7 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

7 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 1.3.9410 e MART 940 AN ABONE BEDELİ Türkiye &cnebi rk beam! ” sene © 209 Kr im tetik, olmiyan memleketler için abone bedeli müddet surasiyle 30, 16, © A5 liradır. Abone bedeli pesindir Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul Wâveni Uzımdir. İnsafsızca Bir Taarruz ali Lütfi Kırdar, evvelki gün, gazetecilere verd'ği uzun be. yanatında, İstanbulda hamle olarak tavsif edilebilecek bir imar faaliyeti bulunmadığını anlatmak lüzumunu duyarak diyor ki: “— Vükıâ, her sene, beş on milyon 1! “yırarak, İstanbulun imarına çalı ı düşünmemiş değildik. Fakat harbin zu- hüru buna imkân vermedi. Böyle olduğu halde görenlere yeknazar- da bir imar hamlesi hissini veren geyler nelerdir? İstanbulluların, mühmel, bak vE —Z cadde ve sokaklardan ne kadar gikâ-| Yeiçi olduklarına hergün aldığım sayısız| mektuplar en büyük delildir. Meydana| getirilen birkaç yolu, zamansız görecek bir | İstanbullu tasavvur etmiyorum. Mektep | kifayetsizliğinin ıstırabını çeken memle- ketimiz için, beş on mektebin hakiki M- tiyacımız. karşılamaktan ne kadar uzak olduğunu maarifle izl olanlar elbette Dek iyi tekdir ederler!” Lütfi Kırdar, bu sözleri söyledik. ten sonra, bugüne kadar İstanbulu yolunda başardığı diğer hizmet- lerin hesabını da veriyor, Fakat biz, #mun evvelki günkü lisanında, isa. betli hizmetlerini sayıp döken, çalış kan bir idare âmirinin haklı gururu. mu değil, bilâkis, âdeta, yanlışlıkla işlediği hataların mazeretlerini gö termiye uğraşan bir suçlu dilinin e dasını sezdik. “.— Acaba bunun sebebi nedir?,, diye düşündüğümüz zaman, son za.| manlarda, gazetelerde intişar eden, | ve imar faaliyetinin artmasmı hoş görmiyen şiddetli ve tenkitkâr yazı- ları hatırladık. Bu yazılardan bazı- belediyenin ande imar faali- e Ehemmiyet verdiği, ve korun. ma tedbirlerine lâzım geldiği kadar alâka göstermediği iddia olunuyor. du. Lütfi Kırdarın evvelki günkü li. sanma hâkim olan eda İse, yaptığ işlerin mukabelesi olarak, teşekkür yerine ienkide muhatap tutuluşunun *n tabil neticesiyi Halbuki, Başvekilimizin de nut. kunda katiyetle ve sarahatle söyledi- £ibi, memleketimiz bugün, harp tehlikesinden çok şükür mümkün Mertebe uzak bulunuyor. Binacna. leyh, korunma tedbirleri almayı, şi imara muhtaç taraflarına İâ- davranacak dereceye vardıra. mevkide değiliz. Kaldı ki, Lütfi » hem korunma tedbi Me Thmal etmemiş, hem d “e ispat ettiği gibi şehrin, sadece Payrikabili ihmal taraflarını imara Kankalar Buna mukabil, gazetele. Tere kaj şevk kırıcı, ve haksız tenkit. ml insafsızca bir ta. a : Şii on kuruş pahalılaşması in gösterilen sebepleri yersiz İgenak mümkün değildir: Bu pahalr yeti. İ9: Eayritabil zaman hususi. mi tabil ve zaruri bir neticesi an Fakat, bugün, yalnız İs. sabenl #ehrindeki toptancı ve küçük tasla “rin ellerinde 100.000 kilodan iz eri bulunduğu söyleniyor. da #ehirlerimizdeki stok miktarı a ilâve olunursa, bu raka. aktar 5 İsli büyüyeceği mu. Şimdi, eekleri bu satıcılardan çoğu, vere- 'yannamelerde ellerindeki İeceiyeniktarını kolaylıkla gizliyebi. Yü nm göre, yapılmış olan on ku. ola devletin kesesine değil de, ni öderiz Yerle girebilir, Temen. vermiyecek”, evet buna meydan siz çı gekilde, endişemizi yer. cak mahiyette tedbirler al. Pm e PE e Yale nb AMERİKADAKİ Müstemlekeler Vaşington, 6 (A.A) — Reynauld, Merkezi Ni rn gllir müstemlekelerinin satın alın. ması hakknda bir kanun lâyihası tevdi etmiştir. Ayni mıntakadaki Fransız müstemlekelerinin de satın alınması için ikinci bir lâyiha tevdi amele Güreşler Ve Pehlivanlar stanbulda bir kaç gün süren eti oldu. BL. zim güreşçilerin tertip ettikleri bir Balkan güreş müsabakası yapıldı. Balkanlardan çeşit çeşit pehlivan- G ler, yeniştiler, Eşref merha. mun bir nazmını hatırlatan bir te. sadüfü size yazıvereyli Hâlâ güreşçileri lik vazifesi olarak muayene eden eski güreşçi bir doktor arkadaşı. sebetle, mız var. Bunun Eşref merhumun pazmile münasebeti şudur: Eşref arkadaşlarından Doktor Et. hem için şunu yazmış: “Pehlivan Mi mukaddemleri Doktor Ethem” “Yenilir herkese biçire küserdi ka- dere” “Pehlivanlıktan edip kefti yed oldu doktor” “Herkesin sırtını şimdi o getir Bizim doktorun, Eşrefin kahra- manına nazaran farkı şudur ki peh. livan iken herkesin sırtını yere ge. en doktorlukta bundan vaz- geçmiştir. Vergi Koymalı! B ütçe açığını karşılamak için bazı yeni vergiler, veya es kilere bir takım zamlar konacağımı öğreniyoruz. Evvelâ tütüne, tönbekiye, enfi. yeye ve rakıya, viskiye, cine, ro- ıma ve emsaline keyif vergisi na. mile yüzde bir miktar, Arkadan eğlencelere, lüks eşya- lara, kokulara, manikürlere, pe. dikürlere, permenantlara, ince ço. raplara, rujlara, pudralara, birer mühim miktar, maryalara, pa- pağanlara, r kedilerine birer “Şehevi hisleri ilâhi bir merte. beye ulaştıran,, Afrodit ve emsali edebi âsara birer miktar, İlk liste bunlar. Eğer yetişmezse ikinci bir liste hazırlıyabiliriz. Yazan: B. FELEK | Yabancı Dil Meselesi abancı dil bilen memurla. rn, baremde bir derece da- ha yukarısına hak kazanması ka. nun icabıdır. Bunun için bir imti. han heyeti teşekkül ediyormuş. Bu münasebetle, size bir iki ecnebi dil fıkraları onlara karşı sempatilerini izhar et. miştiler. Bu yolda mitingler, mayişler tertip edildi. yapıldı idi. Bu ziyaretlerden biri de halen Allahın rahmetine kavuş- muş olan Şeyh Ata isminde bir a- şinamız, bir takım arkadaşlarile beraber Unan Françalse isminde. ki Fransiz Cemiyeti Hayriyesini ziyarete gitmişti, Merhum'çok tu. haf, hazır cevap ve an bir a- dam idi. Fahat meşihat mesleği i. tibarile daha ziyade arabi ve farist mütalâa ettiğinden fransızca bil mezdi. Fakat gittiği yerde karşısı- na çıkanlar bu ziyaretçilere fran. #ızca nutuklar söyleyip inkılâbın kıymetinden bahsettikleri zaman rahmetli şeyhin nutukları esvapsız bırakmamak üzere Avoir fiilinin hal Jai, tu as, il a, nous avons, vous aver, ils ont, diye ve heyecanlı bir eda ile tasrif ettiğini hikâye eder. ler. Bir de ayni siganin reçete oluşu vardır. Aziz ve neşeli dostum, bektaşi canlarından Hacı Beyzade lâkabile maruf Muhtar, gençliğinde bir ye. laytona binip eczaneye dönmüşler, Ka'fa, eczahanenin çe! 'nden arabacıya iki mecidiye vermiş ve yatmışlar. Sabahleyin, dükkân sa- hibi gelmeden, eczahanenin üs. (önde Muhtarın yatmakta olduğu odaya arkadaşı olan kalfa gelmiş: hasta göndereceğim. Şu ge: mecidiye açığı kapayalım beri, de. miş Muhtar; — Yahu! Ben nasıl doktor olu- rum. Demiye kalmadan merdiven. den bir genç kızla bir zenci dadı nın çıkmakta olduğunu görerek, hemen, çabucak mahmur'ugunu gi. dermiye, ve ceketini gıymiy büs edip hastayı kabul etmiş. Koza, her doktorun sorab leceği vınumi sualleri sorduk le, nabzına baktıktan, gö ledikten sonra şu reçetu Tai (o 10 gram Tu as (30 gram İla o 50 gram Altına yemeklerden evvel birer çorba kaşığı alınacağını i rex genç kızın mektepte fransızca okumasından ve Avoir fiilini öğ. renmiş olmasından şüphele geteyi bizeat aşağıya götü kendi yukarı çıkmış. Aşağıda ilâcın yapılmasını bekli- yen dadı xa'fa: — Bu ne kadar genç hekim le! dediği zaman kalfa cevap ver. mü sedir de yaşını göstermez, doktordur. Söz ve Heyecan Ss öz söylemek, görm mele, yemek, içmek tabii biz insan işidir. Lâkm söyle. nen sözün yeri, söyliyenin vedin İlyenlerin vaziyeti çok defa bu ta- bi: işin sakat, rahat görülmesine müzi slur. O kadar ki, bir yerde mutuh söyemek tanl.r vardır. Umumi ye güçlüğüne şimdi e -m. korkus"- çıkmış bulunuyor. İssanın sesin! değişen. “meselâ “kısa bir adârsn. bır dev sesi çıkartan, bazı da boyr: Foslu bir söyleyicinin se- sini “ilmen hangi fenni sebepler. den dolayı incelten bu muzip â- letin önünde görüşürken hissedi- len gihçıüx'ere, #renkler (Miktofen korkusu) adını veriyorlar, Ben bü son korkuyu diyorum. Hepimiz, dilimizle görü. şürüz, sanırız. Halbuki ellerimiz başımız, gözlerimiz ve tavırlarımız- la sözlerimizi takviye ederiz. Bun. «ar olmazsa sözün kalitesi düşer, Mikrofon önünde söyle: sözler. de işte bı zaaf vardır. Rivavet ederler ki, Sultan Hamit zama» non bir cülüs günü bir vi İâyut merkezinde yeni yapılan jan. dairesinin küşat resmi yera Vazilesi icaı vilâye. : nin (yani jandarma andan bu küşat resminde bir nutuk söylemesi icap etmiş. Alay na atle, ku Ş. dan yetişmiş. ümmi bir zat olan a- y beyine, söyliyeceği nutku ez. cağız da bülbül gibi öğrenmiş. Gün ve saat gelmiş Halk toplanmış. Alay beyi kürsüye 1, kudretlü, mahabet- | lü, essultan ibrissultan elgazi Ab. dülhamit Hanı Sani Efendimiz Hazretleri, demiş, fakat git tarafnı getirememiş, tekrar baştan almış — Şevxet'ü Kudretlü, mahaket. Tâ, essultan ibnissultan elgazi Ab. dü'hamit Hanı Sani Efendimiz Hazreieri .. 'T« krar duraklamış. Bu sefer bir ik* öksürdükten sonra, yine baştan almış — Şavketlü, Kudretlü, mahabet. lâ, essultan ibnissultan elgazi Ab. dülhami* Hanı Sani Efendimiz Hazretleri Tekrar 4tını getiremeyince — İvi adamdır vesselâm. i bitirmiş, Diye $:mdi pe zaman, kalabalıkta söz söylesem bü ulay beyi hatırıma ge. lir ve eğer süyliyeceğim sözü ev- velden hazırlıyarak | tasarla Sam. elt farafını unutacağım dıy bile oynar. YO EM e KARA ERİ | BALKAN MEKTUPLARI Matbuat Müdürü Deyip Geçmiyelim! w vecize bolluğunda ben de size bir tane söyliyebilirim: Matbuat müdürü deyip geçivermi. yelim: Bir matbust müdürünün, iki ha. riciye nazırmdan, üç dört kere da- ha mühim olduğunu, beş aitı defa görmüşlerdenim. Bir matbuat müdürü kuvvetli yüksek bir memleketi batırabildi, gibi zayıf ve inik bir memleketi de üstün seviyeye çıkarabilir. İkinci vecize: Hükümetlerin an. laşmaları bozuşmaları pek kolay. dır, Fakat (Halklınkisi çok zordur. Bunun mekanizması bir usta mat- buat müdürünün elindedir. Propaganda teşkilâtı propaganda bürosu, propaganda vekâleti hak. kında dahi bir dizi parlak vecize imal ve inşa edebilirim. Fakat benim maksadım başka. Ben bu mektubumla son zamanlar. da tanıştığım değerli ve memleket- lerine bağlı bazı matbust müdür. lerinden bahsetmek istiyorum. Meselâ Makedonyalı hanimi ta. rafından hemşehrim olan Bulga- ristan matbuat müdürü Bay Sera. fimof bunlardan biridir. Yüksek ve köklü bir kültür sahibi olan Sera. fimof, ayni zamanda mesleğinin en Byakatlisi ve diplomatların en s6 vimlisidir. Holandadan Sofyaya ve Sofyadan Ankaraya kadar kendi. sini o kadar İyi tanıtmıştır ki, bin« de bir diplomata az nasip olur. Bi- ribiri arkasından Sofyaya uğrayış» mn mm anki mler ön mal veriri. Yazan: Akâ Gündüz Bulgar Matbuat Müdürü Serafimof lska Serafimofla görüşmek, onun huzurundan zevk almak içindir. Sağlam bir Bulgar ve pürüzsüz bir Türk dostu olan Bay Serafimo- fu meslekdaşlarıma emniyetle ve €- hemmiyetle tavsiye ederim. Sofya. dan geçerlerken konuşmak, tanış- mak fırsatını kaçırmasınlar. Hanım da Beyininöz örneği Elbette. Makedonya tatsız ve kötü insan vetistirmez. ei Macar Malbuat Müdürü Reviski Bulgaristan, uzaklarile olsun, ya. kınlarile olsun, son zamanlarda faz. la bir sempati kazanmışsa, bunu, dürüst siyasetinden sonra matbuat müdürünün yorulmaz hizmetlerile kazanmıştır. Ben, Bulgaristandan, büyük mil letimi memnun edebilecek intiba. lar ve kanaatlerle ayrıldım. Bunun da vecizelerimin en mânalısı ola. izim Dragu'ya gelince: Onu İstanbul matbuatında tanımıyan, sevmiyen var mıdır? Romanyanın yıllarca Türkiye mat- buat ataşeliğini yapan bu zat ken- disini o kadar tanıtmış, sevdirmiş. tir ki, dil bilen meslekdaşlarımız a. rasında adı Bizim Dragu'ya, Baba. can Dragu'ya çıkmıştır. Zaten kendi kendiliğinden doğ. muş bir vecize değil midir: İyi yürekli bir adam uzun yıllar Tür- kiyede yaşar da Türkü ve Türki. yeyi sevmez olur mu? Babacan Dragu ise bu sevenler grupunun en önde gelenlerinden biridir. İs- tanbuldan, Ankaradan ve Türkten bahsederken evinden.ailesinden, ha riminden ve mukaddes hatıraların- dan bahseder gibi derin bir heye cana düşer. Beni Romanyanın çoğu beynelmi. lel olmuş, en yüksek ediplerile, şa- irlerile, piyescilerile tanıştıran © oldu. Biz, hani şu adına Balkan an. tantı filan deyip durduğumuz mem. leketler yok mu? Meğer biribiri- mizi hiç mi hiç tanımıyormuşuz. Bir kaç Hariciye nazırı oturup ko. nüşuyorlar, biz de ertesi günü rü. yada kanatsız uçmuş çocuklar gibi masum, masum SEvİnİveriyoruz. İddiamda israr ediyorum: Bal kan antantının ciddiliğine ve fay- dasına inanıyorsak Balkan milet. lerini biribirine tanıtıp sevdirmi- ye bakalım, Ben köndi hesabıma bütün boş zamanlarımı bugünkü Balkankıları öğrenmiye vereceğim. Dünkü Balkanlıları ve Balkanı ilik. lerine kadar biliyorum. Fakat bu. gün, dün değildir. Hayat, siyaset, cemiyet şartları ve zihniyetler O Fadar değişmiştir ki, 1912 Balkan- larında ihtisası olanların bugün a. gız açmaları doğru olmaz. Bazi kafalar var ki, 1912 tari - hinden bir karış beriye geçmemiş- ler, geçememişlerdir, fakat hâlâ o tohumluk kafa ile bu turfanda sa. hada akıl hocalığı etmiye kalkar. lar. Dikkatli olalım. Romanya matbuat işlerini idare eden Propaganda Nezareti Umumi Kâtibi, bizim Dragu'dan bahseder- (Devamı 6 ıncıda) SAĞLIK ÖĞÜTLERİ | A ar my ağ Yılancık Hastalığı Mikropların o bilinemediği eski zamanlarda yılancık hastalığı en korkunç salgınlardan biri sayılır. dı. Bir eve girince evdekilerin ve onlarla temas edenlerin bir çoğu yılancığa tutulur, hekimler de B& reden geldiğini bilemedikleri bu salgma karşı hastalardan bir çok kan alırlar ve üstüste müshil şi rıngalar yaparlardı. Onu nefes © derek yahut mahsus taş yapıştıra- rak iyi etmiye çalışanların muvaf. fakıyetleri de pek az olurdu. Bilhassa yeni doğmuş çocuklar rin göbekleri düştüğü vakit onlara musallat olduğundan bu hastalık her memlekette nüfusu azaltan 6 beplerden biri olurdu. Şimdi, yılancık hastalığı az gö- rülür. Bir kere yaraların üzerinde yılancık hâsıl olması mlstesnadır. Yüzde çıkan ve kendi kendine gel. miş denilen yılancık ta eski kitap. ların anlattıkları dareceye nisbetle pek azdır. Bunda mikropların keş- findenberi her yerde temizliğe dikkat edilmesinin büyük tesiri ol. makla beraber, temizlik bilmiyen yerlerde de az olmasına bakılırsa, insan neslinin asırlardanberi yılan- çık taununa tutula tutula bu basta. lığa karşı aşılanmış olduğuna inan. mak lâzımdır. V. yılancık bir insana musallat olunca onu aşıla. maz, tekrar tekrar gelebilir. Fakat bügün de temizlik bilmiyen yer. lerde bu hastalığın azlığı görülüp te eski zamanlardaki çokluğu dü- şünülünce aradaki büyük farkı yalnız temizliğe atfetmek kabil de. ğildir. Bu zamanda, Yılancık herkese musallat olan bir hastalık değildir. Onun gelmesi için şahsi bir ist'dat lâzım olduğu, yılancığa tutulan her hastada anlaşılır. Bu istidadın en büyüğü vücudü zayıf düşüren, yor- gunluk veren sebeplerdir. Şimdiki nisbetinde de en çok kadınlara mu- salat olur ve en ziyade o muayyen ve zayıf düşüren günlerde. Soğuk , bilhassa soğuk almanın da o istidadı verdiği şüphesizdir... Erkeklerde alkol kullanmanın yı. lancığa istidat verdiği şüphesizdir. Kadınlarda ve erkeklerde, her has. talığa karşı mukavemeti kıran kalb hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları ve şeker has. talığı... Ancak, istidadın tesiri ne kadar ehemmiyetli olsa da, yılancık ken di kendine gelmez. Onu meydana çıkaran istreptakok adındaki mik. roptur. Bu da, en küçük bir yara. dan, bir çizikten derinin arasına girmiye her vakit hazır ve her yer- de bulunur. Eu ziyade yüzde ol ması ve burun kanatlarının birin. de yahut göz kapaklarının yanın. da başlaması da oralarda —kaşın- maktan ileri gelen— belirsiz çi. zikler bulunmasından İleri gelir. Yılancığı karşı istidat bulundu” ğunu —şimdiki halde— önceden bilmek kabil olmadığından, bu hastalık şimdi az olmakla beraber, herkesin kendisini ona İstidatlı zannederek dalma temizliğe, bil hassa parmakların temizl'ğine dik. kat etmesi zaruridir. Yılancıklı hastayı ayrı odaya yatırarak onun. la temas etmekten çekinmek lâ. zumdır. Ona bakacak, pansımanımı yapacak olanlar da hastanın yani- na girip çıkınca ellerini, mikrop öldüren ilâçlarla temizlerler, Yılancık geldiği vakit, onun alâ. metlerini, yüksek ateş yaptığını, çokça ıslırap ta verdiğini herkes bilir. Fakat bundan dolayı telâş et- miye de hiç lüzum yaktur. Yılan. cık hemen her vakit denilecek ka- dar çok defa iyi olan hastalıklar. dan biridir, fakat kendi haline bi- rakmamak şartiyle. Eski zaman hekimlerinin yılan» &ık salgınları karşısında duyduk. ları dehşete karşılık, bu zamanın hekimleri onu çahuk iyi etmenin yolunu bilirler, onun için burnu" muzun bir kanadının kızarıp par- ladığını hissedince, hekiminize mü- racaatta hiç ihmal etmemelisiniz. Almanya - Yugoslavye Ticari Münasebatı Berlin, 6 (A.A.) — Hariciye Nazik rı Von Ribbentrop, Yugoslav ticaret nazırını kabul ederek kendisine Al, man kartalı nişanının büyük kordo. nunu tevdi etmiştir. Alman istihbarat ajansının bir mümessiline beyenatiş bulunan Yugoslav Ticaret Nazırı, Alman iktısadiyatı ile Yugoslav ikti #adiyatının yekdiğerini itmam etmek, te olduğunu ve iki memleket arasın: daki mübadelelerin hayati bir mese. le teşkil etmekte bulunduğunu söy- lemiştir. Sil sie TĞNİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: