6 Nisan 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

6 Nisan 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 6-4. ear i ka RTAL - ında. Alt ta: Hava komu. tanlarımız baş- İR | H TAN avacılarımızı Yetiştiren Asri Mektep Yazan: Ahmet Emin Yalman “NİŞ tayyare meydanınm Mir di köşesinde, yıkık bir kerpiç in Önünde hava mektebi ko- Ri le karşıla; Bize mektebi grstermiye bu- ii baslıyacağım, dedi İki sene evvel hava mekte uru, ancak bu ker - ayak kulübelarde yer bulabi- vim haki AREUR KUTU ak için nda bir fikir sahibi ok izli ektebi gezip ogörmiye Bu ir başlamak lâzımdır. takider, eri söyliyen komutanı ik iyordum. o Kendisini! vazife başında görmüş asi. sistemin darlıklar! Gaveyu Psolmayı kabul etmiyeh, ye en kestirme yoldas yürü - âmile ymetihi veren mükemmel Bi erkin harp subayı... tara dü mekanizma içinde; bu pay İşilnen, mes'uliyet yükü - la nda taşımaktan hiç kork“ ime ayetlere sık sik tesadilf Zİ için komutan hakkında et dolu bir hatıram vardı. li Bibi bir vazife hissini ve yorulmak bilmez bir çalış - ira e büyük bir nezaket ve Sbayın; © birleştiren bu kıymetli EE ala ızla beraber mektebin mü- e dolaşmıya başladık. dk si taburuna git eski- ea ma bir, iki binayı gezdik. el a da binaların noksanlar işi <2 büyük bir intizam ve B < BÖZ& çarpıyordu. Undan sonra mektebin tayyar? tiy Bözden geçirdik. Evvelâ u - talimi için çift kumandalı bö- Yyareler var. Yeni uçucu €Y * Öğretmenle bereber bu tayya hı ye UsUşa başlıyor. Kanatları” örn “e i tecrlibe eden kuş gibi, ara kij , Yyareyi idare ediyor. Müş dey, Ziyetlerde öndeki öğretmen İrina İşe karışıyor. Sonra günün heyeca, Yeni uçucu hayatınm en başı, ak gününü geçiriyor: Ka“ MI açarak tek başma hava - Uçuyor, yerden yalnızca kal. Yere kendi kendine iniyor. a > sonra türlü türlü tayya- Ma doldurmıya başlıyor. ni iptidat kısmında meleke sa na e sonra mânialar at Gatp vari gibi havalarda serbest u maya çikiyor, türlü tür- Sonra Si hareketlerine alışıyor: iyor, Ta tatbikat tayyarelerine ge arâssut etmeyi fotoğraf ve mayı YL makineli tüfek kul- Me bike atmayı, radyo kul . iş öğreniyor. Bir tarafta ko- e Kapalı, tayyare var, Bu- larda kiyoz, ç, dört talebe için âdeta seyye” bir dersane. Öğ- retmen burada 8€Y- risefer dersi veri. yor. Tıpkı bir vapu run hesap memuru gibi pilot âletler ianesile vaziye tayin etmiye, harita üzerinde yoz lunu bulmıya alışıyor. Yerdeki işa. retlere göre yol arâmak ihtiyacın. dan kurtuluyor. Tam iş ersaneleri birer birer dolaşi- D yoruz. Başka yerlerde gör - düğüm örneklere göre hava mekte bimizin dünyanın en muntazam, en modern, tedris malzemesi iti - bariyle en zengin müesseselerin - den biri olduğunu tereddütsüzce şöyliyebilirim. Birşeyi o yapmıya bir defa karar verdikten ve hare- kete geçtikten sonra tam yapıyo- TuZ. Hava mektebi iki sınıf talebe ye tiştiriyor: Bir sınif uçucu ve maki- nist olarak Yetişecek gedikliler- dir, Diğeri de uçucu zabitlerdir. Gedikliler ortamektep mezunları içinden imtihan ve siki bir sıhhi muayene neticesinde — seçiliyor. Bunlar havacılığa tasllik © eden dersler hakkında umumi malümat sahibi olduktan Sonra makinist, uçucu, radyocu. fotoğrafçı silâh- çu, bomba gibi İhtisas şubelerine ayrılıyor- Uçucu zabitler, Harbiyenin ilk sınıfından tayyare zabiti diye ayrı- lıyor, Bedeni takat bakımından $i ki bir muayene geçiriyorlar, Bu muayene her sene tekrar ediliyor. Harbiyeyi bitirdikten sonra hava Kektebine geçebilmek için bir tey Yarcelde aranan tam bedeni yası. lar tahsil geneleri İçinde muhafa- etmiş olmak lâzım... e 708 mektebimizde bir takım H nazari dersler var... Fakat oğu amelidir. Mesel dereler vii almıya mahsus Mr ve çalışma yerleri bütün pe seal ediyor. Burası insana bir bine İKE fabrikası hissini bir fotoğraf "irat almak, sür'atle veriyor. kurutmak, hazır- develope et zi fotoğrafları lamak, ii halinde birleştirmek hava har haricinde makineler ın tasavvur HE nelerde, ba ve is de kullanılan bü- nilmüneleri var. , tamir edili- güvenilebilecek içli Z ve tertibe ve avret sims YUNASINDA Ni b EZ tam.ve mükemmel tayyare fotoğ- refçısr “yetiştiriyor. Bunlardan memleket sulh zamanımda da hari ta ve kadastro işlerinde gok istifa de edebilecek... Bütün dünya ile muhabere adyo şubesi de başlı başma bir ilem... Genç radyo öğ » retmeni mesleğine çok meraklı ve düşkün... Kendi ker ine alıcı veri- ci cihazlar kurmu berelere dair her taraftan usul da- iresinde şehadetnameler gelmiş. dekleri hazırlanıyor, tamir ed : Hava kuvvetlerimizde kullanılan bütün radyo tipleri tetkik ediliyor, üzerinde ameli surette çalışılıyor Telgrafçılık öğretiliyor. Muhabere odalarında herkesin ayrı telgraf si hazı var, Alıyor, veriyor. Teslihat şubelerinde bombals- rım her nev'ini görüyorsunu?. A - tdış cihazlarının hepsinden nümü- neler var. Makineli tüfek şubesin- de de makineli tüfeklerin her nev” inl buluyorsunuz. Seyrisefer filân gibi dersler İçin her türlü tertibat hazırlanmış. Her birinin ayrı dersaneleri, tatbikat yerleri yar, Eskiden hava mektebi olan oluk lu saçtan yapılmış bütün bir bina şimdi bir tek ders için bir tatbi. kat yeri haline konulmuş. Bir hedef D ik bir merdivenden kule gibi bir yere çıkıyoruz. Burası uçan bir tayyareyi temsil ediyor. Aşağıda devamlı bir hareket ha - linde bir nişangâh var ki tayyare sabit olduğu için hareket vaziyeti- ni ifade etmek üzere hedef müte- harrik yapılmış. Burada bir takım tertibat var. Tayyarenin sür'ati ve diğer ma. lümat sür'atle hesap edilip” terti- bat âyar edildikten sonra bomba cihazma küçücük bir sivri bomba miknatis cazibesile takılıyor. Son- ra bir takım tertibatla hedefinize hişan alıyorsunuz ve bomba kolu- nu çekiyorsunuz, Kule ile yer ara- smdaki mesafenin hakkı makine tarafından verilmek suretile bir müddet sonra bomba kendi kendi- ne serbest bir hale geliyor ve he defe düşüyor. (Arkası 1 incide) KUMANDANLAR ARIN UATRAĞRIR General Emin Anlatıyor AFYON SIRTLARINDAN İZMİRE DOĞRU NASIL YÜRÜDÜK 7 O tuz Ağustos! Bu tarih, düş- man ordusunu. ordu #ıfa- tmi kaybettiği günün tarihidir. Mustafa Kemal, o gin bizzat ku- mandayı eline almıştı, Ve harp ta. rihlerinde bir deha eseri olarak da. ük Başkumam Aslıhânlar mintak gelen bu muhare dusu büsbütün perişan olmuş ve ric'at hattı tamamiyle kesilerek, Kizıltaş vâdisine atılmıştı. Bu vâdi, son derecede sarp ve kayalıktı. Yol namına hiç bir şey yoktu. Bozguna uğrıyan Yunan kıtaları, tek bir patikadan çekilmi. ye mi ebur idiler. Tabii buna im- kân bulamadılar. Ve küçük, büyük bütün toplarını, kamyonlarını, cep hane arabalarını, malzemelerini, yiyeceklerini muharebe meydanın- da bırakmıya mecbur oldular, Artık, karşımızda bir ordu yok. tu. Derme çatma Yunan kuvvetle. ri, takibimizden kurtulmaktan buş ka bir sey düş Ordumuz, Uşak üzerine yıldırım gibi ilerleme" “ydi. uesnada, Yunan ordusun-» dan kurtulabilen derme çat ma kıtalar da bin müşkülütla Kizil, taş vadisinden çekilmiye çalışıyor» lardı, Ordumuzun bir kısmı Uşaktan ileri geçmiş olduğu halde, diğer kıs mi henüz uşağa varamamıştı. Or- du karargâhinm Usağa nakledil - diği gün, başkumandan Atatürk, Garp cephesi kumandan: İsmet İ nönü, umumi © niharbiye reisi Mareşal Fevzi Çakmak, Uşağa gel. mişlerdi. Atatürk, Uşağa girerken, kasa. banm kenarında muzaffer başku- mandanı alkışlamak için toplanan kalabalık arasında bir şayia dole- şıyordu: Bu şayia, Yunan kuvvet lerinden bir kısmının Uşağa doğru ilerlemekte oldukları merkezinde idi, Bu şayiadan, Atatürke de bah setmişler. Kendileri için hazırla - nan ikamete şereflem kumandan, beni huzuruna çağırdı lar ve böyle bir ihtimale karşı ma- sıl bir tedbir alındığını sordular. Kendilerine, üç fırkadan mürek - kep olsn dördüncü kolordumuzun Uşağa gelmekte olduğunu arzet - tim, Ve emirleri üzerine, birkaç 74 biti vaziyeti anlamak o maksadile düşman geldiği istikamete gön- derdim. Ş ayin doğru idi: Yunanlı - lar, Kızıltaş vadisinde uğ- radıkları müşkülât karşısında Mu rat dağlarından Uşağa giden pati. kaları takip ederek kasabaya in - miye teşebbüs etmişlerdi. Halbu - ki Uşak istikametinde ileriiyen dördüneli kolordumuz, bu iniş yo. lunu Yunanlılara daha evvel ka - pamış bulunuyordu Uşağa girmek istiyen Yunanlı. lar, kıtalarımızı karşılarında gö - rünce, yeni başkumandan Triko- Pis büyük bir şaşkınlığa uğramış ve biraz da bu şaşkınlığın neticesi, taarruz emrini vermişti. Fakat, harpten, yorgunluktan, mütemadi ricatlerden, ve nihayet açlıktan bi, tap bir hale gelen Yunan neferle - ri, başkumandanlarının emrini din lememiş ve silâhlarını yere ata - rak: — Biz artık harp edemeyiz! Di- ye haykırmışlardı. Trikopis, bü vaziyet karşısında, YAZAN Salâhaddin Güngör Emekli Korgeneral Emine ait hatıralardan teslim olmaktan başka çare göre- medi, Dördüncü kolordu kumandanı Kemalettin Sami Paşa merhum, generali ve maiyetindekileri tes - lim alarak, bizim bulunduğumuz birinci ordu karargâhma getir - di. iç unutmam: Karargâh ola rak seçilen Uşakta Yılancı zade Mehmet Efendinin evinde idik, Kemalettin Sami Paşa mer- hum, Yunan başkumandanı Triko- pls ile general Diyenisi ve diğer bir iki generalle refakatlerindeki yük sek rütbeli esir Yunan zabitleri »- ni, yanını katarak bizzat karar - gühâ getirmişti. Bizim ordu ku - mandanı, Trikopise hal, hatır sor- duktan sonra, nasıl olup ta esir düş tüğünü öğrenmek istediğini söy - ledi. Trikopis, cevap vermezden ev vel sağ elini yukarda, ve 80l eli - ni aşağıda tutarak dikkate değer biz bu vaziyette idik! Sonra, aşa- gıya götürdüğü elini göstererek Düve etti; — Sizdebu vaziyette idiniz! Sakarya muharebesinden sonra ise... Bu sefer sol elini yukarıya kak dırıp sağ elini aşağıya indire, rek sözüne devam etti: — Şimdi siz bu elin vaziyetine çıktınız ve biz de sağ elin vaziye- tine düştük! Ve derin bir'iç çekişi arasında sözünü tamamladı: — Binaenaleyh, mağlüp olarak buraya geldik! Yunan esir generalleri ve yük- sek rütbeli zabitleri büyük ünifor- malı idiler. Hatırımds kaldığına gö re, Trikopisin sağ kolunda, altın bir zincir sarkiyordu. rdu kumandanı, esir gene « ralleri alarak, Garp cep- hesi kumandanı İsmet Paşaya gö Esirler, biraz sonra da A- n huzuruna çıkarıldılar, bulunmadığım için, Atatür kün kendilerile neler konuştuğu- nu bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, ordumuzun İzmirin muka- vemet edilmez cazibesine “tutul « muş olduğu idi. Uşaktan sonra, orduyu âdeta zaptetmek mümkün olmadı. Başkumandanlarından: — Mk hedefiniz Akdenizdir! leri! Emrini “alan Mehmetçikler, yürüyüşte âdeta biribirlerile mü - sabaka ediyorlardı. Otomobille gi derken, yolda yarasını henüz sür. dırmış erlere rastlıyorduk. Bunlâ rin bazıları ayaklarından yaralı idi ler. Postallarını ellerine almış, ne fes nefese koşuyorlardı. Otomobis miyorsunuz7.. Onlar, hiç cevap vermiyerek to» pallıya topallıya önümüzden serip gidiyorlar: — Efendim. Başgumandanm emri var. Akdenizi bulmadıkça bi ze dürak yok! Diyorlardı. Bu sahneler anlatılmaz © Mehmetçikler, İzmir ileri yürür yüş hareketlerinde, âdeta çelik ke- © #ilmişlerdi. Yorgunluk nedir bilmi | yorlardı. Hayvanlar bile, başlarını İzmir istikametinde kaldırarak tatlı tate lı kişniyor, yollarından kalmak İs temediklerin hereketlerile bi ze hatırlatmıya çalışıyor gibi idi © ler. Afyonkarahisar zaptedilmişti. o tomobille “Bal Mahmud,a gidi - yoruz. Yolda, Halis beyin fırkasına rast ladık (şimdi İstanbul kumandanı | general Halis Bıyıktay) en önde gi. * den bir kite, otomobilimizi durdur. du. İçlerinden birkaç nefer, bize ru yaklaştılar. Mehmetçikler ideta sevinçlerinden ne yapacak *. ların: şaşırmışlardı. Ellerinde tut tukları bir takım parlak şeyleri; göğsümüze takmak için bizden mü saade istiyorlardı. Ri — Nedir onlar? Diye sorduk. Mehmetçiklerden biri, yanımızı sokuldu: — Efendim., Ne olduğunu bizim © de bildiğimiz yok. Bunları, sandık © içinde bulduk. ) Neferin elinde tuttuğu ve bizim göğsümüze takmak istediği parlak şeylerin, birtakım Yunan nişana ? rı olduğunu anlayınca gülmekten! kendimizi alamadık. Mehmetçikler içinde de bu nİŞaMe ları göğüslerine takanlar vardı, Bu kadar temiz, bu kadar içten gelem bir arzuyu kırmak elimizden gel - medi: — Peki... Dedik, haydi baka Bize de birer tane takı Mehmetçikler, dehşetli ler! Biz de onları sevindirdiğ den dolayı sevinerek yolumuza & vam ettik, 4 ir küçük hatramdan daha bahsedeyim: Yunan ordu. sunun bütün belli başlı kuvvetleri: Uşak civarmda teslim olduktan” sonra idi. Alaşehire doğru O bille ilerliyorduk. Fakat her na « sılsa, otomobilimizin önüne ordu karargâh filâmasını takmayı unu muştuk. Karşıdan, bir fırkamız. açılmış. vaziyette, takip ettiğimiz yola do ru ilerliyordu. Bize en yakın olan; kıta, otomobilimizin süratle gel * diğini görünce, derhal şüpheye düş müşler: — Bu otomobil içindekiler, olsa demişler, Yunan karargüh bitleridir... Uşaktan kaçıp eya lar! tomobilimiz ansızın. hiç bek lenmedik bir yerde, ve hiç bekleme meğik bir vaziyette, ateş yağmuru altında kaldı, Bereket versin Mehmetçikler, kurşunları otom. (Arkası 1 inciğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: