3 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

3 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 4 -—. YAKIT 3 Nisan dayinler vekilleri ara- sında evvelki sene imra edilmiş olan itilâfnamenin tabik. nok- tasından bu defa zühur eden müşkülât malümdur. Bu müşkü- lât müvacehesinde yeni bir tes- viye tarzı ararken mezkür itilâf- bu farkların ne suretle husule geldiğini iyi anlamak lâzımdır. Aksi takdirde fikir ve muhake- menin yanlış bazı istikametlere doğru inhiraf etmesi mümkün- dür. Paris itilâfı imza olunduğu sıradaki ahval ve şeraili pek iyi hatırlıyoruz. O vakit henüz yeni tarifesi tesbit ediliyor- Yeni tarifenin tatbikinden sahada birçok iyilikler bek- Evvelce (40) milyon liradan ibaret olan gümrük va- ridatımızın iki mis'i artacağı he- sap ediliyordu. Bu sayede düyu- nu umumiye taksitlerini verdik- ten başka bazı vergilerin ağırlık- larını azaltmak imkânı bulunaca- ğı da düşünülüyordu. Diğer taraftan o vakit Türki- yeye ecnebi sermayesinin gelme- sine mani olacak başlıca iki se- bep gösteriliyosdu: Düyumu umu- miye ve Anadolu şimendifer meselelerinin halledilmiyerek mu- allâkta durması. Bunun için her tarafta: «Eğer bir kere bu meselelerle halledil- miş olsa Türkiyeye ecnebi ser- mayesi hariçten derhal akacak. hemşireleri Muzaffer ve Zekiye H. lar da ayni şekilde cevaplar vermişler, şahitler dinlenilmiştir. Maktulün akrabasından Anargi- yos Ef., maktulün Arslanı katil olarak tesbit Arslanı kendisinin sekize beş kala kah- vede gördüğünü anlatmış, Ars- lanm vekillerinden birisinin bu şahidin hastanede Teofana «Be- ni Arslan öldürdü, diye kat'i söyle,, dediğini ortaya atmıs, müddei umumi Cemil B. buna — Müddei umumi huzurunda Teofanın ifadesi alınmış, “Beni Arslan vurdu, demiş, zabıt tu- tulmuştur. Artık buna ne hacet! Mimar Tahsin B. de Arslanm bir sene evvel Teofandan bahse- derken kendisine “onun hesabını vee yz sarar amaaan Medar Zari iye birtaoi riibeden şefekat rişanı ih- san buşurulmuştur . Cesrierpene kazssi nüd- dei umumi müuvi» Ssatıki Likorgos Efendiye Orteköy müddei umumi Mmesvinlıği tevcih buyurulmuştur. 1930 MAYASICII © Vaziyetin ha hakiki manzarası ŞHikümetle Düyunu Umumi- ye karşı şu mukabelede bulunmuş- | tur: “Hükümetin kendi bütçesinden yapmakta olduğu şimendiferler için çok müsait şartlarla birçok talipler çıkacak, Henüz fen eli değmemiş olan madenlerimiz tarafından; işletilmeğe başlana- cak...» gibi sözler mütemadiyen tekrar edilip duruyordu. Manlesef araya giren bazı | gayri tabii eabap ile bu tahmin- ler tahakkuk etmemiştir. 1 — Birinci derecede gelen gayri tabii ssbep şudur: Yeni tarifenin tatbiki dolayısile mem- lekete birkaç sene zarfında girmesi lâzım gelen İ ithalât eşyasmn birden bire getirilmiş olması ve bu halin neticesinde büyük bir para 2 — İkinci derecede üç sene- denberi bevam eden kuraklıktan sonra geçen sene Anadolunun bir çok yerlerinde fazla yağmur ve İeyezan felâketlerinin vukua gelmesi ve bu sebeple istihsalâ- ımızın tenakus etmesi ve iktasa- diyatımızm bu yüzden zarar görmesi, 3 — Dala sonra Avrupada ve Amerikada umumi bir fazla istihsal buhranı çıkması ve bu buhranın memleketimizin ahvali iktisadiyesi üzerinde tabripkar | tesirat yapması, yani öteden | — Türkiyeden mevaddı iptida- <den bazı ecnebi memleketlerin muamelelerini kes- mesi. ki Paris itilâfının imzası sirasında keşif ve tah- mini kabil olmıyan bir takım hadiseler yeni bir vaziyet ihdas etmiştir ve bu vaziyet neticesi olarak Düyunu umumiye mese- İesi için yeni bir tesviye tarzı aramak zarureti hasıl olmuştur. Bununla beraber Paris itilâfı imza edi'memiş olsaydı şimdi çok iyi olurdu, diyenler vardır. Şekil itibarile bu temenniye ko- | layca herkes iştirak edebilir. | Fakat bir de bunun aksini dü- İ şünmek 'âzımdır. Acaba bir buçuk, iki sene evvel Paris iti- İ Aâfı imza edilmemiş olsaydı bu gün ne olacaktı ? i Bize öyle geliyor ki bugün i niçin bu mukaveleyi imza ettik, diyenlerin çoğu o zaman “eğer iki, üç sene evvel düyunu umu- miye meselesi halledilmiş olsay- dı bugüne kadar hariçten mem- | lekete bir çok ecnebi serma- yesi gelecekti, ,, şeklinde tari- zatta bulunacaklardı. Kaldı ki (Paris) itilâfın vak- tinda imza etmiş olmak madde- cereyan eden müzakerat gayet samimi bir hava içinde terakki ve inkişaf etmiştir. Bu itibar | ile bu meselenin Türk ye için kabili tahammül, dayin'er için imkân derecesinde fax bır sureti İ kalle (o bağlan. hususunda İ kuvvetli bir ümit L.: © mektedir. Me. et Âsım hariçten gelecek sermayedarlar | iSalâhattini muztarip eden başka bir deıtde vardı AYN ayvileri Ğ cunet | Sl a bir halâs harbi Türk mücahitleri Şamda toplanı- yorlardı . Büyük bir cinayetin intikamı alınacaktı Birinci kısım — 1 — Şamda “Şarkın cenneti ve İslim şehirlerinin gelini olan Şam, güller ve çiçeklerle #0- lenmiş, onun meşhur Behçeleri şehri yemyeşil bir yuvaya benzetmiş. Üler yolda akan sular, Şamin toprağını sudan bezdirecek, bu feyizli toprakta susuzluğa | iştvak uyandıracak derecede o mebguldu. Her tarsfı duyulan şırıllar, zemzemeler, sanki insarıları: “Bu serin sulara girin! ve sulara karışın!.., diyordun. Bahçeler, bos- tanlur, Şam şehrini, kameri helesi gibi ihata ediyordu. Yemyeşil Guta, gözün isptidadınca yemveşii uzamvordu. Dört tarafın hangisine baksanız zümrüt gibi yeşilikler gözünüzü okşardı. Muhakkık ki Cenmet ver yözünde ise, buradadır, semada İse tam Şam şebrinis tepe sindedir. , 1) En kıymetli İslâm seyyahla- rından Endelüslü İbni Cübeyrin, nakledeceğimiz hadisatm vukuu sırasında Şam şehrine ziyaretini anlatan fasıldan iktibas ettiğimiz bu satırlar, o zaman Şamm işu- nuş, zevku tarap içinde yaşadı- ğını zamnettirirse de hakikat öyle değildi. Şam sokakları her cidi; elhasıl her yeri soymuşlar, camilerin kandillerini, şamdan- larını aşırmışlar ; erkek, kadın, genç, ihtiyar demiyerek bütün ahaliyi öldürmüşler; müstewiler ü , mütemadi; ka dökme > Göktükleri karla 2k eli ela ele ederek ortalığı veba si “Yüz bin Tarlan kesildik- ten ve yahudiler havralarında yakıldıktan sonra müstevlilerin elinde yine bir sür esir kalmış, bunlar ya menfaat ya Mrs sev- kile hayatta bırakılmışlardı. Sa- libin bu vahşi kahramanlıkları bütün bu cürümleri irtikâp et- tikten sonra papasların. ilâhileri arasında Mesihin lâhdını örten taşları, baş açık, yalın ayak amk ve mukaddes şehrin kurtuluşunu tes'it etmişlerdi.,, RI Müslümanlar bu kanlı vakaları unutmamışlar, bilhassa Türkler bu tüyler örpertici cinayetin in- tikamını almağa ahdetmişlerdi. Zaman geçiyor, fakat bu intika- mın alevi sönmiyordu. Tarihte nadir görülür yüksek simalardan biri olan ve Müslümanların na- zarında cihar yardan sonra en hürmete lâyık dindaş sayılan Sultan Nurettin bu maksat için 1 lemi Cübeyir seyyahatmamas, Arapça. 2777 Edveri Gibbon, Ramamın sukut ve tarihi âl, Muharriri : Ömer Rıza İ senelerce çalışmış, fakat neticeyi görmeden gözlerini yummuştu. Ondan sonra onun saltanatına tevarüs eden Selâhattin bu işi hazırlanan neticesine götürmüş ve bu büyük maksadı tahakkuk ettirmişti. Selâhattinin bu seferki hazır- iğı da bu maksada matuftu. Kendisi her gün bu hazırlıklar- la meşgul oluyor, Hilâl ve Salip cidalini iyi ve şerefli bir netice- ye bağlamağı en büyük emel biliyordu. Selâhattin her gün hazırlıkla- rile meşgul olduktan ve hazırlı- ğını biraz daha ilerlettikten son- ra konağına döner ve meclisine devam eden âlimlerle sohbet ederdi. Fakat Selâhattinin bu seferki hazırlığında, omuhakkakki, bir başkalık vardı. Onun faaliyetin- de başka bir humma, gayretinde başka bir şiddet göze çarpıyor- du. Gerçi Selâhattin gayretli ve azimli bir adamdı, fakat onun bu defaki hatinde azimden çok ileri bir kudret seziliyordu. Bu- mun sebebi neydi ?.. Harbu darp zevki veya kan dökmek iştiyakı mı. Aslâl Çünkü Selâhattin harp bir halâs harbidi. Bu harp şerefli bir neticeye b; Selâhattinin bütün hayatı heder l | | ağlanmazsa şü nkü Valert ta genç a“ İcâl Asım Hanımın, dınların belediyeciliği hakkın mütalâaları yazıliydi. Ok istifade ettik. İckâl Hasım, kendisinden , Hg Hi İ Hİ irİ | li Pil ir ? i Ni 7 i BR : Hi rime diyorlardı ki: — Bugün nisanm biridir. kalım gazeteler gene ne yö” lamış ? Bu niyet ve merakla açan okuyucu dağru habe kitapları bize bunu açıktan açığa | inanmadım; yalana aldım. anlatmıyor, fakat tarihin bir çok Toplu İğ, boş'uklarını dolduran anane bunu | ifşa etmektedir. asaletile temayüz eden bU fi Bu sır kalbin bir köşesinde | Endülüste yerleşen on ğ kanayan bir yara idı. Selâhattin | kabilelerin ( birine men” bu yarayı kapamak ve bu ıstırabı | Adı Bedil'di. 1) dindirmek için her çareye baş (Bameli vurmuş, fakat hâlâ muvaffak ola- mamıştı. Gün geçtikçe, nedense bu yara ona beyaz ve temiz na- <5 sıyesini karartan bir leke hissini w veriyor ve içinin sızısını artırıyor- İ P erşembe du. Parlak tarihi göğüsleri ka- l 3 batacak, asırlara şeref verecek | derecede yuca olan, seciyesi ve Nisan meziyetleri insanlığa asalet bah- 1930 siz şeden bu büyük adamı muazzep eden sır neydi? İ 4 dağa, 2 ie çe bedisiin em eğ 227 — ven? Belki yirmi sene evveldi. Namaz vakitleri Selâhattin, Endüüsten Şama(ğ..... Opu iii Akşar 1 gelen ve hacce gidip dönen bir AR ar asa ee kafile içinde bilhassa kendi Bugünkü havf, tanışmış ve onu sevmişti. Zekâsı ma ve irfanı i şehameti ve r o

Bu sayıdan diğer sayfalar: