7 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

7 Mayıs 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 sr İtalyada Neler Gördüm? Yazan: Sevim SERTEL Milletlereresi posta ittilhndına dahil 2 ği “s8 i A i olmiyan , memleketler için İpe — Ateş mi? Ne münasebet efen.İ gün et yerine balık yer. | bedeli galeri 2 beli dim. Tam bir aydır kömürün yüzü.| Bu sırada ikinci arkadaş atılıyor. yele ere? — li 3 Dü gören yok! — Garson, diyor; şu ekmekler Zayn rai Bunu söyliyen Napoli limanında | gibi hiç olmazsa şunları bir kızart ta bi nr Kont de Savoy vapurundan bizi kar. | getir. y şılanıya gelen dostumdur. Vapuran | O istifini hiç bozmuyor! ni üst salonunda hem çay içiyor; hem| — Hükümetten emir var, diyor. “ ETMEYEN konuşuyoruz. lekirikler yalnız gecenin muayyen İtalyanın kömür derdini ilk defa | saatlerinde ve o da yalnız etrafı ay. 12 Yılda Islâh Olamıyan Adam Nevyorktaki Amerikan gazetelerin. Ro gün gazeteler, bir hırsı. <——— 7.4.9460 7 MAYİS 940 IAN BEDEL , ASONE Türkiye 1400 Kr. 750 1 Sene say say Yugoslav ordusunun geçen defaki manevraları sırasında: Bir ordugâh manzarası. Bugünkü dınıatmak maksadile yakılabilir. E&. den birindeki ufak bir havadisten | mek kızartacağı ve bu gibi diğer & öğrenmiştim. Meselenin ehemmiyet | lektrik âletlerini kullanmak olmaz. kesbettiğini de vapardaki küçük ga.| Derken, demindenberi gözlerile zetede okumuştuk. Fakat nedense| sofrada bir şeyler aramakta olan Ü.| dayulun sesi uzaktan hoş geliyor. Ve | çüncü arkadaş atılıyor: ; iki attığı hapis. Napolide karşıma ilk çıkan tanıdığa: | — Garson, diyor, ben ortada şeker2! rn A kan — Yollarda yorulduk ve üşüdük, | lik numina bir şey görmüyorum. b ye > E tele bir varsak ta ısınsak; demiş) © O parmağile bize, çay tabakları a ulenuyorum, Eğer bu acı havadis üzerinde biraz düşünülüzee görülür ki, e hi tekrar hırsızlığa başlamasının olan. €n mesuliyeti kendisine ait değildir. On iki sene hapishanede yatmak, kolay katlanılır bir ceza değildir. a kenarlarında duran gayet küçük zarf O da bana yukardaki cevabı ve. |ları işaret ediyor ve sonra ilâve edi tiyor ve ilâve ediyor: yor: — Ah sormayın, diyor; mangal 3.) — Şimdi şekerde tayin var, &i teşine bile hasretiz, nerde o günler, | başına bu kadar düşüyor. Sulh diyarından, cenk diyarına a.| (Bu kadar) bir çay kaşığının üçü ekeni yak basar basmaz harbin yakınlığı. | biri miktarındadır. Böylece bir Fakat, bu kadar nj cos n: hissediyorum. le islahkâr bir tesir yapamaması ne. den? O talisiz vatandaşın gayri ka. bili ıslah olmasından mı? Ne) Bizce, bunun asıl sebeplerinden bir tanesi, hapishanelerimizi henüz ıslahkâr birer müessese haline soka- canın içine (bu kadar) şekerimizi mamış bulunmamızdır. Hlattâ, bilâ- kis, birçok vatandaşlar, hapishane. lerden, yeni cürüm yolları öğrenerek, yani ahlâken biraz daha tereddiye uğrıyarak çıkmaktadırlar. o Bu İşin ikinci mühim sebebini de, hapishaneden çıkan bir mahkümun, içine yeniden karıştığı cemiyette kar. şılaştığı şartlarda aramak Tâzımdır. Hapishanede, kendisine takdir olu. Dan cezayı çekip çıkan mahküm İ- «in, hayat, ikinci ve hapishanede yatmaktan daha ağır bir cezadır. Bu. gün, birçok namusküâr ve alınları le. kelenmemiş vatandaşların bile İş bulmakta ne kadar güçlük çektikleri malâmdur. Hapishaneye girip çıkan ve sabıkalı damgasını yiyen bir va. . 5 Gi tin büsmütün kapalıdır. Çünkü, ona, hiçbir müessese emniyet göste. rİp el uzatmaz! Şimdi, alnında, kendisine her ka. Piyı kapatan kapkara bir damgayla, ve on parasız bir halde hayata karı. şan bir mahkümun, dürüst bir hayat sürebileceğini ümit edebilir miyiz? O, yeniden hapishaneye atılmak korkusile, belki birçok kapıları ça- lacak, fakat, namuskâr bir iş bula. tak karnını doyuramıyacağını anlı. Yacağ gün, yeniden, muzır ve fena bir insan olacaktır. Bunun içindir ki, bizim o kabil hâ. diselerle karşılaşmanın acısını tat- maktan kurtulabilmemiz, hapishane- lerimizi, — İmralıda, ve ona benzer milesseselerde olduğu gibi — mah. kümlara birer sanat, hattâ biraz da sermaye temin edebilen birer ıslah. hane haline sokabilmemize bağlıdır: Bunun içindir ki, o havadisi vesile ederek, Adliye Vekületimizin, açıl miş bulunan o yolda, biraz daha sü- ratle ilerlemesini dilememek elimiz. den gelmiyor. . Otobüs Derdi ir arkadaşımız, başından geçen bir otobüs hâdisesini anlattı. İstanbulda otobüsün ne olduğunu her hemşehri bilir ve bu çeşit hâdiseler. den birkaçı da her otobüs yolcusu. Dün başından geçmiştir. Fakat biz bir de bunu anlatalım: 3124 numaralı otobüs evvelki ak- #am, hava karardıktan sonra Taksi. me çıkmak için Gazhane yokuşunu tırmanırken Mühendis mektebi ö- Nünde zıngadak duruyor. Sebepler her zamankilerdir. Otobüsün ya ben- *ini bitmiştir, ya makinesi sakatlan- miştir veya freni tutmamıştır. Otobilsün şoförü ve biletçisi, oto. büs ha kalktı, ha kalkıyor diye halkı bir müddet oyalıyorlar, sonunda da rmütad “gidemeyiz” diyorlar. Derdin eskiliği, tekerrürünü fuzt. İl gösteremez, Fakat, İstanbul: şehri, lediyesinin yeni otobüslerine ka- Vuşuncaya kadar, mevcut çürük ça- arabaların daha sıkı muayenelere tâbi tutulmalarını ve bu gibi vaka. larda halkın sürat, emniyet gibi en- dişelerini bir küçük dikkatsizlik uğ- tuna harcayanların ağırca cezalara tarptırılmalarını temin etmek de erhal alınması icap eden bir tedbi Ür zannederiz, Belediyenin bu noktaya hir defa daha nazarı dikkatini celbediyoruz. Yugoslav Ordusu Bpsünkü Yugoslav ordusunun tekemmülü, 1830 yılında başlar. 1833 te Prens Miloche ta. ralından Rusyaya gönderilen ve 0- rada üç sene kaldıktan sonrâ, va. tanlarına (askerlik mesleğindeki ihtisaslarını tamamlamış olarak dönen on iki genç, teşekkül halin. de bulunan ufak Sırp ordusunun ilk bilgili zabitleridir. Fakat bun. ların azlığı, memlekette bir askeri mektep açmak lüzumunu daha şiddetle hissettirmiştir. 1848 de Alexandr Karageorge. Ba vitch, iâlinin .. müman e ey vEPMEMEK İŞ BAŞK BE” âsim altında, İlk âskeri topçu mek. tebini okurdurmuştur. Bu mekte. bin, hakiki hüviyeti, 1850 yılm. da tebarüz etmiştir. Mektebin müessisi olan Miralay Corachan. ne, askerlik mesleğinin en kıy. metli eserlerinin Fransiz lisanile yazılmış bulunduğunu nazarı iti. bara alrmş ve franszcayı öğrene. cek talebelerin, ihtisaslarını ko. laylıkla arttırabileceklerini hesap. hyarak, bu mektepte fransızca derslerine büyük bir yer ve ehem. miyet vermiştir. Berlin kongresin. de, Sırbistanm tanınmasile netice, lenen 1875 — 1878 Türk . Sırp harbi sıralarında, adet ve silâh ba. kımından zayıf olan Sırp ordusu, bu mektep sayesinde, çok iyi bir zabitan kadrosuna sahipti. 1880 de, Prens Milan Obrena. viteh, bu mektebi, iki şubeden mü. rekkep bir askeri akademi şekline soktu: Bu şubelerden birisi zabit, diğeri de erkânıharp zabiti yetiş. tirecekti. Bu müessese, bügün hâli mev. cuttur, vazifesini gittikçe artan bir mükemmeliyetle - haşarmakta. dır, ve Kral Birinci Alexandr gibi, Michiteh Putnik, Stepanoviteh ve Bolovitch gibi en büyük Yugoslav şefleri, bu mektepten feyiz almış. lardır. Bu sene, genç Kral İkinci Piyer de bu mektebin talebeleri a. rasına girmiştir. rtik, küçük ve hür Sırbistan, kuvvetli bir orduya sahip bulunmadıkça, hukukuna riayet ettiremiyeceğini anlamıştı. Bunun içindir ki, ordusunu mükemmel. eştirme yolunda her İtinayı gös. termekten çekinmedi. Sırp - Bulgar harbinin ferdasın. da, Kral Milan askeri topçu, süva. ri mektepleri açtı. Bilhassa 1903 ten sonra, Yugoslav ordusu, daha geniş bir tekâmüle kavuştu. Genç ve muvazzaf zabitlerden birçokları stajlarını yabancı mem. leketlerde yapmıya gönderildiler. Ve ihtisaslarını, Rus, Alman Fran. sız, o Avusturya: ordularında ta- mamladilar. Birçok harp malzemesi, ve bil. hasssa modern toplar satın alan Sırp ordusu, Balkan yarımadası. nın en iyi kuvveti olduğunu 1912 — 1913 harbinde ispat etti. Muhasamatın başlarından itiba. ren seri ve kati zaferler kazanan Sırp ordusu, kuvvetinin beşte bi. rini, Ayastafanosta durdurulan Yazan: Georges Oudard Bulgar ordusunu takviyeye bile yetiştirmişti. Bir yıl sonra kendi. #ine taarruz eden ayni müttefik. lerini de yenmeğe muvaffak odu. 1914 te Avusturya - Macaristan ordularına kazandığı harp, Sırp askeri tarihinin en gerefli sayfası, dir. Çünkü o harp, Sırp ordusunun büyük bir düşmana karşı kazandı. ğı ilk rdir Yüğöslav ordusu haline giren o eski Sırp ordusu, bugün kendisin. den beklenilebilecek her vazifeyi basarabilecek kudrettedir. Dörtte üçü gürbüz köylülerden müteşek. kil olan vatanperver, cesur, disip- linli, muti ve cefaya mütehammil Yugoslav ordusu, dünyanın birçok ordularmın mahrum bulundukları bircok hasletlere sahiptir, Yugoslav neferi günde 60 kilo. met kolaylıkla yürür. O, her güçl mırıldanmadan katlanır. Ölümü istihkar etmesini, ve aclı. ğn mukavemet etmesini bilir, Ve efrat bakımından, Fransız askerin. den başka, hiçbir askerin kendisi- ne İsik olamıyacağından emirdir. Her Yugoslav, on sekiz ay olan askerlik hizmetine koşmayı bir ş€- 919 dan sonra, mütehassıs zabit yetiştiren © mevcut mektepler arttırılmış, ve yenileri açılmıştır. İhtiyat zabit mektebi de ihtiyaca yetebilecek derecede genişletilmişür. Yuğoslav sanayii, maalesef, Yu. goslav ordusunun bütün silâhlarını temin edebilecek derecede tekâ. mül etmemiştir. Yugoslavyanın kömür istihsalâtı da, ihtiyaçlarını karşılamıya gayri kâfidir. Yollar KARİKATÜRLER: e Garp Cephesinde Vaziyet Tarih tekerrür ediyor dar ve bozuk, ve nakil vasıtaları azdır. Fakat Yugoslav ordusu, bü- tün bu mahrumiyetlerle çarpışabi. lecek (Ookudrettedir. o Fransadaki Saint . Cyr'e muadil olan askeri akademi, her sene 300 zabit yetiş. tirmektedir. Yüksek Harp Akade. misinin bir senede verebildiği me. zunların sayısı da 50 ile 80 ara. sındadır. Yugoslav ordusu, otuz yedi sı. nıftan müteşekkildir. Bu ordunun en büyük kısmı “Hareket Ordusu 1 taşımak dadır. Bu ordu, 21. yaşla 40. yaş a- mop askerleri ihtiva etmekte. ir, İkinci kategori, “İhtiyat Ordu., İsmini taşımaktadır: Ve mensup. ları, 40 ile 50 yaş arasında bulu. nanlardır. “Son Müdâfaa,, adını taşıyan di. ğer ordunun sınıfları 50 — 55 yaş. larındakilerdir. “Marie . Louise, adını taşıyan bu orduyu da, on se. kizle 20 yaşlarındaki gençler teş kil etmektedir. Şu anda, “Hareket Ordusu,. nun en genç sınıfları silâh altında bu. lunmaktadır. Bunların miktarı, takriben 120,000 askerdir. Ve bir miktar ihtiyatla takviye olunmuş. lardır. Bu kadro, Yugoslav ordu. sunun dalmi kadrosu sayılmakta. dır."Bu kadronun diğer ismi de: “Yugoslavyanın en büyük mekte. bi,, dir, Ave plândan mesul olan Büyük Şef, Erkânıherbiyel umumiyenin de huzurile Harbiye Nazırıdır. Erkânıharbiyeiumumi. ye riyasetini ise bugün, 59 yaşında tecrübeli bir asker olan General Pier V. Kossitek işgal etmektedir. Alt Yugoslav ordusu, bugün, halihazırda, on altı piyade fırka. sından; bir hanedan muhafız” fır. kasından, üç süvari fırkasından, iki dağ alayından, yedi tayyare a. layından, ve yedi tayyare dafi ala. Yugoslavya, icabında, bir mil. yon asker seferber edebilecek va- ziyettedir. Fakat geçen sonbahar iptida: tecrübeler, Yugoslavyanın, 500 binden fazla askerin teçhiza. tinı ve silâhlarını temin edebile. cek vaziyette bulunmadığını gös. termişti. O zamandanberi gösteri. len gayretler sayesinde, Yugoslav. yanın, çok yakın zamanda, bir milyon askeri mükemmelen silâh. hyabilecek hale girebileceği mu. hakkaktır. Yugoslav ordusunun Fransadan, veya Skoda'dan aldığı silâhlar, möderndir. Fakat, biraz evvel de söylediğimiz gibi, henüz gayri kâ.ni” fidir. Çünkü modem silâhlanma, ikin. ci derecede milletlerin katlanamı, Yacakları kadar ağır iktısadi kül fetlere mal olmaktadır. Maamafih Yugoslavyada, bu şin mesuliyeti, biraz da, mem. İeketin etrafını dostlarla çevrili sayan, ve bu zanla, ordunun ihti. İ sanız kendi İndiğimiz otel büyük bir buz dola. bini andırıyor. İtalyanlar harbin cil velerini hesaba katmamış olacakisr ki, binaların yerlerini tekmil mermer döşemişler. Halı denilen nesneyle de yerleri değil, o da bazan süs maka. mına, duvarları kaplıyorlar, İşte bir, on yedi mart gecesi, termometre si. fırın altında iken kaloriferleri umu. ma grev ilân eden böyle bir Napoli şehrine vardık. Girdiğim odada ilk işim yatağm ü- zerindeki battaniyeyi çıkarıp yere hah gibi açmak oluyor. Hiç olmazsa taşlara basmaktan kurtulurum, diyo. rum. Bir parça yüzü: gözümü yı. kamak üzere musluğa giğiyorum. Gözlerime muslukta sabun nam'ma bir şey ilişmiyor. Her halde unutul metçiyı çağırıyorum. Gelen kadın: — Yok, diyor. Muhakkak istiyor. Şımdı sabun pahalı biz veremeyi Ya bu diya veyi gütmeli, Birincisini yapmama rimde olduğundan başıma şapkamı gecirip sokağa çikiyorum. “Yüksek siyasetten ve askeri mev. zulardan bahsetmeyiniz. Alnınızı lc. kelemeyin; elinizi kirletmeyin!” Bu, sabun almak üzere girdiğim ec- zahânenin duvarındaki beyaz levhe- da yazılı olan ibaredir. Dönüşte ayni hizmetçiyi odamda yatakları yapıyor buluyorum. Üze. rinde incecik siyah bir titriyor. — Ne olacak bu haliniz böyle, di. yorum. — Halimizde ne var ki, diyor İn. gilizler kömür yollamıyor. Biz de yaz gelince ısiniriz. . İlk geceki yemeğimiz balık, ma. karna, şeker ve çaylı su ve birde İportakaldan ibaret. Sofrada beş ar. kadasız. Birincisi garsonu çağırıyor: — Ben, diyor, perhizdeyim. Balık yiyemem, Bana et getir. Garsonun cevabı kısa vs kafidir: — Çarşamba ve persembe günleri bütün İtalya perhizdedir. Herkes o yaçlarına cevap vermeyi lüzumsuz sayan Stoyadinoviçe aittir. Hal buki, Yugoslavyayı Almanya ile komşu haline sokan anschluss'dan sonra, Arnavutluğun İtalya tara. fından işgali, bu tehlikeli nikbin. liğe feci bir cevap vermiş oldu. İki senedenberi, Lioublina'da bulunan hususi bir erkânıharbiye. nin gayretile, gerek İtalya - Yu. goslavya, gerek Almanya . Yugos. lavya, ve gerek Macaristan - Yu. goslavya hudutlarında tahkimat vücude < getirilmiştir. Fakat, bu muhtelif hudutların genişliği ile, Yugoslavyanın askeri ve iklsadi kudreti nazarı itibara alinırsa, an. laşılır ki, bu tahkimatla Majino, ve Ziyfrit hatları arasındaki mü. şabehet hayli azdır. Maamafih, Yugoslavya, muzat- fer ananelerine sadıktır ve o, ken. disine saldıracak her hangi bir düşmana karşı son adamına kadar döğüşmek azmindedir. Bu memle. keti tanıyanlar için, bu, boş bir lâf değildir: Yugoslav askerinin gayri kabili mukayese kalitesine. güve, nerek iddia olunabilir ki, kendisi. ne öyle bir tecavüz vukubulduğu ve malzemei harbiyece takviye e. dildiği takdirde, Yugoslav ordusu dünvavı veniden sasırtacaıktır? imkân ol. madığından sabunun peşine düşmiye karar veriyorum. Paltom zöten üze. elbise, tirtir| muş olscak, diyorum. Zile basıp h:Z-İ kaşa ediyoruz. O bize har şeyi dan gitmeli, yâ bu de-| | yayor ve üzerine sıcak suyu basıyo. TUZ. Bu sırada dördüncü arkadaş derdi. ni döküyor! — Garson, diyor, şu makarna taş gibi katı. Şunu bir parça daha pişir. seler de yumuşssa. Aldığımız cevap şu: — Beyim çiğ değil ya, pex ala. nilebilir. Şimdi ateş kıymetli. Öyl ince İnce pişirmek olmaz. . Şımdi eski bir tanıdığı ziyaret d nüşü bindiğimiz otomobildeyiz. polinın meşhur yalı boyundan ge: ken, bir yandan da, bu şehirde on senedir oturan ve vaziyeti çok İyi bilen bu dostun söylediklerini müj # sözle izah ediveriyor i — Şimdiden açlıktan canları çıkı, din dükkândan alın. | yor! Ve biz işittiklerimizle gördük! mizi biribirine bağlamağa ça ruz; her kafadan bir $s$ çıkıyor. zaktan Pompei civarındaki gözüküyor. t.. Çat.. Çat. Birdenbire otomobil duruyor. rola? Şoför bozuk bir fransizca İlet — Ey gezinti bu kadar, diyor, b radan ileriye yürüyerek gideceksiniz. — Nasıl olur hem uzak, hem de yol bilmeyiz. O her şeyi tabii karşılıyan Sir vırla; ği — Ne yapayım, diyor; burada güi vesikayladır. Bir şoför ayda şu dar benzin kullanabilir. Ama kaza gaz biter de ay sonuna ermezse © kit otomobilini kenara çeker ve b ler. Ben artık bu ay gaz alamam Halinde ne bir şikâyet, ne bir İs. yan. — Yahu, diyoruz, gazın azdı da niye yola çıktın. Bunda bizim ve ka. bahatimiz var? ş — Ne yapayım. ne kadar gazım varsa onu kullandım. Cebime ne gi: rerse kârdır. Böyle günde nezakı sırası mi? Si . Yolde bulduğumuz diğer bir oto. mobil bizi geç vakit otele getiriyo Elbiselerim ve paltomlş girdiğim öç bitlaniyenin altında hili soğuktu titrerken kendi kendime ari . âşıkı oldukları şu Napoli şehrinde geçirdiğim bir kaç saati düşünüyo. rum. Martın ortasında, sıfırın ü; de iki derece hararette, aç, kömür. süz ve vasrtasız olan halkın için nası olur da tirtir titriyen bir otelel kadin çıkar ve yaz gelince ısınırız, der? Nasıl olur da açlıktan nefesi kan bir şoför arabamı kenara çek: beklerim, der, Bu ne tevekkül, bu ne sabırdir? di Birden gözümün önünde bir lev. ha beliriyor. d “Yüksek siyasetten, askeri m zulerdan bahsetmeyiniz. Alnınızı le kelemeyin; ellerinizi kirletmeyinizi”. - Ertesi sabah Romaya gitmek ü: te bindiğimiz trenin penceresind son bir defa başımı çıkarıp Napoli bakıyorum. Uzakta Vezüv'ün di ları çıkmakta devam ediyor, kaç para eder? İtalyanları s#ıtamiyor ki' Finliler harp esnasında hep tebi. âtten imdat bekledilerdi. İtalyan da da ayni haleti ruhiyeye rastgelini. yor. Hepsi otelçi kadının sözünü tek; rarlıyorlar: Yaz gelsin ısınır, ereriz. Fakat bu sene tabiata da gü. venilmiyor. Yaz onlara saadet ne en korktukları hasbi eetirivor

Bu sayıdan diğer sayfalar: