5 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

5 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5-6-939 Tefrika No. 65 TAN | 52927373323232333333333333333333333333335Xe A ÜÇ GÜNLÜK HİKAYE Beş Bin Dolar Mükâfat Büyükderenin Basılacağı Şayidi Bu Şayia Beyoğluna Gelinciye Kadar Değişmiş, Baltalimanı Sarayının Soyulacağı da Söylenilmişti Artık, cemiyet gizli içtimaları. da başi Avukat Refik İsma- ilin Rumeli hanındaki yazıhane - tİnde, Galatada Kınacıyan hanın- da Yusuf beyin odasında ve Mah- Mutpaşada Kendiros hanında bir ticarethanede sık sik toplanıyor, a mukarrerat ittihaz ediyorlar- Verilen kararlar dairesinde E- “'p Servet bey İtalyanlarla, Ne - fik İsmail bey sadarazam Tevfik Paşanın damadı ile birlikte İngi- e ve Kemelettin Sami bey “e, Amerikalılarla tomasa çalışı r, gizli ve muhtelif elemanlar- 3 itilâf devletlerini avutup oya» Ayacak şekilde propaganda Yaplı- Tiyorlardı, Cemiyetin cas gaye ve hedefi, tabii, vatanın müdafaa ve alâsı, istiklâlin temin ve baka- “ydı. Cemiyet, esas olarak Anadolu- “a bir mukavemet tesisini lüzum- u bulmuş ve bunun için gizli ha- Zirıklara başlamıştı. Bu esaada #adaretten istifa eden müşir Ah- met İzzet paşanın Anadoluya gön- erilmesi, halkın uyandırılıp si- landırılması ve o müttefiklere kâtyı bir cephe hazırlanması dü - Hünülmüştü, Kara Vasıf ve Edip Servet beylerle Ahret İzzet paşa Arasında bu hususa dair müzake - Peler cereyan ettiği bir sırada Yı dırım grupları kumandanı Musta- İa Kemsel Paşa vazifesinden istifa le İstanbula gelm Karskol ©emiyetinin idare heyeti de o gün- den itibaren, bu müstakbel millet Ye vatsn halöskârının harimine #“kulmus. dehasından istifadeye ulmuştu. İşte Ahmet Rıza beyle Çürük - #ulu Mahmut paşanın azillerine, Mraftarlıkları ve gizli içtimalarını hil etmeleri sebep gösterilen Vahdeti milliye partisi bu teşek- ülün bir şubesiydi. O gün, Vahdettin, Ahmet Rıza İeyle Mahmut paşanın azilleri ve ân riyasetine hoca Mustafa A- Sm efendinin ve reis vekâletleri- Me de Aristidi paşa ve Azaryan *endinin tayinleri iradesini imza- Muşta. Milli meğlisin içtima ha- İde olmadığı bir zamanda üyan Miz ve vekillerinin tebdili, © Büne ait usul ve kavait hilâfına bir #reket olmasına rağmen Vahdet- in ile damat Ferit bu kaideyi ih- ide hiç bir beis görmemişler ve *yfi idare ve saltanatlarına, meş- Mitiyet usul ve kalelerini feda ve Urban edivermişlerdi * Y enimahalle hâdisesinden son- g5, 1, Halimin ve Nafiz beyle İder arkadaşlarımın ortadan kay- İuvermeleri Sanyerde üzüntülü uç, >erak, Büyükderede de çok di bir endişe uyandırmıştı. Bu Mirada, bir kaç m a Büyükdere ©si tarafından basılacağını ve bir «ç; Yerli zenginin dağa kaldırıla- ü Ona söylemeleri, bu endişeleri maş ve yerlileri düşmanlara ürscaat mecburiyetinde birak- şt, “a müracaat ve şikâyete sebep “R Şayia, Büyükdereden Beyoğ- sefarethanelere nakled abd kadar, şom ve mübalâğalı Sızlar tarafından büyültüle se - tile büyük bir katlilm şekline a lmuştu Evlere tehdit mektup- rü bırakıldığı, dağa kaldırılacak iş Einlerin kapılarına tebeşirlerle may tler yapıldığı bile iddia olun- ir Hattâ, ayni çetenin Balta ÇOaM sarayını basıp yağma ede- va de, büyültülen şayiaya katıl iü açıkçası pire deve yapılmıştı. , İihat ve terakki rilesa ve er- oninin tevkif edilmiş bulunduk- < bir sırada, her tarafta ve cid- “efe nakledilen bu katliim ve *Y yağması havadislerine, düş- > in zabıta teşkilâtım idare er ve bilhassa damat Feridin Maş muhafazası ovazifesiyle mükellef olanlar hep inanmışlar ve ciddi tedbirler almağa © başlamışlardı Kemerburgazda bulundurulan düş- man bölüğüne bir bölük daha ilâ- ve edilmiş, Maslak, Kefeliköy sırt- ları, Zekeriya ve Demirci köyleri arasında birer tekımlık düşman süvari devriyeleri gezdirilmeğe başlanılmıştı. Gün geçtikçe bir psrra daha bü- yütülen ve gerçekten korkunç bir kisveye büründürülen bu şayla, Mediha sultanla damat paşayı da telâşlandırmıştı tabii. Bu hain ve körkak adam, yalısını maiyetinde- ki haydutlara bırakmış, sultaniyle bereber Yıldız sarayına kaçmıştı, Fakat bu kaçışa, Vahdettin tara - fından gösterilen bir lüzum özeri- ne mecbüren yapılmış muvakkat bir nakil süsü verilerek zevahir kurtarılmak istenilmişti. Hiç şüp- he yok ki, bu arada, Vahdettini de endişeden kurtarmak için bazı tedbirler alınmış ve Yıldır mmuha- faza eden hususi kuvvetler de ari- tırılmıştı, gün, 1335 senesi nisanının biriydi. Damat Ferit, vü - kelâdan bazıları ile sarayda ve Vah dettinin huzurunda toplanmışlardı. Rümeli ve Anadoluya gönderilme- si mukarrer olan nasihat heyetle- rine tayin edilecek kimselerin in - tihabı ile meşgul oluyorlardı. Da- met Ferit, bir aralık hademei has- sai şahane müdürü Zeki ile birlik- ie içtima salonundan çıkmıs, Yıl dız bahçesi içinde bulunan Eski çi- erdi, Burada, sarayın memleketi kana boyamak için teşkil ettirdiği ilk ihanet çe » tesini gözden geçirecekti. Bu çete, Zeki ve arkadaşları a- rasında Garip adı ile yâd edilen ve Havran çerkezlerinden olduğu söylenilen Mukbilin idaresine ve » rilmişti. Bu şerir, cihan harbi esna- sında Filistin taraflarında haydut- İuk etmekteyken, avenesiyle bera ber düşman hizmetine (girmişti. Bir aralık, Cemal paşaya suikast yapmak için avenesiyle (beraber Rus kıyafetinde Şama gönderil - mişti, Fakat'aldığı vazifeyi yapa - mamış ve tutulacağını anlayarak kaçmıştı. O zaman Suriyeliler a - rasında Türk ve İttihatçı düşmanı olarak tanınmış, kan dökücülüğü i- le şöhret almıştı. Bu azılı katili, kaymakam Zekiye son zamanlar» da kapiten Halit tanrtınıştı. Beşi Havranlı, dokuzu Gönen ve Manyaslı ve yirmi yedisi de Hen- dek, Sabanca ve Düzce çerkezle - rinden olan bu kırk bir kişilik çe- tenin efradı hep bir örnek giydi - rilmiş, silâhlandırılmış ve o akşam Zekeriya köyüne gönderilmek üze 26 hazırlanmıştı. Bu hainlere, o ha valide gezdiği zannolunan İttihat- Şı çetesinin takip ve tenkili vazi - fesi verilmişti. Büyükdereli Lâm - bo ve vaktiyle Abraham pasa me- rasında boruculuk yapan Malisor Arnavutlardan Çoğa, Kefeli köyün den Sotiri ve Bahçeköylü Anas- tasda, Zekeriya köyünde çeteye iltihak etmek üzere £ kılavuzluğa tayin edilmişti. İşte, Damat Feri - din gözden geçireceği çete buydu. Çini fabrikası civarında, kendi- lerine göre yoklama nizamında di- zilen hainler, efendilerini saygılar mışlar, selâmlamışlardı. Hain efen- dileri de haftalardanberi besliye- rek palazlandırdıkları bu kurtları zehirli sözlerle coşturup bir iyice kudurtmuşlardı. Damat Ferit, bun- lara atiyei seniyedir diyerek elli- şer lira vermiş ve utanmadan mu- valfakıyetlerine de dua etmişti. Bu hainler, o sırada fabrika önüne ge- irtilen iki kamyona doldurulmuş ye her tarafı kapatılarak Zekeriya köyü yoluna çıkarılmıştı. u asılsız şayialara, İtilâf devletleri erkânı ile zabi- tasının da inandığını ve bu sebep- le bazı tedbirler alındığını söyle- miştik. Bu sırada, koloncl Morfi de, mahallinde tahkikat ve tetki- kat yapmak ve o sırada Bahçe kö- yünde toplu bir halde bulunduru- ları kuvvetleri tebeyyiin edecek ne- tice ve vaziyete göre icap eden yerlere dağıtmak vazifesile Zeke- riya köyünde bulunuyordu. O ak- şam, geç vaklt köye gelen iki kam- yonu ve içindekilerini görmüş, hay- ret ve taaccüple hepsini ayrı ayrı süzmüştü, Bu muntazam kıyafetli haydutların kimler olduklarını da tabii öğrenmişti. Kolonel gerçek- ten ciddi bir askerdi. Bu çetenin, asayişi düzeltmek değil, büsbütün bozacağına kanaat getirmiş ve çe- tenin relsi Mukbile şu emri ver- işti: — Derhal, silâh ve cephaneleri- nizi bırakınız. Kamyonlarınıza bi- nip geldiğiniz yere gidiniz. Reis te, çeteciler de emrin kati olduğunu anlamışlardı. Silâh ve cephanelerini çıkarıp yere yığmış- lar ve yine kamyonlarına tıkılıp yığılmışlardı. (Devamı var) >2272237333737 0222233237233 XX) u bizim dolandırıcılık, soy- b) gunculuk işinin en güç, en kendisine her hu- t edebileceğin bir arka- daş, bir kafadar bulmak keyfiy tidir. Dolandırıcılık sahasında ken- dilerile arkadaşlık ettiğim en bü- yük üstatlar bile, zaman hergelelik yapmaktan, bana madik oynamaktan geri kalmamışlardır. Işte bütün bu sebeplerden ötürü, geçen yaz, henüz fesada uğramamış ücra bir yere giderek, fenalık yap- mağa kabiliyetli fakat, muvaffakı- yetlerin verdiği sarhoşlukla ahlâ- kımı bozmamış bir arkadaş arayıp bulmıys karar verdim. Uzun bir yolculuktan sonra bir kasabaya geldim. Bu kasaba bir dağın tepesinde kurulmuştu, ismi de Maunt - Nebo idi. Bu kasabaya gelince, ilk İşim, kasaba ekâbiri- nin devam ettikleri küçük bir me, haneye gitmek oldu. Bir müddet hoş beşten, ve ora- daki insanlar hakkında kâfi bir fi- kir edindikten sonra: — Centilmenler, centilmenler, dedim, bana öyle geliyor ki siz bu dünyanın en saf, en dürüsi Insan- larısınız! Fesat ve hilenin ne oldu- ğunu zerre kadar bilmiyorsunuz! Meyhane sahibi: — Haklısınız Mister Piters, dedi, biz hakikaten asil ve sessiz insan- larız. Bütün bu dağlık havalide biz- saman TÜRLÜ TÜRLÜ KAŞINMA Çukurova gibi pek sıcak yerler. deki yaz kaşınmasını dün yazmış- tum, Fakat yaz kaşınması yalnız pek sıcak memleketlere mahsus değildir, daha az sıcak, hattâ İs- tanbul gibi serince sayılı de bile geldiği vardır. Nerede ge- lirse gelsin, yaz kaşınmasına kar- nı en kolay çare bol bol ılık su dökünmektir. Deniz kenarlarında da deniz banyosu yapmaktan ko- runmak... Ancak kaşınma her mevsimde olur. Hafif olunca, doğrusu, tatlı bir şeydir. Meselâ insan derin bir şey düşündüğü vakit başı alnını kaşırsa, zihnine açıklık gelir. Nezle iptidasın b'le burnun kaşınması bir keyif verir, Ayvucu kaşınanların para gelecek umudu ile duydukları ke- te başka... Kaşınma böyle ha- ve keyifli olunca tabii bir hal sayılabilir. Fakat kasınma çoğalınca, insa- nın canını sıkmağa başlar. Bir ke- re her yerde ve herkesin önünde kaşınmak daima mümkün olmaz. Kaşınma arzusu gelip te, insan kaşınamayınca, mutlaka rahatsız. lık duyar, Kendi kendine kaldığı vakit, ya- hut teklifsiz olduğu kimselerin nünde çok Okaşmınca da, başka mahzurlar cıkar. Tırnaklı kaşınan yerlerde çizikler yapar, Kırmızı lık peyda olur, arkasından yanma gelr, kaşınma devamlı olunca, ra- hatsızlık büsbütün artar, sıkıntı basar, Sıkintı veren devamlı kaşıntıyı geçirmek için onun sebebini an- layıp ona göre hareket etmekten başka tesirli çare yoktur. Başka türlü çare bulunsa bile tesiri mu- vakkat olur. Kaşınma tekrar ge- lir, Onun için kaşınmanın nereden geldiğini anlamak lâzımdır. Bir kere, bütün vücutta umumi kaşınmayı viicudün şurasında bu- rasında parça parça kaşınmalar - dan iyice ayırdetmelidir. Uzuvla- rımzan bazıları yalnız kendi he- saplarına kaşınırlar, bazıları da bütün vücude kaşınma arzusu ve- Birler, Burnun kendi hesabına o kaşın- mak istediği çoktur. Hemen dai- ma mezleden dolayı, kimisinde burunun yalnız dışarıdaki derisi kaşınır. Kimisinde de içindeki kır- mızı İnce zar, İkisi birden ve iki taraftan da kaşındığı olur. Bazıla- rında da burun deliğinin ta içerisi kaşmir. O zaman gene nezleden gekrse de astma hastalığına da a- lâmet olduğu vardır, kaşınmanın arkasından nefes darlığı meydanı Burun kaşınmasiyle bir- öğsün ortasındaki kemiğin de kaşınırsa, merak etmeme- Hisiniz. Burun nezlesi, göğsün üze- rine de kaşınma verir. Göz kapağının kenarı kaşınırsa, biraz sıkıntılı olur. Bu da çok dı fn bir yahut daha ziyade kirpiğin koparak orada kalmasından gelir. Düşen kirpiğin yerine yenisi çık- mağa başladığı vakit gene kaşın. ma verir. Diş çıkması gibi... Fakat göz kapağının kenarı kaşınmakla 1zsa, ve inde olur» | mine baktırmak iyi olur. Kulağın dışarıdan kaşınması de- risinin kızarmasından gelir. Ka- kınma kulak deliğinin içinde nlur- sa, ilkin kulağınızı temizlersiniz, çünkü kulak kiri düştüğü yeri ka- sındırır. Sonra gene ve devamlı kaşınırsa, ekzema hastalığı hatıra gelmelidir. Daha ziyade sıkıntılı kaşınma « lar, söylemesi ayın sayılan uzuv- lardakilerdir, Barsakların bittiği yerde derinin liken hastalığına tu- tularak iğnelenir gibi olduğu, yan- dığı, tutuştuğu olur. O zaman cilt hekimine müracaat zaruridir. Kadınlık uzvunda kaşıntı pek sıkıntılı bir şeydir. Yeni bülüğa ermiş kızlarda, bir de kzdınlığın son baharına yetişmiş bayanla, olur. Gebelikte de geldiği vardı Kimisinde kadınlığın o günlerin- de gelir. Bazılarında pek şiddetli olur ve aylarca devam eder, Buna tutulan bayan derdini kimseye söyliyemez, (o utanmaktan — sinir hastalığı dn gelir. Halbuki bu sw kıntı çok defa deride ekzema has- talığından gelir. Sıkıntıyı çekip si- nir illetine uğramaktansa, cilt he- kiminden deri hastalığının ilâcim istemek elbette daha iyi olur, Eller ve ayaklar iki taraftan ka- şınırsa, hele yaz mevsiminde, çok terlemekten gelir. Yazan: O. Henry den iyi insan bulamazsınız. Fakat siz Rufa Tatamayı duydunuz mu? Polis müdürü de lâfa karıştı: — Evet, evet, dedi, siz hakika- ten Rufa Tatamayı bilmezsiniz. Nasıl etsek te sizi onunla tanıştır- sak? Dünyada Rufa Tatama kadar hergele bir insan bulmak cidden müşküldür. Onu darağacına çek- me zamanı çoktan geldi, hattâ ge- çiyor bile, Tatama halen bende mevkuftur. Vâkta hapis müddeti- ni ikmal ett, hattâ üç gün evvel onu tahliye etmem lâzımdı. Fakat hergeleyi mahsus bırakmadım. Iki üç gün hapishanede fazla kalmakla ona hiçbir şey olmaz! Tatamanın bu defa hapise girişi bir katil i- şindendir. Yansa Gudlo isminde bi- rini öldürdüğü için onu bir aya mahküm etmişlerdi. Kend atamadı — Ne diyorsunuz? diye bağır- dım. Fakat bu kabil deği ii bu saf, bu bakir Mauat - Nebonuz- da nasıl oluyor da bu kadar fena bir insan bulunuyor? Allah, Allah, insan rüyasında görse inanamlız! Katil! Meyhane sahibi: — Hattâ katilden fena' Çünkü c, domuz hırsızıdır. u Mister Tatamayı bularak kendisile tanışmıya karar verdim. Ve filhakika hapishaneden çıkışından iki üç gün sonra, bir fırsatını bularak onunla * tanıştım ve onu, daha mufassal görüşmek üzere, şehrin kenarında bir yöre çağırdım. Onunla karşılıklı otura- rak, doğrudan doğruya iş üzerinde konuşmiya başladık Benim bu yakınlarda, eyalet ka- sabalarından birinde çevirmek iste- diğim bir dolap için, becerikli fa- kat kılık, kıyafet ve görünüşü iti- barile köylüyü andıran birisine ih- tiyacım vardı. Rufa Tatama, benim oynamasını tasarladığım bu rol i- çin dünyaya gelmiş sanılabilirdi Sizin anlıyacağınız, ba İş için on dan iyisini bulmak mümkün de- ğildi. Tatamanın boyu fevkalâde uzun- du. Herif âdeta bir devi andırıyor- du. Gözleri, teyzemin küçük bir kız iken oynadığı, şömine üstünde du- ran porselenden oyuncak köpeğin gözleri gibi mavi ve bilskârdı. Saç- ları, tıpkı eski Roma disk atıcıla- rının saçları gibi (1) dalga dalga kiviretktı. Bu saçların rengi İse bir Amerika ressamı tarıfından yapı- lan ve misafir odalarında delikleri örtmek için kullanılan “büyük konyon (2) da güneşin gurubu, tab tosunu hatırlatıyordu. Kısa bir mukaddemeden sonra ona plânımdan bahsettim, Tatama, hemen işe başlamıya hazırdı. Ben sözüme devam ederek: — Dostum, dedim, adam öldür- mek, katillik gibi işler-ufak tefek şeylerdir. Bunları bir tarafa bıra- kınız da, bana, dolandırıcılık, hir- sızlık, eşkiyalık sahasında neler yaptığınızı anlatınız Ben ancak bunlardan sonra, sizin bana arkı- daşlık yapıp yapamıyacağınız hak- kında bir hüküm verebileceğim. MEC CO OCOOOÇ 000000 ama, cenuplulara has bir şi- ve ile kelimeleri uzütarak: Nami? dedi, Nasıl oluyor.da siz benim şöhretimi duymamış bu- lunuyorsunuz? Size kimse benden bahsetmedi mi? Bütün bu havalı- de ister beyaz olsun, ister zenci ol- sun, en ufak bir gürültü çıkarma- dan benden iyi domuz çalmasım bi- len hiç kimse yoktur! Ben domuz yavrusunu, ahırdan, teknenin al - tından, kümesten, ambardan, mut- faktan, ağıldan, en ufak bir patır. dıya, en ufak bir gürültüye mey- dan vermeden aşırabilirım. Işin bü tün inceliği, domuzu neresinden ve nasıl yakalamak icap ettiğini bilmektir. Ben öyle zannediyorum ki “dünya domuz hırsızı şampiyo- nu,, unvanını alacağım zaman hiç te uzak değildir. Muhatabım sözünü keserek: — Görüyorum ki, dedim, siz bi- raz şöhret düşkünüsünüz. Şöhret fena bir şey değildir, Mister Tata» ma. Sonra ben domuz hırsızlığının da aleyhinde değilim. Bu gibi üc- ra yerlerde, bu iş hürmete şayan bir meslektir. Fakat büyük şehir- lerde, Avrupada, sizin bu mesle- Binize itibar eden bulunmaz. Ora- larda bu gibi işleri kaba ve âdi te- lâkki ederler. Bu nihayet bir taş- ra işidir, bir köy işidir. Maamafih, bu da bir kabiliyettir. Sizin bu Sa- badaki muvaffakıyetiniz, kabiliyet ve istidadınıza delâlet ediyor. İşte bunun için ben de sizi bir ortak o- larak yanıma alıyorum. Benim bin dolar sermayem var. Senin köylü tipinden istifade ederek bu para- mızı bir kaç misline çıkarabilece- gimizi, bu'finans dünyasında, bi- zim de bir kaç hisse senedi elde e- debileceğimizi umuyorum. Bu konuşma ve anlaşmadan kı sa bir zaman sonra, ben ve yeni arkadaşım, yola düzüldük ve dağ» dan ovaya indik. Bütün yol uzun- luğunca, tasarlamakta olduğum i- şin inceliği hakkında arkadaşıma izahat verdim. Biz garp İstikame- tinde yol alıyorduk. Lensington'a geldiğimiz zaman orada “Binki kardeşler, in sirkine rastladık. Bu sebepten ötürü Lensington, civar köylerden gelen köylülerin akını i- le âdeta bir panayır halini almıştı. Bir sirke rastladığım zaman, ora- ya gelen enaileri dolandırıp bir kaç paralarını sızdırmadan içim bir türlü rahat edemez. Tabii bu se- ferki fırsatı da elden kaçırmak ni- yetinde değildim. Bunu hesaba katarak, sirkten u- zak olmıyan bir yerde, yemek iç- mek te kadına ait olmak üzre Misis Pivi isminde dul bir kadının iki odasını kifaladık. Sonra Tatamayı yanıma alarak hazır elbise satılan bir mağazaya götürdüm ve onu bir soktum. Haki- cidden centilmen kılığına kâten Tatamanın kıyafeti pefisti: Yeşil damalı mavi kumaş- ten bir gömlek, uzaktan deri gibi görünen kırmızı boyun bağı, sap- sarı, kanarya sarısı bir ayakkabı. B” Tatamanın hayatında ilk defa olarak giydiği belli- başlı bir kostümdü. Bu zamana ka- dar, o, elelâde bir çoban kılığı fe geziyormuş.. Tatama, bu yeni kı- yaletile, tıpkı bir vahışinin burnun- daki yeni halkasile öğünmesi gibi övünüyor ve bir yrurur duyuyor- du. Ben hemen o akşam sirke yolla- narak (papelçilik) yapmak niye - tinde idim. Tatama tavcı rolünü oynrya- cak, milleti kiziştıracaktı. Yani, kapalı olarak koyduğum üç islem. bil kâğıdı üzerine para bastıracak ve herkesin gözü önünde kazana- caktı. 'Dovaru Var) (1) Kadim R umumiyetle kıvırcık edilirlerdi. Romalı bir dirk atıcıyı gös- teren bir heykel, Pariste Luvr müzesin- de bulunmaktadır. (2) Konyon: Kayalar arasında akan küçük bir Ameri

Bu sayıdan diğer sayfalar: