26 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

26 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PA HÂRBİNİN MESELELERİ benze- üyorlar | Ali Kemal SUNMAN Ktin şakacılığı kendileri- OA Fakat bu şakacılık on- Hün zamanlarda da bi- © Onun için İngiliz dev- Ktinın sözlerinde, —nu- A meselâ siyasi vaziye- Mt şimdi harp işlei Şöksi gittiği anlatılırken Şüzünde birdenbire | A resmettirecek — bir | İbir kelime oyunu her | . Senelerce türlü ve- | söylemeğe alışık ol- | Hileri geliyor, nedir?. —| ipleri ciddi ile lâtife | j İ bir terkip vücude ge- Muvaflak oluyorlar. İiz siyasi hatiplerin ©L olmakla kalmıyor. O şlam yerinde en doku- GA bulup söyleyivermek Şâdelesinde esasen çok l Arkın evlâdında görülür Kidiyo sayılabilir. Çünkü Rükeon eğer biraz da şa- ı şen basit şeylere hhyııg.nı bulmasaydı 'llıkıııau yenmek için kâfi kuvvet bulamı- 'Nıcıı.k kendi nev'ine iımım şeylerdendir. 4 ınun bu türlüsüne şaka - Bu B 'atiçin ayrıca uy- dı geleni kabul etme- ha Üniş olsa gerek. Bu harbi türlü şeyle- " Bunlar arasında bir h' fasvir vardır: Büyük M Enede en usta canbaz- t üzerinde ne çeşit nu- Caklarını merakla sey- herkes oraya gider. 'e girmeden ev- oyuncuların,- bi- w, bazı oyunlar yapa- İ ga seyirci topladıkları ; n maksadı bun- 'unları seyretmekten alamıyanlar çoktur. he traber vaktaki asil o- Çıngırak çalar, artık Ve kenarlarda ne oyun İ > * oyuncu, ne de seyirci, BNhur canbazların oyu- îçin nice zamandır n nihayet geldiğini Ur Çarpıntı ile gözle- €hneye diker. harp de öyle imiş: Us- hep birbirlerini ne- tacaklarını düşünüyor- Muharebeler ar yerlerde olan bi- ancak asıl harp sa- inde ve kenarında Bir takım harekâttan i- harp sahası neresi?. İngiliz sakacılığını bı- aa Vaziyetin ciddiyetini iz askeri muhar- asıl harp sahası ne O ne de Şimali Afri- Vharğt kalsaydı hiç orar a girişmeğe lüzum kti. olan bir kısım İngiliz mütalesalarını ©e onların şimdiye ka- £ deniz, hava ve kara Bİ ROMAN: 1? tekrar — kısa bir iki | verdi: 'Hıııı deli olduğunu | Etmiyeceğiz. Bu edimizdir. Tıbbıadliye | reddedilmetidir. SAti tayin etsinler ve bu ukukun emrettiği for- tesbit edebilsinler e) Söyliyecek hiçbir sö- Hyacak ve boynumuzu y M ürine uzaladağız. Cemil bu sözleri kar- Bi çe 0" fıbbiadliden geçme- , asrar ediyoruz, Her e ve mahkemenizin * Suçlünün — hüviyelini Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE | mek içn en yakın misallerden bi- Kenarda ve oyunun sahası haricinde olup bi- tenlerin o kadar ehemmi- yeti yok.. ordularının ıştirakile vukua geti- rilmiş harekâta ancak pek ikinci, üçüneli derecede birer ehemmi- yet verdikleri görülüyor. Bunların her vesile ile tekrar ettikleri şu- dür: Geçen Harp İngiltere için bü yük bir tecrübedir. İngilterenin askeri tarihinde yer tutan o bü- yük tecrübe pok çok şeyler öğ- | retti. Hele bazı hatalar olmuştur | ki onların bu sefer de tekrarına | artık mahal ve imkân bırakılma- | mak isteni; dar buna ç; başlıcası' geçen harpte İngilizlerii asıl canbazhanede oynanacak rol- | leri bırakarak hariçte ve kenarda k oyunlara girişmiş ulmaları idi. Bu yüzden hem zaylat, hem masraf çok oldu, hem de harp u- zun sürdü. Bu sefer de muharip- lerin asıl harbin neticesi üzerin- de âmil olacak kat'i rolleri aynı- yacakları vakit daha gelmedi, ge- HALK ÜTUNU | şına ! İ | Yeni kurslar Gazetelerde küçük bir ha- ber intişar etti. Maarif Vekâ- leti, bu sene ilk defa tatbik e- dilmek üzere bir karar ver- miştir. 15 Temmuzda, mek- teplerde, ikmale halan talebe için karslar açılacak, mual- limler, bu kurslarda çocukla- ra ders verecektir. Kurslar Eylül başına kadar devam edecektir. Biz, şahsen, bu kararı çok yerinde ve faydalı bulduk. Bilhassa, bazı dersler vardır ki, talebe, bunları yalnız ba- okuyup — öğrenemez. Müutlaka bir muallimin irşa- dına, yol göstermesine lü- zum ve ihtiyaç vardır. Umuyoruz ki, kurslar çok iyi netice verir ve ikmale ka- lan talebe, verecekleri imti- | hanlarda muvalfak olurlar. — | Maallimlerin de, 15 gün sürecek bu kurslarda, seve se- ve ders vereceklerine şüphe yoktur. Kursların ciddi ve munta- zam bir programla çalışması- nı temenni ederiz. İş Ve İşçi Arv-n'n BÜRHAN CEVAT şikâyetler, ler ve "il""" Esnaf tenezzühleri KAYIP KARDEŞİNİ Esnat Cemiyetleri — tarafından ARIYOR hem azalarına ve allelerine bir a- Fa son vazifesi Edirne Vilâyeti En- cümen kaleminde kâtip olan kardeşim Nizamettin Gültandan 5 yıldır haber alamadığımdan merak ve endişe için- de bulunuyorum. Bilen hayır sahiple- rinin Iâtfen Son Telgraf Gazetesi Hey” eti Tertibiyesinde B, Sabahattine ma- Tümat vermelerini rica ederim. İş arıyan genç kız Lise 1 inci sınıfından terki tahsil öt tim, Allevi vöziyetim dölayısile az bir ücretle herhangi ticart veya resmi bir dalröde kâtibelik yapmak üzene bir iş anıyorum. Sert daktilo yazarım. Arzu edenlerin San Telgrafta N. ru- muzuna müracsatlarımı rica oderim. Lise 11 ekadar okumuş genç bir kız iş arıyor Malt veziyetimin imkânsızlığı — do- Tayıziyle ancak lise TI inci sanıfına ka- dar okuyabilmiş, ilade ve yazıı düz- Bün ou yedi yaşında mülevazi bir aile kızıyım. Hem şimdiye kadar bana şefkat ve gtimamla bakan aileme yük olmamak ve hem de istikbalimi kesdlım — hazıre lamak emeliyle ticarethane, yazılanc gibi müesseselerde bir işe girerek bü- tün dikkat ve gayelerimi sadece vazi- feme bağlamak istiyorum. Tek başımda | hayat yolunda attığım bu ilik adımda yanlarında iş vermek süretiyle beni teşei edecek olan mühterem vazile sa- hiplerinin Hütfen Son Telgraf Gözetesi Halk Sütununda Meraya yazmalarını 17 yaşında ortaokül tahsilimi bu yıl ikmal elmiş bir gencim. Vaziyeti ma- İlyemin müssadeczliğine binaen haya- tunu kendim mecburiye- ı.mım Bana sefkat elini uzatacak sahiplerinin Aaşağıdaki adresime ınnıırıı: ölmelerni sabırsızlıkla bek- ler saygılarımı sunarım. Kyüp İslâmbey mahallesi — Meşatlık Dere söki Ne. SA Şükrü BATURAY *& 16 yaşındayım. Orta meklep me- zunuyum. Riyaziyem küvvetlidir, her hangi bir mücesesede 32 bir ücretle çakablirim. İstiyenlerin lütfen — (Lü- deli Aksaray ceddesi 21/1 numara bi- rinci katta Ziya Kurtyılmaz) a bir mektupla müracaatları rica olunur. Tıbbiadlinin raporu — gelmeden hiçbir şey söylenemez. Fakat, bu yolda teklifimizin isabetini üster- rini hatırıma getirerek söyliyeyim: | Tahayyül ediniz ki - müteaddit t sahibi bir adam var. Gün- | düzleri cn mazbut bir büviyetin | iladesidir ve büyük işler görmek- tedir. Fakat, geceleri demdeğiği ti ündüzki hüviyetinin t tersi bir (sairj filmenâm) dır. Bu, müteaddit şahsiyet hastası gece kalkıyor, — tasavvurundaki plâna göre hareket ediyor, gi yer, bir cinayet yapıyor. Tesadüf onu kurtarıyor, yakalanmadan ©- vine, yalağına dönüyor, ertesi sa- M h ıbı, gİnayetini bilmez, rada tatlı bir gezinti günü geçirt- mek ve bem de cemiyetlere vari- dat temin etmek üzere cumartesi veya pazar günleri Yalovaya, Kam ramürsele hususi vapurlarla te « mezzühler tertip edikmesi düşünül- mektedir. Şirketihayriye İdaresi Esnaf Ce- miyetlerinin bu güzel teşebbüsü- ne ucuz vapur kiralamak süretile y.ıııım ederse tenezzühle yıı'nu. caktır. DOKTOR DİYOR Kİ BOĞAZ . Çoğumuz ekseriya — boğazımızı veyahut — uğradıkları ikların avakıbi, yahut ta uğra. dıkları herhangi bir ârıza dola- tora haber veriniz. “Difteri olabi- diz, En küçük hava değişiklikle- rinde anjin, Tarenjit, seş kısılma- &1 gibi hoşa gitmiyen şeyler ârız olabilir.. ı.ıı andaki hüviyeytine dünebil- Bıı)l: bir vak'anın hayatın ye gn yağın verdiği örnek çeşitleri içinde olmıyacağı nasıl temin e- dilebilir?. Yine tasavvur edin ki bir a zekâsını idare etmek isteyişin: bütün azmine rağmen birisini öl- dürmek kararındadır. İstemiye is- | temiye bu cinayeti yapmağa mec- bur oluyor. Yakalanmak korkusu, vicdan azabı, cinayeti gönül ar- zusile yapmamak zoru içinde yap- tığı bu cinayeti büyük bir tehey- yüç görülüyor ve birdenbire bir dimağ ihtilâli onun bu işi başaran beyin hücrelerini söndürüyor, Bu adam üzerinde ne kadar 1s- rar, etseniz cinayeli -kendisinin yaptığımı ona söyletemezsiniz. — | Hakikaten bilmez, farkında de- gildir, Kendisi yapmamış sanır, Daha böyle birçok çeşitler, çok örnekler göstermek mümkün- dür, Şimdi, nereden ve nasıl hi böerimn Hlellr Bi MAHKEMELERDE: “Satıver ânesini hazreti defterdarın,, “Sen de mi hâlâ esiri zülfüyar ol- maktasın..,, “Uslan ey dil uslan | artık ihtiyar =E Yazan: HÜSEYİN BEHÇET â_': Biri altmışa yakın, öbürü kırk elli arasında görünüyardu. İkisi- nin de nüktedan, ik de hoş- sohbet atlamlar o!dııı' hallerin- den, duruşlarından, gülüşlerinden konuşuşlarından gün w.ı aşikâr. dı, Karşılaşınca, daha az yaşlısı, ak saçlı ve ak bıyıklı olanına: — Vay hocam, üstadım efen - dim.. Öpeyim! dedi. Öbürü gevrek gevrek gülerek: —— EBtme hafız, etme.. dedi. Ben papaz mıyım ki elimi öpesin? — Ağabeyciğim, bilirsin ben se- ni pek severim. İki şenedir, dağ başlarında. kırlarda, bayırlarda sürtmekten imanım gevredi. İn- san yüzüne hasret kaldım. — Ne oldu Hafız? Korucu mu | oldun? — Yok canım.. Bir yol mütcah. hidinin yanında çalışıyordum. O bayır senin, bu dağbaşı benim, yazın bir türlü, kışın bir türlü.. — Amma, o ne şeydir hat, Şim- di ben, bu yaşımda, bu halimde, öyle bir hayata can atarım, Ra - iyane hâyata bayılırım. — Bizimki râaiyane değil, ba- giyane hayattı. Aman, Allah bir daha göstermesin! — Hafız; nasıl, akşamları çeki. yör musun? — Altı aydan fazladır ağabey- ciğim, rakıya veda... — Neden? — İhtiyarlıyoruz. artık,, Eskisı gibi rakı kaldıramıyorum. Midem karaciğerim.. — Tevbe-mi ettin? — Yoook! Tevbe etmedim am- mü; içmiyorum. — Akşamları bira | içiyorum. — Ben de bu akşam seni rakıya davet edecektim. — Davetin can başüstüne.. Ge- Jirim... Sen hâlâ içiyor musun a. Bebey? — İçmez olur muyum. Evelâllah, her akşam bir doksan altılığı kı- vırıyorum. — Ne? — Bir doksan altılık.. - Şimdi onlar da yüz altı oldu ya!.. — Çoktur be ağabey.. Yazık de- ğil mi canına?.. «Sen de mi hâlâ esiri züljüyar olmaktasın. « «Uslan ey dil, uslan artık ihtiyar | olmaktası vn..> Diye bir şarkı vardı hani eski- den.. Sen onu bilmez misin? — Bilmez olur. muyum? Onu bilirim amma, bir şarkı daha var. dı. Sen onu bilir misin? — Hangisi? <— İhtiyar olsam da gönlüm tazedir.> _uıhnıhuhmy'muem miş ıııı-ılııdıl biri değildir. Onun için kendisinin tıbbıadli- ye gönderilmesini herşeyden önce ilmi ve hukuki bir zaruretin icabı telâkki ediyoruz. Epeydir susan ve âdeta hakkın- da biç ummadığı hükümleri alık- laşa alıklaşa dinliyen Vedat yine birden parladı: — Hükimler anlamıyorum bu adamlar ne demek istiyorlar?, Bu çinayet gömleğini mutlaka sırtı- ma geçirmek için büyük — bir gayret içindedirler. Mütcaddit şahsiyetlen — bahse- diyorlar. Sairi - filmenâmlıktan demvuruyorlar. Dimağ hücreleri- nin sönmesini, değişmesini, hah- zasının kaybolmasını - ileri sürü-. yorlar. Bunlara neden lüzum gö- rülüyer?. Ve. bu sözlerin hedefi ne oluyor?. Bana şu sapsağlam aklımı asıl bu sözlerile burada kaybettirecekler. Ben bir einayet işlemiş değilim ki, bunu inkâr ve- ya herhangi akli bir züf ile sakla- Mak , venrimtak yoluna gideyim. olmaktasın ,, üstünde.. Vallahi bir zerre işsin.. Neş'e o neş'e, si- ma o sima. — Dinçlik © dinçlik. Tahtâya vurayım.. Nazar değme- sin, kırk bir kere maşallah... (Ko- ridordaki pencerelerden — birini yına iki üç defa vurdu.) ya... Bizim eski toprak.. | — Bvet amma ağebey.. İnsan âhir | ömründe çeker, Bak benim ne dem kaldı, ne de ciğerim... di bana, rakının katresi zehir - miş. Vallahi ağebey, korkarım ki sonra çekersin... — Satıver ânesini hazreti def- terdarın!» İçmeden yirmi sene ya- | şayacağıma, içerek, zevkimde Sa- famda beş sene yaşamağa razı - yım... Ben senin gibi olsaydım, on. beş senedir ne mide kalırdı, ne karaciğer! Şimdi, uzun lâfın kısası, senin işin var mı? — Yook! — Öyleyse bekle biraz.. Şu mah- kemeye girip çıkayım, Glder şu. rada bir kahvede birer — nargile içeriz.. Biraz daha — vakit geçer.. Ondan sonra, şöyle seninle Vezir bahçesine kadar uzanırız.. Birkaç kadeh afıştırır, eskiden yeniden konuşuruz. Olmaz mı? — Olmasına olur ya.. Ben rakı içmiyorum. — Hay ziftin pekini iç diyece- iğim şimdi. Ne zıkkım içersen iç. İslersen bira İç. İstersen limo- nata, ahududu şerbeti iç. Keyfin isterse Karakulak suyu.. Maksat | sohbet.. | — Hay hay ağabeyciğim.. Ben bira içerim, sen rakı içersin... İ- şin çok sürer mi burada? — Yoak canım.. girip dört kelime şahitlik edeceğim, çıkacağım.. Za- zen sıra da bana geliyor galiba, Şahidin biri girdi... Sen şurada 0- tur.. Bir sigara içinciye kadar ben | gelirim. Biraz sonra mahkemeye girip | çıktı.. | — Haydi bakalım, gidiyor mu- | yuz? dedi, — Haydi gidelim ya! Ne bekli- | yeceğiz? Ağabeyciğim.. Bu gece | senin şerefine perhizi bozacağım.. | No olur? Zehir olsa, bir defası bir Bd Ben de Takı içece - | Kü ıç ya... Rakıdan kime ıen.ı.x? gelmiş ki? lquwsuıx bildikten son. ra, insana anasının ak sülü gibi helâldir, Hele benim gibi, bir dok- san altılığı yarım kilo pirzola, ya- rım kilo Siliyri yoğurdu, yarım kilo ekmek, iki tane de koç yu - murtasile içersen, mübarek iştiha ilâcıdız, bıılı uıuın. çok sevdiğim 19 yıl; kalbimde ve beynimde bu sevginin yangınını duyduğum bir | kadındı. Ona kıymak, onu öldür. mek benim işim olamazdı ve ol- | mamışlı. Eğer bu cinayeti — ben yapmış olsaydım — mutlaka — ve mutlaka polise kendim teslim o- | lur, onu ben öldürdüm.. derdim, | Seciyemdeki tokluk ve dürüstlük bunu yaptırabileceği gibi dünyada | hiçbir şeyden de korkusu olan dam değilim. Ölüm ile yaşamı rasında milimetreden daha az me- safe kaldığı anlarda bile ürkmi- yen, sendelemiyen birisi için hap- sin, hattâ idamın bile hükmü mü olur?, Ben, ölümü o kadar kanıksamış, onunlâ o kadar yüzgöz olmuş bi- risiyim ki bana ölüm dedikleri va- kit gülerim ve onun — karşısında bazan vahşi, bazan küstah, olur sı- rıtırım. Hele hapse girmek için ya- Tan söylemeğe hiç tenezzül eşmem.. Ölmek, böyle bir aşağılıktan daha ı;ıııx. benim için. — —— | ——— ——i | Ne Diyorlar? | Büzünkü baş yazısında Gi | isini açık görüyoruz: İngiltereyi her Başmuharrirler İKDAM B. Abidin Daver «Giril muharebe- lerinde hayacılığın — emmiyolir — simli yapı- dan Alman taarruzumun bu harple ha- Yacılığın oynadığı ve daha da — oym yacağı büyük rolü bir kerre daha te- barür ettirdiğini süylüyerek: <Hava ordusunun büyük — ehemmi- yetini kavrıyan İngilizlerle Amerika- İlar da dört elle bu kerkunç silina da, tsurruza geç- tikleri zaman, hıxhl hava küvvetle- Finin ünüit edi yika, y üstünlüğü le — kazanacuklarını ir, Onun içindir ki Ame- da 36,000 tayyare yapımak ü- €. Almanya da, bu- ti için, Amerika ve İngiliz sa> | mayli, hava üstünlüğünü temin den evvel, harbi bizirmiye çalışmak- Muhakkak olum bür şey vürsa o da, K zaferin süngünlerin ucundan fayyarelerin pervanâsine takıldığıdır. demektedir. CUMHURİYET | B. Yunus Nadi «Akdenizin Garbin- | da ve Şarkındar islmii buzünkü baş | yazsında Balkanlar seferinin nihayel bulmasından senra bir aralık mihver faaliyetinin Garbi Akdenize tevecetih #decek gibi göründüğünü, fakat Lom- draya göre İspanyanın yeni dünya harbine karışmayı kendisi için — çok tekdikeli Duktağunu - söylemekle — ve bilâhare: «Buna O mukabil Şarki — Akdenizde | hürp aleşinin & v yanıp tulüş- tuğunu görüyoruz. Akdeniz — ortasın- daki Giritte yangın var, Muırın Gürp çölünde ve Şimali “Afrikada eteş de- vam ediyör. Bülün Orla Şark sarsın- & içindedir. Hâdiseler ilerledikçe vaziyeti duha soğukkanlılıkla — mişahedeye mukte- dir oluyoruz: Hulâsumı ne vakit, mere- de ve nasil bitecoği belli olmiyan har- bin alelidle surada ve burada devam eylemekte olduğundan. ibarettir. Bu kanlı oyunda iki farafın strale- faralta takip eden Almanya, Alman- yüyı her tarafa sürükliyerek Ame- rikan yardumının kemaliyle tahakku- ku için zaman kaza, Her yeni hödisede ganki yeni — başladığı hissi geliyor, Halbuki harp başlayalı iki yül oldu. Demek ki bütün muazzam ve deci va- kılara rağmen katolunan mesafe he- müz az, katolunacak — merhaleler — ise Görmek için ayağımızı denk rak beklemesini bilelim. demekte- dir, beslemesidir. Öyle olmasaydı, münu- kuşa neticeande halkcın tereddüde dü- #eceğinden Ürkstydi böyle — münaka- galara seyirci kalmanın mes'uliyetini göze alamazdı. Demek ki, Bir memleketlteki — bütün — fikirler, umuml bir kalıba, tam tamamına uy- Bgun diye gösterilirse inanamayız. Böyle bir şeyin hakiki hayatta yeri ve İm- igâni yoktur.> demektedir. durdu. Geniş bir neles aldı. Sonra birden içini boşaltan bir solukla devam etti: & — Hâkimler, Tabibiadliye git- mek teklifini bir defa daha ve son olarak reddediyorum, Ne ben deliyim... ne bu teklifi yapanlar akıllıdırlar. Vedadın arkasından vekili Mu- valler de: — Müekkilim avukata ihtiyaç bırakmıyacak kadar güzel, mantıki ve hukuki konuşuyor. Teklifimiz müşterektir. Tubbı adliye gönderilme isteğini şiddetle reddediyoruz. Dedi. Prefesör Cemil ve., avu- kat Şekip tekrar söz almak, cevap vermek istediler; fakat hâkim: — Tıbbıadliye gönderilme üze- rinde kararımızı vereceğiz, diye onlara söz vermedi. Beş on dakika sonra, bir kürsü- başı müzakeresinden sonra — hâ- köm kararı bildirdi: — Suçlunun tıbbadliye gönde- eei n İstanbnlun 7 tepesi vo manzarası Süleymaniye — sırtlarının imar plânı yapılmış; bu mev- zu ortaya her atılışında, gö- zümün önüne, Ünivesite bi- nasının arkasındaki yeni ya- * pılan «Ensaç Enstitüsü» — bi- nası gelir. varında göze bir çöp gibi tan, kocaman bir bina vardır. İşte, orası, Üniversite kuru- lurken inşa edilen bir enstitü- dür. Hâdise, eski değil, yeni- dir. Yani, 3 — 5 senelik bir mesele, İnsan, kendi kendine dü- şünüyor: Aacaba, bu bina kurulurken, Süleymaniye ve civarının imarı dahi henüz li'qiınâlınüyov muydu?. Bir gelecek, ve muhakkak lu, © bina, yıkılacak, oradan, © çirkinlik kalkacak, Süley- maniye camii, Üniversite bi- Hası, Beyazıt Kulesi meyda- na çıkacaktır. Yeni yapılan imar plânı- na göre, Süleymaniye sırtla- rında, bahçeli, münferit, gü- zel ve şık evler vücude geti- rilmesi kararlaşmıştır. Bu ka- rar çok yerindedir. Ve Süley- maniye sırtları, bu takdirde, bir kat daha güzelleşecektir. Süleymaniye, — İstanbulun €n yüksek tepelerinden biri- dir. Havası güzeldir. Manza- rası hoştur. İstanbulun yedi tepe üzeri- ne bina edildiği ötedenberi halk arasında söylenir, du- rur; bu yedi tepe şunlardır: Çamlıca, Yuşa, Süleymani« ye, Fatih, Sultan Selim, Edir« mkıııı. Eyüp Gümüşsuyu te- Ka Topkapı, Ramiz, Hacıos- man Bayırı, Kandilli, Hür- ı'ıydliıınl-ıdıvınıdık- | uıbılıın tepeleri ııyılıh_, si, Büyük Çamlıca tepesidir. Büyük Çamlıca Tepesinden İstanbulun ve bilhassa Boğa- zın görünüşü çok fevkalâde- dir. Bu tepeden, İstanbul u- fuklarını bir kere olsun sey- retmemiş kimse, güzel man- zara görmemiş, sayılır. R. rengi değiştirildi Sıhhat ve İçtimat Muavenet Ve. kâleti pembe renkli Devlet kinin. lerini ahvali hazıra dolayısile be- yaz renkte satışa çıkarmağı karar- Taştırmıştır. Piyasaya çıkarılan bu kininlerin kilosu 63 lira 75 kuruşa ve 4 gram- lik tabletler de perakende olarak 27,5 kuruşa satılacaktır. Bırımııınnipm ] Değiştirilmesi lâ- | zım bir tramvay tevakkuf mahalli Okuyucularımızdan B Taksin Hisramdan aldığımaz bir. mektup- a şöyle denmektedir: ne gitmek için ters yüz etmek- tedirler. Ekseri zarmanlarda da kavsi beyhude yere geçmemek için bir.çak . yolculür " dönemeçe gelince kakdırımın. ürerine atla- maktadırlar. Bu ise mahaırlu ol- düğü gibi tramvaylar kavai — dö- nerxm Sirkeci veya mukabili daresinin bu durüği daha uygun bir yere nakleünes| ber cihetlen eidden münasip ve yerinde —olu- gaktıra —. — v

Bu sayıdan diğer sayfalar: