4 Mayıs 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

4 Mayıs 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ee 4-5-1911 e TAN ».. Adres değiştir. lim (28) Keş 750. GA di Dünyanın Siyasi Manzarası İngilizlerin sskerlerin mik ordusunun mevcu min edilmektedir Basraya çıkardıkları 1 20 bin ve Irak 40 bin tah- Buna mukebil kuvvetleri, cihe- den faik olmaları icsp eder, İn- erin İrek ordusuna kargı saslı harekâta geçmek için büyük takviye | kuvvetlerinin sini bekledikleri an- yor. Arcek Irak kuvvetler rinin Habhanlye tayyare meyda- nina hâkim (oldukları İngiliz ks evvel Almanların G yare İle yardım etme- Jeri ihiimali yok değildir. Rodos İle Bağdat arasında 1500 ki- memektedir, İrak'taki Hâdise : - kuvvetleriyle mi kıtaları arasında muha- samat dünden İtibaren bill başlamış bulunuyor. o Muhasa. matın inkisafı hakkında muhte- lif kaynaklardan gelen haber - ler birbirini tutmamaktadır. Bağdat radyosunun verdiği haberlere göre, İngiliz ve Irak kıtaları arasında vukubulan car pışmalarda İngilizler mağlüp olmuslar ve bircok esir vermiş» ler. Her tarafından Irak kuv- vetleri tarafından muhasara e dilmiş olan Hahbaniye ta; meydanma yapılan topcu ve İrok tavyarelerinin fı neticesi birçok İngiliz tnvvare. leri tahrip edilmi Bundan lerin levhine bircok nimayisler va - pılmakta, yeni Geylâni hükü - metine her taraftan teşvik tel. grafları gelmektedir. Filistin mücahitleri de hududu gecerek İnziltereve karsı harbe. istirak #tmek istediklerini Ge Fümetine bildirmislerdir. Diğer cihetten Irak hükümeti, İneiliz memurlarını azlederek memle - kot dışına çıkarmıya karar ver. İngiliz kaynaklarından selen baherler, Irakta cirldi mahiyet, te bir harhin basladığını te etmemektedir. İnriliz mahafili, Geylâni hükümetinin Alma! tarafından sevk ve idare e ği karnatindedirler, Teoklıları Ra. © karsı isya- yle bir hitabe- de kulunmustur “Kendi menfaatleri icin, Irak menfaatlerine muhalif olarak, İngiltere ile ihtilâf cıkarmak ise tiyen Reşit ri rüesa, mihver Irakı haro sahne yorlar. Bu adamlar memleketi- nize müthis ıstıraplar getire . . Sakız çiğnerken, hir kere, in- 1 güzel kokar. Zaten, enlerin çoğu, dişle nin çürüklerind i al lerinin bozukluğundan dolayı 2! ğzlarından çıkan fena kokuyu .bastırmak için sakız çiğnerler, diye rivayet edilir, Fakat sakız çiğnerken insanın ağzının suyu da fazlara oakar, hem de iştahi artar, Bunun se- bebi, tabii, sakız çiğnesken d lerin oynaması, dişler oynarken de insanın ağ delerin harekete gelerek (daha fazla ihtizaz etmeleridir... Oy- nıyan çene kemiğinin o hareket nuhveri nereden gectiği henüz tayin edilemediği bir zamanda - geçen on dokuzuncu asrın or- talarına yakın zamanda » hekim- lerin arasında, bu asrin ortasına yakın zamanda olduğu gibi, bir mihver meselesi çıkmış ve uzun uzun miinakaşalara sebep olmuş- Lu, Bereket versin ki o asırdeki mihver meselesi, bu usırdaki g bi kan dökmeden, yalnız çene oynatmakla fetmekle mü peticesinde çenenin hareket mih verinin ağza su akıtan gudde lerin pek yakından geçtiği İ ce öğrenilmişti. Şimdi herkes bilir ki cene oynadıkça, insanın ağzının da suyu aka! ABONE SEDELİ 1400 Kr. 1 sene 2800 Kı Esaslı Harekât: İspanyada ; İtağımı hissedersiniz, Ancak insanın ağzının suyu coken akması icin mutlaka a Ecnebi 800 Kr, sw . Ecnebi | Türkiye 400 Kr. 8 Ay 1600 180 . TAy yaşamak istiyorsanız koyunuz, gasıplari Londraya Göre: B u akşamki Londra radyo. #w, Irak hâdiseleri hak - kında alümatı vermistir; Irak hâdixeleri hakkında bu- gün yeni malümat gelmem Carnısmaların sade Hahhaniye mıntakasında devam ettiği vel d cephelerde | hâdiselerin ubulmadığı zannedilmekte. ir, Irak halkı, Almanyanın em - aye calısan hain bir politikacı 1 hain general tarafından | idare edilmektedir. Bu dört ge- nerale, vatan anlarından para aldıkları icin “altın mu. rabha,, ismi verilmistir. Bu a» damlar, mihverin entrikalarına © derece âlet olmuslardır ki. bu kapandan çıkmalarına imkân) kalmamıştır. İngiltere hiikümeti, Trakin 1s. r ver ir. Geylâni çetesi tasfiye e dildikten sonra kurulacak olan mesrn hükümetin idaresi altın. — sulh ve sandet avdet ederek. e; Muhtelif kaynaklardan veri- len haberler karsılastırılarak. | vawiyet hakkında su muvakkat hükmü vermek miimkün olur: Basrada İngilizler vazivete hâkimdirler, Rağdatta vaziyetin daha ziyade Gevlâni hükömeti- nin lehinde olduğu hissedilmek. tedir, İngilizlerin Basraya çıkardık. ları askerlerin miktarı 20.000, Irak ordusunun mevcudu da 40.000 tahmin edilmektedir. | Buna mukabil İngilizlerin hava kuvvetleri cihetinden faik ol » maları ican eder. je izlerin Irak ordusuna karşı etaslı harekâta geç. mek için büyük mikvasta takvi- ve kuvvetlerinin gelmesini bek- İedikleri anlaşılıyor. . Ancak L rak kuvvetleri Habaniye tayya- re meydanına hâkim oldukları takdirde, İngiliz kıtaları Bağda- ta varmadan evvel Almanların | Geylâni hükümetine tayyare İ. | le yardım etmeleri ihtimsli yok | değildir. Rodos adası ile Bağdat | arasında, 1500, kilometre. mesa- İe olmasına rağmen, hövle bir tesebbüs imkânsız görülmemek- tedir, Dier Arap devletlerinin hat. tı hareketlerinin de Irak hâdi- selerinin inkisafı üzerine mü- him bir tesir icra edeceği mu. hakkaktır. Her halde İnrilterenin kendi. s#i için hayati ehemmiyeti olan Irak petrollerini mihver) kuvvetlerinin eline geçirmemek | icin her şeyi yapacağı muhak - kaktır. İ £panya Hariciye Nazırı Mös- yö Sunner yantığı beva. natta: İspanyanın mihvere İlti- hak İcin Almanva | tarafından tazyik edildiği haberini tekzip | etmis ve bu savlaların, demok- rasiler tarafından cikarıldığını İsnamvavı iki altında tutan kız çiğnemeğe yahut ne çalmıya lüzum yoktur, Mut- faktan iy rilmiş yemek ko- kusu, meselâ balık ıskarası ko- kusu, güzel kokulu bir şekrle- yutmadan ağzımızda tuttuğunuz vakit gene ağzınızın suyu ak- Demek ki sakız çiğnerken in- sanın ağzinin çokça o sulanması yanlız ciğnemekten değildir, sa- kızım güzel kokusunun da tesiri vardır. Güzel koku ağzımıza su akıtan guddeleri harekete ge - tirdiği gibi, widemizde de ye- mekleri hazmetti wareyi de artirır. Kısa sözle gözel koku gerek ağızda, gerek midede ha- zim isini kolavlastırır lağztmız- daki suyun da hazıma yaradığı- wi elbette bilirsinizdir.) Bir de İnsan karssında, zev kine muvafık güzel endamlı bir vücut görünce ağrmin suyu a kar, derler. Ba tö“lüsü belki! meenri minadadır, Fakat ü »ek bir kavık tahafı icinde pat- fican dolması görürce gerçek. fen ağızlarınm suyu akanlar var- dır. Su kadar ki, bu sefer ağız styüntn akmasına sebep patlican dolmasının kokusu değil, güzle ağız arasmdaki sıkı münasebet, si tir, : TAN ÜÇ NESİL - üç HAYAT YARIM ASIRLIK İÇ İÇTİMAİ SAHNEDE YANYANA GÖSTEREN UFAK i- YEMEK SOFRASI YAZAN: Refik Halid AZİZ DEVRİNDE H alayık, ilkönce, odanın ortasına, ye- re, geniş ve kalınca bir sofra bezi yaydıktan sonra, onun da ortasına arkalık- $ız kâkve iskemlesine benziyen bir destek getirip koyar, Bazı evlerde bu destekler dört veya altı köşeli, açılır kapanır ayak - lardan ibarettir; yani portatiftir; kaldır- lınca, bastınız mı hemen yassılamıverir; ar- tık bir tarafa, sandık veya kapı arkasına kolayca, yer tutmadan sıkıştırmak müm - kündür. Arkasından kocaman siniyi yu - varlıyarak getirirler; o desteğin üstüne yerleştirirler. Siniler kalaylı bakırdan, ya- hut pirinçtendir. Çoğunun üzerlerinde sel- vi ağacını andıran resimler, bazan da sa - kibinin ismi ve tarih bulunur. Tekke si - nisi ise şu tarzda bir yazıya rastladığınız olur: “Dilşad Hatunun eseri vakfıdır,, Sini müvazeneli şekilde oturtulduktan sonra ortaya “nihale, konur. Amma bu ni- haleler, o devirde ne telden, ne de bir yo- lu sanı, bir yolu kahverengi, bükülmesi kabil, cilâh tahtadandı; siyah meşinden - di; bir nevi deri yastıktı. Ne tabak, ne su- rahi... Kırılıp dökülecek, y: tulması güç, sefere tahammülsüz eşya kul Tanılmaz! Daha sonra kaşıklar dizilirdi. Kaşık Osmanlı sanatkârlığında mühim bir mev- ki tutar. Sıcak ve yağlı yemek kaşıkları imşirden bayka 8 kemikten, tek parça fil dişinden de yapılırdı; uçları mer- canlı veya sadefli idi, Çeşitlerinin ayrı ay- n tarifine girişilse uzun sütunlar Muhallebi ve hoşaf kaşıkları ise dünya - nın en ince, zarif, lâtif masnuatımlandı. Sütlüler yayvan, dil biçimi ve fil dişi ola- mazsa geyet iyi cilâlanmış, kemikleşmiş şimşirden oyulur, ötesine berisine mercan parçaları gömülür, uçları ise yamru Yüm- ru, iri merean parçalariyle süslenirdi. Ta- mamiyle sadefle işlenmişleri de vardı. Hat- 1â sap, bazan yalnız mercan parçaları bir» birlerine geçirilerek de vücude getirilir. di. Hoşafa mahsus olanların ağız yerleri ya sarı, yahut koyulu açıklı şeffaf bağa - dandı; geniş ve derindi; boşafın hafiili - Biyle mütenasipti; saplar, öbür kaşıklardan daha süslü, yine uyacak zerafet - teydi. Mihri denilen ve haniya kulağa tu- tunca bir takım uzun ve nağmeli sesler getiren benekli deniz böceği kabukları var- dır, vaktiyle süre sürte, kâğıt pürüzlerini düzeltip cilâlamıya yarardı, bunlardan hoşaf kaşığı yapılır, Saplarına oyuncaklı oymalar bakkedilmiş kocaman sadef par- çaları eklenirdi. Çatalı bilmezlerdi. Bilin- diği zaman da taassup bir müddet, bunun revacına mâni olmuştu. ardolayı, yere, her sdam için incecik bir minder kondu mu, artık soffa- nın kurulması tamamlanmıştır. Yemek, ya toparlak, yahutta beyzi bakır Sahanlarla, ortadaki nihalenin üstüne konur ve ka - pak muhakkak sofrada, ev sahibinin işa- Tetiyle halayık veya erkek meclisinde uşak tarafından açılır, Bu işaret verilinciye ka- dar kimse, içindekini bilmediği cihetle işin'merak verici bir ufak ciheti vardır. Besmelesiz yemeğe başlanmaz. Bittiği zaman Gs bazı evlerde en yaşlısı, yabut sarıklısı kısa bir yemek duası okur, “Â- , denir, öyle kalkılır; liyen ibrik ba- şına geçilir. En kısası bir: “çok şükür, elk hamdülillâh?,, demek lâzımdır. Fessiz, baş örlüsüz yemeğe oturmak kimsenin haddi değildir. Meselenin güç üç mühim noktası şun - lardır: Bir kaptan yemek, elle yemek ve yere oturup yemek! Bunlara herkes için ayrı bir bardak olmamasını da ilâve ede- bilirsiniz. Bir kaptan yemenin sıhhate uy- mıyan cihetinden başka gide gele kolunu zun yorulması mahzurunu o unulmayımz. Elle yemek yerken iki parmağından baş- kasını kirletmeden işin içinden çıkabilen- ler çoktu. Hattâ iyi silelerde çocuklara, bilhassa kızlara onu talim ederlerdi. Et kemiklerini, gayet istifli olarak, yine i üzerine, fakat ses çıkartmadan tam önünüze koymıya dikkat lâzımdı; salana da 6) uzatıldığı vakit kendi önünüzden baş- ka tarafa kaymak, hududu tecavüz pek (Devamı; 4 üncü sayfada) | HAMİT DEVRİNDE SAHNE: asa, sandalya, çatal, tabak, berkese ayrı bardak usulü başlıyor. Fakat küçük ve ortahalli ailelerde pek ağır ve €n basit şekilde. Artık bir evde yemek o- dası diye ayrı bir yer vardır; fazla külfe- te lüzum göstermiyen, yarı boş, manzara” sız, ekseriya dar, bir alt kat odası... Masa yuvarlaktır; amma iki yanındaki menteşeli parçaları tutan sopalar içeriye doğru itildi mi küçülür, inee uzun bir şe- kil alır. Üstünde, satın alındığı zaman be- yaz görünüp biraz kullunılınca kirli sarı bir renk alan ve üstüne sıcak bir şey kon- du mu, tüylü tarafı masaya Yapışan ipti - dai mamulâttan muşumba serilidir. Nihale mühim bir zinet eşyası gibi ma- sanın daima ortasında durur ve bir de en âdisinden cam surahi... Bu surahi, henüz kırkçeşme ve saka suyu içilen evlerde çar- çabuk şeffaflığını kaybeder; sararır, hallâ Yeşillenir bile... Onu temizlemek epeyce güçtür; kül, kum, çakıl taşı, yumurta ka- buğu ile çalkalamalı, yahut, faz mevsimin- de içine incir yaprakları atmalı, bir dey- nekle uğuşturup sıvazlamalı... Sandalyaların oturulacak yerleri, ara - larında yeşil ve kırmızı renkte boyalıları da olun bir nevi sazdandır. Büfe, ufak ev- lerde üst katı camlı, alt katı kapaklı birer dolaptır. Camlısının iç tarafına, süslü gö- rünsün al mia mavi renkte bir Ğu- var kâğıdı ur. Lâkin tahtalar bir mildet 4 NE iyice kuruyunca bitişik yerlerinden ayrılırlar, kâğıtlar da kopar. Vakitli ailelerde yemek odalarma iti - na modası baş göstermiştir. Büfeler Viya- na mamulâtından, pek gösterişli, kıymet- li, şeylerdir. Masalar, ek tahtalariyle iste- nildiği kadar uzatılabilir; muşamba ötlü kullanılmaz, tiril tiril keten örtülerin el- tma; el dokununca masanın sertliğini du- yurmamak için pamuklu, yumuşak ve hususi bir örtü daha konmuştur. O devir- de, bugünkü gibi, masalarda kalın ve sert cam teması hiç de hoşa gidemezdi. ence hoş olmıyan bir şey peçetelerin salata biçimi bükülerek tabak içi- ne, yahut çifte yelken şekline sokulup bardaklara oturtulması idi, Maamafih bu usul, kibar denen aile sofralarında çabuk terkedildi; fakat orta evlerin mühim bir süsü halinde mıhlandı kaldı. Hususiyle on- ların sıralanmadığı bir davet masası - Di- vom ve madalyasız üniforma gibi - gö- ve yavan görünürdü. Renkli örtü ve peçete kullanmayı ise kimse akln- dan geçirmezdi. Yemeklerin, önceleri, iyice evlerde bile ortaya konulması âdetti; fakat bakır sa - hanlarda değil, kayık tabaklarda gelirdi ve herkes, önündeki tabağına kendisi alır, ala- muyanlara bir beceriklisi ve itibarlılara da ev sahibi koyardı. “Kâfi, efendim; pek çok oldu efendim; o kadar yiyemem efendim! gibi sahte, yani nâzikfne sözlerle, masa başı, arı kovanı gibi uğuldar, dururdu. Sofrada masa, iskemle, çatal ve tabak sohbet kapısının açılmasını da bir derece temin me (Sanayi mektebi) nin son senelere doğru yaptığı ceviz yemek mssa- lariyle büfeler İstanbulda yemek odalar nın çoğalmasına ve gittikçe oturulur bır hale girmesine yaradığı gibi yine o mek- tep mamulâtından masif karyolalar, yatak odalarının değişmesinde müessir oluyor, evler yavaş yavaş şahsiyetini kaybederek firenkleşiyordu. Maamafih yer yatağından, yer sofrasından hâlâ vaz geçemiyenler, çatala el sürmiyenler heniiz nek coktu Yy eni yetişen nesil mensupları şayet 8ofrada bu gibi mutaassıp biri bu » Junur, parmaklariyle yerse iğrenirler ve “aman, midem bulandı.. O kadın (veya erkek) bir daha yemeğe gelirse ben ayn yerim, sofraya inmem'!,, derlerdi. Becerik- Sizliklerinden dolayı çatala bir türlü eli yatmıyanlar bütün yemekler için kaşık kullanmak suretiyle iğrenç olmamıya ça- Uştıkları gibi bir kısım küçük aileler de ça- talla yemek yenilmesi mutat olan büyük (Devamı: 4 üncü sayfada) DEĞİŞİKLİKLERİ TABLOLAR a SER!S ŞİMDİKİ DURUM KET ll A) emek odası, hemen hemen tekrar or- talıkta görünmez olmuştur; bu bal apartımanlara yerleşmenin, darlığın icabı- , odalara bir renk bir örtü, yahut sadece, her a şına, incecik, el işi bir “naperson,, ve bır tabak koyar; sandalyalan, uzaktaki yer - lerinden çekip etrafa dizer; çatal bıçakları | yerleştirir; irili ufaklı kadehleri de sıra - ar, salon bir yemek odası oluverir. Zaten büfeler şekillerini değiştirmiştir: Eskileri kat kat, bölme bölme, çekmeleri meydanda, tabak, çanakla süslü, üzün boylu, fazla yer tutan, lenduha şeylerdi Şimdi yassı ve yayvandırlar, camsızdırlar, kapaklıdırlar, içlerinde sakladıkları meydana vermezler. Üzerlerinde birkaç vazo ve aynadan bir “bordür,, vardı nin nesidirler, ilk bakısta anlıyamaztın, akımlar kübik ise görünüşlerindeki sahte metanetc, kuntluğa, parlak - lik ve sözüm ona zerafete aldanmamalı. İç yüzleri ve esas malzemeleri en âdi çam! tahtasından, gaz sandığından ibare Bunlara kontrplike ile geçici bir inâkiyaj yaplm ine görünüşleri pek rahat Sanılan kübik divanlarla koltuklar dâ pek münasebetsiz şeylerdir. Divana oturunca ya çökersiniz, ya sip sivri meydanda ka İrsınız; arkanızı dayıyacak yer size epey- ce uzaktadır; yakm da olsa ya sertt hut ecişbücüş kuştüyü yastıklarla Hizum suzca yumuşaktır, Sağa dönersiniz, sola çevrilirsiniz, kolunuzu uzatır, bü büker, ellerinizle dizlerinizi yakalar, avuç- larınızla ensenizi destekler, yine rahat, hu- zur bulamazsınız. Geniş koltuklardan ise, bir kere görnül- dünüz mü kalkabilmeniz için bocurgat lâ- zımdır; bunlar 6 kadar çöker ki, dizleri - niz ağanız hizasın bulur; iki taraftaki el dayanacak yerler ise, saray ve yangın duvarları gibi, yanlarınızdan yükselir, &de- ta manzaramızı kapar. Bu koltukta oturan bir adam yanı sakat ve alil haline girmiş- tir; tam rahat edebilmesi için başka birisi- nin yardımına muhtaçtır; meselâ sigarasını yakacağı, elini kibrite uzatacağı, cebinden bir şey çıkaracağı, hürmet edeceği zir zata kalkacağı, likör ikram eden bayana teşek» kür ime aş şöyle, yerinden kımılda - nacağı zama! Sofra il sohbet devri tamımen başlamıştır. Hamid zamanında yemeklerin ortaya | konmayıp hizmetçiler ve uşaklar tarafın - dan gezdirilmesi usulü ancak çok refahlı ailelere, düğünlere ve büyük davetlere in- hisar ederdi. Şimdi tek hizmetçili evlerde de önüne bir ufacık prostelâ takmış ve ba- şına mini mini bir dantelâ kondurmuş olan kız dahi yemekleri birer birer dolaştırır. Yemeği ortaya koymak pek süfli bir şey addedilmektedir, küçük burjuva değil, Adeta amele işi! Halbuki aile reisinin sofradakilere yeme- &i bizzat, eliyle dağıtmasında benim ho - şuma giden bir hal, senbolik bir mâna var- dır. Lİ LİZ Zİ ia âkat modern devrin en hoşuma git miyen ciheti, birçok evlerde yalnız yemek odasının kalkması, şekli gizlemesi değil, mutbak ve yemeğin evden elini, ete- gini çekmesi, mutbak bacalarının tütmez olmasıdır. Kadınlı erkekli iş ve memuri - yete sarılmak, ayrıca hem bunlara, hem de Sinema saatlerine yetişmek kaygusu yü- zünden halk gıdasını sokakta, hemen he - m angarya savar gibi alelâcele almak - adır, Sıhhat ve iktisat bakımından çok zarar- hk olah bu durumun, âile terbiyesi üzerin- de de tesiri fenadır. Sofra başı sile fert - lerini birbirine ilmikler; sıcak aşı duman, aradaki sevgi ve bağlılığı tazeliyen tılsım- lı bir tütsüdür, Aile terbiyesinin iç yüzü yemek masasının etrafında mahiyetini gös- terir. Geçimsiz karı kocayı yemekte daha anlarsınız; sevişmiyen fertleri de yine ora: da... En güzel, ılık, gıpta verici ve sasdet zevkine doyurucu tablo, sofra başında top- (Devamı: 4 üncü sayfada) Suri | Danaid'lerin Fıçısı satirde pek rumuzlü, peh | münidar bir hikâye var. | Danaos İsminde birinin elli ta- ne kızı olmuş. Vaka esatire nit olmasa elli kızın fabrikadan (se | al çıkarır gibi birden doğup birden büyüdüklerine inanılmaz. | Fakat vakaya “esatir,, damgası. | nı vurduktan sonra akan sular durur, Kanadalı beşizlerin bir sıfır | farlalı ablaları beraber doğduk. ları gibi miras büyümüş, bera. ber evlenmi Her şey asli yaptıkları de ilk zifaf gecesi hepsi bi kocalarını öldürmüşler, Bi yet üzerine muhakeme © (kaf) duğmın arkasına si ve ebediyete kadar dipsi rı doldurmuya mahküm edilmiş. / der, Insanların ruhları bilmiyen bir fıçı değil midir? Ne | servete, ne mevkle; ne şana, e şerefe; ne tahakküme, ne istilâ. ya velhâsıl hiçbir şeye doymak | bilmez. Ben işin bu cihetini bir tarafa bırakıyorum. Maddi ba - kumla muhakeme ediyorum. Muhteris len başka im- - İğ vesilesi bes çün “(Bem doldurmak Bunu teyii yaratılan ilk insan duklarını iddia edivorlarmış. 1 kümdar, hicbir delile istinat © miyen bu iddianm doğru olup ol: madığı tetkik. etmek istemiş. Birçok ilmi araştırmalar yapmış; müsbet hir neticeye varamamış, | Nihayet tabiatlen medet iste - | miş: | Yeni doğmuş iki çocuğu bir çobana teslim ederek yanlarında hiçbir lâkırdı etmemek şartiyle insanlardan uzakta ayrı bir ku - lübede keçi sütiyle besliyerek bü: yütmesini emretmiğ, il Iki sene geçmiş. Bir gün ço - ban emzirmek üzere çocuklara keçileri getirmiş; kulübenin ka- pısimı açar açmaz insan yavrula. in ona doğru ellerini uzatarak ba- iarmıya başlamışlar; — Becos! Becosl Çoban evvelâ ehemmiyet ver- iş, Fakat sonraları çocuklar her zaman bu kelime ile ,. | karşıladıklarına yine dikkat et- miş ve hükümdara haber vers miş bizzat işittiği bu Becos keli- mesi hakkında bütün milletlerde araştırmalar yaptırmış ve nihâ- yet bü kelimenin Frijya lisamı dn “Ekmek!,, demek olduğunu yanın ilk yaratılan insanları ol « duklarına hükmedilmiş, Insanlar, yaratıldıkları andan e kadar: feryat ediyorlar, Iş Danald'lerin fıçısında yalnız buna kalsa Karakulak suyu gibi bafif gelirdi. Fakat bunun yanın- da öyle bir ihtiras fıçısı daha var ki, ekmekle su ile, baklava bö- rekle dolmak bilmiyor. Dünyalas y bağınyor: Takvimci I Mili Şefin İmzalı Fotografları — Ankara 3 (A.A.) — Mili Şef İsmet İnönü'nün parti merkzle: riyle Halkevlerine ve odalarına imzalarivle hedive etmis olduk- iarı fotoğrafilerin merasimle s6 ref mevkilerine konulmasına de vam edilmektedir. Aldığımız telgraflar, Eskisehir, Muğla, Konya, man VE Gedizde bu münasebetle Yapıl İmiş olan tovlantılarda Türk w İlusunun Milli Sef etrafındaki sarsılmaz birliğinin ve one kar si düvulan inanç ve sevginin İçs ten ifadesi olan heyecanlı toza hüratta bulunduğu bildirilmek: tedir. i | | — —- Yeni İnşaat İçin Verilen Karar Belediye fen isler veni inşaatta zeme ku dürlüğü ilmaması icin veni tedbirler almıstır. Bödema ve vılacak İnsastın resmi ve mest ul mühendisi ile o mıntakanır | belediye fen isleri mühendis we müfettisleri sik: temaslarda bur lunacaktır. Temel atılırken kul lanılan demir ve diğer malzemt zamanında ve yerinde tetkik edilecek, binanin her kstı insa & dildikçe, bu kısmın sağlam. vw tenni seraite uygun yapıldığını dair rapor verilecek ve bu ran) insaat mühendisi ile belediv; i tarafından imza edile

Bu sayıdan diğer sayfalar: