20 Mayıs 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

20 Mayıs 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 20-5 - 1982 TAN... Adres değiştir. 1400 ig 1 sena mek (25) 780 Ay Dünyanın Siyasi Manzarası anlaşmasında te- lmesi icap eden en » nokta, Garbi Akdenizin n kadderatı Picsel Gerci sen Amerika resmi mah Weysand'a, mihver tara Memek şartiyle, her yardı pılacağnı vaadetmişlerdir. Vichy Mütereddit: ral Weygi kombinezonların tâbüyeli altin dadırlar. Yeni siyasi vaziyetler, askeri harekât için yeni inki- şaflar ve muvaffakiyet imkânla- rı temin edebilirler, Alman - Fransız anlaşması da, yeni askeri inkisaflara imkân veren yeni bir siyasi vaziyet ih- das etmek üzeredir. Bu anlaşma. * Akdenizde temin edeceği fa Yetin derecesi, hiç şüphesiz, Bu anlaşmanın henüz neticelen. | imediği ve Mareşal Petai Almanyanm bütün taleplerine boyun eğmekte ve bilhassa fi giltereye karsı muhasım bir ziyete geçmekte tereddüt ettiği anlaşılıyor. Vichy hükümetinin, Suriye hava meydanlarının İn- giliz tayyareleri tarafından bom bardıman edilmesini Fransaya |: kârsı bir tecavüz hareketi, bir vesilesi addetmemesi, bu şü teyit etmektedir. Mösyü Laval, Amiral Darlan ve Mareşal Petain gibi şahsiyet. lerin bu anlaşmadan temin et- mek istedikleri menfaatleri, Fransız matbuatı sarih bir su- rette ifade etmeki ğ beraber mülki ve büyük devlet vaziyetini muhafaza etmek İm- kânmı Almanya kendisine temin etmektedir. Yeni Avrupanız Ku. Tuluşunda Fransa ile işbirliği yapmayı kabul &den Almanya: nın uzattığı eli reddetmek çok M6s'um bir siyaset olur.,, | Fransavi bugün idare eden devlet adamlarının, Fransanin Almanyanın yanında İtalyanın mevkiini alabileceğine kani ol- dukları hissedilmektedir. Almanyanın, bu kanaati, par- Tak vaatlerle takviye etmiş ol. ması çok muhtemeldir. Ancak, Fransanin Nis, Korsika gi vatan parçalâriyle Cezair, Tu- nus ve Fası muhafaza etmek ar- İ zuları ile İtalya ve İspanyanın bu yerlere sahip olmak hususun. daki kararlarının telifi kabil de. İ | Kan vücudümüzün en kıymet. Ni unsurudur, Biz yemek yiyip de karnımızın doyduğunu hissettiği- miz zaman vücudümüzü besledik Zannederiz. Halbuki yediğimiz Yemekler hazmedilip karaciğere giderek orada vücudün işine ya- rıyacak gıdalar haline geldikten sonra kana karışmadıkca vücut beslenemez. Vücudün hücrelerini birer birer besliyen kanımızdı Biz akciğerimizle teneffüs tiğimiz zaman vücudümüze lü- Zumlu olan oksijeni aldık zanne- deriz. Halbuki bu oksijeni alıp hücrelerin her birine götüren gene kandır. Galiba, ilk hayat sahibi hücre denizde hasıl olduğu için, vücu- dilmüzün hücreleri dalma tuzlu İ bir su üzerinde yaşıyabilirler. On İ lara bu tuzlu suyu temin eden de odur. Vücudümüzün hilereleri yasa- dıkça eskirler ve eskiyen madde- lerini dışarıya atarlar, bunları da toplayıp bütün vücuttan dişarı cıkarmak işi gene kanımıza dü- ter, Vücudün beslenmesi için yalnız #ıdalar yetişmez. Onları işe Yacak hale getirip ve hayatımı" zin ber türlü işlerine kayısan hor. Monları dn kan tasır ve her biri hi yerli Yerine bırak Kanımızın bu ABONE BEDELİ NİNE lay m 'Kanınızın Miktarını Bilir kai *| manlar uzun boylu olmasalar hile Yerinden dolay Evnebi | Türkiye. Ecnebi 2900 Kr, 400 Kr. 8 Ay 800 Kr 1509 80 . tAy 30. Diğer cihetten, İngiltere; Akdenizden kovmak ve Afrika- ya hâkim olmak için Fransanın yardımına muhtaç olan Alman- yanın bu gaveyi elde ettikten sonra Fransanın artık Almanya nın emirlerine harfiyen itaat et- mekten başka bir şey yapamı- yacağı da muhakkaktır. ' Mukavemet İhtimali : | ichy hükümetini larla tam bir aske: birliği yapmakta tereddüt ve en-| dişeye sevkeden üç nokta ta savvur edile R 1 — Fransanın, Amerikanın temin ettiği yiyecek maddele- rirden mahrumiyeti, simali Af. rika müstemlekelerivle nakliya- tin inkitaa, hiç olmazsa sekteye uğraması dolayısiyle, esasen çok fena olan iaşe vaziyetinin bils- bütün tahammül edilmez bir de- receyi bulması; 2 — Fronsanın yeniden harp sahnesi haline gelmesi; 3 — Kavi bir Alman zaferi neticesi, Fransanın da diğer Av rupa memleketleri gihi, Alman- altında ve di- rektiflerle çalışan, siyasi ve İk- tisadi istiklâlini kaybetmiş, dev- let haline gelmesi. ö Laval ve Amiral Dar. lan gibi Franuzların, Alman - Fransız anlaşmasında ve Alman az akat ücüncü nok- taya o kadar ehemmiyet verme. diği yahut bunu varit görmediği hissedilmektedir. tebarüz ettirilmesi cap eden en mühim nokta; garbi Akdenizin mukadderatının Maresal Petain- in değil General Weygand'ın elinde olduğu keyfiyetidir. Fik hakika General Weygand, Tu- Dus ve Cezairin hava ve deniz| üslerinde Almanların yerlesme. lerine müsaade ettiği takdirde İngiliz donanması garbi Akde- nizde çok miişkül hir vaziyete girecektir, Bunun tarafin General Wey di lehleriye iknaa mantikan hükmedilehilir. Esasen Amerika resmi mahafi- li General Weygand'a, mihver tarafma geçmemek şartiyle, her yardımın yapılacağını vandet- mişlerdir. Kabildir ki, General Weygand'a, müstakil kalması şerGyle, General de Gavlle'in kendi kumandası altında çalış- mast teklif elilmis olsun. Amerika, Lâ Martinik, Gü- yan ve Dakarın isgali, Fransaya her türlü yiyecek sevkiyatının imali Afrikaya giden lerinin tevkifi. A. 5 milyon İngiliz hi rası kıymetindeki Fransız ala- caklarmın bloke edilmesi gibi tehditlerle Vichy hiikümetini mihverin âleti olmaktan vaz ge- sirmeye çalışmaktadır. Fransaya karsı oldukça mü- essir tehdit silâhlarına malik 0- lan İngilterenin ise, eski mütte- fiki ile karşılaşmamak arzusunu ikinci plân atarak askeri hare- psi hazırlandığı hissedilmek. ir, M. ANTEN lip biraz kan akınca hemen onu dindirmeye çalışırız. Hele ağız- dan veya burundan kan gelince büsbütün telâşa düşeriz. Bununla beraber vücudümüz-| de ne kadar kan olduğunu sorsa- lar pek de kesin cevap veremeyiz. Doğrusunu isterseniz, bunu he- kimler, fiziyoloji âlimleri de ta- mamı tamamma o söyliyemezler. Bir hayvanın vücudünde ne ka. dar kan bulunduğunu merak €- dip de o hayvanın kanını tekmil çıkarıp öleseniz gene kanın mik- darı tamamı tamamına biline- mez: Çünkü damarlardan çıkan kandan başkâ vücndün nesiçleri arasında az çok bir mikdar kan kalır... İnsanın kanmı tekmil çıkarma. dan mikdarmı ölçmek için bulu- nan usuller de vücuttaki kânm mikdarmı aşağı yukarı doğru o- larak gösterirler. O usulleri, tabii, burada anlatacak değilim, Onlarla yapılan araştırmaların neticelerine göre, bir insanın vü- eudündeki kanın mikdarı, vücut ağırlığının yüzde yedisi niha. yet sekizi nisbetindedir. Çoçuk. larda daha fazla, ihtiyarlıkta da daha az nisbette. Bir de kısa boylularda kanın vaclit ağırlığına nisbetle mikdarı artar, uzün boylularda azalır. Siş. ikdarı kilolarına nis- kanlarının. TAN Yerli sanayi müesseselerimizden birisinde hümmalı faaliyet . BUGÜNÜN MESELELERİ ; İmalâthane mi Fabrika mı? Nöstimiz arasında, “fabri- ka,, yı doğrudan doğruya tarif ve izah eden bir hüküm mevcut değildir. Vakıâ teşviki sanayi kanununun birinci mad- desinde, fabrika evsafıma temas edilmiştir. Fakat bu hüküm da- ha ziyede teşviki sanayi kanu- nundan istifade eden müossese- lerin mahiyetini tebarüz ettir- mektedir. Fabrika ile imalâthaneyi ta Tif ve izah eden ve her ikisi a- rasındaki farkları bariz bir su- rette meydana çıkaran hüküm- ler mevcut değildir. Bu hüküm- ler mevcut olmadığından bir müeseseye fabrika veyahut İma lâthane diye bir hüküm ver mek için, ehli hibreye kadar müracaat edilmektedir. Halbu- ki umumi hükümler vasıtasiyle her ikisi arasındaki farkları yek diğerinden ayırmak lâzımdır. Her şeyden evvel, şumesele- yi ortaya koymak lâzımdır! Fabrika neye derler? Fabri- kadan ne kast ediyoruz? Bu- günkü ihtiyaçlar © karşısında fabrikanın ifade ettiği mâna ne- dir? Bugürkü sosyal ihtiyaçlar karşısında, fabrikanın aldığı mâ Babama Haber Göndermek İsterim... ondrada, ve bombardıman tehlikesine maruz bulu » nan diğer cenup şehirlerinde oturan çocuklarla bir kısım ka- dınlar bir emniyet tedbiri ola- rak daha emin olan şimal böl gesine götürülmüşlerdir. Beş yaşında olan Londrah ik Bertha Hal! da arnesiy- ikte cenubi Weles'e gön- iştir. Buraya Bertha ile birlikte gelen yüzlerce muha - cir, boş binalara yerleştirilmiş ve hepsinin Fahatı da temin e dilmiştir. Geçenlerde Londra belediye reisi cenubi Wales'deki bu mü hacirleri ziyaret etmiş ve kü - çüklerin bir çoklarına en büyük dileklerinin ne olduğunu sor. muştur. Çocuklardan © kimisi bir bebek, kimisi bir tren, ki- misi de okuyacak kitap istemiş- fir, Belediye reisi çocukların hep sine diğer gelişinde alar yerine getireceğini vadetmi Fakst gelin görün ki küçi ük Bertha'nın en büyük dileği di- ger çocuklardan hiç birininkine benzememektedir. Kendisine ayni sual soruldu Ku zaman sarı kıvırcık saçlı, ko- yu mavi gözlü küçük Bertha ga Etm, Yet ciddi bir çehreyle: *- Ben demiştir, Londrada bulunan babama, benim ve an: Fabrika mı, imalâthane mi? maliye teşk Zaman zaman, arasında, bu mesele yüzünden ii fabrikatörlerle, ilâflar çıkar, Malümdur ki beş beygirden fazla motör kullanan müesseseler muamele vergisine tâbidirler. Bazı sinin hükümlerinden kurtulmak içi: brikatörler muamele vergi- fabrikalarının imalâthane olduklurnı iddia etmektedirler. Şimdiye kadar bu gibi hâdiselere çok tesadiif edilmiştir. Böyle olduğu gihi, maliye teşkilâtma mensup tahakkuk me- murları da, bazan imalâthane olan bir müesseseyi fabrika ol Tak kabul etmektedirler, İmalâthane sahibi lüzumsuz yere, mu» amele vergisi vermemek için, imalâthanesinin fabrika olmadı. ğını İsbat etmeğe mecbur kalmaktadır. Bütün bu hâdiselerden anlıyoruz ki, fabrikâyla imalâthane a- farklar bu tarzda ibtilâflara sebebiyet vermektedir. Bu ihtilâflar netice itibariyle adliyeye intikal etmekte, nihayet fabrik; olmadığı ehli ibreye de havale edilmektedir. Acı arifine dahil olup bu ihtilâf. lara sebebiyet veren mesele nelerdir? Bu gibi ihtilâflakın önü- ne geçmek kabil değil midir? di Yazan: Hüseyin Avni ; manın chemmiyeli (o artmıştır. “Fabrika,, denildiği zaman, yal- nız her hangi bir ham maddeyi işliyen, o maddeyi kıymetleşti- ren ve ona yeni bir şekil vermeğe vasıta olan bir müesse- se mevzuubuhs değildir. Bu ta- rif, Fabrikanın en eski klâsik bir tarifidir. Acaba bu tarif bu- günkü ihtiyaçlara kâfi derecede muzu, kendisini de çok dilem « j ğimizi haber vermenizi ii Tum. Ben yazı yazmasını bil. ” mem, Annem ona arasıla yazı yor amma ben babamın, bu iyi haberi sizin gibi büyük bir a damdan işitmesini İstiyorum Küçük Bertha'nn bu arzusu Londra belediye reisine hatırlat mıştır ki, Londrada vazifeleri başında kalan babalara, çocuk. larının ve ailelerinin vaziyetleri hakkında daha mufassal malü- mat vermek lâzımdır. Belediye reisi, kendisine bu Tüzumu hatırlatan küçük Bert ha'ya dönmüş ve onu alnından öperek şu cevabı vermiş — Merak etme küçük, bu arzunu muhakkak yerine geti receğim: Bu haberi sade senin babana değil, fakat bütün arka- daşlarının babalarına da gazete. ler vasıtasiyle vereceğimi, * * “Çocuklarınızi Merak neyiniz!, İY yürekli belediye Telsi, o Tadan ayrıldıklan sonra, bu GOZU Il RL Yazan: Sevim SERTEL V —.... tetabuk ediyor mu? Xx * 'emiyetteki yeni sosyal in- kişaflar, fabrikalara yeni vazifeler tahmil (etmektedir. Meselâ: Beden terbiyesi mükel- lefiyeti gibi... 19 uncu asrın Ji- beral kanunları ve şartları için de, bir fabrikatöre, bu şekilde” bir mükellefiyet tahmil etmek Çünkü bir iki gün sonraki bü tün Londra gâzetelerinde kü- çük Bertha'nın bir resmi intişar etmiştir ve resmin altına da şu cümle yazılmıştır: “— Belediye reisimize mühim bir vazifesini hatırlatan küçük Bertha' Ayni gazeteler Belediye Tel sinin cenubi Wales'e olan seya batinden uzun uzadıya bahset - mekte ve ayni zamanda aileleri uzakta olan bütün erkeklere hi taben şöyle bir tebliğ neşret « mektedirler: “Çocukları ve aileleri haşka yerlere gönderilmiş olan baba- Tar! O sevgili canlarımızı merak etineyiniz. Onların hepsi dir, Bakın onlarm başında bı lunan dokter Frank size şöyle diyor: “Babalar! Çocuk ve karılar» nız merak etmeyiniz. Onlar hakikaten sıhhatte ve mes'uttu lar, OÇocuklarmız açık havada çok sıhhi bir hayat geçiriyor. İçiniz rahat etsin), Ve bu suretle, küçük Bertha- nm arzusu a İazlasiyle yerine Lüksün . Değil hatıra gelemezdi. Kâr esası üze- rine kurulan bir fabrikanın, ham maddeyi işliyerek, piya- saya sürmekten başka bir vazi- fesi yoktu. Fakat fabrikatör, pek de başı boş bırakılmış değil- di, en liberal bir memleket o. Jan İngilterede bile, hangi yaş- taki çocukların fabrikalarda ça- kşacağına dair kanunlar çıkarıl. mıştı. Demek oluyor ki fabri- kaya, devletin müdahalesine 19 uncu asırda bile tesadüf edi- lirdi. Ve bu müdahale geçen a- sırda da vardı. Bu itibarla, fab- rikanın, cemiyet içinde ifa etti- ği sosyal rol pek ehemmiyetli olduğu için, müdahaleden kur- tulamamıştır. Pek tabil olarak, sanaylin ilk kurulduğu devirlerde bir takım tekayyüdata tâbi tutulan bir fabrikanın bizde de, kontrol ve onun iç teşkilâtına müdahale e- dilmesi lâzımdı. Bunun içindir ki, bugün yüzden fazla amele çalıştıran fabrikalarda, bir spor klübü, ve bir spor klübünün ı- cübettirdiği spor vasıtaları, spor meydanları bulunmaktadır, Bu 'akup, Sistan ve Horssan zaptederek Nişabur şehri ni kendine saltanat merkezi yap tı. Yakubün babası Leys bakıre olduğu için bu hanedana Ben Silfar derler. Yakup, babasının ibramına raj men bakırcılık sanatı öğren memis, başı boş gezmiş ve mü bu meslekte insaflıca hareket et tiği için evleri tamtakır soymaz sahiplerine de biraz öteberi bı rakırmış, Yakup, Bağdat halifesinin Sis tan eyaletine nasbettiği vali Der hem'in hazine dairesini bir geci delmiş, girmis; karanlıkta parli yan bir şey dikkatini çekmiş; mü cevher sanarak eline almış; ne ol duğunu anlıyamamış; ağzına gö ip tadına bakmış ve tuz oldu ğunu anlayınca hiç bi seye do kunmadan hazineye girdiği gib çekmiş. Ertesi sabah vali harinesinir duvarının delindiğini görmüş, te lâş etmiş; fakat o bazineden bi; toplu iğnenin bile eksik olmadı itibarla, fabrika, yalnız istihsal yapan bir yer olmakla beraber, âyni zamanda, bir spor mücsse sesi haline gelmiştir. Fabrika ayni zamanda biri mektep vasfını da ihtiva et- mektedir. Içinde yüzlerce işçi çalıştıran bir fabrika, ameleyi okutmağa mecburdur. Bundan başka, fabrikaların Yi- ayete mecbur oldukları sıhhi şartlardan da bahsetmek lâzım- dır. Fabrikalara ait hıfzıssıhha kanunu ile iş kanununun müh- telif bahislerinde bu mevzua dair hükümlere tesadüf ederiz. Bugünkü içtimai ibtiyaçlar, fabrikalardan daha çok şeyler istiyor. Nitekim Iktisat Vekâle- ti iş bürosu, fabrikalara mahsus kaza ve ölüm sigortaları gibi me seleler üzerinde tetkikler yap - maktadır, Görülüyor ki, fabrikanın $05- yal ehemmiyeti gittikçe artmak- tadır, e abrikaya tahmil edilen be- den terbiyesi, ameleyi okutmak mecburiyeti, iş kanu- nundaki hükümler, muhtelif za- manlarda birer kanun bhalinde| çıkarılmıştır. Bütün bu kanunlar ve nizamnameler yanyana ge- tirilirse, “fabrika, nın mânası yalnız istihsal yapan bir mües-) sese olmaktan çıkmış, ayni za manda sosyal vazifeleri olan bir cemiyet müessesesi haline girmiştir. Bu itibarla muhtelif zamanlarda çıkarılan kanun ve nizamnameleri bir aTaya getire- rek, fabrikanın bugünkü sosyal mânasını tebarüz ettiren, onu bugünkü ihtiyaçlara göre tarif ve izah eden bir kanuna lüzum vardır, Ortada müstakil bir fabrika kanunu mevcut olmadığı için, fabrika ile imalâthane arasında- ki farkları bugün için kestirme olarak ifadeye imkân yoktur. Biran bir iki ay evvel orta "yaşlı kibar ve güzel bir kadın Londraya gitmek üzere Portekize hareket etmişti. Lizbona İngiltereden hu susi surette gelen diğer bir tay- yare de bu itibarı yolcuyu Londraya getirmişti. Sadeliği ve kibarlığiyle ker- kesin dikkatini çeken bu kadın Amerikanın İngiltere sefiri Jhon Winnat'ın zevcesiydi, bu kadın teyyareden indiği zaman yanın- da gelirdiği esya üç el çantasın- dan ibaretti. Bu vaziyet herkesi hayrette bıraktı, kendisiyle konuşan ga- zetecilere Misis Winnat bunun sebebini şöyle izah etti; — Harp içindeyiz. demokrasi» lerle, faşizm arasındaki bu mi eadelede biz demokrat devlet- ler kadınlarına da bir çok vazi- feler düşüyor. Bugün artık lüksün sırası geçmistir. Hepimiz yalnız en Jüzumluları kullanmalıyız. Faz: la şeye gidecek parayı ise düs- manı yenmek uğrunda sarfet- meliyiz, Benim hesabıma göre bir ka- dınm en lüzumlu eşyası üç el cantasına sığar. Kırmızılar. pud- ralar, ipekli çoraplar, ipekli el- biseler, artık bunların zamanı gecmiştir. Misiş Winnat'ın bu samimi i- zahatı İngillerede gayet iyi kar ğın görünce şaşırmış. Hırsızı gösterdiği cürete rağmen tok göz lülüğünün esbabını merak etmiş şehirde tellâl çağırtarak hazin duvarını delen her kimse geli; teslim olduğu takdirde onu affe deceğini, hattâ, ona ihsan edece &ini ilân etmiş, Yakup valinin huzuruna çık miş — Hazinenizin duvarını deler hırsız benim! — Bu kadar iyi muhafaza edi len bir hazinenin duvarını del mek için büyük bir zahmete ve yakalandığın takdirde asilmak tehlikesine katlandığın halde ne den hiç bir şey çalmadın? Gözü nün önünde bu kadar müöcevheral varken neden hiç birine el sür. medin? — Efendim, karanlıkta parıl tılar gördüm. Evvelâ mücevhel zannederek o aldım, yanıldığım anladım, Fakat ne olduğunu öğ, renmek arzusiyle ağzıma götür düm, tattım. Parca parça kırıl muş kaya tuzu olduğunu anlayın. ca tuz hakkının kudsiyeti hı ma geldi. Sizin tuzanuzdan tatı olmakla aramızda bir dostluk te. essüs etmiş oluyordu. Bu dostlu ğa hiyanet elmeyi vicdanıma sığ: dıramadım. Eli boş gitmemin se bebi budur! Derhem Yakupta gördüğü ve fakârlık üzerine onu maiyetine Bir iki vazile vermiş, on muvaffak olduğunu gö 'avaş yavaş terakki etti, rek nihayet ordusunun kuman danlığını da ona vemiş. Derhem vefat ettikten sonr: Yakup vezirin evlüdından ikti: darı gaspederek evvelâ Sistan © yaletini, sonra da Horasanı ve hi çok memleketleri zapt ile kuv vetli bir hükümet kurmtuş. Yakup Horasanı zaptedip sehi re gireceği zaman Abbasiler ta rafından himaye edilen Muham met bin Tahir, kendisine bir a dam göndererek, halifenin mü hürlü bir fermanı varsa derha kendisine tâbi olacağını, aksi tak dirde buna nasıl cesaret ettiğin sormuş. Bağdat halifesini tantmıyar Yakup, kılıcın kınından çek miş ve Muhammedin gönderdiğ adüme: — İştel Demiş. Getirdiğim fer man budur. Altındaki mührüni de yarın efendine kendim göste receğim! Ertesi gün ordusu ile Nişabur: girerek | Muhammet bin Tahir maiyetiyle esir etmiş ve Sistar kalesine göndermiştir! 'arihçi ————————— Muzir Hayvan Ve Hastalıklarla Mücadele Için Tahsisat Ankara, 19 (TAN) — Memle» ketin zirai istihsalâtına ber sen bir çok zararlı böcek veya ba: bastalıklar zarar yapmakta wv bunlarla tekniğin ortaya keydı ğu en modern usul ve vas'tajs) la mücadele edilmektedir. B faydaları aşikâr olan mücade işlerine bu sene daha çok gen ve esaslı bir şekil vermek üzer Ziraat Vekâleti muzir hayvan v hastalıklarla mücadele 100 bin lira kadar ilâve tahsis; ayırmıştır. ann TOPLANTILAR YILRIRIM DAVUTPAŞA KLÜ- BÜ KONGRESİ Yıldırım Davutpaşa Kiöbü Başkan. liğından: Klübümüzün senelik kon - “resi 25-58-1941 Pazor günü saat IC da Cumhuriyet Halk Partisi Sam. ya nahiyesi binasındaki klüp merk zinde .yapılacağından kayıtir üyel

Bu sayıdan diğer sayfalar: