Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
t SAYFA 4 » ULUS Tarihdeki Yazan: Max KEMMERİCH Bu sıralarda frer başlarırıdan Pouti- us de S. Egidio Tuluz'da Arold Sance- riüus isminde bir işçiyi çağırtıp onun din- siz olduğunu söyledi ve birçok yeminli şahidler dinledi. İşçi hepsini inkâr etti, fakat Edigio ile diğer frerler onu mah- küm ettiler. Odun yığınına götürülür- ken hep “beni haksız yere mahküm et- tiniz, ben iyi bir htristiyanım ve Roma kilisesine sadıkım!” diye bağırıyordu. Fakat buna bakmıyarak onu yaktılar. 1234 senesinde bızım aziz pederimiz Dominikus'un azi mertet çıka- garib vakalar V Çeviren: S. ALİ hune ve sözlerine mugayir olduğunu ve büyük mahkeme gününe kadar buğ- day arasında ayrık da yetişeceğini söy- lemişti. O zamanlar henüz hıristiyan- lar arasında insanlar da vardı, fakat bunlar, bilhassa kilise mensupları ara- sında, sonra sonra hiç görülmez ol- - muştur. Yukarda söylediğimiz pak htristi « yanlar tarikatine mensup Cenubi Fran- salrlar aleyhine papa üçüncü İnnosans tarafından 1180 de gönderilen Albana rıldığı tebliğ edildi. Tuluz peskoposu Dominikan kilisesinde bir âyin yaptı. Dualar bittikten sonra eller yıkanıp ye- mek salonuna girildi. Tam bu sırada, Allahın takdiri ve bayramımı kutluladı- ğımız aziz Dominikus'un tesiriyle şe- hirden biri koşup gelerek birkaç dinsi- zin diğer hasta bir dinsiz kadını ziya- rete gittiğini haber verdi. Peskopos ve frerler derhal oraya gittiler. Peskop kop hıristiyanların hrristiyanlar aleyhine haçlı seferleri yapmalarını propaganda eden ilk şerefli papazdır. Pek büyük muvaffakiyetler kazanmış ve papanın adamlarından birinin anlat- tığına göre, arkasında “enine boyuna çöle dönmüş bir memleket, yıkılmış köyler ve şehirler ve bir ölüm “âanza- rası” brrakmıştır. Papa üçüncü İnnosans ateşli sözle- hasta kadının yatağrna oturup dünya- nın fenalrğından bahsetti. Hasta kadın bu adamı dinsizlerin bası dığı için riyle “Allahsız” ların kökünün kazın - masını istiyordu. Pavlus resulün incil- de yazılı olan şu: “kurnaz olduğum üddi sizi hile ile elde ettim!” serbestce cevablar verdi. Peskopos dedi ki: yalan söyleme- meli ve bu sefil hayata belbağlamama- lısın. Bunun için imanın ne ise onda sebat et ve ölüm korkusiyle başka şey söyleme, kalbinde ne varsa onu söyle.. Kadın cevab verdi: Efendi, ne söylü- yorsam inanarak söylüyorüm ve bu se- fil hayat için fikirlerimi değiştirmem. Bunun üzerine Peskopos dedi ki: Sen bir dinsizsin ve söylediğin şeyler küfür- dür. Ben Tuluz peskoposuyum ve Ro- ma katolik kilisesinin vekiliyim. Sa- na da bu kilisenin imanına dönmeni ih- tar ediyorum, Fakat bu sözler bir neti- ce vermedi ve peskopos dinsiz kadını Mesih İsa'nın kuvveti ile mahküm etti. , Kadını yatağıyle birlikte kaldırıp odun yığınına götürdüler ve hemen yaktılar. Bu olup bittikten sonra Peskopos ile Dominikan frerleri hazırlanmış olan yemek salonuna döndüler ve büyük bir neşe ile yemek yiyerek Allaha ve aziz Dominikus'a hamdü sena ettiler. Allah bunu böyle takdir etmişti ve bu vakalar aziz Dominikus'un ilk bay- ramında onun ismine şan olmak, imanlı- lar yükselip dinsizler kahrlomak için vaki olmuştur.” Eser bu şekilde devam etmektedir. Fakat bu nümune, sevgiye dayanan hı- ristiyanlığın kilisesi tarafından yapı - lan işler hakkında bir fikir vermeğe kâfidir. * * Papaların dinsiz addettiği ve on bi- rinci asırda cenubi Fransada yayılma- ğa başlıyan pak hıristiyanlar (Katha- rer'ler) tarikatine ilk girenler 1022 se- nesinde Orlean'da yakıldıkları zaman “ (yakılanlar arasında on tane de Kated- ral baş papası vardı) tektük itiraz sa- dalarr yükselmişti ve kaba da olsalar henüz işkenceden zevk almağa başla - bulu bazı kimseler sevgi di- ninin bu şekilde yayılmasına taraftar olmamışlardı. Meselâ Lüttich pesko- posu Wazon, dinsizleri yakayım mr di- ye soran Şalon Peskoposu Roger'e ver- diği cevabta kan dökmenin İsa'nın ru- cümlesine dayanarak kendi vekili olan Albano peskoposuna şunları yazıyor- du: “dinsizlerin başında bulunan Tu- luz kontunu, kendisine karşı bir ha- reket yapmağa niyetiniz yokmuş gibi kurnazlıkla kandırmız ve kendisini di- ğer dinsiz ordulariyle birleşmekten bu şekilde menediniz. Bilâhare, öteki din- sizler ortadan kaldırıldıktan sonra, onu temizlemek kolaydır!” bunu yazan, İsa- nın yer yüzündeki vekili ve sevgi dini- nin yayıcısı idi. Bu haçlı seferi 1209 senesinde Be- zicrs ve Karkasson şehirlerini zabt ile neticelendi. Beziers şehri sakinlerin- den hangisinin dinsiz. Hangisinin di- nine sadık olduğu bilinmediği — için, Papanımn vekili hıristiyanlığın esasındaki mülâyimliğe uygun olan şu sözleri söy- ledi: “Hepsini öldürünüz. Allah ken- dini sevenleri orada ayırabilir.” Hakika- ten bütün şehir hâlkı din uğruna doğ- randı, Bunlar erkek, kadın, çocuk ol -. mak üzere 20.000 kişi idiler. Halkın ka- çıp sığınmış olduğu Mari Madlen kili- sesinden 7000 kişi öldürüldü. Aynı günde Karkasson'da da 400 dinsiz ya - kıldı ve 50 tanesi asıldı. Ve bu zafer- den sonra Papanın vekili Papaya sun- ları yazdı: Allahın intikamı dinsizler- den parlak bir şekilde alındı. $ 20 şubat 1213 de cenubi Fransada toplanan peskoposlar III üncü İnno- sans'a şu mektubu gönderdiler: “İnayetlü efendimizden, hürmetle önünde diz çökerek ve göz yaşları dö- kerek istirham eyleriz ki, şehirlerin en mülevvesi olan Tuluz'u içinde bulunan bütün cinayetler, bütün kirlilikler ile birlikte mahvetmeğe müsaade buyur - sunlar, Bu şehrin zehirli yılana benze- yen mevcudiyeti sodom ve gomoröden daha fenadır ve kökünden yıkılmalı- dır.” Papa bu dindar ricaya muvafakat etti ve Allahın emriyle yalnız malüm olan dinsizler değil, azıcık şüpheli gö- rülenler bile odun yığınına gönderil- di. 2 AĞUSTOS 1936 PAZAR, =ı İspanyol ihtilalinden Kan ve ateş, tabii bir afet gibi, Tor- reador'ların memleketini kasıp kavur- makta devam edereken, fransız gazete- leri arasında da çetin fakat kan dök » meyen bir mücadele açılmış gibidir. Parisin ,bellibaşlı gündeliklerinin he- vitayman da artık temin edilmiştir. Yi- yecekle dolu bir sürü arabalara rastla - dık ve pazarlarda her şey boldur. Nihayet işte, içinde bir milyon iki yüzbin nüfusun kaynaştığı şehirdeyiz. Halk neşelidir. İşçi — mahallelerinde men hepsi, büyük flara katlana « dükkânl ş ve hayat normalleş- rak, mesleği uğruna hayatını tehlikeye koymaktan çekinmiyen muhabirlerini ateş hattına yollamışlardır. Savaşın dar bir mıntakaya inhisar etmeyip hemen bütün İspanyaya yayılmış olması, ve buralarda resmi makamların sıkı disip- din tedbıriennden kurtulmak imhinl;. rınin pek bol İ hareket sahalarını son deme genişlet- miştir. Bu arada, Paris - Soir gibi, mu- habirlerini ve fotoğrafçılarını İspanya ile Fransa arasında taşrmak için dört tayyare seferber etmiş olanlar bile gö- rülmektedir. Bugün de büyük fedakârlıklar pa - hasına gönderilmiş elan bu muhabirle- rin gazetelerine yazdıkları mektuplar- dan ikisini tercüme ediyoruz: Sosyalist organı Le Populaire'in muhabiri gazetesine şu tafsilâtı gön - deriyor : Bu sabah şafakla beraber hareket ederek Katalonya üzerinde 160 kilo- metrelik bir otomobil seyahatinden sonra erkenden Madride vardım. Bu se- yahat, bana, köylerde en tam bir sü- kün hüküm sürdüğünü müşahede etmek verdi. Fig 'da bir sürpriz: Barajları vücude getiren işçi milisleri değil, fakat mükemmel surette teçhiz edilmiş askerlerdi. (Garnizondaki alay terhis edilmiş ve gönüllü askerler cumu riyeti müdafaa vazifesini üzerlerine almışlar. » Medina köyünde, üzerinde para ka- çırarak firara teşebbüs eden Servia Pa- pasının tevkif edilmiş olduğunu öğre- niyoruz. Henüz uykuda olan eski (Ge « rona kasabasının sokaklarından geçer - ken ,şose üzerinde muntazam surette üstüste yığılmış kırık moblelere rast- lryoruz. Bunun yanındaki binada kızıl bayrak dalgalanıyor. Kolları ve başları açık iki genç işçi, silâh omuzda, nöbet bekliyorlar: Ma- hallin reaksiyoner muhitleri temizlen- miştir. imlek BARİKADLAR Barselon'a yaklaştığımız barikadla- rin çoğalmasından belli. Kenar mahal- lelerde her iki yüz metrede bir, plân dairesinde yapılmamış olduğu göze çarpan barikadlar sıfalanıyor. Bunlardan birinin üzerine, kurnaz işçiler, uzaktan top namlusunu andıran demir borular yerleştirmişler. Fakat bu nevi muzipliklere rağmen, barikadların ardındaki silâhlar çok ciddidir. Eski zamandan kalma çiftelerin yerini, hükü- met tarafından dağıtılan son sistem mavzerler almıştır. Ve birçok yerlerde barikadların veya kamyonların üzerine mitralyözler yerleştirilmiştir. Son günlerde endise uyandıran ra- miştir. Büyük caddelerde yağma edil- miş olmıyan lüks mağazalar kapalı du- ruyor. Tütüncü dükkânları da kapalı « dır. Çünkü bütün mevcudları antifaşist milislere dağıtılmak üzere — müsadere edilmiştir. SİLAHLI DEVRİYELER Caddelerde otomobil akını kesiftir, fakat istisnasız bütün otomobilıer. dok torlara aid olanlı ü edilmiştir ve bütün süratiyle giden si- lâhlı devriyeleri taşrmaktadır. Son trajedilerin vukua gelmiş ol » duğu yerlerde kalabalıklar- toplanmığ- tır. General Göded'in obüslerle delik deşik olmuş sarayı, âsilere aid kışlanın harabeleri, üzerinde Kristof Kolomb'un heykeli bulunan ve kurşunlarla delik deşik olan yaldızlı kürre p kl Ath GAZETELERDE sahneler harrir Bertrand de Jouvenel oradan E' lE zetesine yazıyor: 4) Pampelune'un büyük meydanına gel diğimiz zaman şoför ani bir dar firen yaptı ve bir hayret nidası fn'W Hepsi aynı yükseklikte olan evlef mükemmel bir mustatil vücude getiri yor ve uzun taş balkonların hepsi sâff ve altın rengi bayraklarla donanmış. balkonlarda, saçları uzun siyah tüller” le örtülü kadınlar aşağıdaki İalabalıği seyrediyorlar. Fakat bu, haykırmayali: WW tepinmeyen, garib bir kalabalıktır? | 20.000 erkek ve kadın diz çökmüş. Hep* si meydanın ortasında bulunan bir ke dönmüşler. Bu, eğer ispanyol bay” rağı renginde kordelalarla baştan başâ örtülmüş olmasa göze çarpmıyacak kâ* dar mütevazi bir müzik köşküdür. M0t dern bir şehrin göbeğinde böyle erkek” li kadınlı 20.000 kişinin diz çökmesi neden? | İspanya'nın milli azizi Saint - Ja * gues'in günüdür. Bu kalabalık, bu mü* nasebetle yapılan dini âyinde hazır bu- lunmak için ,yere diz çökmüşlerdi oş” gösteriliyor. Beledi temizliğe başlanmıştır; so- kakları taaffünlendiren beygir leşleri oldukları yerde yakılmaktadır. İki tanesi müstesna olmak Üzere bü- tün kiliseler yakılmıştır. Hükümet bu - nun önünü almak için bütün umumt bi- naların üzerine hukumeıe geçtiklerini bildiren bey Masun kalmış bıuılırı igçl orgınl zasyonları yerleşmiştir. Emniyet san- dığı hükümetin emriyle fakirlere re « hin olarak yatırmış oldukları eşyaları parasını ödemeden geri vermiştir. SARAGOSS'A HÜCUM İşçiler yirmi dört saat içinde zırhlı kamyonlar imal etmişlerdir ve bunlar- dan on beş tanesi Saragoss'a taarruz için yürüyen 10.000 kişilik iki kolunun başında olarak hareket etmiştir. 'Toplarla mücehhez bir üçüncü ko- lon da harek hazırl . Bü- tün silâhlr milisler, kendilerine te..ıım edilen silâhın künyesi kayıdlı birer ve- sika taşımaktadırlar. Bu milisler, an - cak işçi ve sosyalist organizasyonların- da kayıdlı olanlar arasından toplanmak- tadır. Şehrin üzerinde hakiki hâkim, anti- faşist milislerin seçtikleri yüksek ko- mitedir. Burada herkesin nikbinlikle takib ettiği vaziyet çok ciddidir. Barselon radyosu, bu sabah, Madrid'den Sevil'e hareket eden iki âsi kolunun mağlübi- yetini haber verdi. Dün de Saragoss'- dan gelmiş olan bir kolonun aynı aki- bete uğramış olduğu bildiriliyordu. Bu haberlerden bir faşist taarruzu başla- mış olduğu anlaşılabilir. — İSYANI HAZIRLIYAN FALCONDE Paris - Soir'in hususi - olarak Na- varre eyaletine göndermiş olduğu mu- Kod ım grup kabarık çene“ H bir yüz var ki derhal dikkatimi üz rine çekiyor. Yanımdakine soruyorumi — Kim bu! — Falconde. i Üç gündenberi, Falconde'yi gör” mek için tayyareyle Seville'e gitmeyi tasarlıyordum. Çünkü o, bugünkü — İs4 panya'nın en alâka uyandırıcı adamr dır. İsyanı hazırlıyan odur; eğer bu ha- reket muvaffak olursa şimdiye kadi gölgede kalmayı tercih etmiş ve hattâ mebus bile olmamış olan bu adam yeni hükümet üzerinde çok müessir olacak “ tır. İsyanın mümkün olması için ordu. kuvvetleriyle faşist milislere bir üçün” €ü unsurun da katılması lâzımdı: Car- İist milisler, — İ Elli senedenberi Navarre, — “Allah için, Vatafı için, Kıral için” ayaklan * maya hazır bulunuyordu. , Daha birkaç sene evvel, Navarre'“ dan geçerken şöyle dendiğini işitmiş * tim: * Burada silâhlı ve toplu olarak etmeye hazır 35.000 kişi vardır. Şimdi evlerinde bir işaret beklemektedirler” Bunlar, tahta lâyık bulmadıkları oli üçüncü Alfons'un aleyhindeydiler. Fas kat cumuriyetin de aleyhindedirler: Kudretlileri aşağılatacak ve yoksulla * rı yükseltecek bir mutlak kırallık iste- mektedirler. j Âyinden sonra Falconde'ye yaklar şıyorum: — İsyanda Carlist'lerin hissesi N© olmuştur? diyorum. — Senelerdenberi onları bu fedıkâf' îk günü için hazırlıyorduk. Bu hazır- k sayesinde daha ilk günlerde harb sahnesine 12.000 kişi atmaya muvaffak olduk. İspanyanın yeniden fethi içi yürüyen 12.000 kızıl bereli. Tabiidif ki kuvvetlerimizi generaller ve faşist * lerin kuvvetlerine eklemeden önce ol N? CENGEL Yazan: Rudyard KİPLİNG 23 Aynı bulutu, şehir duvarlarının aşağısın- da bulunan iki dost da gözetliyordu. Çünkü kalabalık bir halde iken maymunların ne tehlikeli mahlüklar olduğunu gayet iyi bilen Baghira ve Kaa, tehlikeye atılmak istemi- yorlardı. Maymunlar, yüzlercesi bir arada ol- madıkça döğüşe girişmezlerdi; onlara tek tük rastgelince de kimse aldırış etmezdi. Kaa dedi ki: — Ben şehrin batı taraftaki duvarının al- tına gideceğim ve kendimi münasib bir şe- kilde oradaki yamaca yerleştireceğim., On- ların yüzlercesi birden benim sırtıma atıla- mazlar; fakat.... — Beh onu biliyorum, dedi Baghira, keş- ke Balu'da bizimle beraber olsaydı; fakat herhalde elimizden geleni yapacağız. Bulut ayı örtünce ben dosdoğru terasava gidece- KiTABI Çeviren: Nurettin ARTAM ğim. Galiba, orada bir meclis kurmuşlar, ço- cuk hakkında konuşuyorlar. — Hayırlı avcılık, dedi Kaa” ve yavaşça batı tarafındaki duvara doğru süzüldü. Bü- yük yılan gideceği yere varacak yolu bula- bilmek için biraz geç kalmıştı. Bulut ayı giz- lemişti. Bundan sonra ne yapacağını hayret içinde düşünen Moveli, terasa üzerinde Bag- hira'nın ayak sesini duydu. Siyah pars, ya- macı hiç ses çıkarmadan tırmanmıştı ve va- kit geçirmeden, Movgli'nin etrafında elliser, altmışar oturan maymunlara saldırıverdi. Korku ve öfke ile bir çığlıktır koptu. Bag- hira, altına yığın yığın uzanan maymunları tekmeler ve çiğnerken içlerinden bir tanesi bağırdı: — Yalnız bir kişi, yalnız bir kişi! öldürün şunu! bütün maymunlar, tırnak!arı ve dişle- riyle Baghira'nın üzerine atılırlarken beş al- tı tanesi de Movegli'yi kapıp mermer evin kubbesinde kalan delikten içeriye sürükle- mişlerdi. On beş ayak irtifamda olan bu yer- den düşmek insanlar arasında yetişmiş bir çocuğu zedeliyebilirdi. Fakat kendisine ye- re nasıl düşüleceği Balu tarafından öğretil- miş olan Movgli iki ayağı üzerine düştü. Maymunlar: — Şimdi sen burada, biz dostunu geber- tinceye kadar kal bakalım, dediler, ondan sonra eğer zehirli hayvanlar, seni sağ bıra- kırlarsa senin de hakkından geliriz. Movgli, yılan sesi çıkararak: — Siz ve biz aynı kandanız, dedi ve ora- daki süprüntüler arasında sürünen bir takım hayvanların hışıltısını duyduğundan, emin olmak için, bu sözü bir daha tekrarladı. Yarım düzine kadar yavaş ses:; — Ssso! başlar aşağı! diye fısıldadı (Hindistanda her harabe er geç yılanlara mekân olur; bu eski yaz evi de Kobralarla dolmuştu.) Sakin dur, küçük kardeş, çünkü ayağın bize zarar verebilir. Movgli, orada elinden geldiği kadar ha- reketsiz duruyor ve ufak bir delikten dışarda- ki çekişmeye kulak veriyor ve Baghira'nın maymunlarla altalta, üstüste mücadele eder- ken çıkardığı sesleri, maymunların çığlıkla- rını dinliyordu. Doğduğundan beri, ilk defa olarak Baghira, kendi canını kurtarmak için pençeleşiyordu. Movgli: böyle bir işe tek başına girişmez. diye dün- dü. Sonra yüksek sesle bağırdı: . — Sarnıca Baghira, dogru sarnıca koş V€ suya atıl. Baghira, bu sesi duydu ve Movgh’nın ha | yatta ve emniyette bulunduğunu öğri ” kendisine daha fazla cesaret verdi. Sesini çe karmadan, adım adım yolunu su haznesint doğru doğrulttu. Sonra yıkık duvarların cengele en yak“’ olan kısmından Balu'nun savaş sesi yükse” di. İ İhtiyar ayı, elinden geleni yapmıs, fnk“ daha önce buraya erişememişti. Balu bağırıyordu: — Baghira, ben buradayım. Tırmanıy©” rum! acele ediyorum! Ahuvora! ayağımın *ı' tındaki taşlar kayıyor! bekleyin, geliyorum yüzsüz Bandar-loglar! t Birdenbire terasanın üzerine atıldı dört pençesiyle kaç maymun yakalaya bildi ise yakaladı. Ondan sonra pat! pat! pat! — gemi çarhının çıkardığı seslerle maymun rı vataklamağa başladı. .— — Herhalde Balu yakınlardadır, Baghira (Sonu var) |