9 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

9 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z v plcel LT Vi MESELELERİ” raca dair.. tan: ALI KEMAL SUNMAN isimler bu harpte kendile- tırlatmaktan geri kalmadı. Ya ile tarihin temin ettii ne de olsa vakit vakit ken- lüzelemektedir. Draç da böy- avutluktaki bugünkü ba- Draca verdiriyor. Çünkü Adriyatik de bulunması ve Arnavut- | paytahtı Tiranın iskelesi ol- | itibarile Draç ele geçirilmesi tutul n bir nokta demektir, ç pek ştr. Eski Yunanlılardan kal- İvayetler erent '& oralarda fırtmalar gemi gözü: '& «tehlikeli» man: Üzere «E; olarak ya üzerine kurdukları için kaya» manasıma «Dirah- | adını vermişler. Gerek tirk- İ «Draça, gerek Armnavutla- «Durres» isminin yuka- Keçen Dirahyondan geldiği Hulâsa burası vaktile tarafından tesis edil- * Otlar orada uzun taman işlar, sonra civardaki İlirşa ları tarafından — zaple h. onlardan da kanlı muha- 7 neticesinde Romalılar al- Dendiğine göre buraya bir h gelmiş, yerleşmiştir. bir çok da meşhur â- Siyatet icabı kendilerini n Uzak tutmak meukübiyet zamanla- Hliyor, irada 'N uzum bir zaman geçtik- a nihayet Roma impara- U şarki ve garbi diye ikiye şarki Roma devletinin he verilmiş ve bu impara> «Kostantiniye» den sem- | | meşhur şehri sayılmıştır. tarki Roma imparatorlağu ihayet br gün kendini tuta- v NL Tayıf düşmüş, Draç gibi bir merkezi de imparatar- Güşmanları taralından zap- ır vekayiden olarak Dra- | *nedik Cumhuriyetine Eeç- | 'Ması kaydedilebilir. Ondan “Hicri 808 senelerinde İkinci aZit zamanında fethe- malümdur. ıılınıiııı göre Draç Un nihayetinde ka burun ö Şi bir biz üzerindedir. bir de tuzlu gölü .::::_V_:h göre vaktile şi- h “—"“ h yakıı Yazıt zamanında a- hırıı.— Dab, gTetle yalışlır. Draç gölü de ürdüş, den kalma kalesi de TDte de 'da büyük bir chem- l a için uğruşıla eski bir yer diye ta- Te göre de Dracı vuk- Yunanlıları tesis et- nü korkuttuğı mnüs> di pi küçük Dracı iki bü- Tüzüumunu geçirirlermiş. Şi- burası imiş. Lâ- an Venedikli- Kemilerini getirme- Sâre düşünülmüş ve cüde gelmiş oluyor. tanınan Draç ge- Avusturya - Maca- 'Parat ki 'Dlanan ED deniz Yordu. aratorluğunun Adriya kuvvetlerine üs teş- Fakat Korfu adas n- Sırp küvvetleri tara- EBLROMAN: 107 S Roman: 107 Sen de Se Yazan : ETEM İZZET BENİCE H haraneye gitmek olmaz. Gi- “kâtip efendiyi bulurum. taneye gönderirim. kblikeı d, Sazı indan daha pratik, da- bir hattı hareket - de baktım, on bir. “men gitsem mi?, Ye düşündüm. Fakat: , aNt yarımda Salih yemeğe Wi * O vakte kadar gidip gele- 'dim, öğleden sonraya birak: i, bu bırakışımda da herhal- n büyül k isabet vardı. Amma, nl:ı gelip gitmesini beklemek İçin ne mülhiş bir azap ol İzah bir ratıray BEEEN de ayrı ve Si VeLEl Yiyip gitmesinin edebilmek P hikâye fından Draç zaptedilmiştir. Avus- turyalılarln Almanlar Adriyatik- te Dracın önüne maynler dökerek barayı korumak İstemişlerse de İngiliz, Fransız, Sırp tarafı bütüa maynleri toplamağa muvaffak ol- muştur. Dracın böyle müttefikle- rin eline geçmesi Avusturyayı d., Almanyayı da çok düşündürmek- ten geri kalmamıştır. Çünkü Draç- tan asker çıkarmak suretile müt- telikler çok iş görebilirlerdi. Ge- | rek Avusturyalıların ve gerek u- larla müttefik bulunan Bulgarler için bunun iyi olmuyacağı besap ediliyordu. Yugoslavya o zama! lar Avusturya ve Alman kuvvet- lerinin işgali altına girmiş, feda- kâr Sırplar sanki wmümi bir mi haceret halinde dağları aşarak Arnavutlu çi geçerek Adriy, lar, Korfir du vücude getirmişlerdi. Alma'ı- lar olsun, Avusturyalılar ve Bul garlar olsun o zaman İngiliz, Fron- $ız ve Sırp müttefik kuvvetler! rar Yugoslavyayı ele ge- çirdiği takdirde Viyanaya ve ora- dam da Berline kadar varahilecek- lerinden endişe ediyorlardı. Fakat Balkan cephesi sonradan Bulgaristanın mütureke isteme- sile umum! harbin Balkan cephe- söndeki safahatı değişmiş ve çok geçmeden Avusturyanın ve daha sonra da Almanyanın mütareke istedikleri görülmüştür. Söz Dracın ehemmiyeti ile ba- yaya kadar geldi. Draç bundan sonra da 6 ehemmiyetini muha- faza edecek görünüyor. Taşla yaraladı Ctbalide Hacıkadın mahallesinde A- yalık sokuğında 4 numarada — oturan Mustafa ile ayni yerde mukim Hüse- yin bir kadın meselesi yüzünden - Ye- Şiltulumbada Pazar yerinde kavga et mişler ve Hüseyin BMuslafayı taşla ya- HALK ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, Genç bir kız iş arıyor at yaşında, örtamektep — ikinci Oa aa ayrılmış bir gefç kızım. A- giyetim dolayisiyle çalışıp ha- istikbalimi kendim yapmak yatımı, dan — humusl üriyetinde — olduğumdan A , yazıhanelerde herhan- mn. Bana gefkat elini u- hterem İş sahiplerinin M ütunu (N. Şatscuk 6i mir Telgraf Gazetesi Ban Telayma madracantlarını Fict od vim. işenin - devam e- in I0 uncu — snifina levam / el ğ'l]ıqlm. allevi vaziyelim müsait ol- a dığından bayata atılmak mecbüriyer Knd a Moh Soa ihterem iş gahiplerinin -'ı“ı:ııl!(:mı Satunu — (M.A-) TUM- zena Gelen Mektuplar N Bay Ki Mahmure: Ryüpler, SA Yıldız, Pekak, - Bayan M * p, M Y Lalik, Mübeccel, Ulangacı Hayriye R.R.21, S H $i aarınıza gelmiş olar ve mü- x. A ”m:;::ınimn ilâm ettiğimiz kerrecen Aldr a a ada akir- manız mercudür. rin, ı;ı Bursalı, $ Ti veceksin ! e. bir arabaya atladım . vı bacıya: 1977 Çabuk beni götür. ân adresini verdim. ütip elendiyi evin- cak: SrARA — Halil Necip içit ber gelmiştir. Oradan nirsem daireye efendiyi aramama Diye d;l“'î rabada içim raktan :ı"lf“"'_"“ — Ya ölmüşse?. ea Diye bir.veru. kafamnı li dağıldıkça kalbimis Birf dsabma B ge Bi Slziyarlem Vei elki eve gikmeme, Türzum Ticarethanelerde, avukat ya- | Abaalarda çalşırım. İş Arıyo- | Şekerli maddeler Şekerden Mamül maddele- rin, son fiyat tereffüü dolayı- siye, pahalanmıyacağı, daha doğrusu pahalanmaması lâ- zım geldiği tesbit edilmişti. Gazetelerde çıkan bazı oku- yacu mektuplarından anlıyo- ruz ki, şeker fiyatının kilosu- | nun 50 kuruşa yükselmesini müteakıp, bir kurm şekerli maddeler de fiyatlarına zam etmişlerdir. Meselâ, küçücük bir pasta üzerinde, bir kilo şekerden ne nisbette bulunabileceği sorulmıya değer bir sualdir. | Bir şekerleme tanesinde, ne kadar şeker vardır? Yani, kiloda on kuruş ar- tan şeker Fiyatı, bu çeşit mad- | deler üzerinde ne derece mü- | essir olabilir?. Bir tesir vardır; fahat, her- halde, şekerli madde satan | bir kısım şekercilerin hesap ettikleri kadar değildir. Ner- de kaldı ki, şekerden mümül maddelere, hiç bir güna zam yapılmaması, daha evvel ka- ryarlaştırılmış ve alâkadarla- ra da bildirilmişti. Herhalde, bu mevzuda, bazı şekercile- rin daha çok insaflı olmaları gerektir. BÜRHAN CEVAT ——— aa Âmâ bir kızcağız oto- mobil altında kaldı Kanımpaşada Kaş sokağında S1 nu- marada oturan ici gözündec âma Hüs- niye isminde bir kız Bayoğlunda Ha- malbuşında Aslan sokağından geçer- ken Murat Panzot idaresindeki 2601 plâkalı olomobil - çarpmış Ve — zavallı kızcağızı yaralamıştır. Cildimizin içinde kılların büyü- yüp przamasına hizmet eden kü- Şük bezler (Guddeler) vardır. Bu bezlerin kayu ve yağlı bir mayi neşretmesi üzerine yüzde sergen- Tik> denilen hastalık kusule gelir, Kılların gida almalarına — hiz- met eden bu güddelerin yolları kapanır. Bahvetliğimiz mayi ka- tılaşır ve lüzücetli bir peynir ki- vamını alır, Bu yüzden de çehre- de hüsüle gelen - sivilcelere «er- genlik> derler. Brgenliğin — muhtelif — şöklileri vardır. Bu da ekseriya midenin muntazam — işlememesinden — ileri gelir. Tedavi csnasında mideyi yokuna kayruya dikkat etmek lâ- zundır, Haricen de kükürllü ve kurutucu pornatlar kulağılır. Bir doltar sivilce yerlerine sürülecek porada için derhal bir reçete ve- yebilir. Ergenlik bilnasma — yazın kullanabilirsiniz: 10 Geam vazelin, 2 Gram üstü- bec, 1 Gram kfuru, 1,5 Gram a sitborik. Bu merhemi sivilce olan yerele- re sürersiniz.. almıya asla tahammülüm yok. O- mun kurtulmasını, mutlaka iyileş- mesini istiyordum. — İyidir!. Haberini aldığım anda herhal- de içim bütün yeislerinden ve pas- larından silinmiş gibi birden yu- nacak, feraha çıkacak, sinirlerim düzelecek, beynimi buran ıztırap silinecekti, Amma bütün bunun sonunda ne vardı?, Ben Halil Ne- cibe: — Seni seviyorum artık!. mt diyecektim?. Bunu bilmiyor- dum ve., bunu bir kerecik bile ol- #un düşünmemiştim. Araba evin sokağına yaklaşırken birden aklım yine bir başka nokta- ya saptı: — Eve ben gitmiyeyim. Dedim ve., karar verdim: — Arabacıyı göndereyim. Sor- sun, öğrensin, gelsi Ve., hemencecik de buna karar | verdim. Sokağa girmeden arabayı durdurdum, Arabacıya: — Ben seni burada bekliyece «“ Hay y arıyormuş risin: or, tekrar Bir avukatla karşıla, deki k Ondan sonra: ! üda « sor, ay Allah senden razı olsun evlâdım. Yol gösterenlerin çok olsun,, Malüm ya ben kadınım.. | m, iz bilmem.. Bâ şeyler başına gelmiş değil mi Hay Allah seni anana babana, kâ” şlasın. Allah « Tuttuğun al> dualar se- nalar ederek yürüdü, merdiven- lerden inmeğe başladı. Ben de hazlı hizli yürüyüp — arkasından merdiyenin yarısında yeti Valde hanrı | — Ya evlâdım! dedi, Mütteyu- | mumluğu arıyorum. Nerededir? — Size ben göstereyim.. dedim. Aşağı kattadır... Hah senden de razı ol- sun ev Yanyana yürüyoruz. Ben, bu kadarlık ahbaplıktan istifade e - dip yeniden lâf açtım: — Ne yapacağız Müddelumu- milikte? dedim. Bir işiniz mi var. — İşim var, ya çocuğum, dedi. Allah müstehakknı versin, be bir dolandırdılar ki... Neye uğri dığımı şaşırdım., İşte böyle şimdi, elimde rüğıtlar, kapı kapı dola - gayörüm. — Nasıl dolandırdılar? dedim. — Elkette okuman vardır; al oku da bak, anlarsın! dedi. Uzattığı istidayı okudum. Müd- deirmumiliğe hitaben yazılmıştı.. Sekiz bin Ura dolandırıldığın, bu paranın kendisinden emlâk alım satımı bahanesile alındığını bildi- riyor, adresıni yazdığı bir kadın hakkında takibat yapılmasını is- tiyordu. — Naşıl dolandırdılar, valde. | Anlatıtr. mısıniz? dedim. — Anlatayım evlâdım.. Zaten içimi boşaltacak, derdimi dinle - tecek taştan adam arıyorum, de- di, İleride, Ticaret mahkemelerinin önündeki bir kanepeye yanyana oturmduk; kadıncağız anlatmağa başladı: Mevlâm gani gani rahmet | eylesin., Bizim efendi, iç Bedes. tende antikacı idi. Allah size u- zun ömürler versin, merhum öl- Diye, evi tarif ettim ve anlattım: — O eve gidecek, dün buradan bir hasta götürülmüş, sağ mı, ölü mü, bir haber aldınız mı?, Onu öğrenmek istiyoram, diyeceksin.. | Ve ilâve ettim: — Kim soruyor? diye öğrenmek istiyorlarsa, dairesinde çalışan bir arkadaşı merak ediyor, beni gön- derdi, dersin. | Arabacı: — Peki... Dedi; giderken birden aklıma geli — Aman, sen gidince atlar ara- bayı alıp bir yere gitmesin?, Arap arabacı atlarına: — Hööüssst!. Dedikten sonra, dua cder gibi daha birşeyler söyledi: | — Merak etmeyiniz, hiçbir yere gitmezler, şaktır!, | Diyerek yanıından ayrıldı. Onun dönüşünü ne kadar müt- hiş bir azap içinde beklediğimi an- Tatamam, Her saniye bi | MAHKEMELERDE: Allah senden razı olsun evlâdım /,, “Apartmandan vazgeçtim.. Şimdi ben paramı kimden alacağım?,, — Yazan: HÜSEYİN BEHÇET Zi——— | aei ee güeü eee | duğu'zaman, para da bıraktı, pul Hayvanlarım — yümü- | ki: da, ev de, bark da: klarile — sayıp bir besap yaptıktan sonra: | — Tam bu - sonbaharda dokuzüncü çak,.. Bir vin mi-y ön altı bin Brava | . Kadın, paranın — yasını istiyor. Yani pey istiyor. Üst | n ala - verdi, Sekiz saydık. ün sonra, takrir için kendi apartımanında bir delikanlı Kadın da, oturuyor. Kapıy açtı.. — Kimt! istiyorsunuz? dedi. — Hurşide hanımı istiyorum, de- dim. — Hurşide hanımı hastaneye ya tırdık! dedi. — Yah vah! Çok mu rahatsız zavallı? dedim. — Zaten ötedenberi sinir has- tasaydı.. Son günlerde büsbütün azıtı.. Hastahaneye yatırdık.. —Xah Vah vah vah! Dedim, Ya- | radınız? Hâl ve keyfiyeti anlattrm.. — Apartımanı alacaktık! dedim. — Araan efendim ben apartı- manı âatmıyorum.. Dedi, — Apartıman- Hurşide hanı mın değil mi? Dedim. —Evet ama, dedi, valde rahat- gz olduğu için böyle şeylerle alâ- kası yoktur. Onun para - işlerine ben bakarım.. Ben vasisiyim.. — Şimdi biz paramızı kimden alacağız? dedim. — Vall: lınız.. benim zaten böyle bir pa- ra alındığından da haberim yok.. dedi. Gördünüz mü şimdi başıma ge- | lenlrel.. Sekiz bin lira gitti.. Şimdi ben böyle kapı kapı ko- şup dolaşıyorum. İşte senin an- lıyacağın ba evlâdim. Sade benim değil, benim gibi dört kişinin daha parasını almış- lar.. Kiminden beş bin, kiminden on bin! tutturabildiklerine... Bu da yeni usül bir dolandırı- cilik olacak... Acaba ben bu pa- rayı kurtarabilir miyim? — İnşallah kurtarırsınız, valde | Allah yardımcınız olsun! Dedim | ve biçare kadından ayrıldım. rak ve sinir damarlarımı âdeta patlatacak kadar germişti, Ve, ömrümde ilk defa arabacının ge- tireceği haberi beklerken titredi- ğimi bissediyordum. Hem, bu ne müthiş bir titreyişti, Çene kemik- lerim bir sıtmalınm titreyişindeki dehsetle birbirine çarpıyor, bütün vücudüm onun sarsıntısı - içinde kıvranıyordu. Hele onun sokak başından dönüp geldiğini gördü- #tim vaki — Sağ mu, Ölü mü?. Diye alacağım haberin merakın- dan düşüp bayılacak gibi oldum. Arap geldi; — Dün hastaneye götürmüşler, sabahleyin... Diye uzun bir cümle ile anlat- mıya başladı. O kadar sabırsızdım — Bana yalelli okuma.. Dedim ve kelimeleri ağzımın i- çinde yarımşar bıraka bıraka: — Mavalin sırası değil. Ölmüş mü, yaşıyor mu?, | esialin Prensibi> başlığı ile yazılam | 3 —SON TELGRAF — 9 NISAN ISI TELG Başr u (arrirler Ne Diyorlar? İKDAM Profesör Şükrü — Baban tarafından nya Bibi bafif bir perde nn ordusu gibi kuvvetli bir | et çekilmiştir. Bu vaziyetin Moskovi da hararetle alkışlandığını gösterecel biç bir delil yoktur. Bilâkis Sovyet matbuatının “ kalem yürütüş tarzları daha ziyade ve zımnen Alman teşeb- büs ve hareketni adeni tasviptir. Bo- mintakası Givarına - gelindikçe luğun artması ddir, bakımdan büy irmekle gecikmiyeceğimizi iyerüzr YENİ SABAH Hüseyin Cahit Yalçın <Sovyet Nü- yi alünde yazdığı bu- içmektedir. ayyanın e- bir keyirci kalacak bu ademi tecavüz a| ve geralt dairesinde ak akdütmek Yugeslav- yaya kartı yapılacak bir tecavüze Sov- yetler Dirliğinin lâkayt kalmıyacağını mânasına gelird.r raflığını ve hayır kazanmak için Moskovanımn hahlığını huzurunda diz çöken, bütün mezhebini, imanım, ! inkâr eden Hifler, bu küçülmenin intikamını almak is- | ter gibi, yavaş yavaş başını kaldırma- & b . Sovyetlerin nazari ve eflâtun! nümayişlerine o filliyat ile ce- | vap variyor, Fikrimizee mesale çok e- Jkaya şayan bir safhaya girmekte ve “yeni yeni Inkişaflar vadetmektedir.> TASVİRİEFKÂR «Sotya İstasyonunda vagonlur ha vaya uçmuş> başlıklı bugünkü maka- lede şöyle denilmektedir: | «Bulgarların bir kısmı hiç güphesiz memleketlerinin Mihver devletleri e- Tinde bir âlet olmacını istememekte idiler. Böyle dürüst düzünen Bulgar- darın bugün maruz kaldıkdarı acılardan hiç şüphestz müteessiriz. Fakat kuru- nun arasında yaşın da yanması kabi- Hinden, Bulgar BMes'ul ricalinin mem- leksti kürüklemiş oldukları felâkeltten, bütün Bulgar milleti hissesini alacak- tır. Bulgar ricali Mibvere iltihakı mazur göztermek için, memleketi harp kte- tinden kurtarmak maksadiyle —ehve- ni çerri ihtiyar kabilinden — bu yolu tuttuklarını belki iddla eylemektedir. | ler, Fakat hâdisat gösteriyor, ki böyle bir tedbir, bir kere Bulgarların ellerin- den istiklâllerinin gitmesine sebep ol- makla beraber, memleketi de harp a- teşinden kurtarmış değildir. VATAN Ahmet Emin Yalman <Hâtalarının bir bilânçosur başlıklı makalesinde göyle demektedir. «Hitler, bir Balkan zaferi sayesinde | temin edebileceği nihayet çok tâli he- deflere mukabil karşısında bulunan- dara kendini tâ kalbinden vurmak içim hiç ummadıkları bir fırsatı vermiştir. Mihveri Balkanlarda çok kötü sür- prigler bekliyor. Hitler gunu da unut- mamalıdır ki daima — muvaffakıyetle beslenmiye alıştırdığı Alman ejderi, filosof bir ejderdir. Şüpheye ve yolse dişürülmeğe hiç gelmez.> TAN «Sovyet — Yügoslav dosülük ve a- ı' demi tecavüz paktından, Moskovanın Balkanlarda daha geniş ve dahâ aktif bir siyset takip edeceği münasını ç- karmak mümkün değildir. Zaten Mos- kova gazeteleri de, bu paktın İmzası münasebetiyel Sovyel Rusyanın umu- Mi siyasetine mesnet teşkil eden prem- gibi şa cümlelerle tekrar etmişlerdir. «Devamlı bir sulh siyasetine sadık olan Sovyetler Birliği, ber zuman Sta- Ha prensiplerine bağlı kalmaktadır. San'at Mektebi mezunlarının nüfus cüzdanları LAGÜNÜN | HLELLiLDo “ Adaptasyoncu ,, şöhreti nasıl ve ne- reden çıktı?. Dostumuz Selâmi İzzet Se. des, kendisine adaptasyoncu diyenlere, topyekün bir cev: veriyor. Ve hepsini, fikir söy- lemiye davet ediyor. Çok şü- kür, ben, cevap istenen üdeba arasında değilim.. Arkadaşımız Reşat Feyzi de, fikri istenenler arasın- da.. Dün akşam matbaada bu mevzuu görüşüyorduk. Selâ- mi İzzet Sedes te aramızda âdi, Reşat Feyzi: — Beni, fikirlerimi söyle- mekten affet, üstadım, dedi.. Selâmi şu cevabı verdi: — Hatırım için.. Fakat, ben, bu muhavereye kulak kabartırken, anlıyo. rum ki, Reşat Feyzi, bu mev- zua dair yazı yazmak istemi- yordu. Selâmi İzzet odadan çıktı. O zaman Reşat Feyzi: — Ben, dedi, Selâmi İzzet Sedese adaptasyoncu diyen- ler arasında değilim ki.. Ne diye, benden de cevap ve fi düm ki, bu iki arkadaş, böyle bir mesele | yüzünden bozuşacaklar.. İki- sinin de gönüllerini hoş et- mek için bir çareye baş vur- dum. Konuşurken, Reşat Fey- zinin fikirlerini hususi ola- rak öğrendim. Şimdi buraya yazarak, Selâmi İzzetin arzu- sunu da, bu suretle yerine ge tirmiş oluyorum. Arkadaşımız diyor ki: — Selâmi İzzet Sedesin is- mi adaptasyoncuya çıkmış ise, bunun sebebi, kendisinin telif tek hikâyesi ve romanı olmayışından değildir. Bir çok güzel telif eserleri vardır. Bence, kendisinin bu şöhreti- me asıl sebep, belki, diğer mu- Herela d gok” daka İit hikâye ve roman adapte et- NE YEMEK —— ——YAPAYIM? Mısır unu ile kere- viz yemeği Malzeme: Dört baş kereviz, bir çay fincan: mısırunu, bir çorba ka- Şığı yağ, bir yumurta, yarım li - mon, bir kahve fincanı nişasta, Yapılışı: Kerevişleri soyup bü- tün olarak haşlamalı. Suyunu süz- meli ve bu sudan iki bardak bir tencereye koyarak içine yağı ve unu salmali ve suyunu çekinciye kadar pişirmeli. Kerevizleri köke yakın körpe yeşil yaprakları da dahil olmak üzere dilmeli, nişas « tayı soğuk su ile ezmeli ve kalan kereviz suyundan bir bardak kay- nar su içinde pelte kıvamında pl- şirmeli ve limon ile çalkalanmış yumurtayı da karıştırdıktan son - ra içine kerevizleri katmalı, Yağ- lanmış bir kaba mısıtunu döşe - mehi, Üstüne salçalı kerevizi dö- kerok, beşon dakika fırında pişir- meli, Üsküdar arabala- rında tarife Üsküdarda oturan Ray Nasml anlatıyor. — *Kadiköy, — Kısıklı, Çamlıca ve Muhacir köyüne giden araba- ların fiyat tarifeleri bazı —araba- cılar tarafından muntozam - tatbik olunmamaktadır. Ezcümle geçen bafta mas aöle B0 kuruşa gittiğim bir yere bu Pazar günü 120 kuru- Zidebildim. — Arabatıların San'at Okulları — talebelerinin nüfus cüzdanlarına mezun olduk- ldrı iktisas subelerinin de kayda- tariflerinin mumtazam - kontrol e- dilmesi hususunda nazarı dikkati celbetmenizi rica ederim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: