8 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

8 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— S8.11-937 T AN Gündelik Gazete 'TAN”ın hedefi: Haberde, fikirde, her geyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. —— ABÖNE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene TW» GAy 400 » SAy 800 » 150 » 1 Ay 400» Milletlerarasi posta ittihadma dahil olmu. yan memleketler için 30.16-09.15 liradır. GONON MESELELERİ) | Bizim İçin Neler Söylüyorlar? Avrupada bizi iki yüzlü tanırlardı; ya Olaud Farers, Plerr Loti gibi Türk dostu geçinen Avrupa ediplerinin romanlarında tasvir edildiği gibi eski, pituresk, iptidai bir şark mem- leleti; yahut düşmanlarm tanıttığı gibi zalim, belinde palasr, hareminde birkaç cariyesi, bulunan geri bir mil- let, Türkiye ve Türkler hakkmdaki bu | kanaat ökadar yayılmıştı ki, Avrupa veya Amerikaya gidenler Türk olduk- | larını söylemiye utanır veya müha-| taplarını Türk olduklarını İnandırı- mazlardı. 2800 Kr, 1500 » . e Türkiye ve Türk hakkmdaki bu yanlış, bu kötü kanaat Kemalist Tür- kiyenin kurulduğu günden itibaren değişmiye başladı. Halk tabakalar arasında bilmiyoruz, fakat minevver sınıf #rasında Atatürkü, Türkiyenin on beş senede yaptığı büyük inkılâbı bilmiyen ve tanımıyan kalmamış gi- bidir. Nereye gitseniz şimdi Atatür. Kün saygı İle, Türkün sevgi ile anıl. dığını görür, İftihar duyarsınız. Ulus refikimiz, Avrupa entellektti. | ellerinin yeni Türkiye hakkındaki gö- rüş Ve dişünüşlerini toplamıya teşeb- büs etmiş, Fransanın sanat ve fikir #leminde Türkiye hakkındaki kana atini öğrenmiye çalışmış, bu maksatla büyük Prassız ve edin mütefekkirleri | Işte bu anketten bazı parçalar: o | Fransa Fnstittisi azasından tarih- çi Femk Brentano diyor ki: “Atatürke karşı en büytik hayran. lık hisleri duymaktayım. O, zamanı. | mizin devlet adamları içinde en dik| kate değer olanıdır. Onun Türkiyede tahakkuk ettirdiği eser, genişlik ve çeşitliği bakımından gerçekten hay. ret vericidir. Yransanın meşhur muharrirlerin. den Pierre Dominigue: “Türkiye, diyor, Avrupalı olman. tur: İşte okadar,,, İ Fransız edebiyât tarihçisi Bernard Fay diyor ki: “Kamâl Atatürkün eseri, bana, Türk tarih ananesine tamamen uy- kun geldiği içindir ki ona bir kat da- ha hayranım. Türk milletinin orijinal sağlam ve yaratıcı hassalarından baş | ka büytik bir temsil kudreti vardır. | Mer devirde işine yarıyan ne varsa alıp kullanır... Mukadderatını idare edecek bir büyük adam bulan her mil- | Tete hayran olur ve grpta ederim. He- | le bu büytk adam memleketinin de.| rin ve fıtri istidat ve temayüllerini, Atalarmdan kalma itiyatlarını tekrar Sanlandırırsa.. Kamil Atatürk gibi| bir şefin milletine aşıladığı hareket Ve heyecan kabiliyeti ölçülmez bir kıymeti haizdir ve birçok milletlerin, | Yollarını bulmak, talihlerini tayin et- Mek İmkânı bulamadıkları bir de-| Vikle bilhassa faydalıdır.,, Fransız edip ve mitefekkirlerinin | Körüş ve düştnlişleri aşağı yukarı bu noktalar etrafında birleşiyor. İukılâbımizm — hariçten o görünüş #eklini anlatan bu sehndetler bizi se- Vhâirebilir. Artik Avrupa hakiki Sehremizi görmiye, bizi yakmdan ta- nimya başlamış demektir. M. Zekeriya m Ri Fındıklarımız ve Ecnebi Şirketler Hissedarları Findiklarımızm, yerli ve yabanc: firketlerin hariçteki hissedarlarına Bönderecekleri faiz ve dividantları i- sin mübadele ve ihraç edileceği ka- Tarlaştırılmıştır. Ankarada Bir Devriâlem Seyahati ANA HATLARI BİZE COK TAN BENZİYEN MEMLEKET MEKSİKA —0 87 ; (Yazan: Ahmet Emin Yalman AA ar Ankaradan : eksikalılar eski Kara- kaplı kitaplarm yeri- ne yeni ideoloji İncilleri iste- miyorlar. Diyorlar ki: “Bizim iddiamız herkesten üstün ol mak değildir. kendimiz ol maktır.,, Ankarada başladığım devriâlem seyahatinin ikinci merhalesi diye Meksika sefaretini tasarlamıytım. Kiraf edeyim ki, bu kararı verir- ken bende garabet arayan bir yaha mahsus hisler vardı. Anka- rağaki Meksika sefaretinin çok na- zik ve sevimli işgüderi Bay Monas- teryoyu senelerdenberi tanıyor” dum, Onunla bir, iki #nat konuş tuktan sonra, alâka ile okunabile- cek birkaç sütun yazı için elbette mevzular çıkacaktı. Sefarette Uç buçuk saat kaldım. Çıkarken bende hâkim olan his, Meksika hakkındaki çehaletime u tanmaktı. Kendi işlerini kendi tiyaşlarına göre halleden, ecnebi tesirlerine kapılarını kapayan, en meyi aldm mile en Bicak Bir milliyetberverliği beraberce yürüten bir millet tanı mıştım. Şu kanaate (o varmıştım ki, Meksika (o önkelâbimin ana çisgileri, bizim gidişimize, hayret verecek bir derecede benziyor. Za- ten Meksikad bir Türk sefareti, Ankarada bir Meksika söfareti bü- Yunmasının hikmeti de iki meml ketin bu muvazi gidiş dolayısile ribirleri hakkında duydukları tas bii alâkağır, Meksika, nkara içinde bit A seyahatine çıktığım zaman yı na bir yol arkadası almıştım. Bu arkadaş, Maden Arâmaânın pet- rol ktsmı direktörü Bay Cevat E. yüp Taşmendi. Cevat, ömrünlin birçok seneleri. ni Meksikada jeoloji tetkiklerile geçirmiştir. Meksiksnm dilini, ha- yatını bir Meksikalı kadar bilir, Meksikayı çok sever. Orada sayı- siz dostları vardır. Meksika işgüderi ile Cevet Eyüp, biribirile tanışmıya uzun zamandan beri firsat aradıkları halde tesadüf ikisini karşılaştırmamıştı. Buluşum- ca derhal ateşli ateşli ispanyolca konuşmıya başladılar. Ara sira ben de anlıyayım diye sözü ingilizceye geviriyorlardı. Işgüder büna deği Kİ: — Hemen hemen Türk olan bir Meksikalı le hemen hemen Meksi- kali olan bir 'Türkün buluşması 16 kadar hoş bir şey oluyor! Arkada- şmız Meksikayı yakmdan tanımak. la ve sevmekle kalmıyor, onün kur deş derecesinde dostu olen bazı Meksikalılar, benim de eyni dere cöde dostumdur. evat, bu dostlardan birinin hikâyesini anlattı, Bir gün demiş ki: — Seninle kafalarımız pek uydu. Burada yerleş, Mademki arkâdağıZ arazımin yarısını sana vereyim. bö- vaberce çalışalım. Meksikalıların cömertliği ve dostluğu nasl anladıklarını gö teren bu misalden sonra bir Mek- sikalının fedakârlığını ortaya ko- yan şu macerayı dinledik: 1923 senesinde Cevat Eytip, Mek- sikaâs çalışırken bulunduğu yerde Na ar Ankaradaki Meksika İşgüderi B. Monastaryu isyan çıkmış. Asiler, merkezi hil - kümetin Meksikada asayişi muha- faza ödemediğini göstermek için his tiki acne niva kapar ver mişler, Tem. İye de orada yal- nız Cevat Eyliple Meksikalı şoförü nü yakalamışlar. Şoför asilere mu- halif kanaatte olduğu için Cevatla beraber asılması muvafık görür müş, Bereket versin aradan bir itiraz eden çıkmış, Seksen kilometre W- zaklaki isyan karargihından bif defa sormıya va ertesi sabaha kâr dar beklemiye razı olmuşlar, Ş0- för, sual kâğıdmı karargâha götü- rüp sabaha kadar muvafık bir e mir getirirse, idam kararından vaz geçilecek, hiç cevap gelmezse, yâ hut cevap muvafık değilse, güneş doğarken asılma töreni yapılacak. Şoför derhal eski bir Ford otomo- bili ile yola çıkmış. Cevat Eyüp, vaziyeti hesapla * Miş. Neticede hayatının beş parâ- ik kıymeti kalmadığına karar ver miş. Çünkü asılmak tehlikesinde bulunan şoför, bir defa oradan kur- tulunca elbette savuşup (gidecek, kendi kıymetli canını kurtaracak, İnsanlığın fevkinde bir kahraman» lık ve sadakat gösterödeği ve geri geleceği farzedilse bile eski otomo- bilin bozulup yollarda kalması, ya” hut suale verilecek cevabın asli - mayı tasdik yolunda olması ihti - mali var, Cevat Eyüp, bütlin bir geceyi hayata veda ile geçirmiş, fakat er tesi sabah şafıktan evvel kulüğr nâ bir otomobil gürültüsü gelmiş. Tekrar başlıyan hayatın ilk mijde- #İNİ almış, Biraz sonra kapı açıl miş. Asi rejslerinden biri haber ver miş. — Serbestsiniz.. Cevat Eyübün işi varmış, Mek- sikadan taze gelmiş bir kucak dö Vusu gazeteyi alip gitmiş. ây Monasteryo da bana Mek- sika inkilâbınm meraklı bi kiyesini anlattı: — Meksikada otuz sene bir dik- tatör hüküm sürdü: General Diaz. Tıpkı sizde Abdülhamidin otuz Üç yülık istibdadı gibi... Bu diktatö- rün Moksikanın uman namma gü veya bu eseri yok değildir Fakat mutlak surette hüküm sürmek & gin halkın cahil ve mutaassıp kal- masına kıymet vermiş ve kilise ile Meksikanın Meşhur Sinema Yıldızı Andrea Palma elele yürümüştür. Büyük srazi sahiplerinden bir- kaç yüz kişi dö bu kervana karı;- mıştır, Zaten bütün memleketin tepreğr Ağri haş-yümiişinin sis. de idi. Bunların arasında öylesi vardı ki, çiftliklerinin genişliği bü- tün Fransayı aşıyordu. Halk bu birkaç arazi sahibinin keyfi ve is- rafı için esir gibi çalıştyor, eline geçenin de büylik bir kısmını pa- pazlara kaptırıYrdu. Memleketteki servetin büyük bir kısmı da kilise nin elinde idi, 1910 ihtilâli üzerine Diaz düştü. Bundan sonra senelerce mücadele ler devam etti. Bugünkü so) idaresi 1917 senesinde kurulmuştur. Fekat memleketin mukadderatına tama“ mile hâkim bir hale gelmek için şenelerce dahili mücadelelere gö- güs vermek mecburiyetinde bu - Junmuştur, Başlıca mllcadele mevzuu arazi meselesiydi. Dikkate değen nokta şudur ki, ihtilâl bayrağını tagtyan- larm başında Madero isminde bü- yük bir arazi sahibi vardı. Maderö idealist bir adamdı. Uç milyon De- seta tutan servetini halk ihtilâli- nin müvaffakıyeti için seve Sev sarfetmiştir. Bu mücadelede ken - dini göstereni diğer bir adam Zapta isminde bir köylü (di. Zapta zirai inkılâbın, köylünün pratik. ihtiaç- larına uyguh olmasini temin ede- cek yolda çalışmıştır. tatırkün son nütkunu o- kurken, kendimi Meksikada zannettim, Türkiye ile Meksikanm maziden miras aldıkları meseleler, halle muhtaç oldükları davalar bi- ribirinin aynidir, Iki memleket bi- rİbirinin tesiri altında kalmamıştır. Arada uzun mesafe vardır. Müna- sebetler çok azdır. Bununla beta- ber ayni İhtiyaçlar ve ayni âmiller biribirlerine gok benzer gidişler ve idenller doğurmuştur. Taassuba karşı biz de ayni şekilde çarpıştık, lâyikliği kurduk. Din siyasetine âlet ödilmemek ve terakkiye engel diye kullanılmamak gertile halkın Ant duygularına karşı biz de Tiit- kiye gibi tam bir tesamlih gös « terdik. Halkı toprak sahibi yap - mak ve büyük araziyi dağıtmak bizim de esas davamızdır. Tıpkı Türkiyede olduğu gibi, en büyük hedefimiz, mazinin ihmallerini ta- mir etmek ve halkı okutmaktır. Tuttuğumuz yolun ana hatlari şunlardır: Bizim herkesten iyi ve yüksek ol mak gibi bir iddiamız yoktur, Fa- | kat mutlaka kendimiz kalmak yo- luna iddislarımız vardir, Milli külk türiimüzün ve hususiyetlerimizin inkişafına çok kıymet veriyoruz. Bizi kendi benliğimizden uzaklaş- tirmek ve ikiliğe düşürmek istiyen ecnebi telkinlere hiç tahammülü- müz yoktur. M eksika inkılâbınm Rus te - sirleri altında cereyan et- tiğini iddia edekler oldu. Halbuki biz 1917 ihtilâlinde muvaffak ol duğumuz sıralarda çarlar eski sa- raylarında hüküm sürüyorlardı. Bizim kurduğumuz rejim, umumi mehfaatin en İleri şeklini temsil etmesi dolayısile belki de Rusya- dan ilerdedir. İçtimai meseleleri ce- saretle halletmek hususunda Rus- yayı yoldaş tanımakla beraber bir esaslı noktada ayrılıyoruz: Ruslar, Marks ve Engelsin kitaplarmı bir ineti haline getirmek ve bu kitap- lardaki içtimai programı haysta sokmak istemişlerdir. e Hayatım ameli icapları karşısında geri çe- kilmiye ve yeni yollar aramıya mecbur kalmışlardır. Bizim böyle hazir ve sabit bir programımız yoktu. Biz de haki- ki hayatın icaplarma göre yürü- dik, Müspet neticelere varmamız bu sayededir, Iptidaları Rusya ile çok İyi ge- çindik. Bayan Kolontay İsminde bir sefir geldi. Senelerce vaziyeti yok idare etti. Sonra diğer bir sefir, propagandaya kalkıştı. Biz içtimai ve iktısadi meselelerimizi en cesur ve ileri bir ölçü ve görüşle halletmi- ye taraftarız.Fakat bu görüş ve bu ölçü bizim kenâl hayatımızın icap- larmdan çıkmalıdır. Yabancı bir ölçünün aramıza sokulmasma razı değiliz. Bunun için Rus sefirine 24 AYI CENNETTE SATILIK ARSALAR Bir Balkan memleketinde bir pa- paz türemiş. Cennetteki arsaları sa- tılığa çıkaran bu papaz, cennetin haritasını çizmiş, evinin duvarına asmış... Bütün ömrünü cennete git- mek hulyasile geçiren zavallı köylü- ler bu havadisi duyunca, papazm 6- vinin önünde yığınlar halinde top- lanmışlar, Papaz efendi, sahip oldu- gunu iddia ettiği cennetin tapu senet- lerini, nazlana, nazlana bu zavallı köy lülere satmış. Müşterilerinin ekseriye Üni teşkil eden kadınlar, haritanm ö- nünde cennetteki yerlerini seçerek satm almışlar.Allaha yakm yer almak istiyenler en yüksek ücreti, Cebrai- le yakın olmak istiyenler ikinci de recede, diğer havvarilere yakım ol- mak istiyenler de üçüncü derecede ücret ödemişler... Köylüler memmun... Artik cennetteki yerleri müemmen... Bütün köy günlerce bu havadisle çalkanmış... Her nasılsa, biraz zeki- ce bir genci düsünce almış, yanmda- kilere sormuş. — Peki, cennette topruklarımız hazır... Ya bu arsaların Üzerine ev nasıl kuracağız. Buradan kereslö, toprak, tuğla götüremeyiz... Boş toj- rağın üzerinde de barınamayız... Köylüleri de telâş almış... Soluğu papazda almışlar: — Ya bu toprağım üzerine evleri- mizi uasıl kuracağız... — Orasma Melâikeler karışır... Deyince, köylülerin ayağı suya er- miş, soluğu polis karakolunda al- mışlar. Hükümet te papazı tevkif et- miş, şe de ara sıra böyle, Cinel ho- İ calar, üfürükçüler, dolandırıcılar gis kar, Hükümetin şiddetli ipleri rağmen gizli gizli bunların faaliyette oldukları anlaşılıyor, yine polisin eli- ne dilşerler. Fakat halli bunların şerrinden kurtarmak için halk ara- sında, bilhassa kadınlar arasında ter- biyevi mahiyette ikazlar yapmak lü- am, Ramazanda camilerde vaâz ve- ren vâizler, bu terbiyevi mevzulart seçerlerse, Balkanların cennette ar saat içinde pasaportunu verdik. 929 sönosindenbani Rusya ile diplamasi. münasebetlerimiz yoktur. izim gidişimizde bir husüsi- yet vardır ki o da eski kok müş fikirlere hiçbir sahada esir kalmamaktır. 1922 senesindenberi 20 bin köy mektebi açtık. Bu mek- teplerde köylü çocuğuna filân ve falan miktarda malümatı ezberlet- mek yolunda bir iddia yoktur. Mu- allim ile gocuk bir arkadaş gibi be- raber çalışarak olgunluk ararlar, Meselâ muallim sorar: — Resme kimin meraki var? Meraklılar resim yapmak Üzere bi rtarafn çekilir. Bir örneği kop- ye etmek suretile vazife yapmak gibi bir iddia yoktur. Bunun aksi olarak çocuğun orijinal istidatlar rını muhafazaya çalışınız. Çocuk beğendiği şekilleri çizer. Muallim yalnız tenkit eder ve teknik esas- ları öğretir. Bizim Için maarif ve Iktisat iş- leri ayni davanm iki safhasından başka bir şey değildir. Toprak işi- ni helleğince âlet meselesi çıktı. Kredi sistemleri ve kooperstiflerle bunu karşıladık, Mabsulü naklet - mek için yollâr yapmak icap etti, yaptık. Amerikâ yollar idaresinin müdürü geçenlerde Meksikaya gel mişti. Lâredodan Meksika - Stiye giden ve dağlardan geçen 2000 ki- lometrelik yolun, gördüğü nafta e- serlerinin en mükemmeli olduğunu söylemişfir. Bu yoldan yanyana £ otomobil geçebilir, Nakilden sönra insan unsurunun kalitesini yükseltmek, sağlığını ko rumak, daha iyi bir istihsal âmlli, daha yüksek ihtiyaç seviyesinde bir müstehlik haline getirmek lâzım... Mâartf meselesi umumi iktısadi pro gramın bir parçası diye düşünül - müş ve halledilmiştir. Meksikanm arazisi Türkiyenin Üç misli derecesindedir. Nüfusu Türkiye kadardır. Memleket 25 hü kümete ayrılmıştır. Harice karşı mtldafan ihtiyacımız yoktur. Bu- munla beraber 60 bin kişilik bir da- imi ordu besliyoruz. Fakat bu or. duyu kışlalarda kapamıyoruz. Yol yapmak, dahili emniyeti korumak gibi işlerde kullanıyoruz. Spora çok ehemmiyet verivoruz. Spor. subay- Jar için mecburidir, Meselâ her za- b pölö öyunu 6 “a, mecbur «a satan papazı, bizde üfürükçü şek- linde hortlama imkânı bulamaz. Sabiha Zekeriya tutulur. Bu sayede k.m İnsanlar, hem de hayvanlar idman görür. Po- loda dünya dördüncüs . Tok- yoda birinci geleceğimizi ümit edi- yorum... İ u izahatı aldıktan sonra B. Monusteryo ile kafa kafa ya vererek muvâzi yollarda yürü- yen iki dest memleket arasında yakınlık uyandıracak tedbirleri dü şünmiye başladık. Ticaret ziyet uygun değil, arada uzun me- safe var, Sonra zirai mahsuller bi ribirine benziyor. Meksika bize pot rol ihraç edebilir. Fakat buraya nasıl nakledecek ve ka: cak? Bay Mon filmlerini Türkiyede İlşıyor. Resimleri ken derilen yeni ve filmi var ki, fotoğr ğimiz Meksika yıldızı Aires. Pak ma baş rolü oynuyor. Keticode Bay Monasteryo, en faydalı işin talebe mübadelesi oldu» una karar verdi. Meksikanm sekiz Üniversitesi var ki bunlardan biri 1543 senesinde kurulmuştur. Bura» ya iki Türk talebesi gönderilmesi Meksikayı tanımamız bakımından faydalı olur. Buna karşı Türkiye ye iki Meksika talebesi gelmesi iyi olacak, Atatürk gibi renlitelerin ölçüsünü ve muvazenesini bir sani ye için bile kaybetmiyen büyük bir çefin eserini Meksika gençliği yakından tanımair... Fakat Türk talebe fransızca bildiği için ispan- yoleayı daha kolay öğrenecek, Meksikalılar için dil meselesi daha güç... Bay Monasteryo, Meksikadaki İşgüderimiz Hasan Tahsin Mayate- pekin orada çok sevildiğini ve memleketi tanımak ve tanıtma çok kıymet verdiğini, kendisn! Türkiyeyi Meksikada tanıtmıya kiki bir sevgi İle çalıştığını söyledi, Üç buçuk saat, Meksika işgüleri nin rehberliğile Meksikada dolaş- tıktan sonra devrinlem seyahati. nin bu kısmını derin bir haz ve memnüniyetie bitirdim. Meksika Sefaretinden Mekelkaya dair »ir kucak kitap ve “e imle ayrıldım. de

Bu sayıdan diğer sayfalar: