14 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

14 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 k KIŞ) Ö pie 3 a mila AYDINDA: Bir Arsa Alım Satımından Çıkan Cinayet Aydın, (TAN) — Ağır ceza mah- kemesi, cereyan tarzı garip bir ö- Jüm davasını neticelendirmiştir. Hâ dise şöyle geçmişti: Nazillinin Sinekçiler köyünden Kara Halil oğlu 38 yaşında Musta - fanın kardeşi, komşusu Karaali oğ- Ju Nuriye beş liraya bir arsa satı- yormuş. Pazarlık esnasında Nurinin ağabeyisi Hüseyin gelmiş: — Dağbaşındaki arsa para ile mi satılır? diye Mustafaya sataşmıya başlamış ve bıçağını çekip üzerine hücum etmiştir. Mustafa da nefsini Kızılcahamamda bir cinayet işlendi. bu sesinde a kuvvetleri İz KIZILCAHAMAMDA: Meşe Ağacından Atlarken Düştü, Ö'dü Kızilcahamam (PAN) köyünden Sadık oğlu Ali, ormanda kaçak olarak Meşe dalı keserken, orman muhafızlarının geldiğini gör müş ve korkusundan kendisini yere atmıştır, Bu esnada başı'taşa çarp- tığından ölmüştür. Hayvanlarda Hastalık Var Kızilcahamam (TAN) — Seneler - denberi baytarsız olan kazamız hal kının hayvanlarında muhtelif has- talıklar bulunduğu anlaşılmıştır. Bay tarlığımıza tayin edilen İbrahim, Bir delikanlı öldürüldü. Katiller, da ME korumak için yerden bir taş kapa- rak Hüseyinin başıma vurmuş, beş gün sonra Hüseyin ölmüştür. Ağır ceza mahkemesi, Hüseyini 3 sene 4 ay ağır hapse mahküm et- a Yüzünden Ağaca Asılan Adam Aydın (TAN) — Ağır ceza mah - kemesi, şayanı dikkat bir cinayet da vasını rüyet etmektedir ve yeni bir tevkif kararı vermiştir. Hidise şudur: Boadoğanm Asma | Kaihamanı (TAN) — Çeltikçi Bir Delikanlıyı Hiç Dereye Atılmış Ceset Iki Gün Sonra Meydana Çıkarıldı suz | hastalıklarla esaslı şekilde mücade- leye girişmiş, köylerin kısmı âza - mında keçilerin çiçek, sığırların şap ve küçük kanatlı hayvanların da ko- leraya tutulmuş oldukları tespit ©- dilmiştir. Hastalığın fazla yayılmış olduğu Pazar nahiyesi ile köyleri kordon içine alınmış, ihtilât imkân- ları kaldırılmıştır. Kazamız merke- Öldürdüler mızın bütün hududuna da ae İbat çayına atılmış ve cesedi iki gün vazolunmuştur. Aksak | zindeki hayvanlar da şap hastalığı-| DA tutulmuş olduklarından ayni ted-| bir ittihaz edilmiştir. Ayrıca kaza -| köyünden Mustafa oğlu Şaban ve kardeşi Hasan, kızkardeşleri Hatiçe ile gayrimeşru münasebatta bulu - nan İsmail oğlu İsmaili, enişteleri köy muhtarı Süleymanın teşvikle bir gün sıkıştırmışlar, tarladaki ar- mut ağacına asmışlar, bundan sonra gömleğini çıkarıp üzerine temiz bir kadın gömleği giydirmişlerdir. Bu Cinayetin, Hatiçeden başka şahidi k yoktur, Şimdi Hatiçe, zabıtada ve sorgu hâ kimliğinde verdiği Hadeye zıt be - yanatta bulunduğu için mahkemece tevkif edilmiştir. Bir Kız Sevdiğine Mağtı Aydin, (TAN) — Burada garip bir vaka olmuştur. Kadı Rumeli mühacirlerinden birinin 14 © yaşındaki kızı, 18 yaşında bir deli- ; © kanlıya kaçmıştır. Delikanlı, kızı adli © yeye getirmiş, yapılacak bir muame İe görülmiyerek kız, çağırılan babası “na teslim olunmuştur. Fakat kız, ba- > basile gitmek istemeiş, bağırıp çağır- miya başlamış, zorla otomobile bin- © dirilerek köyüne götürülmüştür. © Ertesi gün babası buraya, adliye © ye gelmiş, kızının yaşım büyütmek, yünde oturan | nahiyesinin o Mahkeme Ağacın ve Değirmenönü köyleri arasında feci bir cinayet işlenilmiştir. Tafsilât şudur: Değirmenönü köyünden Ömer oğ- lu 22 yaşında ve çok yakışıklı Faruk ile kardeşi 15 yaşında Durdu, Ya banabat çayı yakinindeki bir bahçe- den, kendi bahçelerine götürüp dik mek üzere bir iğde ağacı fidanı çı cum eden dört atlının kurşun yağ- muru altında kalmışlar, Durdu, «- ğaçların arasına kaçmıya muvaffak olmuşsa da Faruk mütecavizler ta- rafından yâkalanmıştır. Zavallı genç öldüresiye dövüldükten sonr, ka- barmış bir. halde bulunan. Yabana- Çiftçilere Elmas Madalya Verildi Adana, (TAN) — Mıntakamız çift- İları yardımlarından dolayı, hava kurumu namına bir elmas madalya İ verilmiştir. Bu münasebetle halke - vinde yapılan merasimde vali bir nu tuk söylemiştir. Mdalya, çiftçiler birliğinde sak- lanacaktır. gilerine, hava kuvvetlerire yaptık. | sonra Gümele değirmeni önünde bulunmuştur. Müddelumumi Cevdet Kızıloğlu, Jandarma kumandanı ve hükümet doktoru buradan hâdise mahalline gitmişler, Çeltikçi karakol kuman- danı Mehmet Kutlayın gayretile dört kişi cinayet faili olmaktan mag nunen tutulmuşlardır. Bunlar, mah-| keme Ağacin köyü muhtar ve hati- karmak istemişlerdir. Bu esnada hü| bi Zühtü ile bacanakları köy korucu | su Kâzım, köy meelisi âzasından İb- rahim oğlu Muhiddin ve Kör İbra- himdir. Hâdise mahalline yakın olan Ça- vuşlarköyü ahalisi, cinayetin sureti cereyanını gördüklerini o söylemiş- ler ve ifadeleri alınmıştır. ADANADA İZMİRDE: - 8 Kişi Yaralandı İzmir, (TAN) — Akşam saat Tde buradan kalkan tren, Karşiyaka is- tasyonuna giderken bir kaza olmuş- tur. Makasçı vazifesini (e yapmışsa da bir tel koptuğu için boş yol açılma-! mış yük vagonlarile dolu hatta girip olanca hızıyla çarpmıştır. Bir çok vaponlar parçalanmış, yaralanmıştır. sekiz yolcu * Kızılcahamam. (TAN) — Alâ - kadarlar, hususi muhasebeden para alırken çok müşkülât çekmektedir - ler. Sebebi en küçük miktardaki te- diyat için bile vilâyet encümenin - İden karar alınmakta olması, bunun da aylarcâ gecikmesidir. Hiç olmaz- sa küçük tediyeler için bu usulden vaz geçilmesi, tediyeden sonra ev - İrakın encümene tasdik ettirilmesi, şikâyetlerin önünü alacaktır. Alanyaya Bol Su Getirilecek Alanya, (TAN) — Yurdumuzun mi eda lin Sidi ciye bahçelerinin hönen hemen hep- si kuyu sularile beslenmektedir. Bu müşükülü ortadan kaldırmak için bir kaç yıl evvel belediye ve muhasebei hususiye 60 bin lira sarfederek, 6 ki- lometre uzaktaki Dim çayından su getirtilmek üzere bir kana! açtır- Hiram giden bir beyt keyfiyeti Nafia Vekâletine bildirmiştir. Şimdi gelen bir telgrafta, Dim çayı suyu- Ondan sonra da kızını sevdiği deli - Ölmeden Mezara kanhya vermek için teşebbüsata baş Götürülen Kadın © İamıştır. Adamcağızın söylediğine) Adana, (TAN) — Necibe isminde- © göre kızı sevgilisinden ayırmak velki kadını ölmeden mezarlığa gön - zaptetmek mümkün olamıyormuş. İdermekten maznun memleket hasta- aaa nesi doktorlarından Örfi ve Kemal|nun Alanyaya getirtilmesi tesisatının ile hastabakıcılarından Sıdıka ve Ne|bü söne ikmal edileceği bildirilmiş- bahat birinci asliye ceza mahkeme-| tir. Bundan dolayı sevinen halk bir sine verilmişlerdir. Yakında muha-| miting yapmış ve büyüklerimize şük- kemuelerine başlanacaktır, ran telgrafları çekmiştir, 14-4» 838 ——| Osmanlı Bankasına Memur Alınmak! İçin Müsabaka İlânı Osmanlı Bankasınca bu kere yeniden hizmete ahnacak Türk ların intihabı için mayıs 1938 ayı zarfında bir müsabaka açılacaktır. Yaşı, 33 ten aşağı olup bu müsabakaya girmek isteyen erkekler nam” zetliklerini kaydettirmek ve kabul şartlarını öğrönmek üzere nisan ayi zarfında her hafta salı ve cuma günleri saat 14 ile 15 arasında Osman” h Bankasının Galatadaki merkezinde Kişi işleri servisine müracaat ed& bilirler. ' Talipler hüviyetlerini müsbit evrak ile beraber tahsil tasdikname y&” hut şehadetnameleririi ve şayet bir vazifede istihdam edilmiş iseler, hiz“ met şehadetnamelerini birlikte getirmelidirler, Orman Koruma Genel Komutanlık Satınalma Komisyonundan : 1 — Orman Koruma Genel Komutanlık kıtaları ihtiyacı için 4800 adeti portatif çadır kapalı zarf usuliyle ihalesi 30-—4—938 günü saat 10 An karadu Yenişehirde komutanlık binasındaki Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 2 — Muhammen bedeli 29760 lira ve muvakkat teminatı 2222 Vira, 3 — Şartnameler 1 lira 50 kuruş mukabilinde Satınalma Komisyonun- dan alınabilir. 4 — İsteklilerin şartnamesinde yazılı vesikalarla beraber teklifli mek- tuplarını ihale saatinden bir saat evveline kadar komisyona vermeleri ilân olunur. (2036) İstanbul Sıhhi Müesseseler Arfırma ve Eksiltme Komisyonundan: Heybeliada verem sanstoryomuna lâzım olan 100 adet karyola 100 & det şezlong ve 100 adet etajer kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. 1 — Eksiltme 25 nisan 1938 pazartesi günlü saat 15,30 da Cağaloğlum- da sıhhat ve içtimai muavenet müdürlüğü binasında kurulu komis- yonda yapılacaktır. 2 — Muhammen fiat: Karyola için 27 şezlong için 20 etajer için 9 Ji radır, 3 — Muvakkat garanti: 420 liradır. 4 — İstekliler nümuneleri ve şartnameyi hergün komisyonda görebi- lirler. 5 — İstekliler cari seneye ait Ticaret odasi vesikasiyle 2490 sayılı kâ- nunda yazılı belgeler ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veys banka mektubu ile birlikte teklifi havi zarfların ihale saatinden bir sâ- at evvel komisyona vermeleri, (1954) Kapalı Zarf Usulile Eksiltme İlânı . Kırklareli Nafıa Müdürlüğünden : 1 — 7 - 4 - 938 tarihinde kapali zarf usulile ihalesi yapılmak üzere eksiltmeye konulan Demirköy kazasına tâbi Ayastafanos köyünde ya- pılacak 6626 lira 15 kuruş keşif bedelli gümrük muhafaza binası inşaa- tana talip zuhur etmediğinden 2490 sayılı kanunun 40 ncı maddesi mu- cibince tekrar kapalı Zarf usulile ve ayni şerâitle eksiltmeye konulmuş- tur. 2 — Eksiltme 27—4—938 tarihine müsadif çarşamba günü saat on beşte Kırklareli Nafia binasında toplanan komisyonda yapılacaktır. AİLENE Sir aaaedaye buna müleferri. diğer evrakı her sün; 4 — Eksilimeye girebilmek için İsteklilerir”(507)'lir muvakkat” temi» | nat vermeleri ve Nafia Vekâletinden veya Nafia Müdürlüğünden alın» | mış 988 senesine ait yapı müteahhitliği vesikasını ve Ticaret Odası sicil kâğıdını hamil bülunmalıdır. 5 — Teklif mektupları ikinci maddede gösterilen saatten bir saat ev- veline kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde verilecektir. 6 — Posta ile gönderilecek mektupların eksiltme saatine kadar gek miş olması ve zarfın mühür mumu ile iyice kapatılmış bulunması lâzim- dır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. (1994) İstanbul C. Müddeiumumiliğinden : İstanbul adliye dairesi için satın alınacak olan 20 Düzina Sandaliye açık eksiltmeye konulmuştur. Muhammen bedeli 720 lira olup muvakkat teminatı 54 liradır. Şartnameyi görmek İsteyenler tatil günlerinden maada ber gün İstanbul Sirkeci Aşir Ef. sokak 13 numarada Adliye le- vazım dairesinde görebilirler. Eksiltmenin 29—4—1938 cuma günü sa- at 14 te Adliye levazım dairesinde yapılacağı ilân olunur. (2038) Köylü, hareketinden memnun, yol gösterdi. Fakat zavallı adam pek miskin görünüyordu. Belki de yü- rüyüşü, kasabalarda köylülerin âdet ettikleri bu tem- bel yürüyüştü. Ben de arkalarından gittim, arkadaş- larıma yetiştim. Köylüye sordum: — Siz gözünüzle gördünüz mü? Emniyetle başını salladı. — Siz ne kadar uzaktaydınız? — Tam orada, pencerenin altında. — Silâhı da gördünüz mü? Köylü elini yüzüne doğru kaldırdı: — Bu eli nasıl görüyorsam, öyle gördüm. — Nasil bir silâhtı? Bir piştol mü, revolver mi? Köylü, çok emin bir tavırla bunun iki çifteli piş- tol olduğunu söyledi. On sekizinci asra ait kuburlu bir piştol olduğunu, bir köyün müzesinde gördüğü bir silâha benzediğini söyledi. Arkadaşlar ne olduğunu anladılar, Fakat yine papazın evini aramak üzere yol- larına devam ettiler. Birçok papazların üzerlerine a- teş ettiğini, bunların hiçbirisine emniyet edilmiyece- ğini söylediler. Papazın evini aradılar, fakat birşey bulamadılar. Papazın ânnesi fena halde korktu. Pa- Pâzın, “yeğeni,, papazin evinin. kâhyası, papaza kö- yün ismiyle hitap ediyordu. Papazın annesi hasta ol- duğu için onu Salibiahmer hastanesine gönderdiler, Papazla karısını da yerli halkın boşalttığı kasabanın içine naklettiler. Papaza refakat eden arkadaşlarım slâkh olduğu için, papaz kendisini öldürmiye götürü- yorlar sandı. Arkadaşlarım teskine çalıştılar, fakat gerek kendi, gerek kâhyası okadar heyecanda idiler ki, kendi korkularının gürültüsünden başka birşey duymuyorlardı. Annesini sedyesiz hastaneye götüren grupun arkasında yürüyorduk. Şişman, kısa boylu, muazzam gövdeli, kısa bacaklı papaz, uykusuz bir geceden yüzü kıpkırmızı mütemadiyen “İsa, senin için ölüyorum, diye bağırıyor, kitaplarda gördüğü, müstemlekelerde kurban giden misyonerlerin tayır- larını taklit | siziye çalışıyordu. Papazın bizi öldür- esine i VR meni işin, bi birimiz onu öl- dürmeyi düşünmemiştik. Kâhyası, önünde eğildi, kollarını papazın boynuna doladı ve havayı yırtar gi- bi bir sesle bağırdı: — Artık biribirimizi öteki dünyaya kadar, bir da- ha görmiyeceğiz. Papazı götüren arkadaşlardan biri onu omuzların- dan kaldırdı, gülümsedi, ötekilerin hayretli bakışları karşısında — Merak etme, dedi. ömrü tüketecek. dedi. Papazın anası hastanede iyileşti. Diğer üçünü de Madride gönderdiler, Zannederim papaz, şimdi her- zamandan fazla mucizeye inanmaktadır. Papaz gittikten az sonra, ilk top sesini duyduk. — İşte şimdi hapı yuttuk, dedim. Yerimizi tesbit ettiler, bizi canlı canlı kebap edecekler. AA. 15, 5 tayyaresi başımızın üstünden bize bomba yağdırıyordu. Bir evin damı havaya uçtu. Bize Sier- ra'nın diğer tarafından da yüksekten ateş ediyorlardı. Fakat dağ tarafından gelenler daha ehemmiyetsizdi. Bombalar biribiri ardına yağıyordu. Yolların birleş- tiği noktada toplar patlıyor, diğerleri mühimmat kamyonlarını, milis kütlelerini arıyordu. Her daki- ka, üç dört bomba birden üzerimize düşüyordu. Bir saatten evvel kasabayı yerle yeksan edeceklerini tah- min ediyorduk. Herşey altüst olmuştu. Ben mesul olanları, bizim taburların askeri İlderlerini arıyor- Allahın kendisine verdiği dum, bunlar bizim en büyük düşmanımız görünüyor. Mineli & oi L Mi si meli lardı. Fakat bulutları parçalıyan bombalardan ko- runmak işi bize kâfi geliyordu. Birinden kaçarken ö- tekisine yakalanıyorduk. Üzerimize hem bomba, hem şarapnel atıyorlardı. Şarapneller havada parçalanı- yor. Yanmış bulutlar halinde dağılıyorlardı. Bir iki dakika içinde sokaklar boşandı. Herkes neresini bul- muşsa oraya kaçmıştı, Ben arkadaşlarımı takip et- tim, biz altı kişi kasaba odasının —kumanda heyeti- nin muvakkat merkezi— önündeki siperin altına gir- miştik. Burası eski tarzda iki katlı bir bina idi, üst katı taş bir sütunun üstüne oturtulmuştu. Kapıdan girince büyük salon, merdivenler milis askerleri, hü- rum kıtalarile dolmuştu, bunlar içerisini doldurduk- ları için, biz dışarda kaldık. Her bomba düştüğünde, hepimiz mermer sütunun arkasında birlbirimize sıkışarak korunmıya çalışı yorduk. Biraz ötede, binanın karşısındaki boş bir ar- sada kumandanlara git on bir on iki otomobil vardı. Fakat bunların hepsi bombalar, tabanca kurşunlari- le delik deşik edilmişti. Milis nöbetçisi bağırdı: — Ne mükemmel sığınak... Hiçbirimiz içinden can lı çıkmıyacağız. Bu sözü hepimiz kendi kendimize söylüyor, fakat hiçbirimiz yüksek sesle söylemiyorduk. Düşman ate- şini düşünerek susuyorduk. Bir veya birkaç bomba- nın birden her düşüşünde, binanın içindeki salona kasabın) sile e ile, ekeeleri, ie İma ela inik kli gelelim i be 7 fırlıyor, öndeki dar >. biribir. lerini iterek bombaları görmek istiyorlardı. Fakat her defasında Iki üç tanesi ezilmiş bir halde kapının önündeki taşlıkta serilmiş kalıyorlardı. Biz dışarda, mermer sütunun arkasında kalmayı tercih ediyor- duk. Tehlike gittikçe büyüyor gibi görünüyordu, fa- kat hakikatte fazlalaşan birşey yoktu. Bir buçuk sa- atten fazla düşman askerleri şehir odasının önün- deki küçük meydana ateş ettikleri için bize öyle gö- rünüyordu. İçerdekilerin bir akınında dışarda kalan üç asker, birdenbire patlıyan bir şerapnelin ateşi altında kalk dılar, ikisi öldü, ötekisi de ağır yaralı olarak gönde- rildiği hastanede öldü. Vakit vakit ben ve arkadaşlarım biribirimizi kor- kutuyorduk. Sonra tekrar bu felâketin de geçeceğini söyliyerek biribirlerimizi teselli ediyorduk. Dördü- müz yaralıları bombaların altında taşıdık. Köşeden sıhhiye memurunu görünce hastaları ona teslim et- tik. Bir kaç dakika bir cumbanın altında mütereddit bekledik, sonra ne yapacağımızı düşünmeden, arka- daşlarımızla beraber olmak için kasaba odasına git- tik. Ölen iki adam yüzleri dıvara çevrilmiş, daha sa- hanlıkta yatıyorlardı. Bunlardan bir tanesi ö- lüm tuzağına yakalandığımızı söyliyendi. Şarapnel- ler patlarken, mektepte bize muhit halkında öğreti- lenleri hatırladım, muhat olduğumuz hava gayet s0 guktu. Bir damın üstünü uçuran, bir kapının eşiğini yıkan, meydanın ortasına düşen bir şarapnel, bize havanın ağırlığı hakkında fikir veriyordu. Kasaba evinin sahanlığında yatan ölü askerler, bi- ze hava dalgalarının getirdiği sıcak demir hararetini hatırlatıyordu. Onlar önümüzde düşmüşlerdi. Bir ta- nesinin tüfeği toprağa düşmüş, yuvarlanarak ayak- larıma kadar gelmişti. Fasta böyle silâhını yere dü- şürenlere ne kadar kızdığımı hatırladım. Geçen on sene içinde kuru sıkı patliyan bir silâhın, şimdi önüm de kanlar içinde yatan bü askerlerden daha fazla te | (Devam var) kdikçiedi li

Bu sayıdan diğer sayfalar: