanyanın da har- bin başında yürüttüğü bir takım” hesaplar vardı: Alman donanması 999 nihbayetinde en yeni biçimde olmak üzere 362 bin ton hacminde mühim bir kuvvete malik olacak- tı. Yeni inşaatta bilhassa her biri 35 bin tonluk 3 de zırhlı var japonlar da Avrupa harbinde İn- gilterenin düşmanlarile beraber | olursa İngiliz donanmasının dört- te biri Uzak Şark sularında kala- eak, dörtle biri de İtalya müttefiki Almanya ile beraber harbe gire- ceği için Akdenizde bulunacak, diğer kısmı ise İngiltereyi müda- faaya mecbur kalacaktı. O zaman bu iş çabuk bitecekti. İngiliz de- nanması böyle dağıldı! sonra enu vurmak kolaydı. Bu da olma- | dı. İngiltereyi Avrupa İşlerinden sıvrılarak kendi adasına çekilme- ge mecbur etmek... Bu Avrupaya bâkimi mutlak olmak istiyenlerin gimdi değil, pek eskidenberi ha- Türkiye- Amlanya ticareti Yazan: AHMET ŞÜKRÜ ESMER 'Türkiye ile Almanya arasındaki ticaret anlaşması birkaç gün evvi Büyük Millet Meclisi tarafındam tasdik edilmiştir. Birkaç aydane beri iki tarafın mümessilleri ara- sında görüşme ve pazarlık mevzi- gu teşkil eden bu anlaşma, ma- lüm olduğu üzere, ficaret mül. kavelesi değil, yirmi milyon kadar lira kiymetinde eşyanın mübade- lesini istilzam eden bir muamele- den ibarettir. Bu anlaşma ile es- ki hesaplar tasfiye edilmekte ve Almanya bize lâzım olan bazı et- yyayı satmayı taahhüt ederek mu- kabilinde bizden kendisine lâzım olan eşyayı satın ulmaktadır. Almanya ile aramızdaki ticaret mukavelesinin müddeli geçen a- gustosta bitliği zaman, Türkiye Almanya İle ticaret münasebetle. rini idame ettirmek için Alman- lara teklifte bulunmuştu. Fakat Almanlar yançizdiler. Hükü lerinin ne düşündüğünü ve bizim hkükümetimize de neler söyledik- lerini bilmiyoruz. Yalnız gazete- lerinin neşriyatına bakılacak 0- dursa, ticaret münasebetlerini in- kılaa uğtatmakla Türkiye üzerine tazyik yapmayı düşündükleri an. laşılmaktadır. Gerçi Almanya ile ticaretimiz külliyetli miktara ba- Tiğ olmakta idi, Ve bu ticaret mü- nasebetlerinin ansızın inkıtaa uğ- Taması tabil olarak piyasada bir tazyik hüsule getirecekli. Fakat büyle bir tazyikin ve doğrusu her- hangi bir tazyikin Türkiye harici politikası üzerine müessir olabi- leceğini zannetmek Türkleri an- lamamak demektir. Almanlar ara. dan seçen bir sene zarfında ticaret münasebetlerinin inkıtamndan de- tazyikin zannettikleri derece- de ağır olmadığını ve ağır olsa bile Türkiyenin harici politikası üzerine asla müessir olamıyacak- larını anladıklarından bizimle ye- niden muameleye girişmeyi arzu etmişlerdir. Bu arzu üzerine baş- layan görüşmeler neticelenmiş ve alanat anlaşma — geçenlerde « tarafından tasdik edilmiştir. Almanya - Türkiye ticaret un. Taşması basit bir alışveriş işidir ve her alışveriş işi gibi, her iki tara- fın da menfaatini mücmnulndir. Türkiye ile Almanya arasındaki ticaret münasebetlerinin müstak- bel şekli ne olacaktır?. Bu, bizden verebi- manya ile ticaret münasebetlerine girişmekten asla kaçınmamıstır. Türkiyenin iktısadi istiklâline hür met etmek ve siyasi emellere vası- ta olarak kullanılmamak - şartile her zaman, Almanya ile en sıkt ticaret münasebetlerine girişme- ğe hazırdır. İkinci bir şartımız daha vardır: Bugüne kadar ticaret münasebet- lerimiz, fiat murakabesinin ancak bir tarafca yapılmasını temin ede- cek tarzda tanzim ediliyordu. A —— manya gerek bize satacağı ve rek bizden satın ulacağı ıuııı: Hiatlarmı murakabe salâhiyetindet mahrumduk. Böyle bir taraflı n amelenin devamını Almanların da teeviz etmiyecekleri şüphesizdir. Türkiye ile Almanya urasındaki ti- caret münasebetleri, iki milletim siyasi ve iktısadi istiklâline müte- kabil hürmet ve iktısadi şartlarda da tam müsavat dairesi içinde in- kişaf edebilir. Birimizin Derdi Hepimizin Derdi Usta muamelesi böyle olmaz !.. Şehit subay, Mebmet Sabit oğlu Nihattan aldığımız - bir mektupta, şöyle denmektedir: «— Ki annemin iaşe- sini temin maksadile, san'at mektebinin ikinci sınıfından ayrılarak, Feshane fabrikası- nin, torna kısmına girdim. Al- ti ay on parasız çalıştım. Sene başından itibaren dört ay, yev- miye alan işçiler gibi kart bas. tım. Kart bastığım günden i- tibaren «yevmiyeye dahil ol- dun» dediler; fakat para ver-- mediler. <Acaba bu hakkımı kimden alacağım!. Son iki aydır saatte 6 kuruş hesabile yevmiye almağa baş- ladım. Ne çare ki; tornacı us- famın keyfi muamelesine kur- ban gittim. Halbuki biz usta- darımızdan bize İş öğrelip is- tikbalimize yol açmasını bek- lemez miyiz?. Bu ustanın, şahsi ve keyfi muamelesinin, ait olduğu ma- kamca tahkik edilip, hiç ok mazsa bizden sonra fabrikada çalışacak Türk çocuklarının istikballerine darbe indirilme- mesinin temini gayesile, — bü derdimizin gazetenizde neş - â | 4 ü & İ k A b & b ŞAĞA AAA

Bu sayıdan diğer sayfalar: