4 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

4 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beynelmilel Sporda ibret Alınacak Vakalar Amerikalıların Siyah Şampiyonlara Karşı Hisleri- Japonun Kazanması İçin Eir Amerikalı Gayret Etmiş - Futbolcülerim'zin Mağlübiyetleri Darbı- mesel Haline Gelm'ş Maraton birincisi koşuda Berlinde bulunan bir arka mektuptan dikkate değer, ibret alınacak bazı kısımlarını | daşımızın bize gönderdiği aynen aşağıya alıyoruz. Arkadaşımızın anlattığı vak'a - lar içinde bilhassa Amerikalı beyazların zenci şampiyon- lara karşı besledikleri ve açıkça gösterdikleri hisler ve muameleler hakikaten insanı hayretler içinde bırakıyor. Vâkıa beyaz Amerikalıların siyahları sevmediklerini her bilirdik fakat bu hissin Berlindeki arkadaşın anlattığı de- rece ve şekilde gösterilebileceğini hiç ummazdık. Mektu- bun dikkati çeken parçalarına başlıyoruz: Fırsattan istifade, size - geç dahi; »lsa - Berlin Olimpiyatları hakkmda | şimdiye kadar hiçbir gazetede çık - mamış olan bazı mühim vak'aları an- lstacağım: Oyunlar kazanıldıktan sonra Ber - lindeki Amerikan sefareti kendi at - letleri gerefine bir çay ziyafeti Fakat Amerikaya müteaddit biri: likler kazandıran Zencilerden hiçbiri- ni davet etmedi. Bilhassa meşbur Ovens'i görmök için bu çaya “giden bir zat “kendisi bana anlattı” kâtip- lerden birine Ovens'i soruyor; ni davette bulunmadığını öğrenmek isti- yor. Aldığı ceva; — Renkli armut!.. O gelseidi biz gikardık.... * Bir sporcu zihniyetini gösterir, bi- zim gençlere ders olacak bir vak'a daha şöyle geçti. Bu hikâye Maraton birincisi Japonyalının ağzından din- lenmiştir: Koşunun onuncu (kilometresinde Japonyalı önde, ve hemen arkasın - den bir Amerikalı geliyorlar. Biraz gonra Üç koşucu Japonyalıyı geçiyor” ler. Arada on beş, yii metrelik 'bir mesafe hâstl oluyor. Japon adrm- larını sıklaştırarak kendini geçenlere yetişmek istiyor. Arkasındaki Ame- mi İyerek rakibini ikaz ediyor. rikalı koşucu “Yorulma! Ben bunları bilirim, bu sür'ate dayanamazlar” di- Beğ kilo- metre sonra bu üç koşucu bitkin bir halde geçiyor. 28 inci kilometrede bir başka Ame- rikalı koşucu yanında bir Finlândiya- İı ile gene tempolu adımlarla giden Japonla -Amerikalıyı geçiyorlar. Ja - ponyalı gene ileri atılmak istiyor. Gene Amerikalı mâni oluyor. “Bur- ları da iyi tanırım, bunlar da yakında söheceklerdir., diyor. Japonyalı da rekibinin sözlerine itimat ederek faz- la kuvvet sarfetmemek ve temposünü bozmamak sayesinde birinciliği ka - anıyor. Bu işin en güzel tarafı; Amerikalı. nm sporculuğu kadar, Japonun bir sporcu rakibin sözüne olan itimadı- dır. » Bir de sizlerden. mühim bir ricam var; sporda vakıâ mağlübiyet vardır. | «. Fakat bizim futbolcülerin uğradıkları mağlübiyetler gibisi hariçte çok fena tesirler bırakıyor. Bursda Norveç - lere karşı 4 golle mağlüp olan futbol- cülerimizin yedikleri gol adedi ihti- yosl bazıları için pek büyük gözük - mez. Fakat yeniliş tarzlarını gö - venler için o mağlübiyet çok ağırdı Balkan Oyunları Dünkü Müsabakalarda Alınan Netice'er Atina, 3 (Arkadaşımız Burhan Fe- lekten) — Balkan oyunlarına yarm devam edilecektir. Bugün alınan ne ticeleri bildiriyorum: Disk atma Yunanlı Fila 48,44 metro ile birin ci, Romanyalı ikinci, Yugoslav 3 cü, gene Yunanlı dördüncü, Veysi #124 metre ile beşinci. Tek adım atlama Romanyalı Yonesko 6,82 ile birin ci, Yunanlı ikinci, Yugoslav üçüncü, Römanyalı dördüncü, gene Yunanlı beşinci, Semih Lütfi ilk devrede, Hüseyin Şükrü finalde elimine oldular. 200 metre Yunanlı Fragolis, 22.9 dakika ile birinci, gene Yunanir ikinci, Roman - yalı üçüncü, Yuğoslav dördüncü, gene Romanyalı beşinci. Melih ve Sedat elimine oldular. 5000 metre Romanyalı Kristian 15,526 dakika ile birinci, Rıza Maksut 16.4 ile ikinci, Yunanlı üçünel, Yugoslav dördüncü, gene Yunanlı beşinci. , 400 metre manialı Yunanlı Mandikas birine, gene Yunanlı ikinci, Romanyalı üçüncü, | Yugoslav dördüncü, gene Rumen be- şinci, Münci ilk seçmede, Faik finalde e- limine öldulür, © — Cirit atma Yunanlı Papayorgi 84,69 metre ile yeni Balkan'rekoru yaparak birinci, gene Yunanlı ikinci, Romanyalı üçün- <ü, Yugoslav dördüncü, Melih 54,30 metre ile beşinci. Balkan bayrağı yarışı Bu yo Yunan: takımı birinci, | Yugoslav ikinci, Rumen üçüncü, ge - ne Rumen dördüncü, Bulgar beşinci oldular, İzmirde Tavuk İstas- yonu Açılıyor Izmir (Hususi muhabirimizden) — Vilâyet, Burnova ziraat mektebin - de bin lira sarfile bir tavuk istas - yonu inşa eltirmeye karar vermiştir. Ziraat Vekâleti de bu istasyon için dört bin küsur liralık alât ve edevat göndermiştir. Tavuk istasyonu inşa edilmekle beraber, vilâyetin bütün kazaların - da şubeleri bulunacak olan bir de ta Yukçuluk kooperatifi teşkil edilmek tedir. Kooperatif evvelâ İzmirde bir satış mağazası açacak v6 burada hal ka temiz ve taze tavuk eti ile teze yumurta satılacaktır. Merkez teş- kilâtlı bittikten sonra kooperatif ka- zalarda şubeler açacak ve oralarda da yetiştireceği cin$ tavuk ve horoz ları ucuz fiatle damızlık olarak köy- lüye satacaktır. Birinci devreden sonra namevcut bir hale gelmiş olan futbol takımımı- zın hariçten manzarası yürekler aci- sı idi. Burada temas ettiğim bazı futbol mütehassısları Norveç takımı- nın zorladığı takdirde sekiz gol ata- cağı söylüyorlar. Bir kısım Alman gazetecilerinin misafirperverlik ve eski müttefiklik yüzünden yazdıkları birkaç satır haricinde bizim futbol - cülerin mağlübiyetleri halk arasında darbı mesel haline gelmiştir. Evvel - ce söylenen “Türk gibi kuvvetli" sözü yerine şimdi bir halımm iyi dövül düğünü ve yahut bir takımın tam bir mağlübiyete uğradığmı anlatmak ü - zere şöyle bir darbımesel ağızlarda olaşıyor: Bu takım Türk futbolcüleri gibi tam mânsayile yenildi. Artık siz bunlara bakın dâ bizim futbol takımlarınm beynelmilel dere- imkân olduğu kadar çalışm. Bilvesile saygılar. Berlin; H, T. cslere yetişmeden harice çıkmasına! | TiYATRO | Şehir Tiyatrosun- da MACBETH Tiyatro kış mevsimi, Şehir tiyat- rosunun yalnız dram kısmına tahsis edilmiş olan Tepebaşı tiyatrosunda W. Shakespeare'nin “Macbeth, faci- asiyle evvelki akşam başladı. Sayfiyede bulunanların ekserisinin henüz şehre inmemiş olmalarına rağ- men, ve bir mevsim başlangıcı için tiyatroda oldükça seyirci vard. Macbeth'i, dilimizeM. Şükrü Erden tercüme etmiş, Ertuğrul Muhsin sah- neye koymuş, Cemal Reşit müsikisi- nİ yapmış. Shakespeare'in © eserlerinden en fazla şiiriyete sahip olan bu eserin ter cümesi, sahnede oynanması meinle ket irfanı için büyük.bir kazançtır. Bilhassa sahneye konusundaki kud- vet, Türk tiyatrosu için iftihar edile- cek bir muvaffakiyettir. Fakat ev- velki akşam seyrettiğim oyunda, ak- törlerin, istisnasız olarak gayri mün- tazam, yani zaman zaman hakikaten İyi ve birçök kereler ise çok fena ol- duklarını gördüm. Bununla beraber bu fena zamanlarında ekseriya. #âh- neye konuşun * güzelliği, noksanları örtüyordu. Şayet, temsilde, Shas- pear'in ölduğu için metne sadık kalmak ıstırarından doğan lisan miş- külleri, olgun bir hitabet ve ahenk- li bir şive ile ortadan kaldırılabilirse Türk sahnesindeki “Macbeth, her. hangi bir sahnede mükemmelen oy- nanabilecek bir hale gelmiş olur. Yukarıda “Shakespeare” in oldu. Ru için metne. sadık kalmak istira -| demiştim. Şimdi dü-| caba metnine sadık kal mak için kulaklarımızm tahriş edil- mesi, edebi zevkimizin feda edilme- 8i mi lâzımdır? Bence, hayır. Çünkü bu, seyircinin rahatsızlığına sebep O- lur, idrâk ve dikkatini lüzumsuz bir zahmete ve İmtihana sevkeder, ak- törü de müşkül mevkilerde bırakır. “Macbeth, in tercümesinde yukarda gösterdiğim mahzurlar vardır. Mu. hakkak ki bu mahzurlarm ortadan kaldırılması, oyuna o nisbette kuvvet ve güzellik verecektir. MAK mat AA atla ai kemmel ve harikulâde “an,, lar var- dı. Temsili yalnız bir defa görüş ol- manm ünutkanlıklarmı bir tarafa br. rakırsam bu “an,, ları şöyle sayabili- rim: Büyileü cadıların ilk perdede görü- nüşleri Ve kayboluşları, Matkafın “Hüseyin Kemal, kraln ölümünü haber verişi, Banguo'nun “Emin Be- liğ,, taçlı kellesiyle görülen hayalini, Lady Macbeth'in “Neyipe, uykuda merdivenlerin başmda görünüşü ve kanlı zannettiği elini uzatışı, Macbeth ile “Sami,, Sayvart'm “Talât, Yuruş- malart Ve sonunçunun ölümü. Ziyafet sahnesi, ne yazık ki, bekle- diğim “Pathetigue,, i veremedi. Onu bulabilmek için “Macbeth, i görme- ye tekrar gideceğim. Fikret Adil ——mm “Dedelerimizin ve ninelerimi eserleri” Ankarada ayın yirmi sekizinde a- çılâcak olan Türk el ve ev işleri ser- gisinde bir de dedelerimizin ve nine- lerimlizin eserleri paviyonu açılacak - tr. Sergi heyeti İstanbuldan da çoğu Topkapı sarayı ve bir kısmı da eski Türk Ve İslâm eserleri müzesinden 200 Parça kadar kıymetli eser ayır - miştir, Bunlar. içinde Türk kumaşları, Türk İşlemeleri, gümüş ve altın yal - dızlı 6$Ya; halı, oyma işleri, kitap kapları, altın kakmalı kıymetli Türk silâhları vardır, | Yeni bir akademi binası İ kurulacak | İnhisarlar Vekâleti, hâlen Güzel San'atlar Akademisinin işgal) ettiği binayâ lüzum göstermiştir. Kültür Bakanlığı da bu binayı para ile İnhi- | sarlar Vekâletine vermeye razt Ol - muştur. Almacak para İle Topkapı sarayınm arsalarından birinde mo - dem bir güzel akademi binasi kuru- iacaktır. Bir deniz kazası oldu Bahri admda biri dün Yeşilköy a- çıklarında sandalda balık avlarken İstanbul tarafından gelen benzin yük- lü bir motör sandala çarparak par- çalamıştır. Bahri denize düşmüş, kurtarılmıştır. Yazan: Antun Gustav Matos Uşak berrak bir semada kopan gök gürültüsünü andıran bir jestle “Mös yö Kalakm,, kartmı yolladığım ve içeriye kabul edilmesini dilediğini bildirdi. Kadın ilkten tanıyamadı onu.. BİK kaç gün içinde ne kadar da değis- miş, zayıflamıştı. Kocası ayağa kalk- &. Başka zamanlarda oldukça boş, gözlüklerle ve kumral bir bıyıkla be- zenmiş süngeri andıran yüzünün ifadesini değiştirdi. Nefes darlığına tutulmuş bir insan gibi elini başında gezdirdi. Adeta zorla derince bir ne- fes aldı. Misafir, tam bir askercesine ve hürmetle eğildi, ve ev sahibi baba- nın elini görülür bir şaşkınlıkla öp- tü, koltuğa oturdu. Ve insanı sıkan, didirgin eden kısa bir süküttan son- ra ev sahibine döndü: Mösyö Colingnon, (Kolinyon) dedi, Beni böyle kibarca evinize hârimini- 6 kabul ettiğinizden dolayı ziyadesi le memnunum. Ziyaret edeceğimi ön ceden, madama haber vermemiş oldu- gunuzu anlıyorum. Eğer bu 2 manda, şövalyelikten, asaletten (bir parça olsun kalmış ise, kendini bilen şerefli ve akıllı insanlar, her türlü anlaşamamazlıkları, o biçimsizlikleri, en küçük bir güçlük göstermeksizin halletmekle mükelleftirler, Ev sahibi, şiddetle soluyarak, pek âlâ, pek âlâ dedi, misafirin sözünü kesti ve ekledi: — Bugün hakkınızda tam bir ma- lümat edindim. Kim ve ne olduğunu- zü biliyorum. İşlerinizin iyi. gittiğini ve nisbeten güç olmakla beraber ö- nünüzde muazzam ve zafer dolu bir istikbalin beklediğini işve ticaret adamı olmak sıfatiyle, sizin buraya, evime niçin ve ne mak- satla. geldiğinizide biliyorum. Burada ne bir tanıdığınız, ne de memleketliniz var. Öz yur- dunuzda ise, kimseden medet uma- cak durumda ; değilsiniz analşılan.. Binaenüleyi, (mantığın sırrım takip Tün Bana müracazt etmek ALEM ve ettiniz. Ve karşılık olarak ta şüp- he götürmez enerjinizle doğruluğu- nuzu , namusluluğunuzu gösterdi - niz, O Bu konuşmamızda karımın da hazır bulunmasını benden rica ede rek, bu gibi gayet mühim meseleler- de -affedersiniz- böyle şaşırtıcı o Ş$&- hitlerden de korkmadığmızı göster - mek İstediniz. Çocuklarım olmadı benim., Allah istemedi. Eb... Uç beş öğrendim. Bir| Çeviren: İbrahim Hoyi mı yorsunuz, ne İstiyorsunuz.. Diyebildi... Manevi ve maddi kuv- veti felee uğramış olan kadın, bunla» tı hiç duymadı bile... Delikanlı cevap verdi: — Hayır, ben para istemeye gel- medim. Ben onun için, karınız Valen Una için geldim. Benim sevgili... EV'sahibi, sanki, yangın var... de- mek istermiş gibi pencereye doğru, seğirtirken bağırdı : — Delikanlı, delikanlı aklını oy- natmadın yal... 'Tkalak, yanan, hummalı gözlerile zavallı adamı pencereden ayırdı. ve tekrar iskemlesine çöktürdü sanki... — Evet efendim, doğruyu söyle- diniz. Ben namuslu bir adamım. O kadar namuslu bir adamım ki yalan söyliyemem. Bilhassa sizin gibi sem- patik bir adama ait olan sevgilisini gasbetmekten, başka birisinin karı « sını çalmaktansa intihar etmeli, öl- meliydim. Karmız seviyorum, Kas rmız da beni seviyor. Ve bu akşam, İşte bunu-açıkça ve mertçe size söy- elmeye, ve onu benimle birlikte gö“ türmeye geldim... Diye sözüne de- vam eğen Tkalak, cebinden bir ta- banca çıkararak masanm Üzerine koydu. Işte.. Korkmayınız.. Ben bir serseri, bir cani değilim. Eğer başka bir hal çaresi bulmaz, ya ni dediklerini kabul etmezseniz, şu tabancayı almız ve beni adi bir katil, bir hirsiz gibi —hem de burada— öl- dürünüz... Ve yine, ortada öldürücü, keder verici, ve acı bir sessizlik hüküm sürdü. Dayanılması güç bir nefes darlığma tutulmuş birisinin çıkardı. ğı hışırtı, ve kalp gibiatan saatlerin, ve saat gibi işliyen kalplerin sesi duyuldu. — Nasıl olur?.. Neler duyuyorum. Bütün bunların imkânı var mı?.. Doğru mü?.. Söylesene Valentina. Söylesene!... Muhakkak, muhakkak ki rüya gö“ ma Boru olmadığı söyl ina, benim sevgili Valentinam diye hıçkırıyordu, ev sahibi. Delikanlı, sanki askerlerine emir veriyormuş gibi, göğsünü germiş, dik ve yüksek bir sesle: — Efendi, dedi. Zvecaj karısının şö“ valyelerinden Peter Tkalak bugün fakir olmakla beraber ve askeri üni- forması bulunmakla beraber, yine zabittir ve hiç.bir zamanda yalan paralık bir adamız, yaşlanmış olmak- Ja beraber hayata uyan, onurla mü- cadele eden her gence slâkasız da kalamam.. — Lâkin affedersiniz. Maksadım.. — Müsaade et, müsaade et. Azi- zim “Kalak,,.. Emin ol ki, ben dedik leri kadar zengin değilim. Bununla beraber, ileride kuracağın müessese ye yardım edecek kadar param her- zaman bulunur. İşinin çok iyi gitti- gini biliyorum. Onun için de, . senin gibi, yüksek ecnebi tanıdıkları, bil- hassa Slâv aristokratlarından ahbap ları olan birinin benim gibi, alelâde bir vatandaş, bir iş adamma. .müra- caat etmesinden ziyadesile iftihar duyuyorum... Delikanir güçlükle nefes alarak: Aziz komşum ,tamamile : yanılıyor. sunuz, diyebildi, ve sanki koltuktan yuvarlanacakmış gibi, sarardı. Nefesi daralacakmış gibi oluyor- du. Bir saatin tıkırtısı, kalbinin kuv- vetli ve sert atışıyla karışıyordu. Vâlentinanm gözleri cam gibi donük laştı, dumanlandı.. 'Tkalak'ın sesi, sanki bir mezar- dan gelirmiş gibi boğuk çıktı: Aziz komşum, sözlerinizden, ümit ettiğimden fazla zengin olduğunuzu anlıyorum. Binaenaleyh vazifem, da- ha ağır ve daha acılaşmiş bulunu- yor. Bunu evvelden bilmiş olsaydım, böyle bir teşebbüse girişmeyi asla kurmazdım.. dedi. Mösyö Colignon da, gorillaya ben- ziyen bir serseri ile uğraşmak mec büriyetinde kaldığını düşünerek, kor ku ile etrafma başladı... Masanm altından, adeta taş kesil miş karısını dürtüşliyerek tehlikeyi anlatmıya çalışırken, peki, ne isti- tarafından , 4 — Gösterit; Halkevi gösterit gu- besi amatörleri tarafından söylemez. « Valentinanın dönmüş, gözleri, yeni baştan canlandı, sanki derin bir rüyadan Uyanırmış gibi, 89 yavaş ayağa kalktı. Petere doğru yürüdü ve onu tepeden tırma « ğıha kadar süzerek. — Ister, Avüsturyalı, Macar, 1s- ter Slovak.. Ne olursanız olunuz, benim'bir Fransız kadını olduğumu hatırlamalıydmız ve bilmeliydiniz ki, Fransada âşıklarrmın sevgilerini ko- calarma ihbar etmeleri hiç te âdet değildir, Evet bu adam hoşuma git- miş olmakla beraber, kendimi ona vermiş değilim. Lâkin bu andan iti- baren bütün varlığımla ondan nef- ret ediyorum. Ve misafir kendilerini tokatlanmış, hakaret görmüş farze - debilirler... Allaha ısmarladık Bay dedi. Ve odadan silindi gitti, Sanki müthiş surette sarhoş Ol muş, ve kırbaçlanmış pısırık bir kö- pek gibi odadan dışarıya sallana sal- lana çıkan delikanlıya Mösyö Colig- non? — Pek muhterem Mösyö Kalak, dedi.. Yardıma ihtiyacımız var mı?. Varsa efnrinize Âmadeyim... Uşak ,koridorda Tkalak'ın arka « #ından koşarak: — Affedersiniz... Diye seslendi; Tabancatızı unutmuşsunuz!... i BİTTİ ————— — —— Adliye binası enkazı Eski adliye binası yanalı üç sene olduğu halde müteahhit enkazı he - nüz tamamiyle kaldırmamıştır. Bun- | dan başka müteahhit Avrupadan ge“ trttiği makine İle tuğlaları kırdıra « rak harç halinde satmağa başlamış - tır. Bu gidişle bu enkazın on senede bile kaldırılamıyacağmı gören Milf Emlâk Müdürlüğü müteahhide enka- zan çabuk kaldırılmasını tebliğ etmiş” tir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: