18 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

18 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a m —— 18 - 10 987 Kurtulus Savaşında Deniz Kahramanları —9— imdi bahriyemizin elinde Trabzon adlı 1250 tonluk bir vapur vardır ki bu, Kurtuluş Savaşının deniz kahramanları ta- rafından küçücük iki motör mag botla iğtinam edilmiş “Enosis” a- dında bir Yunan gemisi idi. Bu macera, İstiklâl harbinde bahriyemizin o faaliyetine büyük muvaffakıyet unsuru katmış he- yecanlı bir sergüzeşttir. Ve onun kahramanlarından biri bugün do- nanma kurmay başkanı değerli yarbay Necati Özdenizdir. Bu kıymetli denizci tarafından anlatılmış olan bu vakayı bütün tafsilâtile hikâye edelim: 1031 sonbaharında, Ruslardan İki motör alındı. Bunlardan biri 47, diğeri 37 mili metrelik top *8- tıyan ve birer mitralyözleri olan küçücük teknelerdi. En fazla yir İ mi mil yapıyorlardı. Trabzona g€- tirildiler ve merasimle Türk san- cağı çekildi. Motör gambotlar burada bir müddet kalıp çalıştılar, Tekrar ta- mir icap ediyordu; zira Trabzona İ Gelirken birinin bir pervanesi, kâ- Za eseri, denize düşmüş, diğerinin de bir makinesinde ârıza çıkmıştı. Bunları bu veziyette bırakmak, hiçbir surette tam istifade bekle- memek demekti, Bu sebeple kışın motörlerin temir için Rusyaya git- meleri kararlaştırıldı. Birincikânun ayı içinde her iki tekne sahil boyunca Novrosiski yo- Yunu tuttular. Hedefe selâmetle va- Tüdr, fakat tamir işi hoş karsılan- mâdr. Ruslar motörlerin tamirle. rini #hüşkülâtla | kabul'ettiler; ve &ncak dört ayda bitirebildiler. 1922 nisanmın on sekizinci gü- hü her şey tamam olmuş, Şahin vapurile gönderilen toplar ve cep- hane gece yarısı gizlice mötörlere aimmış ve asker mangasına sak- lanmıştı, ovrosiski İlmanında birçok ecnebi şilepleri ve tüccar Remileri vardı. Bunların arasında yatan Enosis adlı bir Yunan va- burunun bugünlerde hareket ede- Ceği öğrenilmişti. Düşman gemi- Sinin sahil suları terkeder etmez, Motör gembotlar tarafmdan yakt- lanarak Trabzona götürülmesi ka- Yarlaştırıldı, Nihayet yirmi nisan günü oldu. © gün motör gambotlar öğleden €vvel bütün hazırlıklarını tamam. ladılar ve hareket ettiler, Zira er- tesi sabah Novrasiskiden Enosis'in kalkacağı haberi alınmıştı. Motörler Novrosiskiye on mil Mesafede Gelincik limanı önüne ge- ince iki numara bacasmdan koyu bir duman çıkardı ve staper etti. wn mânası, makinede bir ârıza Sıkması idi, Derhal bir numara, Arkadaşını yedeğine aldı ve limena Bötürdü, Sovyet nöbetçilerine sa- katlık husule geldiği bildirildi ve © gece orada geçirildi. 21 nisan $a- Enosis'in kalkması beklenir- Ken bunun altı gün geciktiği öğre- bildi, Bunu tahkik için iki numa- Tanın sülvarisi yüzbaşı Reşat, Nov- Tosiskiye işliyen bir yolcu motörü N Bİttİ; 24 nisan günü avdet et- » Ve Enosis'in ertesi günü için kal kacağı haberini getirdi. 5 nisan 922 sabahı erken- e den motör gambotlarımız ypsırlandılar, Bir numaranm sü- üç si yüzbaşı Necati, — teknesine Ayi Bürat vererek limandan çıktı. adan iki numara takip ediyor. ii bir hava vardı, motör- Mi müddet seyrettiler ve beş d, , »eSafede dik kayalar arasm- ve ge lan Mezip koyu önüne gelin- yu rdular. Burada demirliyecek- > ba alet muvafık görmediler baş p ab9r daha ilerlediler, Ideko- doğru yol verilmişti. al aa a Iki Küçük Motör Koca Bir Vapura Karşı Kurtuluş Savaşında büyük işler gören küçük harp gemileri Trabzon limanında Bu sefer de ikisinin de makinele- rinde hakiki ârızalar baş gösteri- yordu, Muvafık bir demir yeri in- tihap ettiler ve süratle ârızaların izalesine uğraştılar. Nihayet 28 nisan günü oldu, Bu gün Novrosiskiden Amerikan ve Ingiliz şilepleri çıkmış, fakat E- dair bir haber almamamış- tı. Ümitsizlik başlıyordu; zira ak- şam clmak üzereydi, Tam guruba bir saat kala Gelincik burnu ile Novrosiski burnu arasında bir du- man göründü. Bütün kalpler heye- canla çarptı. Süratle toplar ve mit- ratyözler yerlerine tabiye edilmeğe başlandı. Yedi dakika içinde her şey bit- miş ve'motör” gambötlar savage hazır olduklarımıbir numarada bu- lunan-Trabzon deniz nakliyat ko- mutanma rapor etmişlerdi. Yavaş yavaş görünen duman üzerine yü. rüdüler ve meydana çıkan tekne- nin “Enosis” olduğunu anlaymea takibe başladılar. Enosis Istanbul rotası üzeripdeydİ, ve her seyden bihaber ilerliyordu. Her iki motör gambotlar arka arkaya, başlarm- dan köpükler saçarak Yunan va- Puru üzerine doğru gidiyorlardı. nes, kızıl saçlarını toplaya- rak nihayetsiz ufuklar ar. kasında kayboldu. Aksi ge b Aradan on beş dakika geçmemişti ki iki nu maralı motörün makinesinde bir üriza çıkmıştı. Hemen stop etti ve ecele ile kendi kendini temire baş. ladı. Avı elden Me we rekti, Onun için bir Durna 0. tr arkadaşımı beklemeden son sü- ratle ileri atıldı. Çok karanlık bir gec“ başlıyor. du, Hafif bulutlu olar hava gök yüzünde hiçbir yıldız göslermiyor. du. Bu vaziyet, Enosisi elden ka. gırmak ihtimsllerini doğuruyordu. Onun için çok dikkatli hareket et- mek lâzımdı. Ç Bir numaralı motörle gemi üra- sında on mil kâdar mesafe Vardı. Bereket versin Enosisin pupa fe peri yanıyordu. Bu sayede takip işi biraz kolaylaşmakta idi. Bir numaralı Türk motör gam- botu karanlıkları yararak uçuyor. Şimdi sahilden 35 mil açıktalar ve son süratle düşman üzerine gidi” yorlar, Keskin bir rüzgür, ufukları tarayan gözleri yaşartıyor. Ne si- yanı var? Anadolu, kurtuluş savaşın en hararetli o zamanlarını yaşıyor. Genç denizciler her gün yeni mu- vaffakıyetler elde ederek kara cephesinde çarpışan fedakâr arka- daşlarına yardımdan başka neyi di iyorlar? riyal keskin gözler, Eno- sisi nihayet yanlarında buldular. Artık geminin yanma varılmıştı. Muhatabn düşman vapuru olduğu" nu katiyetle anladıktan sonra iske- le tarafına geçtiler ve yirmi met- re mesafeden: — Kaptan!. Stop, Emrini verdiler. Birkaç dakika geçtiği halde Enosisten bir cevap çıkmamıştı. Bu'şekil karşısında emri silâhla dinletmek mecburiyeti vardı. (Arkası var) Bir Kamyon Arabaya Çarptı Bandırma, (TAN) — dettinin idareettiği Şoför Sa- yük kamyonu, Çömlü nahiyesinden gelmekte olan bir arabaya çarpmış, devirmiştir. Bandırmanın Sunullah mahallesinden manifaturac: oğlu Mustafa ve kar- deşi Kemal arabanın altnda kalarak yaralanmışlardır. Şoför tevkif edil - miştir. TAN . Kızlarımız Askerliğe Çok Hevesliler trafımızı saran genç kızlar. dan biri, ellerini siyah gö- güslüğünün ceplerine sokarak, cid- di bir eda takındi ve: — Hem, dedi, bu bizim için bir izzeti nefis meselesi idi. Bizim er kek arkağaşlarımızdan ne farkı- mız var? Mademki Atatürk bize İ herhakkı vermiştir, şüphesiz asker de olacağız. Nihayet emelimize ka- uvştuk, Şimdi, bilseniz, o kadar çok mesuduz ki. Kız lisesi öğret menlerinden bir bayan, kulağıma eğilerek | fısılda- dr: — Şu kı gö- rüyor musunuz?” Kulak O kabart - miş, heyecanla söyletin, neler söyliyecek. Bu şehit yavrusuna dikkatle bak tm, Gözlerinin içinde zekü ve ateş parlıyordu. Büyük insanlara mah- sus bir duruşu vardı. Henüz 14 . 15 yaşlarında idi. Yüzüne baktım. Du dakları titriyordu. Sordum: —— Aikerlik sizi de memnun etti mi? Pi we çok beni.. dedi. Ben de bir Türk kızıyım. Fakat, şehit bir as- kerin kızıyım. Babamı hiç tanımı- yorum. Annem anlatıyor... Babam, İstiklâl harbinde şehit olmuş.. Onu hiç görmedim. özlerini süzdü. Başını yuka- rı doğru kaldırdı. Uzeklur- da bir başka âlem içinde yaşıyor- muş gibi bir hali vardı: — Evde babamın resimleri var.. Asker elbisesile... Bu resimlere her- İ Kestane Kabuğundan Çıkmış N Kabuğunu beğenmemiş, sözünü anasını, babasını 'beğenmiyen 40 cukları ayıplamak için sarfeğerler: Benim fikrimce, her çocuğun ana” sanı, babasını beğenmemek hakki” dır. Yeni nesil kendinden önceki neslin her İşini beğenip te onu her Şeyde taklit ederse insanlık bulun- duğu yerde kalır, medeniyet İlerii- yemez, Fakat kestane, içinden çıktığı dikenli kabuğu, gerçekten. beğen- mezse haksızlık etmiş olur, onu © yıplamak lizımdır. Çünkü kesta - nenin daha ham iken yenilmesine mâni olan ancak o dikenli kabak tur, Oyle kabuklu olmıyan yemis” leri komşu çocukları, yoldan £€ - çen büyükler bile, daha olmadan koparırlar, Halbuki kestaneniv di- kenli kabuğuna kimse yanaşamaız içindeki yemiş iyice olup ta yenile- bilecek hale gelince dikenli kabrık kendi kendine yarılır, o vakit ağı” Gin sahibi yemişlerini tam vattin de toplıyabilir, O dikenli kabak, içindeki yenisi olunerya kadar sumsıkı 7 In, doğrusu, pek te iyi eder. Kesti” ne iyice olmadan yenilirse insanın ağzımı fena halde buruşturur, ök” #ürük getirir, karma şiddetli a8” verir, Iyice olduktan sonra onu, sade? kalm siyah ve ince kabuklarından çıkararak, çiğ bile yemek üm - kündür, Hattâ bazı kimseler benin pişmemişini pişmişine terci? ederler. Ancak kestaneyi pis? den yiyebilmek için insana hay” ca kuvvetli bir çene lâzımdır. der kesin çenesi çiğ kestaneyi iyice SİZ emiye müsait olmadığı gibi, © neleri kuvvetli olanlar da © Mare ti daha ziyade söz söylemiye al fettikleri için çiğ kestane çok kit karım ağrısı verir. kestaneyi PİŞMİS Ondan dolayı, ihtiyatlı olar. olarak yemek daha Onun suda pişmiş, kebap edilmiş şekillerini elbette benden iyi bilir- siniz. Zaten Arnavutluk bizden ay rı beylik olduğundanberi çok gördüğümüz ve seve seve yediği - miz şekli köşe başlarında delikli saçlar üzerinde kebap edilen sekli- dir Kestane böyle sade yenildikten başka yağdada pişirilerek bir yemek gibi yenilebilir. Hele hindi içinde pişirildiği vakit hindiye baş- kaca bir lezzet verdiğini tabii tak- dir edersiniz, Bunu tabiat bile tak- dir etmiş olacak ki, kestane mev- siminde hindiler de sürü şürü so- kaklarda gezdirilirler.. Kestane veya kurutulduktan sonra un haline getirilince en ha - fit midelerin hazmedebileceği bir gıda olur. Ondan çorba yapılır, hu lamaç obır, her türlü reçele karı tarılır Ve onu dişleri daha yeni cık mıya başlıyan çocuklarla hiç diş- leri kalmamış ihtiyarlar bile seve seve yerler. Kestane şekerinin ve kestaneden yapılmış kremanm lez şetli kıymetini de şüphesiz penden öğrenecek değilsiniz... Kestane hangi şekilde yenilirse yenilsin, her yemeğimizin esası 0- sinde azotlu maddeler yüzde iki buçuk nistbetindedir, bazı, cinsle - rinde yüzde üç buçuğa çıkar. Yağ lu maddeleri az olsa da ağzımma şeker lezzeti veren maddeleri yüz de otuz üçü geçer, bazılarıda yüz de otuz yediye bile varır. Yüzile birden ziyade selliloz bulunması da inkıbazın önünü almıya yardım eder, Kuruduğu vakit içinde hiç su kalmadığı için o saydığım madde lerin yüzde nisbeti tazesindekilerin iki, iç misline çıkar. Onun için kuru kestane tazesin- den hem daha tatlı gelir, hem da- ha ziyade besler. Liseli genç kızlar silâh talimi yapıyorlar Havacılığa ve Denizciliğe Rağbet Fazla İdimliyor.. O, bir şehit çocuğudur. Onu zamar bâkarım.. Ben de babam gi- bi asker olmak istiyorum.. Bu ar- xu, bende çok eskidir. Gözlerimin içine baktı: — Sizden birşey soracağım, de- di, acaba, liseyi bitirince, beni Har- biyeye alırlar mı”. Ve sonra heyecanla devam etti: — Ah, dedi, zabit olmak o kadar istiyorum ki., En büyük ve yeği- ne emelim.. Ders 2ili çalıyordu. Talebeler #i- nıflarına dönüyorlar. Yanımızdan ayrılırken, birkaç kız bayan öğret- mene merakla soruyor: — Silâhlar geldi mi? — Gelecek çocuklar... — Ne zaman? — Oh ne iy Bir serçe kümesi gibi crvıldaşa- rak dershanelerine koşuştular.. » stanbul kız lisesi direktörü Bay Sabrinin odasındayım. Bay Sabri: — Çocuklarımızda askerlik der- sine karşı olan alâka ve çoskunluk o derecede ki.. size bunu tarif ede- mem, diyor. İçeriye ye-direktörlerden bir Ba- yan girdi: — Talebeler çok sabırsızlanıyor- lar. Şimdi yine sınıflardan mümes. siller geldi. Askerlik talimi 2x za- cağız, diye soruyorlar. "Direktör gülümsedi. Bana döne- rek: — Hazırlık yapıyoruz, dedi... Prog ramları tesbit ettik. oy başlamak üzereyiz.. Ask: ik hoca- 8r gelecek. Fakat, çocuklara dert anlatmak kabil mi?. » stanbul Kiz Lisesi en kalaba ik mekteplerden biri. Ya. ni mühim bir askeri kuvvet.. Bay Sabriye mevcudu sordum: — 1500 kadar talebemiz var, de- di. Tam kadrolu, seferi mevcutlu bir tabur. Kızlarım da bu seneden itibaren askerlik dersi görmiye baş Jamaları kararı çocuklarımızı çok sevindirdi. Hiç bir hususta erkek arkadaşlarından geri kalmak istemi yorlar. Yeni talimatnameye göre, yalnız birinci sıf talebeleri, bu yı la mahsus olmak üzere, askerlik dersi görmiyecekler. Paydos olmuştu.. Son dersten çı- kış.. Koridorları dolduran yüzlerce talebe. Etrafımızı saran genç kız halkası gittikçe büyüyor, genişli. yor... Sarı saçlı bir talebe cin gibi ba- karak, âdeta bağırırcasına: — Ben hem asker olacağım, hem de tayyareci., diyor... Amma, mut laka olacağım. — Tayyareciliği çok mu seviyor - Bütün gayem bu.. Bize Ata- türk kızı Sabiha Gökçen yol göster. di.. Ben de çelik kanatlarla yurdu- mun sınırlarında uçacağım.. Tayya- reciliği çok seviyorum... Uçmak, göl lerde dolaşmak ne zevkli şey.. B" diğer talebeye sordum: — Siz ne olmak istiyorsu. n — Benim gözüm denizde, deği. Rahriyeli olacağım. Acaba bahri- yeye de kızları alacaklar mı?. — Neden almasmlar?. — Oh.. Ne iyi.. Denizlerde Türk bayrağmı dalgalandırmak, sahiller rimizi beklemek borcum olsun.. Aralarında küçük bir âbket yap tığım birçok genç kız talebeden al. âığım cevaplar neticesinde anladım. ki, ekseriyeti tayyareci, denizci ol- mak emelinde.. Hava ve deniz on- larıdaha çok çekiyor. Askerlik 'Türk kızlarmı da, tıpkı erkek arka. daşları gibi, iyice sarmış,, Mektepten ayrılıyordum. Merdi- venlerden İnerken, birkaç talebe ya nıma geldi. İşlerinden birisi: — Yazmız, dedi, rica ediyoruz, yazmız.. Biz yurt için ölmek ve öl. dürmek sanatini öğreneceğiz. Biz dünyanm en büyük asker milletinin. kızlarıyız.. Tabii biz de asker ola. cağız.. Bizim için asker olmamak ayıp değil mi?, Kızı, erkeği, yedisinden yetmişi. ne kadar asker bir milletin içinden yetişmek insana ve büytk bir guru veriyor.. Istikbale, göğrüm iftihar Ta kabarmış, emniyette bakıra, R. F. Jtalya Bizden Balık Alıyor Ttalyan bandıralı ve üç yüz tonluk üç vapur limanımıza gelmiştir. Bu gemiler palamut yükliyeceklerdir. Ha valar müsait gittiği ve balık tutuldu. ğu takdirde bu sene de geçen sene ol duğu gibi bütün palamut ve torikle. rimizin Italya tarafmdan satm slma- cağı haber verilmektedir, Zaten İtal. yanın Türk mallarma verdiği yeni ve munzam kontenjanda balık için ithal müsaadesi vermiştir. Finlândiya İle Ticaretimiz Finlandiya ile ticari münasebetleri. miz artmıya başlamıztır. 1035 sene- sindeki ticaretimiz bir milyon lirayı bulmüşken, geçen sene bu miktar hay Hi artmıştır. Finlandiyadan'en çok ge- tirttiğimiz madde kâğıttır. Geçen se. ne Finlandiya memleketimizden iki milyon marklık Türk malı ithal et. miştir. Yurdumuzdan Finlandiyaya gön . derilen mallar, kuru Üzüm, Incir ve yaprak tütündür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: