21 Temmuz 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

21 Temmuz 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BEDELİ Ecnebi we » hiye Posta İtihadınn he bazi memleketler için e, gel müddet Girasiyie 1 2 3.5 liradır. Abcme ba- ir. Adres değiştirmek NE sim için mektup» uruşluk pul ia; lâzmdir. a N MESELELERİ ve Köy ınması sulür ni in toplanması ve "enldirilmaşı bütün yurtta hummalı *an- » BU &rada Amerii rl. N Zİrüat makinelerinin memleke. idi ve içtim, ol, #ikeçiği ME panda aym ire etmek ln varile hea gu iki mümkünü, orta oiratında top- İktesadi baz bakımdan: Türkiye bir İğ memleketicir. v4 | bir nda ite e ye ber *ürlü Meburiyetind, kadan göt imei yanımda İptidal oldu- bile hatadır, Çiti a » Çiftçi ü - Sp İsi bu suretle üç e harbabak yek Dai ii ol! birkaç < MaŞmığ. olacaktır, ve asarruf olan Türk ede dokranı köy- ve “köy kalkınması" R fsaliyetine tağlı traktör mevsudu alar neleri kullan- | AYğI Günden itibar, İ nize Meali MB Yepyeni * mevzunun bi- rant mekineleri köy. enstitüleri, ne 7 de bunlara benzer rn netinel, ikineler kadar nin köz ia edebilirler. Birkaç Mİ: 6 dani iz dolaşması suretile iRda ağaya eki İstihsal ha MMecektir, © İk sürecim tesirini «ret Vekâletinin sa ve İsviçreye ih. v0 alâkadar ecnebi 1 edeli e in tesellüm edile. mibi hesabı yatı. Sureti N barnamesi tile tahsil hi Merkez Ban. yolcuyu Soktoru Taha Ta. mese Ay edilmiştir. St Balik ge edilen öpe- Vazitesine başla. YARBA Kip Yalitim MİNA Alison bir veda 5 İni dolayısile — Tiyaleti verilmiştir. ya ita re müthiş Ü ÜüK. yağı Bardak yüzme BEJ İM ben gy rmektedir. Din 3 salmakta- Bük yaş kime icap eder, Bu fayda. | Eirecek, har | | | | TAN ' HAFTANIN MUSAHABESİ Mi Şi. Sid e Aİ Biraz da Plâjdan ahsedelim Ve çekingen ve utangaç bir âşık gibi, bir yaklaşıp, bir uzaklaşarak, kâh bulutlara girip, tecessüs ederek, kâh lüzumsuz göz yaşları dökerek, uzun müd- det, etrafında kararsız ve hayran dolaştıktan sonra nihayet İstanbu- lu kucakladı. İstanbul artık yazın kolları arasındadır, koynundadır. Biz de denize kavuştuk. Kum. da yatıyor ve suda çırpınıyoruz. Kumda yatmak? Filvâkl, ilk bakışta, bunun güç- lüğü yok gibi görünüyor. Plâj ne- dir? Hürriyet diyarı... İnsan 80- yundu mu, birçok terbiye kaide. lerini de elbiselerile beraber ka- binede Obıraktığı ozehabindadır. Keyfince uzanırsın, yüzü koyun, tüstü... İstersen yanda bacaklarını havaya di. ker, veya kafanı yere gömersin; ne sağındakine aldırırsın, ne 80. lundakine metelik verirsin, dile- diğin vaziyete girersin; değil mi? Bence hayır! Kumda yatmak hu. susunda, estetik bakımından bir erkeğin, hususile kadının düşüne- ceği noktalar vardır. Meselâ; bazı. larına dikkat ediyorum: Yatışları, istirahatte bir adamdan ziyade bir kaza, veya herp sahasında ebedi istirahate kavuşmuş olanları an. dırıyor ve plâja bir facia manza- rası veriyor. İnsan hem uzanmalı, hem dinlenmeli, hem de hariçten bakana yaşadığı, düşündüğü ka- naatini verebilmelidir. Harrketsiz. liğin bile mânalısı, şuurlusu oluz. Hattâ, çok seyretmedim ama, a liba ölülerin bile ruhlarını tama- men kaybetmemiş gibi görünen- leri mevcuttur! Kumda yatısa bir zevk alış, keyif duyuş, sıhhat manzarası (verebilmek nerede, dalgaların sahile attığı bir şişkin ceset şekline girmek nerede? Re ise, bu meselede fit. ri koketeri ve inceliklerini hassaten göstermek mecburiy: dedirler, Plâj umumi bir yer ol. duğu için, hattâ çoğu defa cadde. lerden, gazinolardan daha kalaba- lık bulunduğundan ve ayrıca da içinde yarı çıplak dolaşıldığından, kuma uzanan zayıf, veya şişman Bayan, rahatını teminle beraber, yine estetik biçimi kaybetmeme. ğe gayret göstermelidir. Meselâ, zayıfı yüzü koyun yatıyorsa, bel kemiğinin iki dizi ineiklerini, 20- oleji kitaplarında rast geldiğimiz tufandan evvel yaşamış mahlükat müstehaselerindeki gibi çok biriz şekle sokmamalıdır, Yani ben, ve» ya başka bir meraklı adam tesa- düfen yanında bulunuyorsak, eli- mizde olmiyarak bize, “Bir! İki! Üç!, diye bu deri kaplı düğmele. Tİ saydırmamalı, seyircileri yazm ikmal imtihanına o çalişan telebe vöziyetine sokmamalıdır. Şöyle, u- facıcık bir bel hareketile bu mah- zurun ortadan kalkacağına ve in. ciklerin keskinliklerinden ve siv- riliklerinden kaybederek sevimli birer kabarcık haline geleceğine eminim. Şişmanların vücudünde söyıla. cak şey, elbette belkemiği aşıkla. rı değildir; kâtmerler ve büklüm. lerdir. Hususile kalça katmerleri- le Kol altı büklümleri gözü hiç te memnun etmiyor. Hem yatmal, hem de bunları kol ve bacağa ve- rilecek mahirane bir hareketle gerginleştirmelidir. Sonra, kadın ve erkek iki cins için de kum üstünde külçsleşme- miş, pelteleşmemiş, yığin haline gelmemiş görünmek şarttır. Ba- kana o tesiri vermeli Kİ, bir sani, yede fırlamak elinizdedir. Bazısı, yerinden kaldırılmak için can kur teran otomobilini, veya sıhhiye tezkeresini bekliyoruz, zehabim hasıl ediyor, adama canavar dü- düğünü ve kapı önünü bekletiyor! 2 Â man, çok rica ederim, Ba- yanlar, denizden çikar çik- maz ıslak mayolarile hemen şez- longa uzanmasınlar, Zira süzülen $u, kezin ortasında birikip kendi- ne bir mecra bülarak, şiril şırıl, y Yazan: | REFİK HALİD uzun uzun, hattâ bazan hafifçe boyalı, bakmamak isteseniz de, yine gözleri kendine çevirten bir inatçılıkla durmadan akıyor, va kara dokunacak şeyler hatırlatı. yör. Dikkat edilecek ikinci nokta da şudur! Yaş mayo ile kumda 06- turduktan sonra, kum kurumadan ve kumaştan dökülecek hale gel. meden ortalıkta fazla dolaşma. mak! Kabahat yapmış İlkokul ta- lebesine dönmeğe ve sicak hama. ma sokulmak lâzım geldiği zeha. bın: vermeğe ne lüzum var? Kum dan kalkınca, iyice silkinmek, bu yetişmezse suya tekrar bir dalıp çikmak, öyle, tertemiz gezinmek ihmali caiz olmıyan plâj âdâp ve erkânındandır. Alt ve üst kısımları açik bir kişilik kabinlerde, yalnız ayak kısmile baş tarafı görünerek, gi- yinenlerin bazan öyle bir asık su. rat duruşları, tıbbi muayene es. nasında alınan vaziyete müşabih hareketsiz bir bekleyişleri var ki, bana röntgen- levhasının arkasma geçip ciğer, mide ve barsaklarının resmini aldırmıya hazırlanan has. talarr hatırlatıyorlar. Sanıyorum ki, birdenbire karanlık basacak mavimtrak bir işık altında ve ka pı denen siyah levhada kaburga ve oyluk kemiklerile bir sıska is. kelet tecessiüim edecek! Bu kabinde duranların etrafı, vapurunu iskeleye yanaşlırmak İs tiyen bir Şirketi Hayriye kaptanı bakışile tetkikleri de tuhafıma gi- diyor: Sanki plâj, altından maki. nelidir, “Çan, çan! Çan! Çan? bir 86, bir sarsmt ve demir maka- rak bir tahta gırnltısı... İşte akm. tiya rağmen Kandilliyi bir çırpıda bordaladık. OKabindeki adımın çehresinde, âdeta, muvaffakiyetli bir iş becermiş olanların derin memnuniyetini hissediyorum... lâjlarda yapılacak islahat meyanında ayak yikamıya mahsus suyu getiren garsonların mayo yerine, ketenden dize kadar Uzanmış, geniş panlalon giymele- ri de vardır. Zira en âdi cinsin- den, elâstikiyetini (kaybetmiş, renkleri solmuş bu sarkık donla. rın setr hassala hemen hemen kalammış gibidir. Erkek olduğum halde, locama yanaşırken, havlu. mu gözlerime siper yapmak, ya hut bu havluyu oğlanın beline dolamak ihtiyacını daima hisset. mekteyim. Meşhur yahudi hikâ- yesinde olduğu gibi: ERE A, — Utanmıyor musun be adam! Diyeceğim geliyor ama, tıpkı o yahudi gibi bana: — Gören utansm! Cevabını vermesi ihtimalini dü- şünerek, susmayı ve gözümü yum mayı tercih ediyorum. Soyunmuşlar arasında elbiseli. lerin ne kadar yabancı, başka ku tadan gelmiş, başka Küreden in miş mahlüklar gibi durduğuna el bette dikkat etmişsinizdir. Fakat, tuhafı, vaziyetini yadırgayanlar, acemi, sünepe, mahçup duraalar onlardır, biz, çıplaklar değil! Hat. tâ bir sanatoryomda hastaları seyrediyormuşuz gibi elbiselilere âdeta: — Vah, vah! Ne mstırap çeki- yorlar, ne ümitsiz haldeler! Der gibi, bir acıyan bakişimiz bile var. Daha acaibini söyliyeyim mi: Giyinmiş bir ahbapla plâjda könüşmaktan küçük bir maheubi. yet bile duyuyorum; bütün göz- ler üzerimize dikiliyor; sanıyo- rum ki, cümhurun arzusu ve des niz rejiminin kanunları hilâfına bir eürüm işliyorum, kabahatli. yim, Onun içindir ki, plâjda çıp- lakken ferih, fahur, sağlam adım. , larla, göğsümü gererek dolaşırken bir kere giyindim mi, yürümemi şaşırıyor ve kendimi dışarıya, ba- ba benziyenlerin yanına dar atı- yorum. w ERA Ooyununca içtimai seviye far- S kını ortadan kaldırdığı £. çin de plâj hoşuma gidiyor. Bakı- yorum, demin Kalantur otomobi. linde yan yatmış, yahut bürosun. daki maroken koltuğa boylu bo- yuna uzanmış büyük bir memur, veya tüccar, şimdi, mahşer gü. ünde gibi, yanımda dımdızlak. tir; benim bandığım suya giriyor ve demin ufak bir kâtibin vücut izini bıraktığı kuma oturarak, Ka- radenizde gemileti battıktan son. ra, kendi kurtulup karaya cıkmış gibi meyus düşüncelere dalıyor. Bunlardan bazıları yaya kal mektan ve önlerinde telefon ma-| kinesini bulamamaktan mustarip bir tavir da almakta, yerlerini he. pimizden fazla yadırgadıklarını takındıkları kurumlu, sahte hal. Terle belli etmektedirler. Hele bir kısmı: “Soyundum, mühim adam olduğum artık anlaşılmıyor; neler yapmalıyım ki, herkes ehömmi- yetimi öğrensin?,, diye muhakkak kafe patlatıyor ve kaharmak mı, çişinmek mi, kollarını çaprastla. yıp ıslık çalmak mı, yoksa yük. mek mi lâzım, bir türlü karar ve. remiyerek plâjı kof kafasına zin. dar. ediyor. Plâjlar gayri tabiiliği sada fiz. yolojik noktadan değil, pisişik ba- kımdan da meydana koyan tetkik sahalarıdır. İnsanın soğuğu ve sıcağı, yani sevimsizi ve sevimlisi de yine ©- rada kendini daha kolay göster. mektedir. Deniz şakalarına bakı. nız: Bazısı bunu ne tatlı yapıyor, veya buna ne hoş tahammül edi- yor. Denize ilk girişte birbirleri. nin yüzüne su atarlarkan, kadın var, temaşası bir zevk, çığlığı bir musiki, geri geri kaçması yeni bir dans örneği... Halbuki yine kâdın var, mahallevâri kahkaha. yı koparınca sırtımızdan anafor İar geçiriyor ve çırpmdıkça safra. mizi kabartıyor. Şayet kaba kaba şakalaşanlar yalnız erkeklerse, bü. ım! kuma, veya denize gömmeyi tercih ediyorum. . EN EZ İk D elikanlılardan © beklediğim bir mesele şu: Aralarında- ki kabinlerde kadınların giyinip, soyunduklarını dikkate alarak ka. bin aşırı, yüksek sesle mahrem konuşmalardan vaz geçmek! Za. ten bazı kere şekillerin kâfi de- recede estetik olmadığı bir yerde hiç olmazsa, sohbetler ölçüden dı. şarıya çikmamalı ve kelimelerimiz fazla soyunmamalıdır. Çifte çip- laklık çok geliyor! Plâjlar biraz da insan derisinin yüzülmeden, güneş ve deniz suyu ile, canlı canlı, vücut üzerinde ter biye edildiği modern birer deba. gat müessesesi değil midirler? Be. yazin adi var, esmerin tadı var, diyen dedelerimiz şayet güneş abanozlaşmiş bu temiz vücutları görselerdi bize, süphesiz, ondan daha parlak, daha mânalı atalar sözü bırakırlardı. Beyaz deri plâj- da gözlerimize badana vurulmuş duvar kadar çiy ve su muhallebi- si gibi İczzetsiz görünüyor. . Bu yıl Avrupanın Garbındaki plâjlarda güler yüzlü insan kafi- leleri yerine, çelik suratı sürü sürü tanklar yotiyor ve sulara korkunç şekilli tahtelbahirler da- ıp, çikiyor. Eldeki nimetin kad-| rini bilmek lâzımdır; onun için. dir ki, suya bir giriniz, Allaha bin hamdediniz. Ve aklınız varsa, doğru plâjlara koşunuz! mn Haftanın En Mühim Mevzuu: Bağdat : İstanbul - Londra Hattı. - Bir Haftada Neler Aldık ve pera en mühim mevzula. rından biri de, Londra « Bağ» dat yolunun açılmasıydı. Vâklâ se. nelerdenberi Londra ile Bağdat a- rasında doğrudan doğruya yolcu nakliyatı kabil olabiliyordu. Fakat | yolcular, Toros ekspresile Nuseybi- ne kadar giderek, oradanda oto. büsler vasıtasile Irak demiryolları. na geçebiliyordu. Evvelki * gündenberi, bu otobüs aktarması kalkmış, Haydarpaşadan hareket eden bir trenin doğrudan doğruya Bağdata gidebilmesi temin edilmiştir. Hardarpaşadan Bağdata trenlerin işlemesi kabil olmuştur amma, Avrupadaki harp vaziyeti dolayısile Londra ile Bağdat ari- sında münakale vasıtalarının geçe. ceğ: yollardaki şartlar değişmiştir. Malümdur ki, Semplon ekspresi, Toros ekspresile, Toros ekspresi de Irak demiryollarma irtibat temin edecekti. Bugünkü şerait altında Londradan kalkan bir yolcunun, Fransadaki askeri işmal altında bu- lunan araziden geçemiyeceğine gö- re, pratik olarak buna şimdilik İs- tanbul . Bağdat hattı demek daha doğru olur. Adı Londra - Bağdat hattı olan bu yoldan, bugünkü şartlar altında ne dereceye kadar istifade edebili. riz? Bu yol Türkiyenin, diş ticare. tinde ne rol oyniyabilir? Biz, bu- günkü yazımızda, bu mevzu üze. rinde durmıya çalışacağız. Demiryollarımızın, Irak demir. yollarile birleşmesi, İstanbul piya- sasında büyük bir alâka uyandır. mıştır. Buna bir misal olarak, şeh- rimizdeki nakliyat müesseselerinin Bağdata mümessiller gönderdiğini ileri sürebiliriz. Nakliyat mümes- silleri, Basra körfezindeki ur seferlerini, Basra ile Bağdat arasın. | daki dar hatta görülen mahzurları, dar hattan, geniş hatta yapılacak aktarmaları ve bütün bu hareket. lerin maliyet fiyatı üzerindeki te sirlerini tetkik edeceklerdir. Ticaret Vekâleti, bu yeni yola, büyük bir ehemmiyet vermekteğir. İstanbul Mıntaka Ticaret müdürlü. ğü de, Basra körfezinden, Irak de. miryollarile ( yapılacak #*vkiyat hakkında tetkikler (yapmaktadır. Bu meseleler etrafında ticaret ve nakliyat müesseselerine kolaylık olmak üzere Vekâletin Bağdat'a bir ticaret mümessili göndereceğinden de bahsedilmektedir. Maamefih, şehrimizdeki ithalât müesssseleri- ne, ve nakliyatçılara, Bağdat Buş. konsolosumuz malümst vermekta dir, Simdiye kadar yapılan iptidai mahiyetteki tetkiklere göre, Asya memleketlerinden tedarik ettiğimiz kahve, çay, kakao, kauçuk, baha rat, kalay gibi maddeleri, Bağda yolu vasitasile satin almak kabil o. İacaktir. Şimdiye kadar bu mallar, Süveyş könalı vasıtasile ve Akde. Neler Sattık ? niz yolile ithal edilirdi. Halbuki Süveyş kanak açılmadan evvel, Hindistan ve diğer Asya memle- ketlerinin malları transit olarak Bağdattari Suriyeye nakledilirdi. A. nsdolu dg, Avrupa İle Asya arasın. da bir transit yolu idi. Nitekim 1856 senesinde bir İngiliz grupu, İz mir . Aydın hattını, Bağdata kadar uzatmak maksadile yapmıştır. Fa. kat İngiliz sermayedarları Süveyş kanalındaki hisse senetlerine sahip olduktan sonra, bu hatda Aydın- dan ileri gidememiştir. Acaba orta çağın son günlerine kadar devam eden Bağdat yolu, Asya ile Avru. pa arasında yeni bir transit yolu o Tabilecek mi? mevsimi olmadığı için, bu hafta ihracat maddeleri pek az miktarda satılmıştır. Fakat ber hafta neler sattığımızı yazmak maksadile, sz bile olsa, yine bu mevzu üzerinde durmak mecburi» yetindeyiz. Bü hafta içinde, ihracat listemiz. de en kabarık yekün, İngiltereye satılan 105 bin liralık afyondur. Bundan sonra ihracat listemizde, Macaristana satılan tütün göze çarpmaktadır ki, bunun da kiyme. ti 140 bin liradan ibarettir. Diğer satışlar da, fındık, susam, tuzlu balık, keten, kendir, av deri- si gibi maddelere inhisar etmekte. dir. Bunların içinde en ziyade fm. dık, susam Macaristana satılmiştır. Pek az miktarda av derisi da, kora yolile İtalyaya, 600 liralık hatsak ta İsviçreye sevkedilmiştir. Bulga- ristena gönderilen tuzlu balıktan da bahsedersek, ihraest listesinde yas zılacak hiçbir şey kalmaz. Neler Aldık ? Şimdiye Kadar İskenderiyede Tü. zumsuz yere bekliyen çay, kahve, kalay gibi maddelerin limanımıza gelmesi temin edilmiştir. Romanyadan soda, petrol ve ben xin, Yunanistandan da © kimyevi maddeler, İsviçreden biraz ilâç it- hal edilmiştir. Bütün bu eşyalar, piyasaya ferahlık verecek miktar» da değildi. Amerikadan ithalât yap. mak için teşebbüslere girişilmiştir. Yakında Amerika limanlarile İs. tanbul limanları arasında seferle. re başlanacağından da bahsedil- mektedir. Hüseyin Avni Erbaada Bir Cinayet Erbaa, (TAN) — Gazipaşa mahal, lesinden Osman oğlu Seyit Ahmet. le Cedit mahallesinden Mustafa oğ- lu Behzat Kaymaz sebep yokken avga etmişlerdir. Neticede Behzat arkadaşını bıçakla kalbinden ağır irette yaralamıştır. Suçlu, yaka. LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ Parmaklarda Rümatizmea Kadm ve erkek ayırt etmez, herkese musallat olabilir, Yalnız, yaşın ilerle. miş olmasını bekler! Bayanlarda kadın. lik hayatının son baharında, erkeklerde de ellitinden sonra, Başlıca alâmeti, parmakların boğum yerlerinde kemiklerin şişmesidir. Karı, larında bu kadarla kahır, parmaklar şi. şer, Pakat açılıp kapanmalarında bir güdük olmaz, ağrı da gelmez., Bu ka darla kalan tümatizmayı bir hastalık değil, ancak ihtiyarlamanm bir alâmeti diye saymak daha doğru olur, Maalesef, bu kadarla kaldığı nadir ©. Jur. Yaşlıca kişilerin çoğunda, sabahla. rı uykudan kalkmen parmaklar sertir. air, açılıp kapanmaları güçleşir, hem de parmaklara uyuşukluk gelir. Parmaklar, daki derinin hissi azalır, kimisinde par. maklar yanıyotmuş gibi olar, Bu, yan. ma duygusu pek İleriye gidince rüma. tizma insana bir işkence gibi gelir. Da, ha sonraları parmakların içindeki ks. mikler çarpılır, elin şekli değişir, yen. gec gibi bir şekil alır. Kimisinde de hiç ağrı sız olmadsn, yalmız kemikler çarpılır. Rümatisma bundan ibaret kalır. Fakat böyle çarpık elin sahibi yaşiren olduğundan bunu sa, dece yaşma atfederek ondan şikâyet et. mez, Aym hâdiseler o #yaklarm parmakla. tında da olur. Ancak ayaklardaki çar, pıklık ve sızı hafif olduğundan, yaşlı kimsenin zaten yavaş yavaş olan yâ. rümesine halel getirmez. Uçları şişen kemiklerin parmaklarda. ki birinci ve ikinci boğumlarda olmasile ikinci ve öcüncü boğumlarda olması farklıdır. Birinci ve ikinci boğumlarda $is olursa, bir rivayete göre, rümetirma yaşlılıktan değil de barsaklarda bir b. sukluktan ileri gelir., İnsan rivayetlere inabmayı sevmese bile, parmakların bi- rinci W inci boğumlarında şişle bir. likte ağrılar bulununca, bir kere de bur. saklarının işine dikkat etmek ve ordan bir rahatsizlik — bulunup balunmadığım hatırlamak ibtiyatk bir şey olur Diş. lerdeki çürükten rümatizma ağrıları e. lince, barsaklardaki yüzlerce çeşit mek, ropların sebep oldukları rahatsızlıktan rümatizma gelebileceğine şaşmamalıdır Öyle olunca da, barsakların işini düzelt. mekle rümatizma tedavi edilmiş olur. Rümatizmanm bir de, elin ve tyağın yalnız baş parmaklarıma musallat olan şekli vardır, Eldeki bilhassa sağ elin iakat ayaktaki ber iki ayağın baş par. #mâklarına geli? Bu türlü rümatizma da, ba ziyade yorgunluk. neticesidir. Elin baş parmağında tümatizma elleril. iş gören erkeklerde olur ve cok sanrı verdiğinden, rümatizma gelince, ellerle çalışmak pek güçleşir. Ayağın baş parmağına musallat olan kadınlarda ve yüksek ökçeli İskarpinleri tarlaca tümatizma daha ziyade giy. mek neticesinde olur. Bu da rümatiz, manm pek ıstıraplı bir şekli, Yuk. sek ökçeli iskarpinler sokakta endam düzeltmek ve ona güzellik vermek için lüzamludar. Fakar İfrara gidilince niha. yet ayakları yorarlar ve baş parmak. İsra rümetizma verirler, onun öcİn ew. de ökçeli terlikler yerine, altı düz pan. tofla giymek insanı daha rahat ettirir ve ayaklara rilmatizma ağrıları gelme, sine mâni olar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: