1 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

1 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aI 1-5-939 30 Nisan 1939 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. O # Sene © 2800 Kr, no -» say wo " “0 3Ay so " AL tay #0 * Milletlerarası pasta Hsihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sirasiyla 80, 16, 9, 3,8 liradır. Abone bedeli peşindir. A değiştirmek 20 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul Mövesi ilimdir. Kız Enstitülerinin Hayatımızdaki Rolü çtlmal hayatımızda en büyük rolü oynıyan müesseselerin en başında kız enstitülerini zikrede- biliriz, Bu müesseler, her sene yüzlerce kadın ve genç kızımıza çocuk bak. ması, yemek (pişirmesini, elbise dikmesini, şapka yapmasını, ev ide Te etmesini öğretiyor, Ye sonra bu kadın ve kızları aileldrimitin içinö salarak hayatımızın değişmesine, al. lenin ilerlemesine hizmet ediyorlar. Bu hizmetinden dolayı bü inllessö- selere çok borçluyuz. Fakat bü müesseselere devam e- den kadm ve kızlarımızın birçoğu hayatlarını kazanmak için bir sanat elde etmek arzüsile buralara giri- yorlar. Hayli de iş öğreniyorlar. Fa- kat müessesenin kapısından dışarı çıkınca yardım$iz, himayesiz ve des- teksiz kaliyor, iş bulamıyorlar. İş bulamayınca da heal sukutu- na uğruyorlar. Ekseriya fakir aile- lere mensup olan bu kızlar, kendi! başlarına müessese açabilecek ser-| mayeye de sahip değildirler. İş ya- pan müesseseler de ekseriya kendi-|, lerine İş vermakte”yeçlUk — gösteri. yoklar Bu bakımdan kiz enstitülerinin hizmeti hir Krea talaha için matlüğ olan semereyi veremiyor. v Ameriküda bu kabil enstitüler İş €vlerile temas ve milnasebettedirler Her sene çıkacak talebeden iş hayâ tma girmek isteyenleri tesbit eder- ler. Bunların çalışabilecekleri mües- seselere ihtiyaçlarmı sorarlar. Bu temas sayesinde mevcut ihtiyaca gö re talebelerini işlere dağıtıyorlar, Hattâ bununla da kalmıyorlar,| Mektepten çıkan bülün talebenin! mufassal sicilleri muhafaza “olamaz. | Her talebe mektepten çıktıktan son- ra vaziyeti bakkmda mektebi malü- mattar eder. Mektep bu malümat ile hariçte çalışan talebesini muntaza- man takip eder. İşsiz kalanları kol larından tutup onları İşlere yerleşti. rir, Bu suretle mektep daimi surette talebesi ile alâkası muhafaza eder, Mektep talebesinin bir nevi hâmisi vaziyetinde çalışır, On beş sene ev- vel bir Amerikan mektebinden me- zün bir Türk talebeyi hâlâ mektebin yakından takip ettiğini, hayattaki muvaffakiyetleri ve rastladığı müş- küllerle alâkadar olduğunu bilirim. Kendisi ile bu kadar alâkadar olan mektebine karşı 0 talebenin hissiya:| tini tahmin edebilirsiniz. İ Kiz cnstitilleri de Amerikan mü- esseselerinin bu an'anesini benimse- yip tatbik edebilirler. Eline diploma | vermekle vazifelerinin hitam buldu- Zunu Zanneden bugünkü enstitülere, sonuna kadar talebesi ile alâkadar olmak mecburiyeti tahmil edilir. Bu e mllesseseler yetiştirdikleri talebenin hayatta muvaffak ölması- nı temin etmiş olurlar, ———— —— Manisada Çiçek Sergisi Açılıyor Manisa (Tan Muhabirinden! — Manisada ilk defa olmak üzere 14 mayısta bir çiçek sergisi açılacak ve 17 mayısu kadar devam edecektir. Seri hazırlıklarile meşgul olmek Kız ens ziraatçi izere hâkim İsmail Hakkı, ttüsü direktörü Hayriye, Reşat, ve çiçekçi Cemuldan mürek- kep bir komite seçilmiştir. Sergide derece alan çiçek yetiştirenlere nak- | di mükâfat verilecektir. TAN -—» Bugü POLONYA Ordusuna Güvenir! Yazan Pierre Levisme pPolonyanın her tarafın- da seyahat ettim. Açık- ça söylemek lâzım gelirse o - rada seyahat pek hoş bir şey değil... Yollar fena... Fakat çe kilen zorlukları telâfi edecek şeyler de bol... Güzellikçe Po lonyanın ancak bir rakibi var dır. O da Macaristandir. Şe - hirlerinin, köylerinin kıyıda sapada kalmış köşeciklerinin mahalli renkleri bakışları çe- ker, Polonyalı köylüler milli kıyafetlerini takınırlar, E- tekleri dizlere kadar inen koyu redengot giyerler. Bunların renk- &ızmazı, Sierrata'- şimalde kı si, Karpatlardaysa renk renk benekli bir beyazdır. hâlâ kendi şuni çor dinlan.da ve Rişlefe şallarından ayrılmazlar, Şallar ie is İ ister pamuk o kadınların sun, onları taş servetini İlân eder, nkü Polonyaltların hepsi “dans deli- si” dirler, Daha bir hafta evvel ha- vanın şoğukluğuna ve yerlerin karla örtülü olmasına ragmen Za. görane civarında fevkalâde dans- ların şahidi oldum. Genç kızlar ve delikanlılar onar kişilik gruplara ayrılmışlardı ve sıra ile ateş dansını, eşkıyalar dan. sını, dilberler ve hayvanlar dans- larını oynuyorlar. Alabildiğine bir sevinç, bir hoplayış ve bir fırdo- layıştı. Ayaklar ve bacaklar atik- ti, kollar çevik, soluklar sık, kah. kahalar uzundu. Kemanlar, dur. madan, dinlenmeden çalıyor, ça- İiyor ve yine çalıyordu. O yerden kısacık bir yirmi kilometre mosa- fede cihan şampiyonsı için ski maç” cereyan ediyordu. Halbuki kendi» lerinden geçkin, o köylü çobanlar ve çoban kızları, maçtan ne kadar uzak idiler, Polonyada' on şehir. ne diyo- enin özne at a akar görülmesi neşe verir. Meselâ Var. #ova. Bu şehir şimalin bir İstan- buludur. Vavel'in eski merkezi 0 lan Krakovi; yüksek burçlar leler, klise kubbeleri! Kus süslüdür. Yasak Edilen Sergi Hakkında Çıplak Düşünceler... Çi huriyetin hiçbir müddei. umumisi ve adliyeğlsi ar- dak (9) değildir. Çünkü inkılâpçı Cümhuriyet kanunlarının hüküm lerince hareket ederler. Kanunlarımız ve inkılâbımız da ardak değildir. Çünkü muasir me- deniyetin ve ileri cemiyetin en e- saslı temelleri üzerine kurulm tur. Ardak ve kaytak inkılâplar da olabilir ki eskiden böylelerine irtlen hareketi ve mürteci rejim- ler denilirdi. Bu bakımlardan, ileri düşünceli bir Cümhuriyet müddelumumld olan İzmitteki vatandaşm hareke- tini sadece bir yanlışlık telâkki e- debiliriz, Ve bu yanlışlık telâkki- si makbüle geçerse şöylece üçe a- yırabiliriz; 1 « Gürel sanatlar ve sanat sergileri hakkında verilen üâcele karar; 2 — Şunun bunun indi şikâye tindeki ikılâp ideolojisini inelte- cek bir mâna ve elir'etin bulun- duğunu birdenbire kavrıyamamak yüzünden o şikâyeti nazarı dikka- te almak; 3 — Vukuf ehli ile jürinin far- kını gözetmeden alelitlik hareke- te geçmek, Yanlışlık işte bu üç noktanm her nedense gözden kaçırılmasın- dan doğmuştur. Birincisini halletmek kolaydı. Bu İşte devletin hüküm verici en salâhiyettar makamı bu işin başi m Güzel San'atlar Akademisi- dir. Güzel sanatlarla hiç ilgisi ole a YAZAN: — AKA GÜNDÜZ | mıyan üç vatandaşı vukuf ehli dis ye rahatı etmekten ve lara hazin bir büküm verdirmektense Akademiye söruvermek en yân- İışsız yoldu sanirız. İkincisi için yapılacak muamele gayet basiti; Şikâyet edenler hakkında kanunlarımızın inkılâbı koruyucu maddelerini tatbik et mek. Yani mânası çok derinlere götürülebilecek bir şikâyet üre- Fine sergiyi o yasaklamaktama şi kâyetçileri derhal tevkif etmek ve maddesi fıkrası varsa ayaklarına alncir vurmak, Eski ve yeni tarihlerimizde (İs- terlik) ile (İstemezük) | kelimele- rinin delâlet ettiği mânaları ve çıkardığı hâdiseleri bilmiyen var mıdır? Bugün güzel san'at tablolar? müstehcendir istemeziik! şikâyeti hâkim olursa yarım şunlar da m tempo ve mefhumda duyulabis Kafeslerin yerine konmasını İs- terük! Talebenin cimnastik elbise sile spor yapmasını istemeziik! Fe- race isterük! Rop istemeziik! ve- $aire ki say savabildiğin kadar, Ve bunların hepsini de âdaba, ahlâka, kara kitaba, pembe kitaba uydurup dizmek te zor şey değil dir. Vilno, cenubun Atinasıdır. Bir kül. tür ve Ar merkezidir. Üç şehrin birleşip kaynaşmasından hasil o- lan Poznan şehir, Lublin, Shelno, Mareşal Smigiy - Rydz, Mareşal Pötain'le beraber iyice anlamak için, o milletin bü- tün tarihi safhalarının imtidadın- da ve asırlarca boyunduruk altında inliye gelmiş olduklari gözönünde EmEPEE er ez Şila Mİ Bam VA hirlerdir. EF şöhretlisinden en süflisi- ne kadar Polonyalılarm a teşli hürriyet ve istiklâl aşkların! şın müddelumumünin asıl yanlışlığı şuradadır ki memleke- tin her tarafında başka başka zih- niyetler, telâkkiler tevehhilm et- ini ve hepsinin nabzına göre ayrı ayrı reçete verilmek lâzım geldiğini söylüyor. Başka şeyler için belki öyle o- labilir, fakat topyekün inkilân hakkındaki © düşünceler tektir. Memleketin her köyünde ve her verinde, Kayıtsız şartsız tektir, Aksi hal cezayi miistelzimdir, Ya- rın beh kalkar da şapkayı isteme- zük! dersem ayni sayın müddelu- mümi benim kafamı kopatir ki helâldir ve kanunidir. Benim kellemi o hale getirmemek İçin işe Sanat tablolarından şikâyete baş- Hyanların şimdiden kulakların çekmek, hattâ dillerini makasla wink daha doğru olmaz mi? Ben ister miiddelumumi olsun, İster temyiz reisi, kimseyi tenkit etmiyorum. Bir yanlış işin tahli- line çalışiyorum. Bu çıplak düştin- telerim hoş görülürse benim de iki şikâvetim , Birinelsini İz- mitin sayın Cümhuriyet müddelu- Mmumisine söylüyorum! Huzuru. nuza gelip müstehcen perdesi ar- kasından büyük Türk inkılâbının tine târiz ve taarruz eden- leri şikâyet ediyorüm. İkincisini de Türkiyenin sayın Güzel San'ntlar Akademisi direk- törüne söylüyorum: İnkılâp namı- na derhal ayaklanıp harekete geçs meği belki estetiğe uygun bulma- dinız. Bu, şahsi telâkkiniz olabi. Wir. Fakat Güzel San'atlar Akade- misi direktörü sıfatile vukuf ehli olmağı kabul edenleri neden pro- testo etmediniz? Öyleyse güzel sa- lara mensup bir emektar ve ih- r meslekdaşınız sıfatile müsa- ade buyurunuz da ben sizi şiddet- İe protesto edeyim. (9) Ardak — geri #kirliik, hattâ bi- raz fazlası demektir. Daha farlasına da kaytak derler. İrticnn türkçesidir. vusturya idareleri Polonyanın kı- yım kıyım kıydıkları bölgelerinin birini ötekilerden tamamen tecrit için, yekpare bir milletin ayrı ayrı aksamı arasında tabiatile hasıl ol- muş ekonomik cereyanların önü- ne gerek idare, yerek gümrüğe ait mânlialarla set üzerine setler kur- muşlardı. Parçalanmış, çiğnenmiş bir milletin bin bir müşkülâtla sa- vaşarak, bir rubu asırdan daha az bir zamanda başardığı vahdet, in- sicam, ve tamirat nazarı itibara a- lundığı takdirde bu millete hayran kalmamak elden gelmez. İşte bun- dan dolayı Adolf Hitlerin, Danzig koridorunu geri almak niyetinin Varşovada tevlit etiği endişeler ve aksülâmeller tabii görülmeli- dir. Danzig meselesi en had devrine girmiş midir? Ve bu mesele Polon- yayla Almanya arasında bir anlaş- ma ile halledilebilir mi? Fakat Po- lonya beyaz kartalın senelerce komşu kara kartallar tarafından nasıl ezildiğini bi tmamıştır. Bilhassa Alman fa'ihlerini acı aci hatırlamaktadır. Polonya, Polon- yanın ancak Karpatlarla müdafaa edilen batı hudutl parçası müstesna, mütebaki sinir. ların kâfesi taarruza açık olduğu- nu bilir. Müdafaai Milliye bütçe- sinin bu kadar şişkin olmasının sebebi de budur. Polonya ordusu, istihlâs harbi diye anilan ve 1013 den 1920 ye kadar devam eden savaşların ya rusudur. Versailles muahodesile ta- nifimiş olan Polonya, tanındıktan sonrü, silâh elde olarak hürriyetis ni kazanmak için harbetmek mes buriyetinde kalmıştı, Posnani ve Pomerani'den Ak manlar Litvanyadan hattâ Varşo- va kıyılarından Rusları çıkarmak lâzımdı. Erkânı harbiye heyetleri- ni gönderen ve müstakbel Polonya ordusunun ilk kadrolarını tesis e- den Fransanın bu yoldaki yardı- mi hiç unutulmamalı eçen sene Mareşal Smigiy Ritz'e Varşovada rastgel- dim. Sarı bir yüzden çelik bakış- larla bakan, orta boylu. fakat mev. zun vücutlü genç ve dinç Mareşal yekten insanda büyük (bir irade İpeynir yerleştirin. İ kırmızı biber serpin, en üstüne de —— 6 Amerika Notları: Amerikan . Yemekleri Yazan: Belkis Halim Ni yemek kitabı yazmak, yahut Türk kadınlarını Ame- rikan aşçısı yapmak değil, Onun i - çin erkek karilerim ürkmesinler. Ko- miklik yapmak arzusunda ( değilim. Sadece gördüklerimi (o kaydedece - ğim, z Küçükken dinlediğim gülünç ma- sallardan biri veya bir kaçı da ye - meklere aitti Pek hatırımda değil, fa kat meselâ: İncir dilması, üzüm çer- bası gibi saçma sapan, yahut da ahş- kin olmadığımız terkiplerden bahse- den masallardı. İşte Amerikan ye - mekleri o küçükken dinlediğimiz tu- haf yemek masallarına benziyor, Havucu pekmez gibi bir tatlı ile pişirip etle yerler, pancarın üzerine tereyağ başlarlar. Domuz etini elma ezmesiyle, kuzu etini nane reçeliyle tavuk etini kızılcık reçeline bense - yen bir reçelle yerler. Muru, anana- sı, elmayı patlican gibi yağda kızar- tıp etle ayhi tabağa koyarlar. Domuz sucuğunu şuruplu bir nevi lokma ile beraber verirler. Hele & arı büsbütün başka, İBir yeşil salata yaprağı alın, tabağın içine koyun, üzerine armut kompos- tösu, elma kompostasü veyahut her- hangi bir meyve kompostosu koyun, Kompostonun üstüne bir parça heyaz Peynirin üzerine mayonez, yahut sirke ile zeytinyağ dökün.. İşte size bir salata. Nasıl be- ğendiniz mi? Bizim ceviz, findik, badem dol - durduğumuz kuru inciri yahut hur- mayı onlar peynirle doldururlar, Üs- tüne de sirkeli yağ dökerler. Salata diye yerler, Turşul, şeker koyar- lar. Kuru fasulyeyi yine pekmen g bir tatlı yabut şekerle pişirirler. Kar vuna tuz biber ekerler. Domütese se- ker dökerler, Balık yerken silt içer - ler. Çorbalarının çoğunu sütle pişi - rirler, Kullandıkları ekmeklerin ba- nları cevizli, ballı pastaya benzer, Dondurmaları çeşit çeşit. Her şeyden rinde bir dondurmacrdan — BANSEdİ yorlar. Zarzavatlardan dondurma ya- pıyormuş. Bunu bana söyliyen İsna- nak dondurması yediğini söylüyor - du. Artık kereviz dondurması, turp dondurması, yahut bamya dondur - masi yediğimizi bir düşünün. İlk defa bunların hepsi insana aykırı geliyor. Fakat git gide alışılı- yor, tavuk eti reçelsiz kuru, kuzu pirsolası yavan gelmeğe © başlıyor. Mayonezli armut kompostosu sala — tasından ikinci bir tabak ısmarliıyor- sunuz. Fakat doğrusu. pastalarının tat « hlarının üstüne tatlı yok.. O İnsanın yedikçe yiyeceği geliyor, Muhtelif memleketlerin yemek » lerini tetkik etmenin çok enteresan olduğunu söylüyorlar. o Yemeklerle milli kârakter afasında münasebet bulanlar bile vardır, Ben gördükleri. mi, yediklerimi yazdım, Ahlâki eti cesini siz çı sahibi olduğu intıbamı birakıyor. Lâyıkiyle asker olanlar gibi az ko- Buşur ve çok düşünür bir adamdır. Fransız ordusunun © hayranıdır. Fransiz ordusunu “dünyanın en ka» biliyetli manevracıları” diye yâde- der, Bütün meslektaşları ve erat Mareşali çok severler, Kendisi Pil- sudeki kadar gözdedir. Harikulâde çalışkan ve büyük bir kültür sas hibidir. Onun insaniyeti ve meta- neti sayesinde Poloya ordusu, bu günkü moral ve disiplin derecesis ne çıkmıştır. Bir gün yüzünü sevinçle parlar» ken gördüm, Münevrulardan dönük yordu. Bana “gördünüz mü?” de. di. Görmüştüm. Yirmi sene evvel ordu sâyılamıyacak (kuvvetlere mukabil, on kadar fırka, her çap- tan binleree toplarile « Polonya topçu kuvvetlerinin e yeryüzün bellibaşh topçu kuvvetlerinin biri olduğunu unutmamalıdır - bin beş yüz tayyare. büyük miktarda tank kusursuz? bir tarzda manevra eb mişlerdi. Geçer ayak Lehistanı o kateden bir seyyah bu kuvvetin ne oldu- ğu hakkmda salim bir fikir edine- mez. O ancak polis organizasyonu» nu görür, Polis piyade, süvari ve motörize kıtaata ayrılmıştır. Bun- ların da şehirde mavi elbiseyle va- Zife gören bir şubesi vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: