18 Ocak 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

18 Ocak 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RUPA ASN İNİ> MESELELERİ, br: Sovyetlerin Almanyaya | nı. Bunun etrafında çok va: | azılmış, Avrupalı ve Ame- | anmuharrirler, bilhassa potrol | pek uğraşanlar tarafından mütalealar yürütülmüştü. eselenin uzun, kısa bir tari- Almanyanın Sovyetlerden ği yardım bahai de 929 son- indan 940 yazıma kadar sür- sonra hararetini kaybetmiş Şimdi yine tazelenmesine yök değil. Almanya ile Sov- arasında — yeni bir ticaret aktedildiği için bu an- nın temin edeceği yardımın ları da yeniden mütalealar yel açmıştır. Londra 'bu hususta neler dü- ir gelen malümat ise lterede mutad se- | ikla karşılandığı ve Sov- | n Almanyaya petrol ve sai- | iptidai maddeler göndere- ise bir zaman ve mekân i olarak gözönüne getiril - erkezindedir. Geçen sene bu İhaları neresidir. ve senelik | lât meye çıkıyor, sonra bir vasıtalarını da motörlü üti sulh zamanında işlete- »i için me kadar petrole ihti- olduğu erbabınca tahmin e- yor değildi. Bunun etrafın- Ünya matbuatında bir hayli mlar neşredilmiştir. &r dünyada her iş bir hesaba pbabınca neşredilmiş mütale- ve yürütülmüş hesaplar hep kticede şayanı dikkat bir ka- k göslermiştir. yek petrol ve gerek sair me- » iptidaiye hususunda Al EBİ ROMAN: 26 p artik bütn şehir ve şehir v üzerindeki kan kurutan icsir- i yapmaktadır. O senin biküğin| oca, şen, şakrak civelek İstan- sanki kanı çekilmiş ve ufalmış yöcut gibi İnsan gözüne bati- Herkes kendi başının derdine | nüş bir hakle. Sokaklar »siz ve| ilsiz. Camiiçeri bir Tokmş mı- ikmeğini almak İçin sabah “Ba kadar bekleşen oli vesiksti n ve çocuklarla dolu. Bir ek- |bulamadığı için iki gününü, â üç gününü aç geçiren insan- | da Harp zengini, Mülletin ka- ©me eme gelişen ve yetimlerin :ş*“kl-nmıı hakkını çala ça lanan bu adamlar için har- ! verişsizlikten Küçülmüş. Rusyanın — Almanyaya petrol ve saire gönder- mek suretile ne derece- ye kadar yardım edeceği meselesinin de bir tarih- çesi vardır. manya umduğu kadar Sovyetler- | den yardım göremiyecektir. İşte Almunya Sovyet ticari an- Jaşmasının bu suretle tazelemiş | Çiduğü bir tarihçe vardır. 929 se- vesi sonunda Almanya ile Sov- selesi Avrüpt ve Amerika mat- buzl için birinci derecedeki me - seleler sırasına girmişti. O aylar daha ber taralıı muharebeye hi zırlandığı, beklediği aylardı. A- manyanın ilkbahar yelir gelmez harekâta geçmek İçin hazırlandığı | göylenirken motürlü vesaiti için de bir taraftan petrol biriktirdiği tek- rar edilip duryordu, Fakat Al - manyanın petrol biriktirmesi ye- ni değildi. O aylarda yeni sayılan mesele Sovyetlerin Almanyaya har- petrol vereçeği ve buaün bin dmil olacağı bahsi idi. Halbuki za- man vekaylin başka türlü inkişa- fını gösterdi. Bugün de Londrada yeni Sevyet - Alman ticaret an- Jaşmasının sükün ile karşılandı- iana dair gelen malümat mesele- min sadece böyle bir tarihçesini hatırlatmış oluyor. Koyun etinden ne yapmalı ? | Sığırdan kurban kesmek âdet elsaydı, hiç olmazsa kurban bay- yamlarında, albümini iesanınkine €en yakın ve insana en faydalı et yenilmiş olurdu. Bayramın birinci günü koyun- dan külhastı yaparak yemek pek iyi bir âdettir. Koyun etinin sığır etine bir tek üstünlüğü varsı e d külbastı ve kebap cihetmdendir. Koyun eti sığır etine wısbutle çok yuklı olmakla beraber ateş karşı- sında çabuk erir, akar, Bundan dolayı koyun külbastısı ve kebabiı Tezzetli olur. Bayram gönü koyun Kkülbastısı, kebabi yapilirken yanı- | sara garnitür olabilecek sebzeyi ha- | | zırlamıya vakit kalmazsa da he etin kana vereceği fazla ek; Kkarşdamak üzere yanında bir sebe | ze, €n iyisi paiaier kızartınası bu- dundürmayı — ihinal etmemelidir. Böyle olunca koyun etinin çabuk bazmedilmesine bir mâni, patates- ten dolayı - kanına axot karışınış olanlardan başka - kimseye dokun- masına bir sebep kalmaz. Fakat koyun etinden vitamin veya ma- den ummak boşa ç.kar. Vitamin- | keri znten az, onlar da ateşle kay bolur. Madenlerinin cinsi az ol- duğu gibi bulunapların nisbetleri | az. Koyun eti sadece yağ ve al- bümin demektir. j Etin haşlanmasını, yahut yah- nisini yemek de etin kıymetini hi- çe indirmek gibi olur. En kolay hamzedilecek, en ziyade işe yarı- yacak et büsbütün çiğ olarak ye- nilen ettir. Eti öyle yemek müm- | kün olamayınca, ondan mümküs olduğu kadar çok istifade etmek | için, mümkün olduğu kadar az piş- | Sen de Seveceksin / Yazan : ETEM İZZET BENİCE bin varlığı ile yokluğu müsavi, Yiyorlar, içiyorlar, eğleniyorlar Har vurup harman sevuruyorlar. Hele senin çok sevdiğin Kasım- görülecek şey- O küdar değişti, o kadar külüstürleşti ki, eorma! Dün pazara indim. Sen buradeyken tâ divanhanenin önle- rinden başlayıp, bütün tabakhane meydanını dolduran, Küçük Piya- leye taşan, büyük camiin .uıîıı:ı eski yeri dolduran o pazar aşliniş de sanki svuç içi kadar Kalmış. Satılanlar da ne Nln;= Söylesem için sızlar. Ht yası, Ev eşyası da değil, yatağı, yorgana varıncıya kadar ııî Birçokları 90 kuruş verip bİT paşan arasında ficüri anlaşma me | icesi üzerinde ne büyük bir | | I , |VEZİELZ * Bu kanaatle müca- | dele etmek gerek Sirkecideki otellerden 15 i, | Satakları yorganları pis, gay- ri sıhhi olduğu için, kapatıla- cakmış. Belediye zabılası tali- mainamesinin — hükümlerini tatbik etmek bakımından, b harekete bir şey denemez. | — Fakat, bu otellerden birinin | | sahibi, şöyle diyor: | 'aten, aldığımız yatak ücreti yarım lira.. Boş kaldığ | geceleri hesap edin; vergi; masralı çıkarın.. Ne kalır Bize kalırsa, otellerin pisli- ği ile değil, otelleri pis tutan | bu zihniyetle mücadele etmek lâzım. Demek ki, ucuz otel- | de pizlik mübah görülmeli, u- | | cuz lokantada fena yağ hoş görülmelidir?. Temizli; « olduğu ka- | | maati, bizde umumidir. Bu ka- | naat çok hazin ve korkunçtur. BÜRHAN CEVAT ei:ıh İl.î—ıl"'î î-'jıi Arpacık Güzkapağı kenarının iltihabı ile bazan dışmda ve bazan dahi iç ta- rafında peyda olan gayet küçük bir çıbandan ibarettir. Küçüklü - Bünden kinaye olarak, arpaya ben- zelilmiş ve arpacık denilmiştir. Göz kapağının kenarında, ev - velâ kaşınma ve yanma gibi bir- hissedilir. Sonra ufak bir kıt- k peyda olur. Bu da gittikçe vertleşir ve arpa tanesi kadar bü- | yüz, En çak bÜNYyesi zayıf olanların| ğe dikkat etmedikleri için ileri gelir. vi İ m. temli Arpacığın tedavisi, — döğülmüş kotentohumundan lâpa yapıp bir sargıyı a yere Bağlamalı, yahut - #lbarikli su e dak olarak banyo etmelidir. Çıban kemale gelince irin dışarı çıkar, Bundan sonra da Vyine aslıborikli temiz su ile te - davisini tamamlamalı. zz miş olmalıdır. Ondan delayı doğ- rudan doğruya nteşlen iskara edil miş etler - çiğ etten sonra - en faydalı olanlardır. Halbuki haşla- | ma ve yahni etin hazmını güçleş- | | Girir vitaminleri varsa onları suya geçitir, koyun elinin zaten pek na olan madenleri de suda kalır. Sonra kalan kısımlardan en iyi istifade etmek üzere onları fırında kızarttırmalıdır. O vakit et kül - hastıdan daha faydalı olur. Çün *ü dırında kızarirlan et büyücek parça olduğundan dışarda kalan tabal ular kızardığı vakit içerisi az | pişer ve çiğ ele daba yakın olur. Halbuki kâlbastı - hele dövülünce- ince olduğundan pişmemiş taba - | kası hemen biç kalınaz. j Köfteler de etin kıymetini dü- | şürürler. Kıyılmış et güç bazme- dilir. İ Hiç kimsenin yüzünde zinde renk yök. Yenı d ların çoğu ölüy lar da cilez çiliz şeyler oluyorlar, | Bilmem, giz nasılsınız? Şamda da : böyle sefalet var mı? Herhalde, bütün bunlar öğretiyor ki, harbe | barp değil, sefalet adımı vermek Yâzım; hattâ zafer bile olsar. BİR BAŞKA GÜN Lütfiyenin: — Bir başka gün.. Dediği vakit gelmişti. Yine be- raberdiler ve, , yine yalmızdılar, Firdevs bem üzüntülüydü, hem mülecessis. — Ablacığım inanıyorum ki e- wine bağlı bir adam. Ağır başlı bir adam, Dışarıda gözü yok. Bana hi- yanet etmesi bir saniye bile akla lemez. Evciment, Fakat, bü- tün bunlar bir kadını avutmuya yeter şeyler değil. Ben ümrümde j MAHKEMELERDE 'Hey yarabbim! Terkos da hâşâ sana benziyor Bin bir ismi var. Bunlardan bir tanesi de Hamidiye... Şahit anlatıyordu Bü bizim Agop etendi, Çarşı i ebçısıdır, Öyle ye- ağzınıza parmaklarınızı da bereber yer - siniz, Efendim, mevsimine göre, beğendiler, © ne turşu, ka - va: Çerkes tavukları, o mübilyeler, asideler, balıkların, ha- mur işlerinin, tatlıl. dn, salataların envamnı yar dim ya, ağ süninda yediğim hindiba salz sını, kavata turşusunu, hodan kavurmasını, çil ahi du kompostosunu peder merhus mun evinde yemedim. — Pederin mutfağında, Allah sizi inandırsın, bir usta, iki kalfa, iki çırak, be$ ahçı vardı, O mutfaktan bunun ye- zua, sadede gelelim — Evet.. Yani diyeceğim, A iyi ahçıdır. Çarşıdaki kuy lar, esnafın, tüccarın bir çoğu, bos ğazına meraklı olanlar, hattâ, ga- zetelerden, aansjlan, ağzının tar dımnı bilenler Agoba gelirler. Ben- ğazıma merekliyimdir, biraz da öfteelder, piyazçıda, ah- Malüm a, can boğ gebun şağları temiz malzeme iyidir. — Bvet. Anladık. Sadede — Agobun devamlı müşterile - rindenim. Her gün öğle yemeğini prada yerim. Dükkân: küçüktür amma, temizdir. Geçen gün de, o- rada, balik, tiklim tıklım. .. — Oturacak: yer yok.., Bir kişi kalkıyor, sekiz kişi oturmak için koşuyor. Neyse efendim (davacıyı göstererek) çu Zat da geldi; epey nöbet bekledik- ten sonra oturacak bir yer bula - bildi, Gözümün önünde: Bendeniz de n gelir, A- kullandığı (e yemeği y şöyle bir masada oturuyordum. Bu zat da, şöyle, öbür taraftaki masa- mın kenarına ilişmiş. Yok, estağfi- rullah, bendeniz şöyle soldayım da bu zat da, sağdaki mas:-'n bir kö- şesinde... Bir biftek »mmarladı, o turdu, yiyor. Garson da, gicir gi- gir yıkanmış, billür gibi bir bar « dakla, misk gibi Hamidiye suyu getirdi. Masanın üstüne koydu. Şimdi Allah için söylüyeyim, Baş- ka lokantada ne © temiz bardağı, ne de bu suyu bulamazsınız. Ben, bepsini bilirim. Bu zat, şöyle bare dağı alıp havaya kaldırdı, baktı, buaktı, sordi — Gürson, bu ne suyu? Garson: dedi. — Hamidiye suyu, Bu zat, garsona birşey söy di. İki elini ,dua eder gibi havaya açtur. — Hey yarabbim, tövbe estağ. firullah., Hâşâ sümme hâşâ terkos bir çifi erkek kelu urasına kilit lenmiş ve o erkeğin göğsü üzerine | Kösümü yazlanuş bir kadın deği- | Tim. Bir gün kulaklarım: «Seni ge- viyorym Lütfiye.» diyen vo içten gelen bir inilti ile dolmuş değildir. Birinci kucam bir dolandırıcı idi. Hayalımda bir perdelik bir ko - İ medya gibi geldi, geçti. İkinci ko- cam da beni her şeye gözü tok, gençliğini söndürmüş, kösevileş - miş bir kadın sanıyor. Yahut da kendisi öyle bir erkek ki, beni de kendisi gibi zannediyor. Yiyoruz, | içiyoruz, yatıyoruz, kalkıyoruz. İ- ki iyi arkadaşız. Hepsi bu kadar, Fakat, bir kadın gönlünün, hele yıllarca hapsolmuş bir kadın işti- hasının we olduğunu takdir eder- sin değil mi?, Belki, bütün bu söy- lediklerim gülünç şeyler. Amma gülme, Aramızda beni ağlatacak, sizi ve hepimizi güldürecek sebep aykırılıkları var. İnsanlar garip yaradılışlardır. turşular | din, biraz bo-| yile sade bulaşık yıkanır, Gel de dinı bilirim. öyle olur | yiyemem yordum. Kala- n aa a - bir gün olsun ateşli ve beni seven | ) suyu da sana benziyor. Bin bir im mi var, birisi de Hamidiye... dedi. | — Hey yarabbim!, Kimde can ka- hır?. Hepimiz, bütün müşteriler ma-, karaları koyuverip, katıla katıla gülmeğe başladık, Biz gülüyoruz #mma, Agop, baktan, suratı as - maş, Malâın a, her san'atkâr gibi, © da titiz, sinirlidir. Meselâ, Beya- attaki Hafız da öyle değil mit, Müşteriyi, âdeta koğar. Evet.. A- göp kızmış. Hele böyle şeylerde çok titizdir. Şöyle; yan yan, bu zata doğru yaklaşmağa — başladı. Gelişi fena, anladırm bir İş çıka - cak. Geldi geldi; Ne dedin, ne dedin? dedi. , Agobu severim, temekle - | ei severim, bu zatı tanün | ma, Allah vi Doğruya d bize üyüklerimiz t nasihat verdile: Bu zat, ağzımı açıp birşey söy » ; Terkos suyunu, senin yemek içyağile, margarinle ye- kokmuş ahçılar ve- kânımda, terkos su- Pedi | “mek yapan pis rir. Benim dü bak, Terkos musluğu şurada, iyi su deposu da burada... Gel de, | görün görsüm! dedi. zat Lm?. dedi. p büsbütün kızdı. «Gel de | iye, adamcağızı yakasın - dan yakalayıp sürükiedi, Hamidiye İ guyu deposunun önüne götürdü. | Adamcağız çebalanıp debeleni - Bir aralık, elinden kuctul- | mak için, Ağobu züyle tt. Agop, hızslanmıştı. İspanak tenceresin- deki kevgiri kapınca, zavallının ü- zerine yürdü. Veretti kafasına, ve- retti ne,.. Araya girdik. Bü - tün müşteriler, hepimiz kızdık, öyle ya... Ne de olsa müşteri. Bir esnafın müşteriye iyi muamele et- mesi lâzım... — Kâfi efendim, kâfi... Mütalea istamiyoruz. Hâdise, bündan ibu- ret, değil mi?, — Evet... — Çekiliniz... Bay Rüstem! Siz ne dersiniz? Şahide sorulacak baş- ka birşey var an:? | —« Hayır efendim... Tamam... öyle oldu. dedi davacı, — Agop- Sen ne diyeceksin?. —| Şahidin söyledikleri doğru mu?, ı Ahçi Agop döğrüldü.. -Ayağa kalktı. — Doğruluğuna doğru amma, doğrusu, andan bunu beklemez « dim. Ru kadar senelik müşterim. Benim ne adam olduğumu Bilir. Hepsini iyi söyledi, haş söyledi. Şunu da &ima yem etmedi mi? Ben, haksız İş yapmam. (Devamı Bmer sayfada) | | Hepsi ayrı ayrı ş | yına rağmen bir tek noktada bir- leşiktirler. O da, kendilerine uy » | gün bulmadıkları, - kendilerinden | ayrı buldukları herşeye gülmek, | her şeyi İstihfaf etmeklir. — Belki sen de beni İstihfaf ediyorsun. Hat- | tâ, istihkar bile, Dilinin ucundaki lâkırdıyı da biliyorum, Muhakkak: | *Bu ge azgın kadın diyorsun?.> | Ablacığım, bana inan. Sözlerimin, tahasslislerimin azgınlık ile uzak yakın hiçbir ilgisi yok, Bütün da- | va bir gönül boşluğudur. Ve.. ba | tecessüs daima göğüs hizasından aşağıya düşmiyen asil bir duygu - dur, Güzel bir şarkının söylenişi zll alan, zevki okşıyan bir tablo « ve çalınışı; bir şiirin okunuşu, gö | İş ve çi arıyanlarla herhangi bir müş- kilü olan okuyucalarımızın mektup- | darı bu sütunda muntarıman ve mecna- ve avukatı da sorulanlara cevap verece. klerdir. Clddi isdiraç teklifleri de bu sü dunda paraan neşrolunaraktır. İzdivaç Teklifleri — 25 yaşında 1,60rboyunda kilom a mütenasip — camer kara ara gözlüyüm. Ev işlerini tam manasile bilir temiz yüksek görgülü bir aile kızıyım. Hayat ar- kadaşım olacak bayın sarışın vi ya kumral olması yaşının 30 ile 35 1 tecuvüz etmemi içkişe esini, müptelâ olmaması iyi bir mevki sahibi olmasını arzu ediyorum. Cidat tekliflerin halk sütunu (6 M. E) ye bildirilmesini rica ede- yim. 29 yaşında uzun boylu sar- şın, balık einde, temiz ve tanın « sarş bir aileye mensubum. Yıllarca| evvel ölen kocamdan dul kaldım. | Bir aha evlenmedim. Ev işlerine | tamamile vâkıfım. İyi bir müesse- sede çalışan içkisiz, kumarsız mas aşı 75 liradan aşağı olmıyan bir bayla evlenmek istiyorum. Talip- letin Son Telgraf — Halk sütunu N. E. rumuzuna müracaatlarını ca ederim. — 26 yaşında orta tahsil görmüş, esmer, 1,78 boyundayım. Komis - yoncuyum ve bir nakliyat şirke- tinde çalışmaklayım. Ayda elime 65 lira geçmektedir. Kumar, içki ve sigaram yoktur. Boyumla müte - nasip 17 - 22 yaş arasında namuslu ve iyi bir ailenin temiz ahlâk ve terbiyesile yetiştirilmiş ev işlerini bilfill kendi tarafından — ifasında zevk duyabilecek bir bayanla ev- lenmek istiyorum. Taliplerin Son Telgral gazetesinde.N. A, Taylan rumuzuna müracaatları. Gelen Mektuplar (Bayan $. A.) — Dünkü mek - tuplarınızdan başka Yenikapıdan; (Buyan H. B.) — Fatihden bir mek- tübünüuz varbir, (Bayan H. Ö.) — Veznecilecden, (G. H, SI — Akur raydân, |Bâyan P. O. P) — Fatih ve Galatadan, (Hukuk mezunu) Kadıköyünden bir mektubunuz vardır, Lütfen saat 15 - 19 ara - Sında almanız mercudur. Açık Konuşma Bayan Muallâ, İnci Deniz, Sevim ve Aysele — Mektuplarının; maalenef tek- Hflerinirin elddi olmadığı — kanaalini vgrdiğinden neşredilemiyocektir. Maki- Katen yazdığınız orsafa sahip ve emel- | Bayan V. D. A — Mektubunuz geç alınmış ve bugün adresinize Halk sülünumaza gelen — mektuplar pek çok olduğundan her birinin almaş faribi sirasile mumlazaman yayılacağına bu yüzden vaki olacak gecikmeden ma- Kur tutulmamızı rica eşleriz. Remuzlarına gelen mektuplarının ga- zetemlace adreslerine gönderilmenini ge-| ÖÜ Sokakları yollarının esaslı bi- #6 edenler süratle adresleri ile beraber posla pulu da yollamalıdırlar, Adreşler gizli Lutulacaktır. ve.. daha doğrusu istiyorum ki, Kh tahayyülümdeki bu ifadenin kendisi olacak. Lütfiye anlatırken Firdevs hep düşünüyordu. Fakat bit so0 cüm Tesini işitince birden güldü: — Galiba karşında ön sekiz ya- şında bir üşık bekliyordun. — Kır- kansın, hırçınlaşsın, çivil çıvıl etra- fında — pervane olsun. Ağladığn vakit ağlesn, güldüğün vakit gül- sün. Tabli her lâkırdının başında ve sonunda bir kere de: «Seni se- viyorum..» demeyi unutmasın??. Bu sözlere Lütfiye de güldü. Bu Külüşte hem istek, hem utanç, hem yels vardı. Esmer yanaklarında yayılan gülüşteki mana, dilinin altında saklı sözler hep bu ve bu- mun seyredilişi bir İnsanı me ka- | mun benzerleri olmasına rağmen e dar zevklendirir, vücude, damar- | sadece: lara, beyne ve şuura haz verirse bu | — — O kadarı da değil ablacığım.. duygu da edür ve omun en yüksek | — Dedi ve bahsi kısa kesmek için ifadesidir. Bu ifade gönlü sımsıkı kavrar, kendinden başkasına yer ve imkân vermez, Ben de umuyor içini kemiren bir başka mevzun «tladı: (Devamı var) Çocuklara Hangi şarkıları Öğretmeli £ Karar verilmiş, bundan böye le, çocuklara, hem bestesi, hem güftesi daha itina ile ha- | zırlanmış şarkılar öğretilecek. | miş.. Muhtelif yaşta ve seviyor | de bulunan çocuklar için ay- Fi ayrı şarkılar vücüde getiri- lecek, bunların bilhassa güfte- lerinin deli saçması olmaması. na dikkat olunacakre- | — Biz, çocukken: Dağ başını düman almış Gümüş dere durmaz akar Güneş ufukta simdi doğaz Füfyellm arkadaşlar şarkısını söylerdik. Bu, ne gü- zel bir şeydi?. Bilmem, şimdi bu şarkıyı, demode, diye öğ« retmiyorlar mı?, Benim hatırıma, mühtelif yaş ve seyiyedeki çocuklara öğretilmek üzere, bazı şarkı- lar geliyor. Bilmem, iltifat &- derler mi?. Meselâ, henüz 7 yaşından küçük çocuklara hayvan sev« gisini aşılıyan çu şarkı öğre- tilebilir: ; Karga da keni tutarım aman Kanadını manadını yelarım amaas Yelpaeler yaparım aman Bern Bir başka parça: Köş besleri ovalara yayılır, Bal yapanlar çiçeklere konazlar Kuzucuklar tase çimen ararlar Yeşillenmiş ağaçlarda yapraklar YARber göDi kokar yerde topraklar | Köy çocuklarına şu şarkı | fena mı?, Kar yağar palır. pabir İ Bizim köyün damına İ Daha, bunlar gibi, birçok eski ve güzel şarkılar vardır. Fakat, kimbilir, belki de be- ğenilmez. Büyükderede Tamir Olacak Sokak Yolları Büyükderede Maltızdere ve ya ver şekilde tamir olunmaları be - | Tediyece kararlaştırılmıştır. | TBinİMmizi vendi VEPİMİZİN DERDİ Küçük Piyale Caddesi î : î j j F İ ! j İ " ! çaddeni göller platik- geldi. ! f H J $ | l | H E r IDFE F l ll Â

Bu sayıdan diğer sayfalar: