4 Şubat 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

4 Şubat 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 ŞUBAT 1233 PAZARTESİ —————H——— | Garbta fikir hareket'eri HAFIZANIN SIRLARI VE ALDI CI GARİB ŞEKİLLER — SEVK VE İDAREYE TÂBİ ÖKONOMİ NEDİR? Londrada çıkan (Deyli Meyl) gaze- “<âi, bafrsanın sırlarr - ve bazan aldığı Börib şekiller hakkında şu dikkate de- Üer yazıyı neşrediyor: Günün birinde kim olduğunuzu ve Yahut beş on senedenberi yaptıklarınızı Unutabileceğimiz hiç birimizin aklına Kelmez değil mi? Halbuki hafızayı kay- betme vakaları pek tık olup gerek zabı. ta raporları, gerekse hekimlerin müşa- hedeleri bunun, sıhhatçe sağlam zanne- dilen normal insanların başına ge'ebile- teğini gösteriyor. Bundan başka — bir de “şahsiyetin İkiye ayrılması,, hödisesi vardır. Me- Belâ bir amerikan papazı birdenbire bü. tün papaslık hayatımı - unutarak başka bir gehre gitmiş ve ticaret yapmağa baş- lamıştı. Bir kaç sene, açtığı dükkânda Muvaffakiyetle çalıştıktan sonra gene Bünün ticaret - papaslığa avdet etmiş ve atını unutmuştur. Diğer bir hâ 1931 senesi n halisinden bir adam, oturmakta olduğu ©telden çıkarak sigara almağa gider. Sokağa çıktıktan sonra hatırladığı tek hâdise bir tabanca ve mitralyöz sesi Olmuştur. Filhakika bu adam, ötelden Ayrıldığından üç gün sanra ayağı çıp - lek ve kirli bir halde bulunmuştu. Dolaşa dolaşa Aldershot #ehrinde, babasının Transvaal muhare - besine gittiğini gördüğü bir myedant hatırlamış, Hayatının diğer safhalarını kâmilen unutmuştu. Aldershot'a kendi. #ini aramağa ve almağa gelen karısını, Anasını tanımadığı gibi dünyada sene - lerdenberi olup bitenleri hatırlamaz ol- Muştu. Hattâ otomobilleri görünce şaş- Mış, radyo ve sinemaya hayret etmişti. Psihanaliz usuliyle tedavi edilen bu adam, her günkü hayatının küçük kü- gük hâdiseleri kendisine hatırlatılmak #uretiyle Bafızasını yavaş yavaş tekrar bulmağa başlamış — ve nihayet bütün Mazisini hatırlayabilmiştir. Fakat bir türlü hatırlayamadığı — safha, oötelden çıkışile Aldershot'ta bulunması arasın. da geçen üç günün hâdiseleri olmuş, bunları bir türlü hatırlayamamıştır. Louise Desmoulins isminde bir ka- dının başından geçen, mevzuumuz ba- kımından klasik bir hâdisedir. Bu ka- dın on yedi ile yirmi yaş arasında pek Serbest bir hayat geçirmişti. Bundan #onra taassup derecesinde dindar olmuş Ve iki sene sonra şiddetli bir âsab buh- Tanına tutulmuştu. Bunları takib eden Bekiz sene içinde — garib bir hafızayı kaybetme hâdisesine mevzu oldu. Kâh hayatının ilk safhasını unutuyor, kâh ikinci safhasını hatırlamaz — oluyordu. Kadımda görülen bu hâlet bir kaza ne. ticesi değil, yalnız bir asabiyet halin - den doğmuştu. Psikoloji mütehassısları bu hariku- dedelikleri nasıl Izah ediyorlar? Cuyet basit: İzah edemiyorlare Fakat bu iyolojist ve fiziyolo- daha nakledelim: da, Kew sehri a- vardığı jistlerin kabul etmemelerine taşmen her gün bir çok taraftar toplayan bir Bu nazariyeye göre olmaktarı nazariye vardır. dimağ bir hatıra “hazinesi,, ziyade onları istihale ettiren bir âlet. tir. Ancak bu fikir pek de yeni değil. dir. Samuel Butler, hafızanın vüçudu. muzdaki hücrelerin her birinde yaşadı- ğını söylemiş ve Henri Bergson da, bundan kırk sene evel neşredilen Mad - de ve Hafıza isimli eserinde daha ile- riyegitmişti. Şu balde, dimağda toplanmadık . larma göre hatıraların biriktiği yer neresidir? Bu suale cevab pek kolay. O yet, “gayrı meşur,, dur ki bu, say- dığımızdan daha geniş ve daha derin- dir. Meselâ, cehlimizi örtmek — için ekseriya “tahteşşuur,, dan bahsederiz. Fakat tahteşşuurua bir çok şekilleri olduğu ve her birinin bir hatıra züm- resi bulunduğunu unuturür. Hatırala- Tımızı gayri meşurda sakladığımız mey. danda değil midir? Bu suretledir ki gayrı tabiilik hallerinde muayyen bir hatrra zümresi, kendisine 21d görülen bir çok zümreleri bertaraf edebilir. Bi- nacnaleyh dimağın vazifesi ne olmak gerektir? Bundan evelki neslin maddi- yetçileri dimağın, safra ifrar eden ka- raciğer gibi, düşünce ifraz eden bir ci- haz olduğunu zannederlerdi. Bugün görüyoruz ki bu mazariye hadiseleri izah edememektedir ve ilmi değildir. Gayrı tabif haller psikolojisi bize öğretiyor ki beşer, kafasile yaşar. Ha. fızayı kaybetme ve şahsiyetin ikiye ay- rılması gibi hâdiselerin kimya ve biyo- loji ile izah edilmesine imkân yoktur. Dimağ, kafanım kullandığı gayet nazik bir &lettir. Bir musiki âletinin akordası bozul- duğu veya telleri koptuğu zaman sanat- kârın emrini yerine getiremez. Fakat musiki âletile onu çalan kimsenin tek bir vücud teşkil eylediklerini farrzet. mek gülünç olur. Dediğim gibi hafızayı birdenbire kay- betmekten jbaret olan hastalık sizin de benim de başımıza gelebilir. Fakat ar- zu edersek bundan kaçmabiliriz. Haya- ta cesaretle karşı korsak, kendimizi U« midsizliğe düşürmezsek, kendimizi kor. kuya, hiddete, endişeye terketmezsek hulâsa tehlike içinde ve müşkülat için. de itimadımızı kaybetmezsek bu hasta. lığa tutulmamız ihtimali yoktur. ... Pariste çıkan meşhbur “Revue d'Eco- nomie Politigve, , sevk ve idereye tâbi ökonemi hakkında ayrıca bit sayı çı- kardr. O sayıdan şu mühim satırları tercüme ediyoruz: Ökonomik büneyleri ve sıyasal Te . jimleri ne olursa olsun bütün büyük ül- keler sevk ve idareye tâbi ökonömi yo- luna girdiler. Liberalizmin ve ftldiyît- çiliğin vatanı olan ve nakliyat işlerini uzuün müddet şahsi teşebbüse ter- ULUS B. İHSAN ABİDİN'İN SON ESERİ. Na ŞEKER (Başı 3 üncü sayıfada) il milletlerarası şeker anlaşmaları getir. Ve kitab bu serilen meselelerin Türkiye bakımından mukayese ve takibi ile biter. Bay İhsan Abidin'in bu kitabenn, bilhassa Türkiye'de şeker sanayüni ve fabrikaları birleştirmek (2) zamanında çıkımış olması hassatan faydalıdır. Çün- kü gazete sayıfalarına geçen bazı beya- nattan ve gene neşrolunmuş bazı rapor» lardan ve haberlerden zaman zaman anla mak kabildir ki şeker meselelerinin en umumi vesikalariyle dahi alâkadarlar henüz kâfi derecede tanışmış - değildir. Bu itibarla kitabın yazarının bu cihetle de ayrıca öğünmek hakkıdır. Kaldı ki Bay İhsan Abidin; memleketimiz hak » kındaki eserleri memleketin - içinde ve dışında daima kaynak olarak müracaat edilen sayılı ve mutlu pazarlardan biri- dir. Bu bakımdan, emeğinin karşılığını zaten bu vaziyeti kazanmakla almış olan bu mutlu ve saygı değer yazar karşısın. da, biz sadece gıbtalarımızı bildirmek - ten ve ondan yürüdüğü terkibci bilgi yolunda yeni eserler istemekten başka bir şey demeyeceğiz. ŞEVKET SÜREYYA (2) Duyulan bu birleştirme ihtiya « cının tahakkuk şekli henüz kâfi derece. de işlenmiş ve bu hususta bir karar ve « rilmiş değildir. ——— ketmiş bulunan İngiltere bile bu zaru. retten kendisini kurtaramadı. Hemen her yerde de aynı teknik kullanılıyor. Sây ve gayretin dağılmasına niheyet vermek ve disiplin temin etmek mak« sadiyle de mecburi kartelleşme usulüu tatbik edildi: Bu usul İngiltere ve Al- manyada ziraat hususunda, gene Alman- yada, Birleşik Devletlerde ve İtalyada sanayi hususunda kullanılıyor. Piyasayı, bir yük teşkil eden istih. sal fazlalıklarından kurtarmak için ev. vela ihracatın rasyonel bir tarzda tane zimile uğraşılıyor. Bundan sonra mu- vazenesizliklerin sebelerine daha derin bir surette temas edilerek istihsal mik- tarı azaltılıyor. Nihayet müstahsilleri çok zarara sokmaksızın yeni bir muva- zene temini için istihlak meselesinin de halli Tazım geldiği görülerek bu saha. da bem ökonomik, hem de propaganda gibi manevi tedbirlere baş vuruluyor. Tatbikat programı bir merhaleden di » ger merhaleye geçtikçe genişliyor. Ve geçirilen tecrübeler isbat ediyor ki sevk ve idareye tâbi — ökonominin istilzam eylediği tedbirler fiatları kanunen tes- bit gibi tedbirlere inhisar edemezler, Fransanın 1933 de çıkardığı buğday as. gart fiat kanununun muvaffakiyetsizli. ği bu yüzden değil midir? Sevk ve idareye tâbi ökonomiye doğru ilerliyen bareketin sebeblerini saymak lâzım gelse bunların her memle- kette aynı sebebler oldukları anlaştlır. Evvelâ ökonomik sebebler vardıc: Buh- ranın uzaması ve ağırlaşması ve mese- Tenin, arz ve taleb kanunu ile halledi- lemiyeceği hakkındaki doğru ve yahut yanlış kanaatin kökleşmesi.. Sonra &ı â;;lekât Postası SAYIFA $ Boluda türlü çalışmalar (Bolu (özel bildiricimizden) — Bo- lu'da yeni yılın ilk günlerinden beri Fırka, Halkevi, Belediye ve soysal ku- rumlarda elbirliği ile galışmaların art- tığı göze çarpmaktadır. Bolu'da yeni yıl Halk Fırkasında yapılan zengin programlı neşeli bir ba- lo ile karşılandı. O gündenberi Bolu'. nun soysal hayatında günden güne ar- tan samimiyet kaynaşmaları hız almak- tadır. Halkevi kışlık çalışmasına koyuldu. Dün gece her ay halka meccanen ver. larını kullanmakta çok alâka — göster« mişlerdir. Şubatın sekizinde saylav seçimi ve dokuzunda umumi meclis seçimi başlı- yacağından fırka ve belediyece bunlar için yeni hazırlıklar başlamıştır. 931 yılı vilayet adına 6 saylav çıkmıştı. Bu intihabda bir fazlasiyle vilayet adına 7 saylaw seçilecektir. Bu saylavlar için« de birisinin kadın olacağı kuvvetle söy- JTenmektedir. Yeni yapılacak umumi meclis seçi- minde vilayetimia içinde 16 üye seçile- Bolu'nun T7 Kilometre ötesinde “Abat gölü ve mesiresi mekte olduğu müsamerelerden “Kahra- man,, piyesini Halkevinin sinema bina- #nı dolduran halka oynadı ve çok al- kışlandı. Konferanslar — ve temsillerle halkı faydalandıran Halkevi bilhassa güzel sanatlar komitesi bandosuna bir taz muallimi getirerek caz teşkilatını bitirmiştir. Fırka vilayet ve belediye saylay se- gimine esas olan ikinci seçmenler işi- ne aid hazırlıkları elele vererek geceli gündüzlü çalışmak suretile sona erdir- diler, Vilayet içinde 91 i kadın olmak Üzere 640 ikinci seçmen seçikdi. Kadın- lar erkeklere nisbetle ©4 20 fazlasile reye iştirak etmişlerdir. Birinci seçici- lerin 9p 70 gi reylerini bizzat gelip at mışlardır. Bilhassa kadınlar seçim hak- ço — yasal sebebler de ver. Büyük modern memleketler ya demokrasi, yahut dikta- tör usullerini tatbik ediyorlar. Her iki rejim de halkı: maddeten tatmin etmek mecburiyetindedir. Bunun içindir. ki kanaati ne olursa olsun hiç bir devlet bugün “istinkâf,, vaziyetinde kalamaz. Bakalım, neo « liberalizmin en parlak taraftarlarından biri olan Fransa baş « bakanı B. Flandin bu kaide dışında kal- mağa muvaffak olabilecek mi Onun “kontrola tâbi hürriyet,, formülünde ga. Bb gelecek unsur acaba hangisidir? *Kontrol,, mu, yoksa “hürriyet,, mi? cektir. Bu adet yeni kanuna nazaran: eakisine nisbetle bür fazla oluyor. U- mumi meclis seçimine bazırlık olmak Hüzere fırka yoklamasına başlamıştır. | Bu yıl seçimler için fırka ve bele« diye oldukça emekli çalıştılar. Yakın« da muhtar seçimleri de başlıyor. Bu seçimler 4 yıl müddetle yapıldığına gö« re bir müddet intihab işlerinden uzak kalınacaktır. Vilayetimizde yapılacak muhtar se- gimlerinde muhtar- heyetlerine — birer kadın alınacağını Bay Validen öğren. dim. Vilayetimizin umumf meclis üye. lerinin 16 üyeden Üçünün kadın olaca- ğı fırkaca münasib görülmüştür. Valj (Salih Cemal Gülen) vilayet bütçesinde vilayetin hakikt ihtiyaçla- rını karşılıyacak verimli programlı iç- ler için tahsisat koyduğunu ve bütçe. nin hazırlandığını, umum? meclisin se< çiminden sonra şubat ayı içinde açıla- Cağımı ve bütçeye “Bolu'nuz belki Tür< kiye'nin en güzel mesirelerinden olan Abat Gölü mesiresine yol açılıp otomos billerle gidip gelme temin edilecektir. Abat mesiresi 1370 rakımlı etrafı çam ormanlarile süslenmiş içi çakıl taşları ile deniz kadar berrak ve suyunda ala balık besliyen bir göldür. Yazın kena- rında talebe ve izcilerin kamplar kure dukları tabiatın çok incelikle bezettiği bu Abat gölü ve mesiresi cldden gören- Yeri hayranlıklara düşüren bir göldür. Büyük hik K Bu da bir hikâyedir Yazan: Yaşar Nabi NAYIR diyor. Turgud düşünüyor ki kendisile l'i_- r olmiya başladığı zaman da pek âlâ başka gencle konuşuyordu. Onun için bu Mmuhakemeyi kâfi derecede tatmin edici bul- Muyor, yüzü hep o çatıklığını aza &diyor ve Aysun'un yalvarmalarına karşı bir lime ile cevab veriyor; “inanamıyorum,, diyor, Gerçekten suçsuz olan genc kız onun budalaca inadı karşısında yoruluyor ve bir- denbire, artık son kuvvetini harcamış bir İnsan gibi, susuyor ve başını pencereden ya- ha çeviriyor. Dakikalarca böyle kalıyorlar. Turgud anlıyor ki lüzumundan fazla ileri Bitmiş ve onu kırmıştır. Yaptığı haksızlığın derecesizliği içinde Aysun'a karşı - dayanıl- Maz bir şefkat hissinin kalbinde yeniden be- Hirdiğini duyuyor. “Ah, şimdi, diyor, şimdi bir tek söz söylese ve bu mücadeleye galib Yaziyetimi kaybetmeden son versek. Fakat 'Aysun'un başı kendisina dönmüyor. O za- Man, elini usulca yanmdaki elin üzerine ko- Yuyor: “Aysım,, diyor. Bakışıyorlar ve me- sele kapanıyor. Bu ilk dargınlık gününden sonra yeniden Bi l Ki kınlaştırıyor. Her ikisinde de cid di bi î:vıi iî: sevilmeğe başladıkları şlııııdı_ııyııı- mıştır. Fakat gene her ikisi de ciddi bir sev- gi ile sevmeğe başlamış olduklarını kendi- lerine itiraf etmek istemiyorlar. Zihinlerini ve rüyalarını her zaman meşgul eden bu sevgi bahsini ilk açan Tur- gud oluyor. Sokakta berıbe;ıd_ orlar. Bir d sevilmek ve sevildi. K ııl:ıtı:-::: içinde o kadar fazla ı!u!ıfyor Iıı Aysun'un kendiliğinden söylemesini istediği i n kendıiııi ılıııııyoîı._ AĞ; Tenmesi güç bir şeymiş gibi, m. ona :—İd: birkaç defa tekrarlat- tıktan sonra söylüyor: “Seviyorum,,. Ve ay- ni suali Turgud'a soruyor. Turgud: — Hoşuma ıiıliyomın._diyuı. Genc kız: : — Demek bu kadar, diye teessüf ediyor. — Sana bir çok erkekler gibi yalan söy- lememi, hislerimi mübalağa etmemi tercih HLA NREZ rallrn Çüi iye üyük bi verdiğim, on öıle:îmıîek pek fazla büyüttüğüm içindir. Ik duydukları cinsi arzuya aşk adını veren erkeklere benzememi ister miydin? Bu sözlerle Aysun'un endişelerini ya- tıştırırken, ilk defa olarak kendisini sevdi- ğini itiraf eden bir kadma onu henüz sevme- diğini söylemenin gururunu duyuyor. Hal. buki © “Henüz sevmiyorum,, deseydi, sev- rafını ilk yapan kendisi olacaktı, tıpkı eski maceralarında olduğu gibi. Bu- nunla beraber kendi kendini kalbinin artık katılaşmaya başlamış olduğuna inandırmak istiyor. Bu en büyük emelidir. İstiyor ki bü- tün kadın tesirlerine kapalı taştan bir kalbi olsun, ve bir kadın, aşkile bir zamanlar na- sıl oynamışsa, o da kendisini sevecek kadın- larla öyle oynasın, sevilsin fakat hiç bir za- man sevmesin, Aysun'u kalbinin bu katılaş- ma idmanına en müsaid kadın addettiği için, onun erkeğin gururunu okşıyan uysallı- gından hoşlanıyor, onun üzerinde erkek otoritesini hiç sıkıntı çekmeden, hiç yorul. madan kurabiliyor. Herhangi bir meselede münakaşa ettikleri ve aralarında ihtilaf ol duğu zaman biliyor ki son söz kendisine aid olacaktır. Bununla beraber erkeklik gururu- nu tatmine yarıyan Aysun'un bu tevazuu ve silikliği bir başka cepheden onu kızdırıyor. İstiyor ki sevdiği kadım başkaları yanında ağırbaşlı olsun, sırf başkaları için üzerine bir elbise gibi giyeceği gururundan ancak kendi yanında soyunsun. Aysun'un hiç bir değerleri olmıyan, seviyece düşük insanlar- la konuşmaktan zevk alması, en manasız nüktelere kahkahalarla gülmesi onu kızdırı- yor. Çok defalar bu zevk ve gurur hafifliği- ni yüzüne bile vurduğu oluyor. Üzerindeki tahakkümü bu dereceye varmıştır. Muhayyelesinin gerçek kadınını düşünük yor. Öyle bir kadın ki kusurlarını bile mezix yet gösterecek bir kudrette olsun, kendik sini seyreden erkeğin başını döndürsün ve yere kapanmak ihtiyacile yuğursun. En çılgın - ihtirasa en boeyun eğmez mezcetmiş bir kadın. An olur ki, eğilm bilmiyen mağrur başlarda, tapmak ihtiyacı bir kasırga gibi eser. Allâhı bile, insan ruk hunun bu sonsuz tapmak ihtiyacı yaratmış değil midir? Turgud datatmin edemediğf ve belki hiç bir zaman- edemiyeceği bu ari zunun nostaljisini içinde yaşatmaya malk kümdur. Bir kadın tasavvur ediyor ki, önüne de, “değer mi? ,, sualinin istifhamı beynine de kıvranmadan, dizlerine kapanabilsin. Öpülmeye değer ayaklar tahayyül ediyor, Şimdiye kadar tanımış olduğu kadınlarıı hiç birinde bu hayalinin kadmile uzaktan da olsun bir benzerlik bulamamıştır. Kalbf. nin zırhlaşmasını istemeşi bile ihtimal ar. tık o kadına yolunda tesadüf etmek ümidir — ni kaybetmiş olduğu ve buna lâyık olmıyan kadınların önünde eğilmek istemediği için değil midir? Tapmak ihtiyacı bazan içinde o kadar yenilmez bir kuvvet haline geliyor ki, Aysu- — m'un önünde, hiç sebebsiz, Hrd-!“l" yere diz çöktüğü, onun parmaklarmı, dıılerinl_ öptüğü oluyor. " Sonu var

Bu sayıdan diğer sayfalar: