13 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

13 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YPA HARBİNİN MESELELERİ hayet yine alkanlar.. harbinin dönüp delaşa- ra da - gelmiş oldu. Panın kuvvetli bir dev- $t veya bu süretle la- ik müfuz sahasınl ge- genişletti. Harbin sa- wüs'at peyda ettiken Rün mücadelenin Bal- gelmiyeceğini kat- idin edebilmek mümkün ler harhin kendine m: i var. Geçen Avrupa har- rkine benzetmek isti- duğu gibi 914 ile 939 ara- benzeyiş olmadığını söy- meveut, Şüphe yok ki laraf da iddialarımı — bir tnat ettirmek istiyorlar. akkak keyfyet şu- Sen Avrupa harbi Bal - V ve Cerman nüfuz tadaki çarpışmadan çıktır hayet Selânik ile Belg- mki müttefik Fransız, Ve Yunan ordularının lması ve oradan da lin yelunun galip- İlmç tdilebilmesi tmkâmı netice bulmuştur. 9 bu misali hiç umu- dir, 7 de Balkan yarımadası- harp sahası olmaktan na inanmak müşkül- akü vekayi karşısında İyi anlaşılıyor. Bu harbin Müahsus safhaları görül- l Lakin geçen sene tam n Avrupanın — şimali, 'VYA yarımadası dünyanım tini kendine çekiyor- harekâtı ehemmiyetli tereyan ediyordu. sebeplere coğrafyanın da ilâve edince Balkan- uzak kalabilmesine lilemiyordu. Ge- Yunanistanın İtal- faarruza uğraması İse dünyanm merakı on- Yani ilkbahar mevsimi , tenubi Avrupada #ireceği sunli üzerine Yabancı kalamıya: Ü '="':' ı:c_u. kendini ir gün yine bir harp çıkar ı.yu- m%ıı_p en de Seveceksin / Yazan : ETEM İZZET BENİCE Uşmaları İYordu, kendisine: e Dam acaba' ire ÇU"du, düşündü, sonra '_" Ve sert adımlarla oda- dürgete çıktığı odaya gel- dürü e çıktığı odaya gel ha bi Madan düşünen, heye-i e ı Suratı vardı. Belliydi çe Ne Yapacağını şaşırmış k .W.P“““— geniş mefes- * çileli a kadınım!, Bu dün- Ha rahat Yok, Bunu iyidem gçe üzlerini kapattı. Di ı,ı. yeran hükmedi. ekaylim A ç =ıı== | aa HALK—A, t manya bir tarafta Fransa ve İngil- tere, diğer tarafta olarak muhare- beye girerlerse Avrupa kıt'asında- ki harp ancak Balkanlarda kaza- mılacak müuvaffakiyet — sayesinde neticelendirecektir. Fransız kumandanı geçen har- | bin son senesinde İngiliz, Framnsız, Yunan ve Sırp ordularını idare et- mişti. Onun edindiği kanaat ile- risi için verdiği hüküm bu mere kezdedir. Ba seferki harpte ise Fransa tarafında şöyle bir fark var: “Avrupa kıt'asında Fransa mağlüp oldu. Uzak yerlerden, de- nizaşırı memleketlerden getirile- vek Avrupada Fransa ile müttefik- lerinin müşlerek davası için har- bedecek sskerler yok, Fransa harp harici bulunuyor, Fakat buna mu- kabil İngiliz adalarının doğrudan doğruya bir taarruzla istilâya uğ- ratılması mümkün olmadı. Geçen zaman İngilterenin lehinde olarak | devam ediyor. Geçen selerki gibi | Yunanistan ve Sırbistan, şimdiki | kadar eserinden hiç biri, bu- | | en meşhur eseri olan Makber likte olarak muharebe ediyorlar. Yugoslavya filen İngilizlerle bir. | Gerek Yunanistanın, gerek Yugot- | lavyanın bitaraf bulunarak büyük devletler arasındaki bu çarpışma- | dan uzak kalmak hususundaki gay-| refleri bekledikleri neticeyi ver- medi, Yunanistan da, Yugoslavya da tanrraza uğramışlardır. Onun için şereflerile kendilerini müda- faa ediyorlar. Avrupanın mukad- | deratı bir kere daha Balkanları harp sahnesi yapmış uluî ğ ÜTUNU İş Ve İşçi Anyıılı:ı, , temenni- On altı yaşında, ortamekiep — ikinci | mnıfından ayrılmış biz genç kızım. A- | vaziyetim delayısiyle çalışıp ha :duııı. istikbalimi ketdim yapmak Tmecburiyetinde — olduğumdan — busust | müceseselerde, yazıhanelerde herhan- gi bir iş arıyorum. Bana şefkat elini u Fatacak olan mühterem (ş sahiplerinin Soa Telgraf Gazetesi Haik Sülunu (N. D.) rumuzuna müracsatlarını rica ede. SEM İş Arıyor Liseni yncu atifina devam. et -j.ııyı.i:.ı:lnl weziyetim — müsalt ol sadığından hayala atılmak mecburiye- | tindeyim. Ticerethanelerde, avükat ya- mafbaalarda çalışırım. İş ariyo- Dinda aa rem iş Sehiplerinin Sön | ÇALK A) ruMU. ktep tahslli olan e Tn erde vora Hesrck msusl dairelerde veya ticaret- Rumılg'ı:ı kâtiplik veya müsmele tü Kibi işi gibl bir İş ır!m'ıım._!ul;f; Vermek lütfunda bulunanlar Son Ti 'Halk Sötununda B. B rümüzünü Tnüracaatlarını dilerim. Geten Mektuplar 285 yaşında, ortamı 24 Yıldız, Hayriye, Sem <,SH Tti Buraalı, SÖT RUR. N, Şirin, za gelniş olan ve mü- H, Ay BAR ilân ettiğimiz Kaktaplarınızı 15 — 19 araşında aldır- manız mercudür. ve dalma idi Genç :i:dı:ııı'ın;::knpıkhn belki on da- ik kaldı. Yüzündeki iç ağrısının İ- fadesini taşirır hatdeydiler. ll':ınıl: nefesler alıyor, - SÖÜ bir .ı;". mücadelenin Wkluiunııı :çı * yor gibi kabarıy' Genç bukranından gözlerini açt yavaş yerinden siyalı, kara kaplı def' müt Nasıl tanıtmalı ? Bugün, Şair Abdülhak Hâ- midin ölümüne tesadüf eden yıldönümü olduğu için, bü- yük san'atkârı anmak maksa- diyle bazı toplantılar yapılı- yor. Bu kadirşinaslık ve kültür bağlılığı, takdire değer bir harekettir. Fakat, bi üzerinde dur- mak istediğimiz bir nokta | var: Hâmidin irili ufaklı yüz | gün yeni harflerle bastırılıp | neşredilmemiştir. — Hâmidin | Bile, yaşları 25 e kadar olan gencler için meçhuldür. Mak- berin dilini okuyup anlıyabil- mek, içindeki fikirleri kavrte yabilmek, itiraf etmeli ki, bir meseledir. Yeni gençler, bu dili anlıyamazlar. Hâmidi tanıtmak, sevdir. mekh için, evvelâ, onun eserle- rini tanıtmak, sevdirmek yo- lanu tutmak lâzım değil mi- | dir?. Kimse duymasın, münev. ver geçindiği halde: | Her yer karanlık pür nur © mevki Mısrat ile başlıyan Hâmi- din diğer bir manzumesini, «Makber» sananlar çoktur. BURHAN CEVAT Meme kesimi zamanı dokto - rün nezaret ve tavsiyesi altında bulunmadıkça çocuk için tehli - keli bir hayat dönümüdür. Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi 23 NİSAN ÇOCUK BAYRAMI Büyük Millet Meelisinin açıldı. & ve Ulus eğemeni tarihi olan bu mes" Goit ÜikeLi 10 Yaz elbisosi | Şimdi önümüz yazdır. Pakat şu oturduğumuz — İstanbulda — dört j | z n nereden başlayıp nerede Zini kestiremeyiz. Yanl mev- simleri tam vükiinde — hisetme yiz, — bu yüzden de yaza — girdik, | | gderken kış bayasiyle - birdenbire karşilaşiverlace, şaşırır, kalıriz. Ötedenberi tecrübe İla malüm- dür ki, senenlti'hiç Lir faslında İs- tanbulun havasına güvenilmez. O- yi her Bstimale karşı bir siper ola- cak tarzda yaplırmak mecburiye- tindeyiz. Meselâ, hararet döğişikliklerin. ikoleri elmek Cİf, açık — renikli ke- ve pesnuk kumaşlar tercih o tunmalıdır. Yünki kumaşlar hürareti pek 'az naklederler, Söğuk okluğu zaman, yünlü elbise beden — hararetinin Hulâra demek istediğimiz şu mev- sim dönümünde yünlü kumasa ve tanilülara istiğna göstermemek. Bunaliyorum!, Diyerek odadan yine çıktı ve bir başka odaya geçti. Bu küçük bir oda idi, İki koltuk, bir masa bü- tün eşyası idi, Masanın üzerinde bir örtü var- dı. Örtüyü kaldırırken — güldü, güldü, sonra kendi kendisine söy- tendi: — Ne garip şey. Salihi bununla ütü masasi.. diye kandırıyorum. Halbuki, bunu yazılarımı rahat ve sakin yazmak için buraya koydum. Ve. genç kadın bir saniye sonra masası başına geçmiş yarıyordu. İlk yazdığı yazı Halil Necibe ce- vap oldu. Uzun mektubunda şu satırlar vardı: — Halil Necip mektubunu dik- | katle ve heyocanla okudum. Yine beni bir ölüm tehdidi karşısında bulunduruyorsun. Fakat, sana da bana da yazık ettiğini hiç düşün- müyor musun?, Seni, evinde ölümle pençeleşir bulduğum gün hakikaten sana Yü MAHKEMELERDE: “Peşin alırsın birtürlü, veresiye bir türlü!,, “Naima merhum “esnafı biinsaf,, lâfını bugün için :l:vazan: HÜSEYİN BERÇET j_ ği Koridarda iki kişi oturmuş ko- nuşuyordu: — Şu Milli Korunma kanunu | a olmasaydı, esnaf, başımıza kim" bilir ne çoraplar örerdi! Biz, geçmişlere pek rahmet amma, haydi ben rah- Şu Nalma efendi aş, rihinde, zamanının sesnabı bilnsaf» diye yad eder.. Aklıma © geldikçe bu gil fi için söylemiş sanıyo- Şöyle bir düşün de bak an bir türlü., Ve- resiye alırsın bir b: Ka 'Ya terazide, ya hesapla, ya malım iyiliğinde, kötülüğünde, muhak - | kak bir kaşkariko olacak!, — Haydi onlar da neyse!; Da- hası var: Esnafın yüzde sekseni, hem bunları yapar da, hem de müşteriye hakaret eder.. «Sen bu- nu yiyemezsin!» «Bunu ömründe giydin mi?» «Sen malın iyisinden ne anlar Üç kuruş aşağı diye, gider çürüğünü, çarığını alırsın.. Bu senin harcın değil!» gibi. Alış verişin, pazarlıklısı bir türlü, par zarlıksızı bir türlü... — Amma, şu Mült Korunma, hakikaten, esnaftan bir çoğunun | çanına ot tıkadı. 'Gazetelerde o- kuyoruz.. Her türlüsü mahke - meye veriliyor: Çivi muhtekiri, demir muhtekiri, peynir muhte- kiri, mercimek multe) baha- rat muhtekiri, hatta ne bileyim, jelâtin muhtekiri... — İyi amma, arkası geliyor mu? Boyuna mahkemeye veriliyorlar.. Hiç biri de mütenebbih olmuyor. Onlardan ibret alıp da ötekileri sspmasılar ya', Sonra onla- yö* 2 görünenler *Bir. de* gözügöz rünmiyenleri var. Meselâ, bizim handaki kahveci, şekere on ku- Tuş zam yapılıncıya kadar kahveyi | çayı Üç kuruşa, gazozu beş kuruşa veriyordu. Şeker on kuruşa yük- selince, kahveyi çayı dört, gazozu altı kuruşa çıkardı. Bu müberek! Bir kilo şekerden on tane kahye yapmıyorsun ki, tanesine bir ku- | rüş zammedersin., Değil mi? — İyi amma, ev alacak, apar- tıman yaptıracak.. Böyle fırsat lardan da istifade etmezse ne ya- pacak?.. Azizim! Ben sana birşey söyliyeyim mi? Kabahat bizde de war.. Yani halkta... Böyle birşey gördük, duyduk mu, hemen haher vermeliyiz. Bak meselâ ben şu işi Ü yaptım. Vallahi, adeta hâz du - | yuyörüm. <Yazkitır; günahtır!. diyenler oldu. İyi... Ona yazıktır, günahtır da, banâ yazık, günah değil mi? Ben de parayı sokaktan toplamıyorum. Üç ondan, beş bün- dan tasarrüf edersem, dahâ mü. reffeh yaşarım.: Daha iyi geçi - nirim« Değil mi canım? Kahve- ciye sas çıkarma, Şofüre ses çı- karma.. Bakkala ses çıkarma.. Ka- | saba ses çıkarma, — Zerzevalçıya ses çıkarma.. Atlara tes çıkarma.. Aşçıya ses çıkarma., rekten acımış ve kurtulmanı ixte. miştim. Senin sağ kalman, yalnış bir yola girmiş bir delik kurtulmuş olmasının bana müjdü. ciliğini edeceg ve sana da aşk.. de- nilen çıkmazın sonsuzluğunu ve. boşluğunu öğretecekti. Anlıyarum ki, hâlâ bu ncı tecrübeden sonra bile bunu üöğrenmiş değilsin, Halil Necip, içimde tablilini güç yapabildiğim bir sempüti ve xâf uyandırdığın mubakkak. Tekrar beni ölümle tehdit ederken bu za- fim yine seninle birlik olarak be- ni tazyik ediyor. Fukat, niçin bun- da asrar ediyorsun?. Biraz istirabat etsen, sonra da bir seyahate çıksan me kadar iyi olacak. Unutmak insanlar için en kolay olabilen şeydir. Zor olan hatırlamaktır. Bu muhiti terketti- ğin ve. Şamdan uzaklaştığın gün müuhakkak ki beni unutmuş ola- caksın, Bu unutkanlık sana yeni bir hayat, yeni bir enerji hamlesi söylemiş sanki,, ciye ses çıkarma.. manifaturacıya ges çıkarma.. Terziye ses çikarma.. E peki kime ses çıkaracaksın? Ses çıkarmaya çıkarmaya, nihayet, Besin 'acak hale gelirsin... Ooh! Ne iyi etlim de şu işi yap” tım.. Düşündükçe, gittikçe mem- nün oluyorum. Yüz yirmi kuruşa kaşar peyniri nerede — görülmüş yahu?. Olür İnsafsızlık mr bu?. Sonra, peynir peynine benzese, haydi neyse... Ne tadı var, ne tuzu Üslelik, — tartısı da eksik.. — Sahiden iyi yapmışsın.. Aklı başına gelsin ir daha yap - masın!, — Hah! Sıra geldi.. Haydi, gi - Tİyoruz. | — Malsemeye pirdiler, Ben de girdim. Ötuz kuruşa 230 gram peynir alanla yaşlıca, gözlüklü bir | İşadam yanyana durdular, Mağdur | derdini anlattı. Maznun da - bir bakkaldı - yemini billâh ederek o peynirin kilbsunu toptan 110 kuruşa, yalvara yakara, bin min- netle aldığını söyledi. Zaten ken” disi de 120 kuruştan sattığını iti raf ediyordu. Dinlenen şahitler ve cürmü möşhudü yapanlar da 120 den Battığını söylediler. Bu cihet artık tahakkuk otmşiti. Ka- şar peynirinin .kilosunu — toptan İl0kuruştan satan peynircinin de çağırılıp dinlenmesi için muha - | keme talik, maznun — bakkal da P tevkif edildi. Her halde, topltan 110 kuruştan peynir satan pey - nirciye de «hoş geldin!» denmi - | mushedönin bu kadar kıta bir zaman- yecekti, Mahkemeden çıktıktan sonra, tevkif edilen bakkal davacıya ağ- lamaklı bir sesle: | — Aşkolsun sana Sabri Beyl. Yaptığımı beğendin mi? dedi. Ço- V Juk çocuk sabibiyim.. Yakışır mıy- | &ı sana? Davacı cevap verdi : — Ben de çoluk çocuk sahibi- | yim. Kötü, ağza alınmaz peyniri | 120 kuruştan satıp da, üstelik ek- |. 5ik vermek yakışır mıydı sana?.. | Yugyoz avyanın yedi hududu » Yugoslavya harbe girdikten son- | Ta, yedk hududu tutmak meeburi- yetinde kalmıştır. Sayalım: Ma- takriben 500 kilomet- le 450, Bul- garistazla 600, Yunanistanla 300, Arnuvutlukta 580 kilemetre ki, takriben 3000 kilemetrelik hudut. İBALKEVLERİNDE Emirönü Halkeyi YZUTMİ — Pazarlesi günü — ssat (1730) da Yüksek İktisat ve Ticaret Meoktebi Müdürü Sayın Nihat Sayar | taretodan (Mesleki tahailin mahiyeti ve Türkiyede ehemmiyeti) — mevzulu Horkes gelebilir. kazandıracak, barabaşka bir hüvi- yet ve bambaşka bir insan ola- iaksın, Belki beni bir vehmin ve telki- nin tesiri altında geviyorsun, Buna imanmaz değilim. Çok inaıyor, kuvvetle inanıyorum: Beni sevi- “yorsun. Sevmemiş olsaydın bütün bu feragat ve fedakârlıkları yap- mana imkân olamazdı. Hele ölüm gibi bütün insanları titreten ve, dalma kendinden u- zakta bulunduran — bir. kuvvete karşı seni yılmadan götüren yine sadece aşkın oldu. Bu feragatin- :'eı sonra sana inanmıyan göz kör ur, Halit Necip sevgine, aşkındaki derin kudrete inanımakla beraber sana yalvarıyorum: — Beni unut ve. rahat bırakt, Buradaki: — Rahat bırakt, Dileğini sakın: — Beni rahatsız etme. Fakat, is- tediğini yap! (Arkam var) “kün değildir. TU a 3 —SON TELGRAF — 18 NİSAN 19€1 ni Nai Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM Abidin Daver — eJaonpya ile Sovyet- der döst ölübilecekler mi?.> — başlıkla bugünkü başyarısında — ezcümle şöyle diyor: «Hler iki devletin - biribirine — düş- man olmasına — rağmen, gü mralarda biribirleriyle hoş — geçinmelerini icap ettiren sebepler vengır. Böyle hir an- laşman olursa, bu, menfaat birliğinden doğan bakikt Wir dostluk değil; haşka düşmanlarla daha İyi uğraşmak — için ahval ve şeraitin doğurduğu bir zaru- Tet olacaktır.» CUMHURİYET Yunus Nadi <Rbedi Dostlar> Böşlük- h bugünkü makalesinde şöyle demek- tedir; «Hiç bir muahedenin ebedi - olamı- yacağı terlim olunur. Fakat mutantan mecusimle #kdotunan bu mahiyetli bir da hiçe sayıldığının da — zannederiz ki tarihte misali bulunmaz.Ebedi dostluk. 'a 0 rağman — Macariştan kün Yugoslavyaya hücum ediyor. —— | «Son Avrupa bulram Avrupada bir kamra küçük milletlerin yalnıt istik- Mâllerini mahvetmekle kalmıyarak on- larda insanlık fazileti namina ne var- | za bepsini silip süpi en kuüvvetli sebep olmaldır.> TASVİRİEFKÂR AT AizLıkDe Bir oturuşta tam bir kuzu yiyen adam Dün yazdığım süt kuzusu fıkrası bir arkadaşın nazarı dikkatini celbetmiş: — Yahu, dedi, kuzulara dair, meğer, sen neler biliyor. muşsun?. ihtısasın varmış.. — Daha çok şeyler bilirim, dedim.. Kuzulara dair bir iki fıkra anlattım. Bir iki mısra okudum. Arkadaş, pek beğendi: — Bunları da yazsuna, des Hoş şeyler.. Pek âlâ mev« di. ZU.. Kuzulara dair lâf açarken, evvelâ, iştihanızı açacak ta. raftan başlıyalım. Bir oturuş- ta bir kuzu yenir mi?. İşte bu sualin cevabını tarihte veren bir çok insanlar vardır. Ya- kın tarihte, bir'kurban Osep vardı. HalıcıZoğlunda oturan bu adam, bir gün, Kâğıthane- de, bir oturuşta bir tam kuzu- yu kemali üfiyetle yemiş, bi- tirmişti. Kurban Osep'in ma« rifeti çoktu. Karnından ko- nuşması ile meşhurdu. Zama»- | sİcten hiyanet, dişteri hiyaneb> baş- | nn Padişahı, Kurban Ösep'i Yıklı buşünkü Başyarıda göyle denil- Sırplara — kargı olan Tni kazatmak İçia, vatanın te- uğradığı günlerden istifadeye kalkışmaları bavanlanın güç kavrıya. pildiği gaflet ve hiyanetlerdendir.» ve hırs siyaseti, küçük büyük, her devlete, her mille- te sirayet eylemiş bulumüyor. — Herkes Böz dikmiş, ilk fırsatla — kormşusunun evine giriyor, ne kaldırabilirse, ne ka- çırabilirse kaldırıp kaçırıyor. Bu şereit içinde cereyan eden bir harpten nasıl bir sulh doğacağına, na- sıl (yeni bir nizam) kurulacağına akıl etdirmek güçtür. Ortalığı bu kadar kuraştıranlar, öyle tahmin ediyoruz, ki bir gün (Verssilles) sufhünü ve mu- ahedesini bile, bir. mimet gibi telikiki elmek Aüseceklerdir.> YENİ SABAH Hüseyin Cahit Yalçın bugünkü Baş- yazısında Çörçil'in nutkunu tahlil et- pek tutar, ihsanı şahaneye mazhar kılardı. Kuzu çevirmesi, kuzu do ması eski İstanbulda bilhase sa, Kâğıthane ve Çırıpcı çar yırlarında yenirdi. Kuzu çe- vırme'hıi veya dolması ile be- raber yenen şeyler ekseriya irmik helvası ve taze yoğurt- tur. Taze soğan da salata ma- — kamında yenirdi. : Muallim Naci merhumun - Kuzu Manzumesi moşhurdur. Naci merhum bu manzume- nin bir kıt'asında şöyle der: mektedir. Muahrrir ezcümle şöyle ya- uyor: *İlalyanların altmış sanedenbari öze- 'ne berene tanzime ve tahkime çalıştıkı-. darı Eritreyi, zaptetmek İngilizler gini geri aldılar ve Haheşistanın payi» tahtına İngiliz ve Habeş bayraklarını tekrar çekerek Habeş hükümetini di- rilttiler. Bugün İtalyan ln—ll_.l- gundan Habeşte dağlara sığınmış par- Meşhur Şair Nedim de, bir şarkısmda şu mısraı söyler: Send oldu hava çıkma kayundan ku- zucağım lisidir. Şair, vaların sertleştiğini, serinle- diğini söyilyerek, artık, ağu- ça parça küvvetlerden başka bir eser | şundan ayrılmamasını tavsi- kalmdaz. Hbeşlilerin pek haklı İnti- kamlarından titriyen İtalyanlar canla- Tının kurtulmasını şimdi —h ye ve temenni ediyor. Kuzu, Türk edebiyatma fazlasiyle girmiştir. Yalnız, f çocuk edebiyatını teşkil eden Akdenizde — İtalyan / donanmasmın | manzumelerde değil, bir çok - imhası da İmapratorluğun yıkılmasın- dan daha ax kât? ve müthiş olmamış- mühim eserlerde dahi kuzu- tır. !nıı::l:m“ı:ım âmılu—- ya sık sık İ.::dü' edilir. Ku- SÜ “irühar edebilir | Z» yalnız lezzeti, eti itibari- :_":"""" ledeiîl,ıyılnmındı.mı: imliliği itibariyi VATAN ".Il "ı"l. _"""'Wi Ahmet Emin Yalman <Harp bize ge- decek mif> başlıklı yazısında bulâsa olarak şöyle demektedir: #dlsra gitmek için bizim topraks Talrımız eb sapa ve çetin bir yoldur. Bu yol üstünde — geçilmesi imkânsız bir engel teşkil ettiğimiz bir ân için Hesap harici bırakılsa bile mevcul nükliye bmkânları kısa biz zamanda Müsir istikametinde bir sefer tertip e- diülmesine münidir. Halbuki Alman- yanın elinde Mizır istikametinde pek Alâ kısa ve uygün bir münakale hattı vardır. Bunun Avrupadaki kısmı kes silmesi güç ve geniş bir demiryolu böyle bir harp için: «Geleceği varsa larak ta Romanyada em- lâk sahibi olan Türk tebaası ları,böyle bir melelerinde güreceği de var> demeklen başka bir | müsaade Istihasi editmeksizin yapılacak sey kalmaz. İstiklâl namına icabında, ile normral idare bile bile, seve seve ölmeyi göze elmi- | musmeleleri ve bankalarda mevdu kıy. yacak bir tok Türk tasavvur edeme. t N Zeketiya Sertel — «Yugoslavyayı parçalıyorlar) — başlıklı bugünkü Baş- yazsında şöyle demektedir: metlere mütrellik tasarruf munmeleleri nin hukakan batıl - addedileceği; Ro- manyada ikamet etmemekle beraber orada bu gibi emlâk, hukuk ve menafle malik bulunan ecnebilerin ise, Romanya arazisinde tedavüle çıkartılmış bulunas bilâmum tahvillerle nama muharrer öl- #Yuşoslavya içinden ve dışından | mıyan kıymetli senetler! hümli olduk- perçalanmak tehlikesine maruz bulü- | ları takdirde bunlar — bakkında Nisaa #sinda için kahra- | bulunan bankalara da şamil olduğu Ane manca dövüşmesine devam etmekte- | karadaki Romanya sefareti tarafından dir. Fakat maroz kaldığı bu feci Akı- beti görüp te mütesgir olmamak müm- . — Bin ittilama bildirilmiştir. Keyüyet alâkadar 'Türk vatandaşlarım Vazolünür. d ' |

Bu sayıdan diğer sayfalar: