23 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

23 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 bi elesin Atatürk muharebesi İ muharebesi | ——memra aramama) Çanakkale ni anlatıyor "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum ui —— Pi ye leon MaLiğ yl aş Ni YAA Atatürk Çanakkalede 10 Ağustos 1915 te muharebeyi buradan idare etti! gökleri — Pek iyi paşa hazretleri, böyle bu kadar şiddetle hücum eden düş- mani bu kadar süratli bir surette ri- cate mecbur eden âmiller nedir? — Evet, bu suali sormakta hakkı- nız var. Arzedeyim: Şimdi saat on bir buçuk evvelden sonra taayyün e- den vaziyet bence gu idi: Düşmanın karaya çıkmış olan kuvveti sekiz ta- burdan fazlaydı. Şimdi bu sekiz ta - burluk kuvvet kendisiyle gayrimüte- nasip gayet geniş bir cephe üzerin- de “281"'c kadar şimalen, vb (Kemal- yeri) nin bulunduğu sırtların garp Yamaçlarma kadar şarkan ilerliyebil- mişti. Fakat bu uzun cephe hattı, zi- yade maniali bir takım derelerle ke- sik bulunuyordu. Bu sebeple düşman kendi cephesinin hemen her nokta - smda zayıftı. “Conk bayırı. sima linde mevzi alan ... nci fırkânın seri cebel bataryası “Arıburmu,, ihraç noktasını ateş altma aldığı için düş- manm benli zihraç etmeğe devam. ettiği” kıtaatın ilifâti Nem müşkülâ- ta hem de teahhura uğradı. ..nci 2- İayınm “Conk bayırı, ve “Suyatağı, hattmdan “26” istikametinde ve dar cepheyle kesif olarak düşmanın pek nazik ve mühim olan sol cenahma yüklenmesi, iki taburdan İbaret olan , nci alayın da merkez tepe İstika- meti umumiyesinde geniş cephe ile düşmana atılması düşmanı HMeate mecbur etmiştir. Fakat bence bu ta- biye vaziyetinden daha mühim olan bir âmil vardı ki oda herkesi öl- dürmek ve ölmek için düşmana atıl. maktı. Bu öyle alelâde bir taarruz değil, herkesin muvaffak olmak veya ölmek azmiyle harekete teşne oldu- Zu bir taarruzdu. Hattâ ben, kuman- dsmlara şifahen verdiğim emirlerde Şunu ilâve etmişimdir: — Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeği emrediyorum. Ben ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yeri- mize başka kuvvetler ve kumandan- lar kaim olabilir!,, Bu sözler paşanm göğsünden o ka- dar azimle çıkıyordu ki, muhakkak kumandan o günü hayalinde tekrar yaşıyordu. Çünkll ben de heyecanlan- nıyordum, muharebe vasıtaları nekâ- dar ilerlerse ilerlesin, her şeyin fev- kinde gene ruh azminin, bir geye uğ- Tuna fedakârlık etmenin bulunduğu- a İnanryordum! —Şimdibu böyle? Fa kat akşama kadar daha çok zaman vardı, Bu sıralarda idi ki .... nci fırka kumandanmdan haber getiren bir zabit düşmanm “Kumtepe” ye kuy- vet ihracına başladığını ve orada kuvvetimiz bulunmadığını, nci fırkaca bu cihetin nazarı dikkate a- Immasını, . nci fırka kumanda» nmm tekmil kuvvetleriyle “Kirte”ye gittiğini bildiriyordu. (o “Kumtepe” “Kilitbahir,,e en yakın ve:pek mües- sir bir noktadır. Burasını müsama- ha etmek bütün maksatları zıyaa uğ- ratabilir. Binaenaleyh derhal hatırı- ma gelen şey, “Arıbumu,, nda mu. harebeye iştirak eden kuvvetleri ta- arruza devam ettirmek ve fırka kıs- mer küllisiyle bizzat Kumtepaye yetiş- mek oldu. Buna dair icap eden emir- ler verildi. Fakat bizzat fırka kısmı küllimme mülâki. almağı tercih etti - im için hemen hareket ettim.,, Kumsndan hemen hareket ediyor. Ve “Kocadere,, de... ncü alaya, on - dan sonra da .... nci slaya mülâki o- r. Ondan sonra da ... nci alaya mülâki oluyor. Öğleden sonra saat bir raddelerinde "Maltepe,, ye yaklaştığı İ sırada bazı seslerin kendi ismini ça- ğırmakta olduğunu işitiyor. Seslerin İ geldiği tarafa yaklaşıyor. Bakıyor ki kolordu kumandanı Esat paşa ve maiyyeti erkünıhar- biyesi.Son raporu okuyor. Ve görüyor ki bu rapor ayni zaman- da kendisine de sittir, ve biraz evvel gelip düşmanın “Kumtepe” ye çıktı- ğını haber veren zabit bu raporun mealini söylemiştir. Halbuki okudu- ğu tahriri rapora nazaran düşmanm “Kumtepe” ye çıktığı doğru değildir. — Bakımız, bu raporufi şifahen teb. liğinde bir “Kumtepeye asker çıktı. cümlesinin ilâvesi bütün taktik ka - rarlarını değiştirebiliyor; ve hem pek mühim surette değiştirebiliyor. İş bu suretle anlaşıldıktan sonra kolordu kumandanı paşa hazretleri kararımı sordular. Mustafa Kemal paşa ds tekmil kuvvetle “Arıburnu,, ndaki düşmana iaarruz ediyor. Kolordu kumandanı pöşa kabul ediyorlar ve Mustaff'Ke- mal paşa derhal yanımdan ayrılıyor, muharebe meydanma geliyor. .. nci İ alayı ... nci alayın solundan düşman Jsağ cenahı aleyhine taarruza geçiri- İ yor. Thtiyatlarmı, sahra bataryasmı İizımgelen yerlere yerleştiriyor. Ken- di da sağ tenaha gidin oradan muha- rebevi idare ediyor. Bizimkiler o ka- dar ilerlemişler ki, düşman ricatine devam ediyor, hattâ kısmen sandal lara binmekle bile iştigal ediyormuş. İ Fakat aksam olmus. Gecenin hulü- İline kadar muhtelif emirle hücuma sevkedilmiş olan cüzütam kumandan. ları frrka kumandanın ısrarı üzeri- ne ta ki düşman tamamiyle tardedil- #in dive savletlerine devam etmişler ve pek de muvaffakryetli hücumlar- da bulunmuşlarsa da düşmanı kâmi- len sürememişler, Gece de pek iler- Jeyince muharebe - kesilmiş. Bu ani sükünet fırsatnda düşman karaya yeniden seker çıkarmaya devama başlamış. — Demek ki, dedi paşa, 12. 13 ge- cesi vaziyet hakkında hiçbir taraftan sahih malümat alamıyorum. Gece ka ranlığından dolayı manzarai harbi gözümden kaybediyorum. Ve vaziye- ti etrafiyle anlıyabilmek için sabaha kadar cepheyi bizzat dolaşıyorum. Oradan telefon merkezi yapılmasını emrettiğim “Kocadere” ye geliyorum. Orada vâkıf olduğum yeni vaziyete göre sağ cenahtaki ihtiyat kuvvetle- rini alıp merkeze ve sol cenaha yak- lastırıyorum. Ve kendim de bilâhare (Kemalyeri) unvanı alan merkez - den muharebeyi idare eâlvorum. Muharebenin yalnız bir gününü dinlemekle içime heyecanlar, coş” kunluklar veriyordu. Her adımda bir fışkıran binlerce beklenmedik zor - lukların ağırlığı doluyordu. Sordum ki: — Arıburnu vakayii “yalnız bun- dan mı ibarettir? Paşa bütün ruhumda dehşetler u- yandıran o boğuşma sahnelerini, © kan ve barut kokan manzaraları keş- fetmiş tecrübeli bir adam temkini ile gülümsedi. — Ne o yoruldunuz mu? Daha bu, vakanm başlangıcıdır. Benim “Arr- burnunda 12 nisan dahil gününden 4 mayıs dahil gününe kadar 23 gün- lük Arıburnu kuvvetleri kumandanlı- ğım ve ondan sonra da bütün cephe- nin sağ cenahında tekrar yalnız .. nei fırka kumandanlığım vardır. Bu müddet zarfında birçok vakayii harbiye cereyan etmiştir. Biz valmız en mühim günleri işaret edebiliriz. | Çanakkale öyle bir kitap ki... Bin sene sonra okunsa yine anlaşılır Çanakkale, 21 — Iki değerli jan- darma subayımız, Nuri ve Mümtaz, bize arkadaşlık ediyorlar. Çanakka- lenin ilersinde, eski boğaz kumandan lığınm karargâh kurduğu | sahayı geçerken, Bay Nuri, arabayı dur. durdu: — Cevat paşa, 18 mart büyük de- niz harbini, işte şu sırtın arkasından idare etmişti?., | Harp, belki korkunç şey, fakat şüphe yok ki, hiçbir korkunç vak'a ; fanilere bu kadar heyecan veremez. Topraklarımızda geçen. bu kanlı | çarpışmaların safhaları. hele bir Mi- gili subay ağzında büsbütün başka i bir mana alıyor. Hârpten nefret edenler bile, onun sırasında son derece mukaddes bir İ vasıta olduğunu teslim etmeğe mec- burdurlar. Biz ki, müdafaa harpleri- inin en çetinini Çanakkale *oprekla- rında yapmış bir milletiz. Gevrektir ki her gün bir tarih dersi gibi bir. çoklarımıza bu yakın harbin hi lerini anlatalım. Yeni yetişenler için- İde dünkülerin, bugünkü ve yarını kur | tarmak için nerede, ve nasıl döğüş- bilmiye" "ar, bir gün, ken- dilerini de böyle bir vatan vazifesi | ile karşılaşınca, belki şaşalarlar. Çanakkale, öyle bir kitap ki, bir sene sonra da açılsa o devrin dili ”* yazılmış gibi kolaylıkla okunur ve anlaşılır. Kepez köyünü arkamızda bıraktık- tan biraz sonra Dardanos tabyalari- na geldik. Ama, eski adıyle Darda- nos. Yıllardanberi o tabyalarm diz- leri dibinde, iki aslan yürekli delikan- lı yatıyor. Bu sanlılardan biri Ha- san, öteki Mevsuf... Hasan, teymen, Mevsuf ta Asteymen. Düşman donanması, sahile gittik- İ çe yaklaşıyor. Ateşleri o kadar mü- essir ki, sahayı, hallaç pamuğu gibi delikdeşik ediyorlar. Hasan ile Mev. suf, tarassut yerinden düşman gemi- lerini gözetliyerek, mukabil ateşleri- ni ona göre tanzim etmeğe çalışır. ken, İnsafsız bir mermi yağmuru al- ir. Hamam. Movmuf ve | teme. denieyenn onlarla birlikte daha sekiz er şehit oluyorlar. Bana gösterdikleri, dağ başmda, etrafı beyaz taşlarla çevrilmiş mezar işte bu yiğitlerin, ölmezlik mertebe- sine erdiklerine taşların belâğeti ile/ İ gelip geçenlere anlatıyordu. Eski Dardanosu Hasan Mevsuf yapan bü iki delikanlı, yalnız bir ad değiştirmekle (kalmadılar elbette. Sırası gelince, yıpramış bir tarihin kötü taliini de değiştiren gene bu Hasanlar, Mevsuflar değil mi? İşte Cevat paşa tabyası ki, Çanakkale harplerinde gördüğü hizmetleri, an- lata anlata bitiremiyorlar. Erenköyln içinden geçörek İlerli - yoruz. Bizim İstanbulun Erenköyü- ne, adından başka benziyen tarafı yok. Fakat, oldukça temiz ve ba kımir... Tarlalarda harman döğen kızları, şaşkm ve utangaç bakışlar. la biri süzüyorlar. Biraz ilerde, ge- niş bir palamut ormana girdik. Ar- tık Ezine yolunda değiliz. Gitgide yükseliyoruz. Nefis bir reçine koku- Su ile ciğerlerimiz dolup dolup boşa- yor. Palamutlar bitti, şimdi güzel bir çam ormanı başladı. Karşımızda Imroz adası... Sağımızda Helles bür- nu ve feneri... Solumuzda Kumkale.. Çanakkale o boğazının bu yüksek çamlıktan görünüşü, iki yanı oya ile işlenmiş bir ipek mendili andırıyor. Üzeri, ince ince guruşuklarla do- lan bir mendil ki, lâvanta yerine onu sanki reçineye batırmışlar. Buradan esen hava, bir ölüyü bile belki diril. tebilir. Kumkaleye, Fransızların bir aralık nümayiş mahiyetinde yaptıkları ih- raç hareketinin inkişaf etmeğe vakit bırakılmadan olduğu yerde nasıl durdurulduğunu uzun uzadıya anlat- tılar. Böyle gide gide meşhur İnte- peye vardık. Eski topların başında fotoğraflarımız çekilirken subay Nu- ri, bir aralık, kısa bir düşünceye da- larak arkadası Mümtaza anlatıyor- du: — Harbin en çetin günlerinin bi- rinde, yalnız bir kilometrelik sahaya 90 bin mermi düştüğünü hesaplamış- lardır, Zannedersem, Alçıtepe, Kaba- tepe, Anafarta muharebeleri devam ettiği sıralarda idi! O bunları söylerken, gülüyordu. 90 bin mermi?.. Rakamlar bile, işin içine Türk girince, bazan nekadar 0- yuncaklaşıyor değil mi?.. Kumkale, Halileli köyü yoluyla ;t liğinin, Sovyetler içi ni; AN Montrö mukavelesinin akisleri uysallığın TU | (Başı 1 incide) | peryalizminin ve bidayette Ingiliz heyeti murahhasasmın da muhalefe- tine uğradı. Sovyet filosunun bir yerden diğer bir yere gitmesini tah- dit siyasetinin imkânsızlığını anla - miş olmasmdan dolayı İngiliz Hükü- metini tebrik ederiz. Böyle siyaset açıkça Sovyetler Birliği menafii a - leyhine olurdu. Eğer İngiliz Hükü- meti Baltik Denizinde bir filo ya- rışınm neticelerini önlemek istiyor - sa deniz silâhlarmı tahdit için bey- nelmilel bir anlaşma elde etmeği a- ramalıdır, Bittabi böyle bir anlaş- ma bütün devletlerin menafiini gi zetmelidir. Sovyet Rusya herhangi bir beynelmilel tahdidi teslihat lehin- de olduğunu şüphe götürmez bir tarzda ispat etmiştir. Ancak bunun kendi emniyetini koruması şartur. ope mühimi V- Boğazlar mu- kavelesinin Milletler Cemiyeti paktı çerçevesi içinde olması idi. Sovyetler Birliği Milletler Cemiyetinin muha - faza ve tarsini ve sulhün kollektif bir tarzda | teşkilâtlandırılması için mücadele lüzumundan mülhem ola - rak, harp esnasında tecavüze uğraya na yardım için Milletler Cemiyetinin milerine Boğazlardan tahdidştsiz geç melerinin temininde israr etmiştir. İngiliz mukabil projesi Milletler Ce- miyetini tatlı tatlı gömüyordu. İngi- liz hükümetinin nihayet Büyük Bri- tanya efkârı umumiyesinin ekseriye- tine uymuş ve birçok beyeti murah- haseların azimkâr müsaheretiyle Bo gazlar mükavelesinin Milletler Comi- yetinin paktıma ve ruhuna istinat et tirilmesi lüzumuna bütün heyeti mu- rahhasalarm ikna edilebilmiş olması- nı selimlamak lâzımdır. Sovyetler Birliği siyasetinde Milletler Cemiye- ti paktıni nekadar ciddiyetle göz önünde bulundurduğunu ve bu pak - tm tatbiki için ne derece ciddiyetle mücadele ettiğini ispat eylemiştir. Bu bütün muarızlarımıza göstermelidir ki Sovyetler Birliği Montröde hod « bin bir siyaset peşinde koğmamış, fâ kat hattı hareketi münhasıran sul - hün tarsini endişesinden mülhem ol muştur. Alman matbuatı konferans neticele rini şiddetle tenkit etmekte ve Çanak kalenin Sovyet - Fransız ittifakının eline geştiğini #vaz avaz bağırmak- tadır. Şurasını ehemmiyetle kaydet- mek icap eder ki, ortada bir askeri Fransız - Sovyet ittifakı yoktur Me cut olan şey karşılıklı bir yardım pak tıdır. Almanya bu pakta müsavi şe- raitle iltihak edebilir. Bu da isbat e- der ki, mezkür pakt Almanyaya kar- şı bir mücadele silâhı değil, fakat mü tecavize karşı bir silâhtır. Moniröde Almanya aleyhtarı blok arasında bir rabıta değil Merkezi Avrupa sulhü ile Karadeniz sulhü arasında tabii bir münasebet kuruldu. Faşist Al - man matbuatının Sovyetler Birliği ile Fransanın Türkiyeyi bir silâh ola - rak kullanmak istediklerini bağırma- ————— Çanakkaleye dönerken, iki genç su- bay hiç şüphe yok ki, kendinden yaş- lı kardeşleriyle babalarının bu top - raklar üzerinde nasıl döğüştüklerini düşünerek yakın tarihin şerefli ha- tıralarını yeniden yaşıyorlardı. Onları, düşüncelerinden ayıama- mak için biz de sustuk. Sulâhaddir. GÜNGÖR dan dolay kararmı tatbik edecek olan harp ge“ Sovyetler İngiltere hükümetini ebrik ediyor ıt Montrö konferansın da mukavelenin imzasımdan sonra de legeler bir arada ları, Balkanlardan şarka doğru yeni- | Mukavelesinin den İlerlemeye teşebbüs eden Alman | Yugoslavya Başvekili Stoyadinoviğ © yanın Türkiyeyi kendisine râm ede- memiş olmaktan mütevellit memnu- riyetsizliğinin ifadesinden başka bir gey değildir. Sovyet efkârı umumiyesi muhlevi- yatı itibariyle Sovyetlerin Karadeniz deki hayati menfaatlerine uygun o - lan, bizim dostumuz bulunan Türkiye nin Boğazlardaki hâkimiyetini tesis etmek suretiyle meşru menfaatlerini tatmin eden ve nihayet : bütün sulh tarafdarlarının intizarını yerine ge - tiren Montrö mukavelesini hararetle selâmlar. Beynelmilel kollektif emmni- yet teşkilâtmın dostları, oMöntröde mühim kir meydan muharebesi ka- zanmışlardır. Fransız gazetelerinin Mütelesları Püris; 22 (A.A.) — Yeni Boğağ lar.mukavelesini mevzuu bahis, eden Temps gâzetesi, bu o mukavelenin milletler arası teşriki mesai ve anlaş- ma. siyasetinde bir merhale teşkil ettiğine dair başlıca murahhâslarm | sözlerini hatırlatarak bunun ehem- İmiyetini tebarüz ettirdikten sonra diyor ki : “ Harlei siyaseti Tevfik Rüştü Aras tarafından idare edilmiş olan Ankara hükümeti, Boğazlar mesele- sini ortaya atmakta (gösterdiği iyi niyetin mükâfatını görmüştür. An- kara hükümeti, muahedelerin ruh ve manasmı bozar bir tarzda devletle- ri emrivaki karşımda bırakmaktan ietinap etmiştir. Türkiyenin göster- diği dürüstlük muhalif tezlere rağ- beni anlaşmayı çok kolaylaştırmış- Ir, Popolo gazetesi, Montrö muahe- desinin imzasını memnuniyetle kar- şılıyor ve diyor ki : “ Tabii ve meşru şekilde yapılan Türk talebi esasmda hiçbir iliraz u- yandırmamıştır. Müşkilât Rus-İngi- liz mücadelesinde ve Ingilterenin müşterek emniyetin uzaklaşması his sini vermesinde idi. Paul Boncour- un mesaisi, muvaffakiyeti temin et- ti. Mühim olan şey itilâfın istisnasız imzasındadır. Le Journal şöyle yazıyor : Mukavelenin hususiyeti Türkiye- nin tekrar tam hakimiyetine kavuş- masmdadır. Kapuyu yalnız kendi- sine yardım pektiyle bağlı olanlara açacaktır. Bu kombinezon yalnız Cenevre makinesinin aczine inhisar etmiyor, bizi doğoruca eski tedafli ittifaklar sistemine döndürüyor. Eski Yunan Hariciye Nazırının fikri Atina, 22 (A.A.) — Eski hariciye bakanı Argiropulos, Btnos gazete- sinde yazdığı bir makalede diyor ki: “ Montrö konferansı neticelerin- den memnun olmalıyız. Çünkü Mon rö'de alman kararlar ispat etmiştir ki, Türkiye gibi taahhütlerine ria- yet eden devletler haklı taleplerinde tatmin edilebilirler. Elde edilen an- laşma. ile Boğazlarda hayati men- faatları olan bütün devletler tatmin edilmişlerdir. Diğer bazı gayri aske- ti mmtakalara ait anlaşmaların da tatil edileceği ve Yunanistana alt Lâmni ve Amendirek adalarmım da aynen Boğazlarm mukadderatıma nail olacağı ümit edilebilir. Hariciye Vekilimizi tebrik Montrö 22, (A.A.) — Boğazlar 3-1-6 ef imzası münasebetif ten Hariciye Vekilimiz? çok har” retli tebrik telgrafı gelmiş ve DR Tevfik Rüştü Aras dost memli başvekiline ayni hararetle teşekkürlerini telgrafla bildirmişti” Hariciye Vekâletinin teşekkürleri Ankara 22, (A.A) — Hariciye Ve 'kâletinden: Boğazlar Konferansının muvaff” kıyetle neticelenmesinden (| dols)f memleketimizin her köşesinden memleket dışmdan, Hariciye Vek” letine gönderilen ve yüce millet zin sevinç duygularını gösteren bi lerce talgraflara ayri ayrı cevif vermek maddeten imkânsız oldi dan Hariciye Vekili Vekili Şükrü S* / racoğlu, teşekkürlerinin iblâğına Hire Yamyrösalerağie sur Romen gazetelerinin yazdıklar! Bükreş, 22 (A.A) — Montrö'd imzalanan Boğazlar mukavelenam” si Romanya basmı tarafmdan surette tefsir edilmektedir. Dimineatza ezeümle diyor ki : “ Beynelmilel vaziyetin — İnkiş$i ve bilk--ca Akdenizde muvazen: değişmesi Türkiyeyi Boğazlar röjf minde değişiklik talebetmeğe ve hassa Çanakkaleyi yeniden etmek hakkmı istemeğe sevk etmif” tir. Türkiye Boğazları tek tarafli £ larak teslih fikrini daima ret ederek bütün hareketinde Milletler ç ti usulüne hürmet göstermiştir. ni mukavelenâme ile“ kabul e prensip kallektif emniyetin'daha bir surette işlentesini tesi geli Romanya bir tecavüze kalırsa Fransa Boğazlar vesıtasiYf” yardıma © gelebilecektir. Sovyet Fransa ve Balkan Antantı i dan ileri sürülen metnin | Ingilif tarafından kabul edilmiş olm$$| keyfiyeti, Fransa ile Sovyetler Bil liğini biribirine bağlıyan müteksiğ yardım paktı esası dahilinde Ers” #iz - Sovyet iş birliği bakımın çok büyük bir ehemmiyeti haiz lunmaktadır., , b Zorile gazetesi ise diyor ki : “ Montrö konferanar, sulh mi ir delerinden beri yapılıp da bütü8 tirak edenlerin & menfaatlerini © min eden müspet neticelere vari olan belki yegâne konferanstır. Bu Könferarista Türkiyenin b leplerini isaf eden bir anlaşmaya a rılabilmiş ve Türkiye bütün bu #9 det zarfmda © beynelmilel nizâfiğ hürmet eden bir memleket oldi ispat eylemiştir. « ei A çağ k Bizi # 4 Gazete kâğıtlarından alınacak gümrük Ankara 22, (Tan) — Gayet, matban kâğrtlarmın 100 slam 375 kuruş gümrük resmi gümrüklere telgraflara tamim muştur. : 4 Lindberg Almanya Berlin, 22 (Tan) — Hav& general Göring tarafından yayı ziyarete davet (edilmiş meşhur Amerikalı . tayyareci berg, bugün, hava yolu ile dan Kolonyaya vasil olmuştur” Lindberg yarn Berline gi Göringin misafiri olacaktır

Bu sayıdan diğer sayfalar: