28 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

28 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Masraflarını d a İzah Ediyor "Ankara, 27 (A.A.) — Spor Kurumu Başkanı General Ali Hikmet A- yerdem, spor işlet lunmuştur: hakkında Ulus gazetesine aşağıdaki beyanatta bu- “— Spor takımlarımız olimpiyattan döndükten sonra ban, tedavi için daha bir müddet Avrupada ve Karlisbatta kalmıştım. Şimdi Ankaraya gelmiş ve vazifeme başlaınır bulunuyorum. Bu gaybubetim müddetince memleketimizde bazı spor hâdiseleri geçmiştir ki, bunlar hakkında bil- gilerimi, görüşlerimi izah etmeyi | Olimpiyat masrafı 1 — Evvelâ olimpiyada gidiş mas- ratınm 90.000 lirayı mütecaviz oldu- ğu hakkında bazı neşriyat yapıldığını haber aldım. Benim merkezde yaptı. Zım tetkikat ile vasıl olduğum netice- ye göre olimpiyat için sarfedilen pa- ranın miktar ve müfredatı küsursuz olarak şöyledir: 4) İstanbuldan Berline gidip gel - me bütün olimpiyat masrafı 39.000 liradır. Hükümet yalnız güreş, es - krim ve yelken sporlar için 37,000 1i- Ta tahsis etmişken teşkilâtımız bisik- let, basketbol ve futbolü de ilâve ede- Tek bunu 39.000 liraya çıkarmıştır. Kamp masrafı b) kamp masrafı 8.700 ve sporcu- lara verilen tazminat bedeli de 3.300 ki cem'an ayrıca 12.000 lira da İstan- bulda sarfolunmuştur . İlâveten izhar edilip gönderilen bi- siklet, basketbol ve futbol takımları için hükümetten bizzarure daha 15.000 liralık olimpiyat tahsisatı iste- nilmiş iken bu para verilmemiş ve fa» kat memleket dahilindeki masraf kıs- mının tahsisatı umumiyemizden ya - pılmasına müsaade edilmiştir. Ecnebilerle temas e) Finlândiya ve Alman güreş ta- kımları ile Avusturya, Macar ve Yu- goslav futbol takımlarının İstanbula gelip gitmeleri ve bisikletçilerimizin de Romanyaya gidip (gelmeleri 33.000 liraya malolmuşsa da bunun 17 bin lirası müsabakalar hasılatile karşılanabilerek mütebaki 16 bin lira- mın umumi bütçemizin ecnebi temas ları tahsisatından tesviyesi icap et - miştir. Olimpiyata gidilse de gidilmese de bu takımlarımıza bu temasların yap» tırilması esasen mükarrer olduğun - dan bunları bu suretle olimpiyat ari- fesine tesadüf ettirerek yaptırmakla teşkilâtımız istifade temin eylemiş - tir. Binaenaleyh bu masrafın olim - piyat masrafiyle alâkadar olmıyaca- ğı tabildir . Yekün 67 bin * Mahaza görülüyor ki, bu dahi dahil edilse, her Üç masraf yekünu bile u- mümen 67.000 lirayı geçmemektedir. Xalnız İstanbul kampı ile beraber 0- Himpiyat masrafı sayılabilecek miktar 51.000 lira tutmakta ise de doğrudan doğruya İstanbuldan Berline gidip gelmeye münhasır olmak icap eden mpiyat masarifi hakikiyesi ancak 38.000 liradan ibaret bulunmaktadır. Bu açık izahat, olimpiyat masrafı- nın doksan bin lirayı mütecaviz oldu- Zu hakkımdaki neşriyatı yapan ga2€- telere bu malümatı veren membala -| Tın ne şekil ve mahiyette malümat vermekte bulunduklarını gösterecek ve memleketimizde sporun terakkisi- ni köstekliyen âmilleri ve asıl gizli &ertlerimizin neler olduğu hakkında bu gazeteleri tenvir eylemiş olacak - tr, Futbole gelince 2 — Futbolcülerimizin U Sovyet - lerde yaptıkları maçların hiçbirisinde bir gi £ kazanmamaları bu spo - rumuz hakkmda yeniden pek çok tenkitlerle münakaşaları açılmasma #ebep olmuştur. Bu meselede doğru bir karara varabilmek için mili fut üzumlu buluyorum matın göz önünde tutulması icap e- der, a) Milli takımda bir iki yerin ehil oyuncuları mevcut değildir. Nitekim olimpiyata gidileceği sırada benln, bidayetten mücerret bu eksiklerden dolayı takımı götlirmekten sarfmazar İ eylediğimizi sarahaten tebliğ ve ilin İ eylemiş bulunduğum hatırlardadır. İyi oynamışlar Olimpiyatta takımımız pek gü- zel oynadığı Alman ve İngiliz futbol federasyon releleri tarafından da tes lim ve ifade olunmuşken bunların “takımda yalnız gol yapmak fikri ve elemanları mevcut değildir... demiş bulunmaları da bu noksanımızı teyit eden hakikatlerdendir. Filhakika ta. kıma bilhassa merkez muhacim ve merkez muavin oyuncuları buluna - mamaktadır. Mili takımda vaktile Zeki ve Ni- hat tarafından işgal olunan bu yer ler bugün daha bunlar derecesindeki ehillerini bülamamıştır. Gerçi bunlarm yerine “yetişecek “erymetm. gençler belirmiştir. Fakat herbiri 15. 20 senelik oyuncular olan Zeki ile Ni. hadm yerini tutabilecek bu gençle - çok pratiğe ve elbette zamana muh - taçtır . Şu kadar var ki, bu yerlere namzet gençler de biran evvel vetismek icin bizzat çok çalışmakta bulunduklarm. tifadeye başlamak zamanı da o kadar | geç kalmasın Fakat şimdiki halde neticeleri takdir hususunda takımımızm bu e sas aksaklığını göz önünde tutmak lazmdır . Psikoloji meselesi b) MİNİ takım haziran ayı içide kampa almarak Sovyetlerden dönüş tarihi olan eylül nihayetine kadar he- men 4 ay hiç durmadan hep futbol oynamış ve mütemadiyen ekzersiz arla meşgul edilmiştir. Bu halin tabiatiyle vereceği yorgunluk ve bıkkımlığı ve dolayısiyle netice ü- zerine olacak tesirini şüphe yoktur. ki erbabı daha iyi takdir ederler Binaenaleyh bilhassa son zaman- lardaki mağlübiyetlerde tabil ve psi- kölojik olan bu. tesirleri de nazarı - bare almak halin İcabıdır. Haksızlık mı? ©) Futbolcülerin gerek olimpiyat - lara gerekse Sovyetlere gitmeleri, bunların kendilerine güvenerek bizzat talepte bulunmalarından değil, her - geye rağmen bilhassa bizim millet ve hükümet menfaati görerek bun - ların buralara gönderilmelerini ilti - zam, eylemiş bulunmaklığımızdandır. Şu halde (netice üzerinde mü- | nakaş& Yapılırken bu noktanın da nazarı dikkate almarak tenkitlerin 8- matör oyuncularımızı haksız yere rencide etmiyecek şekilde yürütülme- si muvafıkı İnsaf olur Atletizm 3 — Balkan olimpiyatı çin Yuna- nistana gidip gelen atletlerimizin beş Balkan milleti arasında dördüncü gelmiş bulunması da bazılarımızı gi- nirlendirmiştir. Fakatne çare ki memleketimizde hakiki atletik dere - cemiz halen işte bundan ibarettir. Bunun böyle olduğunu da olimpi - yada atletlerimizi neden götürmemek bol takımımız hakkındaki şu malü -| te olduğumuzu söylerken evvelce de lin iyice yetişmesi de gilphe yoktur ki, | dan temenni edelim ki bunlardan is-| TAN a e © 2 Spor Teşkilâtı Reisi Anlatıyor: “Futbolde henüz Zekinin Niha- dın yerini kimse dolduramadı,, General Ayerdem Olimpiyat « General Ayerdem ne Pehiivan Seçimi Güreş federasyonu memlekette ser best ve Greko-rumen yüreşlere karşı gösterilen büyük alâkayi nazarıdik - kate alarak Türk milli görgü ve tecrübesi artmış güreşçile; | mizden birisini Anadolu içine gönder: meye karar vermiştir. Samsun, Lâdik, Amasya, Havza, Sivas, Kayseri, Ulukışla, Mersin, A: dana, Konya, Afyon, Uşak, İzmi Ayd, Odemiş, Manisa, Balıke Kütahya, Eskişehir, İzmite gidecek olan bu güreşçi kabiliyetli gördüğü pehlivanları federasyona bildirecek - tir. Federasyon yavaş, yavaş bu gü- reşçileri Istanbula getirtecek ve an- trenörün nezareti altma tevdi ede - cektir. Memlekette yapılacak bu araştır. malarda Türk güreş takımı için bü - yük kabiliyetler bulunacağı ümit e - dilmektedir. Bu tetkikatı yapmak üzere gide - cek güreşçimizin milli takım kaptanı Nuri olması ihtimali kuvvetlidir. Fenerbahçe Ankaraya gitti Istanbul ve Türkiye şampiyonu Fe- merbahçe Climhuriyet bayramı do - layısile Ankaragücü ve Çankaya klüpleri ile iki maç yapmak üzere Ankaraya gitmiştir , —— ———— bildirmiştim.,, Disiplin General Ali Hikmet, sözün bura- sında eski beyanatmı tekrarlamış ve hulâsaten şöyle demiştir : "— Ancak gazeteler harici temas- lardan büsbütün çekilmemiz zarureti- ni isbat ederlerse bunun da dikkat ve teemmüle alınması mümkündür. ,, General Ayerden daha sonra spor tenkitlerinin sporcularm © gayretini kıracak şekilde olmamasını ileri sür- müş, Spor teşkilâtınm Üssülesası di- siplin olduğunu, maalesef son zaman- larda bazı disiplin hilâfr hareketler vuku bulduğunu, böyle hallerde kıy- meti ne olursa olsun herhangi bir İ sporcunun, hattâ bütün bir klübün feda edileceğini söylemiş ve en son antrenör meselesinden de bahsetmiş- tir takımında | .Ali Baba buradan gitmemiş Amerika serbest güreş âleminde Türk İsminin ve Türk pehlivanlığı -| nın hâlâ büyük bir yer tuttuğu her fırsatta görülüyor. Nitekim orada| şöhret temin etmiş olan Ermeni, Rum pehlivanlar hepsi kendilerinin Türk olduğunu iddia etmektedirler. Geçen- de Cen doss mağlüp olan ve Ali Bey nami anılan pehlivan bir rum olduğunu| söylediler. Bir de Amerikada Büyük | bir şöhret temin etmiş bulunan Al baba namında bir pehlivan olduğu | malimdur. —, Ali baba Sirkeciden mi git Ali babanın kim olduğunu merak ediyor ve bir yandan tahkikat yapı» | yorduk. Geçen gün Türk başpehli -| vanlığı için müsabakalar yapmak ü- zere Istanbula toplanın yağlı güreş İ başpehlivanlarından da Ali babayı tanıyıp tanımadıklarını sorduk, Te - kirdağlı Hüseyin pehlivan Ali baba- Bin Sirkecide bir tamirhanede çal tığmı ve iki sene evvel Amerikaya gittiğini söyledi, ssl isminin Arşak olduğunu da ilâve etti. Spor muhar- ririmizin Ali baba denilen pehlivanın eskiden çalıştığı otomobil tamirhane sinde yaptığı tahkikattan çıkan neti- 2e şudur: Sirkecide otobüs o temircilerinden Mes'ut usta nümunda bir güreş me- raklısı vardır. Miço isminde iri yarı bir genç Mes'ut ustanın yannda W) seneden fazla çalışmıştır. Bir oturuş- ta bir buçuk kilo ekmekle 50 köfteyi Yiyen bu genç 300 kilo ağırlığmdeki otoblis motörlerini yardım görmeden söküp takmaktadır. 2 sene evvel o - nun bu acı kuvvetini gören bir müto- #ebbis kendisini Fransaya götürmüş ve Pariste serbest güreşe çalıştırarak müteaddit müsabakalar yaptırmıştır. Tr türlü serbest güreş tekniğine alışamıyan Miço Pariste ikinci pl da kalmaya mahküm iken organiza» törlerin dalaveresile birkaç güreş ka» ? sandirdmin jmüştür. Isminin biraz şatafatlı olması ivanlardan n de eski meşhur pel İconun ismini vermişlerdir. Mes'ut usta yanında Arşak ismin- de bir kimse çalışmadığını, yalnız Mi- İçoyu tanıdığmı ve halihazırda Ame- rikada Aliço nam: altında güreşler yapmakta olan bu pehlivandan mek tuplar aldığın; söylemiştir. Bu vaziyet karşısında Tekirdağlı Hüseyin pehlivanm Ali baba diye tav #if ettiği Arşakm kim olduğunu öğ renmek kabil olamamıştır. Vilâyetin atletizme muaveneti Istanbul velisinin (o İstanbulda klüplerin atletizm faaliyet ve ihtiyaç larma serfedilmek Üzere İstanbul mıntakast emrine 4800 lira verdiğini ve İlerde bu yolda göreceği faaliyet kesafeti nisbetinde her sene bu tahsi- satı tezyit edeceğini omemnuniyötle haber aldık, Umalım ki, bilhassa bu son sene ker türlü atletik faaliyetten ve bu yol daki yardımlardan mahrum kalmış olan klüplerimiz bu teşvik hareketin- den bız alıp sporumuzu kalkındıra - cak yeğüne çare olan atletizm faa - tiyetine girişirler | Ali Baba denilen Ermeni pekliv İ örme iddin eden Amerikabdır) sm Amanilenme erkin ma mİ Bir Hikâye ( Grenoble şehrinin Yeşilada tara -| fımda iki aile yaşiyordu. Birisi Lan- celon'lar, Toptan kömür tüccarı; di- geri, Berard'lar ziraatçi, Buson se- nelere kadar Berard'lar ile Lâncel lar arasından biç su sızmamıştı. San'atleri ayrı ayrı olduğundan ara- larmda rekabet Yoktu. Lancelonlar Börard'lar da turfanda yemişler ve gul oluyorlardı. Berard'lâarın yemiş- leri şehirde çok rağbet görüyor ve diğer şehirlerden de siparişler alı - yorlardı. Aile reisi, Antuan Berarğ| komşusu Jozef Lancelon ile bahçesi- nin mahsullerini takas ederek yerine antrasit alırlardı. Ikisi de biribirle- e, mâllarmın en iyisini vermekte yük bir zevk duyuyorlardı, Bu bal gibi geçinmek, kömür carının kizı Jaklin on sekizine, çift- çinin oğlu Andre yirmisine gelinciye kadar sürdü gitti. Iki genç küçük yaştanberi beraber büyümüşlerdi ve biribirlerini delice seviyorlardı. Bir gün genç adam babasına Jaklini se diğini ve evlenmek istediğini söyle- yince Antuan Berard oğluna — Hakkm var yavrum. Jeklin gü zel ve meziyetli bir kızdır. Onu ben de takdir ediyorum. Zaten her za- man küçük Jaklini bir gün Madam Berard olacak diye tahayyill etmiş. tim. Her halde komşum ve aziz dos- tum Lancelon da bunu benim gibi düşünmüştür. Hemen şimdi seni namma kızınm elini İstemeye gid yorum, bir çeyrek sonrâ'sana dü; nün ne vakit yapılacağını biber ve- ririm. Beni bekle... Bir çeyrek geçti, yarım saat ze“ ti, bir saat oldu.. Çiftçi gelmiyordu. Andre sabırsızlıktan yollara düştü, fakat komşunun bahçesinden çıkan babasinın hiddetten masor olmuş yüzünü görünce neticeyi anlar gibi oldu. Babası çağırıyordu: — Oğlum, bu Lancelon denilen haydut, vahşi, münasebetsiz herif! bir daha konuşmıyacaksım! Anla - dın mı? ” le emiyor. —'Ne” Jaklin! vermek is r mu dedin? Fakat her halde sana bir sebep göstermiştir. — Senin güzel, çalışkan, namuslu bir çocuk olduğunu söylüyor, — Sonra? — Sonrası, Jaklini sana vermiye- ek. — Niçin, niçin? orsun ki, Üç senedir çok yağmur yağdı. İşte bunun için hoşuna gitmi- yorsun. İ Andre bu söz üzerine babasının Yüzüne acaba aklını mı kaçırıyor di- ye dikkatle baktı. — Yok. Deli değilim. Sana hal kati söylüyorum. Bir taraftan bizim arazide tonlarla su dökülürken, di ğer taraftan şiddetli kış yaptı. Bi zim kavunlar berbat oldu. İngilizler yemişlerimizi almadılar... Bu üç şe ne bizim mali vaziyetimizi altüst e- derken, bu sefil Lancelon'un yüzü her zamankinden fazla güldü. Tica- retini büyüttü. Bizi yıkan sebepler onü zenginleştirdi. Bana, utanmadan “Aramızda servet farkı var, Jaklin gibi güzel bir partiyi, kendi halinde bir kavun satıcısının oğluna vere - mem” demek cesaretini gösterdi. anının Âmerikada dikkati cel- bettiği Sikat'la çarpışmasında alınmış bir fotoğrafi (Sikat, Yunanlı Cim Londosu mağlüp ederek dünya şampiyonluğu ünvanmı aldı. İceksin. Bu fakir — Çünkü senden zenginmis... Bi-| İ çalarmı bulacağımı bi 28-10-9386 << Beklenilmiyen Netice Çeviren: Bediye Koral Evet Andre, bana kavun satıcı demek küstahlığını gösteren bu son” radan görme herifin kızımı isteme ğer Fazı bile olsa istemem, anladı “İ mi? Aramızda her şey bitti, her şey Andre, ağladı. Israr etti, Fakat netice elde edemedi, Babası inatla: — Öleceğini bilsem, nafile, diyor” İmağazalarında. kömür satarlarken,/du. Ertesi günü hâdiseden haberde subi Afrikada Yunanlı Cim Lon | bühassa kavun yetiştirmekle meş -İolan Jaklin büyük bir kriz geçirdi Hıçkırıkları arasmda Andre'den baş ka birile evlenmiyeceğini babasınâi söyledi. Kızmın İsyan ettiğini gör tüccar, hiddetle; — Pek âlâ, çoktanberi Pariste) teyzen seni çağırıyor. Oraya gide esnafım oğlun başka bir koca bulmanm yolun! teyzen bilir. Jaklin, aşkına sadık bir kizdı. kalbini vermişti, geri almak elin: değildi, Babasına: — Andre'den başka bir erkek, kof cam olmiyacaktır. İsterseniz sene lerce beni Pariste oturtmaya mec : bur edin, hissiyatım değişmiyecektif. Jaklin sözünde duruyordu. Teyzı sinden gelen mektuplar, kızn bi kimseyi tanımak istemediğini bildi mekteydi. Lancelon küplere bi du. Bir gün Berard'lar kavun tari larını taşlarla dolu buldular, bunl hiddetini | yenemiyen Lancelon gec atmıştı. Sabırla topladılar, Erti Ün gene ayni şey, bu iş günlerce di vam etti. Bir gün geldi ki bu taşlafi koca bir yığın oldu. Lancelon bunla rı çuvalla getirip getirip boşaltıyor du, Onu bir türlü ele geçiremiyorlarn! dr. Antuan Berard: ği — Kavunlarımı ezmek kolay, lâ # kin şu kömür yığmlarma ne yapsi yım ki O da benim gibi zarar gön sün, diyordu. Nihayet aklma bir çare geldi. Bi” gece, otuz torba taşla komşusunun, mağazasma girerek, ertesi gün müşt teriyo satılacak olan kömür çuval larma taksim etti. Bu taşlar, tarisii sını sulamak için kazdırdığı oluklar ondan”alış veriş . etmiyeceklerdi vi ce O dâ ihtikamıni almış ola “ caktı. Berard, plânmdan oğlunu h8* berdar etmedi. Çünkü mâni olacs” ğını bitiyordu. | Ertesi sabah, komşusunu çatlat mak için ıslık çala çala bahçede do" laşıyordu. Bunu gören Lanceloni şüphelendi ve neticeyi anlamakta gö cikmedi. Kapıdan İçeri, başı açti heyecan içinde, ellerile işaretler yas! parak giren âsarı atika âlimi Sir sibald Sülivanı gördü. Bir kâğrt çinde“ tuttuğu Berard'n taşların! göstererek: — Bunlar nereden geliyor? Nere“ den? İ Diye soruyordu. Lancelon çok ara* madı, Komşunun bahçesine doğru koşarak, manzarayı alaycı bir tavır) la seyreden Berard'ı gösterdi. i — Nereden mi?.. İşte bu haydut heriften. Bakm, bahçesinde yığmls var. | — Yığın mı dediniz, yiğm mı? Ağırbaşlı, elbisesine meraklı âlimi çitten atladı. Çakıllara doğru gide “İ rek yere diz çöktü. Taşları perlev- sizle birer birer muayene etti ve Berard'a dönerek: ; — Bunları bana kaça satarsmız?1” Ne söyleseniz kabul ediyorum. Ca «7 buk söyleyiniz. — Bunlar bir şey etmez... — Bir şey etmez mi? Bunlarm yanmda, Glozelde bulunan âsarı ati ka b Burada bir gün taş dev rinde yapılan âsarın en kıymetli par» ordum. Bun lar milyon değer, milyon. Laneelon kıskançlıktan o yemyeşil olmuştu. Berard, oğlunun ellerine | yapışmış, bağırıyordu: — Milyoner oldun, milyoner. Se" | fi bir kömürcünün kızını düşünme — Mert çocuk, diye haykırdı. Berard bir şey yapamadı. Oğlunu” kendinden inatçı olduğunu biliyor * du. Zaten kömürcü, kızını telgrafl8 Paristen getirtmişti. Berard güçbö lâ kabul etti. Çünkü, bu aşk hikâ; sini duyan âlim, gençler evlenmedi" Bi takdirde çıkan âsarı almıyacağın bildirdi. İşte, iki komşu arasında uzun 78“ mandanberi süren kavga bir muci?9 ile böylece sona erdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: