30 Mart 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

30 Mart 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Son Telgraf'ın Hikâyeleri Yazan: Selâmi İzzet iöri Baronu şezlongunda u- | — Kimseye bir şey söylemiye - ceğine yamin et. — Yemin ederim . — Kocamdan intikam aldım. — İyi ettin! — Altı aydanberi eskisinden de beter oldu. Evlendiğim kin bir adamla evlendiğimi bili. yordum, fakat iyi yürekli bir a- | dam sanıyordum - onu. Aldan - mışım. Kalbi de koca — göbeği, ı burnu kadar ahlâkı da, huyu da, kalbi de çirkinmiş... Ni- bayet bir an geldi ki, bu adamı | kaynumda hissetmekten tiksinme- | 'atak odasınd düğüm zaman midem du. Onu kendimden soğutmak için elimden — gelen * a geçiştirildi. Eve gelen her| kaplan gibi bakıyordu. On- & takip başladı. Her yere peişm gıra geldi. Beni yık.ıu—.ık için elinden gelen her şe! Daha sonra beni kimse durmaz oldu. Balolu; durüyor, bir kelime söyliyi sam hemen burnumu - sokuyordu. Dantı yasak etti. Ev cehenneme döndü. Bana kah- oynundan çık. tan?> diye soruyordu. Ben ağlı - yordum, © memnundı Geçen hafta bir gece beni bir dinedansana götürdü. Yanımızdaki masada Bobinyak vardı. Kocam a- yaklarıma basmağa, usulca: «Ona Tandevu verdin değil m murdanmağa irmisin? Aklına hışı.m za ko - | O çok mütecssir olmuş gibi | göründü , O anda karar verdim. alacaktım. Sen benim yerimde ol saydın ne yapardın? — İntikam alırdım — İşte ben de intikam aldım, — Ne yaptın? — Anlamıyor musun?.. Yapaca. ğamı yaptım!.. Sakın kimseye söy- leme. İNTİKAM | kendim! güç tutuyordum... | göründü. Sanki gözleri hiddetten dim. Aptaklır amma namuslu a. | çEMBERLİTAŞ Sinemasında Yarın akşam Türk Musikisinin 50 senelik emektarı olan D —— — — Bestekâr B ı M E N ş E N Şerefine L —— II Fevkalâde MÜSAMERE Memleketimizin en güzide sazende müteşekkil muhteşem bir heyet bu müstesma müsamereye İşti rak edecektir. DİKKAT: Koltuklar numaralıdır. Biletler sinema gi satılmaktadır. —Maupassanı'dan — damdır, kimseye söylemez. Ka gittim. Evine mi? Ne bahane buldun” İane — istemeğe gittim, örünce öyle şaşaladı ki, Derhal elli lira verdi. Tar gideceğim zaman kocamı sordu. m, içimi dök- a ettim ir oldu. Ber - Beni tesell « Bünün üzerine bı : «Ona talihsiz kadı diye söyleniyordum, ©: talihsiz kadınsın: Miyor ve beni öpüyordu. Ben ağ- ladım © öptü, ben ağaldım o öptü. Nihayet ben ağlamaz oldum, fakat Ondan sonra asabi bir buhran geçirdim, onu sövüp Saydım... Fakat gülmemek için Koca. man halini gözlerimin önüne geti- riyordum... Düşün... Korktuğu şey başına geldi!.. Harp, zelzele ola - bilir, hepimiz ölebiliriz, fakat olan oldu, korktuğu başına geldi.. Onun halini gözlerinin önüne getir... — Gene Bobinyaka gidecek mi- sin? — Kat'iyyen maksat hasıl oldu. Gülmeğe barladılar. — Rönödu markizi: — Akşam kocama burada ran. devu verdim dedi. Nerede ise ge- lir. Allah aşkına gelince suratına bak... Korktuğu başına gelince bü- tün bütün gülünç olmuştur. Bu sırada kapı çalındı, uzun çif- te sakallı, göbekli, kadın dudaklı kıpkırmızı yüzlü şişman bir adam dönmüştü. İki kadın bir an ona baktılar, sonra şezlonga yüzükoyun kıvtıl. dılar ve katıla katıla, sancılanmış gibi kıvranarak gülmeğe başladı- lar, © kapının eşiğinde homurdana- Tak tekrarlıyordu: — Çıldırdını zmı?., Çıldırdınız İİW'“":"T Şehir tiyatrosu *““L* || TEPERAŞI DRAM ıınl KISMINDA Bu akşam saat 20,30 da Uımlvrr APARTMANI İstikllâ caddesinde Komedi kısmında DADI Her gün kişede Çocuk Temsilleri için | Bilet verilir. sant 21 de ve okuyucularından de Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 22 TUNA BOYUNDA :— TÜRK ORDULARI | Yazan: M. SAMİ KARAYEL İzmit etrafı Türklerin eline geçti 'Bununla beraber ihtiyar Andra- nikosun ordusu Silivri ile Çorlu arasında mağlüp cldu. Bütün or- du ric'at ederek İstanbula iltica etti. Kalelerin ardına girdi, Bunun üzerine ihtiyar Andra - nikos saltanattan feragat etti. Bi- zans ahtında üçüncü genç ÂAmd - Tanikos kaldı, Beyin imdat kuvveti A- | uya geçti (H. 728). Osmanlı rklerin Avrupa işlerine, — ilk müdahaleleri, Bizansla siyasi mü- masebetlerinin ilki işte bu idi BSonra bu münasebet — gittikçe arttı (1) İzmit etrafı Türkler eline geç - #Mişti. Fakat İzmitin hisarlarının 'da alınması lâzımdı. Hisar alın - zikreder rihi, Bizans müverrihleril fikir olarak İznikin daha evvel | alındığını yazarlar. | (1) Okza, Devleti Osmaniye ta- | rihiş S. 9, İ Za İstanbulun Üa kşman d Bal . VA da SYA ÖRE Y £ İ çinm:r- kan harbinde ehmeiçikleri te- vieden hasltane Tarihi köşkün yarım asra yakın bir zamanı dolduran hatıraları —— Yazan: RAHMİ — Hastane çokluğu; bir şehrin bir memleketin medeni ölçüde yüksekliği- ne işaretlir! derler: Şifadeki, büyük, ahşap köşkün iyi kat salonunda karşılikli rken, bembeyaz, gür ve lmiş saçlarının hâlesi li bir büyük anne minya- konuşacağımız — mevzuu tırlatlam.. Güldü: İki gülüşün ara- aa sıkıştırdığı: Musrama tahassür ifade eden — bir 'vecd içinde tekrarladı. Üzerlerinde sa- lanun hararetini gösteren buğu taba- kaları ila sislenmiş pencere camların- dan bahçe kapısını işaretle devam etti: — Şu kapının altından kimler geç- medi.. Son yarım asrın — hareketlerle delu canlı tarihini burada, gu köşktle #eçirdim: Şu kapının önünde devrinin |. diktatörü genç kumandan Enver Paşa- yı Erkâmnıharbiyesiyle — karşılaştığım günler hâlâ tazeliğinin buğusu ve bü- yüsü içinde bafızamda — dipdiri duru- yorlar.. Hayalırnın en tatlı, en mes'ut günle- rini geçirdiğim bu köşkte ömrümü tamamlamak iştiyorum... Memlekelimizde (ilk defa inisiyativi Hle evini hastane haline koyan ve iki harp uzayışınen yakın y burada kendi teşki kendi mesaisiyle tedavi kadınının, arkımıza mahsuş yüksek #elkat hisleriyle ber ân memleketine faydalı olmak için çalışmış, 76 yaşında bir. Türk anasının karçısındayım.. 1912 ... 13 Balkan harbinde ilk defa bu İhtiyacr nasıl duyduğunu şöyle an- datıyor: — Balkan harbi başladığı sıralarda 3di Xlnı burada, bu köşkte nııuuyrır- da bulunan Masrif Nazırı Zühtü Paşa- dır.. O zaman Şifada bu gimdiki bina- | dar ne gezer, Bir mraya dizili ahşap Köşkler yazın dolar, kaşın boşalırdı.. Harbin en sıkışık — Gdevresi olan kış faslındaydı.. Çatalca önlerinde bazu- lan Osmanlı ardusu müstahkem hattın arkasına çekilmiş, ordu karargühı Ha- dimköyüne gelmiş, İztanbula den laşınan y darına kadar her tarafı doldurmuştu. Buradaki köşklere yerleşen «İhtiyat Askeri Hastaneler> Başhekimliği her köşkü bir koğuş haline getirmiş, Ka- deköyünün bu biricik zayfiyesi de cep- hedeki seyyar hastanelere dönmüşlü.. Hergün şu kısacık yoldan geçen yüz- derce &raba; ağır, hafif yaralıları ta- #iyor, bu köşklerde bergün yüzlerce Muztarip insan kafilezine tıbbın şifalı eli ile acılarını dindirecek ilâç hazir- danıyordu. Ben de her kadın gibi yaraya karşı çok zayıf kalbilyimdir.. Ufacık bir ça- kozara kestiği bir parınak karşı- BUGÜN P Sinemasında BİNBIRINCIİ Müzik ve yeni garkılar SADEDDİN KAYNAK Orhan Beyin İzniki (M. 1330) ve İzmiti (M, 1339) da aldığı anlaşılı- yor ki, bu Türklerin kabul ettik- leri tarihlere tamamile muvafık gelmiyor, Osmanlı Türklerin en ziyade e- hemmiyet verdikleri İznikti. Os- man Bey zamanındanberi kuşa - 'tılan hisar el'an düşmüyordu. Şimdi Bizans imparatoru geni Andranikos hisara yardım e yede kalkışmıştı. İmparatoru her- hâlde yolundan alıkoymak lâ - zamdı. Bizansın tenbel ve ücretli or - dusu İznik önlerine gelinciye ka- | dar Osmanlı Türklerin daha ev- 1 çıkabilmeleri kabildi. n İznik ile Bizans beynin- hsur, Koyunhisar, Ay« Akçakoca ile zaferden emin or - İzniği kurtarmak tehdide — başladı Orhan Bey d.ıu-,x. topladı Türk ordusu İstanbul üzerine doğ- | ru ilerliyordu, OSmınlı 'Türklerin Marmara kı- yılarında kazandıkları büyük za- cephe- | ahılar hastahane avlu- | Yeni garkıları söyüyen MÜNİR NUREDDİN YAĞIZ sında heyecana kapılır, rem.. kapısımın yanında duruyor n bir sedye geçlyi sedyede yüzü, gözü bir battaniye ile örtülü bir adam yatıyordu., dığı iztırap sesleri, acı inilliler yü- rek tırmualıyarak yolu kapliyor, etrafa yayılıyor, duyenların İçini ürperlerek beyecanını arttırıyordu. Çök yufka yürekli olduğumu söy- Jemiştim.. Fakat bu «sedye dolusu inil- tiler nedense beni korkutmuyordu. Dönüp eve gideceğime bahçe kapısın- dan çıktım, Sedyeli kafilenin peşine ta- ıldim.. O acı iniltlere ayak uydura- rak ben de hastaneye geldim. Bu, Çatalcadan getirilen yaralı bir İhtiyat zabitiydi.. Sedyayi bizzat Baş- hekim Fuat Süşeyya —Profesör Gene- Tal— karşılamıştı.. Yaralı koğuşa çı- karıldı, yatırıldı. Bülün bunları takip Ü:::m:pı * nin nazarı dikka- h lekrar zaman sordu: . Bay l 28 — Yaralı akrabanız falan mı hanı- metendi?. — Hayıt! Diye cevap verdim.. Dokterun hay- retli bakışları karşısında nasil buraya geldiğimi onlattı konüşürken Yenl yaröli kafilcleci geliyor, kovuşlar (Deıvmı 6 ncı Sayfada) MADLEN LAVRENS'in Hakiki ve feci menkıbesi GAİP İZLER | KRİSTİNA SODERBAUM tarafından harikulâde bir temsil ŞARK Bugün TAKSİM Sinemasında 2 BÜYÜK FİLM BİRDEN 1—TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARKILI SİHİRLİ YÜZÜK ilen... Türk musikisile güzelleşen en güzel Türk şarkılarile süslenen bir ŞARK filmi Senaslar: 11 — 2 — 4445 — 7,30 ve 10,15 te üzerine: Türk sazile 2 — Armıyu umumi » | iki çorba kaşığı gayet ince toz şe- | meleri karıştırarak kalıbın - içine | Gökmeli ve şayet kalmışsa, bir kaç | bisküvi ile kapatmalı. Serin bir yer. | hu suda ispanak haşlanır, süzülür, |FNE YEMEK — F—YAPAYIM? Kremalı Şarlot Malzeme: Yirmi tane bisküvi 250 gram krema, birer, kaysı, portakal kabuğu, incir şekerlemesi keri, bir paket vanilya şekı Yapılış: Bisküvileri ikişere böl. meli, alçak bir kabın dibine ve et- rafına bunları döşemeli. Kremi in- ce toz şekeri ve vanilyalı şekerle çalkalıyarak köpürtmeli. pelte ha- Tine gelince, içine kıyılmış şekerle- de, mümkünse buz dolabında bir saat bıraktıklan sonra bozmadan süslü bir tabağa çevirmeli. Bu şar- lot çay masasına yakışır. İspanaklı Pilâv Malzeme: Bir buçuk çay finca. nı pirinç, bir kilo ıspanak, bir bu- çuk çay fincanı yağ, bir soğan. — | Yapılış: Üç fincan kaynar tuz- fakat suyu dökülmez. Ispanaklar soğuk suya atılarak, tekrar süzü- lür, kıyılır. kıyılmış soğan, yağda | biraz öldürüldükten sonra ıspana. Ha katılır ve tuz biberden mada bir tutam da şeker atılır. Kapalı bir ten- cerede pişe dursun, Diğer taraftan ıspanağın suyu tekrar kaynatılarak içine pirinç salınır, suyu çekince yağlı bir kabın içine evvelâ iki üç çorba kaşığı ıspanak bolca yağ ile birlicte konur. Haşlanmış pi- rincin yarısı bunun üstüne .| 'Tekrar ıspanak ve pirinç döşene- rek kapağı kapanır ve on dakika kadar hafif ateşte veya ocak kena- rında dinlendirilir, Bir tabağa baş sinemasında halkı heye- canlar içinde birakıyor. aşağı çevrilerek sofraya getirlir | AÇILMAMIŞ KONCA Seanslar: 12 — 3 — 5,45 ve 8,30 da Türkçe sözlü ve Şark efsanesinin en güzeli Zengin ve ihtişamlı saraylarda çevrilen GECE Balıkçı Osman taktidli mükâlemeleri yapan Ferdi Tayfur MÜZEYYEN SENAR | duyma: | yerine gelir gibi oldu. | Mustafa, DYi Myoflü, biila Pizeelik | şarı çıktı. Firsatlar Bekri Mustâ Yazan' n: OSMAN CEMAL KAT Üçüncü Kadehten Sor — Aman benim yiğit evlâdım, kızcağız bu işin acemisidir. Bir - denbire içemez, ona dokunur ra- kı (müsaade et de ağır ağır, y - | düm yudüm iç: Mustafa sesini alçaltarak: — Kocakarı, dedi, bana iyi bak, bana kül yutturamazsın sen, Ben balkabağı değilim. Benim yaşım küçük amıma, ben şeytanın yatlı. li yeri bilirim anladın mı?, Hay- di, sen de doldur kadehini de ü- çümüz birlikte içelim!, — Aman ne diyorsun sen evlâ- dım, ben bu yaştan sonra hiç öyle şey yapar müyim, ben kendi ha- limde, namazımda, niyazımda bir hatunum!. — Bana bak analık, bana adla sanla Yorgancı Mustafa derler, benim karşımda kolay kolay aşık atılamaz. Beni bu akşam buraya bir bekçi getirdi soktu; fakat şu- nu iyi bil ki şimdi on bekçi gelse beni buradan çıkaramaz. Haltet- me, getir, kadehini doldur, birlik- te çakıştıralım!. Vaktile bir çok böyle vartalar atlatmış olan kadın, baktı ki olme yacak, tuttu bu sefer ağzını de- üiştirdi: — İyi amma evlâdım, bu işi sen den başka h'ç bir kimse duym yacak, bilmiyecek!, — Hangi işi Söstul ada karşılıklı va- | kı içtiğimi — Merak etme, kimsecikler bilmez de!, Ev sahibi kadın kadehi ll(lq - ürdi ve Mustafanın biraz neş' Kadı meramı, ne yapıp yapıp Mustafayı bir an önce kendinden - geçli plânını yerine getirmekti, Kadı- nin gayet ustaca rakı içişini gören çinden şimdi görürsü -» kıyamctin daniskasını!. Üçüncü kadehlerden sonra ka- dın sofradan kalktı, bir iş için dı- istifade et - mek istiyen Mustafa genç kadıma sordu: — Burası nasıl bir yerdir söyle bakayım bana şekerim!, — Burası bu hatuncağızın evidir. — Senin işin nedir burada? — Ben onun evlâtliğiyimi. — Bırak şimdi martavalı! Sen burada sermayesin' — Vallahi evlâtlığıyım!. — Birak martavalı diyorum sa- yoksa tutunca seni pencere - tarım bhal, | söyle |'tafanın Neş'esi Yerine — Doğrusunu lâtlığıyım, hetr gisil, — Bu gece döndürülecek bakayım bana!. — Vallahi benliii den haberim yi Kadının çeni Doğru söyle $ güzelim, İ söyle ki, sonra sef ları değişmiyelim!e & Sonunda bu işin Ş cağını anlıyan — g€ gürbüz, iri yarı, faya gülümsiyerek? — Ah dedi, bet Ö söylersem, sonra b rada nice olur. B yaktan benim VÜd — Merak etme, ken ben seni de b rüm!. Yani beni bu cebf çırıp kurtarır misim? — Kurtarırım!. — Yemin eti — Rahmetli ve çek cığımın ölüsünü — Öyle ise, del gece burada ax İç!. — Çok içersem ne © Sızarsın, sonrü dıkları kalmaz!. — Ben kolay kel — O kadın sızdırıfı — Nasıl sızdırır? — İçtiğin şeylere ki de şimdi senin bir F ya niyetin olmadı; lâç getirip kadehine gına, yahut da yediğ katmak için dışarıy — Yana!. Demek işif le orostopoluluklar d& ) — Ah bu yezit kil, : —Öyleyse dikkatli * — Elbette!, Kadın tekrar içeriyt ğ çük ve gayet şık biz — Size mezelik turşusu getirdim. Kendi elceğizimle kı ile pek hüş kaçar, ( tafanın önüne sü de bununla yuvarla, kaçacak yavrum!. Bu Salıakşami $ A R A Y sint ' veni Sinema Kralı MİCKEY- ROONEY fevkalâde bir tarzda yaratılan THOMAS EDİSON'un -GENÇ müstesna şaheseri müstesna müsa mere halinde takdim Gayet kıymetli bir film.. Dünyaya en güzel ilmi keş'” eden dehâkâr âlimin ilk tecrübelerine ait tarihi bir Mutlaka görülmesi elzem bir şaheser fer, Maltepe zaferidir. Bu zaferin menkibelerini Bizans müverrih - lerinin ağzından işitmelidir. Bun- lardan Grigoras ile Kantakuziyos bu muharebeye bizzat şahit ol - müuşlardır. Meselâ, Kantakoziyos, muhare- bede büyük bir mevki sahibi ola- | rak bulunuyordu. Müverrih Gri- goras muharebeyi şöyle anlatıyor: «Yazın mübarek eli yeryüzünü günagün ağaçlar ve rengârenk çi- geklerle süsledi. İmparator, Bi - Zans ordusunun — hazırlanmasını Buna - bitçok sebepler Vitinya şehirlerinin (Bursa ha- 'valisi) en eskisi ve en mühimmi olan İrnki açlık ve kuvvetle mu- hasara eden Vitinya Beyi Orhan ile çarpışmak için Anadoluya geç- mek fikrinde idi. Asker, bahar da, Bizans boğazından im- d idi. Çoğu ise derme çatma | Bunların muharebeyi boza- Bozgun - âdi. caklarıma şüpbe yoki vukuunda kaçabilmek için be- / B T inde hemen kendi nüfus- ebetinde kayık ve sandal yorlardı ki bu da korkak- hklarının görünür alâmetlerin - dendi. Takip ve zaferi ise hiç dü- günmüyorlardı. Vitinya Beyi Or- ban, askerlerinin en tecrübe gör- Müşlerini seçip gönderdi. Kendi- Si de sekiz yüz kişi alarak impa- ratorun kargısına çıktı. İmparator Anadoluya geçti, Üç gün sahil boyunca gitti, Filokrini (Tavşancıl) kasabasına geldi. 'Orhanın askeri civar derbent - leri işgal etmişti. Kendi de yakın bir yerde oturuyordu. İmparator bunu haber aldı. Ordugühım kur- u. Geceyi orada geçirdi. Güneş doğarken evvolâ bafif, sonra ağır Türk piyadelerinin, ar- kalarından da Türk - atlılarının dağlardan indiklerini gördü. Der- hal silâhlandı, üzerlerine yürüdü. Türkler, düşmana yanaşmı - yor.. Uzaktan ok yağdırayorlardı. İmparator, Turxlc'!*ıı böyle âdet- leri almadığını bildiği için bunu larına hamletti. Daha zi- yade cesaretlendi. İleri doğru ve 'Türklerin üzerine yürüdü. İmparatorun malyetindeki tec- rübe görmüş kimseler bunun iyi bir neticeye müncer olmıyacağını anlattılar. Fakat, (mparatoru ikna edeme- | diler ve durdurmuıya muvaffak o- lamadılar, İzaparalor, bütün kuv- vetlerile Türklerin üzerine yü - Tüyordu. Güneş öğleyi geçmişti. Muhare- be gayrimuntazam bir surette de- vam ediyordu. Hava sıcaktı. Or - ban, Rumların sıcaktan ve yor - gunluktan dermansız kaldıklarını tepeden gördü, gizlediği büyük bir kuvvetle birdenbire dağlardan »- | tağıya yürüdü, Türkler hem bağırıyor, hem ok atıyor, arasıra da göğüs göğse, kılıç kılıca çarpışıyordu, Evvelce uzaktan muharebe eden Türkler, gimdi ateş kesilmişlerdi. Rumlar, bu hücuma cesurane karşı durdular, saatlerce dayan - dılar, bir çok da telefat verdiler. Nihayet ortalık karardı. Rumlar düşman eoıırıgmdl muharebeye devam € Dikeli olduğunu anlad acele ordugühlarına dÖ ladılar. İşte o zaman ziyade savletle atıklılar” Ortalık kararıncıy$ * san, hayvan, ne varsa girdiler. Birçok v.—ı da imparator da bif Okla hafifce ve tehlikef” lanmıştı. ©O gece meş'um bir © kın gazabın; gösterdi Rumların teslihatını V€ metini anladılar, Onli rada duramıyacakların? sabah tekrar hücum ne zahip oldular. Gözcü olarak üç yü$ 74 raktılar Yolları ve mak için ordu ile gittiler Orhan tu süretle A, parator da yarasını S# çin Tavsancıl kasabüsiğğ üna

Bu sayıdan diğer sayfalar: