4 Nisan 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

4 Nisan 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4-4-941 Yugoslavya'da: Iman kaynaklarından ahı- han haberlere göre, Al- man Yugoslav - münasebetleri büsbütün gergin bir hale gel. miştir, Radyo ve n yetin artık tahamı bir hale geldiğini söylemekte - dirler. Yugoslavyadaki Alman ve İtalyan konsolosları ve se. İaret memurları derhal mem- leketlerine dönmek emrini al- imışlardır. Mösyö Mussolininin ara bulma teşebbüsü akim kal. muştır. Mösyö Hitler dün erkâ- mharbiyesi ile müzakerelerde bulunmuştur. Romanya matbuatı da, Yu- goslavyanın vaziyeti hakkında hedbinlik izhar etmektedirler, Gazeteler, General Simoviç'in mihverle münasebeti hakkında aleni beyanatta bulunmaktan çekindiğini; İngiliz dostluğu ile İanınmış birçok Generailerin tekrar hizmete alınması ve ferberlik, hudutlarda o tahşidat gibi tedbirlerin, hiikümetin ha- kiki ni; hakkında hiçbir süphe bırakmadığını, 45 saat icinde vaziyetin tavazzuh ede- «eğini yazmaktadırlar, Roma radyosu da, Kral A. İexandre'in katlinde methaldar teşkilâtının İ- iderinin Zağ- rebe gittiğini ve orada Maçek ile görüşerek, Yugoslav camiası inde müstakbel bir Hırvat teşkiline çalıştığını ha. “ber vermektedir. Bulgar radyosu; Almanyanın Yugoslavya diye bir devlet ta- yımadığını ve Sırbistanın ya - kında cezasınm verileceğini söy lemiştir. Mösyö Filof ta söyle. diği bir nutukta, Bulgar mille- tinin ve ordusunun hazır oldu- ğunu bildirmiştir. Yugoslavya o kaynaklarından gelen ve daha nikbin mahiyette olan haberlere göre de: nda, 1939 Sırp - Hır. Pek nü ifade eden bir beyanname nesredilecekti Yuzoslav muhafaza edecek; Alman; gıda maddeleri verecek: Sovyet Kadınlara Erkeklik Hormonu... Horozlara dişilik hormonu şı- rınga edilince, horozun ibiği düş- tüğünü, sesinin kısıldığını, kısa sözle tavuklaştığını bilirsiniz. Birtavuğa erkeklik hormonu şi- rınga edilince tavuk horoz ola- mazsa da, tavukluğunu kaybeder, yumurtlamaz olur... | Böyle tecrübeleri insanlar üze rinde yapmak -kolayca tahmin buyurursunuz- imkânsizdir. Vâ- kid erkek olmak sevdasına dü; genç kızlar arada se de, onlara erkeklik hormonu şırınga ederek arzularını yerine getirecek ilim adamı bulunamaz. Erkeklerden de kadın olmak is- teven kimse, muharebe zamanla. rın tesiri, sırımıza edilen kadının hayatında bahar, yaz yahut son bahar mevsiminde bulunduğuna öve değisir. yemi lee xe yaz wevsimlerinde bulunduğu vakit dirir, şismanlıktan sikâyet edem Teri myo eke çe3 san. çeken gene kızlar kocava va- e sancılarından kurtuldukla, Tı, şişman olanların da biraz za- IAN LOKMAN: ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, İ sene 2400 Kr. 750 6 ay 806 |, 400 Bay s0 w, Tay 100 # SERE ERER İn Rusyadan ve Bulgaristandan gönderilerek eşyanın Yugoslav | demiryollarından müsande edecektir. Fakat bun. dan fazlasını yapacak, harp malzemesi ve asker nakline ra- zı olmiyacaktı Yuzosla' bugün, yarın umumi seferberliğin ilânma in. tizar edilebilir, htilâf Yok Iman tabrikâtına rağ. men, Hırvatlarla Sırplar arasinda ihtilâf çıkmamıştır. Yeni teşkil edilen Krallık Me. lisine Sırp, Hırvat, Sloven zalar tayin edilmiştir. Hwryat Tideri Maçek bugün Belgroda gelecektir, Diğer mühim ve şayanı dik. kat bir haber de, Yugoslav işçi ve çiltci partisi lideri olan ve Moskovada büyük bir sempati kazanmış olan Mösyö Gabrile. viç'in Hariciye Nazırlığına ge- tirildiği keyfiyetidi uzoslav Alman münasebe. alâkadar eden diğer mühim bir haber de, Almanyada, Tu. istifadesine H Tasında onların ruhi hallerini biribirine ulaştırmıya, ve on - arlaştırarak Yuşamıya başlar. Dil bu yolda yürüyerek yeni ye- ni ihtiyaçlar karşısında yeni ye- ni kelimeler kazanır, gelişir, ve başka dillerden de kelimeler g- arık zenginleşir, Türkçemizin bü “türeme, (1) devresi eskili. Bi nisbetinde engin araştırmala” Ta bakar. Zaten bugün üzerinde durscağımız mesele onun nasıl türediğini değil, bugünkü “o- Tuş, unu (2) şöyle bir incelemek olduğundan bu konuyu biraz de selim, Biliyoruz ki, lengülstik ge- nel olarak dillerin her türlü manın o Yugoslavyadan geçen kısmının kapanmasından endişe edilmesidir. Bildirildiğine göre, $on vaziyet dolayısiyle, Roman. yadan Almanyaya petrol nak - liyatı sekteye uğramıştır. manyanın iİhtiyaçlarmı güç! le karsılıyan günde 100.000 va- ril yerine ancak 30.000 varil petrol nakledilebilmektedir. Harbe devam için siddetle muhtaç olduğu Romanya pet - rolünü | naklettikleri “Tunanın serbestisi Alntanya için hayati bir zarurettir, Tunanın en dar ve kayalık yeri olan Demirkapı tıkandığı takdirde Tunada sevrüseferin inkrtaa uğraması tehlikesi var- dır. Yugoslavvanın bir Alman fa- arruzu karsısında, bu geçidi ka. paması imkânı vardır. Teleki'nin Ölümü a e motörlü kıtalarının Mrearistena girdiği ha. beri ile, “böyle şüc ve felâketli bir xnmanda vazifeye devam et. mek icin kendinde kuvvet bu- lamadığını., bildiren bir kâğıt bırskarak intihar eden Kont Teleki'nin ölümü arasında e münasebet bulmak mümkün. dür. Alman orduları vüksek ku - manda heveti ile daimi temas halinde olduğu haber verilen olaylarını ve bu olaylar arasın- da bulunan genel münasebetleri bütün ayrıntılariyle araştırmak, incelemek, ve o genel münase - betleri bularak ortaya koymak- tr. Fakat her dilin de bundan başka kendi yapısına, geçirdiği tekâmüle, ve bunun sonucu ola- Tak aldığı türlü türlü şekillere varıncıya kadar kendine göre bir takım özel haller ve şartlar gösterdiği de meydandadır. Bu gizi özel halleri - dil bir bilgi konusu olmakla beraber, ayni zamanda bir yaşama konusu da olduğundan - bir dilciden daha ziyade o dili yaşıyanlar daha iyi duyarlar, ve anlarlar. ** ösyetenin ilk şekillerin » den başlıyarak dilin türe- diği, ve sosyete tekâmül ettikçe geçirdiği türlü şekiller, tarihi ve sosyal şartlar altında; dilin de ona göre geliştiği ve tekâmül ettiği bellidir. Dilin bu gelişi gü zel, başı boş halinde, onu idare eden fakat henüz daha bulunup ortaya konmamış olan kuralları- na bağınlı kalarak © kurallara güre kendi varlığında yürüme de devam ettiği görülür. Mösyö Hitlerin, pakta daha ev- vel iltihak etmis olmakla hara. / her, Alman askeri isgeli altına | pirmemiş olan Mersristanı da Romanya ve Bulgaristan vazi yetine sokmak ve Balkanlı yanacağı hüyük faarrwva ietir ettirmek istemesi ve Teleki'n huna razı olmaması ihtimali vardır. Diğer cihetten, Mösyö Filo, fun, Bulgar milletinin ve ordu. sunun hazır olduğunu bildirme. si de, hir fesrrur hareketine Bulgar'stanın da iştirak ettiri. i v dir, leceği hissini vermektedir. b yl Na t ÖĞÜTLERİ yıfladıkları zaten ötedenberi bil nirdi, Fakat kocanın kahrını çek- erkeklik hormonu ile bu iyiliğin kazanılabileceği, doğusu, pek yeni bir seydir, Erkeklik hormonunun, henüz! son bahar mevsimine erişmemis) kadınlar üzerinde en büvük ve €n iyi tesiri meme hastalıkların- da görülmüştür. Bu hastahkların her türlüsünde erkeklik hormo- nunun faydası pek belli surette meydana çıkmıştır. Hayatın son baharına erismiş yahut kadınlık uzuvları bir hasta- lık sebebivle çıkarılmış olan ba- yanlara gelince... Onların zaten kendileri az çok erkeklesmiş ol- duğundan, tekrar. erkeklik her- mu sirınca edilmesinin tesiri, adının yalnız uhu dizeinde ol. muştur: O mevsime erişmiş he- tedavisi üzerine kavholmus nun verine âdeta keyif miştir, Bir de, o mevsime erismis ba- yanların çokca çektikleri idrar yolu zahmetleri erkeklik horme. bu sırınsalarından sonra gecmiş ve kendilerine sırınsa vapılan ha yanlar geceleyin rahat uyumuş lardır. Uyanıklıkta keyif, uykuda ya hat ta, havatm son baharında ya- hana atılacak bir şey olması ye- rektir... Beş Yaşındaki i Çocuğun Fedakârlığı Şu kadar ki, dil bu yolda yü- rürken o dili konuşan sosyete bilgiçletinin dilin artık gelişi gü zel değil, fakat bir disiplin alt- na alınmasını, düzülmesini ve ona göre fertlerin içinde doğan Tuhi halleri biribirlerine daha düzenli, daha güzel olarak anla" tır bir kılığa girmesi lüzumunu duyarak dil olayları observer e- dilir, ve bağınlı olduğu kural- lar bulunarak dil olayları o ku- Tallara göre düzülür. Ve bu 'düzen., ile fertler arasındaki “konuşma, ve "anlaşma, dedi- ğimiz ruhi haller daha güzel, daha verimli. ve daha ruhlu bir bal alarak kişinin kendi sosyal varlığını daha derinden duymı - Ya ve İnsanı sosyeteye daha sıkı bir tarzda bağlamıya başlar, Bu metotlu yürüyüş tablat o- iaylarında olduğu gibi, sosyete olaylarında da tutulacak en doğ Tu yoldur. Nitekim tabii olaylar üçük Jean Garner'in hk kâyesi çok acıklıdır. Bristol'de oluran küçük Jean- ın evine geçenlerde bomba isa- bet etmiş, fakat ne ona, n€ de © nunla beraber oturan annesine ve üç yaşındaki küçük kardeşine bir şey olmuş, X Ertesi günü annesi başka bir semtie yeni bir ev bulmuş ve 0. raya taşınmızlardır. Çocukları bu yeni meskene götürdükten sonra anneleri, geride kalan ba- za eşyayı almak üzere yıkilan bi. rinci eve dönmüş, çocukları yal- nız bırakmıştır. Bir müddet sonra bir satıcı €- vin kapısını calmış, fakat hiç bir cevap alamamıştır. Bunu gören komsular da merak edince polis çağırmışlar ve hep birlikte ka- pıyı kırıp içeriye girmişler. Bir de ne görsünler. İki kar- des te verde hareketsiz yatmak- tadırlar. Üzerlerindeki elbiseler baştan başa yanmıştır, Evin eş- DEVRİM ÜZE er dil, konuşulduğu sos- yetenin ilk çağlarında bin bir türlü haller ve şartlar altm- da türeyip sosyetenin fertleri La lan kendi aralarında konuşup observer edilmeden önce nasıl gelişi güzel bir tarzda olup biter kon insanın o kadar işine yara» maz bir halde olup bitiyor idi- se, sosyete olayları ve onların arasından dil olayları da bu se- fer öylece gelişi güzel ve başı boş halde olup biterler, ve sos. Yal varlığa pek te elverişli ol - mıyarak, o kadar işe yaramaz bir halde olup biterler. “Maddi tabist,, in (3) verile. Fi olan her türlü olaylar bu dey- Fede henüz ilmi bir metot ile a- Fanıp incelenmemiş, ve bu araş- tırma yapılarak bulunacak ka - nunlarına bağlanmamış salma bir halde olup bitiyor, ve insa- nın o kadar işine yaramıyor idiyse, tıpkı bunun gibi “sosyal tabist,, (4) olayları, ve onların arasında dil olaylarıda böyle gelişi güzel “oluş,, halinde o « lup biterler, Fakat insan nasıl kendine ya- rar bir hale sokmak için “mad- di tabiat,, olaylarını observer e- Gip bulduğu kanunlarına bağ - yarak onları düzenli bir kılıkta kendine yarar bir hale sokuyor, ve bundan edindiği faydalar git gide büyüyerek, çoğalarak niha yet bir “medeniyet dunyası,, do- Zuyor İse, pkı bunun gibi “mâ nevi tabiat, olayları da ayni me totlu ineelemelerle aramlıp bu- Junacak olan kurallarına bağla narak, ve böylece yaratılacak sosyal varlık gelişerek bundan da bir “kültür dünyası, doğar, M.R osyetenin bütün kurum» larının topundan doğa - cak olan kültürün ayrıldığı bö - lümlerden biri olan dilin de sosyal bir kurum olmasına gö- re, dilin de bu yolda ilmi bir metot ile aranması, incelenmesi, ve dil olayları olan kelimelerin observe edilerek söylendiği bü- tün bulgalardan ve dilin geç- mişini gösteren eski kaynaklar- dan derlenip toplanması gerek- tir. Bu yapıldıktan sonra dili ida Te edip henüz daha bulunmamış olan kurallarda bulunup dil o Jaylarına bunlarla çeki düzen dil de kendi varlığın bulur. Bu birinci iş dilin “dik- siyoner,, ini, ikinci iş de dilin “gramer, ini ortaya koyarak dil artık başı boşluktan kurtulmuş ve “yapılmış,. bir dil olur, Bü- tün yapılmış diller hep bu yol- da düzülmüşlerdir. İmdi dil olayları da tıpkı &- bür maddi ve mânevi olaylar gi- bi ilmi bakımdan üç durumda bulunurlar: Observasyondan ön ceki durum; observasyon duru- mu; kanun durumu. Ilmi bir metot ile incelenme sinden önce gelişi güzel bir hal- ası da ateş almıştır. Hemen büstakarn kaldırılan çocukla rın ikisi de ölmüştür. Fakat son nefesini vermezden evvel üç yaşındaki küçük kız kayı kesik cümlelerle şöyle an- latmıya uğraşmıştır” — Ben küçük gaz ocağımda bebeğime kahve yapıyordum. Canım yakmak is- tedi, kibriti yaktım; sonra na- $ıl oldu bilmiyorum, eteklerim tutuştu, ablam yetişti. Sonrası- ni hatırlamıyorum. Yapılan tahkikat göstermiş tir ki; Jean Garner kız kardeşi- mi kurtarmak icin © kadar çok uğraşmıştır ki, bu arada kendi hayatını da feda etmistir. Anneleri geri döndüğü zaman TAN GÖZÜME ÇARPANLARA. Yazan: Sevim SERTEL &—. DÜŞÜNCELER ——— ni İ de olan dilin bitme devresinden sonru, düzenli bir kılık alabil - mesi ve düzensiz “oluş, halin - den kurtulup düzenli “oluş, (3) haline girebilmesi ancak bu me- totlu yolu tutmak ile olur, Bu genel formulü dilimize tatbik edersek “türkçe, mizin henüz observasyondan önceki durumda olduğunu görürüz. 16) Henüz daha bütün kelimeler derlenip toplanıp bir “diksiyo - mer,, İ yapılamadığı gibi, bun - ları idare eden kurallar bulu - vüp ta bir “gramer, ide (7) ya- zlabilmiş değildir. Böyle olmakla beraber sos - yete dilsiz duramıyacağı için “yazıl,, gramer yapılıncıya ka - dar “sözlü,, gramere göre konu- şulup yazılıp duruyor. Şu ka - dar ki. türkçemize asırlarca müd det "Arap grameri,, ni eğrmen kılmış olan “Osmanlıca, nın de- Tin etkisi hâlâ kendi dilimizi ol- duğu gibi duyup söylemiye en- gel olduğundan nasıl söyliye ceğimizi ve yazscağımızı şaşır - Mış oluyoruz. (8) Eski Osmanlıca asırlarca müd det Türk dünyasında konuşma ye yazma vasıtası öla'ak kulla nılmış. ve “yapılmış, bir dil ye- Fine konularak diksiyoneri sa- yılan “kamus,, lardan, “Rür han., lardan istenildiği * kadar, 57 ve o dillerin gramerine uygun- luktan hiç de sasmıyarak alınan kelimelerden dili doldurmuş, yavallı türkce kelimeler bunla - Tın yanında kendi diksiyonerin- den ve gramerinden yoksun ök- süz bir halde boynu bükük kal- mıstır: Bugün bu kargasalığın bâlâ sürüp gitmesi, bir yandan dilin henüz yapıllmamıs olması ise, öbür yandanda bugünün eli kalem tutanlarımızın “Türk. çe. ye doğru olan harekete bir türlü ısınamayıp hâlâ yan bak - malarındandır, (9) bire smanlıeanın kendi dik- siyonerine ve gramerine dayanarak tersine tekâmül et- mesidir ki, türkceyi bugüne ka- der, bu kadar düzensiz bırak - mıştır, Çünkü bugün hAlA her. hangi yeni bir fikri ifade etmek için hemen “kamus,. imdadımı- za yetişiyor, ve biz onda buldu- #ümuz bir kelimeyi eski zevki- mize göre “Nasara yansuru, gramerinden uyduruveriyoruz: Bu yolda eskidenberi uydurul - muş ve bizim alışmış olduğu - muz binlerce kelimeyi atmak kolay olmadığı gibi, bu türlü kökleşmiş alışkanlıklardan kur- tulmak ta kolay değildir. Fakat dış âlemi objektif bir balde görmüye alışmış olan ne- kendisine çocukların hastahans- haberini vermiş- Jer, fakat kadıncağız kendisini tığı zaman da ölüm ha- beriyle karşılaşmıştır. Onları son defa sağ görmek kısmet ol- mamıştır. tin idaresi altında 1.400 kisilik bir Fransız ordusu cenubi Wa. les'de Fishgvard'a cıkmıslardı. Fransızlar karaya avak bastık tan sonra bir müddet ilerlediler. n “Olus,u e YAZAN ran. Halil Nimetullah ÖZTÜRK fesler er geç bu yolu tutacak - lardır. Çünkü önümüzde objek - tif bir realite olarak bizi ken- dine çeken iki büyük etke var; Biri eskidenberi “Osmanlı taba kası,, ndan ayrı olarak, türkçe- Yi “konuşan,, ve yeni harfilerle “yazma,, ya da başlıyan “halk tabakası, , öteki de kendi türünü türkçeden başka türlü alamaz ve alamıyacak olan Di nesil, dir. Türkçülük Osman lılığın göremediği bu “Halkm kendisi, ile henüz doğan bu ye ni varlığın karşısında içten ge - len bir atılma ile bunlara kendi dillerini verme yolunda çalış - madan hiç te geri duramaz ve durmıyacaktır. (1) Genöz (3) Devenie. (3) Nature püysigue (4) Nature sociale (5) İlim dilinde bunun birincisine | "ham olaylar, hali, ikincisine de *il- mi olaylar, hali denir, (6) Yalniz “Türk Dü Kurumu, nun verimli çalışmalarıdır ki, bu durumu sonuna erdirecektir. (7) Zaten gramer ancak bütün ke- limeler toplandıktan ve onları Idare eden öz kurallar bulduktan sonra yapılabilir. Yoksa yad kurallardan yapılınış eski V Osmaniye, ler gibi iğreti ve düzme olu ir gra“ sevinçle duy- 8) Geçen gün yolda giderken ile- ride okula giden iki Türk yavrusu- Bun tramvay direğine doğru uzun v- zun baktıklarını. ve nihayet ayrılıp gitilklerini . gördüm, Bir de direğe yaklaşınca küçük bir kara tahta üre- Five, “Durak Miğvedilmiştir., dığmı gördüm. Değer oradaki durak kaldırılmış, o fakat tramvay bir türlü türkçe “Durak kaldırılmı w diyememiş, Osmanber “LAJ dilmiştir., dediği için çocuklar — tabil balk ta böyle — onu okuyama- Miş, ve bir gey anlamamıştıri, (9) Hele bu yan bakışm sanki türkçe “öldüren, kelimesi yokmuş Kibi, “katil, i zorla okutmak için “kagtl,, , 'ucubei lisaniye,, sini orte- ya fırlatan "hünerbazlıklar,, 4 irsanı öldürmeden ziyade- tasalandırıyor!, İ NEŞRİYAT. KARDEŞ GİBİ — Çığır Kitabevi tarafından güzel ve renkli bir kapak içinde naşmedilmiş aşk romanıdır. 2 inci defa basılıştır. BENİM ÜNİVERSİTELERİM Hasan Âli Ediz tarafindan o Maksim Gorki'den Hisanımıza çevrilmiş ve Remzi. Kitabevi tarafından neşredil- miştir. TARİM MÜLÂSA KİTABI — Bu kitap, lise ve orta birinci sınıf tarih kitabın bülâsasıdır. Bu hülâsayı 6ğ- Tenenler imtihanda muvaffak olabi” İirler. Ahmet Halit Kitabevi taratın- dan neşredilmiştir, ALİ ÇAVUŞ lim Ahmet Halit Kitabevinin neşre başladığı Halk Kitapları serisinin bi- rinei kitabıdır. M, Şevki Yazman ta- rafmdan yazılmış o bir kuhramanlık hikâyesidir. UYKUSUZ GECE — Mark E- waln'in seçme hikâyelerinden olen iz €ser Hamdi Varoğlu tarafından lisa- mımıza çevrilmiş ve Hilmi Kitabevi tarafından neşredilmiştir. ÇIĞIR — İlim, fikir, sanat mec- muasıdır, 98 inci sayısı neşredi ŞTEDE — Musi- SATILIK APARTİMAN Tarlabaşı civarmda Duvârer Âdem sokağında ölaturka hamamlı 4 daireli | 5 No. h apartıman (9000) liçaya 5 tılıktır, İradı ayda (85) liradır, Gör- mek için karşımdaki kunduracıya müraeset, Ve eğer garip bir hiylenin kur- banı olmasalardı daha çok da j- lerliyeceklerdi. Fakat başlarına tuhaf bir hadise geldi. N Veziyetin fona olduğunu gö- ren memleket ınları söyle bir çareye baş vurdular, Üzer. lerine milli kıvafetleri olan kır mızı pelerinlerini geçirdiler ve baslarına kırmızı kasketlerini ellerine süpürgeler ala- rak düşmanın yolu üzerinde 0- lan dağ tepelerinde dolaşmaya basladılar. Dürbünlerle tzak dağlarda bir takım hareketler sezen Fran sızlar büvük bir düşman kuyve- tinin kendilerine karsı cephe al. diih kanaatine düstüler, *- İçerilerde bir pusuya düşü- rülmek korkusuyla ilerlemedi- ler. Vaziyet anlaşılmcaya kadar bir iki gün beklemeye karar ver bu kadar kolaylıkla öğüt sonra artık pek yakın bir âtide “Milli musiki akademi” mizin sa- nat maidelerinin Jistesinde Ay- daları, Persifalleri, Madam Bu- terflayları da göreceğiz... $ili Namık Kemalin millette gör. mek üm har eyl Bunu bu rejim yaptı. sad olsun! diler. O zamana kadar ise İngi- liz askerleri cenübi Wales'e çık- tı. Buradaki kadınların yardımı. na yetişti. İki gün sonra istilâ kuvvetleri Velindre'de düsmana teslim oldular. İngilterenin isti- Tâsı suya düşmüştü. da yeniden inşası mukarrer olan elektrik santralının etüdleri ik- mal olunmuştur. Mütehassıs mü hendisler raporlarını önümüzde- ki günlerde Nafia Vekâletine tevdi edecektir, Dev konservatuarının Ap- karada verdiği ilk büyük müsamerede Puccini'nin bestele. diği Toska operasının temsilini büyük bir helecan ve heyecanla kaydediyorum. Sanatkârların isimlerini oku- yup ta bundan neşve, zevk, gu- rur duymamak kabil değildir. Bu hadisenin memleketin içti maiyatında oynadığı büyük rolü yeni nesil anlıyamaz. Onu biz da. ha iyi anlar ve takdir ederiz. Daha yirmi sene evvel Türki- yede bir opera teessüs edebilece- gine ve bu operada beynelmilel şaheserlerden Toska'nın Türk ar. tistleri tarafından oynanacağına kim inanırdı? kikat yapan huzu ile, hu: su İle, minnet ve şükran ile eğil- memek affolunmaz bir nankör lüktür, Yeni Türkiyenin yirmi sene için de renklerin dedikleri gibi bu “merhaleleri yakarak” terakki ye lunda baş döndürücü bir süratle koşuşunu hiç bir milletin tekâ- mül tarihi kaydetmemişi Milletimde ne büyük bir istidat cevheri, ve o cevheri işletenlerde De nafiz bir görüş varmış! Temsil safhalarından bilhassa opera şubesinde ne için hu kadar duruyorum? Milli sahnemizde Avrupa eser- leri çok defa büyük muvaffakı- yetle oynanı; de ne için Tosi mesini sanatın kuvvetli bir dö- nüm yeri gibi telâkki ediyorum? Öyle olduğu hal. 'nın temsil edil. iy Çünkü Toska'yı bu derece mü- kemmel bir surette oynamak de- Kil, hattâ oynamaya cesaret et- mek bile büyük bir adım teşkil ediyordu. bu cesaret çitini bir sanat küheys lânı hafifliğiyle atlayıvermiş ve imar rağını beynelmilel sanat sahika- sının en yüksek zirvesine dikmiş- tir. Devlet konservatuarı ffakıyet zaferinin şeref bay- Türk tenörleri, Türk bariten- | ları, Türk prima donmalar, Türk sopranoları ile oynanan Toska, memleketin yalnız sanat tarihin. de değil, içtimaiyat tarihinde de de savan hir fasıl başlangıcı» nın hareket nişanesidir, Fransanın. en yüksek tiyatro müelliflerinden Vietorien Sardon- * nun yazdığı bu dram ilk def; e rak 1887 senesinde. 24 Teşrinisa. nide Pörte Saint Martin tiyatro- sunda 1909 da Sarah Bernard tiyatro. sunda tekrar edildi, Eser, piyes hüviyetini musikiye feda edecek derecede meşhur bestekörlardan Puccini tarafından mükemmel surette besteleni Sonra $ Mayıs Türk sanatı bu demir leblehiyi ikten Toska'nın Türk sahnesinde tem İ ölünceye kadar feyizlerden biridir. Büyük vatanperver şairin ruhu Takvimci ——. Dükkân ve Kahvelerdeki Sirkat Vakaları İçin Yeni Hükümler Ankara, 2 (DAN) — Dükkân ve kahvehane gibi yerlerden gün. © düzün Yapılan sirkat suçları hak& tında Türk ceza kanununun 49) inci maddesinin 4 öncü bendinin tatbik edileceği temviz mahkeme si 2 inci ceza dairesinin içtihadı cümlesinden idi. Ahiren bu gibi yerlerin umuma açık olması iti- bariyle buralarda işlenen hirsiz” lik vakalarının alelâde açık yer lerde vuku bulmuş farkı olmadığı Bu itibarla bu hükmün rilemiyecek yerlere mu: duğu €sasına dayanılarak mez- kür maddenin birinci fıkrasına Bö re muamele yapıldığı görülmüş” tür. Adlive Vel denin diğer fıkralarındaki kümler ile kabili telif bulunma» masina göre dükkân ve kahveha. ne gibi yerlerde gündüzün yapı lan sirkat suçlar: hakkında mez kür maddenin 4 üncü bendinir tatbik edileceği liklere bildirmişi irkatlerder ünülmüştür. dü k ok 491 inci mad hü. müddejumumi- İstanbulun Yeni Elektrik Santralı Ankara, 3 (TAN) — İstanbul.

Bu sayıdan diğer sayfalar: