12 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

12 Mayıs 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b) 12.5.940 12 MAYİS 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi mp yim 1400 Kr, gac0 Kr. ADN: 10 wç . 3Ay 0 “ e e 1 Ay 300 Milletlerürum posta Itihadına dabi olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyla 30, 16, & 3.5 liradır, Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul Üâvesi lâzımdır. EEE Üniversitelilerin Bir Dilekleri 1 Sene say ün, Üniversite talebelerinden birçokları tarafından imzalan. Miş olan şu mektubu aldık: “— Biz, Tıp Fakültesinin birinci doktora sınıfında, birer dersten ipka kaldık, Zaten, bu sene sınıfta kalan. ların sayısı, geçen sene sınıfta kalan- sayısından çok fazladır. Bu ci. beti nazarı itibara alan rektörlük, Maarif Vekâletine müracaat etmiş Ve bu hususta bir karar verilmesini İstemişti. Halbuki, bu makul ve İsa. betli talebe, bugüne kadar hiçbir 08- Vap alınamadı. Ve bu yüzden, bİZ, üsbütün müşkül bir mevkide kaldık: Güya, talim ve terbiye heyeti, bizim kkımızda ne karar vereceğini dü Yünmekte imiş. Biz, sınıfımızda, ken- di hatamız yüzünden kalmadık: Bu tene imtihanı yapan profesörümüz, Yeni gelmiş ve bize ders okutmamış- tir. Diğer iki mümeyyiz de tamami- le yabancı idi. Zaten biz, profesör Ve doçentin başka bir yere gitmesi Üzerine bir sömestr de ders görme- miştik. Bütün bu sebepler yüzünden, kayıtlarımız terkin edildi. Halbuki bize tam zamanında müsbet veya Menfi bir cevap verilmiş olsaydı, Ya imtihanlara çalışır, yahut ta başka bir fakülteye devam ederdik. Şimdi bizim halimiz ne olacak?,, ; - mız ba su. İş emir vaziyette deği. Tiz Üniversite sınıflarını — her han. &i hir sebeple — hocasız bırakışımı- zn cezasını talebelere çektirmeğe hakkımız yoktur. Bunun içindir ki! biz, Maarif Vekâletinin, geç te olsn, bu vaziyeti düzeltmesi, ve haksızlığa meydan bırakmıyacak bir karar ver. mekte arlik acele davranmasını te- Menni ediyoruz! Yine İhtikâr: Dp“ yine demir, deri ve kumaş fiyatları yükseldi. Biz artık, ihtikâr mevzuunda 2 Söyliyeceğimizi kestiremiyoruz: iş Berede ise, ihfikârın başını ezebi E teğimizden ümitlerimizi keseceğim , Beliyor. Ne olyoruz? Niçin her tür Müeyyide ve salâhiyete, kuvvet ve âna sahip bulunan» hâlâ lâzm geldiği nisbette davranmıyorlar? Artık, ikide bir İrsatçı, zehirli ve sinsi bir yılan gibi pasıca başını çıkara , tallı dilini çıkararak bizimle isik *der gibi görünen muhtekirin eril İl görmek istiyoruz Çünkü böy! sırada, muhtekire yumruk vurma. hakla, cephede düşmana silâh atma: Mak arasında hiçbir fark göremeyiz? . Kiymetli Bir Eser: Miyeal ıymetli münevve' imiz : Nihat Pepeyk “Milk Mücade. le Destanı,, isimli bir ©s9 yep “Çanakkale,, ve “Mütareken eri ları müellifinin bu yeni eseri künelerimizde mevcut bulunan en © bemmiyetli bir boşluğu doldur?” Sabalamaktadır. Kendisinin de yazdığı bil destanların milletlerin hat Üzerinde çok büyük ve çok ehe” vetli tesirleri vardır. Ve destonls' Millet yarattığını iddia edep mubar- tizler bir bakımdan haksız değildir. ler, Halük Nihat, bu iddiayı ispat İ- tin, “Şehname,, müellifi “Firdevsi, Bin şu sözünü yazıyor: “— Otuz yıl içinde çok sıkıntı çek- tim: Fakat bi farsi eserle Acem mil- letini dirilttim!,, Biz bu manzum destanı, milli duy” Sularımızın acı tatlı şahlanışlarını tada tada okuduk. Ve düşündük ki, Maalesef, İstiklâl Harbimize dair bi. 30 iftihar duyurabilecek mükemme- niyette bir eser henüz yazılabilmiş değildir. Bunun içindir ki, yaptığı Şok faydalı hizmetten dolayı Halük Nihadı samimiyetle takdir ve tebrik #derken, kıymetli sanatkârlarımızın Mevzu intihabında onu nümune itti. Baz eylemelerini temenni ediyoruz. ddetli zi birde bi, bu ka- z yatları ——— L Haftanın Musahabesi M.LloydGeorge'a Uzaktan Merhaba abalarımızın sabah na- mazını kılıp köşe min- derinde iki diz üstü “evrad,, okudukları seher vaktinde, asrın icabına uyarak Londra radyosunu dinlerken adın geçti: Daily Mail gazetesi, parlâmentodaki keskin, şid- detli hücumlarla dolu nutku- nu ileri sürüp harbi idare için Başvekâlete yine, eski Cihan Harbinde olduğu gibi senin geçmeni istiyor. Bizde “yaşı yetmiş, işi bitmiş” diye bir atalar sözü vardır. Sen bu yedi sene daha &atabildiğin halde yine dipdirisin; hâlâ Avam Kamarasında meç hamleleri yapı. yor, hâlü kaleminden kan damla. tiyor, ağzından zehir döküyor, kendin devrilmek nerede, başkala. rını devirmiye çalısıyor ve muvaf. fak ta oluyorsun! Bravo! Aramızda eski kuyruk acısı ol. masa az dahı Peh peh, kırk bir buçuk maşallah!” diyecek, nazar değmesin diye de parmaklarım tahtaya vuracaktım. Cenahıhak in. sanı topraktan yaratmış... Fakat, zannediyorum, seninkine halis İn. giliz malı Portland çimentosu da karıştırmış! Ah, keşki “beton” Hılkati Adem zamanında icat e- dilmiş olsa idi de vücudümüz köy, kasaba evleri gibi balçıktan ve kerpiçten üstün körü kurulacağı. na şimdiki kübik binalar usulünde demir ve çakil karışmış, sağlam bir unsurdan halkedilmiş bulunsa idi.. Her halde asrımızın sarsıntısına bir misli daha dayanırdık ve bek. taşi babası da suya meydân oku. yan bu sağlam hamura güvenerek yıkanmaktan korkmezdı! Demek sen şimdi hayattasın, zin- desin, elin ayağın tutuyor, dimağın Işlivor, sözün dinleniyor; iş gör- miye, hattâ eskisine rahmet öku. tan yeni bir harbi idareye bile ka. dirsin? Hayret! Şarkta, yetmiş ya- şında bir devlet adamı, şayet zayıf bir iktimalle sağ kalmış olsa bile gehresi muşmulaya, beyni pelteye, vöcudü paçavraya döner; yarı felç, yarı ateh halindedir, sarsak ve ya- talaktır, sübek tutunur, bez bağ. lar, Sana gelince anlaşılan, hâli sitma görmemiş bir sesle kürsüde bağırtyor, bu kürsüye keşi gibi tırmanıyor, nükte savuruyor, man. tık saçıyor; sonra da evinde s0. ğuk duşun altını girip Kaskadk havuzda yıkanan ördek gibi keyifli keyifli çırpınıyor, viskini içiyor, golf oynayıp futbol maçını seyre gidiyor, at yarışlarında bahis tu. tuşuyorsun! Şe devrinde sadrazam. larla nazırlar yetmişe bas- maden tiride dönerlerdi. Bir ad. liye nazırı için dairesini merdi, ven sahanlıklarına kanapsler kon. muştu; her katta oturup nefes al sm, öksürsün, tıksırsın, yeni kuy- vet toplasın, düşüp kalmasın diye... Bir evkaf nazırı ağ erimez ME ll oturan ağa arabacinin yanını an eline verilirdi. Karakoiların ö rken ağa bu İpi çe- gel uyandırır, diziler askerleri selima sevkeder, uyandı. ramazsa eli yukarıya doğru kaldır. selâm şekli vermiş olurdu. Kâ il merhumun çenesi ezelder şanın dizleri çok. imişti. Mübalâ. Sultan Reşadı yata- Dnş yet Meşrutiy: ei şun ömrü az 0- yarisi Kalanmıya vakit Bir de sana isindi hi yeti Yandra, kn Paris ba kesın; dolayi yere koşa. hanellah! Yazan: Refik Halid kirdeği doldurmaz bir akılla, sırt. ta hamal semeri ırgat ömrü bir maritet değil, asıl marifet ve asil hayat koca Britanya İmparatorlu.. ğunun mesuliyet ve talifni yüklen. mekten çekinmiyerek senin irfa. nınla sapasağlam yaşamaktır, Eski tarihlerimiz bazı ricali “Gürki barandide”, yani yağmur görmüş kurt unvanile anarlardı. Bu tabir sana.ne kadar yaraşıyor! Mösyö Chamberlain hakkında onu kullanamazdık; zira şemsiyesinden ayrılamıyan bir devlet adamına yağmur görmüş kurt denilemez ki. Filvaki kemikli yüzü ve iri dişle. rile Chamberlain de toylanamarrış dir kurda benzemez değildi, ama bu zat fazla ehli idi. Sulh ve sa. lâh devri ricalindendi; dumanlı havsya gelemedi, Sen ise eski harp- te bü havanın daniskasını gördün, dünyayı toza dumana kattın ve düşmanlarına toz, duman sttirdm. İşte şimdi, yine cins at gibi barut kokusunu alınca eşinip duruyor. burun deliklerini açıp kapayarak harp havasını lezzetle kokluyor. sun! Sen de sulh bavasmda yaşaya. mamıştın, bir sepet sulh incirini berbat etmiş, sudan çıkan balık gibi çırpınmış, dövünmüş sırtüstü düşüp hareketsiz kalmıştın. ilmem müteveffa Clemen. — cenu'nun ruhu, benim radyo da aldığım sana müteallik haberi ahrette abildi mi? Duydu ise ihtiyar uhakkak, hide. tinden ve kıskançlığından dişlerini gıcırdatmış ve şayet orada da, siz. lerdeki gibi bir demokrat İdare ve parlâmento varsa kürsüye atılıp kendisini ıskartaya çıkararak sana hâlâ dünyada koltuk gösteren Icra kuvvetinin bu müsavatsızlığını, haksızlığını şiddetle protesto et- miştir, Kızanlardan birisi de, şüphesiz impsrator Vilhelm'dir. Filvaki o henüz dünyadan elini, eteğini çek- medi; fakat biraz da senin yüzün. den tahtından, tacından cüda düş- tü; yarın nazi taburları Holanda. daki şatosuna girerse onu alıp her halde Berlindeki sarayına oturtm. yecaklar ve hükümet dizginlerini eline vermiyecekler. Fakat senin 4. çin bugün olmazsa yarın idare a- rabasının direksiyonuna geçmek ihtimali çok kuvvetlidir. Hindenburg da memnun olmasa gerektir; kaşlarını çatmış, bıyıkla. rını burmuştur; belki de gözlerini havaya dikmiş, Alman maraşütçü. lerinin ültimatum vermeden ahret hudutlarını aşıp cennet, cehennem veye araf, her nerede bulunuyor. sa orasını fethetmelerini bekle. mektedir, Fakat dünya ahvaline bakarak ervah ülkesinde de ihtiyat tedbir. leri alınmış, hiç şüphesiz Büyük İskender, Cengiz Han, Napoleon ve Nelson'dan mürekkep bir harp istişare heyeti istilânm önüne ge. çecek müdafaa hazırlıklarını yap. mıştır. Aman, dikkat etsinler, grup halinde gelen turist kıyafetli sah. te ölüleri sıki bir kontrole tâbi tut. madan Danimarka ve Norveçteki gibi kayıtsızca içeriye sokmasın. Jar; alimallah ö ebedi istirahat üL kesinde de ne bolluk kalır, ne hu. zur... Kevser şarabı ırmaklarını kurutuverirler ve mahallebi du. yarlarile cennet taamı olan kabak stoklarının dibine darı ekerler! Senin yeni usul yerilti muhare. besinden baz duymıyacağımı tah. min etmekteyim. Eski savaşta alış. tuğın usulde meydan muharebele. rinde. o müthiş akınlara, Marn'ler, Yrres'lerde başka bir azamet, bir haşmet vardı, Yedi aydır kudutlar, mevsimi geçmiş sayfiye köyleri, plâjlar kadar boş, hazin ve hare. 'ketsizdi. Mösyö Chamberlain dene. bilir ki, harbin ölü mevsimini ida. re etti ve asıl cenk yeni başladi; azim, irade, sürat ve cüret zamanı işte gelip çattı. Bir şemsiyenin siyaset sahnesin. den çekilişi bir kan deryasının dün. ya yüzünü kaplayışı demek olu. yor. O şemsiye hüküm sürerken tay. yarelerden çoğu yerde bir şemsiye bile açılmasına lüzum görmiyen zararsız ve rutubetsiz kâğıt kele. bekler dökülüyordu; artık çelik parçaları yağacak. Ordular yerinde sayıyor ve ininde uyukluyordu; şimdi ateşe saldıracak ve ölüme koşacak. Harp, bir sonbahar günü gibi melânkolik ve sakin geçiyor. du; arkasmdan bir kasırga patladı. po karikatüristler şem. siyeye olduğundan başka mÂnalar vermek istediler: Süngü şekline soktular, içinden top çıkar. dılar, can kurtaran simidi yaptılar, üstüne çarpınca okların geri dön. düğü ve satanları yüreklerinden vuzduğu bir tılsımlı hedef diye gös terdiler. Hiçbirisi tutmadı. Niha. yer, işte, kıymetini inkâr etmemek. le berâber şemsiye ile harp edile. miyeceğini anladılar, bu çelebi, nazik remzi ortadan çektiler, ye. rine Mars'ın elde labut, heybetli heyulasmı geçirdiler. İnsan ruhu acaiptir, faclanın a2. hığına ve harp sahasınm mahdut kalışına kızıyordu. Radyo ile gaze. teyi mçıp ta sansasyonel haber ala. madıkları için sıkmtıdan esneyen. ler ve “Bu da ne demek, ne sükü- neti" diyenler vardı. Artık ateş ba. cayı sardı. Esaret korkusunun 50. na ermesi ve insanlık haysiyetinin tekra yerleşmesi için fedakârlık. ta ölçünün kalkması, hamiyetin hududunu taşması, bitaraflarmı da silleyi yiyip gaflet uykusundan u. yanarak silâha canla, başla sarıl ması lâzımdı. Ümit bunda mide, işte, kapı açıldı. Fakat, ah Mösyö Lloyd George, keski bütün bunlar olmasa, sulh iki tazaftan vicdanlı ve irfanh adamlar arasında konuşa anlaşa temin edi. lebilse idi de senin adın da dünya siyasetinde bir daha hiç geçmese ve Mösyö Chamberlain'in ikbali vefa gösterip şemsiye devri, bir lâ. le ve samur devri gibi k:yamete kadar. burnumuz kanamadan de. vam edip gitse idi! Fakat mademki bu olamadı, se. nin yetmiş yaşındaki delikanlı e. nerjine sıra geldi demektir. Ludendorf. ATATÜRK. Gamelin. YAZAN: AKA GÜNDÜZ ye harbinin ana plânları. Bi çizen, fakat çizdiği plân. ların sakatlığı yüzünden 1918 de fiyasko'eden Alman Generali Lu. dendorf; asıl şöhretini, harbin s0. nunds yazdığı “Topyekün Harp” adımaski eserile elde etmiştir. Modern askerlikte yalınkat dü. şünenler, bu meşhur eseri Luden. dorfun kafasına mal ederler. Yan. laştır bu hüküm. Lwdendorf eserini Atatürke borç Judur. (Ne yazık ki değil) Ne ta. bit ki, Ludendorf bunu minnetle i. tiraf edecek centilmenliği göstere. memiştir. Zaten o; Hindenburgu, Jofr'u, Foş'u inkâr edecek derece. de tedavisiz bir egolzmaya tutul. muştu. Ludendorfun bir kaç sene son. Ta yüzlerce sayfa ile anlatmıya ça- ıştığı şeyi Atatürk ondan bir kaç sene önce ve tam bir buçuk cümle İle yeni dünyanın yeni askerliğine düstur olarak vermişti. Bugün müttefiklerin tâbiye ve sevkulceyşini kaba koltuklar için. de tenkit eden zihniyet o gün de Atatürkü tenkit etmişti. O bunlara Ludendorfa ilkam veren şu bir bu. çuk cümle fle cevap vermişti: E. fendiler! Harp cepbesi yoktur; harp sahası vardır. Ve modern harp, cepheden ay. rılıp yaygın sahaya intikal edince, yapılacak iş ancak topyekün harp. ten ibarettir. Her yer harp sahasına dönünce muharipler de bütün maddi, ma. revi, sayısız vasıtalarile bu harbe iştirake mesburdurlar, Ve her yer harp meydanı o. lunca muharipler hangi meyda. nı muvafık görürlerse orada dövü. gecekler ve hangisi işlerine gelmez. se oradan çekileceklerdir. Bütün ardak ve kısır zihniyetlerin harp ve kan dışı yaygaralarma rağmen bu böyle olacaktır. Muhtelif memleketlerdeki yazı. daşlarımız yanılıyorlar. Ne bizim veya başkalarının Norveç harbin. den alacağımız dersler vardır, ne de Norveçin verebileceği dersler, Hattâ ne Polonyanın, hattâ ne İo. landanın, hattâ ne Belçikanın ver. dikleri verecekleri hiçbir ders yole. tur. Şu sahada harp muvaffakıye. te erebilir; müttefikler orada harp edeceklerdir. Bu sahne uygun de. OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLER İDRARDAN GELEN ATEŞ Vücudün hararet derecesile id. rar arasında münasebet pek sıkı. dır: O dereceyi ölçmek için kul. lanılan termometreler icat edilme. den önce hekimler, bir hastanın tutulduğu bümmanın derecesini — tabii, aşağı yukarı — tahmin için idrarın renginden İstifade &- derlermiş. Şimdi © mini mini ter- mometrelerin sayesinde vücudün sıcaklığı ne derecede olduğunu an. lamak için idrara bakmak kimse- nin hatırına gelmezse de, insanın vüçudünde sıcaklık artınca, İdra. rn rengi de koyulaştığını herkes bilir, İdrar vücuttaki ateşin derece. sine tercliman olarak tanındığı İ- çin, onun vücutta ateş yapmıya s6- bep olabileceği pek az hatıra gelir, Vücutta ateş fazla olduğu anlaşı. Inca dajma idrarın kendisinden başka sebep aranılır. Halbuki id. rarın tercüman olduğu hale sebep olduğu da vardır: Bilhassa idrar yolunda darlık bulunan ve erkek. liğin sonbahar mevsimine erişmiş olan yaşlıca kimselerdi Bu ateşin bir aksiliği, talığının verdiği ateşe pek benze. mesidir. Onun için sıtma hastalığı bulunmıyan yerlerde idrarın ateş Yapabileceği hatıra gelirse de, sıt- malı yerlerde bunu hatıra getir. mek, doğrusu, daha güç olur. | Yaşlıca adam bir gin birdenbi. Te zangır zangır titremeğe başlar, yakında bir termometre bulunup ta koltuğunun altına konulursa, 40 derece ateş görülür. Elbette her şeyden önce düşünülecek olan sit. ma nöbetidir. Ateşe tutulanın id. rar yolu daralmış olsa bile burası kendinin hatırına gelemez, başkası da onu hiç bilemez. O aralık hiç idrar etmiyorsa, bu da sıtma has- talığında olagan şeylerdendir. A. teş, titreme, üşüme, hepsi sıtma nöbetine benzer, Arkasından ge. len bol ter de gene öyle. Hep sit. ma nöbetinde olduğu gibi, terden sonra ferahlık gelir. Baş ağrısı, yü- rek sıkıntısı, nefes darlığı, bulan. tı kaybolur. Bu idrar nöbetinin sıtma nöbe. tine tamam tamam benzemesi iyi alâmettir. O vakit, idrar nöbeti yirmi dört saat, kırk sekiz saat bi. le sürse gene geçer, hem de kendi kendine... Fakat idrar nöbetinin sıtma nö- betine benzemediği de olur. Ateş 40 dereceden ancak 38 dereceye kadar iner. Ter pek az gelir, Sen. ra tekrar titreme, ateş tekrar yük. selir. Kinin ilâcının pek az fay- dası olur. İdrar nöbetleri üstüste bir hafa, birkaç hafta sürer. Bu türlüsünde, ateşe tutulanın yaşma göre, idrar yolunda darlık bulun- duğu hatıra gelip te mütehassısına muayene ettirilmezse, nöbet kendi kendine geçmez, geçmeyince de, meşhur hikâyedeki bektaşinin de. diği gibi, insanı geçirir. Bunun, de, hazim yosunun yaptığı marifetler vardır. İdrar nöbetinde hazım yolu çok defa bo. zulduğu gibi, ateş olmadan da id. rar yolunun darlığı neticesi ola rak, ağızdan başlıyarak, midede, barsaklarda bozukluk bulunur: A. ğız kurur, bulantı, kay, ishal id- rar yolunu düşündürmezler de, mide bozukluğunu hatırlatırlar. Vâksi mide bozulmuştur, barsak- ğildir, uğraşmıya değmez; oradan cesaretle, metanetle, askeri manik ğin bütün kuvvetile çekilecekler. dir. Denizin içinde oldukları halde denizi bilmiyen balıklar gibi dü. şürnmek bugünkü insan dimağı L çin pek hazin bir nasipsizliktir, Bütün mesele harbi kazanmak. tır. , Burada durur, orada çekilir, be. ride açılır, ötede kaçar. Fakat Bi. hayet en uygun, en fenni bir veya bir kaç noktada zafer denilen ka. ti neticeyi alır. Bizzat ve bilfili düşünenlerin; boğuşanların, kan döküşenlerin, yapacakları budur, Bunun dışında ve aykırısında kalanlar ne yapar. larsa yapsınlar ve ne derlerse d sinler. En canıt misallerin en tap leri yeni tarihin son yapra benüz yazılmıştır: j 1 — Dört yıl içinde Kayzer or. duları bütün Belçikayı istilâ etti. ler. Bütün şimali Fransaya girdi. ler. Bütün Marn'e boydan boya di yandılar. Bütün Sırbyayı tut lar, ın Romanyayı aldılar. Bü. “ün Makedonyaya vardılar, Bütüz Polcnyayı fethettiler. Bütün U raytayı kapladılar. Ve gafilce him. metimizle bütün Kafkasyaya atık. dılar. İrakta, Suriyede parça p tutundular, Fakat sonu ne oldu? Sonu, bütün Almanya bir tren kompartimanına, sığınarak Ver. sayda topyekün teslim oldu. Bu, ne Lloyd George'un marifeti. idi, ne de Clemencau'nun. On rın marifetlerini beşeriyet ve dün. ya pek iyi bilir. Bunu yapan, müte teliklerin yüksek kumanda hi tindeki kudretle ordularındaki Vi tanperverce kahrâmanlıktı, * O günkü genç kumandanlar ise bugünün büyük postlarında yer mışlardır. Dikkati 2 — Bir ikinci dört yıl daha dır. Bu dört yıl içinde de bin b yardıma dayanan Anadolu istilâ orduları başladıkları topyekün Lozanda bitirmişlerdir. Kısa kesi yoruz. İşte o günlerde idi ki, Atat — Efendiler! demişti. Ne ietıy sunuz ki olsun? İşimize gelmiyen her yerden çekileceğiz. Silâh kita. bına sığmıyan her yeri boşal Bız. Artık harp cephesi harp sahası vardır. Bilerek o bilmiyerek, maksatsız hücum edenler bunu n ye hatırlamıyorlar? General Gamelin . Ki bütün tefiklerin yekpareliğini - şah. telâkki ettiğim için yalnız onun &. dınr söylüyorum . evet çok değerli General Gamelin de bugün buni yapıyor. İmanla, güvenle tekrar ecebınriz. ki, müttefiklerin hiç kimseden & lazakları hiçbir ders yoktur, faka bizlerden sonra gelecek tarihe recekleri çok dersler vardır. KARİ MEKTUBU Kadıköy, Üsküdar Tramvaylarından Şikâyet: Bundiyede oturan bir okuyucumuz yi iyor 1 “Yaz geldi, - yine, Suadiye - Kağı hattında işleyen tramvaylarda yer bula mamıya başladık. Bekleme yerlerinde kir elli dakika kadar beklediğimiz oluyor, le, pazar günleri, direct gitmeyip bel müşterileri alabilecek tramvay bulmak bi müşkülütla attıyabildiğimiz arabalarda bi yere sıkışabilmek Adeta imkânser oluy İdarenin pazar ve tatil günleri bu hep birinci mevki araba sevketi ilâve ederseniz buralarda oturan İh ve kadar şikâyete baktı olduğunu de takdir ödersiniz. Tramvay idaresini dikkat nazarınızı çekmenizi rica ederi.” lar da. Fakat zavallı mide pek çok dela — bir istatistiğe göre, doksan — başka uzuvların hes na bozulur. Yaşlıca kimselerde ateş olunen, mide bozulunca, idrar yolu darlık hatıra gelmeliğir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: