24 - 12 - 1937 eI ULUS TT "llıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı._ HAYAT ve VAKenan aA KUUK KA KKK A R KA KA KUK KUK AR A KA KA KK A K E KA KA ERRER NK AM A KUN AA KA KA KERRKURUNU SIHHAT İSETTLLLLLİ Yüksek yerlerde tansiyon Damarlarda tansiyonun - artması üncesi, bir kaç yık önceki kadar eğilse de, gene büsbütün geçmedi. kara yüksek bir iklimde bulun- Uğu ve yüksek yerlerde tansiyon Artar dedikleri için, Ankaraya yeni gelenlerden bazıları burada damar- ı merak ediyorlar. Ankaranın iklimi vakıa yüksek- Sedir ama, henüz tam yüksek ik- lerden de sayılamaz. Böyle ol- Mak için denizden 1200 le 2000 arasında yüksekte bulunmak ılllmdır. Ankara 600 le 1200 ara- Sinda ve hekimlerin orta derecede Yüksek dedikleri iklimlerdendir. İn- San oğlunun buradan daha çok yüksek Yerlerde afiyetle yaşadığına göre,.. £aten böyle orta derecede yüksek E ümler en iyilerindir. Buurada ik- l'_'lı insanı daha yükseklerdeki gibi Sinirlendirmez. Fakat daha yüksek- rdekinden ziyade kuvvet verir. öyle iklime alışmak daha kolay Olur, Veremlilerin bir çoğu bile böy- orta derecede yüksek yerlerde Tahat ederler. Yalnız ilerlemiş kalb .ı'lllalınnı iyi gelmez. Yüksek yerlerde tansiyonun art- Masına gelince, rahmetli büyük ho- €a Potain kırmızı kan damarların- daki tansiyonu ölçmeğe başladığın- dan beri, yani otuz şu kadaft yıl o- ÜUyor, insan yer yüzünde yüksel- ikçe damar tansiyonunun da arttı- meşhurdur. Bunu hekimlerden zıları, etrafımızdaki hava tansi- Yonunun yükseğe çıkıldıkça azal- "_'llnıı atfederler ve içerideki tan- Siyon dışardaki tansiyonla muvaze- he bulmak için artar, derler. Kimi- & de yükseklerde havanım mikdar ı'_" dan azal atfeder ve hfç yükselmeden, deniz kenarında ir laboratuvarda tavşanlara gevşe- Miş bir hava teneffüs ettirince da- m_'ll' tansiy gene yükseldiği- hi gösterir. ,Tayyareler çoğaldığından beri, ik yerlerde damar tansiyonu erinde tecrübelerin çoğaldığını da kolayca tahmin edersiniz. Tay- Yareciler üzerinde yapılan tecrübe- tansiyonun kimisinde arttığını, kimisinde azaldığını göstermiştir. o —- riyle yahud yorulmalariyle izah et- mişlerdir, çünkü yorgunluk tansiyo- nu düşürür. Bu işe meraklı bir hekim, alışıklı- ğı ve yorgunluğu hiç hesaba katma- mak üzere, alçak yerlerde yaşama- ğa alışmış yirmi kişiyi bir otobüse doldurmuş, beş yüz metreye, bin metreye, üç bin metreye kadar çı- karmış ve yükseğe çıkıldıkça, yani dışarıdaki hava tansiyonu azaldık- ça onun üçte biri nisbetinde damar tazyikinin arttığını görmüş. Ancak, akıl akıldan üstündür der- ler. Bir başka hekim de, yüksek yerde az çok artan damar tansiyo- nu, acaba sonradan da böyle devam e- der mi, diye düşünmüş ve yüksek yer- lere çıknların tansiyonunu bir müddet sonra gene ölçmeüş. Kimisinde, şüp- hesiz damarları zaten hasta olan- larda, biraz daha artmış, fakat bir çoğunda - zaten sağlam olanlarda - üç dört hafta içinde tansiyon gene tabit derecesine düşmüş.. Bu tecrübeler bize gösterir ki yüksek yerlerde damar tansiyonu- nun ilkin biraz artmasını merak et- meğe lüzum yoktur. Tansiyonun artması sadece yükseklikten geli- yorsa insan bu yeni iklim şartına a- lışır, gene tabii halini bulur. Öyle olmasaydı iklim değiştiren muha- cirlerin hiç biri sağlam kalmazdı. Zaten damar tansiyonu: yalnız dışardaki hava tansiyonuna bağlı değildir. Onu azaltan, çoğaltan ve içerden daha bir çok sebebler var- dır. Yalnız yüksekliği göz önüne getirerek yapılan tecrübelerdeki neticelerin farkı da bundandır. Oto- büsle dağlara çıkan yirmi adamın içerden şartları elbette — biribirine benzemez. Damar tansiyonu ölçülenin vazi- yetine - yattığına, oturduğuna, hat- tâ kolunu kaldırıp indirdiğine - gö- re, az çok değiştiği gibi ölçenin duy- gularıma göre de değişir. Kullanılan aletler de biribirine uymazlar. Onun için, Ankarada ve her ne- rede olursa olsun, tansiyon işini me- rak etm k ve onu ölçmek lüzu- munu, ölçtükten sonra da başka a- lâmetlerle mukayese ederek mana çıkarmak vazifesini hekime bırak- mek - daha ivi olur. y SP Anketimiz neticel'endi_ HALK Nasıl bir fakım çıkarmak İsliyor ? Bükreş muhtelitine karşı nasıl bir Ankara takımı çıkarmalıdır?.. Futbol federasyonunun bu muh- teliti Ankaraya getirmek bahis mevzuu olduuğ vakit bu sual her- kesin zihninde yer etmişti. İdare- ciler düşünüyorlardı. Halk merak ediyordu. Nihayet bir anket aç- tık, Sporsever halkımızm reyleri- ne müracaat ettik, Bir hafta süren bu ankete yüzlerce cevab aldık. Bunları sırasile neşrederken bir taraftan da şöyle bir fikir aklımı- za geldi : “Acaba Ankara halkının en çok be- ğendiği futbolcular kimlerdir?,, Reyleri tasnif etmeğe başladık. Her günkü neticeyi ilân ediyor- duk. En nihayet dün neticeyi al- dık - ve böylece futbol yıldızları- mız taayyün etti. Bunlar : Muhafız Gücünden: Fuad (125), Rıza (92); Demir Çankayadan: Yaşar (118), Kemal Şefik (36); Harbiyeden: Sabri (48), Hilmi (47); Gençler Birliğinden: Kad- ri (55), Hasan (118); Ankara Gücünden: Yaşar (59), Fahri (92), Musa (63) tür. Adlarının yanındaki rakamlar da kl_l—llndtk— ları reyleri göstermektedir. İkinci derecede rey kazanan futbol. cularımız da şunlardır: Ankara Gücünden: Osman (15), Enver (30), Musa (52), Abdul (30); Muhafız Gücünden: - Saffet (6), Cahid (14); Gençler Birliğinden: Selim (33), Ali (24); Ankara spordan: İskender (26); Harbi- yeden: İzzet (29). Eğer halkın rey verdikleri futbolcu- lara göre takım çıkarmak icab ederse : Fuad, Yaşar — Sabri, Kadri — Ha- san — Musa, Hilmi, Yaşar — Rıza — Fahri — Kemal Şefik kadrosu- Diğ e SAT kincı - derecede rey ÜLKÜ HALKEVLERİ DERGİSİ Birincikânun sayısı MAKALELER; . Toprak meselesi, Prof. Fuad Köp- Tülü - Anadolu üniversiteleri, Dr. Ş. A. sansu - Osmanlı imparatorluğunda Siftçi sınıfların hukukf statüsü, Ö- Mer Barkan - İran edebiyatında ro- Man, Dr. Ali Nihad Tarhan - Ravais- Son'un terbiyevi fikirleri, Prof. İ. gas (çeviren Z. F.) -On yedinci a- Sır halk şairlerinden Budala hakkımn- notlar, Naci Kum - Köroğlu hak- inda notlar, Ş. Murad Elçin - Eğin külerinin başlıca temleri, Pertev Barton -Mir Ali Şir ve siya- İ hayatı - V. V. Barthold (çeviren: A, Caferoğlu) - Gılgamış'ın zaferi Eski bir Türk denizcisi öldü İstanbul, 23 (Telefonla) — Heybe - li ada bahriye mektebinin en kıdemli mezunlarından ve ticareti bahriye la : Osman, Saffet — Enver, Musa — Ca- hid, Abdül, Selim — Rıza — İs- kender — İzzet — Ali. Şeklinde bir takım daha kurmak im- kânı vardır , Bize kalırsa bu iki takımda da bazı noksanlar vardır. Ankette reyle- rin çok dağılışı dolayısile, bazı o- y lar yerlerini bul 1 y ——— — alınmış İki maç yapmak üzere şehrimize ge- leceği bildirilen romanyalı futbolcular dün sabah gelmişler ve istasyonda T. 8. K. 'nun alâkalı idarecileriyle kulüb mümessilleri ve sporcular tarafından karşılanmışlardır. Kafile bir reis, bir antrenör ve 16 oyuncudan mürekkebtir. Kafile reisi federasyonu dan B. ' Teitel Üreche'dir. Aldığımız malümata göre, Bükreş muhteliti Juventus, Sportul, Studente- to ve Ulnirea Tricolor adında üç ku- lübten teşkil edilmiştir. Bunlardan Juventus Romanya A milli kümesinin dördüncüsü ve Sportul Studentereo beşincisidir. Diğeri B mil- t kü -ı..ı.ı' $ei hut Lönk Dün şehir stadyomunda egzersisle- rini seyrettiğimiz oyuncuların yaşları çok gençtir. Bir tanesi 18 yaşında imiş.. Diğerleri ancak 18, 20 yaşlarında gö- rünüyorlar. En geçkinlerinin 24 ya- şında olduğunu da antrenörleri söy- lemektedir. Romanyalrlar bu genç takıma, “Ro- manya'nın ümidi” adını vermişler. Çünkü bu takımdan iyi bir istikbal beklemektedirler. Oyuncularından dördü Juventus'- den altısı Unirea'dan ve diğerleri de ü- 3t g— dÖEL ee F Kafile reisine futbolcuların adları - nr ve oynıyacakları yerleri, sorduk: Bize oyuncular hakkında şu malüma- tı verdi: Kaleciler: Endreffi (21 yaşında), Constantivescu yedek kaleci (19 yaşın- da). Bekler Petrescu (18 yaşında) İhies- cu (21 yaşında), Badulescu (24 yaşın- dadır. B milli kümesinde enternasyonal kaptan ve çarkçı bi müessisi o - lup bugünkü türk ticaret bahriyesinin kuruluşunda çok emeği geçmiş olan Halid Naci kaptan öldü ve i dır. Bundan anlaşılıyor ki takım teşkilinde çokluğun fikri bazan iyi netice vermemektedir,. Esasen kaldırıldı. Cenaze töreninde ticaret ve harb filomuza mensub bir çok de- nizcilerle merhumun akrabası ve dost- ları bulundular, baslar, Halkevleri haberleri, Halkev- leri neşriyatı, fikir hayatı, bibliyoğ: rafya, Ülkünün 58 inci, sayısı da 96 say- L Gztke' Akosun * notlar ve ikdl. fadır, Bedeli her yerde 25 kuruştur. —— Y : e di azan: Edgar Wallace | —Nş var ? Beş dakika sonra Knebvort onun — Birşeydeğil... bahçedeki dar yoldan yukarı doğru çık ebvort da pencereye baktı : “ Ne idi o0? dedi. Odanın, pençereden gelen hafif ak- ğı"'_l_ş_ığmm ve iki mumun aydınlata- kl?:ğı yerler dışında kalan kısımları lıktı. * ' ebvort : ğ r'* Sizde mi gördünüz? Diye pençe- Ye koşup dışarı baktı. "lara yaklaşan Longval da sordu : “Neidio? -— z Yemin ederim ki pencerede bir tağ İ?öl'düm.'Siı de gördünüz mü Brik- Briksan tereddüdle : ,iNMEVet, bir şeyler gördüm gibi gel- bi , Üsaade ederseniz gidip bahçeye hlkıyım. bvort : |— Zannedersem gördüğüm bir may- n" kafası idi . Tiksan başr ile tasdik ederek he- d'!ğn çıktı. Koşarken pantolonu- ; Sebindeki brovnik tabancasını ca- tığını görerek yanına gitti : — Bir şey bulabildiniz mi ? — Hayır, bahçede hiç kimse yok al- danmış olacaksınız. —İyi amaonu sizde görmediniz öM Bi Briksan müteneddid : — Evet bir şey gördüm ama ne idi bilemiyorum, Gece sahnelerini ne za- man çekeceksiniz ? — S.İl bana evvelâ bir baş görüp gör- mediğinizi söyleyin,.. Gördünüz de- ğil mi ? — Evet, - Briksan tekrar bahçeye döndüğü zaman dinamonun gesini işiterek film çekilmeğe başlanacağını anladı. Ve bir an sonra, ark lambalarının kömürleri hışırdayıp çatırdayarak yanınca bina- nın cephesi birden bire aydınlandı . Dışarıda, bir otomobil, yol üzerinde durmuştu. Otomobilin sahibi mutad ol- mıyan bu manzarayı seyrediyordu. Merak ederek sordu : lnoî’;““bine yerleştirdi. Ve ortadan — Ne yapıyorlar orada ? — Film çekiyorlar. bazı leketlerde, bu gibi mah- zurların önüne geçmek için, umu- mi reyi hiç düşünmedikleri gibi, heyetlere de itimad edemi 1 Haflar; Titan (22 yaşında), Dra- gon (B milli kümesinde santrhaf oyna- mıştır. 20 yaşındadır. Takımın en iyi oyuncusu imiş). Suci Tulescu (22 yaşında, enternas- yonal oyuncudur). tek seçicilere işi bu'ıkmıktı:iırlır Biz anketimizle sevilmiş ve tanın- mış sporcuları alâkalılara tavsiye etmiş olduk. Bündan sonraki vazi- Braun Antonico (enternasyonal ol- muştur. 31 yaşındadır takımın antre- nörüdür), Forvetler: Oana (18 yaşındadır. B tal d l ol fe, Ankara bölgesine düşmel dir. Ajanlığın tebliğinden de an - laşılıyor ki her ihtimal göz önün- de tutularak takım yapıl: tur) Dumutriescu (18 yiımîi_ı), Nic;— lescu (21 yaşındadır. Enternasyonal o- — Ha öyle mi? O halde çalışanlar knebvort kumpanyasından olmalı. Bu sefer de Briksan otomobil sahi- binden sordu : — Nereye gidiyorsunuz? Eğer Çay- çestere gidiyorsanız zahmet edip beni de oraya bırakırmısınız? — Bininiz. Ben Petvart'a gidiyorum ama, zarar yok, sizi gene şehrin kapı- sına bırakabilirim, Otomobilci, bütün yol müddetince Briksandan, sinemanın yabancılarına has olan Bual bolluğu ile, naşıl film çe- kildiğine dair malümat aldı, Briksan, pazar yerinde otomobilden inip Çayçesterde oturan ve çok güzel bir kütüphanesi bulunan eski profesör- lerinden birinin evine doğru yürüdü. Profesör eski talebesini yemeğe da- vet etti ise de genç hafiye vakti olma- dığını anlatarak ziyaretinin ancak kü- tüphanede bazı tetkikler yapmak mak- sadiyle olduğunu izah etti, — Şayet Virjilin manzumeleri hak- kında bir şey arayacaksanız zahmete lüzum yok, ben sizi belki tenvir edebi- litim, Briksan gülerek : — Hayır üstad, dedi, mesele Virjile değil, çok daha müsbet bir işe aid. Kütüphanede yirmi dakika kadar kal dı ve dışarı çıktığı zaman memnuniye- tinden gözleri parlıyordu. — Müsaade ederseniz telefonunuz- dan istifade edeceğim, y ) Corjan (24 yaşındadır en - Diyerek hemen Londrayı buldu ve Skotland Yard'la uzun uzun konuşup profesörünün yalnız başına yemeğini yemekte olduğu odasına girdi. — Üstadım, bir istirhamım daha var. Ümid edebilirmiyim ki bu âlim evinde -Tovelverini göstererek - bundan bü- yük çapta bir tabanca bulunsun. Profesör vaktiyle ihtiyat zabitliği etmiş olduğundan Briksanın suali yer- siz değildi, — Evet, evet, sizinkinden büyük bir tabancam var. Fakat fil avına mı çıka- caksınız ? — Daha tehlikeli bir hayvanın avı- Profesörle talebesi, — yıllardanberi kullanılmamış olan silâhı on dakikada temizlediler, Sonra Briksan, cebine bü- yük rovelveri de yerleştirerek evden çıktı; Bir otomobil kiralayıp Longva- lin köşküne kadar gelip biraz uzakta indi. Kimse gaybubetini farketme- mişti. Fakat ihtiyar Longval, sırtında pe- lerinli bir pardesü, başında bir ipek takke ile karşısına çıktı ve alçak sesle — Bay Briksan sizinle biraz konuş- mak istiyordum. Eve girdiler. İhtiyar devam etti : — Bu akşam üstü, B. Knebyort, pen- çerede bir şey, daha doğrusu bir may- mun başı gördüğünü zannederek fena halde şaşırmıştı, — Evet, — Ben de, bir çeyrek kadar evel, Bükreş muhteliti şehrimizde Romanyanın ”Ümidi,, takımı yarın ilk maçını yapıyor Romanyalı futbolcuların dün ekzersiz yaptıktan sonra resimleri ternasyonaldır). fodache (22 yaşınd dır Bmilli tak da enternasyonal dir) Stefanercu (20 yaşındadır) Ropes- co 17 yaşındadır. Enternasyonal olmuş- tur.) Bu oyuncu takımın en seri ve en teknik unsuru sayılmatkadır. Bükreş takımı ile oynıyacak Ankara muhtelit takımları 'T. 8. Kurumu Ankara Bölgesi Fut- bol Ajanlığından; ei - 1 — Ankara muhtelit takımiyle iki maç yapmak üzere Bükreş muhtelit ta- kımı şehrimize gelmiştir. 2 — Birinci maç 25 - 12 - 937 cu- martesi günü şehir stadyomunda Ssaat 14.30 da yapılacaktır. Birinci maça iştirâk etmeleri muva- fıik görülen aşağıda adları yazılı spor- cuların maç günü saat 13,30 da şehir stadyomunda bulundurulmaları kulüb- lerinden rica olunur. Ankara Gücünden: Osman, Musa, Abdül, Fahri Demir Çankayadan: Mustafa, Ya- şar, Gençler Birliğinden : Hasan Harbiye İdman Yurdundan Sabri, Şükrü, Abdurrahman, Celâl, Muhafız Gücünden: Fuad, Cahid, Disa, Nari sarçeRe e idler BBin 3 — İkinci maç 26 - 12 - 937 pazar günü şehir stadyomunda saat 11 de ya- pılacaktır. İkinci maça iştirâk etmeleri muva - fıik görülen aşağıda adları yazılı spor- cularla birinci maç için davet edilmiş olan sporcuların ikinci maç günü saat 10 da şehir stadyomunda bulundurul - maları kulüblerinden rica olunur. Ankara Gücünden: Enver, Hamdi Yaşar, Demir Çankayadan: Orhan, Gençler Birliğinden: Münir, Nuri, 'Harbiye İdman Yurdundan; İzzet, Şerif, Ankara spordan İskender, 4— Muhtelit takımlara çağrılan sporcular bölge başkanlığınca 26-12-37 pazar günü saat 16,30 daşehir stadyo- mu büfesinde misafirlere verilecek ça- ya davetlidirler. 5 — Bu maçlar dolayısiyle bu hafta- kilik maçlarının tehir edilmiş olduğu bildirilir. tarlalara bakıyordum. Kocaman bir çismin yerden kalkıp şu çalılıklara yaklaştığını gördüm ... ğ Longval, yolun ortasındaki — tarlada genişçe bir çalılığı göstererek devam ettti : ç — Kocaman bir hayalet iğilerek ya- vaş yavaş ilerliyordu. — Oraya kadar gidelim de bana tam yerini gösteriniz. İkisi de kalkıp tarlaya gittiler. Bir şeyler yoktu. Briksan etrafı tetkik et- ti, Bağ'dan eser görünmüyordu. Bağ dan, zira pencerede , görünen maymun başı onunkinden başka olabilirmiydi ? Vakıa Sir Gregori hayvanın geceleri dolaştığını ve kendisinden hiç bir za- rar gelmiyeceğini söylemişti. Bağ'da öyle beşeri bir hal vardı ki bu doğru olabileceği gibi yanlış da olabilirdi. Kimbilir?... Briksan bahçeye dönünce Adeli ara- maya başladı. Adel rolünü tamamlamış bir tek projektörün hafif ziyası altında bir dıvara tıirmanmakta olan iki hırsı- Zı seyrediyordu . — Affedersiniz Bayan Limington, sizden hususi bir şey soracağım. Bu- gün üÜzerinizde olandan başka elbise getirmiş miydiniz ? Adel, hayretten gözlerini açarak : — Bu sualin manası ne? dedi. Elbet- te başka elbise getirdim. Yağmur yağı- verirse ne yapardım ?..,. — Bir sual daha; Grif şatosunda hiç bir şeyinizi kaybettiniz mi ? bahçe kenarında dolaşırken ilerideki — A,nereden biliyorsunuz? Eldi- Çinlilerin ricası Avrupadaki Çin cemiyetleri bü- tün gazetelere şöyle mektublar gön- dermişlerdir : “Dostlar, noel yortusu ve yılbaşı dolayısile, aziz yavrularınıza - ve sevgili akrabanıza hediye ılırk_en dikkat ediniz: Bazılarının saadetini arttırmak isterken başkalarının fe- lâketine ve belki de kendi felâketi « nize sebeb olabilirsiniz. “Çin'de, sulh ve sükün içinde ya şamaktan başka dilekleri olmıyan binlerce kadın ve çocuk japon bom- ba ve mitralyozlarile öldürülüyor- lar. “Japonyanm bu bombaları, bu mitralyozları hangi para ile aldığını biliyor musunuz? Japon mallarına verdiğiniz paralarla ! *Tanınması kolay olan japon mal- larına boykotaj ilân ediniz. Japon- ların barışçı ahaliyi kırıp geçirmele- rine ancak bu suretle mani olabilir - siniz. “Bu gün Çin çocuk ve kadınları işkencelerin en ağırmı, çekiyorlar. Yarın veya öbür gün sizlere de sıra gelecktir. “Yalnız bizi değil kendinizi de kurtarmak için japon malı almayı- nız.,, Bu mektuba - iliştirilmiş olan bir diğer kâğıdda, japon mıllırmmvı_ıı- sıl diğerlerinden fark edileceğine dair uzun uzadıya teknik izahat ve - rilmektedir. Geçen gün, bir Avrupa gazete sinde, Şanghaydaki yabancı devlet« ler imtiyaz mıntakalarına sığınmış olan çinlilerin halini gösteren bir re- sim ve altında da şu iki kelime var- dı: Çin açtır. Dikenli teller arkasından miğfer- li yabancı askerlere doğru binlerce el uzanıyordu. Yüzlerde açlığın da - yanılmaz acısı vardı. Çin'den gelen haberleri gazete- lerde okuyoruz: Filânca şehir boşal- tılmıştır. Fakat düşman topları al- tında evini barkını bırakıp başka yerlere göçenleri gördünüz mü $ Cihan harbında, şahidi olduğum böyle bir zaruri göçün manzarası hâlâ gözlerimin önündedir: Karga - şa arasında göz yaşları dökerek ço- cuk anasmı, kadın kocasını, baba Azrzmni nasıl arıyordu! — Geliyorlar ! Kalabalıklar geriye doğru kaçar- ken, bu bir tek kelime, “geliyorlar!,, kelimesi, kulaklarınızda hiç uğulda- dı mı ? Bunu işitmemenizi dilerim, Fakat çinlileri de anlamak lâzım- dır. Çin'in ricasımı ilk önce amerikan kızları dikkate aldılar: Noel ve yıl başını kutliyan Avrupada, japon malı hediyelerden vaz geçilebilir. Fakat bu tedbirler yirminci asırda imparatorluklar kurmak üzere yola çıkanları yollarından döndürebilir mi ? — N. Baydar. Ankara - Güneş kulübünün umumi kongresi Ankara Güreş kulübünden: 25 - 12 - 1937 cumartesi saat 5 de Yenişehir Halk Partisi salonunda kulübümüzün umumi kongresi yapı- lacağından sayın üyelerimizin teşrif- lerini rica ederiz. venlerimi kaybettim. Onları siz mi buldunuz ? — Hayır. Fakat onları kaybetmiş ol- duğunuzu ne zaman farkettiniz ? — Hemen... Hattâ düşündüm ki.. Fa- kat bu manasız bir düşünce idi... — Peki, ne düşündünüzdü? — Hiç bir şey... Hususi bir şey ... — Yani düşündünüz ki Sir 'Gregori eldivenlerinizi hâtıra gibi üzere almıştır.... Briksan, karanlığa rağmen Adelin kızardığını sezdi, — Evet, hakkınız var, böyle zannet- tim. — Öyle ise elbise değiştirmenize lü- zum yok, Adel, hayretle Briksanın yüzüne baktr. Onu muhakkak ki sarhoş sanı- yordu. Fakat Briksan ona bu suallerin sebeblerini bu srrada izah edemezdi. Knebvort bağrıyordu : — Haydi, herkes uykuya. Bay Fos hepinize odalarınızı gösterdi, değil mi? Sabahleyin dörtte herkes ayakta olmalı, Şimdi gidip rahat rahat uyuyu- nuz. Adel, Briksana veda ederek ve ha- 1â sorduğu suallerin manasızlığını dü- şünerek kendine tahsis edilmiş olan odaya gitti. Bu, sade bir şekilde döşen- miş olan, küf kokan, küçük bir oda idi: Bir sedir - yatak, üizerinde dönen ayna- siyle mini mini bir dolab, bir iskemle. Hepsi bu. Odanın döşeme tahtaları ye- ni cilâlanmış ve yere de küçük bir halı konmuştu. — Sonu var — MÜÜÜĞ adi 4 Ziü MA © Mer SE e