27 Haziran 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

27 Haziran 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

si 27.6.940 27 HAZİRAN 1940 TAN ABONE BEDELİ bireve Senebi tene oz800 Kr. tAy öy . tay İlleileraranı posta hil oleniy: €8 değiştirmek m mektup- pul Hâvesi luke dir. Ji istirdat Fakat şehrin büyük bir İı, cayır cayır yanmakta idi. şehrin yanan kismina yarın olunmuştu. evimizde, zehir Maları gibi boğazlarımıza tı. m akşam yemeğimizi, tâ u- rdn yanan yurdumuzun kor. ışığında yiyorduk: O gece, İbn bütün İzmirde, lâmba ye. İ sehir yanmıştı. Ve bu facla- İn acı tarafı da; İzmirin, mem #ten çekilen işgal ordusuna Mup olmıyan düşmanlar tara- m yakılmasıydı. İçinde ba. ları vatanın kurtulmasını İmiyen o kindar ve nankör mesafedeki Ürler, obangi düşmanlıktan ğına akıl erdiremediğimiz İntikam cinneti içinde, ma. ocakları ateşe veriyorlar, bir İgünahsız bina daha yıkmak da, canlarını bile harcıyor. Fakat o kundakçı fedailer, rında, —kendilerine kurgu hen nefretten başka— tamir yacak hiç bir yara bira. dılar: Biz onların yıktıkla onların yaktıklarını, yıkılıp miyan irademizle, yeniden : Onlar yıktılar, biz yap-| nlar yaktılar, biz yaptike| ü biz, onlar gibi yakıcı, yı- eği yapıcı, kurucu bir mil. i * İcin bu acı mazi safhağını bize, dün şahidi olduğu. (pir sahne hatırlattı; önünde bir bina yanıyor. inanın her tarafından, öl. İk ve zehirli birer canavar ibi sarkan korkunç alevler, toplanan halk dehşet ver. Fakat o ande, e korkunç a- 8, kahramanca , meydan © bir ses vardr. İtfaiyenin Bi itfaiyenin merdive. İlan binanın penceresine da. Bir itfaiye seferi, merdi. pkı evinin üst katına çi. insan sükünu ile tırman- İaltasiyle kapalı eamı kardı, rim taşan boğucu du. ın, yakıcı alevlerin içine ) kayboldu Onu birisi daha, İhciyi de bir üçüncü itfaiye- ip etti. Onların, alevlere açtıkları bu korkunç müca. Şok sürmedi. Ve pek Onları, şumrsuz tellevvürü Yatıştırılmış bir serkeş gibi binanın kapısından çıkar. edi Hiç birisinin müte. Püzünde, ateşle dövüşmüş rn gururu yoktu. Bir değil, bir mangal söndür. tibi idiler: O kadar ki, onla. en ak sakallı hir ihtiyar, söndürenlerden birine he- sarıldı, ve delikanlının topraklı, erkek yüzüne, he. duygularımıza tercüman bir buse kondurdu. İ . zaman, ocak yakanlarla, yanan ocaklar, kurtarmak ül iifaiyeci, bize, milleti. sembolü gibi göründü. Ve inandık ki, biz, dünyayı Yeren milletlerden değiliz. yangın çıkaranlar gibi a. yurdu- çıkarıldığı takdirde, içine Küle girip te söndüremiye. hiç bir yangın yoktur. m —— —— . CENEVRE TAN EKTUBU | Şimali Fransadan Cenuba Doğru Hicret Eden Bir İsviçrelinin Anlattıkları (Bu Cenevre mektubunda, düşman istilânna © uğrayan Fransız şehirlerinden cehuba doğru hicret eden bir kafile beraber seyahat etmiş bir İs. viçrelinin intiballırını okuya. caksımız.) . 1 haziran salı günü, öğle vakti, Saint - Remy - les Chevreuse'den hareket ettik. Parisin cenubunda bulunan bu kasaba Versailles'a 20 kilomet. re mesafede kâln limours ve Port . Royal'den pek uzak de. ğildi. Sabahleyin, Almanların, Vernon'da Seine nehrini geç tiklerini ve Parisi çevirmiye ça- Tıştıklarım duymuştuk. Saat on birde, belediye tarafından hal. ka hicret emri verilmişti. Kasa- banın askeri kumandanı da bi: ze, vaziyetin vahametini anlat. miş ve Şu sözleri söylemişti: “— Hiç gecikmeden gidiniz. Çünkü ihanete uğradık. Seine köprüleri atılmamış. düşman geliyor!” On bir insan, bir Kâainyona bindik. Bagajlarımız da yanı. ruzdaydı. Kamyonette bir de köpek vardı. Çok geçmeden, biz de, cenuba doğru giden kamyonların, arabaların bitip, tükenmez kervanına katılmış bulunuyorduk. Paris şimalinden, Paristen ve c'vardan gelenlerin teşkil etti. ğI bu tuzun hicret kervanınm i- çinde, bir çok günlerini yollar. da geçirmiş olanlarda vardı. Bu şerait içinde tıkanmış yol. larda İlerliyebilmek o-kadar müşküldü ki, Abbis'e kadar ilk 45 kilometreyi, ancak 12 saat. te aşabildik. Yolda arabalar, i- ki, hattâ bazan üç sıra üzerinde ilerliyordu. Yolun bazı kısım. ları da, kırılmış, bozulmuş nak- liye arabalarile kapanmıştı, O bozulup kalan arabaları idare edenlerin ekserisi, yollarma, karıları, çocukları ve taşıyabildikleri eşyalarile yaya olarak devam ediyorlardı, Yedi yaşında çocukların sırtları bile, yaşlı başli hamallar kadar yük. lü idi. Ve o biçareler, takatleri kesildikçe, yüklerinden bir kıs mini, kendilerini paylayabile. cek derecede şuursuz bir hırs işimde bulunan babalarından, analarından gizlice , yola bıra- karak İlerliyorlardı. Motosiklet. liler, bizi hızla geçiyorlar, yor. gün bisikletliler, arabalara, kara yonlsra tutunarak kendilerini çektiriyorlardı. O zavallılar &- rasında birisini gördüm ki, üze. rinde esvabından başka hie bir yükü yoktu: Belliydi ki, hiç bir şeyini kaçıramamıştı. Hattâ, bir kaç övünlük yiyeceğini bile, Fakat onun bu halile, bisikleti. nin gidonuna asılmış ufak bir küş kafesi acı bir tezat teşkil e. diyordu: Aşikândı ki, o zavallı kuş, hayatin kurtarılmasını, sehibinin şefkatinden ziyade şaş kınlığına borçluydu. Fakat, bu şaşkınlığa, ve yor- gunluğa, sefalete, ve moşakkate teslim olmıyan tek şey, hicret eden talisizlerin mâneviyatıydı. Her şeylerini kaybetmişlerdi. Fakat sükünetlerinden anlaşılı. yordu ki, her şeye rağmen kay- betmedikleri şay, istikbale karşı besledikleri emniyetti. Biribir. lerine karşı duydukları yakin- İk gözlerinden o kadar kolay. kizla okunuyordu ki, Fransanın bir büyük aile olduğunu söyli. yenleri, bu manzaradan daha kuvvetle hiçbir şey teyit ede. mezdi. Cenupta yakmları, akrabalar rı, hulâsa sığınacak yerleri ©. lanlar, cenupta kimseleri bu- Yunmıyanlara: “— Üzülme. diyorlardı, b z#imkilere gideriz!” İr araık, üzerimizde hir Alman tayyaresinin gö- j Ferşeylerini kaybetmişlerdi. Fakat sükünetlerinden anlaşılıyordu ki, kaybetmedikleri şey istikbale rışıklık yarattı: Yayalar ve kam yonlara, otomobillere dolmuş 0- lanlar, sanki dağılarak teker te. Ker kurtulmıya, berabör ölmeyi tereik ediyorlarmış gibi hazin ve gürip bir ruh haleti içinde, biribirlerine büsbütün sokuk muşlardı. Fakat Alınan tayya. resi, , belki daha mühim vazi. feleri olduğu için * bize bömba atmadan geçti. Bir aralık, Parise doğru gi- den; bir çok Strven otomobille. rile karşılaştık, Ve bu karşılaş. ma, zaten çak ağır ilerliyebilen kafilenin yürüyüşünü, tehlikeli karşı besledikleri bir derecede ağırlaştırdı. Fekat, buna rağmen, ihtimal yeni mu- hacirleri kurtarınıya koşan bu otomobillerin, . bir daha kavu. şulamıyacak gibi görünen Pa. rise doğru gidebilmesi bütün muhacirlerde acı bir nikbin'ik uyandırdı. Kim bilir, belki e o tomobillerin Parise doğru geçi. Şi, talisiz muhacirlere geride br. rıktıkları vatan yollarının ken- dilerine ebediyen kapanmadığı- ni düşünmek hazzını duyurmuş tu! Chartres'in yanından, 2'nâsn kadar karanlık bir gecede geç. emniyetti.. e e e a g UOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ | KEKEME ÇOCUKLAR Bir taraftan Musa Peygam- ber, bir taraftan da eski zaman. ların en büyük hatibi sayılan Demosten kekeme diye meşhur olduklarından, kekemeliği soya çeker bir illet olarak göstermiye kimsenin dili varmaz... İkisi de büyük hatip olduklarında yüp. he edilmiyen o iki büyük zatın söz söylerken çektikleri sikinti. nın ne olduğunu bugün tayin etmek mümkün değildir. Onun için kekemelerden söz açılınca nc Musa'dan ne de Demesten'- den misal gtirmek doğru olmaz. Hele meşhur hatibin kekemeli. ğini ıslah için kullandığı iddia edilen çakıl taşları, kekemeler. den pek çoğunu hiç fayda ver- meden rahafsız ettiğinden onun misal getirilmesi pek aykırı bir şeydir... Kekemelik, sağırlık veya ki lük gibi, devamlı bir alillik ol. mamakin beraber, gene soydan gelen ve soya çeken —tutulan için epeyce em sıkicı— bir âri. zadır. Vaktiyle bunun dilde, çe. ne kemiklerinde şekileo bozük- luktan yahut taklitten, nefes al. masını bilememekten ve daha türlü türlü şeylerden ileri gel. diğini iddin edenler vardı. Şim- di kekemeliğin soy hastalıkları arasında bulunduğunda kinıse- nin şüphesi yoktur. Soydan bi- rinin sağlığına karşı işlediği ha. ia neticesi olarak başlar ve bir soyda başladıktan sonra, aralık vererek yahut hiç vermeden, nesle geçer... Bunun başlama. sında da akraba arasında evlen. menin, ondan 'ziyade çok içki kullanmanın, belki irengi has. talığınin da tesiri vardır... So. yunda kekeme bulunmıyan bir çocuk kekelemiye başlayınca bunu heyecana, korkuya atfe. denler bulunur. Halbuki bunlar da da korku kekemeliğin mey. dana çıkmasına bir bahanedir. Yalnız korku ile heyocan ile ke- rTünüşü, kafilede marin bir ka.! kelemek gelmez. Bunun üçle yedi yaş arasın- da bir heyecan üzerine başladı. et edenler çok olmak. dikkatli anneler ke kemeliğin çocuk söz söylemiye başlayınca aaanne demesiyle meydana çıktığını bilirler, Ayni soydan, hattâ kardeşler arasında, erkek çocuklarda kız. lardan ziyadedir. Bunun da se. behini doğru olarak Okimse bilmediğinden bir çok nazariye- ler kuranlar olmuştur... Başlar dıktan sonra bülüğ © yaşında pek xiyade artar, yirmi yaşın. dan, otuz yaşından sonra da o. zalmıya başlar. Fakat en şidelet. Ni bulunduğu yaşlarda da de. vamlı değildir. Utanılacak w damların karşısında yahut öfke üzerine meydana çıkar. "Tane tane söz söylerken kekeme. lik olmaz, nitekim Çince gibi tane tane kelimelerden mürek- kep dillerde kekeme olanlar hiç işitilmemiştir. Her kekemenin bir örnek ol. madığını bilirsiniz. Her biri başka başka harflerde kekeme olurlar. Kimisi o harfi üstüste tekrar eder, kimisi söyliyemiye- ceği harfle başlıyan bir kelime- yi söylemek istediği vakit du: daklarını sıkar, sonra birdenbire söyler, Bazısı du dudaklarını; sıkmadan sadece bir müddet; durur, ondan sonra söylemiye başlar... Bu şekiller ayrı ayrı ol. makla beraber hepsi ayni keke. wmeliktir... Kekemeliği kaybettirmek ve kekemeleri dürüst konuştura- bilmek iddiasiyle usuller icat e. dilmiş ve mektepler kurulmuş. tur, Bunların tuttukları esas, kekemeliğe sebep olarak göster, dikleri nefes bozukluğunu dü- zeltmektir. Halbuki nefes hozuk Tuğu da, kekemelerin mahcup. luğu gibi soydan gelen, fakat ne olduğu henüz bilinemiyen bir hastakığın neticesidir. tik. Askeri mrntakada bulundu. umuz için, hiçbir ışık yakamı. yorduk. İçinde bulunduğumuz şera rağmen, sabaha karşı vardığrr muz Töuraine'nin bahar içinde gelişen emsalsiz güzelliğine Ka. pümaktan kendimizi alamadık. Bu sabah Fransanın bu emsal. siz köşesi, talisir Fransızların duyduğu acı nedameti arttırmak istiyormuş gibi, insafsız derece. de güzelleşmişti. Orada, cepheye giden Fransız askerlerile karşılaşmıştık: On- larla konuşmak imkânı da bulduk. Hepsi de, sonradan öğ- rendiğimiz acı akıbetlerine doğ. ru, bizlere bile sirayet eden sağ. lam bir zafer imanile gidiyor- Jardı. N e o zamana kadar, nede ondan sonra, bize ne mitralyözle hücum eden, ne de bomba atan düşman tayyarele. rine rastlamadık, Fakat, aramız da, Şimali Fronsadan, Belçikadan kaçanlar vardı. Ve onlar, bize, acısı unutulmaz fa. öialar orlatmışlardı. e Meselâ, Belçikadan kaçtığını söyliyen bir kadıncağız, bize kucağında. ki yavrusunu gösteriyor ve ağ- yarak: “ — Yola çıktığımız zaman 5 çocuğum vardı, Şimdi bir bu kaldı!” diyordu. Altmış saat süren bir yolcu. luktan sonra Saint , Jean de Livorsay” e vardık, Bütün dün. yade (Şimal Venediği) diye ta- ninan bu memleketin halkı, bi. »e gözlerimizi yaşartan ve bü- tün yorgunluklarımızı unuttu. ran bir ihtimam ve şefkat gös terdiler, Hele bizim İsviçreli ol. duğumuzu öğrenenler, memle. ketimiz hakkında kalblerimize işliyen sözler söylediler, O rada, trene binmek üzere kamyonetimizden ayrıl. dık. Perşembe sabahı, Rochelle- de hülâ, Paris için bilet kesiyor. İardı, Paristeki (o akrabalarını kurtarmıya koşanlar da, büyük bir kalsbalık teşkil ediyordu. Fakat Poitiers'de artık Parise bilet verilmediğini öğre: a ci bir hayret duyduk. Çünkü, payitahtın bu kadar çabuk mu. hasara olunacağını mem'eketle #lâkasinın bu kadar çabuk kesi- leceğini ummamıştık. Biran evvel İsviçreye var. maktan başka yapılacak iş kal mamıştı. Poitlers'den Limoges'e ve Limoges'den Lyon'a Kadar, trerler tıklım tıklımdı. Bilâmü. balâğu koridorlarda ezilen in sanlar vardı. Tuvaletlere bi yolcular yerleşmişti. Tren her İstasvonda duruyordu. O zaman kim bili ne xamandanberi tren bekliyen. talisizler, vszonlara höcum ediyorlardı. O kadar ki, içerdekiler, daha fazla ezilme. mek için, onları itmek mecbu. riyetinde kalıyorlardı. Lyon'da iyi bir otel ve sicak i" yemek bulabildik. Fakat al. diğimiz haberler o kadur #ciydı Ki, kavuştuğumuz rahatın lezze- tini tadamadık. Kadmlar si sessiz, için icin ağlıvorlardı. Er. kekler yumruklarını, nezir ver. diği bir hirsla sıkıyorlardı. Nihayet, Cenevreye girdiği. miz zaman öğrendik ki muks vemet kudretini son damlasına kada” harcayıp tüketmiş olan talisiz Fransa, Almanyadan mu. hasematın durdurulmasın: iste. mistir, imdi hâdiseler hakkında hö küm vermek bana düsmez. Fo. kat şu kadarini söyliyebilir'm ki, bu meşakkatli seyahat icin- de gectiğimiz her yerde, Fransa ayni prestişe lâyik metanetini ve syni fitri, ayni tabii asaletini şayanı hayret bir vekarla muha İaza ediyordu. Ve bu tecavi zün ağn darbelerini o, büyü millete yarasan efendilikle haz. metmekteydi! c.c, hattâ | > İkiml haça vereceklerdir. p api Tesadüfün Cilve | | kei haftalar zarfında İngi! tereye yapılan hava hü. cumları, sığmakların gayet fay- dalı olduğunu meydana çıkarmış. tır. Bu sayede milyonlarla ınsan ölümden kurtarılmıştır. Mzsma. fih bu arada şöyle acaip bir hâ. diss de olmuştur: Ufsk bir İngiliz köyünde dü dükler çalınca herkes oranın ü- fak umum! sığınağına koşmuştur. Yaln:z dua etmekle meşgul olan küyür. rahibi buraya ilticada bi. raz gecikmiştir. Can havlile o. raya koşan papas, tem köyeyi döndüğü srada sığınığın civarı” na bir bomba isabet eder. İçerdekilere bir şey olmamak. ila beraber sığınağın etrafındaki binsları ateş alır, Burası küçük bir köy olduğu için ancak civar İ kasabadan itfsiye getirerek yan. İ gin: söndürmek kabildir. Paras hemen koşar, itfaiyeye haber yetiştirir ve sığmakta mak pus kalan köy halkınm kurtanl masını: temin eder. O da vaktin- de Cavranıp sığınağa girmiş ol. rdekilerin kurtarılması imkânsızlaşacaktı. İşte bunu nazar: itibara #lan hükümet, şimdi ufak köylerdeki &fsiye teşkilâtını kuvvetlendir. mektedir. a £ Bu da Başka Türlü Sayfiye H terenin uğradığı füşkül lerden bazıları da şunlardır: Şimdi İngilteredeki bütün fazla trenler askeri nakliyat için kul. Janılmaktadır. Bu arada yazın halkı sayfiye. re götüren trenler kaldırılmış. tır. Halk sayfiyeden mahrumdur. Beri tarafta, şimali İngilteredeki çiftçilerin fena halde işçiye ih. Liyacı vardır. Zira, askere giden. lerin yeri boş kalmıştır. Bunu düşünüp taşınan çiftçiler şöyle bir karar vermişlerdir. Şehirde sayfiyeye gelmeye can atan fa. bir karar vermişlerdir. Şehirde yoktur. Biz bunlara kendi araha. larımızı yollayıp onlar: aldırta. bm, sonra onlara burada bedava sayfiye temin edelim. Gelsinler, otursunlar, yesinler, içsinler; fa. kat Geret olarak para verecek. lerine burada çalışsınlar. Çiftlik öyle bir yerdir ki ka. dına da erkeğe de, çoluk çocu. ğs da iş bulunur. Böylece hem biz ekinimizi yetiştirir, İngiltere de kıtlığın önüne geçeriz, hem de onlar silelerine açık havada bir yaz geçirimeğe muvaffak ©. lur. ve boşta gezmekten kurtu. lurlar, Şimali İngilterede bu fikir çok rağbet görmüştür. Şimdi sıcakta bunalan orla ve fakir tabaka halk bu şersit altınds kendini köylere atmaktadır. x * Meğer Satıcı Kız Kimmiş HH“ tehlikelerinden dola. yı İsgilteredeki çocukla. rı daha tehlikesiz olan mintaka. lara nakletmişlerdir. Milvorlarca çocuğu evlerin. den alıp onları muhtelif ev ve müesseselere" dağıtmışlardır. Çucuklar burada kendi arsla. rında el işleri, oyuncaklar, oyma lar ve diğer bu gibi şeyler yap. mekta, sonra civar evleri dola. İsip bunları satmaktadırlar. Topladıkları para ile can kur. taran otomobilleri slmak üzere Canla başla çalışan bu çocukların bi. güne kadar aşağı yukarı 10.000 itaya yakın para topladıkları söyleniyor. Bir gün elindeki antikalarım satmak üzere civar evlerden bi. rini çalan on dört on beş yaşla. tındaki iki kızla kapıyı açan biz. melçi arasında şöyle bir muha, vera geçmiştir: — Kimi istiyorsunuz? — Biz genç kızlar yardim ko. lu Bamına geldik. Evin hanımını görmek istiyoruz. Hizmetçi bu beklenmedik zi. yerelçileri içeri alıyor ve hanı. mına haber veriyor, İ Evin hamımu 65 lük bir ihtiyar. dir. Ve çocukları gaye ser! bir çehre İle karşılıyor. o Onlara kat'i bir tavırla hiç bir sey iste. mediğini söylüyor. Bulundukla. rı yer bir resmi kabul salonu. ârp münasebetiyle İngil. GÖZÜME CANDAKLAR Başka Türlü Sayfiye - Meğer Satıcı Kız Kimmiş? lerinden - Bu da hepi Duvarda kral ve kraliçele. rin resimleri vardır. z Kızlardan bir tanesi gayet tal 4 dillidir ve ona yalvarıyor; bu paranın İngiltere için toplanıldı! âım ve çocukların bu gaye için çalıştığını söylüyor. Kadın, israrla ben ihtiyar biz kadınım, bunları kullanaman diyor Kurnaz küçük kız? vdiğiniz ve takdir ettiz ğiniz bir Insanınız da mı yok. O na takdim edersiniz, diyor. Birdenbire yumuşayan kadın — Pekâlâ, diyor, ben bunlari küçük prenses Margarit için ai İacağım. Benim kızım sarayd çalışır. Onun vasıtasiyle yollas! rım. Ben onu pek severim. Bu sözler üzerine kadın göze lerini kaldırıp duvardaki asılı duran prensesin resmine dikiye Oradan dönüp tekrar satıcı kız lara bakıyor. Bir de ne görsünş” tıcı prenses Margarit'in ta disidir. Demindenberi onunla münski duğunu anlayınca ihtiyar kadın * şaşırmış kalmıştır. İ Dondranın tahliyesi Üzerin prensesler de gönderilen diğet çocıkler arasındadır ve o da on lar gibi, üzerine düşen vazife yapmaktadır. İhtiyar kadın ia bil hemen çocukların arzularını! yerine getirmiş üstüne de çoktan beri takdirkârı olduğu küçük kraliçeyi öpmüştür. İtalyadaki Yahudiler Kaçıyorlar 48 Polonyalı Asker Suriyeye Geçti Dünkü Avrupa trenlerile şeh.” rimize 61 ecnebi yoleu gelmiştir.” Burların 48 i bir müddet evvel Almanyadan kaçarak Balkanlara! sığınan Polonyalı eski askerler dir, Suriyeye gideceklerdir. Do. kuz İngiliz yolcu da Atina yolu” ile memleketlerine dönemedik. leri için şarka doğru seyahatleri" ne devam kararile gelmişlerdir. Muhtelif ecnebi memleketler. deki şarklılar da yerlerine avdet etmektedir. İtalyada bulunan Polonyalı ya. budilerden başka, diğer ecnebi tabiiyetindeki yahudiler de bie” rete başlamışlardır. Uzun müddetlenberi Napolide oturan Rozenberg adlı bir Arjan.. tinli yahudi yerini bırakmıya meobtr olmuş, muhacir olarak” buraya gelmiştir. Kendisile görü. şen bir muharririmize, profesör © olduğunu, henüz nereye gidece- ğini tayin edemediğini, Beşinci | Kolondan korktuğu için müm.” kün olduğu kadar nazari dikkati İ ceibetmerlen seyahat etmek iste. diğini söylemiştir. i Türk tabifyetinde bir Ermeni “ talebe de İtalyada tahsilini bira. katsk geri dönmüştür. ij Amerikada bulunan talebeleri X mizden Celâl Yeşil de dünkü tren yolevlari meyanındadır. j Mısırın Roma elçisi Murat Pa. Şa ile sefaret mensupları bugün. kü trenle İstanbula gelecekler, ve 'Toros ekspresi ile Kahireye gideceklerdir — — Sakarya Şilebi Limanımıza Geldi Fransaya kiralanmış olan Sa karya silebi dün limanımıza gel | miştir, Fiyat Mürakabesi Fiyat mürakabe komisyonu | dün züccaciye ve kırtasiye tüccar İarını ve iki limon tüccarın da vet ederek fiyatlar hakkında gö. rüşmüştür. Züccaciye ve kırtasi. ye fiyatları hakkında henüz yeni İbir karar verilmemiştir. Bugün msnifafuracıların listeleri tetkik edilecektir. Kurulacak olan mü © rakabe bürolarının kararnamesi gelinciye kadar Ticaret Vekâleti İç ticaret umum müdürü Cahit şehrimizde kalacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: