22 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

22 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m3 10 GÜZEL SAN'ATLAR ii A'N SABiH Onu daima bizde sanatin asaletine, saantkârın feragat ve sefaletine serme bol olarak kullanırım. Bugünkü neslin ilk rabrtasını ku - can, bize ilk heyecan ve isyan zevkini tattıran, çoşmasını, susmasın:, çalış - masını, didinmesini, haykırmasını, is- temesini ve vazgeçmesini, hattâ ölme- sini öğreten odur. “Sabih” dir. Öleli on üç sene oluyor, 922 senesi Teşrimevvelinin onuncu günü onu Ka racaahmede gömdük. Ben bu tarihi u- nütmam. Çünkü bunda Türk sanati - nin mukadderatına karışmış hailevi bir felâket bulurum. Çünkü o didik didik olmuş ciğerlerine yağlı boya tüp lerinden zehirler damlatarak öldü. Bakmız bu hikâye ne acıklıdır. Bu çocuk, bizimle beraber Sanayii nefise mektebine girdi. Resim şubesinde Çal kı İbrahimin talebesi oldu. İçimizde en samimi bir lâka ile sanata bütün varlığımı nezretmiş o idi, o kadar ki yemek parasını boyaya verir ve kendi hazırladığı tuvallerini tuvalsiz kalan arkadaşlarına hediye ederdi. Hemen hepimizin öğle yemeği © zaman bir dilim ekmek ve bir yudum tahan hel- vası İken o, bundan da vazgeçer ve bir haftalık yemek parasile bir tüb ok- tjon alır,eksik boyaların tamamlar ve ça'ışırdı. Atelyeye en erken gelen, atelyeden en geç çıkan o idi. Sanki | vaktinin azaldığını biliyormuş gibi © çoşkun bir çal iliğine hırsı idi. Paletine sıktığı boyalar onun ye - | mek parasını yedi, basil dö koh'lar da | akciğerini, Bu bir damlacık can: kalmış isyan unsuru, bizi bir gün Çemberlitaştaki kahveye topladı. Bugünkü genç resi teşekküllerinin ilk temelini attı, “Ye- | ni Resim Cemiyeti” adlı bir toplantı. nin müessisi oldu. Bu genç topluluk, ertesi sene bir sergiye hazırlanıyordu. Sabih, hepimizden çok çalışıyor ve di yordu ki: — Memleket görsün. Genç nesil, na sil imanla çalışıyor, bunu anlamak i- temeyenlere göstereceğiz. Filhakika gösterdik, faakt ne yazık ki kendisi görmedi. Zira sergiden bir kaç gün evvel ebediyete kavuşmuş bü lunuyordu. O zaman o kadar ısrarıma rağmen dostları, Sabihin bu sergi için hazırlarken bitiremediği resimlerin « den bir köşecik bile yapmadı'ar. Ge- çelim. Sabihsiz bir sergi açıldı. Ve ha, bugünkü genç neslin ilk sergisi oldu. Sabihin ardından daha kaç genç t böyle eridi gitti, Kimbilir? 2 şehit ordusundan bir kah. ramanın adi da Muhiddin Sebati O da aramızda idi. O da Sabih gibi yaşadı ve Sabih gibi öldü. Şanatin bu kadar horlandığı bir memlekette an- layışmızlık, takdirsizlik ve rağbetsiz - likle yapılan mücade'elerde yorgun- | luktan başka birşey elde edilmiyor. Ömründe bir defa olsun kotlet ye» | memiş, hiç durmadan çalışmış olan Sa | bihi ben dalma feragate misal olarak alırım. Bugün onu hatırlar ve hatırla trken bizde sanatin mukadderatına içim sızlayarak ressamın atelyesi ile mutbahr arasındaki münasebeti bi'me yenlerin daha birçok genç cenazelerin ardından gözyaşı dökmemize meydan birakmadan öğrenmelerini temenni e- diyorum. Bu temenniden başka da eli mizden ne gelir ? Sabih: D Grupunun A harfi idi, Elif NACİ | Bu resim, Viyana müzesindeki Tü yor. Göklerden silik gümüş para | renginde bir gök. Günlerden sa- bahım beşinde başladığı i için özlü bir sakız gibi uzayan ık bir gün... diz boyu kar, ve yelkenli gemi- ler kımıldanabilmek için nasil hasretle dolgun bir rüzgâr bek- lerlerse biz de bu güneşli günle- ri böyle bekleriz. Biz bu günleri niçin mi bekle- riz? Kısaca açık havada resim yapabilmek için, birçok b: lara bağdaş kurup yerleşen ve al tm saçlarile bıyıkları arasından gülen kabadayı güneşlerden u- macıdan korkan çocuklar gibi korkarız. Çünkü gözleri birkaç bulutla kapanmıyan çırçıplak bir günes bizim mevzuları rengini siler süpürür ve karşı ça- tılardan, damlardan, sırtlardan emdiği bu kadar rengi götürür bir deniz parçasına boşaltır. Ba- karsmız o deniz parçası parlatıl- mış bir çelik gibi piril pırıl ya- nar, halbuki ötede bu kadar kuv- vetli bir renkle boy ölçüşecek birtek renk yoktur. Armoni çoktan bu tabiat parçasından ürkmüş ve havalanmıştır. Bu armoni noksanının farkında ol- dur? Bu gümüş gökün altında sa- daki kavuniçi renkte duvarlara iri beyaz güller gibi takılıp ka- lan bulutlar var. Bu bulutların | Halkevi temsil şubesinde “Beyaz | Kahraman” piyesi temsil edilirken Bir cevap: Tan'da çıkan krokilerime ve siyah | beyaz resimlerime bir, “tablo” ya Avcılar ava çıkmak için nasıl | ak» | madığı içindir ki bütün kartpos- | tallar banal olmağa mahküm- | bahın beşindenberi çalışıyoruz, | Yani tam yedi buçuk saattir. Bir | arı inadile önümüzdeki bahçe-| den renk topluyoruz. Karşımız- | »h eserl, ine cit bir salonu gösteri- Bu salonda Türklerin göğüslerini kabartacak kadar harikulöde eserler mevcuttur, Sırası geldikçe bu eski Türk eserlerinden bahsedeceğiz. “Resim Yaparken bir ucubize deyse yol kenarın - daki ağaçlara gölge ölup ayak- larının ardına serilecek kadar yere inmeğe hev&slenmiş. Öteki ucu Boğaza karışıp akıyor... Fa- kat göklerden çok bahsettik, ve- re inelim. Arkamızda yaman bir Seyirci kafilesi var. Gözleri fir. çalarımıza takılıyor. Bu inatçı seyirci gözleri yüzünden “açık havada bir türlü çalısamıyan bir sürü ressam vardır. Çıplak “bir güneşten korktukları kadar. bu seyircilere sinirlenen ve omuz başımdan resim yapışını seyre denler görünce kutusunu kapa- | up başka bir yere hicret geden arkadaşlarım var, Fakat ben bu seyirciler arasında o kadar saf we güzel yüreklere tesadüf et - MİRA A ve ısmarladığım günler olüyor. Onların içinde havada - uçan bir bulutu bir kırlangıç gibi as için bana bir sihirbaz diyenler oldu. Onların içerisinde yedi sa- attir çalıştığımı ve tuvalin üstü- ne acayip bir Sürü renkler koy- duğümu görünce bana bütün yü- reklerile acıyanlar, bana bu ka- ra sevdadan vazgöçmemi tavsi - ye edenler oldu. Fakat en hoş gecen gün yaşlı ve babâcan bir'köylünün “keşti- | dir. Şöyle ki: — Sen Şimdi bu resmi görü- yor musun? Diye arkadaşma yaptığım resmi gösteriyor ve: — Onün şimdiki haline kulak asma. Onu şimdi o evde temize çekecek'we sönra Sinemada Oy - nattıracak? Ne zannettin ya?. Bedri Rahmi | bakarcasına bakıyorsunuz. Kendi ken İ dilerini izak edemiyen resimlerimi İ izah etmek vazifesinin yine bana kalayıp muşambâya çivilediğim | TiYATRO Tiyatro mevsimi başladı. Bu sene | sahne faaliyetimizi daha geniş bir program hazırlarken görüyoruz. Bir- gok teyekküller bu sene için harıl ha- İ rl çalışıyorlar. Şehir tiyatrosu bu se- ne operete verdiği itibarı biraz azalt. mış, dram kısmına yeni bir ehemmi - görünüyor. Goethe'den Seniha Bedri Ostrovsky. den (Fırtına) yı, Me Feridun, Shaks» peare'den (Ölçüye ölçü) yü İ Galib; Dostoyevaky'den (Karamazof kardeş, | ler).i Reşat Nuri Gültekin gibi kud. zetleri herkesçe malüm olân Kalemler tarafından türkçeye çevrilmiş ve bu eserler bu senenin programma ithal edilmiştir. Bunlardan başka asıl bu sene Şehir Tiyatrosunun telif eserle» re iltifat ettiği görülüyor. Necip Fa. #ilm (Tohum) u Vedat Nedim Tör“ ün (Hep ya i, Mahmut Yesari.» nin (Sürtük) ü, Reşat Nurinin (Hül lei) si başlıca telif eser.cri arasında. dır | o | Memleketimizin Tiyatro ihtiyaçları | | na cevap veren teşekkülicrden birisi | | de hiç şüphe yok ki Halkevlerinin temsil kollarıdır. Bugün için bir okul şeklini almış olan İstanbul Halkevi temsil kolu, bu yıl için bİZ€ oldukça dolgun bir repertuvar | hazırlamıştır. İ Oynanacak oyunlar için beynelmilel değeri olan tiyatro eserleri bulundu. gu gibi tanmmış Türk yazıcılarının dâ eserleri vardır. Bu sene şehrin muhtelif #emtlerinde yetecekleri tem Sillerde genç, sanatkârların kıymet kabiliyet erini ölemek bizim için pek mümkür olabilecektir. Şimdiden bu | temsiller için (Maksim) salonu kira- lanmıştır. Başta Hanrik Ipnen'den adapte edi len (Babaların günahti Le Rövenant) Molyerden (Zöraki Tabib), (Deks bazlık) Göte'den (Fauat'dan parça - lar), Moris Meterlink'den (Körler: Les âveugles), (Evin içi ve dışı: İn- törisur), Tbnirrefik Ahmet Nuri'den (Belkis), (Hlissci şayia), (Himmetin oğlu), Yunus SNüzhet'den (Hedef) Servet Şefik'den'. (Düşünüş ayrılığı: İ Decalâğe) gibi ktymetli eserler var- | dır. Bü meyarida Bu yil'için tiyatro se zonunda bâzı yerlerde, bilhassa Bey « oğlunda halkımızın tiyatro ihtiyacını izietinde Sesim işim. em sansı Hate kişiyi bir araya topl ecek bir salonda ve haftada dört temsil ver - mek üzere hazırlanmaktadırlar. Bunlardan başka tiyatroya yardım- &i olan güzel sanatları da ihmal etmi- yerek, 60 kişiden'mürekkep bir müsi- ki ve koro heyeti teşkil edilmiş, bun. ara İlâveten ulusal danslar, bale, es- tetik dans dersleri için değerli mual- limler temin edilmiş ve işe başlanmış» ter. Genç sanatkârlârımızın faaliyetini yakından takip edebilmeleri imkânını vermek üzere kendilerinden sık sek bâhsetmeyi karilerimize vâdederiz. o Şehzadebaşında Ertuğrul Sadettin, Naşit ile birleşmiş bülunuyor. Ertuğ- tul Sadettinin işbaşına gelmesi ve Na şidin tulüattan ayrılarak ciddi bir me i ile ça'ışmağa başlaması Şehzade- başı tiyatroları içiri bir devrim başlan» gıcıdır. Şimdilik sadece hazırlıkların. dan bahsettiğimiz bu tiyatro teşekkü! lerinin her birinin ayrı ayr: faaliyetini yakından takip etmek istiyoruz. Ga - yel açık ve asla bitaraflıktan ayrılma- mak şartile gücenmiyecekletinden & min olduğumuz tenkitlerimize şimdi. den hazırlanmalarını kendilerine tav- siye ederiz. düştüğüne Üzülüyorum. Bunlar her şeyden evvel çok çabuk yapılan İ resimlerdir. Birçok teferrilatın bu | “ 22-10-935 <a İ Filistin Musevi Diyarından Birkaç Haber Meğer Şu Bahrilüt Milyarlarca Sterling Kıymetinde Bir Hazine iste Biz Farkında Olmamışız! Limon bahçeleri Bayan Tarhason Löndrada “Lât Denizi” hakkında bir konferans ver. miş ve büyük gölün içinde deşhetli bir servet bulunduğunu anlatmıştır. Akdenizden daha basık'bir yatakta bulunan “Lüt;Denizi,, 72 kilometr uzunluğunda Ve on beş kilometro ge- nişliğindedir. Şeria nehri buna yüz yıllardan beci döküldüğü haldegölün sathı! bir türlü yükseltememektedir. Zira ya- kan güneş Lüt Denizinden hergün ali -milyon suyu buhar haline sok- maktadır. Yapılan incelemeler gös termiştir ki bu gölde büyük bir #ma- den zenginliği vardır. Britanya hü- kümetinin fen müşaviri binbaşı Bruk tarafından doğrulukları tasdik edil. miş olan rakamlara göre bu maden lerin miktarları şunlardır 1 — Potas (iki milyon ton) kiyme- & 14 milyar ingiliz İirase. 2 —Kloratdö mağnezyum (22 milyar ton) kıymeti 165 milyar İngi Tiz İiramı,.. 3 kıymeti 52 milyar ingiliz Tirası, 4 — Yemek tüzu (11900 milyon ton) kıymeti 100 milyar ingiliz lira- si Bunlardan başla gölde Fransiz use” manlarından Abropor €iande çtara- fırtdan yapıda İncelemeler sonunda $ milyar ingiliz İirası kıymetinde âl- tın bulunduğu anlaşılmıştır. Gene bu gölün yatağı altında İngiltere nanmasına kâfi gelecek miktarda pet- rol bulunduğu muhülieaktır. Lüt Denizinin istismarı gayet az bir masrafla olacak ve buiş büyük seri wvetler kazandıracaktır. İmparatorluk devrinde Türkiyenin Musuj petrolleri gibi şu Lüt Denizi nin de kıymetini anlamadığı görülü- yor. Eğer rahmetli. tayyareci Fethi Misira giderken bunun yakmlarında ve sirf bu gölden çıkan buharlar yü- zünden düşmemiş ve ölmemiş olsaye de"belki şimdi Löt Denizini hatırlı yanlarımız bile olmıyacaktı. . Kimyevi maddeler fabrikası Hayfada bir iki aydanbeti bir kim- yevi maddeler fabrikası açılmıştır. Filistinin Hillel adını taşıyan bu ilk Kimyevi maddeler fabrikası Viyanalı profesör Gotlip tarafindan ödünç ve- rilmiş olan 4500 İngiliz dirası serma- ye ile kurulmuştur. Fabrika kazancından faiz ödemiye. cek, yalniz tarla işçileri için sanator- yumlar yapacak ve sağlık müessese- lerine yardım edecektir. Fabrikada tanihmış birçok Musevi mütehassıs- IF çalışmaktadır. Yakmda yeni bir takım tbbi keşifler Üzerine yapıl mış müstahğaratı miyasaya çıkara caktır. de . | Fellâhlara kredi Filistin hükümeti, diği: fellâhlars | uzun vadeli ve 50.000 Filistin Hralık bir istikraz, yapmıştır. Maksat, Filis- tnodağlarındani fellâhları Zirai ça- alara iktir. MG eicanya yileek komiseri fellâhla. rm yaşama şartlarını düzeltmek lâ- | amgeldiğini Filistin Musevilerinin buna yardımları doğru olacağını söy- İemiştir. Arap çiftçileri zaman za. man kötü iktısadi durumlara ve böy- lelikle Pilistinde soysal gürültülere sür'ate kurban gitmesini tabif görün. sebep olan Kredinirliktir, Bu istikrat yemişçilik ve şarapçılığın irki; sarfedilecektir. Çiftçilere son ziraat makineleri dağıtılacaktır. Köy“ lerin su ihtiyacını geniş bir tarzda temin etmek için ayrıca çalışılmakta” dır. Fellâhlar tavuk yetiştirmeğe de teşvik edileceklerdir. Hükümet fellâhlara bes binden 17 bine kadar uzıyan vadelerle para da- Ritâcak ve yalız sabislar değil çift ci grupları, köy sandıkları da ister lerse krediden istifade edebilecekler» dir. Yalnız şahıslar ancak 250 Hrayâ kadar para alsbilecekler, fakat grup Yarm ve sandıkların kredileri 1000 Filistin lirsmna kadar genişletilebile- cektir. Bu kredide sart toprak terhi- nidir. Para alacaklar tarlaları ter- hin edecekler ve ancak tapu kıymet- lerinin vüzde ellisi kadar para alabi- leeklerdir. Öğretmenlerin grevi ki Musevi mektepleri öğ- Tetmenleri maaslârımâ zam yapılrr”. dığı takdirle öğretmenleri grev ilân edeceklerini bil ikleri için, Musevi milişt meclisi TelAyin'de; bir. top” İdhma yapmıştır. Müzakere esnasında hem millet Gecis azasindan bulunan öğretmen Albişer şu teklifte bulunmuştur '— Öğretmenlere zam yapmak Ii zımdır. Bunun itin her talebedefi yılda yarım Filistin lirası almak kâ" fidir. Neticede musevi millet meclisi $1£ kararı vermişti “Yapılan incelemeler, Musevi mek tepleri idare heyetinin elinden gelen ber fedakârlı”ı yaptığını meydana çıkarmıştır. Öğretmenlerin arzularr yapılmadığı takdir†grev ilân ede- seklerini büyük bir teessüfle öğrenen metlis'miz 30 bin Musevi çocuğunu tahsilden alıkoyacak ölan böyle bir körü tesebbise öğretmenlerin başvür- mıyacaklarını tahmin etmek İster... Yani demek oluyor ki meclis gre” tehdidi karsısında da on para fazlâ maks vermeye yanaşmamıttır. Filistin gazetelerinden Haretz bu” nun üzerine bir profesörle konus” muş, simdi ne yapılacağını sormu$” tur, Aldığı cevap sudur: “.— Grevden vazgeçemeyir. İlk teşrinin ilk haftasında grevi ilân et mek bize borç olmuştür. Fakat alınan en son haberler gör teriyor ki öğretmenler Müsevi millet meclisinin fazla para vermemek ısra* rı karşısında 000 çocuğu düşüne” rek, aç.kalmâları pahasına da ols8 mekteplere gitmemeği kalkışamamı$ lardır. Filistin Portakallar bozuk! Yafa ve Hayfa İlmanlarından yeni yıl limon ve mandaria mahsulünün ilk sandıkları ihraç © edilmiştir. B* sandıkların en büyük kümesi limon” Ja dolu idi; Portakallar henüz olma" mışlardır. Bu'sene limon, mandarin4 ve portakal satışlarının pek parlak olmıyacakları söyleniyor. Zira çö” den gelen ve adına Hamsin denile” sıcak rüzgâr yeni yıl mahsulü üzeri” ne pek fena bir tesir yapmış bireo* yerlerde mahsulü baştan başa vak” mıştır. Sağlam Sanılan yerlerde İ*€ zarar en azdan yüzde 25 nispetind”” dir. maw "aydan Je v6 beee 25 e

Bu sayıdan diğer sayfalar: