29 Ekim 1940 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

29 Ekim 1940 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SÖON TELGRAF —I inci YEŞRİN isib l Çok yakın tarihten misıller] | Türk ordusunu pek iyitanım Bı'ğ Türkler o'ı harp etmesinı'î;olz iyi "bilen insanlarız, Çünkü başka hiç bir millet bizim kadar harp görmemiştir nlı devleti büyük harp - mağlüp çıklığı vakit, memle- kette, bülün maddi kavnaklar fel- c0 uğramıstı. Atatürkün tarihi da anlattığı gibi, hakikatte diye birşey kalmamışı. Bir mler ve kadrolar vardı. 4 harbinde çok zaylat ver - miştik. Memleket harap ve yok- sul, vatandaşlar yorgun ve bitaptı. 1919 da Samsuna gitmek üzere Atatürkün İstanbuldan hareket et- Vği 15 mayıs gününde, garbi Ana- doluya düşman ihraç yaptı. İzmir isgal edilmişti. Bu kara haber, bütün $urda yayıldı. Türkivenin büyük harpten na- il cıklığını bilen düşman dev - letler, bu memleket üzerinde, ar- tık bir mukavemetin imkânsız ol- duğunu çoktan kabul etmişlerdi. Silâh yok, cephane yok, asker yoktu. 1922 yılı sonbaharına kadar cü- ren milli kurtuluş - savasımızda, cephelerde döüğüşen Türk ordusu- nun nasal hazırlandığı, nasıl mey- dana ği dünya çapında — bir hâdisedir. Bu hâdisenin bir hal kat oluşuna, bütün dünya diple- matları, bütün dünya askerleri, timal vermiyorlardı. Türkiye, dö- Büsecek. vatanı kurtaracak — bir orduyu nasıl, nereden teşkil ede- cek?. Bütün zihinlerde yeretmiş bu- lunan sual bu lerimizi, kindan tanımıyanlar, bel düşünmekte haklı idiler. Türk karakterini, Türk cevherini Türk gücünü bilenler için, memle- keli kurtaracak - kahramanları mürekkep bir ordu kurmak o ka- dar uzun baylu bir dava değildi. Nitekim, 1920 senesi içinde ge- çen aylar, bu orduyu her gün bi- taz daha meydana çıkarıyor, bu ordunun maddi ve manevi kuv - weflerini biraz daha arttırıyordu. Büyük harbin bomboş - bıraktığı Türk köylerinden, yine, eli silâh delikanlılar buli ik Fakat, Türk ze - kâsı, Türk azmi her işin altından kalkıyor, her şeyin çaresini bulu- yordu. Milli ordunun teçhizatımı, Akmalini akıllara durgunluk ve- a sekiller ve usullerle tamamla- ik. İlk zamanlar ,birkaç yüz kişilik mücahit kuvvetler, şurada buri da düşmanla teması temin ediyoı düşmanı iz'aç ediyor, iyordu. Bu, bir avuç Türk yi- Hitinin tarif edilmez cesareti, da- ha ilk zamanlarda Türk azmi hak- kında düşmanlara fikir vermiş o- Tuyordu. Milli kuvvetler gittikçe daha ka- barık yekünlar haline geliyordu. Birinci İnönü zaferini kazanan Türk ordusu 6 bin kişilik bir kah- karar verildiği zaman, Türk or - dusunun umumi mevcudü yüz bim kişiyi bulmuyordu. Bir iki bin da- ha eksikti. Bu ordu ile, malzeme- €€, sayıca üstün düşmana saldır - dik. 15 gün sonra, İzmir kalesi üse tünde şanlı Türk bayrağı dalga- lanıyordu. Düşman mağlüp ve pe- Tişan edilmiş, kaçıyordu. Yurdu kurtarmak, vatan top - raklarını düşmandan temizlemek 'Türk azmi önünde basif birşey o muştu. 1923 senesi 29 birinciteşrin gü- ü Cumhuriyet ilây edildiği vakit, bu topraklar üzerinde balkın hi kimiyeti, milli hâkimiyet kanun- haştırılmış oldu. Milli müçadeleyi anillet yapmıştı. Memleketi millet kurtoçmıştı. Bu topraklarda Sanırın her tarafında bizi bekliyem örler ak ic YAZAN: l REŞAT FEYZİ ı kim olan kuvvet de ancak millet | olabilirdi, Başka, hiçbir milleğin larihin- de, bizim kurtuluş savaşımıza eş bir kahramanlık d: cize yoktur. Bu, benliğimize, kendi ruhumuza mah- | sus bir çelik irade ve azim kay - nağının tecellisidir. Biz, Türkler harbetmesi: ilen insanlarız. Biz, harbetmi bü tün tarih boyunca. kan dökerek, kılıç sakırdatarak öğrendik. Hiç- bir buska mjllet, bizim kadar harp dersi gürmemiştir. Harp görmiyen 'Türk nesli yoktur. Tarih sahifele- rini karıştırınız. Harbetmediğimiz asır değil, harbetmediğimiz rubu asır yoktur. Askerlik, bizim kendi gsıl mes- leğtmizdir. Türk taril na kaynaklarından itil soyundan gelen insanlar, ua bin- mesini, kılıç kullanmasını öğren- lerdir. Yeni, taze ve canlı Cumhuriyet I Türkiyesinin hudutları, her biri baslı başına bir varlık, bir âlem o- lan Türk çocuklarının çelik gö - ğgüslerile çevrilmiştir. Almları e- çık, gözleri ileride, bilekleri sağ- lam, parmakları tetikte — Türk çocukları!. Hiçbir milletin askeri. Türk as- Okur yazarlarımız. artıaor Saltanat devrinde, okur yazar yatandaşları parmakla göstere - bilirdiniz. Bunun muhtelif sebep- keri vardı, İmparatorluk, maarifim inkişafını, bir dava olarak ele a- madı, Bundan başka, okumak, yaz- mak öğrenmek müthiş bir işti. Üç dört sene mektebe. medreseye git- tiği halde, kara cümleyi sökemi- | yen talihsiz ax değildi. Bunun ba- şında, Arap harfleri ve Osmanlı dili k bünyesi geliyordu. İnkılâp, veni Türk harflerini er- taya koydu. Senelerce, okumağa abeder keri kadar fedakâr, feragatkür, fa- riletli, kanaatkâr değildir. Meh - metçiğin kalbi, vazife aşkı ile ya- nar, tutusur; Mehmetçiğin kalazı emir bekliyen bir antendir. buğünkü hali ve mam- anda — Türk ordusu, isbetle çok daha az sa- bırlıdır. Mehmetçiğin sabrına dik- kat!. Onuy. sabrıpı tüketecek on küçük imadan, en küçük kelime- den, en ufak hareketten hazredi- niz. Ne yapalım ki - Allahın bildi- #ini kuldan ne diye saklıyalım - döğüşmeğe bayılırız. Döğüşmeyi pek severiz. Cumhuriyetin, Cumhuriyet top- raklarının korunması için 18 mil- yon Türk and içmiştir. Anadolu yaylaları, filvaki, coğ- rafya bakımından, bir çok uzak ıncı diyarlara giden bir yel gibidir. Haritada, insana öyle gö- rünür. Fakat, yoldan vola fark vardır. Burası öyle bir yoldur ki, geç mek istiyenler, bu topraklar üze- rindeki hancılar tarafından çabu- cak yolcu edill © yapalım?. Yurdumuzun havasından mıdır, suyundan mıdır, nedir?, Bazı mijletlerdeki nezaket biz- de yoktur; yol veremeyiz; yolem | ederiz. Bu yiğit hancıların yolu üzerim- den geçmeyl düşünecek gafille - rin vav haline!. hasret olan ihtiyarlar, bir iki ay- da oku; yup yazmak öğrendiler, Kürrenin en eski milleti olan Türk milletinin, medeniyeti bütün cihana yaymaş en eski millet oldu- unu, bize Cumhuriyet idaresi öğ | retti. Atatürk'ün kurduğu — «Türk | Dili Tetkik Cemiyeti» ve «Türk | Tarihi Tetetkik Cemiyeti» memle- kette Türk dilini, Türk tarihini il- min sağlam ve dürüst metodlarile aydınlattı. Bugün, yurtta öz tarihimiz değ- ru olarak öğreniliyor, dilimiz ko- | lay belleniyor. Ona: “Nasıl muva' fak oldun?,, diye sordular | Şu cevabı verdi: — Çünkü Türk mil- letini tanıyorum, onun cevherini iyi biliyorum 'Türk milletinin sonsur cevber- leri vardır. Bu millet, en felâketli zamanlarda, bedbin! havası esti- Ü günlerde, dimdik olurak ayağ | | kalkmasım bilmiştir. Türk mille- tini iyi tanımak lâzımdır. — Türk milleti, mükemmel şefler elinde dalma mucizeler yaratır. Bugün dünyanın en karışık bir devresinde yaşıyoruz, Fakat, Türk camlası, bütün diğer milletlerden daha sakin, kuvvetli, daha azimkârdır. Çünkü, başında, ta; hin nadir kavdettiği şeflerden bi- Ti var: Millk Şef İsmet İnönü... Bugün bütün millet, onun etra- fında çelik bir kale gibiyiz. Bir gün, Atatürke sordular: — Nasıl muvaffak oldu. Atatürk su cevsbı verdi — Cünkü, Türk mille: demir ağla öreceğiz Milli Şef İnönünün busözü Türk mü- hendisinin ve işçi- sinin her şeyi yap- mıya kadir oldu- ğunuda isbat etti Cumhuriyetin ilk senelerinde i di, Milli Şef İnönü şunu söylediz — Memleketi demir ağlarla ö- bir hakikattir. | Tren, Kayseriye vardığı zaman sevinmiştik. Sonra, aygi treni Sı- ördük, Erzurumu düşü - nürken, içimiz sabırsırlıkla titri- yordu. x Bugün, Erzurumu çok geride bı- raktık. Demiryolu politikamız, hiç | bir memleketin başaramadığı bir | muvaffakiyetle, hızla devam e - diyor. Türk Türk mühendisi, Türk işçisi herşeye kadirdir, Cumhuriyet — Hakkımızdır, hayatımızdır, varlığımızdır 'Tarhite bir Türk devleti oörta- dan kalkarken, mutlaka yerini boş bırakmaz. Yer vüzünün bir başka köşesinde, yeni bir Türk devleti ortaya çıkar. Günesş, — daima, bir veni ve taze Türk devletini aelâm- Osmanlı İmnaratorluğu tefeasüh | etmiş, bozulmuş ve nihayet çök - | müştü. Yerine daha dinç, daha genc Türkiye cumhuriyeti doğ - du, Türkiye Cumhuriyetinin anası «Türkiye büyük millet meclisi kümeti» dir, 1920 senesi 23 nisa - nında, Ankarada Türkiye büvük millet meclisi acıklı. Mustafa Ke- anal paşa, bu meclisin reis vie veni| * teşekkül eden bu milli devletin | reisi idi. Kurtulus savasını vapan milif te- sekkül *Büvük gsillet meelisi hü- kümeti» dir. Bu devlet zaferi ka - zandıktan sonra. 1923 senesi 20 bi rincitesrin tarihinde adını Cumdbu- riyet koydu. Cumhuriyet, bizim hakkımız, ha- atımız, varlığımızdır. Cumhuri « yetciyiz, cumhuriyete — bağlıvyız, Cumhurivet icin yasıyoruz. Cum - hurivet ebedi olacaktır, * Türk milletinin — göklerimiz | için Hava Kurumuna yaptığı yar- | yardım, onun müslakil — yaşamak | azminin en parlak bir öçüsüdür, —| 4r Bütün vatandaşların havacı- Tiğe lâyık olduğu ehemmiyeti ver- dikleri gün bu memleket için bir hava tehlikesi kalmamış olacaktır, | Yedi yıl evveldi. Cumhuriyetin ci ümü gecesi bir dos- çılamış köprüye tik. Günlerdenberi büyük tina ile süslenen koca sehir on binlerce mumluk eleki tenvi - ratın, yer yer alılan havai fişenke Terin arasında gündüz gibi aydın- lanmıstı. Halk — coşkun bir nes'e | içinde vollardan akıyı daşım kolumdan tuttu. | hilleri göstererek hazdan titreven | bir seşle mırıklandı: «— Cumburiyete ulaşmış olmak me büyük saadet.. On yılın faa - | liveti ihtiyar İstanbulun cehre - sine ne güzel bir tazelik getirmiş.. Bunu insan bavram — gecelerinin farkı r değil mi?. Ve bilâhaze ilâve etti: «— Bir de eski devrin — bayramlarımı hayır iztıraplı sefil yıllara — yetismemiş olmak ne iyil,.» * Ondan sonra ber bayram gece- sinde arkadaşımın bü cümlelerini hatırlar ve aynen tekrar ederken maziyi bir panaroma şeridi ha - linde zihnimde canlandırarak Cum- buriyetin İstaribula ve yunda ka « zandırdığı nimetleri düşünürüm: 1922 de İstanbul... İçinde doğru dürüst bir mey - danı, modern kir caddesi bulun - mıyan rastgele plünsız — inşaatla doldurulmuş, dar, iğri büğrü so- kakların sık dönemeçlerle.nokta- landıdı ahsapb mahallelerden mü - Tekkep bir şehir.. Ana caddelerde karanlık pasajlar var. Mahalle ara- larında gelişi züzel konulmus, an- tabilen birkaç — bava gazi leneri mevcut... En sıcak yaz günlerinde bile yollarda su dirikintileri zöze carpar, Bunlar plânlı bir mecraya sahip bulunmavan evlerin lâğım sukurlarıdır. Şehirde sık sık hastalık salgın - ları baş gösterir. Güzergâhlarda bahtsız sokak köpeklerinin oynaş- tığı süprüntülerle dolu arsalar ve bu arsalarda hazin hazin gülüşen mektepsiz yavruların toz, toprak icinde yuvarlanısı.. Hulâsa bir ke- lime ile; baktıkca gözün acı yaş - larla titrediği, kalbin için icin üzük | düğü iptidal, bakımsız, görgüsüz sefalet ve ihmal içinde bir belde.. 1923 €e cumhuriyetin #lânı ile beraber bütün memlekette olduğu gibi bu beldede bir uyanış, büyük genliği, aydınlığı icinde daha iyi | G devrin musibetlerini düşün.. O | cak kendi etraflarını zor aydınla- | Istanbuldaki imar ve belediye faaliyeti Her köşesinde başka bir tabiat ha İstanbuldaki degişiklikleri görebilmek ve anlıvabilmek için -" l vakkat bir ayrılıktan sonra tekrar şehre dönüp bakmak kâfidir. Isık ve renk içinde yüzen karşı se- famlelere hazırlanan bir kımılda-| 4 Cumahurlyetin fey Leli akla sığını yacak kader xısa bir zamamda ceki ve çorak Ankarada yaşrei kasının gizlendiği kocâ . tanbulda mhhat yüzde vür ĞÜ huriyetin malı olmus. bbl. Badtandi m:vl;: başlıyarak dubu bütün sağlık işlerini mıştır. Böylece bir yandan mış farkolunmaktadır. Ve., bu'yılı takip eden aylar, ayların kovala - dığı seneler, senelerin — birbirine eklediği muvaffak hamlelerle şe- hirde bir başkalık, İstanbulun al - masında yeni bir hayat canlan - maktadır. GİDERİLEN İHTİYAÇLAR — | İnkilâbın. scumhurivetin vatana ' Yazan: HALÜK CEMAL l açtılı genis ufuklar — karşısında artık sehrin ihtiyaçları da - çok fazla bulunmasına rağmen - Pey- derpey giderilmeğe başlanmıştır. Bunların en mühimleri arasında bulufan voldur. İstanbulun asırlarca bir impa - ratorluk merkezi kalmasına rağ - men «yol»> dan mahrum bırakılması hakikaten şaşılacak bir meseledir. Vilâyetimizde Cumj tin feyizli elile vapılan ve ü iki bin kilemetreyi gecmektedir. Ve İstanbulda vol insaatı asıl son üç vilda hızlanmıs, gayyur, azim- kâr valimiz B. Lütfi Kırdar; yol- ların bir sehrin bayatiyetinde nasıl | '€en mühim bir can damarı olduğunu | kavrayan tecrübeli bir doktor ener- jisi ile faaliyet programında yol birinci almıslır. Bu suretle yalnız 1939 yılında 1 mil- | yon 610 bin liralık 60.415 kilometre| yeni yol yapılmış ve 80.981 kilo - metre yol da tamir olunmustur. SIHHAT VE MAARİF Cumbfuriyetten evvel İstanbulda herhangi biz sari hastalığın Afet seklini alması zaman zaman ve sık &ik görülen yürekler acısı bir hal- | di. Sehrin umum! sıhhi vaziyetini | eden makamlar, gerek İ - an kurulusundaki noksan - lzklar ve gerekse medeni bir şehrin| sılıbat bakımından lüzumlu tesise lerinin ihenali vüzünden böyle bBir âfet karsısında âciz bir tevekkülle beklesirler, hastalığın zamanla ve semavi müdahalelerle (!) nihayet bukmasına intizar ederlerdi. Koca sehir kanalizasyon teskilâtının vok-| kuğu, belediye kontrollarının bu - lunmaması, sıhhi imdat ve tedavi müesseselerinin ikmal edilmesi gi-) bö sebeplerle sık sık bu kabil sal- ganlara uğrardı. 1914 harbindeki — tifos salgını, | 1818 yılındaki İspariyol nezlesi İs-| tanbulu katurmuş bircok mes'ut mdmwmhh- . Onun için yeni Türkiyede we İs- vi KA bir nesil yetiştirmek Ranizasyonumuzun en bf lerini teşkil etmiştir. Tnit ğ | E kültürün tel Fiştirilmiş, geri ve basit rine Iâik, ileri, ilim ve veren sistem yarat Har? ve dil inkılâbı, hef ta muhtelif meslek ve tepleri acılması, köy m_ı:':/ <Ğ <470» den fazla ilk mektep FEL YA tenddit resmi, hususi u:, kazanmış, talebe sayısı 4 milyonu aşmışlır. | kamandan da dev adımlarlk müştür, Bovhoıdününl“ğ N ları çelik ağlarla örül ratında yükselen blnl“—ğ $ imalâthane bacalarına da yüzlercesi katılmıştır. DİĞER SA| Sehircilik bakımından burivetin nimetleri mün İstanbul Arnavut den asfalta, mezbele e w mamure vücude gelirmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: