27 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

27 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DA HARBİNİN A OT Nüfuz tesiş etmek is- Sİh Giridin hiçbir zaman Milmediğini tarih göster- tilçin muhtelif devirlerde p kan dökülmesi de bun- h eskidenberi asıl yer- 4 davasında bulunan bir KUĞ vardı. Fakat pek es- itla adaya etraftan bir #olmuştur. Hep bu a- G âmilin de şu olduğunu tiyor: Nüfuz tesisi etmek. Ç Penikelilerin adaya ya- B a böyle, Masallara göre bep T kahraman Giride mu- bir takım canavarlar- BK Vt kurtarmak için orsya KA t ondan sonra Girit a- Fenikeliler için bugün- bir deniz üssü olmuş- di Giritten başlıyarak şı- ikanın ve şimdiki İspan- ine teçavüz etmek İkeliler için işten sayıl- e her yer gibi kâh par- Sönük devirleri var, Fa- dizde siyasi, askeri 've 1 olanlar için tan hatırdan çıkmamış. devrinde de böyle ol- dlar fütuhat siyaseti- M 3lmaz Giride hâkim ol- firmişler, bunda da zor- lerdir. Girit ahalisi l birbirinin aleyhinde imiş. tefrikalardan istifade n Romalılar için Girit- Yekdiğerini çekiştirme- ettikleri kâr az bü- Büfuz sah T deyrinde, ondan son- Zamanında Girldin ta- “Yük vekayl azaldıkça he Yalnız - Hariştiyanlığı y Hiyeti var, Fakat İslâm hieretin birinci asrı- da islâm donanmas mağa başlamış, ondan ve Abbasilerin adaya karşı muhtelif devam etmiştir. Me'- üde ada müslümanla: fethedilmiş oluyordu. e Haret edilmiş olan i- » yine kendini gösteri- Hşek asra yakın bir zaman by “ösinde bulunan ada A- Akdenizdeki adaları ve bi erin mühim yerlerini için birbirini takip lerinde bir üs ol- KOAdan sonra Giridin muh- pöleri çıkmıştır. - Hattâ ülisalip seferlerinde Gi- ele sahip değişt.reiği, ediklilere geçtiği ğ İ dedikliler bu güzel ada- Mazası öyle kolay olamı- Ü Hiliyorlardı. Onun için muhacir getirterek er, adanın © zamanın üşdöre müdafaası için ne Mak kabilse almışlardır. İi ' YOk emek ve para sar- Söylemeğe lüzum yok. tparatorluğunun ta- din ne kadar Cüğu ise malüm. Giridin e #ürmüştür. Sultan İb- tumda küvvetli bir K l&nk Giritte Hınym t Ü ROMAN: 13 ['5* " prolesör Cemil — ve fibin yüzlerini ne ka- duysu Müzüffer — ve inde de o kadar İ yaptı. İt dikten sonra pro- tekrar söz aldı n tıbbıadliye biğimizi reddettiniz. Hâ- Tükmünü itaatle karşı- yine bu hakkımı- futulmasını rica edi- etti; bütün evsafile bir ca- 4 arzetmiştik, Kendisi Güzel, fakat - tarihi kanlı vakayi ile dolu olan bu ada, birdenbire dün- yayı kendisiyle meşgul etmeyi de bilir.. 57 günlük muhasaradan sonra det- hetmeğe muvaffak olmuştur, Lâ- kin Kandiyenin fethi ancak 12 se- ne eonra müyesser olmuştur. Ve- nedikiğlerin mukavemeti bundan da anlaşılıyor. Bu mukavemet hiç unutulur gibi olmamıştır. Tabil sürette askeri bir liman olan Su- da ile birkaç mühim iskelenin zap- ti Ise daha uzamıştır. Ondan sonra Giritten artık bah- sedilmez oluyor. Aradan geçen za- man az olmamakla beraber gü- nün birinde Yunanistanın istik- lâline yol açmış olan büyük isyan çıktığı vakit Giritliler de ayak- lanmışlardır. Girit hiristiyanları- nın da isyan edişi o zaman Babı- âliyi çok uğraştırmış, isyan bas- tırılmış, fakat senelerce sonra tek- rar başgöslererek müzmin bir hal almıştır. Girit hıristiyanlarının o , zamanki davas hep Yunanisltana iltihak etmekti. Bunun için ha- riçten ne kadar teşvik gördükleri Babiâlinin başındak; ga- ba artıyor, Giridin gitgide lâfzımurat hale giren idaresi ar- tık büsbütün yabancıların cline geçiyordu. Eğer geçmiş senelerin bu safhaları tekrar gözönüne ge- tirilse mazinin ne kadar acı gün- leri olduğu balırlanır. Hulâsa Gi- ridin çok acı vekayie sahne oldu- ğu bir kere daha söylense gerek. Vakit vakit kendini unutturur gi- bi olan güzel, fakat mukadderatı hep kanlı vukuatla dolu olan bu | ada birdenbire dünyayı kendisile h meşgül etmeği de bilir. Şimdi de olduğu gibi. HALK ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, 'M , ü ler ve müşküller KAYIP KARDEŞİNİ ARIYOR En son vazifesi Edirne Vilâyeti En- gümen kaleminde kâlip olan kardeşim Nizamettin Gültandan 3 yıldır haber alamadığımdan mecak ve cadişe için- de bulunuyorum, Bilen hayır sahiple- rinin tütfen Son Telgraf Gazetesi Ney” eti Tertibiyesinde B. Sabahattine ma- Jümat vermelerini rica ederim, lı arıyan genç kız Lise 1 inci sınıfından terk! tahsil et- tim, Ailevi vaziyetim dolayısile az bir üeretle berhangi ticari veya resmi bir dalrede ktibelik yapmak üzene bir iş anyorum. Seri daktilo yazarım, Arnı edetlerin Son Telgrafta N, rü- muzuna müracaatlarını rica ederim. Lise 11 ekadar okumuş genç bir kız iş arıyor Malt vaziyetimin tmkânsızlığı — do- dayısiyle ancak ilse 11 inci sınıfına ka- dar okuyabilmiş, ifade ve yazımı düz- gün ön yedi yağında imülevazi bir alle Kızıyım. Herm şimdiye kadar bana şefkat ve ihtimamla bakarı aileme yük olmamak ve hem de istikbalimi kendim — hazır- damak emeliyle tiecarethane, yazıhane gibi müoeseselerde bir işe girerek bü- tün dikkat ve güyelerimi kadece vuzi- fgme bağlamak istiyorum. Tek başımda) hayat yolunda atlığım bu ilk adımda yanlarında iş Vermek - süretiyle beni taşci edecek olan muhterem vazife sa- Hüplerinin tütfen Son Telgraf Gazetesi Halk Sütununda Meraya yazmalarını bürmetle rica ederlm. Cinayet Davası — Yazan: ETEM İZZET BENİCE hu suçu hazırlatarak, bilerek yap- tığı meticesine vasıl olmuştur. Bunu burada izah ve isbat ede- cek şahitlerimiz de vardır. Bu şa- hitlerin getirilmesini istiyorum, Profesör Cemil, sözünü bura- da kestikten sonra, yahitlerin ad- Tarını yazdırdı: — Ferdi. Şükriyenin bedbaht ko- casi, Ayşe. Şükriyenin oda hizmet- Matmazel Viktorya, Mürebbiye. Elizabet. Sofracı. | | | | Belediye, et narhını geçen- erde indirdi. Kıvırcık ve dağ- lıç 65 kuruşa, karaman 60 ku- ruşa satılacak, Ötedenberi 1 ucuz, Iılıa:, bi- raz fena et satan kasaplar, bBu narha uydular. Onlar, za- ten, ucuz et satmakla marul idiler, Fakat, iyi et almak, a- ğız tadiyle et yemek istediği: niz zaman, bu narh üzerin- den et satın almanıza imkân yoktur. İyi eti, 65 değil, ancak, 75 ve hattâ 80 kuruştan alabili- yorsunüz. | Kasaplar: «— Narh üzerinden idare | etmez, Bbiz de pahalı alıyo- | ruz. İsterseniz ucuza da ve- relim. Fakat, siz o eti yiye- mezsiniz.» diyorlar. Mesele rada: Konan narhın hakikaten kabiliyeti tatbikiyesi yok mudur?. Yok- sa, neden konmuştar?. Eğer, hesaplar iyi yapılmış, narh öyle konmuş ise, pahalı satış yapmalarına ne- den meydan veriliyor?. BÜRHAN CEVAT Üniversite Profe- sörleri Diyarıba- kıra gidiyorlar 31 mayısta Diyarbakırda açıla. cak Üniversito haftasına — iştirak edecek profesörler bugün şehri - mizden hareket edeceklerdir. Haftayı Rektör Cemil Bilsel bir nutukla açacaktır. Diyarbakırda bir Üniversite neşriyat sergisi de açılacaktır. Tren altında kalan Mustafa öldü 10 gün kadar evvel Çatalcada tren altında kalan grdöfren Mus- lafş dün Cenrahpaşa hastanesinde ölmüştür. Mustafanın iki ayağı ke. gilmiştir. y . DOKTOR ÇİDİYOR Kİ | Gerçi yaza girdik âmma, dik- kat ederşeniz, çoğumuzun — kıya- fetinde lam yaza girmiş insan- ların hsli yoktur. Bunun da e- bebi İstahbulun karatsız hâvası- a kimsenin güvenmemesidi: Bazı gençler bu mevsim karar- sızlığına aldırış etmezler ve onlar Kiyinişlecinde —yazı duba — çabuk Ketirmek isterler, Hakları da var. Çünkü ihtiyarları bile gençlelen Ük alk havalâr gençlere ne yapmaz? Yalnız gu var ki yaşı olgunlağı müş ve geçimiş olanlar, bir mev- simden diğer mevsime — geçerken, bi intikal — devresindeki — ittirat. gazlıktara karşı dalma ihtiyaflı 0- lurlar. Birdenbire kiğ kayafetin- den yaz kiyâfetine — geçmemeli Çünkü anl hava değişiklikleri ih-, fıiyatdızları bazün çok fena yükü- hyabilir, Nasil kışın — sinemadan, tiyatrodan, kahveden, Hulâsa gı cak bir yerden dığarıya çıkurken, tedbirli çıkıyorsak, tıpki bunu tendine alarak, kıştan yaza girer- ken, ayni surcile tedbirli olmalı- yız. tır. Fakat, enönce buaların geti- | rilmesini ve dinlenilmesini işt- | yorüz, Dedi. Hâkim müddelumumiye ! gordu: — Bir diyeceğiniz var mı? Müddeiumumi: — Hayır.. Şahitlerin getirilme- sini islerim. Diye talebe iştirak etti ve hâ- kim suçluya da: — Sizin bir diyeceğiniz var mı? Dedi, Vedat: — Hayır. Cevabını verdi. Avukatır — Diyeyeeklerimiz olacak, fa- kat sırası gelince, Diyerek ilâve etti: — Söyliyeceklerimiz, istiyecek- Tetimiz, getirteceklerimiz, baklı rında karar ve adaletinizi dil ceklerimiz çoktur. Ancak bugün ve bu celsede değil. Bundan sonra hâkim: — Mahkemeyi şahitlerin nll- rilmesi ve dinlenmesi içn 15 tem- müura lıımluuııı. Suat Hişımiş |r5 MAHKEMELERDE : ( Başmuharrirler “Kız de yıya, oglan | halaya çe.cerm A “Ne doğru laf.. Her huyu ben.. San- ki babasının değil benim kızım..,, F Yam Küami çeT — Orta yaşlı bir adamla genç bir | kız merdivenleri tızmanıyorlardı. Adam, — Kızım, diyordu; sen benim dediklerimi dinle... Benim söy - lediklerimi aynen söyliyeceksin. anlıyar musun? Ve kulağına anlıyamadığım bir | şeyler fısildayordu. Üst kata Çıktılar.. Adam, nefes nefödeydi. Koridordaki kanepe - lerden birine: — Ooooh! diye oturdu. Hâlâ an. İalıyordu: 3 — Anlıyorsun Öyle kendi bildiğine, enine boyuna, rastgele konuşursan mahküm — olursun.. Senin — yapacağın, onu mahküm etlirmek, kendin beraet etmek... Anladın mı? Genç kız, biraz Tükâyt, söylesen- lere fazla ehemmiyet vermez gibi . düdağımı kıvırıp amp- zunu silkerek biraz ileriye doğru yürüdü. Orta yaşlı adam, kanepede, yor. | gunlüğünü dinlendiriyondu. Kır saçlı, gözlüklü bir adam yaklaştı.. Görlerini büzerek, ona baktı. — Cemll.. Sen değil misin? di. ye sordu. — Benim.. — Tanıyamdaın mı? İhtiyralıyor musun? Gözlerin mi | görmüyor?. l — Gözlerim gönmüyor, yat Mi yop olmuşum.. Gözlüklerin far - kında değil misin? — Farkındayım ya., Hani neden oldu diyecektim. — Neden olacak?, Okumadan... — Allah aliyet vyersin, zararı el öi aei — Zararı yak değil, zararı Çok ya, Neyse...'E, nasılsın bakalım Cemilciğim.. Şaka maka, kaç se. nedir birbirimizi gönmedik? he. men, yedi sekiz sene oluyor, de - ğil mi? — E, vasdır, ya.., ' — Buralanda ne işin var senin?, — Bırak, Allah müstehakkını versin,. Yeğenim var, İclâl... Dün sokakta gidenken züppenin biri musallat olmuş. Hişt demiş git - memiş, hişt demiş gitmemiş.. Tür. Tü türlü lâflar.. Kız da dayanama. mış, elindeki şomsiyeyi kaldırınca kafasına yerleştirmiş. | — Aşkolsun! — Aşkolsun, ya. Ben de öyle dedim, Çok iyi yapmış. Efendim, kız asabidir. Tıpkı benim gibi.. | Birçok huyları öa bana benzer ya.. Kız dayıya, oğlan halaya çeker . miş... Ne doğru lâf... Her huyu tp- kı ben.. Sanki, babasının değil de henim kızım.. Çok iyi yapmış. Bil- meze kendini bildirmek, öksüze kaftan giydirmek kadar sevaptır, Yalnız, öyle fena vurmuş ki, şem. siye kırılmış, poğlanın kafasındarn da, pekmezler süzülmüş. — Şimdi ne oluyor? — Ne olarak? Çocuğu sarkın . Salonu birden kaplıyan uğultu- lar arasında birinci celse böylece bitiyordu. İKİNCİ CELSE İstanbul en sıcak günlerin- den biriydi. Mahkeme salonu ge- çen seferkinden daha — doluydu. Hem bu sefer dinleyiciler arasın- da çok kadın vardı; şık, lüks, cici- K bicili kadınlar.. Hâkimlerde, tarafeynin teşek. külünde geçen celseye nazaran hiçbir değişiklik de yoktu. Mahkeme açılır açılmaz müba- şir: — Ferdi. Ferdi!. Diye koriderları çınlatan — bir sesle haykırdı. Bir ara bütün baş- lar mahkeme kapısına döndü: Va- nik, buğday benizli, ince, ipince damlı, yatkın, gür ve bel saçlı, dü, karakaşlı, tiğ gibi otuz oluz iki yaşlarında bir genç adam hâkimlere dağru ilerliyordu.. Sa- lonu dolduran bütün — kadınların gözleri onun üstündeyd. Ka yerkıl BÜMCA tılıktarı, bizim kızı da döğmekten muhakeme ediyorlar. kız, orta yaşlı adama doğ- di, şurada güzel bir Bön onu dinliyeyim de, çağırırlarsa sen bana haber verir- sin. — Olmâz, olmaz kızım, Şimdi çağırırlar. ya da bekle... Genç kız, bu sözleri memnuni. yetsizlik ifade eden bir mimikle, asık bir suratla karşıladı. Fakat, dayısının dediği gibi kanepeye o- turdu. Örta yaşlı adam, gözlüklü âr * kadaşına: — Bak, dedi. Züppe bu... Görü. terdiği tarafa baktı. Başı beyaz, sarik gibi bir sargı ile sarılı bir genç geliyordu. Başı sarılı genç mahkemelerin kapılarındaki levhaları, listeleri tetkik ediyor, bir taraftan da, e- lindeki celpnameye bakıyordu. Ni- hayet, mhakemelerden birinin ka. pisi önünde dürdü.. — Beklemeğe başladı. Biraz sonra, mahkemenin kapısı önüne bir mübaşir çıktı. — İclâl. Ruhi! diye seslendi, Genç kızla beraber gelen ortü yaşlı adam: — Haydi kızım, dedi, Dediğim [!bl Benim söylediklerimi söy. Kıpmın önündeki başı sarılı de- lTikanlı mahkeme salonuna süzül- dü., Genç kiz da yürüdü, — salona İkisi de MHıı davacı idiler. Bvvelâ genç kız davasını anlattı: * Poşime takılıp söz atmağa başladı. Yüz vermedim. Sarkın - tılığa devametti.. Çok fena sözler| da henüz kat'i hüküm verecek zaman söyledi. Knğdum. gitmedi. En so, — Ne yapıyorsun? Seni teslim ederim şimdi! dedim. Polis lâfırı duyunca, kaçmak için acele acele yürüdü.. Ayağı bir taşa ta- kıldi.. Düştü. Başt yarıldı. Hâkim sordu: — Siz bunuü kafasına şemsiye ile vurmadınız mı? — Hayır efendim.. Vurmadım. Raporda kafasına sertçe bir cisimle vurularak yaralandığı bil- diriliyor. Sonra sizin şemsiyeniz de kırılmış. Bakm, bu şemsiye si. zin şemsiyeniz değil mi? — Evat. Şemsiye benim amma, hasıl kırıldığınt bilmiyorum, — Peki oturun! Delikanlı kalktı.. Kısaca: — Efendim:. Ben yoldü yürür. ken, yamımdan geçen bir adam, bu hâmıma söz attı, hızlı hızlı yüz| kadaşı Küzim dün şakalaşırlarken | | südü! Hanım döndüğü zamâan önu| Klzım elindeki bıçağı Mehmedin görmedi. Yanında beni gördü. Ben Haydi gel otur şura. | P yannamesir — başlıklı başmakalesinde Söz attım zannetti. Şemsiyeyi kal- | (Devamı 6 eet sahifede) | rahpaşa hastanesine kaldırılmıştır sorgusuna başladı: — Adiniz? — Ferdi. — Babanızın adı?, — Celâl, — Evli misiniz?, — Çocuğunuz var mı?, —Mayır. Gürin üvey kızımdır. — Kaç yaşındasınız? K — Ne iş yapıyorsunuz? — Ticaret.. — Burada soracaklarıma doğru söyliyeceğinize namusunuz üze- rTine yemin eder misiniz? — Ederim, Hükim sorguyu bitirdikten son- ra, profesör Cemil söz istedi ve hattâ hâkimin söz vermesini bek- | *dilmiş midir?. lemeden konuştu: — Dinliyeceğiniz şahit hakkın- da söyliy yeceğim.. Cemil cümlesini bitirmeden hâ- ı.ıçııı hüdise yeçti mi? kim: Evet, fakat, karımı öldürdü- | dedir. K H tüş Ve Ne Biyorlar? İKDAM Abidin Düyer elagillz donanması- man ağir vazllesiz başlığile yazdığı ba- | günkü başmakalesinde ezcümle — şöy- le diyor: toenland açıklarında Hood'u 4 olan, Alman Tilosu, şimidi yo HUmanına kaçmaktadır. Zay SI dönmüye muvaflak olsa dahi, İn- Egilizler için Almanlara nisbetle daha ağır akyiatla bümiş olan Skagerrak muharebesinden sonra olduğu Şgibi, de- |- hize yine İngilz donanması — hâğim ktır. Bu münasebetle — Hood'ün anin en büyük zırhlesi olmakla beraber, en kuvvetli harp gemisi öl- | madığını ve Almanların yeni - Bis- | murk zırtilasi ile başbaşa muhavebede Almıtnin daha üstün - olduğunu da kaydedelim. Harp tülilnin Hereye yâr olma- dıği devir, üK bitmemiştir. Bu devrin en az 1042 baharınu kadar ve slkhlanmazını biirdikten sonra Ame- zikağın Düİ yardunu başlayıncıya ka- dam devam edeceği anlaşılıyor. «Talti hürp> güler yüz gösterineğiye kudar, İngilterenin dayanmığı ve telihsizlik- nmesi lârim gelmektedir.> CUMHURİYET . Yunuk Nadi «Topykün harpa — baş- fıklı buçünkü makalesinde şöyle d> ve imhâa eden bumbalar tarihe, beşeri visdana hesap vermek buriyelindedirler, - Bu târlü hareket- lerle belki baz. yerlerde çabuk netice alnabilir. t Şüphesiz ayni za- manda harp slabildiğine uzatılır ve bu tahrip ve imha - behemehal misline Mkabele azmini, önüne geçilemiye- €k bir ihtiraş ateşi halinde milletlerin kalblerinde yakar.> YENİ SABAH Müseyin Cabil Yalçın «Dükkale şa- yan bir vak'ar başlığını taşıyan — bu- günkü baş yazısında şöyle demekle- dir; «İşle size zenginler. Bunların — ga- yesi sadece apartımanlarından, — tah- vilâtlarından —muntazam irat ve falz almaya inhisar eder. Vatan müdafsa- Sı, harp tehlikesi — onların uykularını kaçırır. Memleketin uğrıyacağı tehli- keden dolüyı değil, kârlarına, sermâz yelerine gelebilecek teşevvüşlen — öo- Tayil İşle Avcupa bu türlü münevverler ve güzlde zümreler yüzünden yıkıldı. Bu çürük ve müteaffin güruh karşı- ginda, Giriş dağlarında vatan düşman: lariyle boğuşan Girilli kağlleri ve ca- miler ne müuhterem nsanlar'> TASVİRİEFKÂR #Cicil — boğuşması kal'i - safhasına giriyor mut> başlıklı buzünkü — baş- makülede şöyle denilmeledir. «Girit macerasının âkibeti hakkın- gelmemiştir. Bu adanın, bu. kadar Kayri tabil şartlaris Almanlar eline geçmesinin husule gejireceği maddi ve manevi sattesiri çok İyi takdir. eden İngilizlerin, son bir güyretle hâkimi- yeti ellerine alınaları için de daha bir kaç gün beklemek — icep eylemekle- dira VATAN Ahmet Benin Vakman «Çörçil'im be- diyor kiz *-Hir sene evvel vaziyet İngiltere çin bugünkünden kat kat lena idi, Biz © zaman İngilterenin - kalkınınasından ümldi kesmedik. Bugün Vöziyette muvakkat karar- | ftılar var diye esash kansaatlermizi za- afa uğramağa hiç bir sebep yoktur.r Tahtakalede Zülfikar hanında oturan Mehmet Kabil oğlu ile ar- | arkasına saplamış, ehemmiyetli surette yaralanan Mehmet Cer. profesör avukat sanki arslan ağ- zaından lokma kapiyormuş gibi (dı acele söylenmesine —devam * rırıı. çok muztarip bir hal- Bedbaht karısının ölümü İşendisini çok sarsmıştır. Dimağı perişan bir haldedir. İşlerini dai- ma en iyi düzene koymuş bir tüc- car olarak tanınmasına rağmen bu bâdisenin feci tesirile son günler. de bir iki işini de kaybetmiştir. O- mun için kendisi hakkında dikkat nazarınızı celbetmek isterim. Hâkim bu sözleri boşyere yapı- lan bir takdim ve izah gibi karşı- Tadığını ihsas eden bir hareketle — Şüikriye ile ıllıilıııı tescil şahide sorusumu yaptı. — Edilmiştir. Diyen bir hateket yaptı, fakat, | » _llın_ | Topluiğneye cevap Bir müddet evvel, bir yazı yazmış, Türk Dil Kurumu ta- rafından çıkarıları hir broşü- rün adındaki «aÖrtasar» ke- limesi üzerinde durarak, bu sözürk mânasını anlıyamadı- ğımı kaydetmiştim. Nazik, hoşsohbet ve kıy- metli meslekdaşımız Toplu- iğne, «Ulus» un «Yankılar» sütununda bu yazımıza ce- a vererek, bilhasa diyor g: «Bay R. Sabit anlamıyor, yahut anlamak istemiyor, di- ye, avant - proje — tâbirini Türkçede karşılıksız mı bı- rakacağız?.» Ben, evvelki yazımda da işaret ettiğim gibi, bilmemek — ayıp değil, sorup öğrenme- mek ayıp fehvasınca, o gün bugündür, bu Öntasar - keli- mesi üzerinde duruyorum. Topluiğnenin — irşadından çok evvel, kendi kendime Ön. tasar'ın tek kelime mi, yok- sa iki kelime mi olduğunu sordum ve iki kelimeden iba- ret olduğu neticesine var« dim. «Önvs kelimesi malüm. «Tasar» a gelince: Toplu- ya rağmen, bu kelimenin mâ- nasını anlıyamadım. Çok uğ- raştım; fakat, Türkçede böv- le bir kelime olmadığı ve bit- tabi mânası da bulunmadığı için anlıyamadımsa, kabahat bende mi?. Biraz da, bilmukabele, ben, Topluiğneye, iğne batıra- yım: Topluiğne, bizim gras mer kaideleri huzurunda te- cahülü-ârifane yapıyor. Müsaadelerile Türkçeyi bi« raz biliriz. Ve çok şükür Bob-Stil üdebadan veya «po- Kitik - dilcir muharririnden değiliz. İddiamız, sapsağ- lam ve doğrudur. İzahı: Türkçe masdarlarda, mad- dei asliyeler emri hazırlar- dır. Tasarlamak — masdarın- dan emri hazır tasarla şek- linde yapılır. Ayni masdar- dan isim «Tasarlama» şek- linde olur. Müstesna olarak, bazı mas- darlarda, kök, emri hazır de- gildir. Bu gibi istisnai keli- melerde emri hazırın sonun- daki «la» lâhikası atılarak | kök meydana çıkar. Misal: Azarlamak, azar- lah'axar, gibi. Fakat, lisan, «azar» — keli- kullanagelmiştir. — Halbuki, tasar kelimesini lisan alma- mış, benimsememiş, kullan- mamıştır. Tasar kelimesini, bizimle beraber, herkes, ilk defa işitmektedir. R. SABİT. yerlere oturan çocuklar! Okurucularımızdan Bayan Ley- W Mıı yanıyorı eski Gardenbarın- ĞA Yaklım İÇokak' mehçisi civip halkırı çök memnun etmiştir. Bu- rada bilbassa akşamları herkes ge- cuklarını gezdirerek hava almak- tadır. Fakat bahçenin yegâne ku- suru oturulacak tek sıra dahi ol mamasıdır. — Bu yüzden çacuklar ve bizler mneleci, babaları taşlar üzerinde, yerde oturup dinlenimi- ye mecbur kalıyoruz. Belediyenin bu noksanı da te- İâfi ederek yaplağı hayırlı iş ta- mamlaması cidden yerinde ola- gaktır. SÖN — TELGRAF — Bu çok baklı talebi eheminiyetle Beledi- yenin nazari dikkatine kayuyo-

Bu sayıdan diğer sayfalar: