2 Mart 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

2 Mart 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 2.2 967 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI T Ahmet. Emin YALMAN AN'ın hedefi; Haberde, 65 rde, her şeyde temiz, dü t, samimi olmak, kariin Büzetesi olmıya çalışmaktır. GUNUN MESELELERİ j| Almanyanın iktisadi taarruzu en ÇP Yalnız silâhin olmaz. Harbin k Müthiş sekli iktisadi mahiyeti ha- dır, k Almanya, Merkezi Avrupa ve Bal - da iktısadi bir taarruza busla-| Miştar, Bu taarruzu Bertinde vücude geti. “Teknik Büro,, adlı bir teşkilât Ya A E5. Elektrik Şirketi, kim - Sahayii, büyük inşaat müesseseleri e vardır. Teknik Büronun Mer. Avrupa devletleriyle Balkan Pa etlerinde birer şubesi vardır. mühim şube Yugoslavyanm sana. Merkezi olan Zağrep şehridir 'eknik büronun gayesi Küçük iti - Ve Balkan devletlerinin bitin ham | elerini Almanyaya çekmek, ve memleketleri Alman mamulütanın haline getirmektir . ei İş için, tekwik büronun emrinde | utsuz sermaye vardır. A lik büronun bir gayesi de Orta | Wrüpa ve Balkan devletlerindeki Sinai teşebblisatı ele almak, şi. IŞIK MEDYUMLAR BİR HARİKA italyada âlimlerin müşahedesinden ge- çen bir medyum ışık saçmış ve bu ışıklar sinema makinesile tesbit edilmişlir ...aananananasaz —......... M bir peri masalı anlatıyordu. adında yetmişlik bir kadın iferler yapmak, limanlar kur - » fabrikalar için Kizım olan ser - Seyi vermektir anl bir taraftan bu memleketle - ü ihracatı inhisar altma almak t er taraftan da dahili ekonomileri. * de hâkim olmaktır Bu büro üç senedenberi muvaffa. - kiyetie, çalışmaktadır. En ziyade Ro - Ya, Yugoslavya ve Yunanistanda Balaaristan vaffak olmustur. |, Orta Avrupanın Ğ M2 edatüi teşkilâtı aim bu iktmadi taarrazu içiik İtilâf devletleri lâ A eğilir. Onlar da tehlikeyi Yapma ve mukabil teda: Mi, ğa mecbur olmu İtilâf devletleri bir lıyarak, Romanya, I oslovakyanın Al - ay, tsi istilisma karsı “tedbir YE düşünmüşlerdir. İlk tedbir o re, teknik büro ile mücadele vücude | âfa bir Yon Çekoslovak kuronu sermaye miştir. MİŞ, bir kitap yazmış, şeğe benziyen şua'lar bu kadar havai mış! arka 4 Bilet ale amala. korkunç bir hele girer, kuv on misli artar ve gözleri kı. m saçar gibi parlarmış. Hayaletler göçidi dediği bazı yerlerden hiç geçmek istemezmiş. Güya ornlarda ekndisine hayelet- ler ölü yüzleri gibi çehreler görü. nür ve üstüne bir takım eller sal- dırırmış. A, Evian'ın anlattığı hâdiselerin en garibi bir gün göl üzerinde Ma. ria ile bir sandal gezintisi yapar- larken vaki olmuş, Medium kadın birdenbire şimşek çakar gibi ışık- '& ve sandal devrilecek. miş gibi yalpa vürmıya başlamış, Evian sandalı uzaklaştırmak iste- miş; fakat bakmış ki su şurup gi- bi koyulaşmış, kürekler batmıyor! O sırada dalgalar arasından uza- ii iktisadi merkez üç devletin ME. li menfaatleri arasında bir ahenk | iç g. > Salışmıştır. Bu maksatla da| devlet. arasında bir takım iktisadi imalar yapılmıştır. Bu eiimleden| ei 3 Komanyanın petrollerine mu. goslavyanm bakır vermesini! tera, şer bir mübadele tanzim et - ta at iktisadi merkez, Almanyanm Malaga, barosu karışısında zayıf ve ağı > Alman teknik bürosu, Iktı - en tesisinden sonra faali. arttırdı, Yugoslavya ve Tür -| Ayin bütün krom istihsalâtmı ele) May, iizere teşebbüslere girişti, Ro- Dı ile ve Bulgaristanla yeni ti - B, > Müahedeleri akctini temin etti, iğ ya göre, Romanya karşı Alman mamul eşyası olmak üze. in İstihsalâtını Almanyaya sat. Tazı oldu, Kavganın siyasi Mânası Bana, şefaat mücadelesi siyasi kav. iniz bir tezahlirii olduğu için tehli. değildir, bvak il taarruza geçen asıl Çekos. Hay, “Adır. İktasadi merkez Prağdan tere, “allir. Siyasi menfaatleri müs - aya duğu için Romanya ve Yuros- dağı Ya Kendisine daha kolaylıkla SYabilir. Fakat Yugoslavya ve İnç YA este itibariyle ziraat mem. etleri, Almanya onlar için cok Ma bir müşteridir. Bu sebeple Al ve kolay kolay feda edemezler. Almanya bu iktisadi menfa - leriniz anarak Küçük İtilâf dev - İoar vi biribirinden ayırmıya, Çekos.. MK eek mun... ya ki ği nan bir çok eller sandalı devirmiye çelışıyorlarmış, sandula çarptıkları duyuluyormuş. Etraftan imdada gelen kayıkçılar da sândala yana» şamamişlar, . Nihayet Maria Silbert ayağa kalkmış; bir takım acip kehanet- lerdö bulunmuş. Vücudundan ardı arası kesilmiyerek şimşek gibi işık lar saçılıyormuş. Bu halde sanki sandaldan karaya çıkıyormuş gibi suya ayak basmış ve kayar gibi bir hareketle sahile gitmiş. Tam o vakit sandal da normal hale gel. miş, Küreklere sarılarak kiyiya giden kayıkçılar Mariayı kenarda baygın birhalde bulmuşlar. Bsvap- ları, hattâ ayakkapları kupkuru Ami, ransız haftalığınm anlattı. ğma göre fizik hâdiseler izhar öden Avrupalı mediumların en tanınmışlarından biri olan bu kadını bir çok doktorlar müşahede altına almışlar, muayene etmişler. Bazıları onlu hilekârlıkla itham et. mişler, lâkin görülen hâdiselerin nasıl vukua geldiğini veyahut ge- tirildiklerini izah edememişler, Mariz Silbert'in (o kontrolünün —yani öbür dünyadaki muhabiri olan ruhun— adr Nell imiş, Medi- uri çelleri masanın üstünde durdu. ğu halde masarın altma konulan yüzük, bilezik, ergara tabakası ve #pat gibi eşvanm Üzerine kontro- a amm mama tadır . Bu sebeple iktisadi kavga siyasi mücadele ile yanyana ve basbaşa yü. rümektedir. Ve bu mücadele şimdi an bül davresine tirmiâtir . Medyumların Korkunç Maceraları emleketimizde de hayli okunan bir Fran. sız haftalığı son sayılarından birinde pek garip bir haber veriyordu, daha doğrusu Avusturyanın Gratz şehrinde Maria Silbert medium vefat et- Adalbert Evian adında biri de bu kadının hayatında görülen fevkalâde hâdiselere dair Orada anlattığına göre bu kadm vücudünden bazan o kadar parlak, şim- neşredermiş ki konu komşu nasıl olup ta hiç gürültü çıkarmaksızın fişekleri atıldığına şaşarlar- Rauf A. Hotinli Mübün adını hâk edermiş, hatâ bu tecrubelerde elmas Üstüne bile ka- zılar yaptığı görülmüş ki elmas en sert cisim olduğuna göre in; sıtalarla buna imkân olmadığı aşi- kârmış. Fransız haftalığının da ilâve et- tiği gibi bu hikâyede hayli müba- lâğa olduğul hattâ yarıdan zıyadesi nin uydurma olduğu muhakkak far- zedilebilir; fakat baştan başa ya- lan olmadığıma da şüphe yok; zira üç sene evvel İtalyada böyle bir vü cuttan ışık neşretmek hâdisesi sa- Jâhiyeti müsellem fenni bir heyet tarafından müşahede ve tesbit edil miştir. 1 904 Şubatında Triyeste kör- fezinin Cenup sahilinde Pi- rano kasabasınm — hastanesinde Anna Monars adında bir kadın yâ- uyormus. Bu kâdinm yatak komşu ları bazı geceler,onun vücudundan ışık şunları çıktığını o görmüşler, Bu ziya intişarı birdenbire oluyor ve bir hüzme veya gayet parlak bir küre ve nadiren de kıvılcımlar şek Binde görülüyormuş. Hastabakıci hemşireler ve hasta ne hekimleri Anna'nın yatak kom- sularının bu hikâyelerine evvelâ inanmak istememişler; fakat ni- hayet onlar da kendi gözlerile gö- rerek hâdisenin doğruluğunu tes lim etmiyo meobur kalmışlardır. Bunun Üzerine İtalya. “Mili a- raştırmalar encümeni,, reisi meş. hur G, Marconi Venedik sivil has- tanesi başhekimi Dr, Prof. Fabio Vitali'yi bu hâdiseyi incelemiye memur etmiş. Radiyobivolojik hâ- diseler mütehassısı bilginlerden Dr. Protti ile Triyeste akıl hasta- Lkları müessesesi müdürü (Prof. Sai'nin de istirak ettiği bu incele- melerin neticesi Prof, Vitalinin ra- porunda —hulâsatan— şöyle tes. bit ediliyor: Anna Monara 42 vaşında, esmer, zayıf. orta bovlu olduğundan dn- ha vaalı sörünen bir kadındır. Ga- yetle dindar ve zahittir Çocukluğu sarhoş ve sert huvlu bir bebanm ailesine sürdürdüğü felâketli bir “aeeeaeiiikeeananeeeeeeekkesasaakakükieeee hayat-içinde geçmiştir. D kalbini aha o zamanlar Anna arasi. ra İsayı, İsânin mukaddes örür gi duğunu 8 miş. Kendi muayene eden he yet bu buhranlar haricinde hiç bir hi anomali bulmamış. Hattâ ışık inin incelenmesinden Romada akıl hasta. lıkları hastanesinde uzun bir mü- şahede altma Direktör Prof. Santis” eri tama almışlar, tegayyür görülme hazında nefes darlığı tasthme) ve e biraz intifah o (em- ı başka bir hastalığı yokmuş. ) Anna Monara fakir bir balıkçı karısıdır. Müteaddit çocuklar: var dir. Kendisinde görülen hâdise hek kında hiç bir bildiği yoktur. Yalnız bu işık hâdisesini perhiz zamanın- da dindarane vecdinin artmasına, siki perhiz tutmasına, hastanede | tedavi altında bulunduğu vakit bi- | le nebati şeylerden başka birşey ye! memesine atfetımektedir. Filhakika bedeni riyazet devri geçtikten 3On- ra vücudundan ışık intişari da kö- #ilmiştir. iş. Tenefüis ci. Irano hastanesinde fenni müşâhedeleri tertip eden heyet her türlü hile ihtimalinin ö- nüne geçmek için kadının üstünü başını, yâtağını ve kovuştaki kom. şularının yataklarını iyice muaye- ne etmişler, Bir kaç gece hiç bir şey görülmemiş; fakat 11 Nisan gecesi müşahitler kovuşun kapısın- da süküt ve dikkatle beklerlerken sant 12,30 da birdenbire Anna Mo nara inlemeğe ve “İsa, bana imdat et,, diye mırıldanmıya başlamış. O sırada göğsünlin #ol: tarafından ve yorganların altından beyaz bir ışık dalgasi çıkarak kadının yüzüne vurmuş ve kovuşun loşluğu İğin- de çenesini, burnunu ve gözlerini aydınlatmış. Prof. Protu evvelden hazırlamış bulunduğu alıcı sinema makinesinin üğmesine derhal kesarak İsletmi- ye başlamış ve ziya hüdisesini bir filmde tesbit etmiş. Hüdise 3 sani yeden biraz fazla silrmüş ve resim- de görüldüğü üzere hafif başlıya- rak ortada parlaklığı artmış ve yi. ........ ne edilmiş. Halinde bir fevkalâde- lik ve hileye delâlet edebilecek bir şey görülmemiş. Vücudunun üst kısmı soyulmuş, göğsünde, rengin» de hiç bir değişiklik, hararetinde yükselme filân müşa: miş, yalnız uyandırıldığı yı nabzının biraz fazla pek tabii sayılmış. artması iç e ihtimali birakma- mak için civarındaki ya. taklarm da iyice muayene edilmesi nutulmamış Müşahitler istisna bir hal karşı sında bulunulduğuna hükmetmiş- ler, Prof, Vitali, bu vesile ile, bâ- 5 ae FIKRA Biz ve Seyyahlar Ne raman İstanbulu düşünsek, turizm hatıra geliyor: “— Seyyah getirmek, daha doğrusu seyyah dur. durmak için ne yapmalıyız?.,, Seyyah | durdurmak diyorum, çünkü İstanbu. Iz onlardan gemilerle, fakat günübir. iik gelip geçiyor! Turizm için ne yapsak? , Size yeni bir fikir söyliyeceğim: İstanbulda, ve onun Bursaya kadar «İvar bölgesinde turizm için her şey | tabiat ve tarih tarafından yapılmış. tır. | İstanbulda beş yüze yakin anıt var, | Essiz peyizaj, adım başında, İstan » bul ve Bursa şehirlerinin eski yerlile. rini bile hayran bırakıyor, Istanbulda, Marmara bölgesinde ve Bursada seyyahlar için eksik şeyler, bizzat bizim mahrumiyetlerimizdir: Yol var mı? Şöse var mı? Otel var mı? Spor ve eğlence tesisleri var mı? İstanbuldan, İzmiti bırakınız, Pendi. ğe kadar otomobille rahatça gidebi - lir misiniz? Mudanya iskelesi Bursa- ya düz bir yolla bağlı mıdır? Acaba bütün bunlar seyyahlara mı lâzm? İ Hayır! Hepsine bizim, kendimizin, bu memleket vatandaşlarının ihtiya - cımız var. Eğer biz kendimizi rahat yürüten, rahat yatıran, rahat dolaş. tıran, az çok eğlendiren, yüzdüren | İ » ve oynatan yusıta ve imkânları hazır. Uyacak olursak, gerisi, yani, asıl, mik. yarların yetişemiyeceği, birkaç mes. lin, basara: hazırdırla, "Tabii güzellik essirdir; tarih eser. yacağı büyük cazibeler getirebilmek icin, böyle cnzibelerden mahrum olduklarını yanmaktadırlar, Bizde güçü var, kolayını yapalım. Fatay tta da tasvir ediler ve bilhassa göğüs hastalıklarında gös rülen ışık hâdiselerini hatırlatıyor; fukat tahkikat heyetinin raporunda hâdiseyi İzah yolunda bir mütalca Bu fenni müşahede bana vaktiy- le tabbiye mektebinde okuduğumuz bir kimya kitabında geceleri bazt zarların üstünde görülen ve nür rin tefeşslih neticesin intişar eden fosforlu gazlara at fedildiğini hatırlattı. fenni kon. trol ile tahkik edilmemiş olan © kimyevi faraziyeyi haydi kabul e- delim; fakat bu canlıların saçtıkla» rı işıklara ne demeli? Herhalde sim tâ psişik bir tefsir kolay kolay akla yatmıyor. Meğer ki psi. k tabirinin bugünkü medlülünü ir hayli genişletelim 71. San'at Köşesi; Tomas Karlayl der ki: “Ya Şeks. pirinizden vazgeçeceksiniz veyahut Hint İmparatorluğunuzdan deseler, tereddüt etmeksizin biz İngilizler, Hindistan; feda ederiz.,, Gerci biz, bu çapta bir hovardalık-| la bir avuç toprağımızdan bile fern. gat edemezsek te uğruna varımızı,| yoğumuzu düşünme *n hibe edereği- miz bir san'at delamızda yoktur. Bizim toprağımızın altı üstünden da. ha zengin. Bana sorsalardı “Arabistan mr? Berganındaki taş yığınlarmı mı? Kimseye danışmadan, sormadan, te- reddütsüz susuzluktan develerin can verdiği Arabistan çöllerini olduğu gi. bi verir ve Bergamada harabelerinin en küçlük, en hurda bir taş parçasını muhafaza edebilmek için senelere” boğuşurdum. Lâkin ne yazık ki de virler gelmiş ve hiç bir tercih karşi. sında kalmaksızın bol keseden Rerza- manın inel gibi âbidelerini Alman. yaya vazon vagon sunmuşuz. Buzür Almanyada bir “Bergama müzesi, vardır. Restore edilmiş muazzam bi mabet, koskoca bir Bergama müze si, Sıkmazsam anlatayım hikâyesini: Bundan altmış sene evvel Dikllidr bir şose yapılmak istenmiş ve Yol Hofman İsminde Alman bir müteuh. hide havale olunmuş, Müteahhit, ye” için Hizm gelen taşları civar o tepe lerde aramış, dolaşmış, dolaşmış. Bir | de ne görsün? Yığın yığın heykeller ne hafifliyerek kaybolmuştur. Hâdiseyi müteakıp kadm muave mn Eski Eserler Ve Kayı!sız'ık içine koymuş, Prusya Eski Eserler Enstitüsüne yollamış. Orada bun. larm ötedenberi aranıp bulunamıyan eski Berzania mabedine sit heykeller olduğunu derhal anlamışlar. Enstitil Müdürü B. Koze, yol bunlardan ne kadar eline g se memleketine yollamasını yazmış, O da sandık sandık Almanyaya Ber- gama mabedini olduğu taşıtmış, Ne halkten, ne hükümetten en küçük bir mümancata bile maruz kalmaksı- zn dünyanın en büyük hazinelerin den biri böylece terki yar ve diyar eylemiş. Gerci bu hanyağmaya içi sızlıyan birkaç münevverin ikazı da olmamış değil amma o zamanın hü, kümetinden aldıkları cevap, bu taşla- rm alelâde taşlardan farklı otmadığı merkezindedir, San'at eserinde Yal, niz taşın kıymetini arayacak kadar bü geri zihniyet bize o zaman buruda yalnız bu tek misalini zikretmekle ike tifa ettiğimiz biricik kıymeti kaybet. tirmekle kalmamış toprağımızm de finelerile bastan başa Avrupa müze. terini zengindirmis. Bugün yurdun, en ücra köşelerin den gelen kazma seslerine kulakları. ni âyar etmiş müzeclliğimizin dikkui ve tedbirleri karsısmda bir küçücük kum tanesinin bile hudut dısma ması İmkânsız bir hale gelmiştir Ne, rede bir kazmtı varsa bertin orsda bir müze memuru Jandarma gibi isin nie Kıymetli olmaları ihtimalini düşü. nerek bunlardan bir tanesini sandik Mi ekin 0 ki silerim iii hac di i FİLE

Bu sayıdan diğer sayfalar: