6 Ağustos 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

6 Ağustos 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çocuklara Hikâyeler : Esrarengiz Köşk ey İhsanı yakalıyan adam, arkadaşla rna — Bunu, safada dolaşırken ya lağım, dedi. Bu, silâhları getirecek olan çocuğa benziyor: Yakasını bı - rakmıya gelmez; lüzumundan fazla şeyler öğrendi galiba Ötekiler güldüler. Yalnız içlerin 5 den biri bir şeyler söylemek iste - di; takat basik burunlu adam gözüy- le ona bir işaret yaptı, — Bunu bir çuvala koyalım kule den aşağı fırlatalım! Bu sözleri duyan İhsanın sertin - dan doğru soğuk bir ürperme bötün vücudüne yayıldı. Eyvah, şimdi bu haydutların elinden nasl kurtula - cakır, Korkudan gerilen sinirleri ona bü. Yük bir kuvvet vermişti. Birden ge. Filerek onu tutan ndamın elinden, kurtuldu; ve şimşek gibi dışarıya fır. lıyarak sofada iki tarafa bakındık tan sonra bir merdivenden aşağıya inemiyeceğini anladı; ve yukarı çk Burası bir tavan arası idi. Küçük bir pencere vanıtasile kendini da - mın üzerine attı;"cehinden elektrik fenerini çıkarıp belki pölisle, bekçi - nin gözüne ilişir diye söndürüp yak. mıya ve iki tarafa sallamıya başladı. Fakat herifler arkasından yetiş - mmişlerdi. Önde basık burunlu odam olduğu halde: — Yakala diye bağırıyordu. Bod. ruma bikayalım? O zaman İhsan cevap verdi: — Yağma yok! Beni 2or yakalar. Ve hemen önünde bulunan bir di reğe sarılarak aşağıya kaymıya baş ladı. Oradan bahçeye inmişti | Bahçede temiz giyinmiş bir adi Ja bir kiz duruyordu. İhsanın hayretle sordu ae — Ne var me oluyı Haydutlar gillerek sunuz? — Bıçakları getirecek olan postacı gocuk bu galiba, Bay Enver ime yüzünden sahnelerin çevrilmesi geç ilmesi geç Kalı. Şuna bir oyun yapalım dedik Bir ik! dakika sonra İhsan haki - keki öğrenmişti Bu köşk Bay Eaverin | müdürü olduğu bir şirket tarafın » dan filim çevrilmek üzere kiralan miştı, Artitlerden birisi, sofada rastla. dığı basık burunlu adam İhsanın kor | kusun görünce onunla alay etmek istemiş ve bu oyunu Hazırlamış Bay Enver: — Haydi, çabuk olalım; oğlum ge tirdiğin çanta nerede? p — Şimdi getiririm! diyerek İhsan ilâve etti, i — Bu evde hirsiz bulunmadığına emin misiniz? Ben salonda, ellerin - timle paltamu orada unutmuştum. Şimdi telâş sırası onlara gelmiş - ti. ortalık araştırılınca saat; para ve kıymetli ne varsa aşırılmış olduğunu gördüler, Kapıya gelen bir otomobilde İh - İsâhin gördüğü hırsızlarla “ polisler vardı. Palislerden biti: — Bunları aşağı yolda yakaladık: dedi. Ellerindeki çantayı denize at- tılar, O zaman basık burunlu: — Eyvah! diye bağırdı. Bizim sâ- at gitti desenize. Halbuki İhsan, yakalanan hırsız. larin demir dolu çantayı aldıklarını biliyordu. Asil kıymetli çanta per. İdenin arkesındaydı. Hemen koşup” çantayı sakladığı | yerden getirdi; ve birsizların işini meydana çıkardı. Tabancöyla bıçak- ları da oldukları yerden bulup getir a Bühuri şerefine oradakiler İhsân yemeğe davet ettiler. Yemekten son Fa eline on lira mükâfat verdiler. Mü dür-ayrıca patrona bir mektup yaz dı İ İhsanı bu iş için öne süren arka- daşları bu vakayı duydukları ve İh- sanın resmini gazetelerde gördükle- ri zaman hiddetlerinden ne yapacak | Yarını bilemediler. li Bundan başka İhsanın yaptığı işi! pek beğenen İstanbulun en meşhur bir polis hafiyesi onu iyi bir maaşla wi aldı. Bu vaziyet öbürlerine in bir ibret dersi olmuştu. “Temiz kalpli namuslu ve doğru in sanlar her vakit muvaffak olurl bunu unutmama Eski İtfaiyeler Bundan yüz yıl önce gsyet garip bir & söndürmek için şu maşi O) vakitler her kendine mahsus itfaiyesi bulunur-| du, Sigorta edilen evlerin üzerinde | kumpanyanın adı bir levhanın üze rine yazılırdı. Eğer bir ev yı İngil rdı. Yangın | kullanılır. ta şi'ketinin Wfaiye gelir levhaya bakardı. ğer yanan ev kendi kumpanyasına sit değilse yanını * söndürmeden geri!) dönerlerdi. l İyi, ki şimdi böyle bir âdet m arsa herhangi zl cut değil. Yoksa halimiz haraptı.. |“ KÜÇÜK YAZICILAR MÜSABAKASI Küğük okuyuzut beri birçek yazı, Fakat siz de bilire'niz ki, Be yarıların hepsini Birden çıkarmamız yek: Sıraya koyduk. Her aayımızda birer larında mecmuzmız yazı Gukları, yanl izler allkağar eder mevavlar seçmiya dikkat UÇKU Göklerde dolaşıyor, Ayyıldızlı Uçkular, Semadan ses veriyor, O korkunç horultular. * Ordan oraya koşup, Rüzgürlar gibi eser, Düşmanlarla vuruşup Hepsini de mahveder. * Kura gözlüğü takıp Ulukları gözetler, Ordan oraya akıp Yeryüzünü seyreder. * Ben de Uçman olacam Yürdü kurtarmak için, Bombalar savuracam. Bayrağım yurdum için, Ayvalık Postane sokağı fırın. da Nihat EGENER ri İşer anacağız. Şonunda da ara” Öğretmenim Öğretmenim, öğretmenim, Benim şeker öğretmenim Seni annem, babam gibi, Candan, yürekten severim. Bana tatlı şefkatlerle, Her bilgiyi öğretirsin, Beni adam etmek için Çok çalışır, yıpranırsın. Beni öz çocuğun gibi; Sever, herşey öğretirsin. Ben yarın adam olunca, Sen sevinir övünürsün. Çok değerli öğretmenim, Benim yüksek öğretmenim, Seni dünyalar durdukça, Hep severim, hep anarım... Antalya Dumlupınar İlkoku. lu sanıf (3) te 337 Necati Köse TENKİT Uçkuz —Şiir— Küçük okuyucularımızın ço- $u şiir meraklısı. Gelen yazıla- rin hemen hepsi şiir. Bununla beraber küçükler şiirde, nesir- den ziyade muvaffak oluyorlar. Gelen yazılar bunu pek gözel hat Egenerin Uçku şis sreye karşı olan tahas süslerini ne kadar güzel anla yor. Bu, tayyarenin ehemmi- yetini, bagünkü dünyada oyı diği rolü çocuklarımızın bile bütün mânasiyle kavramış ol. duğunu göstermesi itibariyle memnuniyete değer. Nihat, şiirde muvaflak ola cak; fakat bu işin tekniğini daha iyi öğrenmesi şartiyle bu saha- da uğraşmasını tavsiye ederiz. Öğretmenim: —Şii Öğretmenim manzumesinde- ki samimilik ve temiz duygu okur okumaz insanı mütehâssis ediyor. Aferin küçük Necatiye. Öğ- retmenini pe iyi ve ne güzel un- Tamiş. Henüz kokulu üçün mfında' olan Necati Köse'nin büyük bir kabiliyet ve istidadı olduğu anlaşılıyor. Ondan ya- nin için büyük şeyler ümit ede- biliriz. Hele bu sam'miyet ve inceliği kaybetmezse... Necati mevzuunu da iyi seç miş. Zâten insan bulunduğu muhiti iyi tetkik ettikten sonra iyi yazabilir. Yabân lar seçmek ve yazmak hem zor ve hem de renksiz ve anormal mevzu- Çocuklara Fıkralar Bal Avı Bu hafta size bal ayıdan bahse- deceğim, Balın ne kadar kuvvetli, faydalı bir gıda olduğunu uzun uza- hacet görmüyorum. Çünkü hepiniz a2 çok balın ne oldu- gunu bilirsiniz Anlı ım “bal avı,, bizim mem. leketimizde olmıyan bir şeydir. Bu, vahşi arıların halıdır; bildiğimiz baldan çok daba lezzetli olup, Ame- Tikamın sık ormanlıklarında ve dik) kayalıkların dibinde bulunmakta dar. Bu balı toplamak için büyük bir kuvvete ve hünere ihtiyaç var; ayni zamanda bu işi yapanların cesur ol ması üzüm. Bu balı bulup çıkaran mütehas- Swslar epey yorulurlar; didinirler. Adeta altın arayıcıların çektikler sıkıntılar da bunların başına gelir. Avcilar larla de- Iu bir kutu olduğu halde aranmıya gıkarlar. Balın bulunması lüzim ge len bir yere geldiler mi kutuyu aça rak bir tek rayı saliverirler. ikameti bellerler; birkaç arı salarlar; ©- ğer bu arılar du ayni istikameti ta- kip ederlerse o vakit o istikamette bal bulunduğu anlaşılır. Böylece avcılar arıların arkası dan giderek kovanın yerini bulur. lar, Sıra balı kovandan çıkarmıya ge lir; bu iş pek zordur; ve tehlikeli dir. Kovanlara, çek kere iki ka; arasında rastlanır. O zaman, dağcı lar gibi dik yamaçlara turmanmak icap eder. Barı zaman avcılar tırmandıkları tepelerden yuvarlanarak bin parça da olurlar. Fakat rastladıkları ko- vanlardan . her defasında 60 — 70 kilo bal çıkarırlar. Görüyorsunuz ya çocuklar, ş bil diğimiz balın eşini bulup başka na yedirmek için bile bazı insanlar ne sıkıntılara ne yorgunluklar, ne tehlikelere gi İnsanlar, zamanda ken parçalarcasına, didinmekt nu size anlatabilmek pek zor; yalnız. akşamları İşten” yorgun argın ve bezgin bir halde dönen babalarınıza biraz dikkat ederseniz © vakit ya mak için insanların meler çektikle. ir parçacık anlarsınız. CİZE EEE el im. Kaplumbağalar irili ufaklıdır. Hem kara kaplumbağası, hem de su kaplumbağası vardır. En büyük kaplumbağayı ölçmüş. ler; bu kaplumbağa küçük kardeş- lerinden (1500 — 2000) defa daha ağır geliyormuş.. Resimde en büyük kaplumbağa ile bir küçüğünü görü- Dört Boynuzlu Ceylân Eski zamanlarda yaşıyan ce lerin Iki değil dört tane boymuzu bu: Tunurmuş. Şimdi bu. ceylânlar #ünde yaşamıyorlar cayip Bir Hayvan artık yeryü Bu hafta size hep hayvanlardan bahsettik çocuklar. Fakat caniniz s- kılmasın sakın! Tatil günlerini hiç olmazsa boşu boşuna geçirmeyin de birkaç şey öğrenin değil mi7. Bu acayip hayvan sıcak denizle rin dibinde, istiridyelerle, fncilerle bir arada yaşar. Derisinin çok sert olmasiyle şöhret kazanmıştır. i/TE BUNU İLMİYORDUM / İ İbüyük ve geniş bir Boynuzlu Kuş Dünyada yaşıyan birçok acayip hayvanlar vardır. Büyük bilginler daha henüz bunların hepsini bulup tetkik etmiş değiller; her gün yeni yeni hayvanlarla « karşılaşmaktadır- lar, | Resmini gördüğünüz bu kuş Ce- nabi Amerikanın Brezilya denilen memleketinde yağar, Bu kuşun Başında bir boynuz bulunduğu gibi kanatlarında da düş manlarını tenair eden birer Sivri “mahmuz, mevcuttur. Dört Gözlü Hayvan Örümceği bilirsiniz. Evlerinizin içinde, veyahut dıvar kenarlarında muhakkak görmüşsünüzdür. Fakat hiç örümceğin dört gözlü olduğunu biliyor musunuz? Bu Iki çift gözlerinden bir çini! gündüz için geri kalan öbür çifli de gece avımı seçip yakalamak üzere kullanmaktadır. Küçücük Bir Keman Bu küçücük ke man bildiğiniz komanlardan yüz defa © küçüktür. Fakat büyü bir keman gibi ses veriyor. Bu kemam yapan Viyanalı müte- hassıs tam iki sene çalışmıştır. de'deri bir çanta ile pencereden eva giren iki adam gördüm. Çentalarınr perdenin arkasına sakladım; onlar beni görmediler. — Ne salonda mı? Eyvah itin saa | * Ne Çekiyormuş ? | Kim Yapmış Öyleyse? Öğretmen, İhısana. sordu — O işi yaptın mi? İhsan — Hayır efendim yapman ceksin! Ben yapmadım, o yapn onlar yapmadılar! İhsan — Peki Bay öğretmen öye Teyse o işi kim yaptı? Trenlerin Yüzünden misin. 3 dostum, ben de- yi miryolu mühen- 8 disiyim; Bu tren. ler yüzünden büyük bir servet edindim. — Ben de öyle azizim, bu bana da yüz bin Hira getirdi. — Siz de mi — Hayır.. Ben hiçbir şey değilim; sade iki zengin amcam vardı; iren kazasında öldüler de mirasl a kondum. ö GARİP ŞEYLER Şekerli Duvarlar Bir zaman gelecek ki, duvarları! mız şekerden yapılscak, neden mil Anlatayım: Bazı âlim mühendisler bina pılirken şayet kirecin içine altı kadar şeker katılırsa duva sağlamlığı iki misli artiyormuş. Eğer bu iş ilerlerse artık kirası epey yükselir çocuklar Fakat harca katılan bu şeker bi imiz beyaz şeker değil; saf olmiyi 've işlenmemiş şekerdir. * Acı Bir Tesadüf Biliyorsunuz ki, İlkbahar gelmez, kuşlar rastladıkları den, çer, çöp topliyarak — yuvaları yaparlar. iğ Avustralyanın Sidney şehri yüzden hem garip ve hem de aet vaka olmuş. Bir gün bir adam kakta giderken henüz sönmemiş | lunan sigarasını yere atar. Bu da yukarıdan geçen bir kuş ye inerek sigarayı gagasiyle yakı yuva kurduğu kilisenin damı türüre İşte o vakit yanık si ru etleri tutuşturur, kilisenin mi alev alır, yangın büyür, ve tün kilise bu yüzden tamamiyle ya : nar, kül olur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: