12 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

12 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Safosunun ME Düğün TEFRİKA No. 70 Deyi di Her Taraftan Bilhassa Hükümdarlardan Gelen Hediyeler Elçiler Tarafından Padişaha Veriliyordu Düğünün bu ilk günleriyle da- ha sonraki günlerinin her birinde yüzden ziyade rum, ermeni vesa- ire, müslüman oluyordu. Bu gibi- lerin saraya götürülüp sünnet e- dilmeleri için başlarını açarak, birer parmaklarını kaldırmaları kâfiydi. Düğün sırasında her ak- şam meydanda, bin tabak pilâv ve yirmi öküz eti dağtılıyordu. Halk bu yemeklere öyle atılırdı ki, meydan bir lâhzada kırılmış tabaklarla, her tarafa dağılmış pi- Jâvlarla dolardı. Tersanede bulu- nan esirlerden, iki yüz kişi mey- danı temizlemeğe, elli saka da su- Jamaya memurdu. Gün batınca, yüz büyük fanus ile,o büyük di- rekteki binlerce fener yakılır ve yalnız meydanı değil, bütün şehi» ri aydınlatacak kadar çok mik- tarda fişekler, mehtaplar tuluştu- rulurdu. Haziranın altısında gayet tuhaf giyinmiş altı yüz saka kırbalariy- le payıtaht sokaklarını dolaştı, o günün gecesi bir Macar istihkâmı üzerine hücum taklidi U yapıldı. Muharipler mızrak yerine değ- yek, miğfer yerine küçük yastık taşıyorlardı. Ertesi gün Avustur- ya elçisi Baron Preyner on iki ça- vuş ile düğüne davet olundu. A- cem ve Lehistan elçileri iki gün evvel kendilerine ayrılan yerleri işgal etmiştiler. Leh elçisi Fili- povski iki Dogue köpeğiyle altı yük samur getirmiyti ki; Büyük” lerin içinde kırkar deri bulun- makta ve her yükü bin altın tah- min olunmaktaydı. U Transilvan- ya elçisi Lödislâs Salançi, çifte dipli yedi gümüş kupa, yedi gü- müş tepsi, iki leğen, ikisi altını dört avize ihda eyledi. Ragozalı- ların, Moldavya ve Ulah Voyvo- dalarının hediyeleri gümüş kupa- lardan, kıymettâar o kumaşlardan, asma saatlerden mürekkepti. Kı- rım Hanı da on yük samur, on yük diğer kürk, beş yük zerdava, beş yük — kadınlar için — ks- kum, beş ayı balığı dişi, yirmi de- likanlı köle göndermişti. Fas ve Merakeş Sultanlarının elçileri s6- def sandukça içinde pek kıymetli bir tesbih, sırmalı iki ve meyva, ağaç resimleriyle süslü dört ipek seccade, altınlı - elmaslı bir eğer, mücevher bir iğneyle süslü ve balıkçıl kuşunun siyah tüylerin- den yapılma bir sorguç, incili el maslı üzengiler, bir çok ipekli ku- maş topları, dört top sırmalı ku- maş, altın üzerine kondurulmuş inciler, vergi olmak (üzere dört bin kuron altını getirdiler. Gece yapılan âteş oyunları ars- sında halkin üzerine — kuyruk- larına meşaleler, fişekler bağlan- miş — ayılar, köpekler, tilkiler birakılarak Obu yepyeni oyunun seyirciler üzerinde uyandırdığı korku büyükler için eğlence ol- du. Bu esnada şairler şehzadenin sünnet düğünü için hazırladıkları şiirleri sadrazamın huzurunda ©- kudular. Afrika zencilerine mah- sus oyunlar, yahudi komedileri bugünün eğlencelerini gece yarı- sına kadar uzatlı, aziranın sekizinde yeniçeri zabitlerine (ziyafet verildi. Her biri yetmiş iki kişilik bir çok sofra kurulmuştu. Sadrazam ve yeniçeri ağası yemekte bulunarak cebeciler hizmet ettiler, Padişa- hın solakları, peykleri, okçuları, battacıları rekabet kulesiydi, Her iki tarafından şid- detli bir top ateşi icra olünduk- tan sonra, biricinin hendeğinde yer almış olan &sker, ikincinin duvarları üzerine hücum ettiler. Bu kulenin dört duvarı yıkılır yıkılmaz, içinden dört domuz çık- tığı görüldü, Bu marifetli eğlen- cenin kıymetini arttırmak için, İmparator elçisinin evinden geti- rilmiş olan bir beşinci domuz, üç arslana parçalattırıldı. Meydanın öbür köşelerinde yahudiler, zen- ciler “Matezina,, denilen kaba rakslarla (OPyrrbus zamanından kalma Moreska dansını yapıyor- lardı. Haziranın OOnunda Avusturya İmparatorunun elçisi kırk bin du- ka altını kiymetinde üç gerdan- Jıkla beş parça nefis elmas ve ga- yet güzel iki madalyon takdim et- mek istedi. Ancak Venedik elçi- sinin kendisine takaddüm ettiril- diğini ve o gün sekiz bin duka kıymetindeki hediyelerini takdim edeceğini öğrenmesiyle, oOarma- ğanlarını düğünden sonraya bi- raktı. Haziranın yirmi birinden son- ra, İstanbul esnafının pek deb- debeli geçit resmi başladı, yirmi bir gün sürdü. O arada muhtelif eğlenceler yapıldı. Kaptan Kılıç AN ye geceleri attırdığı ha- vai fişek! bilhassa alâka uyan- dardı, Bu pat ç havada yınca gemi, kule, kale, fil resim- ederek, atıcılık hünerleri göster. diler, mızrakla zırh ve miğfer delmek mümareseleri yaptılar. Dokuz haziranda ulema, müf- tü, kazaskerler, kadılar, naipler, müderrisler, hocalar, şeyhler, i- mam yetmiş sofralık bir ziyafete çağrıldılar. O gün padişahın otur- duğu yerin karşısında iki kule yapılmıştı: Kırmızı ve sarı âlem- lerle müzeyyen olan büyük kule, müslüman kulesini temsil ediyor- du. Üzerinde mavi ve kırmızı haç resimleri olan ikincisi, hıristiyan leri vücude getiriyorlardı. Der- vişlerin gösterdiği alay da ilgi u- yandırdı. Bunların bir kısmı ağız- larına, ateşte kıpkırmızı hale ge- tirilmiş demirler alıyorlardı. Bir takımı bıçak yutuyor veya ona benziyen şeyler yapıyorlardı. O surette ki, şu garip kafilenin geç- > sokaklara nâzır pencerelerde kadnıların içinde, bayı- kanl vardı. Bir derviş yılanlar- Ja dolu bir fıçının içine girdi. (Devamı var) BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 234567189 S9 gasamuye hs ysuvu SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Sabıkası olan. 2 — Bir harf - Bildiren, gösteren - Bir hart, 3 — Bir hayvan » İkinci derecede, son- raki - Asker, 4 — Yatmaktan emir - Kedinin bir hecesi » Lezzet. — Bir krallık - Zaman, müddet 6 — Beki bir ölçü - Öz, asıl 7 — Azyo dilinde caka » İle « Bir isim. ? —İle - Üzüntü, merak - Avlanır, 9 — Bir sesli harf - Fukaraya verilir - Pir sesli harf, 10 — Müsavat Üzere olan, müsavi, : M3 Bigada Elişi Sergileri Biga (TAN) — miş beş kadının dört aydanberi de- vam ettiği resim, biçki ve dikiş kur- $u bitmiştir, Müdavimler tarafından hazırlanmış olan eserlerden mürek- kep bir sergi açılmıştır. Ortamekteple Sakarya ilkmektebi de birer sergi açmışlardır. İdman yurdu gençleri, ve çocuk esirgeme kurumu menfaa- bir müsamere vermişler; “Hr zıl çağlayan,, ve “Has bahçe,, piyes- lerini muvaffakıyetle temsil etmiş lerdir, it sey mke Zilede Böcek Mücadele: Zile (TAN) — Meyva ağaçlarına musallat olan mühtelif haşerelere karşı açılan mücadele reticesinde, ilâçlama yapılmıştır. 938 — 939 mücadele mevsimi es- nasında 151 domuz öldürülmüş ol duğu anlaşılmıştır. Halkevinde yet» | yurtları | 13660 elma ve erik ağacına birinci | 12.6-939 İstanbulda Yalı köşkü sokağında Eminönünde Topkapı tramvaylar nın durduğu yerde kâin Bankamız emlâkinden Ayniya Hanında ayı ayrı kiraya verilmekte olan depolardan 6 numaranın kira müddeti 1 Haziranda İ ve 2 numaralıların da 30 Haziranda tamam olacaktı Bunların hepsini veyahut herhangi birini kiralamak istiyenlerin 1 Haziren 1939 Pazartesi günü saat 14 de her birisi için 500 lira ilk minat akçesi ile Bankamızın Yapı ve Binalar Servisine müracaa arı. ; (4109) Vapurların Haftalık Hareket Tarifesi 12 Hazirandan 19 Hazirana kadar muhtelif hatldre kalkacak vapurların isimleri, kalkış gün ve saatleri ve kalkacakları rıhtımlar. Karadehiz hattına — Salı 12 de (Aksu), Perşembe 12 de (Tarı) Pazar 16 da (Karadeniz), Galata rıhtımın dan, Salı 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Mer sin). Sirkeci rıhtımından. Salı, Perşembe ve pazar 9.30 da *Tophahe rıhtımından, Pazartesi 13 de ve diğer günler 8.45 de (Trak) sistemi vapurlardan biri. Cumartes ayrıca 13.30 da ve Pazar ayrıca 20 de (Sus) Galata rıhtımından, Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8,15 de (Sus) ayrıca Çarşamba 20 de (Mersin), Cumartes 20 de (Antalya). Sab ve Cuma 19 da (Seyyar). Tophane rıh- tımından, Pazar 9 da (Tayyar). Tophane rıhtımından Çarşamba 13 de (Saadet), Cumartesi 15 dı (Bartın) Sirkeci rıhtımından. Pazar 11 de (Ege) Galeta rıhtımından. Salı 10 da (Konya), Cuma 10 da (Dumlupr har). Sirkeci rıhtımından, Bartın hattma * İzmit hattıne (Uğur Mudanya hattına Bandırma hatlina Karabiga hattına İmroz hattına Ayvalık hattına İzmir Sür'at hattına Mersin hatlına NOT: Vapur seferleri hakkında her türlü malümat aşağıda telefon nü- maraları yazılı acentelerden öğrenilir. Karaköy Acenteliği Karaköy, Köprü başı Galata Acenteliği Galata, Deniz ticareti Müd. binası altında Sirkeci Yolcu salonu 42362 40193 22740 (4160) Sirkeci Acenteliği Bankamızın Fabrika ve Havuzlar İdaresile İstinye dok fabriksla. rında tamirattan çıkmış eski ve yeni saç, köşebend ve sair demir ve çelik parçaları açık arttirma suretile satılacaktır. Arttırma 30 Haziran 939 günü saat on dörtte Tophane Deniz hanın da Alım Sâtım servisinde yâpılacaktır. İsteklilerin. seraiti üğrarmek ilzare hergün wa arttırması sirmeh içinde yukarda yazılı gün ve saatle mezkür servise leri, 5 müracaat (4159) İstanbul Daimi Encümeninden : Bedeli muhammeni 5928 lira olan Taksim bahçesinin sahne, Ame kan Barı, Salon Bar kısmı ile Helâlar, mutfak ve ahsap çardak kısımı rının enkszi kapalı zarf usulü ile arttırmaya konulmuştur. Buna &l Şartname her gün Zabıt ve Müamelât Müdürlüğü kalemine müracaat görülebilir. İhale 23 - 6 - 939 günü sant 15 de yapılacaktır. Talipler! 444 lira 60 kuruşluk teminat makbuz veya mektubu ile bu baptaki tel lifleri havi zarfları yevmi mezkürda sast İ4 de kadar daimi encümerl teslim etmeleri lüzumu ilân olunur. (4006) FELERİTİLİNNA Nakleden : Şehâbettin Fuat .Cenup cephesinde bir kardeşim daha var: “Van- ya, Kendisinden bir mektup aldık. Bir paket erzak vaağediyor 27 Mayıs Açız!. Babam, galiba, ayda (1200) ruble kadar kazım- yor: Ben, (800). Her ikimiz de öğleyin vesikayla yemek yiyoruz; ve tayın ekmeği alıyoruz. Fakat “o kadar az ki... İnsan bir hafta bununla kalsa, aç- ıktan geberir, Dün, annemle Obabam bu mesele için uzun ve acıklı bir konferans akdettiler. Yaşıyabilmenin yo- Tu? Nasıl edip te, ölmemeli? Açlıktan gebermemek için, ne yapmalı? Nihayet, her gün bir kilo patates- Je, yarım kilo pancar satın almağa karar Verdiler. Ölü, diri yaşamak için zaruri olan asgari gıda bu. Halbuki, bir kilo patatesle, yarım kilo pancar (250) ruble tutuyor. Demek, ayda, (7500) ruble li- zım. Bu parayı nereden bulmalı? Annem, eşya namına ne var, ne yoksa hepsini satmayı teklif etti. Babam şakaklarını ellerine al dı; uzun müddet ağzını kıpırdatmadan; kurbanlık koyun gibi, düşündü. Sonra, ağır ve boğuk bir ses- le dedi ki: — Öyle olsun, başka çare yok, satalım. Aman yarabbi, #man yarabbi!.. Sonra, dar ve uzun sırtında bir titreme dolaştı. Başını kaldırdı; annemin gözlerine baktı. Bana ar- kasını döndüğü için, gözlerini göremiyordum. Fa- kat, biç şüphe yok, müthiş gözlerdi onlar! Annem ağlıyordu: Ibtimal Allah halimize acır da, yardım eder, dedi, “Vanya,, bir pakpt erzak göndereceğini vaa- dediyor. TEFRİKA No, 18 Babam, ümitsiz bir tavırla başını salladı; ve cüz- danından çıkardığı paraları saydı. Sonra ayırdığı parayı anneme uzatarak; — İşte, dedi, Yarın için al şu parayı. Kararlaş- tırdığımız gibi, bir kilo patatesle, yarım kilo pan- car satın alırsın. Bir köşeye çekilmiş, onlara bakıyordum. Ağla mak, hıçkısmak ibtiyaçlariyle yanmakla beraber, ağlıyamıyordum. Gözlerimde akacak yaş kalma- mıştı, Fakat, “Boris, diğer bir köşede, acı acı ağlı- yordu. Döndüm; ve gayri ihtiyari, bomboş bir kalple, eski duvar saatimize baktım. Emektar bir duvar saatiydi bu. Düz dururken işlemez, ancak eğri kö- nulursa, işlerdi. Rakkas gidip geliyordu: Tik tak, tik tak. İçimde Jdam mahkümlarının İntizarına benziyen bir his duydum. Saate uzun uzun baktım. Sanki her dakika geçtikçe, ölüm anları yaklaşıyordu. Ağ- lamak istedim, ağlıyamadım. Fakut, yatağa girip te, başımı yorganın altına $0- kunca, birdenbire, gözlerimden yaşlar boşandı. Yastığım, göz yaşlariyle ıslak. Uyuyorum. 28 Mayıs Bugün annem, sabahleyin erkenden, çarşıya el- bise satmağa gitti. Annemin dört kat elbisesi var. Dördünü Ce, masanın üstüne serdi. Hangisini inti- bap edeceğinde, uzun müddet tereddüt etti. Bir taraftan ca, meyusane başını sallıyor, içini çekerek göz yaşlarını siliyordu. Nihâyet, koyu mavi bir ek biseyi seçti. Evden beraber çıktık: O, çarşıya gitti, ben, pos- tahaneye, Yolda başım dönüyordu. 30 Mayıs Daltede sç olduğumu Kimsey& Belli etmem. Dal- ma güler, şakalaşır, gevezelik ederim. Fskat, bu- gün, “Marusya,, ansızın bakti ve sordu: — “Fenys,, değiştirdin, nölümiyörüm? Fena, şirret bir kiz ol- mağa başladın. Birdenbire korktum; fakat lâkayt bir tavırla göz- lerimi kaldırdım: — Hiç te öyle değil, dedim, bunu da nereden Şi- karıyorsun?. Fakat, o odadakilerin hepsi birden alaylı bir ahenkle bağrıştılar; — Şirret bir kız oldu, fena bir kız oldu... Huyu- nu değiştirdi... — Çehresinde okunuyor. — Yoksü kara sevdaya mı tutuldu? — “Fenya,, , söyle Allah aşkına, kime âşıksın? Hepsine karşı içimde “derin bir hiddet yükseldi, Mütecessis simalarına göz gezdirdim Ve haykır. dım: — Bırakın, bırakın beni, Allah aşkına... Benimle uğraşmayın!.. Birisinin kafasına bir kalem sapı fırlattım ve koridora kaçtım. Arkadan, kulağıma kadar gelen sözleri işitiyorum: — Amma da mulmuş ba. — Murdar kız. — Şirret... Aman yarabbi, aç olduğumu bilmiyorlar. 31 Mayıs Bugün açlık hissetmiyorum. Açlığımı tamamiyle unuttum bugün... Sabahleyin, daireye gelince, masamın üstünde bir mektup gördüm. Tabiatiyle kalbim, çılgın gibi, çarpmağa başladı. Yazıya dikkat ettim. Acaba ei den? “Frenef,, ten olmasın? Asabi parmaklarla zarfı yırttım. Mektübu” oku- dum. Yanılmamışım.. Mektup “Frenef,, ten, Saade- timden ağlamağa başladım. İsabet olacak, erken gelmiştim. o Odada heniz kimsecikler yoktu, Mektubu terar tekrar okudum: İki defa, üç defa, dört defa... Ve serbest serbest, acaip bir tavırla, bana | N bol bol, ağladım. Okumağa dayamıyordum. “Ma rusya,, gelinciye kadar, bir iki defa daha tekrarla dim, Nihayet, “Marusya,, geldi. Elimde tuttuğum mektubu sallıyarak, ona doğrul , dedi, son günlerde neden bayer 2 kotun — “Marusya,, , “Marusya!,, Diye baliğ, oku. Oku... “Marusya,, mektubu okurken, dikkatle simasın: tetkik ediyordum. Şüphesiz, “Frenef,, in beni sev. diğine hayret ediyor. Kimbilir, belki de kıskanıyor. Hayır, hayır. “Marusya,, çok iyi bir kız. Beni ka tiyen kıskanmaz. Muhakkak, benim saadetimi İs ter, bilirim. “Marusya,, nın simasında okşayıcı bir tebessü uçuştu. Lâkin, gözlerinde gayri memnun bir ifade beliriyor Yoksa o da, muradına ermiyenlerden bi ri mi? Kimbilir?. Nihayet, kelimeleri sürükler gibi bir sesle ded ki: — Güzel. Yalnız... eder gibi yazıyor. Sesi samimi ve muhabbetkâr olmakla beraber, "Marusya, nın bu sözleri izzeti nefsimi fena haldel kamçıladı. — Sen arlamıyorsun, dedim, pekâlâ, sen öylel zannet.. Öyle bile olsa, pe lâzım gelir sanki?.. seviyor ya, sen ona bak. Esasen bu tarzda hitaçl edişinden de hoşlanıyorum. Ikimiz de, birbirimiz den hoşmuduz, beni seviyor ya. “Marusya,, cevap verdi: a — Kızma, “Fenya,, , dedi, anlıyorum. Aranızda ki aşk, saf ve masum bir çocuk aşkı.. Daha doğru Su, ilk aşk... Evet, itiraf ederim, ilk sevgi böyle o lar... Seni sevdiği muhakkak. — İşi buldum. Tik sevgi. Bu bizim ilk aşkımız. — Bon henüz kimseyi sevmedim. “Marusya,, bu son cümleyi hazin ve meyus bi sesle söylemişti, Ansızın, kendisine karşı derin bii merhamet hissettim. Sanki ben zenginmişim de, fakirmiş gibi. O, henüz hiç kimseyle sevişmemiş. Halbuki ben, bu yaşta kaç erkekle seviştim. (Devamı var) Sana, küçük bir kıza hitap

Bu sayıdan diğer sayfalar: