2 Haziran 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

2 Haziran 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2.6. 940 2 HAZİRAN 940 TAN ABONE kiye BEDELİ Ecnebi Kr. 3 sene — Ay 3 Ay vay etleraram 2800 Kr 100 * ve 300 » MALI ömekteplerin wziye İmtihariları () rin mekteplerin son srnif eleme imtihanlarından ri- İmtihanı hiç beklenmedik ttice verdi. Istanbuldan im. girebilen binlerce talebe. 0 si ancak bu imtihanı ka- idiler. Şimdi bütün talebe İİ, bu netice karşısında, ço. mi değil, imtihan sualleri. ip edip gönderen Maarif tini itham ediyorlar. Sene ihdas olunan eleme hi şudur; mekteplerle Tiselerin son nda ders senesi zarfında İne muntazaman çalışarak ihanlarında iyi not alan #uretle sınıf geçen talebeler a üniversiteye dovama kanabilmek için bir eleme una tâbi muşlardır. Mekteplerin son sınıfların» İmtihan riyaziye, tabiiye #kçe gruplarından yapilmiş. bu imtihanların sualleri| tarafından gönderilmiş. âbliye ve türkçe imtihanları Mceleri çok muvaffakıyetli Fakat riyaziye Imtiha. ğişiyor, Vekâlet birisi, leri üçer numaralık ol. re üç sual gönderiyor. Mimaralık suali halledebi- nisbeti altı bin talebede İyi bulmamıştır. Üç numa. | hallerinden * birisine şöyle İP cevâşi verilebilmiş, di. İimürelik suali de hemen etmiştir. Faküt ce İn tekabül ettikleri kıymet mes talebenin muvaf. adığı meydana çıkıyor sletin sual © tensibindeki külpesentliğine kimsenin ğa hakkı olmıyabilir. "ekâletin elinde bir müf. brozramı vardır ve sualler e bu programa göre ha. 8$ olmak lâzım gelir, Fa- 4 ek ve en büyük Büç sunlin cevabı a lebeyi ve talebe velilerini Üleessir etmiştir. velileri, Vekâlete müra- k bu işe bir çare bulun. İemenni etmişlerdir. Ayni | iye biz de iştirak ediyor, | bu işte hakikaten iüzü-| b fazla bir müşkülpesent- “tutsa işin tashih edilmesi a kani bulunuyoruz, işd er A YÜK EAA ŞRU VAğak e SAS SİA © 4 5 İlim ğa ep eeyai am en giç tarafın da o er Hakkında Pratik arar Vermek Lâzim SİN Giyatlarının artması ü. itine şoförler, taksi üc-| yükseltmek talebinde ir. İlk bakışta, şoförle aleplerini haklı bulma- Ümkün . değildir. Fakat brler, taksi fiyatlarının "dan hiç bir fayda göre- , Çünkü, şoförlerin müş. Yette bulunmalarınm a- ”, taksi fiyatlarının art. İl, takside çalışan arı İmasıdır. Binaenaleyh 1 lâzım gelen şey, tak. atını arttırmak değil, liyen arabaların sayısı. Mazlığa meydan vermiye. izlerle — azaltmaktır. İs. Salışan taksi arabala. dan başlamalıdır. bu elzemdir. Bundan İk gün evvel Te. Haftanın Hint Denizindeki ekiz tonluk bir kotra, hafif bir meltemle ya- rı şişmiş yelkenlerini birer birer indirdi, Adanın gölge- de süzülüp dinlenmiş bir küp suyu kadar serin ve berrak, minimini koyuna demirini attı, Vakit sabahtı ve sahildeki orman o dere- ce taze ışıklı, parıltılı idi ki ağaçlar camdan yaprak aç- mışa, dallar ampulden mey va vermişe benziyordu. Hint Denizinin vapur uğra. maz ve seyyah ayağı basmaz bir ücra adacığındayız; yâni, hemen hemen dünya yüzünde sayılmayız bile... Ne snadet, değil mi? Sizlerin de bu sırada, kan göv deyi götüren şeametli Avrupa- ya sırtınızı çevirerek, Okyanus âdalarındaki inziva hayatına hasret çeke çeke, “Edebiyatı cedide,, lisaniyle: — Oh! uzaklara gidelim! İn. el mercan dizelim! Diyeceğiniz Ruhunuzda zalim medeniyetten kaçmak ihtiyacı yok vaki yukardaki söz kumruların “Üsküdara gidelim, lokum şerbet yiyelim,, ine ben- ziyorsa da hizim istediğimiz, © kuşlara atfedilen (o gıdalarma uymaz, İz'ansız temenni kabi- linden değildir. Yerlerimizden uzaklaşıp hakikaten uzak, sa- kin, dertsiz, münzevi inci mer. can adalarına kağmayı hiç bir zaman bugünkü kadar candan, gönülden istememişizdir. Hattâ, zannediyorum ki İstan: 1 ahalisi, bu yaz mevsiminde r senekinden fazla, uzak, is- iyelere rağbet göstere. m ben de elektriği olmadığı için tramvay ve rad- yo sesi gelmeyen ve telefonu öt. meyen bir kira çekilmeye karar verdim. Cam fener ışığında top- lanıp gürültüsüz bir gecenin yumuşak karanlığını sırtında hissetmek ve Avrupa merkez. leri yerine ağustos böceklerinin kaygısız gevezeliğini dinlemek, bir sanemın dinmesi kadar hoş olacak! sız akat buna kavuşuncaya kadar kendimi, haftelar- dan beri, seyahatnameler oku. makla avutuyorum. Ruhum ce. sur gemiciler ve inatçı kâşiller peşinde ummanları aşıyor; rüz- görlar ve akıntılar önünde me. deni ülkelerden uzaklaştıkça ra hatladığımı, inziva âlemine dal dikça ferahladığımı duyuyorum, Emin olunuz ki arzda henüz cennetin kökü kazılmamıştır, hâlâ umduğunuz cenneti bula- bilirsiniz. Bunu Alain Gerbault. nun Üç ciltlik seyahatnamesinde şaşırtıcı tefsilâtile © okudum. Gerbanlt genç bir Fransız is. pörcusudur; sekiz tonluk bir KARİ MEKTUPLARI | İhtikârla Mücadele bal 18 inci mektep muallimle, rinden Hadiye yazıyor: “İbtikârla mücadele evvelâ ilâçlar, Halkın shhati için AN dar kısmının, vesaiti nak-|latüten isminde komprime bir ilder al, İk oha fazla muhtaç şehir. İmak için Beyoğlunda bit eözaneye etilmesi, hem gönderi. Pen de kalanların le. ie, Sünkü bu tedbir, hem İN sokaklarını, hem de Serahlatahilir. İki İçinde, bugünkü taksiye binebilecek o- wların mahdut sayısı, arabalarım geçi 1 bulmaz. Kal İarı biraz daha » mevcut taksi müşte. İncaktır. Bu hesaptan Mhaltadır ki, taksi fi. İİ 4 Yükselmesi şoförlerin İİ, bilâkis tamamiyle Macaktır tim, İlder istedim, Verdiler. değerini sordum. İki Lira. Dediler. Ben “bu ilici her valğt bir buçuk Uraya alıyorum, Dedim, “Şimdi vaziyet başkadır, cevaben verdiler. Tabii ben de her vakit bir buçuk Eraya aldığım bir şeye göz göre göre iki lira vermedim. Ayni ilâcr bir bu. çuk Iiraya başka bir eczaneden aldm e döndüm. Nazarı dikkati celebede. rim, Cevaplarımız : © Tıp Talebe Yurdunda 10 uncu da 1115 Say F, Yılmaz'ı. Mektubumuüzu aldık. Arzunu- dun isufınm mzalese Piliy erir. ! Ufak Musahabesi Ada Yazan: Refik Halid kotra ile tek başına, ne kaptan, ne tayfa, ne arkadaş, Havre Ji. manından kalktı, Atlantik'i geç ti, Panama kanalından sıyrıla. rak Büyük bahri muhiti aştı, Hint Denizinden Ümit burnu- na kaydı, Afrikayı çevirip beş #ene sonra yine, hareket ettiği imana tek başına indi! Yâni inanılamıyacağı başar- dı. Nefsime tasllük cttiği cihet. Ie daha mühim, daha faydalı bir iş te yapmış oldu: İki hafta. danberi Avrupamn batısında tarihin kaydetmediği bir felâ- ket hız devrini geçirirken beni de yanıma aldı; beraberce yel. ken açtık, fırtınalar atlattık; İnbat koyunda günlerce mıh- Janıp kaldık; sonra tetli meltem lerle keyifli keyifli yol ak dık. Ne adalara uğramadık, ne çeşit insanarla (o karşılaşmadık. ne manzaralarla oyalanmadık! İşte hattı üstüvayı aştık: ar- tık kutup yıldızını senelerce göremiyeceğiz. Yalnız önümüze serilen değil, başımızın üstün- deki gök te bambaşkadır; her şey değişmiştir. Açık denizde, bir gün bakiyoruz, kotramızın etrafı çiçeklenmiş bir çayıra dönmüş, sarı gözlü beyaz papat yalarden siyah gözlü kıni ge- linciklere kadar coşkun bir kır A) imanzafası.. Bunlar bir cins ba. Mktır, bir sürünün akını orta- sında kslm Bir başka gün köpek balıklarile çevriliyoruz; sert ağızlarını oburcasına aça. rak, gözleri üzerimizde, saatler. €e peşimizden geliyorlar; çıplak vücutlarımız kim bilir ne kadar iştahlarını açıyor, arzularını ka bartıyor. İçlerinden muhakkak: — Düşsenize.. Atılsanıza.. diyolar; Bana ciğerci sırığı ar- kasından gelen köpekleri ve ğercinin ayaklarına sürtünüp cilve yaparak kandırmayı ümit eden sırtları kalkık kedileri ha. rlatıyorlar. İşte gece: Kotra denizde değil, milyonlarca yıl- dızın cıvıldadığı bir kehkeşan ortasında, semada yol alıyor. #osforlu böceklerin geçit yerine rast gelmişiz; Gemi hızlanmca etrafına kıvılcım yağmuru ser. Piyor ve gidişi bir havai fişen- ginin nurlu yükselişine benzi- yor. Deli Olmaktan Korkanlar Sinirlilerde en çok duyulan korkulardan biri de — fencesi Mainomophobie — deli olmak korkusudur... Fakat bu korkuya tutulanlar arasında gerçekten deli olmuş hiç kimse bilinmez. Vaktile meşhur sinir hekimi Şarko sinirlilerden bahseder. ken: — Bunlar, dermiş, akıllılık Ja deliliği ayıran uçurumun ke- narında gezerler. Fakat hiç bir vakit uçurumdan öteye geçe. mezlar... O vakittenberi de aksini is- bet eden olmamıştır. Gerçekten deli olan bir adam biç bir vakit kendi aklından şüphe etmediği gibi, ekılblar arasında sayıldığı zamanlarda da deli olacağı hiç bir vakit ha. İırına gelmez. Aksine, deliler. den bir çoğu kendilerini dünya- nın en akıllı adamı farzoder'er. Doğrusunu isterseniz, deliler. den bazılarının sözlerindeki in. tizam ve mantık karşısında ger- çekten akıllı olmadıklarını is. bat etmek de güçleşir, Sinirlilerin deli (o olmaktan korkmalarının hiç bir esası yok tur, Kendi kendilerini rahatsiz etmekten başka bir mânâsı ola- a uçan balıklar? Koiranın güvertesi mü. temadiyen bunlarla doluyor, çırpınmalarından başımız dö. nüyor, kulaklarımız uğulduyor. Başımızın üzeri yırtıcı kuşlarla doludur; haykırışarak balıkla» rin peşi sıra koşuyorlar, iniyor. lar, kapıyorlar, yükseliyorlar. Su ve gök bir kiyamet geçiri. yor. Daha sonra ne balik, ne kuş, ne fosfor, ne yıldız derin bir süküt ve kalın bir sis! Böy- le, pelteden bir deniz ve cibin. likten bir gök ortasında, hafta. lar, kararsız ve iradesiz, güver- #eye sırt üstü uzanmış, uyuk. luyoruz. Derken sis oyırtılıyor, hafif bir rüzgâr yelkenleri şişiriyor ve ulukta bembeyaz bir kum- salla çevrilmiş yemyeşil bir a- danın süslü bir pasta kadar iti. na görmüş şirin manzarası beli. riyor. Artık karadayız, tune be denli ve iyi huylu vahşiler bize karaca kebabı, muz içkisi, por. takal şerbeti ve taze ananas ik- ram ediyorlar; havaya ateşte çevirilen kekikli et ve güneşte pişen olgun kokulu yemiş tüt- süsü dağılıyor. Meş'aleler ya. Yiyor, sazlar çalınıyor, danslar iyor. Ay çıkarken ha'k'diz üstü çöküyor, ilâhiler okuyor ve fecre kadar kâh eğlenee, kâh ibadet, minimini yeşil ada bir bayram geçiriyor. Fıçılarımızı berrak pınar su- yuyla, ambarımızı sedef parıl tılı pirinç ve sırma sakallı Hin. distan ceviziyle dolduruyoruz, altın şuleli meyvalar güvertemi ze yığılıyor, ahalinin fildişi be- yazlığındıki o tebessümleriyle arkamızdan çiçekler (atılarak tekrar yelkenleri fora ediyoruz ve engine açılıyoruz. İşte Marguise adaları, işle Fi. dii, işte Torrbe boğazı... Yeni Guin'yi geçtik, 'Timor önlerin. deyiz. Kasırgalar mı yemedi kayalıklara mı saplanmadık, lerde mi bunalmadık! Ne grüp- lar, ne tulüler, ne elelmsağ. malar, ne yıldız yağmurları ve ne yıdırım oyunarı, neler de ne. ler! Bazan gök bir portakal ren- gi aldı, bazan deniz menekşe tarlası kesildi. lâle bahçesine maz. Deli olmak korkusu hiç kimseyi deliliğe götürmez. Bu korkunun sebebini kendi. lerinden Sörarsanız, kimisi aile arasında deli bulunduğunu söy. ler. Bu doğru olabilir. Ancak, bir aile arasında birisi deli olun ca o aileden herkesin deli ol. ması lâzım gelmediği gibi, de- lilerin öz çocukları arasında yüksek zekâda insanlar yetişti. Bini herkes bilir. Bir zaman meşhir dejenere. İer nazariyesinde delilerle dâhi- lerin ayni sınıfa sokulmasına se bep te bu olmuştu. Bugün o na- zariye çürük sayılsa da ayni soydan hem pek zeki, hem de deli adamlar çıktığı hâlâ doğru. dur. Her halde bir insanın so. yunda deli bulunması yalnız si. nirliliğin irsi olduğunu göste. rir, fakat sinirli adamın deli o lacağına hiç bir suretle delâlet edemez. Bilâkis, irsi olan sinir bozukluğunun sinirlilik derece. sinde kalmasından dolayı âdeta memnun edecek bir şeydir. Bu korkuya tutulanların ki. misi de, bilhassa, sabahları be- yinlerinde boşluk gtbi bir «ey hissettiklerini, bu his geldiği zaman düşünmekte, mubhitini döndü. Bulutlar Alp silsilesi ka. dar beyazlanıp şa'şaasiyle göz aldı, yahut kara taş kesildi. Hey betile gönle korku saldı. Fakat, ne olursa olsun yine rahattı medeni dünyanın sefil çalkantı. sı bize kadar, gelmiyordu; zaten gelecek yerlere demir atmıyor- duk, medeniyetten ucak, bucak kaçıyorduk. Ve bu sırada ideal bir toprak parçasına ayak bas. int Denizinde, Direction adasının beş mil cenu.| bundaki Koko adacığı... İşte yir- minci âsir dünyasının tek cen. neti burasıdır. Alain Gerbault bu yeri şöyle anlatıyor: “Beni meşhur kâşif Ross'un torunla. rindan olen bir İngiliz karşıla- dı. 1616 senesinden beri ailesi 0 adada yerleşmiştir, ada, aile. nin malikânesidir. Bir devletin hükmüne ve kanunlarına tâbi olmayan ahali para hakkında hiç bir fikre malik değillerdir. Yerliler çalışırlar, Hindistan cevizi toplarlar, bunları getirip Mösyö Ross'a verirler, muka. bilinde kendilerine Kizumu olan eşyayı alırlar, tekrar işlerimin başına, kulübelerine dönerler. Adada tertemiz yollar, zarif köy evleri vardır; evlerde sıhhat ka- idelerine şiddetle rinyet edilir, ispor eğlencelerine ehemmiyet verilir.,, ve ilâve ediyor: “Bu, benim kurduğum bir hulya idi; Polineziya'dan ge. çerken ben de öyle bir adaya sahip olmak rüyasma dalmıştım. adacığıma seçeceğim bir yerli kabile iskân edecektim, para sokmuyacaktım, halk ispor ve san'at sevgisi İçinde, mesut, ya- şayıp gidecekti... «. Sie e Ay. Zavallı Gerbault! Şimdi şu saatte, şayet henüz sağ bulunu- yorsa, Flandr cephesinde, top. tayyare, tank ateşine göğüs germiş, kahramanca döğüşüyor mu? yoksa yol kenarındaki yamru yumru, delik deşik bir mel'un zırh yığınına başını da. yamış, bâğrında yara, Hint de.! nizindeki bu ufacık adayı mı| düşünüyor, yelpazeli muz dalla- | Tı altında serin kalmış pinarının berrak suyunu mu özliyerek can çekişiyor? Hint Denizindeki ufacık mün zevi ada... i Onu ben de hasretle aniyo. rum; belki, bu satırları okuduk. tan sonra sizler de hasretle an- maya başlıyacaksınız ve Koko adasında Hindistan cevizi dev. şiren bir vahşi olamadığınıza yanacaksınız. görüp anlamakta güçlük çek. tiklerini anlatarak bu histen do, layı bir gün deli olmaları lâ- zım geleceğine hükmederler. Bu hal biraz da, gözleri meyen yahut kulakları iyi işit. meyen adamların daha iyi dü- şünmelerine benzer. Onlar da daha iyi düşünürler, çünkü mu. hitlerile .yani gördükleri şey- lerle ve işittikeleri sözlerle meş gul olup. vakit kaybetmezler. Beyninde boşluk hisseden sinir- li de bu esnada, biraz, gözleri görmeyen ve kulakları işitme. yen adam gibidir. Daha sonra da, bu hal herke. sin başına gelebilir. Hiç sinirli sayılmayanların da her günü, her saati mutlaka birbirine uy- maz. Sinirlilerdeki bu halin, az veya çok mübalâgasından bâş. ka bir şey değildir. Bir de tâbir farkı: Sinirli olmayan bu hale dalgınlık der ve geçeceğini bi. lir. Sinirli olan da beyinde boş- luk diye bu halin kendisini deli. liğe götüreceğini merak eder. Deli olmak -İyi sayılsın, fena sayılsın. herkese, yen bir haldir. Fakat ondan korkanlara hiç bir vakit nasik' olmadığı şüphesizdir. Iktısadi Hafta Belçika ve Holandaya Giden Mallai Almanya ve İtalya İle Ticaretimiz - E Hafta Neler Sattık ve Neler Aldık? arbin tesirleri bakımından piyâsada yeni bir tahav- vül yoktur. Belçika ve Holanda. da yapılan siparişlerden endişe- ye düşen tacirler çoktu, fakat bir tesadüf eseri olarak, Türkiye ih. racat maddeleri, Belçikeya sev. kedilmeden evvel, Alman ordula» rr Belçikaya girmişti. Bu haberi duyan vapurlar, İngiliz ve Fran. sız limanlarına iltica ettikleri i. çin, gönderilen mallar da, harp sahasında yağmıya uğramaktan kurtulmuştur. Maamafih Belçi- ka ve Holanda ile aramızda halli icap eden alacak verecek mesele. | leri, diş ticaretimizde mühim bir mevki teşkil edecek derecededir. Meselâ kliring hesaplarından yal. nız Belçikaya 639 bin lira borcu- muz vardır. Ier halde bu hesap- ların tasfiyesi için, harbin sonuna kadar beklemek dır, Bu hafta içinde göze çarpan hâ diselerden biri de dış ticaretimize taallük eden yeni bir kararname. nin tatbik edilmesidir. Bu karar. nameye göre, aramızda ticaret an laşması olmıyan, mallarımıza dö- viz vermiyen memleketlerle ta- kas suretile ticaret yapılabileceği tasrih edilmekteydi. Piyasada bu kararnamenin, yalnız Almanya ile ticaret yapmak için bulunmuş bir çare olduğuna inananlara t sadüf edilriştir. Vâkıâ Almanya ile aramızda bir ticaret anlaşma. sı mevcut değildir, Bu itibarla bu yeni kararnameden istifade ede- rek, Almanya ile ticaret yapmak imkânları elde edilmiştir. Fakat kararname yalnız Almânya için çıkmamıştır. Bu şersiti haiz olan memleketler arasında, İran ve İs- panya da vardır. Almanya ile ticaret yapmak 1. cap etseydi, doğrudan doğruya bir ticaret anlaşması da yapılabi. lirdi. Her halde umumi mahiyet- teki kararnamelerle çareler ara- mıya sebep kalmazdı. Maamafih bu yeni kararname üzerine, Almanyadan Türkiyeye mal talebinde bulunan firmala; da tesadüf edilmemiştir. Bu hafta, İtalya ile ticari mü. | nasebetlerimiz azalmıştır. Geçen hafta yazdığımız gibi, buna en büyük sebep, İtalyan firmaları. man, İtalya hükümetinin, bizimle yaptığı kliring anlaşmasına ria. yet etmemeleridir. Geçen hafta, bu münasebetlerden bahsederken ihracat tacirlerimizin İtalyaya kliring yoluyla mal vermemek ih timallerini ileri sürmüştük. Nite- kim bu /htimaller bu hafta tahal kuk etmiştir. Bir haftadanberi taze balık ihracatı durmuştur. Çünkü taze balıklarımızı peşin para ile satmağı teklif ediyoruz Bu teklif, İtalyan firmalarının hareketine bir karşılık teşkil et. mektedir. Bir Haftada Neler Sattık? B” hafta içinde İstanbul Ji. manından muhtelif mem leketlere sevkedilen eşyanın de- ğeri bir buçuk milyon lirayı geç. mektedir. Şimdiye okadar, yani harp. ten sonra, İstanbul limanından yapılan ihracatın kıymeti bu nis. bette olmamıştı. İhraç edilen mallar arasında tütün ve zöytin yağ büyük bir mevki tutmaktadır. i 'Tütün ihracatı, en ziyade İn- giltereye, Fransaya son bir iki gün içinde de yarım milyon lira kıymetinde Almanyaya yapılmış. tır. Fransa ve Almanyaya ihracatı Türk Tütün Li rketi tarafından idare edilme tedir. Serbest piyasaya mensup racat tacirleri, büyük bir kül olan Türk Tütün Limitoğ Fransız rejisine mal satm itiraz etmektedirler, Vaktile itirazlar, Tütün İnhisar idi yapılırdı. Şimdi yaprak tütün | racatmı Türk Tütün Limited dare ettiği için, bu teşekkül cumlara uğrsmaktadı Bu hafta zarfında İtalyaya 5 lık ihracatınınazalması umumüş itibarile balık ihracatımız üzeri de menfi bir tesir yapmamış Çünkü Yunan firmaları kli şartlarına riayet ettiği için, İik almakta devam odiyorlur, Bundan başka çiroz, tuzlu lık için de Romanyadan tal artmaktadır. Hafta içindeki ihracat faaliyi arasında, İngiltere ve nsaj yapılan kuru meyva satışları va dır. Bundan başka İngiltere E yasasından, kendir, tiftik ve i derileri tslep edilmektedir. Dışarıdan Neler Aldık? u hafta içinde piyayani yüzünü güldüren hâdis Amerikadan demir gelm İnşaatı yarıda kalıtış müteahbi ler, hattâ apartmanının son tını çıkmış mal sahipleri kadan gelecek demiri bekliyo; Halbuki son gelen demirler, mil ihtiyaçlar için sarfedileceğin hususi inşaat işlerile uğri rın bu demirden istifade etme ne imkân yoktur. Demirden bi İka, İngiltereden teneke, beklenmektedir. Umumiyet itibarile der Ki, bu hafta ihracat bakımın pek durgun geçmiştir. Önün deki hafta İngiltere ve Fran sipariş edilen mallar b tedir, BULMACA Bugünkü Bulmacamız 129 4 5 e vs Vi SOLDAN SAĞA: 1 — Murat - fakat 2 — “Yi kömür - Ağaç 3 — İçilir - İs 4 — Cetn - Hayvan 5 — Bir edat Orla tahsil verir 6 — Meyd beli - Suriyede bir şehir 7 — Yeri» he getirmek - Göz yaşı 8 — Mi bet - Amel 9 — Bir dağ YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Hassas - Kabile 2 — Yük; mek - Geri vermek 3 — Bir Bir çeşit ev 4 — İlkönce » Bir 8 — Bir kaza merkezi 6 — Bir mir - İskambilde birli - Işık 7 Düşmanlar - Göz yayı 8 — Bir pay gamber 9 — Abide - Ateş tutulur, . . DÜNKÜ BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ SOLDAN SAĞA: 1 — İstikamet 2 — Kâlnat « Re 3 — Rah - Bir 4 — At - Malik 5 6—Kor-Et 7 — Mila - Lâle 8 — Ula - Emek 9 — Su » A nasib olma. oMer gece kunduralarımla yatıyorum: Ru kıyafetle y tılınca, icabında sığınağa inmek kolay olur?. (Fransız Karikatürü)

Bu sayıdan diğer sayfalar: