30 Aralık 1929 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

30 Aralık 1929 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asıl garabet nümde bir İngiliz, bir de dünyanın en mükemm. gazetesi addedilen bir Amerika gazetesii var. Ingiliz gazetesinin başmakale- lerine seçtiği mevzulara dikkat ediyorum. Dudak boyası, esnemek, cıgara dumanları... V. 5. Amerika gazetesinin ilk sayı- fasında iri (Oharflerle ilânlar var. Bu ilânlar iç sayıfalarda bulunan makalelerden birisini İşaret ve okunmasını tavsiye ediyor. Bunları kapadıktan sonra İs- tanbulda çıkan ref.kierimizden birisini açtım. Orada bütün bahar ve yaz mevsiminde kapalı durduğu halde ortalık soğuduktan sonra açılan bir pencere altında garabetler serlâvhalı bir fıkra gördüm ve okudum. Şunu garip, bunu tohaf, ötekini acaip gören ve gösteren bu yazıda bizim baş makalelerin serlâvhaları ve birinci sayıfadaki ilânlarımız da geçiyor. Amerika ve İngilterenin meş- hur gazetelerinde görüle gelen usulleri bizim de taklit etmemiz mi, yoksa bunları garip görmek mi gararabet? Vakitsiz açılan bu pencere sahibine sormalı. <— Seyyah hatıralar Ahmet Ihsan Beyin matbuat hatıraları seyahate çıktı. Evvelâ bizde çıkardı; şimdi başka bir refikimizde intişar ediyor. Üstat, velât bir kalem sahibi olduğu için hatıraları daha epi bir müddet uzayacağı tahmin edilebilir. Şu ha'de bütün refik- lerimiz bu kıymetli esere sütün hazırlamağa baksınlar. -> Evlenen'e:e ikramiye Evlenen memur'ara ikramiye verilmesi için Mecliste bir C€ reyan varmış. Böyle bir takrir verileceği söyleniyor. Fena de- gil. Olsa olsa bu ikramiyeye karşılık bir mesele olabilir. Bem deniz bu hususta bir fikir ileri sürebilirim : > Meb'uslarımızın birçoğu bekâr- dır. onların bir miktar teberruu kısmen bu masrafa karşılık olur. im ri Gelin tuvaleti Berber tarifesinde bir gelin tuvaletine on lira ücret konulmuş. Evlenmek istiyenler bir de bu işte mi yanıyorlar, .ne dersiniz? © Polis döğen Sirkecide Adalet Hanım is minde bir kadın Hüsamettin Efendi »sminde bir polisi döğmüş. Kadınların polis olmaları, ka- rakollara girmeleri konuşulurken böyle hir vak'a yapıp hapise girmeleri münssip midi ? Toplu iğne İçinde neler yok: | Eskici Yahudi — Madam, bo: bira şişelerinizi satın a'ayım ! — Bizde bıra içecek şurat görüyor musunuz ? — Aman, Madam, sı ratırızı ne diye ekşifiyorsunuz , övleyse, sirke şişeleri otsun / *. e, *..400500005409405 0200500000008 Cörek taksimi istanbulun zinefi x Börem çörü gi— iki türlü taksim— Az olsunda öz olsun — Şimşir tarak. Bir vakitten beri İstanbul da- rülfünunu kendisinden çok, pek çok bahsettiriyor. Hemen hemen hergün gazeteler darülfünun erkâ- nının resimlerile birlikte sözleri- ni, meclislerinin müzakerelerini neşrediyorlar. Darülfüun, başka şehirlerimi- zin hiç birinde eşi olmadığından İstanbul için büyük bir 'zinettir. Ondan bahsetmek âdeta İstan- bulun diğer şehirlerimiz üzerinde bir nevi imtiyazını ilân demek olduğundan, gszetelerin neşriya- bndan İstanbullular ne kadar iftihar etseler yeri vardır. Zaten ilim müesseselerinin ken- dilerini halka iyice tanıtmak üzere (— kendilerinden O sık sık bahsettirmeleri çok arzu edile- cek bir şeydir. Fakat halk, her nedense, ilim müesseselerinden ancak ilmi sahalarda bahsedildi- ğini duymağa alışmıştır. Meselâ, bir darülfünun hocasınm keşfini yahut yakası açılmamış bir mesele üzerine tetkiklerini du; o hocanın resmini gör- — hatta ecdadının ve ev- lâtlarının isimlerini öğrenmekten zevk alır. Yahut hocalardan biri alâkadar edecek faideli bir konferans verirse gazeteler- de konferansın hulâsası ile bir- likte hocan resmini görmekten mnun olur. #lalbuki bu günlerde gazete- lerde darüfümüna dar gördüğü- müz havadis hiç de böyle değil- Eni ve boyu Y kutru bi- inen bir in adedi gene liz sahipleri arasında kil eder. 5 ricindeki halkın böyle TEME YEETEEİTTETE EET ET TETTTERN £ Havai musahebe — İretliz kerikalürü — .......|.eesese'” yaziyat meselelerine aklı erme- diğinden,: çörek taksimi vesile- sile gazetelerde görülen resimler ve isimler bir az, kolayca şöh- ret kazanmak istiyen bazı zeva- tın yaptırdıkları reklâmlara ben- ziyor. Barem çoreği taksim edilirken, darülfünun divanı derslerden ba- zlarmı kaldırmak istemiş; fakül- telerden birinin meclisi ise di- vanda böyle bir bak almadığına karar vermiş. Bu da belki hu- kuk ilimlerinden birinin derin bir bahsine taallük eder ve fa- külte meclisinin kara belki wühim bir fetva addolunur. Fa- kat derin bahis, hukuka da ait olsa gene gazete okuyan halkı eğlendiremiyeceğinden, böyle ka- rarların meşri lüzumsuz gibi gö- rünüyor. Darülfünun esasen yalnız ken- disine ait olması Jâzm gelen çamaşırlarını böyle halkın önün- de yıkamak isteyince, darülfünun haricinde ve havai gözler arasın- da dahi darülfünun çamaşıların- dan bahsetmek, yüksek ilim müessesesine karşı borçlu oldu- ğumuz hürmete elbette mugayir addolunamaz. İ Herkesin ezelden beri bildiği- ne göre, herhangi bir çöreği taksim için iki usul vardır: Biri kulca taksim; öteki Allahça taksim, Kulca taksim pek sadedir. Çörek, ondan pay bekliyenle- rin adedi kadar müsavi parça- lara ayrılır ve herkes ayni bü- yüklükte parça alarak hiç kim- senin bir diyeceği kalmaz. Allahça taksim, tabii, daha âdilâne olur. Taksimi yapan, ya- hut yapanlar, kendilerine aslan payı olarak çöreğin en büyük kısmını ayırırlar ve kalan küçük kısmı da karşıda bekliyenlerin önlerine atıverirler. İlim insanı ilâhlara yaklaştırdı- 7. VAKIT. — 30 Kânunevvel 1925 — Can kurtaran plâk! Sesini gramofona aldırmış ve plâkları şehirde epice şöbret bulmuş bir kadın bir gün sev- gilisinden habersiz bir gençle buluşmuş ve bir eve kapanarak eğlenmeğe (o başlamıştı. Birden bire kapı vuruldu ve ev sahibi- nin arkadaşlarından birisi içeri girdi. — Aman, dedi,.... Hanımın sevgilisi ,... Beyi gördüm. Bu tarafa doğru geliyordu. Bilirsi- niz ki pek asabi bir adamdır; Hanımın burada olduğundan da şüphelenmiş gibi görünüyordu! Bu haber hanımdan başka herkesi telâşa vermişti. O güldü. — Evet sert ve kıskanç bir adamdır ama ziyanı yok, diyor- du, siz yalnız bana icabında saklalanabileceğim bir yer gös- terin! Büyük elbise dolabı bu işi gö- rebilirdi. Bunu öğrendikten son- ra Hanım meşhur bir şarkısına başladı. Erkekler telâş ettiler. ğından, âlimler kayn.ğı olan da- rülfünunun ikinci şekli ibtiyar edeceği daha evvelden tahmin edilebilirdi. Fakat gazetelerin yazdıklarından an aşıldığına göre darülfünun malüm usvllerden her ikisini birleştiren üçüncü bir usul keşfetmiş: Çöreğin hepsini aslan lar arasında pay edivermiş ve aslan olmıyanların ise çörekten hiç bir pay almamalarına karar vermiş. , Bu usulün tamamile yeni bir şey olduğu hiç şüphesizdir. Yeni olan her şey daima hoşa gitti- ğinden bu taksim usulü de be- nim pek hoşuma gitti. Şu kadar ki, bu yeniliğin, çö- rekten hiç pay alamıyacak olan- ların asla hoşlarına gitmediğine de şöphe yoktur. Lâkin meşhur Mahalle çın çm ötüyordu. Ha- nım, hem şarkısına devam ödi- yor, hem de elile işaret ederek gramofonu yanına getirtiyordu, Makineyi kurdu ve aşağıda kapının zili: — Çın çın! öttüğü zaman iğ- neyi dönen plâkın üzerine koy- du ve kendisi dolabın içine giz- . lendi. Filbakika kapıyı çalan ban- mın yavuklusu idi. Adam, kadının sesini duymuş ve gelmişti . İzzet, ikram gösterilerek kar- şılanan ve yukarı odaya alınan adam, orada gramofon çalındığı ve duyulan sesin plâktan geldi- ğini öğrenince mahçup oldu : — Efendim, eğlenceniz boşu” ma gitti de uğrayıverdim, dedi ve ikram edilen iki kadehi iç- tikten sonra süklüm püklüm çıktı, gitti... meseldir: insan hem kendini, hem âlemi birden hoşnut edemez. Bu yeni taksim usulünü bu- lanların gazetelere söylemedik- leri, fakat satırların arasından görünen delil de pek makuldür. Bir taraftan pay bekliyenlerin adedi pek ve leme her kese az verirse kimse- nin ağ lde o halde hiç olmazsa bir kaç kişinin kar- nını doyurmak için pay sabiple- rinin adedini azaltmak daha doğru olmaz mı? Yalnız, satırların üzerinde oku- nan sözlerin hepsini: darülfünun haricinde anlıyabilmek güç geli- yor; meselâ satırların bazılarında bu yeni taksim usulünün Darül- fünunu oslâh için ibtiyar edil- diği lıyor. Tüllen arkasım çeviriniz — Oğlum. burnunu karıştırma! — Babacığım sen de burunla bozmuşsun. Anneme “burnun bürüdü. dersin! Ablama “ her şeye burnunu sokma , diye çıkışırsın /

Bu sayıdan diğer sayfalar: