15 Temmuz 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

15 Temmuz 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A SN — KS A KU &G İ # Sümiyetli bir e Siyasi Katrs ge LLA HARBININ SAT Izlanrıda Tan: ALI KEMAL SUNMAN Beten küçücük İzlandanin Ün gelip de Avrupada çıka #iyâk bir kavgaya adı karı- 30i tahmin etmek eekiden is- Bibi değildi. Lotinin eskiden | fiğı İzlanda — balıkçısı | ikı fardadır. Onun sonra deniz ile hiş olması bugün de göz ya- * İşte İzlanda denilen ada ve #isli denizi hep © hazin hatı- Şşü Ve rüzgür gibi iki şidde la mücadeleleri göz önüne Tamdkiri bir gün İzlandanın izinde Arcerika ile Av- ni Avrupa kit'asına hâ- :Enın Almanya - arasında yerşi Poktası Olacağına dti Böyle Mahal görülmiyebi- | knişai, Malar, ondan daha Tançtleri gerçi büyük devlet- | 'Sunda münak, malimalibakaşalara — yol Tisalmanyanın Avrupa kıl'a- * günüki ZDi hareket edece- | KÖĞRSRN gee & aatka yerleri tehdit ede- |* bir iğühceleri olsa olsa çok | a ale ait faraziyeler D T kendi kıt'a- PLa Avrupa tarafından ge- ı’ıvluvarl.rm altında olduğu- 4 y İ W'A tlas denizinin k aremadar bülgl, Drllae RA e ;ı::ı;!ı:yı VAnupı ı:=" eai KU bulacak bir taşrruz- | ğ Üs ti Bi düşünüyorları ' Ca ""M:dak' İzlanda pek eski- dir. Gi SEtdini idare eden öyle ki Danimarka kra- ,'“ğ"__“:;üwm almakla be- & dahgi aB hükümeti İzlan- hıh: idaresine hiç karış: v Sönra ada müstakil Sayılmıştır. Yalnız Da- tal Etal müşterek bulunu- | aran harici münase- rka kralının el- Ederdi. ve salce, K-EXEü sene — Danimarka | A işgali altına girdi, O- | Sine nn da Alman- snie müsaade e- | ac ';'f:;ı Amerikalıların def- | a Olmaları ve adanın | .:"""dın ilk günlerde | avafık görmeleri bura- | layıç M€Yatıma seyirci kalmır anlat | lan evvel SOğrati mevkil bir gün :::E% Başlamadi; iyet alacağını Anaet belirmemiş bu- ham deniz'nde dola- Bağtmilerinden bah-| bir Ga de Almanların ik W karargâhı a Müstakig , SÖyleniyordu. ilerle letinin diğer (A kralm e Mcbetlerini Dani- a:_“'uvı nazırı i- ( Yukuu x_=: bir mü- a llmentenan Heyalai d SCleyİ nazırdan sor- Wı ’_:;: büyük bir har- £ bir Hamasiçtt her taratta & x“m::' Uyandırdığı SÖYlen; Meb'usan mec. din giye birkaç cümle İz a ağlanm :::_ aeEi bir askeri noktai kendisinden akla getiriyordu. ERİ —— ). —AOMAN: 60 ir Cinayet Davası Yazan : ET * G _"':ı. ) pli biy Tn palabi .uıı Benle' Vir adı ayaklı, Ş : S v"j'hıı.....“_._ | Nisbeten küçük — olan İz- landa Avrupa ile Ameri- :A ırı:uıındı bulunmasın- lan bugün büyük bir e- hemmiyet alıyor.. 939 harbi çıktıktanberi ise Ameri- kanın ileride müdafaası için İz- landa unutulmuş olmadı. Adanın Amerikan kuvvetleri ta- rafından işgali üzerine Almanya ile Amerika arasında ne olacağı- na dsir yürütülen — tahminlerin hangileri doğru çıkacak, hangileri çıkmıyacak?. Muhakkak olan key- 'et şu ki Atlas Okyan ziyeti Amerikan Amirallerini a8 düşündürmüyor. Amerikanın müdalaası.. dendi- ği zaman bunun şümulü, genişliği daha ilerilere varmaktadır. Yalnız şimali Amerikanın, Birleşik dev- letlerin başka taraflardan gelecek bir tehlikeye karşı korunması de- ğil, bütün Amerika kıt'asının mü- dafaasının temini iktıza etmekte- dir. Gösterilen gayret de hazırlı- olduğunu anla- ğin hep ona gi tayor. Daha uzun sürecek bir ha- HALK ÜTUNU k ı;. İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller Yardıma muhtaç bir genç iş arıyor Örtü derece tahscim var, kimesi- | zim, nakkaş boyacılığı ve daktilo bili- | rim. Arap harflerini de okur ve biraz | yazarım. Garsonlük ve — kamarotluk | velhasıl ber ne iş olursa âz ücretle | Kabule hazırım. Beni irmek için iş verecek hâyir ve iş sahiplerinin Ga- iata Karaküyde (Uğur) giştsi vasıta- giyle Neş'et Güldeniz ismine müraca- Allerini rica ederim, Daktilo da Bilen Genç Bir Kız İş Arıyor Lâst T inci mnıfta fakir bir genç z bit Ücretle bir iş aramaktadır. Ana- doluya da gidebilir. Geceleri de çalış- maya âmadedir. Taliplerin lâtfen bu sütunda Hasan İismine — müracaatleri rica olunur, Az Bir Ücretle İş Arıyan Genç 17 yaşında Lise 2 de kimsesiz bir genç İş arıyor. Riyaziyesi - kuvvetli, yazısı güzeldir. Ehven ücrelle taşraya da gitmeyi kabul eder. Talip olacak Tuhterem — iş sahiplerinin Son Tet- #raf Halk sütusunda (Çalışkan Türk) Tumuzuna müracastleri rica olunuz. Fakir Bir Türk Genci İş Arıyor Kâse TI ci sınıfa kadar okudum. Ma- H vaziyetimizin borukluğundan, —hu- Busi, cesmi mücmese — ve ticanethane- lerde verilecek olan münasip — işlerde kanaatkâr bir ücretle sadakatle çalış- mayıi taahhüt ederim. Arzu edenlerin, Üsküdar 98 No. lu Yıldır Otelinde İtcahln Allıntaş'a bir mektupla müracsatlerini dilerim. Sıhbhatli, Fakir Bir Sütanne | Faktr, sütü temiz, shhatli genç bir kadın sütannelikle kendisinin ve yav: rusunun hayalını idameye mecbur kal mıştır. Süttanneye ihtiyacı olanlardan bir sileyi setalelten — kurlamak isti- yen şefkat sahiplerinin Balatta Sinan | Çeşmesi yirmi üç numaralı” haneye müracsat etmeleri rica olunur Ders Vermek İstiyen Bayan | İkmale kalan talebelere hıııırrı ve İngilizceyi çok kıza bir zamanda, metodik olarak öğretirim. icap ederse, | evlere de gider ders veriririm. —Arzu | edenlerin Son Telgraf Halk Sülunun- | da Bayan N, A Tumuzuna müracaatle- | Tini rica ederim. EM İZZET BENİC__E — Daha evvel nerede idin? — Kasımpaşada Uzun Ahmedin bostanında çalışıyordum. | Ve Şaban bir lâhza durduktan | sonra: | — Biz Balkan harbi muhaciriyiz, | © vakit geldik. İşte bahçıvanlık e- | der, dururuz.. Diye bir cümle ilâve etti. Hâ- | kim bundan sonra, - diğerlerinin sorgusunu yaptı. Ahçı Mustafa Bo- | dulu olduğunu, on yıldır Şükriye- | min yanında bulunduğunu, kırk üç | yanında bulunduğunu, de- | şarı hizmetlere baktığını söyledi. | Bundan sonra hâkim her üçüne de cinayet hakkında ne bildikle- Şaban kaşlarını çata sordü Garip bir yol Yazın, sayfiye köylerinde- ki asfalt yollar hem güzel, hem tehlikelidir. Güzeldir, çünkü kalabalıktır, çoluk ço- cuk, kadın, erkek.. Herkes, asfalt üzerindedir. Tehlikelidir: Çünkü, bir vesaili nakliye kazası olabilir. En çok şikâyet edilen asfalt ta, Suadiye asfaltıdır. Bu yol, ne hikmettir, bilin- mez, yaya kaldırıma sahip değildir. Tramvay hattı, iki taraftan geçer. Ortası, hem yayalara, hem de nakil vası- talarına bırakılmıştır. Bilhassa akşamları, ve he- le Pazar günleri, bu yol, müt- khiş bir manzara arzeder. San- ki, kalabalık, ve nakil vasıta- dlarının kesafeti yetişmiyor- muş gibi, bir de bisikletler vardır ki, küçük çocuklardan tutun da koca adamlara, yaş- | lt kadınlara kadar, bisiklet- le, ortalığı velveleye vererek gidip gelenler, asfaltı sanki bir gezinti, bir eğlence veya talim yeri dır. Helbuki, orası, sadece bir yyoldur ve geçip gidenlere mahsustur. Bu bisikletlerin hepsi de, birer ehliyetnameye sahip midirler?. Bilmiyoruz. Beş a- şağı, beş yukarı dolaşmıya | hakları var mıdır?.. Bilmiyo- BÜRHAN CEVAT Samsun Kalınyenice, — Yalova, salon ve İsmet sigaraları az satıl. dıklarından satışlar kaldırılmış. lardır. B ae G 8 İA KO (ÖReLL0) Çocuğun yemeği eg Dünkü yazımızda — çocuğa — ye- mek yedirirken, oca hareket im- kânları birâkılmasından — bahset- miştiz. Pilhakika — meselâ tabağı çocuğun eline — vermek, şunu ge- tir, bunu götür, demek bu hares ket imkânını verir. Hunlar, bil- hassa yemek işile alâkadar hare- ket firsatları olmalıdır. Yemek çocuğa mümkün olduğu kadar ayni yerde, ynl saatta, munlazam ve temiz olarak verit- Zelidir. Çocuk sotrada — intizama alışır, Çocuğun yemeği çeşitli ol- Malıdır. İki, iki buçuk yaşından itfbayen çocuk yemekte — güzellik aramıya başlar, — Bü yüşlarda ço cuklara dişleri ve diş etleri - için Çok stct olmiyan ve çiğnenmeden yenedileeek yemekler — vermeli Çocuğun önüne çak fazla yemek koymamalı, Kamı doymadan gö- zü doyar, Tabağındaki — yemeğini bitirmesini üğretmeli. Bu da zar- la olmamalı. Adar azar, kanursa, yemek daha talli ve keezetli ge- dir, Çöcüğün — yiyeceği — doyümlük geğll, tadimlik olmalı, Ne çök sıcak, ne Çok soğuk şeyler ver- memeli. çata, — Ben hiçbir şey bilmiyorum. | Sabâahleyin öğrendim!. Dedi. Bolulu Mustafa: | — Ben de polislerin gelişine u- | yandım | Diyerek bildiklerini hulâsa etti Mehmet ağızdan öğrenme haher- ler dışında birşey bilmediğini söy- ledi. Bütün bunlar her üçüne birden: — Katilin kim olduğu hakkında kamaatiniz var mı?, iye sordu. Üçü de: Hantmefendinin sonra, hâkim su idi. Arkasından Muzalfer, — Eğer müsaade buyurursanız her üç şahitten bendenizin de s0- racakları olacak. k Dedi ve.. müsaadeyi — aldıktan sonra sorularına başladı. İlk önce Mehmet ve Mustala. dan sordu: —MAHKEMELERDE: Rakı şişede durduğu gibi durmuyorki... “Allah ile kul kişi, hatun ile er kişi, şeyhi ile dervişi arasına girilmez,, Yazan: HÜSEYİN BEHÇET Yüzü gözü sarılı idi. Meharet- le sarılmış, sargıların arasından yalnız iki gözü, burnu ve ağla görünüyordu. İkide birde, elile, sarılı başını tutuyor, — Of.. Ah! Diye inim inim in. leyordu. Mahkemenin kapali ka. pısı yanında, duvarın dibine Çös meldi. Başını iki eli arasına alıp düşünmeğe başladı. Yanına, kasketli, tıraşı uzamış, üstü başı fakrine delâlet eder gi- bi görünen bir adam — yaklaştı. Dikkatli dikkatli, yüzü gözü sa- rılı adama baktı. Sonra, iğilip yüzünü, çehresini dikkatle süzdü. — Ulan Raif, dedi; bu ne hal? Ne oldu? Ağzın burnun çarşamba pazarına dönmüş. Yaralı, yüzü gözü sarılı adam bir daha i.. Sonra, inler gibi, ağlar gibi. — Sorma! dedi. Sorma Şahin.. «Nene lâzım?» dese biri., Elâlem döğüşüyor? Sana ne? — Ne oldu be Raif? Anlatsana kuzum... — Nesini anlatayım be Şahin! Anlatılacak şey — değil ki.. Karı koca bir olup bu hale getirdiler işte... — Karı koca mı — Etendim.. Dün akşam dük- kândan çıklım.. Eve geliyordum. Bak, şu karşıda — duran adamla yanındaki kadını gördün mü? — Eveti — Tşte onlar, karı kocadir. Bi- zim de komşumuzdur. Birkaç ev üstümüzde otururlar. Tam bunla- rın kapısının önünden geçiyordum. Kapı açıldı. Karısı, feryat ederek sokağa fırladı. — Arkasından da kendisi.. Kapının önünde, soka. ın ortasında yakalayıp yere çal- ! d, Üzerine çıkıp oturdu. Başladı güm güm yumruklamağa... İnsa- ın içi koymuyor. Ne de olsa ka- dındir. Kadın barbar bağırıyor... Gittim. — Kâmil efendi, ne yapıyorsun? Bırak! dedim. Dinlemedi.. Yine, çala yumruk gidiyor, Baktım, karıyı öldüre - cek. Omuzlarından tutup kal , dırdım. Bu sefer de bana bulaş. tmağa, beni tokatlamağa başladı. Kollarını, ellerini tuttum. Baktım baş edemiyeceğim. Ben de tokatla vurmağa başladım. O bana, ben ona derken, belimin ortasına bir taş indi, Bir de cırlak ses: — Seni hınzır herif seni., Benim kocamı döğersin, ha? diye ba - ğırıyor. — O da kimmiş? Kim olacak? İşte bu karı... — Ana! Sen onu dayak yemek- ten kurtardın.. O senin beline taş vuruyor- mi? — Öyle, ya!.. Ben taşı yer ye. mez, belim koptu zannettim. Ye. re yıkıldım. İkisi birden üstüme çullandılar.. Ver Allah ver. Yer ! Mustafa ve Mehmet: — Biz eve o gece ikiye doğru geldik. Dediler. Sorular ve cevaplar de vam etti. — Nevrede idiniz? — Tiyatrodu idik. — Hangi tiyatroda? — Naşidin osunda. Pan- galtı sinemasına gelmişli — Tiyatroya kendiliğinizden mi gittiniz? — Beyden izin aldık. — Şaban evde mi kaldı? — Bizi bey gönderdi. Fakat, o gitmedi, Rahalsız olduğunu, uyu- yacağını söyledi. — İşlerimizi sonra bazan kahveye, maya çıkarız — Kimden izin alırsınız — Bey evde ise bir kere haber veririz. | — İrin almadan çıktığımız olu: — Cinayetin olduğu gece evde | yor demek. — İ iiyilini?. Cd — Çikahilirik / 5 Ğİ misin, yemez misin? İşte bu hale girdik. Ne yüz kaldı, ne surat! — Senin de nene lâzım abira- der. Bırak döğsün, öldürsün., Sa- na ne? Neden derler; «Allah ile kul kişi.. Hatun ile er kişi.. Şeyhi ile dervişi. Bunların arasına gi. rilmez'» Nene lâzımdı? Bırak bir. birlerini yesinler. — Karşılarına Bgeç... Seytet! — Olur mu kardeşim, olur mu? İnsanın yüreği — birakıyor. mü? Dur, dur.. Giriyoruz — galiba... (Mübaşire doğru seslendi): — Biz mi giriyoruz ağebey? Mübaşir cevap verdi: — Siz giriyorsunuz.. Haydi ba- kalım... Yüzü gözü sarılı adam, orta boylu karayağız, siyah biyıklı di- Her bir adam ve başörtülü bir ka. dın mahkemeye girdiler. Hükimin landılar. Hepsinin hüviyetleri tesbit gözü sarılı davacı davasını bil - diğimiz gibi anlattı. Yüz lira mad. di, yüz lira manevi zarar isti . yordu. Hâkim: — Kalk bakalım Kâmil, dedi. Bak, adamı döğüp ne hale koy - muşsunuz.. Neden yaptınız? Na- sıl oldu? Anlat bakalım... — Efendim. Dün akşam ben bir kaç kadeh rakı içtim. Bir iki kadeh de refika bendenize ver . dimi. İkimiz de sarhoş olmuşuz. Aramızda kavga çıktı, Karım s0. kağa lırladı. Ben de arkasından fırladım, Sokakta döğüşmeğe baş- ladık. O aralık komşumuz Raif Bey aramiza girdi. Allah razı ol Sun, iyi niyetle girdi âmma, ne. tice fena oldu. Ben karıma vurür. ken, karım bana — vururken ona İsabel etmiş.. Bu hale gelmiş. Çok müleessir oldum. Fakat, ne ya - payım? Olmuş bir kere... Ken - disinden özür dğlerim. Bizi affet. sin.. Yapmak istediği iyilikten de ayrıca teşekkür ederim. Fakat, bu rakı, şişe de durduğu gibi durmu- yör ki... Affetsin.. Bizi affetsin. Hâkim, kadına sordu: — Sen ne diyeceksin bakalım, Şerite? Kadın, kırıtıp dökülerek, eğilip bükülerek ayağa kalktı. Kırıta kırıta: — Vallahi ben hiç birşey bil. miyorum. Çok — sarhoştum. Ne yaplığımın farkında değilim. Am. ma, böyle birşey yapmışsak, bizi affetsin.. Doğrusu, kendisine kar- gı çok mahcubuz. İnsan hâli bu.. Herşey clur. Hâkim, bu sefer davacıya dön. dü: Rait âffeisin diyorlar.. Ne dersin? — Nasıl atfederim efendim?.. Şu halime bakınız. On beş gün. lük de raporum var. On beş gün iş yapamıyacağım. Bir iyilik yü- zünden bu kadar — zararı nasıl — O gece niçin izin almağa lü- gördünüz? Sivaslı Mehmet bunu bir söyle- nişle: kahveye çıkıp bir tı dedi. Altmış altı mı, tavla mi di- ye biz konuşurken zil geldi, Meh- met konağa geçti, Mehmedi hanım V elfendi Pangaltıya kadar gönder- miş. Mehmet gelince Naşidin oyu- nu var bu akşam; isterseniz oraya gidelim, diye bir teklif yaptı. Ben giderim., dedim. Şaban ilk önceleyin gidecekken sonra gitmem.. hastalandım, gön- lüm bulanıyor., dedi. Onu bırak- tık. Mehmet beye vardı, bir emrir yoksa Gyatroya gidelim., diyerek izin aldık gittik. — Eve döndüğünüz vakil sanl ti? — Herhalde iki vardı, — Şaban uyuyor muydu? Jyuyordu. Biz gelince uyan- dı, söylendi. — Ne söylendi? BEĞAENR, SĞÇ edildi. Yüzü | $ *SON | Bışıııırrlıh'ı" Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Münasız bir har- bin sönu> isimli bugünkü baş yazısın- da Suriye harbinin otuz beş gün süş- dükten sonra mütareke ile neticelen- diğini söyliyerek. 'enin İngilizlerle Hür Fransiz- ların eline geçemesi, buraların sevkul- beyşi emniyetini temin ettiği gibi, Ak- denizden gelecek bir. taarruza — karşı İrakı da #etir ve himayo Etmiştir. Ya- Tan, Almânlar, Karadenizin Şimalin- den dolaşıp Kafkasyaya oradan da Irak ve İran petrolleri üze- tİne yürümek istedikleri takdirde, İn- | Eilizler, ikt ateş arasında — kalmaktan kurtulmuş olacaklardır. Çünkü, böy- | te Almanyaya mutavaı üriye, İngiltere — aleybi mükemimnel bir üs olarak — kullanabi- tirdi. Suriyede harbin bitmesi, bütün elâ- kadarları memnun eden bir hüdise- dir. Şimdi, İngütere ile Hür — Pransa- | Bii, komşumuza yermeyi taahhüt et- | ikleri istiklâli, Pransız sömürgecileri. Bin ihtiraslarından ve entrikalarından Uzak olarak samimiyetle fülen de la- hakkuk ettirdiklerini görmek isteriz> demektedir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın cİngiliz Ruz anlaşmasız isimli - bugünkü baş yazısında ikl mümleket arasında im- zalanan vesikayı etmekte ve: tİngiltere ile Rusya arasında bir ve- sika kmzalandı. Buna — doğrudüm döğ- Tuya İttilfak —veya dostluk ve ademi decavüz imuahedenamesi — denilemez. İki hülümet Hitlere karşı vukua gel- mokte olan bu harpte biribirlerine el- | Terinden gelen bütün yardimı yapma- yi ve - biribirlerinin rızası olmadan | düşmanla mütareke veya sulh akdet- memeyi tsahhüt eylemişlerdir. Mirter Çörçil üç hafta evvel Avam Kamara- danda Nazilere karşı mücadele edecek her millete bütün yardımların yapıla- cağını temin etmişti. İngiltere ile Sov- yetler Birliği arasında imzalanan, laşma bu vasdin ve bu âzmin yazı ile teyidinden başka bir şey değildir. İh- timal ki tmkân bulunabilimiş ist gim- diye kadar İngiltere ve Amerika tara- fından Rusyaya büzi yürdımlar zaten yapılmış olacaktır. Fazla olarak iki hükümetin münte- vit bir mütareke veya sulh yapmama- yı kararlaştırdıklarını öğreniyoruz. Bu taahhüt büyük Garp demokrasileriyle Bolşevikler arasında —biraz daha sıkı bir rabita tesis etmektedir. Anlaşmanın — Rusya - için imi, yoksa | İngiltere için mi dağa faydalı alduğu- u araşlırmayı lüzümsuz buluruz. Müş- | terek bir düşman karyısında bu türlü anlaşmalar pek tabli ve zarüri görül- mek ve her iki tarafın da mentaatine uyEum addedilmek iap eyler. Yalaız, bugünkü Ahval ve şeralt icinde Mün- ferit sulh akdedilmemesi — tashhüdü daha ziyade İngiltere için bir muvaf- fakayet teşkil ettiği görden kaçamaz» demektedir. çekeyim? Davamdan vaz geçmem. Şahitler dinlenildikten — sonra, hâkim: — Balonu boşaltınız! dedi, Beş dakika sonra karar veeceğiz. Salon boşaltıldı. Beş ön dakika geçti. Salon tekrar açıldı. Karar tefhim edildi. Naille karısı Şerife onar gün hapse, elli lira tazmi- nala mahküm edildiler, kat'iyyen Evde ve meyhanede içenlere dair Her akşam kafayı çeken akşamcılara Allah kuvvet versin, Bilmem, içinizde böy- leleri var mıdır?. Geçen gün, bir mecliste, akşamcılıktan, meyhaneden, meyden bahse- riliyor, rakının meyhanede içileni mi daha keyiflidir, yoksa evde içileni mi daha rahattır, münakaşalar yapılıyordu. Bu, herkesin tabiatine, zevkine bağlı bir şeydir. Da- ha doğru.>., evin vaziyetine, rahatlık derecesine göre de- ğişir. Bin bir sebebi ve şartı vardır. Mecliste bulunan bir arka- daş, şu hikâyeyi anlattı. Fi ıkra meşhurdur, amma, dünyada yeni bir şey söyle- menin mümkün olmadığını hatırlatarak, — okuyucuların mazur göreceğini ümit ede- rim: Vaktiyle, iki akşamcı ka- fadar, kırk yılda bir defa, d« şarıda içmek istemişler.. Söz- leşmişler, akşam işlerinden çıkmışlar, tam meyhanenin yolunu tutacakları sırada bir tanesi: «— Belki gece geç kalırız. Ben, eve kadar uğriyayım da, kere haber vere- yim, demiş.. Öteki arkadaşı «— Peki, öyle ise, demiş, ben seni köşe başında bekli- ,yorum..» Aradan epeyce bir zaman geçmiş, neden sonra, arkada- # süklüm püklüm köşeyi dö- nerek sökün etmiş.. Göz şiş- miş, kaşın üzerinden kanlar akıyor, saçlar darmadağınık. üstbaş toz içinde.. Beriki hayret içinde:. — Yahu, ne oldu?.» «— İşte, sözde karıdan izin aldık..-» «— Bune hal yahu.. Da yak mı yedin?.» «— Öyle ya...» Beriki kahkahayı: «— Sen de benim gibi kılı- bık imişsin, be birader.. Bak ben eve uğradun mi?, Eğer, bizim karı olsaydı, sopa ile arkamdan meyhaneye kadar ! kovalardı.. Öteki, mendiliyle gözünü kaşını silerken şöyle demiş: — Ben o kadar yüz ver mem, canım!...» R. SABİT Perasız musiki dersleri Muhtelif Halkevlerinde parasız musiki dersleri verilmektedir. Bu Mahkemeden çıktıktarı — sonra, karıkoca, yüzü gözü sarılı davacı. ya gazup birer nazar fırlattılar, Kâmil; — Bravo Raif Bey, dedi. Bravo.. Bize bunu mu yapacaktınız? — Ya siz bana bunu mu yapa. | Çaktınız? Şu halime bakın bir ke- Dive cevap verdi davacı.. Maznun ve mahküm karı koca önden, davacı Raif beş on adım arkadan yürüdüler. Azıcık uyuyacak oldum. Bir sürü korkulu rüya gördüm. Sanki beni koyun gibi yatırmış, bir Karadağlı kesiyordu dedi. — Başka? üm Şaban bektaşldir. de. Ona biz Kızılbaş deriz. Gece rüya- sına dedesi de girmiş, onu azarla- mış. Ölülerine bakmıyorsun, dua etmiyorsun, seni sonra fena ede- ceğim.. demiş.. Bunun için de uyu- yamamış, — Şabanın hastalıği belli miydi? Mustafa dudağıni büktü. Meh- met de sanki onu taklit ediyarmuş gibi dudağaı büktü. Sonra Mus- tafa, — Ne bileyim.. birşey denmez Ki doktorluğum yok. Dedi, Mehmet de başını sallıya- rak ve dudaklarını kımıldatarak onun söylediklerini tekrarlar gibi davrandı. Muzaffer, — Yani aleşi filân var mıydı, | hasta belli olur?. i Dedi, Mustafa: meyanda Sarıyer Halkevinde de mandolin ve keman dersleri ve - rilmektedir. İstiyenlerin isimleri. nin kaydına bl!;ınmuhr. Beyoğlu Halkevinden: Amatör arkadaşlrımızdan te . şekkül eden orkestraya — işlirak etmek istiyen flüt, akordion, man- dolin, kitara, havayen kitara, kon, trbaz, saksifon, kornat, klarnet, viyolonsel ve piyano çalanların veya az bilenlerin Halkevimize müraca tetmeleri rica olunur. hı l adı Et narhı kaldırılım: Et fiyatlarının ucuzlamasını te- min için mevcut narhın kaldırı! « ması hakkında — kasaplarm Fiyat Mürakabe Komisyonuna yaplıkla- (i teklifler dün komisyonda tetkik edilmiş ve muvafık görülmiyerek reddedilmiştir. Mürakabe komisyonu dün tu - hafiyecilerin kâr hadlerini de ye « niden tetkik etmiş ve evvelce yüze de 28 alarak kabul edilen kâr yüz desini, yüzde 23 e indirmeğe karar vermiştir. Mes'ut bir gün Matbuat Umum Müdürlüğü Muamelât ve Evrak Müdürü Bed. ri Akyüz kerimesi ve Yeni Sabah gazetesi — sahibi A. Cemaleddin Saracoğlunun yeğeni Bayan Tür. kân Akyüz ile Erzincan meb'usu Bay Semih İlter oğlu Bay Müfit İlterin evlenme töreni dün gece Kadıköy Moda Deriz kulübünde kutlanmıştır. — Genç — evlilere mmes'ut bir hayat dileriz, ik * RbE$ t KSSK BU berwr -.

Bu sayıdan diğer sayfalar: