28 Eylül 1934 Tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3

28 Eylül 1934 tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkdili ile. İş değişme.. Fenni (Memlekette Sulh, Mezbahaların KİTAPLAR denk Merhum Hatıp Mehmet Hamdı Ve Eserleri. ( Dünkü nüshadan mabat ) Manyas ve havalisini pek #yi bilen iki zattan tahkiki me göre, Çalık oğulları adlı | bir sülülenin hâlâ o havali- | de mevcut olduğunu, Soğukl. ar dede Mustafa — beylerin | ahfadının var olduğu merk: | ezindedir. Şu hale göre yu- karıdaki düşüncelerim biraz | kuvvet buluyor demektir.Ge- ne bu bakımdan da Hatıp Mehmet Hamdi efendinin es- irini bir hakikatten aldığı - nı kabul etmemi p edi- yor demektir. Bilhassa Çal- | ik Ahmedin babasının da si pahi oluşu — zihnimi eyiden | eyiye kurcalamaktadır. — — Tımarhanedeki vukuat, kı radeniz kıyısının, halk 4lılf. nde dolaşa dolaşa Akdeniz kıyısında romantik bir tec- ellisi olmasa bile o devirlerin bütün hususiyetlerini bize bu gün olduğu gibi gösterm- | esi itibarile başlı başına bir kıymetir. Tumarhanenin — olmuş bir | vaka oduğu şüphe getirmi- yecok kadar bir hakikattir | diyebileeğim. Hatıp Mehmet Hamdi #fendi ya bu vukuatı bizmat nüşahede etmiş, ya- hut içilde yaşayanların en yakın alatışlarını güzel ka- lemile size sunmuştur. Romnın İstanbulda geçen safhasıbize cski darüşşifanın Süleymniye cihetinde oldu- ğunu trif ediyor ki muhar- ririn h tarifi sıhhate uyg- | un birzösteriştir. Birçoklar- amız jn bilinemiyon bu yer fılhakta bugün Süleymani- yede Türk ve İslam müze. siv atasına düşen Vefa ile küçü pazara yokuş b"mdıdır. Sıhhatinı eyice öğrermediğim bir. rivayete görele şimdiki aAskeri ma-İ tbaa caki tımarhane veya muınmimnlındnn imiş. Haâsa Tımarhane tamami- le #şahhas diyebileceğim tiplle olan hâdiselerden alınış bize bizden Rel"_" birelime — ile milli bir | inen sadir. Bu eserde Çıh_ kunda — görüldüğü gibi dak ile büyüyen yarı Arap, yaTürk, yarı Fransız tor- bisi almış şırmaşık Feride yac düğenin arkasında kan, sapana dayanan,orak. lsabah idmanını — yapan, hmanın — savurduğu altın bıklarla lâpiska saçlarını siyen gEmine» var Ti #hanenin yazılışı da mer. | $ kadar — güzel ve Öz mizin bütün ince nük- arile süslenmiştir. Halk dili, kalk edebiyatı | sabın kayaağı olmuştur. Bi.| ıssa müellifini bu muvaffakı- tinden dolayı alkışlamakla iz düyüyorüm. Ğ Hasanın tımarhanedeki z0 iki saçmaları öz dilimizin an çeken, gönül büyülüy- n güzelliklerile doludur. Bu mrçalardan bir ikisini muh- erem okuyuculurima tekrar ve bir daha okumaktan ke idimi alamadım: « —Geaçmiş olsun İnşallah afiyettesindir? ! — Geçmiş olan afiyetimi | aldım, ela girdim yola, bu iş | müyesser olmaz her kula, ko evlâdım Yazan: A. BAHA derimle verdik kolkola, dün- ya kazan karıştıra karıştıra geldik buraya.. Sizin de ke- yfiniz, göreğiniz, lokumu- nuz, çöreğiniz, — pilâvunuz, böreğiniz, eyidir inşallah?!» « — Akdoğan benim idi Bilmem ne oldu? Amecnm amca idi.. Babalığım oldu Anam yeniden gelin oldu O vakit Hasan deli oldu. Ne oldu ise nişanlıma oldu. Be- nzim sorardı soldu. Hacılar, oğalar yolunu buldu. Çalık Ahmet zengin oldu. Ah tan- rım adalet kapını aç. Üze- rime yardımını saç.. Dediğ- im zaman ağalar hiddet etti de yediğim kamçının bini bir paraya oldu.» «Leylekler sabaha kadar laklak edarek vakit kaybettir. iyor, diye mahalle kahveler- ini kapatırlarsa kabahat ki- min? Soğan yimedim ki ağı- im kokacak, Al kaşağıyı gir ahıra, yarası göcunr.. Amecsm deli demiş ağalar tasdik etmiş. Hasan çiftlikten gitmiş.. Kim alır kim satar., Deli deli tepeli, eski hamam kubbeli, küçük hanım küpeli demekten baş. ka çare yok, akıllıyım de- din mi... Kelâbidin yiyeceğin kamçının hadi hesabı yok!. ») Ey hitabete salâhiyeti olan deli Husan, sana malüm olsun bilesin ki. Âlim sab rin edâbı. adâp — yönünden otuz beştir. Otuz beş adat- olan « paş edep olun vezni ver, mevzunu — var, alâmeti var, binası var. Vezni: Oğlan kızı gördü, movzunu: Kelâbi Hasanı dövdü, dahi alâmeti, beniz kaçık, gözler sönük, neşe dönük olmak. Dahi bi nası çiftlikten, araziden, ha- yvanattan ol çekip tımar- hanade oturmaktır. — Mana morat olundukta? — Dövdü, kim? Kelâbi! Kimi? Hananı! niçin? — Amcasının verdikleri | buhşişlerin hotırı için!..» «— Allah kimseleri bana arkadaş etmesin. Arkadaşlar arkadaşça arkadaş desinler, arkadaş olmasınlar, aktaş, | karataş kaldım burada ku- | ru baş, bedestanı ha dolaş | ha dolaş» gibi halk dilimi. | zin en özlü parçaları Hatıp | Mehmet Hamdi — efendinin | en çok benimseyip eserine | malettiği malzeme — cümle sindendir. Yine Tımarhaneyi okuduğumuz vakit müellifi- ı nin şiir yazma — kabiliyeti | olduğunu da anlıyoruz Balıkesirda Balıkesirin güzide — mebusu İsmail | Hakkı beyefendinin açmış olduğu çığırda Balık- esir büyüklerini yazacak ol- an genç müdakkik ve müte- tebbilerimizin Hatıp Mehmet Hamdi efendinin adını bu | arada unutmıyacaklarını bi - linmiyen ve bilmediğimiz gi ir ve esarlerini ortaya koy acaklanını kuvvetle umuyo rum. ee Atletizm . Birincilikieri Türkiye Atletizm birinci- İybüyüm | likleri müsabakalorı bugün İstanbulda yapılacaktır. Mü sabakalara Ankara, Bolike- sir, Bursa, İzmir ve İstanbul atletleri iştirak edecektir, | yecağına seni Dün bir arkadaşa geldim. Nasıl oluşunu sor. mamo alan birakmadan! —Nerelerdesin canım? Kaç gündür seni arıyorum. Aman gel şu kahvenin 1ssiz. bir küşesine çekilelim de seninle düşündürücü ve dirilce bir büyüm görüşeceğim, Ta sondaki — boş bir te- rkiye doğru ilerlerken ke- ndi. kendime bu — dirilce büyümün ne — olabileceğini soruyordum. Arkadaşım boş değildi. Onun için bu büyüm evlenme olamazdı Acaba evinde bir geçim sizlik falan mı baş gösterdi? Fakat eyi geçindiklerini de yakından biliyordum. Çocu gunu bir okulağa vermek için belki benim düşüncemi öğrenecek desem arkadaşı- mın okulağ çağına basmış bir çocuğu da yokdu ki. Daha birçok — sorguları kafamda sıralıyabilirdim. Fakat sandalyelerimize yerleşir yerleşmez arkadaşım daha fazla — düşüncelerimi yoklamaya çağ bırakmadan yanayakıla: — İşimi değiştirmek 'isti- yorum diye söze başladı. El. ine az paru geçtiğini buna ka. eşı bir de zor oluşunu sonra da hiçbir kimsenin gözünde değeri olmadığını uzun uza. dıya anlattı ve dedi ki: Düşündüm, — taşındım başka bir işe gireceğim. Şi - mdi bir yol göster bana Düşündük.. Arkadaşım bu işte tam beş sene Özel aldı. Ondan önce de uzun yıllar bu iş için çalıştı. Şimdi soldan geri dönüp bir başka yönden da ha ileri geçebilmenin yolunu arıyor. Bu nasıl olur? Ona dedim ki: Arkadaş, on sene bir yoldun geri — dönecek, sonra yeni bir yol tutaca ksn. Bu —büyük — çağı kolay koley kazanılablece beyenmediği y.ır &n sekiz H ğini umuyor musın? Eyi düşün! Ummam diyeceksen adım bile gerilemeni doğru bulmam. Yok kendime güve niyorum, bu hızı alabilirim mi diyeceksin? Peki seninde bu kadar büyük bir erk var da niçin bunu — kendi işinde kullanmadın da şimdi hiç denemediğin bir iş arıyor- sun? Bugünkü yerine beş yılda orişebildin değilmi? Tutaca ğın yeni bir — yoldan aynı yere beş yılda değil daha çok uzun | yıllarda — varcmt inandırmak bir *sterim. Eyi düşün ve eyi bil ki iş değiştirmek gömlek değ- iştirmek gibi kolay değildir ee ğ Arkadaşıma doğru bir do- muk verebildim mi dersiniz? M. Cevdet Bua yozıdaki karşılıklar Tesadüf etmek Denk, oluş — hal, alân — möydan, esele, domuk— fi kir, teği — masa, dirilce — dirilce, boş— bekâr, okuluğ mektep, çoğ — zamon, değer—kıymet, özel— evel, tarıf, yön—cebin, erk—irade! yürüdüğün | Dünyad a Sülh; İşte Türkiyenin en aziz ülküsü.. Necip Ali beyin par- lâmentolar konforansında söylediği nutku, Denizli mebusu Necip Al bey parlâmentolar konferan- sında bir nutuk söylemiş ve demiştir k Yalnız bazı memleketlerin iktısadi faaliyetlerine — dair istatistiklere istinat edilecek olursa insana neşe ve emün- iyet verecek bir netice elde edilebilir. Filhakika bu ves. ikalara bakarak bütün dün- yanın muztarip olduğu ikt ısadli buhranın azalmıya ba şladığına hükmetmek kabil- dir. Fakat bu buhranın ba zı memleketlerde — ortadan | kalkması maalesef beynelm ilel jktısad? vaziyetin günden güne salâha doğru gittiğini görmekten çok uzaktır. Da- ha açıkça söylemek isterim ki, ittihaz edilen bütün ted- birler nihayet mevzji bir ma- hiyeti hajizdir bugüne | kadar zavallı beşeriyetin ba-| ştan başa muztarip olduğu bu beynelmilel buhran haat. ve alığını ortadan kuldırabilm- ek için şimdiye kadar hak iki bir formül bulunamamı şiir Bunun en bariz bir delili | henüz birçok memleketlerin bu buhran ıstırapları - içinde çırpınmakta olduklarıdır. Bi- rçok konferanslarda müte- addit mütehassıslar umumi buhranı izale için birçok tedbirler teklif ettiler. Fakat her tedbir önüne geçilemi- yecek müşkülât jle kargıla. Endı. Londra konferensi bu hususta parlak bir misal ad- dolunabilir. | / Şimdiki vaziyete bakarak iktisedi kalkınmanın — yerin- den serbost mübaslele usu lüne rücu jle kabul olabile- ceğinden Üümitvar değilim. Milletlerin 913 — ten evelki vaziyetinde bulunmadıkları. | na şüphe — yoktur. Vaota rihten beri de milletlerin iktısad! ve hukukf münase- betlerine dajr birçok riyeler meydana çıkmıştır, Şuna demak istiyorum kı, bu — mütalealar — istikbalde imilletlerin hayatında birer yer tutacaktır. Meselâ Türk hükümeti müteaedit ve açık tecrübelerden #sonra, kendi ihtiyaçlarımıza tekâbül ede- cek, milletimizin beynelmilel vaziyetine — uyabilecek ve umuümi — refahı seviyosini yükseltecek surette bir sanayicilik ittihaz etmiş. naza- | memleketio tir. Bugün hiçbir memleke- | tin yalnız ziral bir memle. | ket gibi kalarak az çok re fah içinde yaşaması ihtimali mevcut gibi değildir. Bu şerajit altında bizim gibi sanayiini yeni tesis ile meşgğul olan millatlerin hiç tahdide tabi bir — serbest mübadele üsülüne taraftar olmalarına ihtimal ki, münasebetleri günden güne tezayüt etmek- yoktur. Eminim te olan milletler için iktısa- | di veziyetini hususi mukavele | jimi tahdidi şeraite | inkişafı lerle tanzim otmek bugünün ihtiyaçlarına ve hakikata en ziyade tevafuk edecek — bir tedbirdir. Son zamanlarda kendini gösteren milli — cereyanlar geçmiş — zamanların cebren | kabul ettirdiği şaraite tota- buk etmiyor. Bütün milletle- rin en sabit ve en normal esaslar ve vasıtalar üzerinde mutabık kalmaları her mille- tin beynelmilel münasebatı | noktai nazarından ahenktar | ve normal osaslar ve vasıta- lar üzerinde mutabık kalma- larına vabostedir. Bu husus- taen salâhiyettar — zevatın yaptıkları tetkikat şu neti- ceye varmıştır. — İstikbalde beynelmilel iktısadi münase- betlerin sabit ve normal re- tabi ol. mıyan bir serbest mübadele olmiyacaktır Milletlerin iktısaden inki- | şaf ederek sulhun ve beynel milel emniyetin — resanet bulması ile tabil. mecrasına gireceği muhakkaktır. Mill. letler Cemiyeti mücssesesi milletlerin sulh hakkındaki umumi arzularından doğan | maddeten ve manen büyük bir eser olmakla beraber, ke- ndisinden beklenen, ümit ed. ilen neticeleri daha verme miştir. Milletler Cemiyetini kuv- vetlendirmek — için — yapılan teşebbüslerin akim kalması gibi vaziyetler, sulh tarafta- rlarını mükedder — etmekle beraber, bu büyük sulh mü- essesesinin beynelmilel bir | Mücssese olarak mevcudiye. tinjn, geçen asra — nispetle, ileriye doğru ehemmiyetli bir adım olduğuna kaniiz. Hatta yakında kararlarını movkii ioraya koyacak vasıtalara ma- lik olacağını da ümit ediyo- ruz. Faydaları Hayatımızın idamesi için hergün yidiğimiz en kıy- metli ve başlı gıdamız olan et etten mamul bilcümle maddeler - aynı zamanda sıhhatimiz için de daimi bir tehliko kaynağı- dır. Bu tehlikeyi — husule getiren sebepler pok muh. teliftir. Bu — sebeplerden biri de kasaplık hayvanatın- da neşvünema bularak in- sanlara intikal eden tufey- lâttır. İşbu tufeylâttan trişin, sistisergöz — bevis, sistisergöz — selloza ve ba- lıklarda neşvünema bulan Pleroserkoit doğrudan doğruya — eklolunun — etler ve balıklar vasıtasile insan- lara intikal ederler, diyor. Bir takım tüfeylâtın et- lerden insanlara inti. kali, geçmesi ise bilvasıta veya arızidir, Hele trişin namile maruf olan tufeyl sıhhati beşer için başlı ba- şına bir âfet olmuştur. Ba trişin en ziyode domuz et- lerinde bulunduğundan ve memleketimizde domuz eti- nin sarf ve istihlâki ise pek mahdut olduğundan memleke- timizde trigin istilâsı görülme- miştir. Almanya ve Ameri. kada zaman zaman trişin istilâsı görüldüğünden mez- bahalarda trişin — mua- yenesi için etibbayi baytari- yenin nezaretji ve mesuliyeti altında ekserisi kadın olmak üzere istihdam olunan me- murin miktarı — binlere ve sarfettikleri meblâğ — milyo- nlara balig olmaktadır. Biz- do dahi gerek insanlara ve gerekse hayvanata — intikal eden diğer birçok, tufeylâta her gün mezbalarımızda tes- adüf edilmektedir. Bilhassa Rkinokok, Distom, strongi, Sarkosporidi ve eair tufeylât mezbahalarımızda görülmekte ve etibbayi baytarıyemiz tar- afından tahrip ve imha ed- ilmekte ve iktısadiyatımızın başlıca temellerinden biri. ol- ve Milletler Cemiyetine mens- up millletler bu yüksek mü- ssseseyi tenkit etmekten ise ıslah ve muüvaffakıyeti için ne mümkünso yapmalıdırlar. Memleketimizi idare eden büyük İiderimiz — muhtelif yesilelerle söyledikleri nu- tuklarında, Türkiyenin sulh ve müsalemet ülküsüne ne kadar — taraftar — olduğunu Hade etmişlerdir. Memleket- t0 sulh, dünyada sulh, İşte Türkiye Cümhnriyetinin en aziz düstaru. Türkiye Milletler Cemiye- tine —muvaffakıyetine böyle bir haletirahiye ile çalışıyor. Türkiyenin en aziz arzusu hudutları dahilinde, kendi için ve dünyada daima yürüyen terakki ve medeniyetin — unsurlarından birisi olmak için çalışabil mektir. Balkan — misakı işte böyle — bir emel ve böyle bir programın muhassalası- dır, Milletler Cemiyetinin roh. berliği altındı za edile- cek bu gibi misakların Mil- letler Cemiyetine dünyadaki vazifesinin teshil otmesini bütün kuvvetimizle ümit et- mekteyiz an hayvanlarımızın kıymetl- öerini tenkıse Bsebep olan ve pek çok telefat husule geti- ren işbu tüfeylâtla daimi su- rette mücadele edilmektedir. İşte mezbaların bir memlek- ete temin ettiği birçok me - nfaatlerden en mühimmi de insanlara ve hayvanlara sa. vlet eden bu gibi tufeylâtla mücadele etmek ve işbu mu- zir avamile karşı sıhhati be. şeri ve memleketin iktısadi- yatını korumaktır. A Behçet ao —— Yugoslarya - hükümdarları Solyayı ziyaret ediyor Yugoslavya Kral ve Kra liçesi yakınka Sofyayı ziya- ret edeceklerdir. Bu xziyaret hakkında beyanatta bulunan Bulgar Başvekili, komşu hü- kümdarların bütün Bulgaris- tan tarafından büyük — bir sevinç ve sevgi ile karşılana- cağını söylemiştir. Belgrat, 27 (A.A.) — Kral ve Kraliçe Sofyaya gitmiş- lerdir. Yanlarında Yugoslav- ya hariciye nazırıda ;ırdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: