31 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

31 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iz 41-399 ş “O AHLAKÇILARI TURK rofesör yeimet Ali Ayni Marifet Basımevi alel tanınmış, eserleri abancı dillerle de basılmış âlimleri- mizden Profesör Mehmet Ali Ay- ni bu son eserile çök ince bir mevzua temas etti; o Ahlâki Gerçi o, henüz birinci cildini bas, “O gardığı bu eserinde ahlâktan değil, ablâkçılardan bahsediyor. Fakat esekin adı ve muhtevası tabiatile ahlâkın dünkü ve bugünkü duru- munu hatırlatıyor. Ahlâk, malüm olduğu üzere, huyun ve terbiye ile muhit tesirlerinin bir İnsan ruhu üzerinde vücude getirdiği tezahür- ler demektir. Bundan dolayıdır ki ahlâk ilmi, nefsi natıkanın hiizıs- sıbha usulüdür, diye tarif olunur. Milliyet, Kavmiyet ve mezhep ka- yıtlarına bağlı olmıyan" ahlâk jl- minin mevzuu cemiyettir, gayesi de insanların maddi ve manevi tekemmül etmeleridir. Bu ilmin ameli kısmı ruhi fiil ve temayül lerden hangisinin müstahsen, han- gisinin müstehcen olduğunu göst rir. Nazari kısmı ise beni beşer â- lemindeki fiillerin ve ruhi temay&l- lerin kaynaklarını tayin eder, Ahlâk ilmi, birçok âlimlerin mü- Jâhazasına göre, felsefeden bir kı- sım olup yine felsefe çerçevesine dahil bir takım ilimlerin yardımi- le münferit hareketlerden ve vaka- lardan umumi ve mücerret düş. turlar çıkarır. Tahlili ve terkibi, istikrai ve istintaci usuller kulla. narak elde ettiği neticeleri naza- riyeler şeklinde ifade eder. Fakat ahlâki felsefenin, hattâ ilmin dı. şında tutanlar da vardır. Bu, çürük bir hükümdür. Çürkü ahlâk ile dünyanın en büyük filozofları uğ- raşmışlar ve beşeriyeti selâmete g- riştirmek azmile birer din kuran rahiplerin de hepsi ahlâka ilk plân- da yer vermek zaruretini duymuş- lardır. On sekizinci ve on doku- zuncu asır filozoflarının dahi ah- İâki meselelerle derinden derine meşgul olduklarını biliyoruz. Bu devirlerde ortaya konulan ve ba- sitten mürekkebe gitmek üzere ü- B çe ayrılan ahlâk nazariyeleri ise herkesçe malümdur. Şu halde ahlâk, ihmali imkân. sız bir kiymet demektir. Lâkin 2. manımızda ve hakikatte böyle mi- dir? Ahlâk bozukluğunun bir memleketi inkiraza, inhidama sü- rüklediği tarihin şahadetile sabit iken bugün medeniyet âleminde ahlâka gösterilen ihtimamın dere- cesi nedir?., ayın Profesör Mehmet Ali Ayni, Türk ahlâkçılarım bize - iyiden iyi - tanıtırken za- manımızdaki ahlâk tereddisine te- mas etmiyor. Halbuki bence genç neslin bilhassa bu mevzu üzerinde tenvir olunması lâzımdır. Çünkü yalan asrımızda alabildiğine ço- Âalmakta ve küçük, büyük her hangi bir yurttaşı - hasis, çok ha- sis bir menfaat mukabilinde - ai- datmak, zekâ eseri sayılmaktadır. Riya, beşeriyetin tabii kostümü halindedir. En büyük Sözleri en ir bühane- x moda olmuş” hanelerle, © | Tanlil ve Tenkit ...... Yazan: M. Turhan LAN. .......2 ..... İşte Profesör Mehmet Ali Ayni- nin eseri ilk lâhzada bu ahlâki fe- caati ve bizim”hesabımıza da ilk- mekteplerde ahlâk dersi verilme. mek sebebile husule gelen “ahlâki vecibelrden tegafül” kaziyyesini hatırlattı. Bu acıklı tahatturdan kurtulup ta kitabı okumiya başla” yınca ruhi bir İnşiraha ermemek mümkün değil, Çünkü Aşık paşa, Kınalı zade, Koca Nişancı gibi i- $imlerini Türk tarihine altınla yaz- dırmıya myaffak olmuş üstadların ahlâki düşüncelerini öğrenmek im- kânile karşılaşıyoruz. Muhterem müellif her ahlâkçinın eserlerin. den muhtelif pümuneler de koy- duğu için kilap, eski devirlerin derece derece değişen dilinden, üs- lübundan du tad #lmak” fırsatını kazandırıyor. “Türk Ahlâkçılarını”, ahlâkm kıymetini müdrik olan her vatan. daşa tavsiye ederiz. YEZİDİN KIZI Yazan: Refik Halid Basan: Semih Lâtfi Kitabevi B İr zamanlar memleket hikâ- rile edebiyata susamış, arijinai oyazıya hasret çekmek. ten bunalmış di- mağları bol bol hoşnut etmiş o. lan Refik Halit, yurda döndük. ten sonra (Tan) da tefrika ettirdiği (Yezidin Kizı) adlı romanını kitap olarak ta bastırdı, okuyucularının rağbetine sündu. Yezidin Kızı, müellifin gurbet hayatı yaşamıya mecbur tutuldu- ğu yıllarda kaleme aldığı nefis e- serlerdendir, Onun Türk sınırları. içine girebilen birkaç yüz nüshası elden ele dolaşıyor, binlerce kışi tarafından heyecanla okunuyor ve edebiyat zevkinden en az hisse â- lanların bile ağızlarında “Yezidin Kızı” dolaşıyordu. Eseri o sıralar- da okuyamıyanların bir kismi (Tan) da tefrika edilirken tahüs- sürlerini tetmine imkân bulmuş- lardı. Şimdi herkesin Refik Hatidin fikir. pınarından “Yezidin kızı” adlı kâseyle kana kana zaralet, nütke ve incelik kevseri içmesi mümkün olmuştur. Ben Yezidin kızını üç kere oku- dum, her birinde ayrı bir tad ve ayrı bir heyecan “ ıydum. Refik Halit bu eserinde tamamile şair, tamamile ressam ve tamamile heykeltraştır. Çünkü kitapta öyle saylalar var ki mevzun sözlerin en güzelini çirkinleştirecek kadar âhenkli bir üslüp ile yazılmıştır ve baştan başa şiirdir. Bu şiirler ara sında öyle satırlara tesadüf olunu. yor ki muharririn onları yaratır. ken kalemi bırakıp fırça kullandı- ğına ve her çeşit renkle en kuv- velli ziyayı kelime ve cümle ha- linde eserine serpiştirdiğine inan- mamak elden gelmiyor. Sonra öy- le tasvirler var ki yazı sayılmak- tan kendilerini tenzih etmek ve her birini yontulmuş bir heykel sayıp o zehap ile seyre dalmak Vâzım geliyor. Son Hafta İçinde Çıkan Kitaplar nıyor ve çok defa da mürekkebi bırakıp renkten ve ziyadan istifa” de ediyor. Bu hakikati bütün ince- liklerile kavramak isteyenlerin Yezidin kızındeki deniz, çöl ve dağ tasvirlerini okumalarını tavsiye €- derim. Bu öğüdümü dinleyenler o tasvirlerin kalemle değil fırçayla, yahut minkaş İle yapıldığına iman getireceklerine eminim. Bu eserde de mevzuun orijinü- litesinden ziyade üslübun zaraleti ve kuvveti bizi teshir ediyor. Biz, her sayfada sayın edip Refik Ha-” lidin ne derin heyecanlarla kalem yürüttüğünü apaçık görüyor ve 0 heyecanın aksini de yüreklerimiz- de buluyoruz. Fakat muhterem &- dibin bütün benliğini eserine ver- mesi ve heyecandan örülme bu Yutlar içinde tasvirlerini yapması yüzünden gra sıra şivesizlikler de tekevvün ediyor. Meselâ kırkıncı Sayfanın başında şöyle bir cümle var; “Asüriler, Etiler, Mosırlılar, f- ranlılar, sonra da Romalılar, Arap- lar, Türkler ve haçlılar, şimdi ise Fransızlar develerine ve atlarına bu kuyudan su içirdiler.” Dilimizde “ise” şart edatına bağ- hı olarak kullanılan şimdi kelime- sinin yamanacağı fiil, içirdiler şek- linde değil, içiriyorlar, suretinde olmak gerektir. Fakat heyecan if- ratından ileri gelen bu gibi zünül- ler hem urdebinle görülemiye- cek Küdar âzdır, höm” kıymetsiz. dir. Keşki Yezidin kızı Ayarında beş on romanımız olsaydı da içle- rinde bu gibi zühullerden yüzer ta- ne bulunsaydı... BAHÇIVAN İngilizceden Çeviren: Ibrahim Hoyi Basan: Remzi Kitabevi H indin yetiştirdiği galiba ye- gâne dâhi şairi Rabindra- nath o Tagore'u tammıyan ede biyat meraklısı yer yüzünde yoktur o sanıyo- rum, Bu büyük — sdamın Alman Şiir ilâhlarından Goethe kadar li- rik bir ayni zamanda derin bir filozof olduğuna bütün Avrupa ve Amerika asnmış, düzineleri a- şan eserle, hemen hepsi - başta ingilizce olmak üzere - büyük dil- lere tetçüme olunmuş ve kendisi» ne bir yılın Nobel mükâfatı da su- nulmuştur. Kıymetli muharrir arkadaşımız İbrahim Hoyi, beynelmilel bir şöh- ret ve kıymet olmuş olan Tagöre'u Türlaedebiyat severlerin tanıt mak istediğinden onun küçük kü- çük şiirlerden terekküp eden pek meşhur eserini (Bahçıvan) adile türkçeye çevirmişti. Yerli eserle rimize ve birçok mashür imzaları- miza pek te nasip ol;'yan bir rağ: be! ve muvaffakiyet sevimli mü- tercimimizi karşılamakta gecikme- di, eserin bu kere ikinci tabı mey- dana çıktı. Evvelce olduğu gibi şimdi de kitabı seve seve aldım, zevk ala ala okudum. (Keder de fi “ÜS aşka inan!) diye haykıran, zir şebneme benzer, henüz (O zatrkın ölür. Fakat keder daya- kom süreklidir. Sen de aşkıa a verenini seç) diyen Tagore rinde birçök mevzulara # etm"iş ve Seylân incilerindi kı#Sİinetli çirler siral, Behzat (Gisenierde gok darda kalmış bir kadıncağız üç çocuğunu evlâtlik vermek istemişti, Ondan bir müddet sonra, ve remli bir ana, balkın bemiyetini kendisiyle ayni oda içinde yaşı yan dört , yavrusunun; İmdadına çağırmıştı. Bu Iki talebi de “Tan,, sütünla- rına ben geçirmiştim. Ve 0 yazı- lar, o iki kadının da hazin murst- larıma ermelerine vesile olmustu. Bu kadınlara yardımda bulunan iyi yürekli vatandaşlara sütunlarında açıkça teşekkür edi- şim, bir çok biçareleri ümide dü- sürmüş: Bunu, o açık teşekkürü- müzün intişat eltiği gündenberi 21- dığım mektuplard h Masamm sürmesi, işsizlikten. se- faletten şikâyette bulunan ve yı dım diliyen bir çok vatandaşların, ve tıpkı bahsettiğim kadınlar gibi yavrularını hamiyetli birer el ka- Ptsında, Kâtibiadi! senediyle yer- leştirmek istiyen bir çok biçare a- nalarm, babalarm acıklı mektup- lariyle doldu. Bu mektupları yazanların sefa» letlerini ve dileklerini bu sütunla- Ta geçirmeme müni olan üç endi- şe var: Evvelâ, onlarm hepsine faydalı olabilmek ümidinden mahrumum; Çünkü neticede, hamiyetli zengin- em gözliy- yen vatandaşlarımızın o mikdarını bulamıyacak: Ve sukutu hayale uğrıyenlar, çok olacak. Sonra, bu kabil dileklere terrüman olduğumu gö- Tüp, bir iki tanede hayırlı ve pe- râkende neticeye bakıp ürmide ka- pılarak kaleme o kâğlde sarılacak biçare vatandaşlar daha çoğalırsa, onlara esaslı surette faydalı ola- mamuktan duyacağım azap ta ar- tacak lerimizin yekünü, v yardım görenlerden şikâyetlere ve Daha sonra da, üstelik. bu ka bil acıklı manzaraların ortaya ko- nulmasına sinirlenen bazı evham- 4 meslekdaşların fasidane taar- ruzlarına da uğriyacağım. En sonuncusunu pek umurla madığım bu endişelerledir ki, ak diğim bü kabil mektupların hep sini mevzuu bahsedemiyorum. Pös onlar arasında, meselâ dün aldığım bir tanesi var ki, alâkadar olmamıya bir türlü gönlüm varmadı. Bana bu mektubu yazdıran ka- dıncağız, Koca Mustafapaşada,, Canbaziye mahallesinde, Çeşme sokağında 9 numarada oturuyor. Kimbilir hangi hayır sahibi ahb bina yazdırttığı möktubunda: « Tes, — diyor, beni, Lâfımın an, yazdığı. biçare vatandaşlar- a yardıma muhlaç baraj Alacak Bir Hayır Sahibi Arıyorum, iki Gözü Kör Bir Ananın iç Sızlatan Macerası Çocuklarım, Birer kör bir anaya d ederek mi geçirsinler> : bir biçarenin doğru söz haksız yere şüphelenmeni, , * bını duymamak İsterseniz, lip beni de dinlemek zahmeti den kaçmmaym!,, Ke. Bu ziyareti yapmaktan Yazga. çemediğimi tahmin edersiniz sanı. rim, Mescitlerle evlerin ve mezar. likların içiçe girmesinden müte. şekkil bir mahallenin arasından, suyu kurumuş bir dere yatağı gibi akan yollardan geçerek, mektap- ta verilen adresi buldum. Fakat bu viran Koda Mustsfnopaşa evin- de karşıma çıkan facianm biribi- rini bastıran iki cephesi vardı: T- ki gözü yülardanberi dünyayı gör miyen kadıncağızm İki yavrusu var: Birisi 13 yaşında: diğeri seki- zine henüz basmış: Büyüğün adı Behzat. Küçüğünki de Nihat... Za- valı anaya ve yavrularına, bum dan bir hafta evveline kadar sey; yar satıcılık yapan kocasi Feti bakıyormuş. Fethi bir hafta evvel ölünce, çare kadın. re yapacağını hal larak şaşırmış, Bir hatfadır, M sinin işpartasında kalmış ötel yi satarak yaşıyorlarmış. Şu garip ve müstehzi £ bakın ki, hayatın bu vaziye şürdüğü kâdıncağızın ismi Memnune... H ayatınm hemen hiç bir g 7 nünden memnun olmadığı va liyen Memmune: — İki yavrum, İki gö Onlar olmasalar, ben N ida ei çıkama; Di ni T / im komisyonunda yapılacaktır, nalar Nolins Standart; Müller; Skoda ktır. ler fiatsız tekliflerini 98 inat mektubunu hâvi kapalı zarflarını ek” ihale saatinden bir saat evveline kadar (sa. yon başkanlığına makbuz mukabilinde ver- ebe,, gibi, sokak sokak deği yorlar: Ömrümün yeğine tesellisi bu... : Pakat zevkim ve tesellim yi rularımdan kıymetli değil... Onlar bütün ömürlerini kör bir anaya değneklik ederek geçirecek de giller ya! Hem, neyle geçineceğiz? Şimdi istiyorum ki, onlar da, ken- dilerini okutacak, büyütecek bir Ba- pa gelince, gözlerimin körlüğü alışmış sayılırım: Işiğe ürediği kendi kendimi: Si — İyi ki görmüyorum: Gözlerim Li > öcesaydı, imrenilecek kimbi- Geler görecektim', diye tesel- içe çabalıyorum! Bana el zata kayır sahipleri, çocuklarımdan o alarak üzüleceğimi düşün : Çünkü ben yavruları za- * b Yüzlerini göre- iyorum! ten vi Göremiyeceğim de. v benimle bera- olmazsa Fakit w er, kurtarıldıklarını bor sürüne" hayır sahibine kavuşsunlar... ir, birinci perdesidi le larından birinin rak konuşan bi- le, üne bakı: ız ri, perişan yüz vara iğ a biç mi görme li Socuklar! an sl va $ Sen Sonra, $ İrisini de bakin “Binme İştirak vesi- / eksiltme Saatin. mucibince 3 adet yüksek 'usulile eksiltmeye konmuştur. a muvakkat teminatı 1800 liradır, tlayan salı günü sant 15 de Kaba. olarak sözü geçen şubeden alınabi- © 75 güvenme pa. (1713)

Bu sayıdan diğer sayfalar: