19 Mart 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

19 Mart 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KAT DA *çmemiş, fakat harp gibi büyük İT işte birinci derecede relü olan mbilir miceleri var.. Harbi ya - ptığı bir dereceye kadar sonra- n dünyaya yayılabiliyor. | Geçen umümi harbin - birinci | lerecedeki rol sahiplerinden bir gu da bütün harbin devamınca liç resimleri görülmemiş olan - da başka. Bugünkü harp gibi vetli devletler arasında ,.âıı kavgada da muharip tarafla- böyle çalışan sayssız ne kadar olduğu düşünülebilir. Fa - buzün İngilterede kimbilir * kadar fen adamı var ki bütün düşünen, tedbir ha. ı.Iuıı ne kadar kimyager var- maş bulunuyor. Her n da ihtisas erbabı aldığı işi Sündüz azami gayretle gür- ha dmıı ıııını: yaşını el doldurduğu için Ami- belnadan tekaüt edilmiştir. Her bir harbe girece- A."'Eııııdı.ıı yardım olacağımı ve birçok 'Ona en işi yar- ; mü içine böyle bir ih - Mu İdi?. Ne olursa £ ahili en üü ühripler imal 4 Sun heri şin ne İkzımsı, ipleri yııil.“:::’::-lh muh- iulmalarını temin çtri 'e kuk % Dedi. birden — heyacı den dertlendim: — Svlandun, | — Ne haber alabildiniz? l < - Yarılı olarak taktim edece. . redi, cebinden bir zarf çıkardı: I -Buyurun! İ £ ,em vbgk ypvbgkby bgk beki mektubu alırken, o sözüne idi: Rica ederim, evde okursunuz, *halde söyleyiniz bana, aldı. — | | iş sahipterinin San Telgraf Halk sütu- P gütununda Tecrübel türmektedir: İyi iş gören, kendin- de küfi azim ve teşebbüs kabili- yeti duymuş olanlar kendilerinin fevkinde yüksek kıymette âmir- ler de bulursa harp gibi büyük bir işte bunların verimi arttıkça ar- tar, 49 muhribi eskimekten kurta- Tan ve nihayci İngiltereye ilk ham- lede müessir bir yardım temini- me muvaffak olan Amerikalı da Reis Ruzveltin büyük bir müza- heretini görmüştür. Ruzvelt ev- veldenberi Amerika bahriyesinin içini çök iyi bilmekle meşhurdur. Çünkü kendisinin Bahriye Müs- teşarlığı ettiği zamanlar — vardır. Muhriplerin bir gün gelerek A- merika donanmasına çok hizmet edeceğine vaktile o da kanant ge- türmiş olacak ki bu yoldaki gay- retler az zamanda beklenen meti- ceyi vermiş ve bir gün yeni bir Avrupa harbinde İngiltereye yar- dıma imkin hasıl olmuştur. İş Ve İşçi Arıyanlar, sikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş Arıyan Bir Genç Kız Lise mesunu bir genç kızım. Ailevi vaziyetim beni hayatımı çalışarak ka- Aanmıya — mecbur ettiğinden resini ve İ mücaseselerde i$ aramaktayım. nu> vasıtasiyle Mahmureye münaca- atları. Piyasayı tanır, kefil verebilir bir zat iş arıyor Orla derece tahsilim olup <S0 ya- | gında tücaretten anlar az çok piyasayı tanırım, tecrübeli bir gencim. Hergün saat dokuzdan ikiye kadar herhangi bir mücssesede çalışmak Üze- ve iş arıyorum. Şahsl kefil de göstere- bilirim. Arzu edenler Son Telgratf Halk YuMUZUNA — yaze maları rica olunur. Kâtip, Reşal, Bayan Eznel, 24 Yıldız, Mahtun Kadın, Pekak, « oğlu, H H. B. Bayan M... 'T, Hayriye, Senepatik, Mübeccel, Ulangıç, - Şirin, | İ. Güneş, 11 Bursalı, Ş. 'T, R. Toycan, | R.R. Z, S H H, V. B R, Ay namları- niza gelmiş olan ve mükerreren aldır- manız lân ettiğimiz mektuplarının Husüsi muhabirimiz - dğ:"_'î".:,, San'at Enstitüsünün stdan İtibaren ge- bu ders yılı başından İti çen müddet içinde çalışmasını Ve bunların verimini halkımıza göz- nenin hemen bütün aileleri gönlk ilmiş ve kendilerine çay, :: ıı;e ikram edilmiştir. un—; seye müdavim talebenin el qı:lı"“ lerini teşkil eden sergiyi, davetliler | büyük bir takdirle - karşılamış ve | Enstitü öğretmenleri tarafından hayat şartlarına göre iyi _v:rlqını'h ev kadınının kıy'înı.ll“ etrafın; verilmiştir. konferanslar ŞAkhıa' | zalandırılan vatandaşları da | ilâve ediniz. Bu yolda bir is | Piyes musabaka: ki onun yalnızlığını, Gazetelerde çıkan havadis- ler arasında şayanı dikkat o- lanlarından biri de esnaf kon- trolleridir. Ben, bu haberleri hergün dikkatle okurum: Fi- lân dükkân - pis tutulduğun- dan, şu kadar fırın eksik ek- mek çıkardığından, şu hadar şolör talimata aykırı hareket ettiğinden dolayı cezalandı- rılmışlardır. Bunlara, tram- vaylardan atladıkları için ce- | tatistik tutulursa, nasıl şayanı dikkat bir netice alınır, çok merak ediyorum. Yalnız, şurası var ki, eğer, kontrol teşkilâtı daha geniş olsa, kimbilir, ceza yiyen es- nafın yekünu kaça çıkacak?, Ceza, bir ıslah vasıtası ol. mak gerektir. Ve öyledir de.. Halbuki, kontrolleri sıklaştı- rınız, göreceksiniz ki, ceza a- lanların artmış olduğunu an- lıyacaksınız. O halde, şöyle bir sual sorulabilir : — Verilen cezalar, bir w- lah vasıtası olmak rolünü ne- den yapamıyor, acaba?. BURHAN CEVAT | Eminönü Halkevi Sosyal Yardım Şu- besi tarafından bir piyes müsabakası tertip edilmiştir: | Piyes Sozyal Yardım mevzuunda o- | lacak. Adaple veya tercüme bulunmü- | yaçaktır. İki perdeden »2 ve dört por- deden çok olmiyacek bir geceyi doldu- racak uzunlukta bulunacaktır. Eserler 18 Temmuza kadar mezkür evin Boş- yal Yardım - Şubesine teslim edilecek ve bir jüzi bakacaktır. Netiçede birin. kazanan esere (50), ikinciye (28) | ve üçüncüye (15) liza müküfat verile- cektir. * —- İnsan — sıhhat ve üfiyet halinde bulunduğu ve bir müddet bir şey yemediği takdirde midesinde bir hiş duyar ki, bu hissin saiki ile biz gey yemiye meebuziyet görür. İşte bU yemek yemek arzusu gek- Hnde tezahür eden bu gayri ihti- | bütün komşularile, hergün, hır gür hammül edip ses çıkarmadık. | çift, bir tavuksa bir hocoz yolla . yari hisbe işliha deriz. Eğer bu his derhal teskin edilmezse, az çok istıraplı bir bâl alır ki, buna da açlık deriz. Demek ki iştiha ile Aaçlık acasında arzu İld ibtiyaç a- rasındaki gibi bir fark vardır. İnsan yemek yemek için açlığa kadar bekleTaez. İştiha yemek ye- mek için KAi bir histir. İşliha ye- mek arzusunu verdiği gibi, hazmi de temin eder. Filhakika insaa ar- zu etliği bir yeyi yediği Kibi, ağzı sulanır. İştihadan ibaret olan bu arzu yediklerimizin hazmine hiz- met eden salya ve mide usaresinin Hrazatının artmasına — sebep olur. Bunun için iştiha olmadıkça ye- mek yememek bir kalde ittihaz e- dilmelidir. Sıhhatte bir adam iştihasını nâ- #il muhafaza eder? Yemek yemek- te muntazam bir kalde takip et- mek ve bundan inhiraf etmemek- e. Bunun için ayyen Zaman- Jarda yemek yemeli, RACI bir fası- la geçirtip mümkün mertebe ye- mekte ifrata varmamalıdır.. araktığı boş- | luğu düyan bir his — Kendinizi üzmemenizi bilhas-| sa diliyorum. Yanınızda fazla Iııl- | mak, bu üzüntülü anlarınızda sizi rahatsız etmek istemem. Müsaade- | nİzi rica edeceğim. | Diyerek, ilâve etti: | — Allaha ısmarladık! | Ve,, bu hareket onun hiç bekle- | olduğu için şararak: — Güle güle | Dedim ve., 6 ayrıldı, ben de san-, Ş şaşkın yürüdüm! en d k n / — VYve döndüğün vakit, ülk işim, da | e Seveceksin! .x | — Salh geldi mi? Yazan ; ETEM İZZET BENİCE Diye hizmetçien sormak oldu. Yine mi siz? ——— v Geleedil : b KA Tier ldı li Diye yül | ğinız cevap benim Hemen, yukarya kendimi attm, kl"k:ıı::.': baktım. Geçen e | mati teyit mi ediyor? Ablam haki- , y Y l lim vek hiç böyle Ka dan sonra ben- | katen ölmüş müi? İokumuya başladım. Yine: t Kdu >'. bir mukabele bekle- Dedim. Sesi çok titrekti, üzüntü-| —— Lütfiye, M berRll $a> | 1â üzüntülü: Hifabile başlıyan bu mektuv ay- TEmretiEKE blr sanlar . oi — Meslesil ve; h gll d | matı gelirdim, | e *ldiğam me. | hiç ummadığım bir ceme — Alı bir haberi teyit etmek vazi-| fesini-üzerime almış bulunmam be- ni çok müşkül vaziyette biraktı. Hele bu acılığı duyuracağım muhata bin bana benim kadar yakın, hat- tâ dürüst ifadesile: Ben olması da- ha ıztırap verici oluyor. Lütiye, Hâdiye tamamile doğrudur. Al- dığım haber eksiksizdir. Güneşin ra | | | mediğim ve tasalamadım. bir jes- | hatsızlığı devam etmektedir. Ko- ti d alçıdadır. Bu büyük felâket karşısuda bi rimizi ne kadar ta- ziye etsek yeridir. Ancak hepimiz | de şaşkın | ömürsüzlüğü: | var olabilenlerin yine o an içinde | MAHKEMELERDE : Aldanma ki şair sözü elbette yalandır... “Şiir diye o kadar lâf uyduruyor da, bunu mu uyduramıyacak ?,, _—Evmn: HÜSEYİN BEHÇET â——_ Madam Satenik, altmış yaşla - | rında, şişman, beyaz saçlı, sevimli yüzlü bir kadıncağız... Halim, se- lkm, sakin görünüyor, Fazat, dava. cısı eski şairlerden Hasan Vehbiye sorarsanız, komşuluk —hukuk ve müuaşeretine hiç riayet etmemekte, etmektedir. Hasan Vehbi, davasını şöyle an- latıyor: — Madam Satenikle yırmi beş senedir komşuyuz. Biz evi aldık.. Madam Sateniği, yanımızdaki evde bulduk. Yirmi Leş senedir, elinden ve dilinden çekmediğimiz kalmadı. Satenik pek huysuz.. Bahçede o - dun yarılmasından, çamaşır yıkan- masından tutua da, ağaçların bu- danmasına kadar, ber f.rsattan, | her vesileden islifade ed'p bir kav- ga çıkarır, Bu kadar senedir ta. | Kom- şudur dedik. Benim bir arkacaşım var. Ta çoculkuktan — arzadaşım. Ressam Afif. Son zamanlarda tavuğa, lavuk- culuğa merak etti. Cins tavuklar, yumurtalar aldı.. Tavuk makineleri | aldı. Bahçesini çiftlik haline getir- di. Cins cins tavuklar yetiştirip | satımağa başladı, Yumur ”larını da | satıyor.. Allah ziyade etsin, epey- | para kazanıyor. Geçenierde bir gün Afife gitmiştim, Teptli, pa - çalı bir tavuk göyet hoşura gitti. — Amanh Afifciğim, decim; bun- lar ne güzel tavuklar böyle... — Güzeldir, dedi. Benim dc çak hoşuma gidiyo: Bunlarız. yumut. tasını, tanıdığın tavuk meraklısı bir İsviçreliden aldımdı. Ürettim. | Birçok yetiştirâim, Senede üç yüz- | den fazla yumurta Horo- zunu da görsen, ne güzel ölüyor.. Bayılıyorum doğrusu.. ACif beni çok sever.. Men de onu severim. Benim tavukları beğendi. ğimi görünce, ertesi gün, adamla - rından birile, o tavuklardan — bir muş. — Çocuğun bü Gömilekârlığı gayet hoşuma pıtti.. Ne yapayım?, Nasıl mukabele edeyiin? Düşün - düm düşündüm. «Horoziyye» isimli bir kaside yazıp yolladım. Bu ka- side çok hoşuna gitmiş.. Cüzel bir yazı ile yazdırıp — çerçe eletmiş.. Yatak odasına asınış... Sabah ak - şam, yatıp kalâıp okuyur. Diğer taraftan ,ben de tavukları, buğdayla, mısırla besliyoram. İki- si de, kocaman oldular. Yağlandı- lar. Aman efendim, 0 horozun bir sesi, bir ötüşü var. Horaz değil, | adeta bir kuş. - Sabahiur onun se. yyanıyorum, Biziaı he raz, ma- dam Sateniği sinirlendirmeğe baş- lamnış... Sabahları ötüp uykusun » | dan uyandırıyor, uyku! Tıyormuüş. Horota kancayı taktı. | Bizim ahretlik Kâmliyaha da, kam- şulara da: — Ben bu horozu öldüreceğim! diye kaç defalar söylemiş, Bir güa, bahçe üstündeki odada oturmuş, şilir yazıyordum. Bahçe. | den doğru bir kıyamdttir. koptu, ik müddetsizlğn ve faniyiz. F desidir. Bir an içii yok olmaları delma bu ifade çerçe- vesinin içindedr. Bu, bzim €n by- | yük ve müşterek tevellimiz olma- | hdır, Bunun çindir ki, sakın ken- t hırpalama, | de kimin ne | gı kestirmenin ği da senin büyük tesellin olmalıdır. Dünya, yaşıyan ve ölenlerin zin- | €iri ile yuvarlanan bir varlıktır. | Bu hakla hayatın bizzat kendisinin |di vücude getirir. Münası da Yaşama ve ölmenin tezadı ve de- lâletleri hayat mefhumunun esa. sını kuruyor. Hayat.. dediğimiz va- kit mutlaka diriliği , ü de- | ğil, öleni de bir arada hatırlarız. | Öleni hatırlamadan yaşayanı göz- | ler önünde teşahhus ottirmenin | imkânsızlığını takdir edeceğini ka- | bul ediyorum. Hayat müsavi: Diri- lik.. diyenler yalandır. Yeryüzünde bütün hüviyet vel- fadesile değişmiyen tek şey vardır: | dini üzme, diyorum! kaçı ; Bizim horoz gırtlağına sarılmışlar gibi, canhiraş sesler çıkarıyor. Pen- cereden başımı uzatıp baktım. Sa- tenik, horozu, evinin alt katındaki pencerede, demir parmaklığın ara- sına sıkıştırmış.. Elinde bir sopa.. Öyle bir vuruyor ki, Allah yarattı emiyor, Pencereden,: | Madam! Ne yapıyorsun? diye bağırdım. Oralı bile olmadı. Habire yapıştırıyor sopayı... — Entari ile, takke ile bahçeye fırladım. Arada- ki tahta perde zaten köhne, yer yer tahtaları kırılmış.. Bir tahta da ben | söktüm.. Sateniğin bahçesine geç tim amma, ben gidinciye kadar da, Satenik — horozun işini bitirmiş. Zavallı hayvan, cansız, yere se - rilmiş.. — Hayvanlara eza etmek, kanunen memnudur. Bu naktadan Bateniğin cezalandırılmasını, ho - rozunun da diyetini — vermesini isterim. — Satenik.. Bak, Vehbinin ho- rozunu düğe döğe öldürmüşsün.. Ne diyeceksin. — Yalan efendim.. Hepsi yalan!, Hiç birini kabul etmem. — Nasıl yalan olur? Böyle şey akla gelir de uydurulur mu? — Nasıl uydurulmaz, elendim?. Bu adam, şehir vazıyorum diye bu- na benzemez daha neler uydurur. Bunu mu uyduramıyacak? — Peki, horoz kendi kendine mi öldü.. Nasıl oldu? Anlat bakalım!, — Elfendim.. Horoz gelmiş, bizim alt kattaki pencereain parmaklı- Bina sıkışmış.. Baktam acı acı ba. Biriyor. Kurtarayım diye çıktım. Şöyle tutup parmaklığın arasından çıkarayım derken, öleceği varmış, horoz elimde ölüverdi. — İyi amma, bu horozu öldü - receğim diye komşulara, hizmet - | çilerine söylemişsin.. — Hâüşâ! Hiç kimseye birşey söy- lemedim. — Bay Vehbi!. Sateniğin ho - rozu öldürdüğünü gören, öldüre . ceğim dediğini duyanlar var mı? — Var efendim.. Horozun fer- yadına bütün komşular pencereye çıkti. — Duyanlar, görenler kimlerdir? Hasan Vehbi, birkaç isim ve ad- res verdi. Şahidlerin cağırılması i- çin, mühakeme talik edildi. Mahkemeden. çıkarlarken iki sa- | Mmi, koridorda konuşuyor: — Kadın güzel söyledi amma.. O kadar şiirler, beyifler uyduru - yyör da, bunu mu uyduramıyacak? dedi. — Zaten meşhurdur: «Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.. Derler, Amma, kadın bunu bilip te nereden söyliyecek*' Manyala düşen yavru | Kumbaracılaryokuşunda oturan Safiyenin 5 yaşındaki çocuğu Ni- | Dokiüre hat kanepe üzerinde oynarken a- teş dolü mangalın - içine düşerek | leri ve yüzünden kısmen yanmış davi aitına alınmıştır. el aa Sevgi, Hayatın mücizeli sırrı: dir ve mihver odur, Biz insanlar ölüme değil, sevdi- | iğimize ağlarız. Eğer, sen bu dakiz kada ablan için göz yaşı akılıyor- na bağlı olduğun içindir. Ceset bir ifadle değil, şekildir. yarattıkları sempati ziçülerile hi tırlarız. Ölen anne, babadan, ölen kardeş, sevgiliye kadar.. herşeyde ve her gözyaşı döktüklerimiz mu- hakkak ki ençok sevdiklerimiz için-| Eğer sen ablanı ve Güneşi taşkın | bir sevgi ile sevmemiş olsaydın, | bugüne kadar döktüğün göz yaşı- | nın belki de çok azını kirpikleri- | nin dışına boşaltırdın. Eğer sev- ' gide değil de, ölümde ncımak esas olsay”a, yeryüzlü yaşıyanların göz aşlarından birikecek gölcüklerle r, beşeriyetin bugünkü çehre- si ve cemiyetin yaşama şartları demdeğişik olurdu. Cemiyetin baş | döndürücü vabşetleri içinde bile sevgiliye kıyan ve uzanan el pek az CArkası Var) | saat on birde Büyükada Parti mer. çe ve bilânço, Münhal azalıklara | 3 —SON TELGRAF — 19 MART 1941 ? Başmı NeDiyorlar? İKDAM B. Abidin Duver «Bu harbin en kuv- vetli nulku> isimli Başmakalesinde: «Amerika, artık harbe girmişlir. 1040 yazında, bu #ütünda, —Amerikanın mutlaka harbe gireceğini iddla etmiş- tim, Ruzvelt'in son nutkunu dinledik- 'ten ve okuduktan sonra, artık, Ameri- kanın harbe girmiş olduğunu kabul etmemiye imkân youktur. Filvaki bu nutku dinlerken, muharip bir devletin gefi konuşuyor sanmamak mümkün de- | Bildi: Ruzveli, —arkasındaki 130 mil- yonluk Yeni Dünya ile beraber, o ka- Gar harbin içinde ve o kadar, Nazi ta- hakkümü aleyhidne di. Bu nutuk, A- merikayı temsil eden adam tarafından Mibverin yüzüne fırlatılmış bir eldi- | vendir. Mihver, kendi arasına — japon- yayı almak ve Üçüzlü Paktı teşkll et- mek süretiyle - Amerikayı korkutaca- Binı sanmıştı. Vaktiyle de işanet etti- Bimiz gibi bu, bir palkoloji hatası idi; | Almanların sık sik düştükleri bir hata, Japanyanın Üçüzlü Pakta girmesi, A- merika ile Sovyet Ruryaya karşı — idi. Amerika karkmadı, Kadı; tehlikeyi gö- yetek İngilterenin yununda yer - aldı. | Artık mükadderatın zari - altılmıştır. Büyük Harpte, Almanyaya son darbe- yi indiren Amerika, yine İngilterenin cephesindedir.» demektedir. | | CUMHURİYET B. Yunus Nadi <Fransa, İngiltere ve Amerika> isimli bugünkü Başmnakalede ezcümle şöyle demektedir. «Vişi Fransası aylardanberi Alman talep ve tazyiklerile çok bulranlı bir hayat yaşadı, ve Mareşal Potain hüs | kümeti gimdiye kadar bütün - tazyikle- | Te mükavemet etti. Son dakikada bu | vEzİyetin laşe işi vesilesile bozulma- Sına Amerikanın muvafakat etmiye- ceği ve binnetice İngilterenin abloka- a ihiğl etmiyecek bir müsaadekürlik- la Fransiz İaşesini - kolaylaştıracağı muhakkak sayılmalıdır.> TASVİRİEFKÂR «Yine bir sinir harbi devrine girdik> delmli bugünkü Bazyazıda Yugoslavya- Bin vaziyetinin ve Almanların Yunan hudutları / civarında — yaptıklarından Bahsolunan hareketlerin - bütün dün- yayı merak ve beyecanla — işgal etliği kaydedildikten sonra. «Evvelki gün Bulgar Başvekili M Filof, irat ettiği nutukta, Bulgarların sğramış oldukları — haksızlıkların dü- zeltilmesi vakti arlık geldiğinden bahe #etmişti. Ayni zamanda Bulgar radyo vu da, Alman kuvvetlerinin artık Yu- nan hudüdümü — tecavüze mecbur ola- caklarını, çünkü İngilizlerin Yunania- tana asker çıkarmakta olduklarının ta- hakkuk eylediğini bildirmişti. Bulgar Başvekilinin sözlerile Bul- Kar radyosunun haberlerine - nazaran Alman ordularının bugün Yunan / top- hai iL)9 | bir çok alaturka musiki üstat. Taklarına girmiş olması lâzım geliyor- bugün zerek radyolar, ge- 'vek ajanslar, o taraflarda bir hareket olduğuna datr hiç bir. habar vermediler. Bu da henüz fliliyat dev- rinin © ve yapılan — bütün Deşriyatla, söylenen sözlerden maksa- | Gun da zihinleri karıştırarak berkesi si- mir buhranı içinde bırakmaktan iba- ret olduğuna delâlet etmektedir. de- | maktedir. TAN B. Zekeriya Sertel <Almanyanın Yu- maniştana karşı ağzı değiştir isimli bu- günkü Başmakalede diyor ki: «Almanya, Yunanistana karşı hare- kete göçmek için İngilizlerin — Yunan topraklarına üsker çıkaracağını — iddia | etemktedir. Fakal Yuguslavya mesele- Şi henüz halledilmediği için Alman or- | dusunun Yunanistana şimdiden taarruz | ederek sağ cenahini tehdit altında bi- | rakması pek te mükul görünmemekte- | dir. Orun için Almanların Yunanista. | na karsı daha ziyade bir sinir harbi | açmak üsere olduklarına — bükmedile- YENİ SABAH B Hüseyin Cahit Yalçın «Yunan Müdafaası> isimli bugünkü Başmakale- ginde “Yunanislanın — Arnavutluklaki büyük muvaffakıyetini kayıt ve teba- rüz ettirdikten sonra: «Her ne olursa olsun, bir Alman hü- Cumu / karşısında Yunanistanın aymi kahraman ruh ile - çarpışacağında, İn- Tenin şu dakikada kabil olan aza- | yardım göstereceğinde şüphe yok- | tur. Simdiden kestirilemiyen nokta Al- man iştilâsına ne tarzda ve nerede mü- Kabele edileceği keyiyetidir. Bakkan- larım umuml sürette menfaatleri baka- mından bu müdafna seddi Almanları sahilden ne kadür uzak tulursa o kas der Muvaffak olur ve başka ihtilâtlara meydan vermez. Büyle olunca da, Al- manların çıkmaz bir sokağa — saplan- miş bir halde Balkanlarda kalmaları kendileri için faydadan ziyade mazar- ret verir. Çünkü askeri sahadaki zorluk ve imkânaızlık onların diplemasi sildh- | larının da zayıf kalbliler üzerindeki te- sirini ehemmiyetsiz hale sokacaktır.. demektedir. | Adaları ıüzollo; | tirme cemiyetinde Adaları Güzelleştirme Cemiye - in kongresi 30 mart pazar günü kezinde toplanacaktır. Ruzname: Raporun kıraati, Büt- intihap, Direktiflerden ibaret bu- Tunmaktadır, | bize, güzel bir san'at günü ya- Üsküdar Musiki Cemiyetinin gazel bir konseri Geçen Pazar günü, Üskü- dar Halkevi salonunda, «Üs- küdar Musiki Cemiyeti» nin konserinde bulundum. Üskü- darın kendisine has asalat ve tevazuu içinde çalışan bu ce- miyet, o günkü konseri ile, hakikateş kıymetli bir varlık olduğunu, bir kere daha is- Pat etmiştir. ÜÖyle zannediyorum ki, Üs- küdar Musiki Cemiyetindon başka, İstanbulda, alaturka musiki ile uğraşan bir başka teşekkül yoktur. Üsküdr an'anelere, zevkle- re, itiyatlara bağlı bir muhit- tir. Alaturka musiki ile Üskü- darın büyük bir ünsiyeti var- dır. Bugün piyasada çalışan larını, Üsküdar yetiştirmişlir. Vaktiyle, Üsküdarda yine bir musiki cemiyeti vardı. Hayli muvaffak olmuş, çok müsbet fayda temin etmiştir. Henüz yeni bir teşekkül olan yeni Üsküdar Musiki Cemiye- tinin çok daha hayırlı netice- ler alacağından eminim. Pazar günü dinlediğim konser, bana bu ümidi verdi. Cemiyette çalışan bütün san'atkârlar, hiç bir başka â- milin tesiri altında olmadan, yalnız hizmet aşkiyle bu işe sarılmışlardır. Bu gençlerin :;- fedakârlığı şayanı takdir. Bizde, yeni bir cereyan, bir züppelik ruhu alaturka musi- kiyi öldürmek gayesindedir. Halbuki, iyi alaturka, hakiki alaturka musiki güzel şeydir. Alaturkadan nefret ettiğini, hiç hoşlanmadığını söyliyen- ler, bence, samimi değiller- dir. Çünkü, bizim mayamız, alaturka musiki ile yuğrul- muştur. Anamızdan doğdu- ğumuz ân, kulağımıza gelen ilk sesler, alaturka nağmeler- gdir. Muhitimizde daha ziya- de alaturka ses hâkimdir. Gelecek nesilleri bilmem.. Fakat, bugün yaşı 20 den faz. la olan herkes, alaturka zev. kini ve terbiyesini inkâr ede- mez. İçtimai hayatımızdaki hamleler henüz 20 seneden daha geriye götürülemez. Bu, malüm bir hakikattir. Buna göre, hâlâ, alaturkadan bir şey anlamadığını veya hoş- lanmadığını — iddia etmek, bence, çok gülünç ve aşırı züppelik olur. Hakiki ve muvaffak olmuş alaturkadan zevk almıyan in- sanların, alafranga müzikten bir şey anlıyabileceğine, asla, ihtimal vermiyorum. Üsküdar Musiki Cemiyeti, şattı. Bu san'at teşekkülüne mensup - insanları takdir. ve tebrik etmek yerinde bir ka. dirşinaslık olur. R. SABİT Hepimizin DERDİ du. Fakat ortada ne şölör var, ne biletçi! Soğukta bekliyorur. Neden #ot her İkisi de kahveden çık- tlar. İskammbil küğıdı oynuyorlar. miş, Sekiz yolcu daha geldi. A- yakta sekiz kiş! yetişmiyormuş g- bi, kahveden dört biletçi daha sö- kün etti. Araba —harekat etti O Ssikişik: vaziyette genç bir biletçi bazı yolculara bilet vermiyordu. Bu süretle Belediyenin hakkı zi- yan uğramıyor mut — Yolda gelir- ken, otobüs önde el arabusiyle gi- den bir adamcağıza çarpıp de- virdi. Şoför aldırış etmeden yürü- dü, geçti. Hulâsa bu hatta İşliyen otobüslerdeki intizamsızlık hıç bir katta yoktur. Belediyenin bu hat- taki ŞOlcaları bu ve bunun gibi serlukrardan — kurtarmasını — Tica

Bu sayıdan diğer sayfalar: