14 Şubat 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

14 Şubat 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i j ETÜRKiYE e gi m” Tt Ee. RE RİN 3 Öl ba Et SERİ TAN Sündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN İz in hedefi: Haberde, fi | üst, her şeyde temiz, dü- ek samimi olmak, kariin | €si olmuya çalışmaktır. | | i İİSUNUN MESELELERİ FRAT REJİMLERİ ' ela gk (TAN) da Suat Yoğlunun bir Alman lo. 5 dair bir yazısı vardı. Ar- Diş aza müddettenberi Beyoğ- tetkik ediyor ve İl Közüyle topladığı intebaları Heli Hitler diye se. | T opkapı Sarayı müze- si ve kütüphaneleri ile eski Türk ve İslâm e- serleri müzesi kıymetli ve eşsiz eserler itibarile çok zengindir. Buralarda yal- nız beş, altı asırlık Türk tarihini değil, tâ karanlık çağlardan başlayarak dün- ya tarihini aydınlatacak pek çok yadigârlar vardır. Topkapı Sarayı Müzesi Direktörü Tahsin Özle es- ki İslâm ve Türk eserleri Müzesi müdür vekili Ab- müsteriler, Almanyayı iyi e beş Gözle, Nazi tniforması rik edebileceği bir kıyafette İn, , fertler, Almanca konuşan pe leri... livha arkadaşımızda teesstir. m ve intabalarmı olduğu d . in bazı Alman tanıdıklar matba- ti onla müracaat o ettiler ve ki: “Yazdıklarnızdan bütün Uf müteessir olmuşlardır. dülkadir Erdoğan işte bu tarih ummanı içinde çalış yorlar ve ilim dünyasına her gün yeni bir pırlanta veriyorlar. Tahsin Öz ge- genlerde Fatih Mehmedin iki vakfiyesini bulmuştu. Abdülkadir Erdoğan da şimdi Fatihe ait üçüncü bir vakfiye ortaya koydu. Bu vakfiyeler Bizans tarihi- nin, Türk — Bizans mü- Büma; demek, bizim için bir fır- hala 3! Prrmak değildir. mdeta demek gibi bir şekil ve mâ. mişter, Sonra Nazi ünifermasile be lar yoktur, Herhalde ., © BÖZünüzden kaçmış olacak: ROYA Sa gemi Kağine & , Bilâkis Sut Dervişin hassas. hi akde edilerek gazeteye geçiril. le bir memleketin kendi için Wtiyatlarını İstediği yiikselebil- Kanaati ne Mi , ülerini, Krabi, İnsanin. he vürln kalmdir: “sun, herkesin, muhtelif mil kendileri için seçtikleri rejim- Ve saygı göstermesi Li İSAFİRLERİMİZİN nZİFELERİ buna mukabil bir rejimin 1 milli hudut içinde tut- İr sıfatile gidilen Mu oranın usul ve âdabma tam N *t göstermek ta bir saygı ve yn biribirini gördükleri za Aralarında biribirine husu- Hell Hitler diye fısıldarlarsa Dina bir şey diyemez, çünkü İL Fakat bir ecnebi semer. ta umuma sas reina, gibi , bağırarak Weil Hitler di- EL İmlame yakısık almaz. Maya gelince birim yazımır- tn Nazi tüniformasmdan bah- Nİtir, Bunun bir tekrm Tm Mevcut olduğu ve Almanyayı İ ay bİr Rözün bunu farkedebile- . İngilterede fırka tini- hususundaki muha çıkanlarm muhake- » Bunlardan hiç biri tam ina, FİYMemİşti, Kanunla kar İçin bazı tetimmatı hariç Yolunu tutmustu, Fakat mun kısmen tatmini Aşikârdı, Alman lokantasın- Alman da herhalde bu çok misafirperver bir »cnebileri birer misafir » kendilerine her nezake- Ve May # # 5 fl şi 7 ; nasebetlerinin ve bilhassa İstanbulun şimdiye kadar karanlık kalmış bir çok yerlerine projektör tutu" yor. in hmelle yazılmış birkaç mu- taasaıp eser daraya çıkarılır sa Türklerin aldığı Bizansı bize anla» tan bir kitap yok gibidir. Bu üç vak» fiye bize Bizanslılardan alınan İstan bulun siyasi, içtimai, iktisadi, dini, sıhhi ve topoğrgfik'durümunu; ma. YE YES R Hörizi ii başka din inle ENİ daki dağılışlarıncee o günkürdilmi - zi büyük bir cömertlikle anlatıyor. Bize öz türkçe ad taşıyan Yahudi- ler ve Rumları haber veriyor, Ne yalan söyliyeyim garezkâr batı tarihçilerinin “Türkler Bizansı ve © nun medeniyetini yıktılar.,, şeklinde ki tekerlemelerini okuya okuya ka - farda bir kuşku çengelleşmişti: “ - Acaba Türkler Istanbulu alır. lerken medeniyet &serlerini yıktılar, yaktılar mı?, diye zaman »aman dü şünürdüm. Bu Üç vesika kazalarımız daki bu şüphe helezonlarmı söküp a- tyor, Türkler Bizansı tahrip etme - mişler, mâneviyeti gibi maddi izerle- ri de harap olan bir ülkeyi açarak kendi yurtlarına katmakla iktifa et mişlerdir. Çizi İstanbulu aldıkları zı. man içeride dejenere bir ulus ye zorla ayakta durabilen beş, on 8» pitle sayısı bir düzineyi geçmiyen bakımsız mabet bulmuşlardı. Şeh- rin bedii manzarası bozulmuş; bü- yük mabetlerin, anıtların alanları biçimsiz yapılarla dolmuştu, İhti - yar değirmenler şehrin havasına kasvet ve sinirlere ürperme dağı - tan gıcırtılar yaymakta idi. Ben bu vakfiyelerin tizerinde al & aydanberi duruyorum. Dilimize çevirdim. Fihristlerini yaptım ve şu peticeye vardım: Türkler Bi » zansı harap etmemişler, harap ve bakımsız buldukları bir şehri aç « mışlar ve barmdırmışlardır. Bu vak fiyeler bugüne kadar ilim âlemine ve tarihçilere, tılısımlı bir kapı ar- kasında örtülü kalan birçok haki katlerin anahtarlarını veriyor. Bun lar tetkik edilmedikçe İstanbulun. plânı yapılamıyacağı gibi şehrin doğru bir tarihçesi de yazılamaz. Benim kanaatimce belediye plân- dan evvel bunları bir ilim heyeti » ne tetkik ettirmelidir. Yİ vazife bilir, Fakat bu- ilerinden de bekledi- ve saygı vardır. 'Tür- hesabma sulh ve inkılâneı taraftarı bir merlekettir. # Va çalışmamak şartile Şa rejime karsı da tesamiih Fakat kendi topraklarında , ne de milli sosyalizm Meat rejim taraftarlarının li etmelerine misama- 4 Mi Ben bu vakfivelerin şarklı ve Ji tarihçilerin İstanbul ve es- ki eserleri hakkındaki birçok yan tışlarmı yakaladım. Sesimin bütün. kuvvetile söylüyor ve tekrar edi. m m le ha edemez. Bu noktada her Türk va, tandaşınn çok hassas bulunması iâ- rımdır. Biz de Nazi rejiminin aleni bip terahürüne karşı bu hassasiyeti gösterdik. YAZAN: ibrahim Hakkı Konyalı yorum ki, bu vak. fiyeler okumadık. ça İstanbulda ya. pılacak (o herhengi bir eski eser araş- tırma kazısı da bek- lerilen doğru ve çabuk neticeyi ve. emek, Topkapı sarayı. daki vakfiyelerden birisi tomar öteki. si ciltlibir kitap halindedir, Birinci vakfiyede 190 satır vardır. Başında besmeleden sonra Fatihin kendi elile yaptığı tuğrası ve onun altmda da vakfiveyi tescil © den Kazasker Ali Fenarinin imzası vardır, Fatih, vak. fivesin!i tescil ettir. dikten sonra idare #ini sadrazam: Mah. mut Paşaya birak. metre, Fatih ku wv vesinde Akanı'ans kilisesini: ittisal'n. deki birçok Om bani ile beraber bir imaret olarak tesçli ettiriyor. O Ve bunun ida- resi için de İstanbulda ve Ru- meli taraflarında birçok köy, çifte lik, çayır, han, hamam, değirmen, orman, çalılık prinç ve pamuk ter laları, tuzla ve fidanlık vakiedi - yor, Vakfiyede bütün bu yerlerin adları zikredilmiştir. İmarethane de günde (100) okka et sarfedil. mekte ve bu arada Edirne princi kullanılmaktadır. Fatih zamanında Rumelide prınç ve pamuk çok iyi wiyetişiyordu. # stanbulun içini anlatması I itibarile çox mühim olan ikinci vakfiye on Üçer satırlı 149 sayfadır. Bu vakfiyenin Fatihin oğlu İkinci Beyazıdın emrile (H. 901) yılında aslından kopye edildi- ği sonundaki kayıttan anlaşılmış» maktadır. Bu vakfiyede, birisi büş- langıçta diğeri sonunda Beyazı - dın iki tuğrası vardır. Fatih vak - fiyesine, 11 inci sayfasından son- ta, İstanbul ve mülhakatında ca- mi ye mescide çevirdiği kiliselerle yeniden yaptırdığı mabetlerin si - nırlarmı göstererek başlamakta - dır, Başta (kenisei nefişe) dediği Ayasolya geliyor. Ayasofyanın it tisalinde tam (92) dükkân ve ev- le bir mektep vardır. Bunlardan an- yoruz ki, Ayasolya vakfedilir - ken etrafını evler, küçlük dükkân- lar sarmış ve güzelliğini tamamen. bozmuştu. Bunları Türkler yapma muşlardı. Bizanstan öyle aldılar ve yavaş yava$ açarak ronbedi bu tu- feyli yapılardan kurtardılar,” Mimar Sinan da bunların bir kıs mini temizliyerek mabedin ömrünü dentekledi ve artırdı. Türkler bu bayındırlık işlerile bakkile öğünebi- lirler. rez Bu vakfiyede İstanbulda 15 ha- | mamla 44 değirmen adı geçmek- tedir. Hamamların on dördü İs- tanbulda, dördü Galata tarafında» dır. Fatih bu hamamların yalniz 14 ünü vakfetmiştir. Değirmenler- den de 47 Si İstanbul tarafında- dır, Hamamlarm ve değirmenie- rin yerleri ve isimleri de gösteril- miştir, Fatih bu vakfiyede on mü esseseyi tesbit ve vakfetmiştir: Ax yasofya mabedi, zeyrek camii, Ga latada Arap camli, Silivri kalesi- nin içindeki kilise, İstanbulda eski imaret, kalenderhane camii, Fatih camü, Fatihteki sekiz medrese, Da rüşşafaka ve imaret, Yedikule ca mii, Vakfiyede Gülatadaki (Mesa Do- mehika «- Arap camii) kilisesin - den başkasının eski edları söylene memistir, Fakat diğer mabetler bu gün bile Fatihin koyduğu adları taşıdıkları için şirdiye kadar ta- riheilerin düştükleri birçok hatala- DA a BBB fi anl seal İŞİ İM Ga İğ eke EE ZU beşe vali İN! YL İLA Fatihin vakfiyelerinden birinden bir yaprak ri düzeltecektir, Vakfiyede Istan- bul tarafı ve Galatadaki kilise ve manastırlar da tesbit edilmiştir İs. tanbulda iki de Yahudi (Sinagog)u görülmektedir, u vakfiyenin en milhim nok tası Fatihin istikbal hak - kında keşiflerde bulunmasıdır. OKU YUC lantayevski yaziyor: yat Fakültesi telebesindenim. Fakat, ne yapayım ki, eski, toplanmış kitap» ları karıştırmaktan hoşlanmam. Bi . lâkis son eserlerin, son fikirleri, içer- de ve dışarda cereyan eden siyasi ve içtima! hareketleri bir an evvel öğ » renmek isterim, Bazan da, kaçırdı. ğım enteresan bir meseleyi, röporta- jr. hikâyeyi gözden geçirmek isterim. Bu ihtiyaç modern bir münevverin en tabii ihtiyacıdır. Amma pek az kimseler istedikleri mecmua ve gaze teleri, yeni çıkan kitapları tedarik e- debilirler. Universite © gençlerinden bir çokları bir gazete bile almak ik. tidarında değildirler, Bunlar nerede okuyorlar? Benim bildiğim kütüpha nelerde ancak tarih! geçmiş bazı mec U MEKTUPLARI Kütüphane İstiyor! Edebiyat fakültesinden Guri Ka .| mvalar var. Fakat belki ben yanılıyo “w- İstanbul Üniversitesi, Edebi - (nizi | Fatih; sülâlesinin uzun müddet hükümdarlık iskemlesinde kalamı- yacağını ve mütereddi torunları - nm yurda ihanet bile edecekleri » Dİ isabetli bir surette tahmin et - miştir, Vakfiyenin 142 inci sayfa» sının 10 ve 11 inci satırlarında A- yasofyanın vakıf şartlarını tesçil ettirirken bu hakikati anlatıyor. Bu yurtta kendi torunları kalma- | dığı zamanAyasofya mabedi tevliyet. işlerinin, memleketin reislik san - dalyesine oturacak olan zatın uh. desine geçeceğini söylemektedir. İşte bu vakfiye ile Cümhurrelsi Atatlirk, Ayasofyayı dilediği gibi idare etme ve dilediği şekle &ok- mak vazife ve hakkın: bulmakta. dır, Vakfiyelerin en mühimmi eski Türk ve islâm eseri müzesinde (666) numarada kayıtlı olanıdır. Bu vakfiye tam 35 metre 85 san- tim boyunda ve 38 santim eninde muazzam bir tomar halindedir. Yal nız baş tarafından sekiz satırı Kıs men kopmuştur. Bu vakfiye Pati hin türbesinde mahfuzken türbe- ler kapatıldıktan sonra müzeye 4 lunmıştır. Fatih bu vakfiyesile Aya sofya ve diğer evkafi için İstanbul da 2242 dükkân 9İT ev, 15 mah - zen ws depo, 68 değirmen, 8 çarşi, 1 yağhane, 1 silâhhane, 2 kapan, 15 höcre ve 10 kapı vekfetmiştir. Değirmenlerden birçokları atla dön mektedir. Vakfiyede Gül Pass, Sultan Paşa, Hatun Paşa gibi ka- dın adlarına rastlanmaktadır. çuk adlı bir de Edirneli vardır, rum. Bu İşi bittabi, daha iyi bildiği. umuyorum. o Memleketimizde bütün gazete, mecmua ve kitaplari günü gününe, taze taze alıp okuyu - culara, yani okumaya hevesli halka, arzeden ve icabında bunlârın kollek. siyonlarını her vatandaşa açan bir kütüphane lâzımdır. . İnhisarlar Satış Mağazaları Kadıköyden, Refi Aydoğan imsa- siyle yazılıyor: “— Bir memur olduğum için işi- mi ve ihtiyacımı mesai zamanmm nihayet bulduğu akşamları 17 den sonra ve cumartesi günleri de öğle zamanı 13 ten sonra görmek mecbu- riyetindeyim. Bu yüzden İnhisar İdaresi satiş mağazalarmdan bir aydanberi bir B TARİHI DEDİKODU | ÇORUH OĞLU AHMET HİLMİ Ef. Mahkemei Temyiz Hukuk Dalresin. de ilk reis olarak Çoruh oğlu Ahmet Hilmi Efendiyi tanırım. Ahmet Hilmi Efendiden sonra Ömer Fehmi Ffen- di, ondan sonra da Karnabatlı Ömer Hilmi Efendi geldiler, Sipur Çelebi Sait Paşanm Adliye Nazırlığında yaptığı temyiz reisleri. den biri de Çoruh oğlu Ahmet Hilmi PpEfendidir. Çoruh oğlu Ahmet Hilmi Efendi harikulâde zeki bir adamdı, hariku- tâde bir duyguya malikti. Eski ilmiye ricali arasında Fatih dersiamı lisanile Söyliyen, fakat Sorbon profesörü kafasile d i sik değildi, meselâ Cevdet Paşa ile hukuk meseleleri üzerine konuşuldu. ğu zaman verdiği cevaplar Fransa temyiz relsinin verdiği cevaplar sa- nilryordu. . Çoruh oğlu Ahmet Hilmi Ffendi de bir kelime Fransızca bilmediği bir tek Garp hukulksinasmın kitabını eli- ne almadığı halde Garp hukuku tat. bikatında allime kesiimisti, Mahka, mel temyizde, Kara ticareti, deniz ti. enreti kanımlarmın en müskül ve muğlak ahkâmmı hir Garp hokuksi- nası imiş gihi büyük hir isabetle tat bik ederdi. Rir gin müzakere tenreti İ bahriye kanımunun en karısık ahkâ. mı üzerine cereyan etti. Müzakere neticesinde verilen karar yazıldı. Fa kat Ahmet Hilmi Efendi, kararı he vete İmzalattırmadı, Müvatere meeli, sinde hazır bulunan hiristiyan aza. an Karabet Efendive dönerek: « — Siz Frenkçe kitanları karıstı. rırsınız. Rir de müzakere ettiğimiz meseleyi Frenkçe serh kitanlarmda aravmız. Rakalem Frenk Alimleri ne diyorlar? İmza şimdilik dursun, de di, Karahet Ffendi Franerren serhlare Fransa mahkemel temvizi kararları. na baktı, İlen revler, fikirler Ahmet Hilmi Efendinin rey ve miitalensı da- tresinde idi. Ahmet Hilmi Efendinin rev ve mi. tale o zamanm adliyesinde otori- te hükmünü almıştı, . Saatci Ohanes Efendi isfirnf Hira, jret mahkemesi reisi idi, Mahkemel İtemyiz âzalığında bulunmus olan İ Trabzonlu Asrm Rey de istinaf tica. ret xabrt kâtibi idi, İstinaf ticaret mahkemesi Selânik idareli mahsnan sinnı Sotiraki ile bir Yahudi araam- da tahaddus etmis olan bir ticareti bahriye meselesine hir karar ver. misti, Karar temyizlen nakzen inde olundu Yenilen muhakeme cereyan etti Santçi Ohane Efendi rar ra vinde bulundu. Üsküdarlı kilcürük boylu Mehmet Bey de son âza idi, Ohanes Efendi revleri taparlarirktan sonra zabıt kâtibi Asım Beve döndü: “Asm Rey, İttifak İle ırara karar verdik, yazmız, deği, Küçücük boylu, küçücük yürekli Mehmet Bey, vanıhaşınia oturmakta olan zabıt kâtibi Asım Beyin kulağı. İ na eğilerek: “.— Beni muhalif yazmız, diye ha» tifçe söyledi. Seksenlik Ohanes Efendinin ku lağı pek tez İdi, Yavasca ve uzaktan söylenmiş olan bu sözü duydu ve he, men: «.. Mehmet Beyefendi!., Mehmet İ Beyefendi!.. Telâş buyurmayız. Ben | tahkik ettim. Nakır kararda Ahi met Hilmi Efendi Hazretleri bulun» mamışlar. Bulunmuş olsalardı ben de nakız kararına ittiba ederdim, dedi. Çoruh oğlu Ahmet Hilmi Efendi bu bir adamdı. Ahdürrahman Adil EREN şişe şarap almıya muvaffak olama- dığımı söylersem, ihtiyaca uymıyan bir vaziyetten bahsetmek istediğimi anlamak müşkül olmaz, zannederim, İnhisar İdaresinin satış mağazaları tepki devlet daireleri gibi ayni saat ve dakikada kapanıp açılmaktadır. Ticaret için açılan satış mağazaları» nın çalışma şeraitinin piyasanm & hengine ve ticaret zihniyetine bağlı olması lâzım gelirken bu mağazalar rn da devlet devairindeki tahrirat kalemiyle bir anda kapanıp sattsı ta- til etmesi, ticaret kaidesine ne dere- ceye kadar uygundur? Bunun tak- dirini İnhisarlar Umum Müdürlüğü. nün takdirine bırakırım.”

Bu sayıdan diğer sayfalar: