9 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

9 Ocak 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kocasına Söven kadın Mahküm Oldu Dün Sultanahmet Sulh Birinci Ceza hâkimi kocasına hakoret eden Seniye adlı bir kadını mahküm etti. | Davacı Alâeddin şikâyetini şöyle anlatmıştı: — Birim Asliye Altıncı Hukuk mahkemesinde bir muhakememiz vardı. Mahkeme salonunda bana "Verem" diye hakaret effi. Avu- katlar ve mübaşirler de şahittir. Bundan sonra hâkim bir ovukaf- lo bir mübaşiri şahit olarak dinledi. Seniyenin suçunu sabit gördüğü için 3 gün hapse ve üç lira para ce- zosına mahküm etti. lattı: — Ben dün akşam dükkânimda ra yerine raki veriyor, Evde altı çocuğum var. Bunu tacağım, onlara ekmek parası götü- receğim dedi ve cebinden çıkardığı! 140 kuruşluk bir Bilecik rakı gişesi- nide gösterdi. Üstünde bandrolu vardı. 100 kuruş İstedi. Ve nihayet S0 kuruşa bıraktı. Ben paraları ve riyordum. Çırağım çgözlle; “Alma” diye işaret etti. Ben parayı masa » nm üstüne bıraktım. Şişeyi açarak muayene edecektim. Hüseyin yirmi beş kuruşu kaptığı gibi kaçtı. Ben de kendisini polise yakalattım. Meğer - Halis suyu rakı diye satan adam Dün maşhut suçlara bakam Asliye Dördüncü Ceza Mahkemesine Hü- seyin isminde bir sabıkalı suçlu verildi. Davacısı da Beyoğlunda balıkçı- bk yapan Marko idi, Reis Markoya davasını İzah ettirdi, O çöyle an- idim. Hüseyin yanıma sokuldu. Ben müskirat inhisar idaresinin fabrikasında çalışıyorum. Fabrika bana pa- Mahkümlar Zonguldağa .Gönderiliyorlar Adliye Vekâleti bazı mahkümları Zonguldak kömlir (o girketinde çalış- tırmıya karar vermişti, Vekâlet, şim dilik Ankara, Bursa ve Imrali hapis- EE (Fransızca) GÜLMEK, DOYA DOYA GÜLMEK... EĞLENMEK... KANA KANA EĞLEN MEK IK ” İSTEYENLER... BUGÜN Sinemasına koşuyor | LOREL - HARDİ ÇOCUK HIRSIZLARI 10 kısımlık büyük komedi filminde TÜRKÇE KONUŞUYORLAR. Ayrıca: Adana'nın kurtuluş bayramı, Yapılan şenlikler ve tezahürat. İzmir tuz istasyonları « Tuz fabri - kası, Türkçe sözlü ve izahatlı hâdisat filmleri. Paramount Dünya havadisleri, BUGUN TURK SiNEMASINDA YILMAYAN ADAM PAUL MUNİ - BETTE DAVİS “Ben bir pranga kaçağıyım., filminden yüz defa duha güzel ve büyük. Hiçbir kadn aşkı için bu kadar müthiş facia yapmamıştır - Hiçbir erkek ihtirası için bu derece şiddetle hareket etmemiştir. Erkek ve kadın mücadelesinin, aşkm en canlı bir nümunesi - Her kadm onun için çıldırırken diğer bir kadın ondan kurtulmak Kia ölüyor Bu kadar dehşetli ve meraklı film görülmemiştir. İlâveten; Ekler din- ya haberleri, GÖZLERİN BUGÜNE KADAR GÖRMEDİĞİ, KULAKLARIN HİÇ DUYMADIĞI BİR SANAT - GÜ - YILDIZLAR ZELLİK - ve DEHA ABİDESİ Aşk, ihtiras, dehşet se çırak, Hüseyinin böyle suyu rakı diye sattığını biliyormuş. Reis suçluya söz verdi, O: — Bunlarm hepsi yalandır. bay İreis. Ben ne bu adamın dükkânma gittim, ne de yüzünü gördüm. İftira hanelerinden marangoz, yapıcı ve İdemirci gibi 30 kadar mahkümun İZonguldağa gönderilmesini kararlaş- trrmiş Ve bu üç hapishane müdür-| lüklerine tebligat yaptırmıştır. Mah-| ZIiĞFEL KRALI Filminn MELEK ve SAKARYA sinemalarında görenler hayran kalıyorlar ve böyle bir filmin nasıl yapıldığını biribirine soruyorlar. Beyazıtta Geçen tuhaf Bi aj ir hâdise Mahmut isminde birisi dün sabah/ dükkândan aldığı bir ibrikle aptest bozmak için Bayezit camisinin helâ- sına gitmiş. Aptesane bekçisi Ahme- din karısı Fatma, Mahmudun kırk para vererek kendisinden ibrik al mamasma muğber olmuş ve Ona seslenmiş: — Niçin dışardan ibrik getiriyor- sun, demiş. Mahmut sıkışık vaziyet- te olduğu için buna cevap vermemiş ve işini bitirip çıkarken de aptasane- ci Ahmedin kendisine küfür ettiğini işitmiştir. Bunu sormak isterken hemen Ahmet süpürge sopasmı, ka- rısi Fatma da takunyasmı kapınca Mahmüda vurmıya başlamıştır. Mah mut kulağının arkasından ağırca bir yara almış ve Cerrahpaşa Hastane «| sine gönderilmiştir. Hastane yedi! gün sonra tekrar muayenesine lü- zum göstermiştir. Dün Ahmetle ka rısı suçlu olarak meşhut suçlar müd delumumiliğine getirildiler. Middel- Umumilik kat'i raporu alınmak üze te davayı meşhut suçlar çerçevesin - den çıkardı ve tahkikatm tamikı için suçluları polise iade etti. “Türk Sözü” 13 Yaşmda İ yeti değişecektir. Şimdiki halde suç ediyor, dedi. Mahkeme, omüzaketeden sonra Hüseyinin bu gibi işleri yapıp yap - madığınm tahkikine karar verdi, E- ğer Marko bunun suyu rakı diye sat- tığı biliyorsa o vakit suçun wahi- hulüs ve saffetten istifade ederek dolandırmak mahiyetindedir. Bir iht lâs davasına bakılıyor Dün ağırceza mahkemesinde bir ihtilâs davasına başlandı. Suçlu böl mesinde mevkuf olarak belediyenin Alamdar civarında yol ve lâvha ver. gileri tahsil ve tahakkuk memurla” rmdan Necati İsmail ve Ahmet var- dı. Reis iddianameyi okuttu. Suçlu. lardan Necati ile İsmail (vergilerin dip koçanlarına daha az para almak suretile 1077 Mira ihtilâs etmislerdir. Necati ayrıca 68 lira zimmetine ge- girmiştir. Ahmedin de mühim mik.| tarda para ihtilâs ettiği anlaşılıyor. du. Bundan sonra reis Necatiye söz| verdi. O ihtilâsm İsmail tarafmdan Adanada çıkan “Türk Sözü” refi. kimiz 13 yaşma girmiştir. Tebrik ve yapıldığını söyledi, İsmail de suçu ar kadaşına attı. Ahmet te inkârda bu- lundu, Mahkeme şahitlerin (o çağrı. ması ve makbuzların tetkiki için mu. kümlar birkaç güne kadar Zongul - dağa gidecekler ve orada mahküm - lar için barakalar hazırlıyacaklardır. Hkbaharda muhtelif hapishanelerden buraya 100 kadar mahküm gönderi- lecek ve Çalışmaları temin edilecek - tir. Kumar Oynarken Yakalandılar Dün meşhut suçlar müddelumu - miliğine bir kumar hâdisesi geldi! Necmettinle Rahmi isminde iki er «| kadaş dün Alemdarda Vehbinm &r 4; raalhanesinde (pişbirik) denilen ku-! marı oynarlarken yakalarmışlardır. | Şoför Rahminin muavini Ethem ban ko tutmaktan, kahveci Vehbi de ku- mar oynatmaktan suçludurlar. İd- dınya göre hâdise şöyle olmuştur: Necmettin İle Rahmi iki lirasma kumar oynamıya karar vermişler ve parayı da kazanana vermek üzere Etheme vermişler, Sivil memurlar bunu görmüşler, İskambil kâğıtları ve taştahta ile berâber suçluları elir- mü meşhut bslinde yakalamışlar. Vehbi: “Oyundan haberim yoktur”; Ethem de: “Ustam bana benzin al mak için iki lira vermişti” diyor. Davayı, bugün mahkeme hallede - YENİ NEŞRİYAT Yeni Edebiyat Genç şair Neriman Hikmetin (Ye- ni Edebiyat) ismi altında neşrettiği edebi gazetenin ilk sayısı dün çaktı. Bir san'at ve fikir gazetesi çıkar. mıya teşebbüs eden İlk münevver Türk kadını olmak srfatile Neriman Hikmeti tebrik ederiz. Bu güzel gazetenin ilk nüshası üs- tat Hüseyin Cahidin, romancı Peya- mi Safanın kıymetli yazıları ve genç şairlerimizden Samim Atav'ın oOAh. met Rahmi Ozansoy. Ha Gansi Vahdet Gültekinin şiirleri süslemek- tedir. Çin İtalyan ve Özbek edebiyatına ait etütle “Ankara caddesi ve yeni mecmualer,, adlı hir röportaj ve da- ha bir çok güzel yazılar vardır. Erkek üstatlarm bile edebi bir mecmuz çıkarmektan ürktükleri Şu sırada küçük ve genç bir kızın gös. terdiği cesaret takdire lâyıktır. Yeni doğan Yeni Edebiyat gazetesine u- sun ömür ve muvaffakıyetler dile- riz. İspartada “Gül Yurdu” Ispartada, cumartesi günleri çık- mak Üzere, Gülyurdu isimli bir ge zete İntişara başlamıştır. Tebrik ve DİKKAT: Filmin fevkelâde uzunluğu dolayısiyle bu program hiçbir ilâve yoktur. Seanslar MELEK: 2 - 4.15 - 630 - ve 9 da SAKARYA; 215 - 430. 645 ve Oda mevzuu, YDİ Z DANİELLE > DARRİRUX'nün en güzel filmi KADINLAR KLUBU Genç kızların gizli o hayatını gösteren enteresan film. MEVLÜT Merhum Sirt saylavi Mahmut Soydan'm ruhuna ithaf edilmek üze re 10 İkincikânun Pazar günü öğle- den sonra saat 2 de Maçkada Teşvi- kiye camisinde mevlât okutulacak » tır. Arzu edenlerin gelmeleri rica o- Tunur, Altın sesli kadın, Almanyanın bülbülü Berlin ve Dresd' Operası meşhur müganniyesi MARİA CEBORATİ bilhassa kendisi BEYAZLI KIZLAR MEKTEBİ (Maedehen in Welss) filminde pek nefis şarkılar taganni ediyor. sarma SÜMER sime için yazılan EMİN HUYAİ MU TT Ba tül. ğ- da 5 SÜRTÜK a KULTUKLAR: 50, yu mağ ŞEH!P TIVATROSU Operet kısmı ağn Bu akşini Li nl ÇOCUK YTıyaTROSU ÖLÜM Eski Serasker kapısı süvari dal - vesi başkâtipliğinden mütekait Ha - lit Erol dün gece sabaha karşi öl « müştür. Cenazesi Çamlıcadaki köş » künden kaldırılarak o civardaki me- da LÜKÜS HAYAT Ve 14 de FATMAĞIK muvaffakıyetinin devammı temenni eyleriz. hakemeyi talik etti, cektir. muvaffakiyetini temenni ederiz. Bir müddet daha düşününce dünyada da hiçbir ye- re bağlı olmadığını hissetti ve içten içe bu kadar yabancı olduğu bu hayatta kendisini birçok kayıt- Jarın kuşatmasına, ondan istediği gibi hareket im- kânlarını almasına müthiş içerledi. —ü— Oldukça serin bir teşrinievvel günü axşamrdört günlük bir ayrılıktan sonra, eve dönen Yusuf bağlamak için arka tarafa dolaştı. Burada bahçe duvarına bir kapı açtırmiş ve bahçedeki dut ağacının yanıma ahir kılıkilr bir yer yaptırmıştı. Hayvanın eyerini alıp yem torbasını ağzına taktık- tan sonra içeri girerken kendisine kimsenin Iırşı çıkmadığma hayret etti. Fakat vakit daha erkendi ve evdekiler her halde komşuya gitmişlerdi. Yukarı çıkarak soyundu. Kollarını ve başını sa bunla yıkadı. Fena halde karnı acıkmıştı, Mutfağa giderek tel dolab: karıştırdı. Bir bakır sahanm di. binde bir parçacık kıymadan başka bir şey yoktu. Taşlıktaki yeşil sandığı açtı, buradan biraz ekmek ve tulum peyniri alacaktı, fakat kurumuş bir kabuktan başka bir şey bulamadı. Boş torbalar bir kenara yı. ğılmış, duruyor, sadece bir bulgur torbası, yarı açık, ortada kabarıyordu. Yusuf tekrar mutfağa dönünce ocağın kenarında bir tencere bulgur pilâvı durduğunu gördü. Orada asılı duran kaşık torbasından bir tahta kaşık alarak soğuk tencerenin başma oturdu. ” Karnın! doyurduktan sonra yukarı çıkarak oda. daki mindere uzandı. Ortalık kararmıştı. Karısmı merak etmiye başladı. Yakm komşularda olsalar mu- hakkak Yusufun geldiğini mahalle çocuklardan duyup gelirlerdi. Her halde aşağı çarşıdaki memur ailelerinden birine gitmiş olacaklardı. Kapıda bir anahtarm döndüğünü duydu, pencereye koşarak aşağı baktı, yüreği sevinçle hopladı. “Gel- diler!” dedi. Kendini zaptetmese aşağı koşup karısmı kucaklı. MEMLEKET ROMANI yacaktı. Şimdi onun şesini duyuyordu. Muazrez hay. ret dolu bir sesle: “A... Anne, Yusuf gelmiş, baksan 8, hayvanı bah- çede...” dedi. Sonra: “Yusuf!” diye bağırarak yukarı koştu. Kendisini merdiven başında bekliyen 'kocasmm boynuna atılarak: “Biz, seni bugün beklemiyorduk amma, benim içi. me doğmuş her halde.. Gittiğimiz yerde hep, haydi anne, gidelim artık, geç oldu! dedim, durdum. De. mek sen, beni çekiyormuşsun !"* Yeldirmeşini çıkardı. Yusufa dönerek: “Karnım açtır, ben gidip sofrayı kurayım!" dedi, sonra Yusufun bir şey söylemesine meydan verme. den yavaşça, başı önünde ilâve etti: “Bir şey getirdin mi Yusuf? Evde yiyecek bir şey yoktu...” Yusuf şaşkm bir halde doğruldu: “Evde yiyecek bir şey yok mu 7" diye sordu. “Hayır Yusuf, var tabii, biraz bulgur pllâvı var, sen yoldan geldin de, belki doymazsın, canm başka şey ister diye sordum, Amma gelirken bir sey getir. medinse artık istemez... Birdaha dışarı çıkmal.. Biraz turşu koyarım, pilâvla birlikte çok güzel gider. Sen otur, ben seni çağırırım, olmaz mı?" Koşarak gitti. Yusuf olduğu yerde, mıhlanmış gi. bi kaldı. Köylerde ekmek peynir, yoğurt, yumurta gibi şeylerle karm doyurmıya alıştığı için biraz ev. vel aşağıda yediği bulgur pilâvı ona hiç bir şey dü. Kuyucaklı Yusuf — 57 — SABAHATTİN ALI şündürmemişti, Fakat şimdi Salâhattin Beyin evin- de olduğunu hatırlayınca sade bulgur pilâvmın ya- nunda hiç bir şey olmadan, veys birkaç biber turşu. su ile bir bulgur pilâvının, bu evde eskiden pek yen. mediğini acı acı hissetti. Demek o Korktuğu günler başlamıştı? Demek gülünç bir tahsildar maaşına ka- lan bu aile sade bulgur pilâviyle karın doyuranlar sırasına girecekti, Boş tel dolap, boş torbaların yığıldığı yeşil san- dık görünün önüne geldi: “Ah, nasl olur? Nasıl o. lur?” diye dişlerinin arasından mırıldandı. Yumrukları imkânsızlıkla sıkıldı. Hiç bir çare yok. tu, hayatları belki daha kötüleşecek, fakat asla daha iyi olmıyacaktı. Yusuf, sırtında ne büylük bir mes'u- liyet taşıdığını şimdi yavaş yavaş anlamıya başlıyor ve bunun #ltında eziliyordu. Aşağıdan doğru mırıltılar duydu. Şahindenin per- de perde yükselen sesinin yanında Muazzezin yal. varmıya benziyen sözleri duyuluyordu. Fakat konu. şulanlardan bir şey anlamıya imkân yoktu, Yusuf kapıya yaklaşınca Muazzezin: “Anneciğim, Allah aşkma $us!” dediğini işitti. E- Wyle kapıya sarılarak dişlerini sıktı: “Ah bu kadım!..” dedi. Sonra ona kızmıya hakkı olmadığını, Şahinde- nin böyle yapmakta büsbütün haksız sayılamıyacağı. nı düşündü. Kadın damadınm evi doyurmasını pek tabii olarak ister ve kızını böyle bir kocaya verdiği için elbette üzülürdü, Alıştığı hayatı yaşatabileceği. ni aklı kesmeden bir kaymakam kızını, hem de kaçır mak suretiyle alan erkek, kavnanasımın ber türlü Merhum Mahmut Soydan ailesi zarlığa gömülmüştür . istihzasma lâyıktı. Yusuf: “Ne yapmalı?" diye düşündü. Bu sefer bu “ne yapmalı!” suali bir bardak zehir gibi kafasmdan vücuduna doğru döküldü. Bir müd- det evvel yine onu işgal eden düşünceler bugünkü dertlerinden çok farki: idi. Bügün ilerisini, hayatı. nm alacağı istikameti, mesleğinin kendine uygun 0. lup olmadığını düşünmüyordu. Bugün çaresi bulun- ması icabeden şeyin bir gün beklemiye bile taham- mülü yoktu. Fakat ortada yapılacak bir şey de yoktu. - Yusuf bütün vücudunun demir çemberlerle sarıl, dığın! zannederek kımıldadı. Yüzü pis bir şeyin Üze. rine tükürüyormuş gibi tiksinen bir ifade almıştı, Bütün bu sıkmtıları kendine lâyık bulmuyordu. San- ki içinde ayrıca yaşıyan bir başka Yusuf vardı ve o, bu ekmek parası için çırpınan, fakir köylülerden vergi âlmak için bağırıp çağıran zavallıya istihfaf. la bakıyor ve ondan ifğreniyordu. Gitgide artan ve gitgide maddileşen bir bulantıyı geçirmek için Yusuf tekrar geriye, odaya döndü ve pencerelerden birini açtı, Bu aralık aşağıdan Muazzezin sesi duyuldu. “Yusuf, sofraya gel!” Ağır ağır merdivenleri indi. Havalar serinlediği için, İkİ yerde ateş yanmasın diye yemeği mutfakta yiyorlardı. Bakır sininin ortamda bulgur pilâvı tenceresi duruyordu. Herkesin önüne birer parça ku. rü ev ekmeği konmuştu. Yusuf; “Ben geldiğim zaman birkaç kaşık pilâv yemiştim, iştiham kapanmış!” dedi, Şahinde gerip bir gülüşle: “Aç olsan da, bugünkü yemeklerimiz iştah aça. cak gibi değil!,, dedi. Muazzez gözlerini, sitemli, fakat keskin bir bakışla annesine çevirdi. Şahinde yine ayni garip tebessümü muhafaza ede rek: (Arkası var) EN

Bu sayıdan diğer sayfalar: