12 Şubat 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

12 Şubat 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ünyanın iyasi anzarası İgaristanda: | V kundan sonra Bulyuris- inm vaziyetini sarih bir s e aydınlatacak hadiseler ce- an etmemiştir. Yalnız, Bulgar ajansı, Bulga- nan askerleri tarafından İş- il edildiğini tekziple iktifa et- ve dün akşam Kralın ri inde bir kabine içtimai ol- ştur. Bundan başka, on beş giin ka- evvel Stenof'un'da dahil ol- w en beş demokrat mehu- in, Bulgaristanın bitaraflığı ve istiklâlini muhafaza et için ne gibi tedbirler aldı- nı hükümetlen sormak mak- dile verdikleri takriri geri al- rı bildirilmektedir. Bulgaristan ve Romanyaya İt olark İngiliz kaynakların- in verilen şu son haberler şa nı dikkattir: Bulgaristanda kat'i hir hare yoktur. Alman istilâsına mukavemet tedbirleri mamıştır. Almanya iy Bulgaristanı istilâ edip Yu: hudutlarına dayanınsk ve unun. hükümetinden, İtalya ne fedakârliklarda buluna sulh yapmasını istemek ve teklifi reddettiği tnkdirde İnanistanı istilâ etmektir. gilterenin Romanya sı in akşam Bükreşten hareket miştir. Romanyanın Londra iri de bugün pasaport mun lelerini tamamlamıstır. İngi. sefirinin Romanyayı terke rar verdiğini bildirmesi üze- be, yalnız Bükreşte tatbik e- n Bink'aut bütün Romanya- teşmil edilmiş ve bilhassa İ sahalarında son derece tı askeri tedbirler alınmıştır. yaya Alman askerleri a- İhr. tekrar baslamıştır. Cok darda hasta bakıcı gelmek- Diğer bir habre göre de Ar. utluğu yeniden çok mikdar- JEL EDİĞİMİZ 'ediğimiz şekerlerin kimya Unundan türlü türlü olduğunu aralık burada yazmıştım- Kİ hatırlarsınız. Hatırımızdan olsa da buzün için ehem- ti yoktur. çünkü ne türlü yenilse vücudumuzun için- Üzüm şekeri (glikoz) sekline T ve kanımızın içinde dönen bu şekerdir. Başka türlü $* zorla kana şırınga edilse böbreklerden çıkar gider. tüm şekeri yenildiği üm şekeri he girerek kana karışabilme- İçin hazım cihazında kimya neleri geçirmeleri lâzımdı #r türlü şekeri üzüm sekeri getirecek olan bu kimya i daha ağızda başlar. A inden çıkan mayanın bir hi meselâ iki kilo unlu yeme- İtlim şekeri haline getirecek kuvvetlidir. Ancak bu iş Wok uzun bir vakitte olur. Ye dişlerle çokça çiğnemek bna dolayı iyidir. Dislerin leri çiğnemesi yalnız on- k için değil, ağızdaki mnamelesini tamamlamak de lâzımdır. Süt bile ağızda i hazme- tun çiğner gibi yapılınca haz volaylaşır, gez hasıl olmaz Sa bir yemek dişlerle iy ned boğaz haylice| RI AYRAN Iyan askeri gelmiştir. hadiselere istinaden vi yeti söyle mütalea edebil Bulgaristanm Alman istilâsı karşı mukavemet etmeyece- Zi, bunun için hazırlatımadığı, emri vakli kı gar hükümet lsma siyasetine artık devam © demiyeceği ve ederek, bir hükümetin Bulgaristanın içinde ve dışında tevlit edeceği aksülâmelleri şimdiden kestir- mek mimkün değildir. Diğer cihetten, Yugoslavya nın da, Bulgarislandan Alman askerlerinin geçirilmesine karşı 565 çıkarmaya cesaret edemiye- ceği zannı hasıl oluyor. İngiltere ise, Almanların Bal- kanlarda harekete geçmek üze- re bulunduğuna kanaat getire- rek, bu taarruz başlamadan ev- vel harekete geçmeye ve teşeb- büsü eline almaya karar vermiş ve bunun için hazırlıklarını yap mış görünüyor, Tahmin olunabilir ki, Alman- aristana asker geçirme başladığı dakika -belki de daha evvel: İngiltere hava kuv- vetleri Romanya petrollerini ve Tuna üzerinde kurulduğu bildi- rilen askeri köprüleri, aypi za- manda — Bulgaristandaki havi meydanlarını, şimendiferleri, li. manları ve biltün askeri hedef* leri bomhardımana başlayacak- Yar ve Ihtimal Selâniğe de as- ker çıkaracaklardır. Franco'nun Seyahati: Perensadan gelen haberler de vaziyeti aydınlatacak ma- değildir. anya ile işbirliği yapmak isteyen, fakat bunu sartlarile telif edemedi tifaya mecbur kaldığını bildiren iciye nazırı Flandin'in yeri- -Basvekil muavinliğini üzerine | alarak geçmesi hadisesi, zıt tefsirlere mahal verecek derecede vuzuh- suz hir hadisedir. Viehy'den son galen haberler Mareşal Petain'in şu mühim ka” rar aldığını bildirmektedir: Ma reşal, kendisinin devlet reisliği vazifesine mani bir vaziyet ha- sıl olduğu takdirde Amiral Dar- an'ı kendine halef tayin etmiş tir. Amiral Darlan da bu yüksek vazifeyi ifa edemiyecek bir ha- le gelirse, şüranın azası arasın- dan seçeceği bir sat bu yazifeyi| üzerine alacaktır. Diğer cihetten, simdiye kadar | Petain'e karsı mülâyim ve hür- #metkâr bir lisan kilanan Paris gazeteleri muhalif bir vaziyet almaya başlamışlardır. iz mahafili, Darlan'ın Laval'i kabineye alacağı kana- atindedirler ve Amiralm, Mus- solini ve Hitlerle görlismek (Devamı 4 üncüd ŞEKERLER salya karışır. Bu da Insanın w- »ultuğu, yemekleri dişlerle çiğ- memek vazifesini tamir etmek İ- atin kurduğu bir tedbir- at midede usare fazla 0- lunca, salyedeki, şekerleri haz mettirecek maya, işini göremez... Üzüm şekerinden baska türlü şekerlerin ağızda başlayan hazım. işi mideden aşağıda, pankreas guddesinden çıkan mayalarla ta- mam olur, O vakit, başka türlü şekerler üzüm şekeri haline gi- rerek kana karışabilirler... Bir dir. F vakit, insan ne kadar şeker yese pankreas guddesi o kadar çok ha- | zim mayası çıkarır zannedilirdi. | Halbuki © guddenin is karacağı mayanın mik, keyfimize tâbi olmadığı sabit ol- muştur, O guddenin muayyen bir takati vardır, onun derecesi ge üm şekerinden başka- yediğimiz şekerlerin hepsi kana arışmaz, karışamadan çıkar, gi- der... Şeker hastalığında pek çok de- fa pankreas guddesi bozulmuş ol- duğundan, onun şekerin nizamını idare edecek olan hormonu azal- dığı gibi üzümden haska şekerleri hazmettirecek mayaları da aza-| hır ve şekerli hastanın yediği şe- kerlerin bir kısmı kanma karışıp ona zarar veremez, Bundan ( dolayıdır ki, şeker bas'alığına tutulanlardan bazıla” İri bir tabak aşure -pekmezli ol- mamak sartile: yerler, dokun- maz du, küçük bir salkım üzüm yiyince çıban dökmeye başlar- lar. m bir şekilde artmasını , Bu resimde, Havaidaki tesisattan Kömür Havzası İçin Alınan Tedbirler Ne Netice Verdi gün bir kaç sene evveline kadar küçük Hereke fab rikasmın devlet tarafından işle- tilmesi meselesi, bir münakaşa mevzuu olur, devletin bu işi bâ- şaramıyacağı etrafında türlü fikir ve iddinlar ileri sürülür. dü. Fakat bugün, Karabük de- mir ve çelik fabrikalarını Sü- merbankın, memleketin dört bir köşesinde kurduğu mensu- cat fabrikaların görenler, bu memlekette en hayırlı başarıla- rın, ancak “Devlet, tarafından yapıldığı takdirde faydalı ola- cağını anlamış olmaktadırlar. Ereğli kömür havzası da, bu Rün anlatmak istediğim “Türk devletçiliği,, babının bir faslım, teskil etmektedir. Havzada ilk zamanlarda tek- nik esaslar nazarı itibara alım- madan rast gele ruhsat tezke- releri verilmiş, jeolojik vaziyet ve dam n teşhisinde vakı olan yanlışlıklar da meydana çıkınca, bu iş içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Bu sebepten dolayı muhtelif şahıslar gayri muntazam, pahalı ve ayni za- munda tehlikeli bir şekilde is- tihsale ve muazzam bir milli servet olan kömürü israf etme- ye başlamışlardır. Kömür havzasının, fert elin- de, bu perişan halini gören Cümhuriyet hükümeti, havza- nın bir an evvel devletleştiri- mesi için faaliyete geçmis ve hazırladığı bir kanun lâyihası ile bir sene zarfında her türlü formaliteleri İkmal ederek, hav- zaya bilfiil kendisi vaz'ıygd et- miştir, 1301 Numaralı Telgraf vi senesi 18 eylül gecesi Londranın kenar mahal lelerinden birinde Bloomsbury mey. danına büyük gö- rültülerle düşen bir düşman tayya- resi burada büyük yangınlar çıkardı. Vak'a esna- sında orada bulunan Graebner ve Miehie isminde iki Ameri- kalı muhbir, derhal gazetelerine çektikleri 1301 numaralı tel grafta başlarından geçenleri şöyle anlatıyorlar; ** Bombardıman Başlayınca... sebner — Ben sekiz bu. çukta meydan üzerine bakan evimizde u- fak bir elektrik ©- b cağı üzerinde ak- şam yemeği hazır- VW İiyordum. — Zira, havagazleri © bir müddettenberi kesilmişti. Bır ara düşman tayyarelerinin ve Ingiliz dâfi toplarını gürültü- leri o kadar arttı ki, bir sığı- nağa tahvil etmiş olduğumuz şarap mahzenine inmek sırası geldiğine hükmettim. Derhal elbiselerimi çıkarıp pijamaları. mı giydim, onlarm da üzerine eski bir pantalon geçirdim. Eli. me küçük ve müteharrik rad- yomu alıp aşağı indim Michie — On beş günlük yeknasak hayata hir değişiklik vermek üzere bir sinemaya sonra da bir lokantaya gittim Yemeği bitirip te eve varmak üzere yola çıktığım vakit, orta. hık iyice kizışmıştr. Etraf çıkan yangınların ateşiyle © kadar aydınlanmıştı ki, yolda gazele okumak bile mümkündü. Bombi G ömür havzasının devlet- leştirilmesinin sebepleri yalnız bu değildir: Türkiyede şehirciliğe karşı büyük bir istidat baş göstermiş. tir. Evlerde artık odun yerine kömür kullanılıyor. İrili ufaklı bir çok resmi ve hususi daireler kalorifer tesisatı vücuda getiri- yorlar. Türkiyede büyük bir sa- nayi heraketi baş göstermiştir. Fabrikaların muhtaç bulundu- Bu kömür mikdarı mühim bir yekün tutmaktadır.Yapılan tet- kiklerden anlaşıldığına göre, yalnız Karabük demir ve çelik fabrikaları bir sene zarfında İs- tihsal edilmekte olan kömürün dörtte birini sarftmektedir. Her sene biraz daha uzayan demir- yollarımızın ömür sarfiyatı, geçen senelere nisbetle bir mik* dar daha srtmaktadır. Memle- ket ihtiyacını başa baş karşıla- makta olan Zonguldak havzası bu balile ihmal elidiği takdirde, bir gün gelecek, bir kömür mem İeketi olmamıza rağmen, hariç- ten kömür sıtın almak mecbu- riyetinde kalacaktık. En kestirme ve pratik çar&, muhtelif işltmelerin tek elde toplanması ve j8olojik esaslara uygun olarak rasyonel yeni bir işletmenin vücuda getirilmesi idi, bu da oldu. Bu suretle kö- mür istihsali, daha muntazam bir surette artacak ve bunun neticesi olarak kömürün mali- yet fiyatı şimdikine nazaran da- ha çok aşağı olacaktır. Hükü- metin bu maksatla giriştiği faa- Uiyet, havzada fenni ve içtima! bir çok yenilikler vücuda getir- me gayesini istihdaf etmekte- ir. ** 'eraltı servetlerimizden bu gün kıymetce ve mikdar- ta €n ön safta bulunan maden kömürüdür. Bu yeni ilsetme, İ- cap eden her türlü iktisadi ve Idari tedbirleri süratle alacak, €n lüzumlu bir iptidai madde 0- lan kömürü bütün Akdeniz memleketlerine ve komşu mem leketlere sa/'nak suretile mü- kemmel bir kaynağı hali- ne getirecektir. Bu hususta tetkikler yapıl dı. Havzada en evvel nazarı Özal kati eslbeden meselenin, meselesi olduğu anlaşıldı. Bi. kümet, bunun üzerine, bu min- takada tatbik edilecek bir “üc- retli iş mükellefiyeti, ihdas et- ti. Bu mükellefiyetin çok yerin. de bir tedbir olduğunu söyleme ye lüzum yoktur sanırım Maden ocaklarında çalışan a- melelerin kışın bir kaç ay ça- lışıp, bir kaç kuruş sahibi olun- ca, köylerine kacıp gitmesi, o- caklardaki faaliyetin ve istih- Yazan: Sevim SERTEL taksi bulmak imkânsız olduğu- nu bildiğim için bir otomobil aramağa (teşebbüs etmedim. Kâh yürüyerek, kâh koşarak, ikide birde evlerin kapılarının içine sığınarak yoluma devam ettim. Bir köşe başında bütün bu ateş yağmurunun &ltında ses. siz sadasız gazete satan bir yav- rucuğaı raslaymca şaşakaldım. O kadar ki, kendisine aldığım gazetenin bedeli olarak 10 ku. Tuş yerine 50 kuruş vermi: 'Tam bizim meydana vardığım zaman gök, sağ tarafımda kıp- kızıl kesildi. Bunu müthiş bir infilâk takip etti. Ben meyda. nın ortasında ap açıkta kalmış» tım, Kazık gibi yerimde duru. vermiştim. Allahtan bana hiç bir şey olmadı. Eve vardığım zaman Graebner'i sığınakta, bi- zim ev sahibi kadını da kocı Sın: aramak İçin Sokağa çık- mak üzere buldum. Onu derhal bu arzusundan Vazgeçirdim. *k Miğferimi Bulamıyorum raebner — Sığmakta he- nüz şiltemin içine yer. leşmiş radyonun verdiği | havad:si dinliyordum. Bir- denbire insanı sa. dır edecek kadar müthiş bir sarsın. tı ve gürültü oldu. Dünya 80- nuna erdi sandım. Başımın üze- rine duvarların devrildiğini his- sediyordum. Derken sığınağın tavanı da çatlamağa başladı. Buradan bir an evvel çıkmak lâzumdı. Ev sahibiyle arkadaşım Michien'in öldüklerine (oveya hiç olmazsa fena halde yaralan- dıklarına yüzde 99 emindim. lik bir iki dakika sersemlik. ten kıpırdıyamadım. Sonra yu. karı çıkmadan evvel demir miğ- ferimi başıma geçirmeği düşün- düm. Fakat, onu bir türlü bu lamıyordum. Mahzenin şarap şişelerinin üzerinde durduğu raflara tekrar tekrar bakındım. Birdenbire farkma vardım ki, bütün bu müddet zarfında miğ- ferimi elimde tutuyormuşum. Şapkamı başıma geçirince der. hal birinci kata koştum ve ses. lendim: — Helen... Michie! — Buradayız., bir şey olma dik!... Bu sözler dünyada işittiğim en tatli sözlerdir. Michie — Henüz üzerime es- ki bir elbise geçirmiş, banyo odasında dişlerimi yılkı Birdenbire | müthiş bi, oldu. SV, muş gibi bir taraftan bir tarafa salisnırken ben olduğum yerde dikilmiş kaldam. Kendi kendime: «Ikinci bom. ba düşmeden aşağıya koşin di- ye söyleniyordum. Fakat ne dense mihaniki bir surette bi. rer birer işlerimi yapıyordum. Diş fırçamı yıkıyor, kuruluyor, dikkatle muhafazasına yerleşti. salin azalmasını mucip oluyor- du. Halbuki işin ihmal götürür salini hiç olmazsa memleketin ihtiyaçlarını temine kâfi bir de- reede bulundurmak mecburiye- ti vardı. Veretli iş mükellfiyeti karar. namesinin €n mühim hususiyeti, Zonguldak vilâyeti ahalisinden, kömür işlerinde az çok çalışmış olanların, bu gibi islerde çalış” mayı az çok âdet edinmiş kim- selerin ve diğer vilâyetler hal- kından maden işlerinde mesai ve bilgilerinden istifade edile- bilcek o:an sanatkâr işcilerden bilimum vatandaşların bu iste çalışmaların» mecburi kılmak- tar: Kararnamede, havzava celbe- dileceklerin celp usulleri, calış- ma şartları ve mazeretler hak- kında hükümler de vardır. Bu- radaki mesai umumiyetle iki av çalışma ve bir ay istirahat esası üzerinden tertip olunmuştur. Bugün yirmi iki bini mütecaviz. vatandaş bu maden ocaklarında büfül çalışmaktadır. İsei meselesine bu suretle hal dilmiş nazerile bakabiliriz. Fa kat bugün en iptidai teknik ci- hazlarile istihsal yapılmaktadır. Verilen malübata nazaran, tat- bik edilmekte olan metodun yanlışlığı, vesaitin geriliği ve bozukluğu ile âdeta yarış et mektedir. Hükümet meşgul olmakta, toprak altı ser- vetlerimizi istismar bakımından mühim kararlar arifesinde bu- Junmaktadır: Etibank, yüksek sermayeli bir mali müessese haline getiri liyor. Modern teknik cihazlarla kömür havzasındaki istihsalâtır kalite ve kantite bakımından daha yüksek olmasına çalışılı- yor. ME Üstihsal mikdarı bakimından ilk zamanlara nisbetle büyük bir fark vardır: Meselâ 1923 yılında Zonguldak kömür istihsalâtımız 518.880 ton iken bu mikdar, 1939 da 2696297 tonu bulmustur ki, yüzde beş yüz bir artış vardır 1040'da 3.008.783 tona baliğ olmustur Son senelerdeki senelik artış nis pa yüzde dokuzu bulmakta- ei acak olan bu yeni tedhir- lerle bu mikdarin üc senede bir misli daha artacağı kuvvetle tahmin oluna ktadır. Filveki, bu rakamlar, muasır kömür memleketlerine *1 “bir hictir.. denilebilir, Fakat bale büyük bir ümitle bakıyo- ruz, Diğer taraftan, cok kömür is- tihsal etmek bir gaye olmakla beraber. nakil ve tevzi işleri de burada mühim bir rol oynamak. tadır. Bunun için de çareler a- Tanmış, Etibank'a bağlı müsta- kil bir “kömür satış birliği,, ih- das olunmuştur. Bu birlik, kö- mürü memleketin her tarafına sevkedecek ve tevzi işlerinin tam bir intizam ve disiplin al- tında cereyan etmsine calişa- caktır. Bu takdirde kömürün bem istihsali, hem istihlâki hü- kümetin sıkı bir kontrol ve mü rakabesi altında demektir ki a- sıl beklenen şey de budur. riyorum. Sonra tuvaletin kapı. sını yavaşça kapatıyorum. En nihayet a koşuyordum. Bi. rinci kata indiğim zaman ev sahibinin telefonda kocasına — Eve bir şeyler oldu, 8ö burada keseceğim! dediğini du ite ta işte tam bu anda ikinci bir infilâk oluyor. Koridorun pen. ceresikirikdı. Yere düşen orta. bı karartma kâğıdı birdenbire im bacaklarıma ve üzerime İlel ve meçhul bir kuvvet beni olduğum yerden alıp mut- fağın içine fırlattı. Ev sahibi, kendisini yemek odasındaki omasanın altında bulmuştu. o Yerler cam kırık. ları ile doluydu. Her taraftan duman geliyor, duvarlar, tuğla. simdi de bu işle) ”*; istük-| pa lar devriliyordü. En nihayet sar. sıntı durdu. İşte tam bü esna-| da Graebner'in sesini duyduk: | ——— MR Düşmanın Hediyesi raebner Hep birlikte evin kapısı önüne çık. tığımız zaman cep fenerlerimizin ışı Bı altında önü. müzdeki (o büyük enkazın bir Jon ker bombardıman tayyaresine ait olduğunu gör- dük Bu anda uzaktan bir ses duyduk; Michie o tarafa doğru koştu. İ Michie — Enkazın arasından | güç belâ imdat istiyen sese v. rmca re yolunu bulamıyan | bir kadıncağız olduğunu | gördüm. o Tayyare doğrudan | doğruya onun evine düşmüştü. Umumi sığınaklara götürme üzere koluna girdiğim kadını! yine yanmakta olan evinin ö:| nüne getirdiğimi hayretle gör- düm. Galiba ben de sersemle. miştim. Onu sığınağı götürüp! İ Bomba Sümer'lerden Hri'ye G“ gün Beyoğlu Halke- vinde omemleketimizin, sağlam kültürüyle tanınmış şah- siyetlerinden Bay Sadettin Arel tarafından Sümer medeniyeti hakkında müh bir konferans verildi. Sadettin Arel vasfını hakkile o kullanabiliriz. Yanılmıyorsam bu zat hemen meşruti ânından sonra bü- yük büyük fedakârlıklar ihtiyar ederek memlekete Avrupalıları bile hayrete düşürecek nefaset. te, hattâ Fransızların illüstras- yonuna faik bir mecmua hediye etmişti. “Şehbal, yazık ki yaşa» yamadı, için kültürlü Sadettin Arel konferansın mer medeniyetinin tetkikile w raşan âlimlerin vesikalarına İsti- nat ettiriyor. Yaşadığımız nsırla Slimer devri arasındaki fark hir kaç asırlık değildir. İki devir a- rasında binlerce sene geçmiştir. Buna rağmen ilmin nuruna asır- ların sisli perdeleri dayanamı- ir, Büyük dedelerimiz olan Sü- mer'lerin medeniyet itibarile bu- günkü bütün i babaları olduklarını limler söylüyorlar. M serleri addedilen bir çok umumi- leşmiş seylerin da pratik benzeyişler bulunabi- Fakat Sümerlerle olan baba, evlâtlığımızı daha kuvvetli hu- susiyetler isbat ediyor, Zaten konferansın kuvvetli noktası da budur. “Yazi, mektup, zarf, posta, satranç, zar,, nihayet herkes ta- rafından temellük edilebilir. Me- salâ şatranc'ın Çinliler yahut a- raplar tarafından icat edildiğine dair muhtelif rivayetler vardır; zarın İronlılara ait olduğu söy- lenir. Fakat “kemer, kubbe, ça- nakçılık,, gibi şeyler Türklerin babadan tevarüs ettikleri husu. siyetlerdir. Hele “kemer, bah” sinde Yenicamideki şaheserimiz» le büyük babalarımıza bile bel ki taş çıkardığımız muhakkaktır. eni de öyledir: lemesi gibi İngiliz Alimle- rinden Galpin de Sümer notası- nı lâvhalardan ve müzelerde bu- lunan eserlerden tahlil etmeye muvaffak olmuş. Ortaya altı bin senelik bir ilâhi çıkmış. Türk rinin (Na't: Mevlâna) sile bu es- ki Sümer ilâhisini mukayese €- diyor. Arada büylik mlinasçbet- ler, benzeyişler buluyor ve göste" riyor, Musiki bir milletin, bir ırkan €n mütebarüz damgası Değ rudan doğruya onun hüvviye dir. Bu itibarla onda doğduğr muhitin, iklimin, tabintin ve da- ha bir çok âmillerin tesirini gö- diz, Bir milletin her şeyi değişebi- lir, musikisi yani (milli sesi) de Hişemez. Değişemediği de görülü yor. Büyük dedelerimiz altı bin se ne sonra bile medeniyetlerinir meşru varislerine İtrinin lisanile bir selâm gönderiyorlar. Ebediyete nisbetle altı bin se be nedir ki? Takvimei geriye döndüm. Evin önünde düşmanın gönderdiği bu hedi: yeden ufak bir hatıra olacak bir parça kopardım. #* b Otele Gidiyorduk. raebner — Evde durmak tehlikeli (EN Sİ | e şinde patlamamış ayarlı © bombalar bulunması da mümkündü. Bu sebeple bir eşya almadan Eki arkadaş yola çıktık Michie — Yolda yangınların çıkardığı rşiklar altında mey- dandaki umumi sığınağa koşa halkı görüyordum. Yarı yine gök kıpkırmızı oldu. Ark sından ne geleceğini tecrübe ile biliyordum, Hemen kârgir bir binanın kapısı içine girdik. bizim bulunduğ! yerden üç ev öleye düşmü Biraz ötede büyük bir tesadil eseri bizi irmeğe gö nüllü olan bulduk. E evin enke zı içinde taharr yapan âme eler bir tane ayarlı bomba arkadaki sebze bahçesinde & diğer iki ayarlı bomba buldu ler. dana daha bombe atabilirlerdi. Tay yare enkazının £

Bu sayıdan diğer sayfalar: