23 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

23 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-— 4 — YAKIT 23 Nisan 1930 YİRMİ SİLE Üçler itilâfı ondrada (aktolunan son tahdidi teslihat konferan- sından alınan yegâne müsbet netice İngiltere, Amerika ve Japonya arasında bir itilâf imza edilmiş olmasıdır. Maamafih bu itilâfın teferrüatı hakkında Av- rupa matbuatına akseden malü- mata göre elde edilen neticeyi hiç ehemmiyetsiz telâkki etme- mek lâzımdır. Malömdur ki üçler itilâfının esası İngiltere ve Amerika do- nanmaları oarasında (kuvvetçe müsavat temini maksadına isti- nat ediyor. Hali hazırdaki Ame- rika donanması ise İngiliz do- nanmasından küçüktür; binaen- aleyh yapılan itilâfın ilk neticesi Amerika donanmasının İngiliz donanmasına müsavi ooluncıya kadar yeni gemiler inşası ola- caktır. Bu neticeye bakınca tahdidi teslihat için “toplanmış olan bir konferansın bilâkis teslihatı tez- | yit kararı vermiş olmasına hay- ret edilir. Fakat şunu nazan dikkate almak icap eder ki şa- | ye Londra konferansı böyle bir arar ittihaz etmemiş olsaydı Amerikalılar daha çok harp ge- mileri yapacaklardı. Netekim bu yolda yapılacak yeni gemiler için Amerikan Hükümeti parla- mentosundan tahsisat ta almıştı. Diğer taraftan Amerika yeniden birçok harp gemileri yapmağa başlayınca İngiltere Hükümeti de mevkiini muhafaza edebilmek için yeni bahri inşaata girişmek mecburiyetinde kalacak idi. Bu itibarla üçler itilâfi Ame- rikaya yeniden bazı inşaat mü- saadesi vermiş ise de hakikatte iki memleket arasında büyük bir bahri teslihat müsabakasını tahdit etmiştir. Gene üçler itilâfi mucibince Si İngiliz 3 ü Amerikan, li Japon donanmasına mensup ol- mak üzere hali hazırda mevcut zırhlı gemilerden 9 zu çürüğe çıkarılacaktır. | Bundan sonra Japon donanmasının ihtiva ede- " ceği zırhlıların yekünu dokuzu geçmiyeceğine göre çürüğe çı- karılan ve hurda demir haline getirilecek olan gemilerin kalk- Yarım asır evvelki : VAKIT 23 NİSAN 1880 Bizentinlerin oasârından olup şimdiki halde gece- leri fener ikat ve iş'alin- den başka işe yaramıyan Kızkulesini bir nüzhetgâh haline vezetmek ve nefsi kuleye kazino ve lokan- tasile beraber bir de otel bina etmek için eshabı servetten İngiltereli bir zatın kulesi mezkürenin on iki seneliğini isticara talip bulunduğu ve Üskü- dar ve Salacık iskelele- rinde lüzumu mikter mah- sus sendallar dahi tehie- sile bereyı tenezzüh ku- leye gelmek istiyenlerin szimet ve evdetini tes- hil eylemek cümlei tesav- vuretınden olduğu haber alınmıştır. ması büyük bir bahri hemen bütün filosunu muadil bir şeydir. Bundan başka ilga zırhlılardan herbirinin devletin ilgaya edilen idaresi lerce milyon altın frank sarfedi- yorlardı; (gemilerin Okalkması üzerine artık bu nevi idare masrafları da yalnız bu suretle üç devlet büt- çesinden senede 110 milyon altın frank tasarruf temin etmiş ola- caktır. Vaşington konferansı (1931 senesine kadar safıharp harici kalacak gemilerin yerlerine ye- nilerinin yapılmamasına karar vermişti. Yalnız 1931 senesinden 1941 senesine kadar İngiltere, Amerika, Japonya devletleri es- kiyecek olan 39 geminin yerine mişti, Bunun için Amerika hü- sene zarfında 10 büyük harp muştu ki bu da 400 milyon dolar sarfiyatı icap ediyor. İngiltere ve Japonya da 12- 16 harp gemisi yapacaklardı. Halbuki yeni imza olunan üçler itilâfı 1936 senesine kadar ya- pılması evelce mukarrer olan gemilerin inşasını geri bıraktır- her üç devlet 300 milyon dolar, yani Türk parası ile 600 milyon lira tasarruf yapmış, olacaklar- dır. Kruvazör, kontrstorpiyör ve tahtelbahir gibi Vaşınğton kon- feransında cinsleri tahdide tabi tutulmiyan gemiler hakkındaki tahdit kararı da mühimdir. 1927 senesinde, (Cinevre) konferan- sında Amerikalılar 640000 ton rakamını teklif etmişlerdi. Bu teklife göre mezkür rakamın 300,000 İngiliz ve amerikan donanmalarının her ikisi içinde kruvazör olacaktı, İngilizler bu teklifi o vakit kabul (Oetmemişlerdi. o Bunlar 737,000 ton istiyorlardı. Halbuki bugün 541,000 tonu kabul et- mişlerdir . Bunun 339,000 ini Kruvazör teşkil edecektir. Ame- İ rika 526,000 Japonya ise 367,000 ton kabul eylemişlerdir. Bu ne- tice İngiltete için 170,000 ton Amerika için 208,000 tonluk | bir tenzili kabul etmek demek- tir. Nihayet Japonya da bu ka- rara göre hafif safı harp gemi- lerinden 135,000 ton indirmiş olacaktır. Londra konferansına kadar İ İngiltere imperatorluğu filen ci- hanın en buyük harp donanma- sına malik bulunuyordu. Üçler itilâfı artık İngiltereden bahri cihan şampiyonluğunu resmen almıştır. hâkim olan İngiliz (O babriyesi karşısında müsavi kuvvette ol- mak üzere bir Amerikan bahri- yesi bulunacaktır. Bu vaziyetin | beynelmilel | siyaset sahasında ehemmiyeti çok büyüktür. Bu noktai nazardan üçler iti- lâfının asıl mühim neticesi sene- lerden sonra anlaşılacaktır. Bir | gün gelecek, Amerika dosanma- — için bu devletlerden herbiri yöz- | i Cennet, SO4S5 | EE Peolu yil Muharriri : Öner Rıza nesinde bir gece mıştı. Yüzleri tüllerle örtülü kadınlar şarap dağıtmak istemişlerdi... Şeyhul Cebelin misafirha- Genç yolculara neler ikram olur.ma” Efkârı umumiye | Kelepçeler karşısınd i eşriayt ocürmünden * N gören bir gazeteciyi pe kifhaneden tahkikat hâle huzuruna ellerine kelepç€ rak sevketmişler. Dün alâkadar olduğu gazeli” i nin bir kaç satırı bu badi elem duyarak kaydedi « muharririmize adi mücrim “| amelesi yapılıyor » diyordü | Diyebiliriz ki efkârı © | miye de bu hadiseden mi | sirdir. Fakat bu teessür or? yapılmıyacak ve | yenilerinin ikamesini kabul et- | kümeti 1931 den itibaren beş | gemisi inşasını programına koy- | mıştır. Bu karar neticesi olarak | Bundan sonra bütün denizlere | Buradan at üzerinde geçmek büyük bir tehlike idi. İki kar- İ deş te tereddüt ettiler. Mesrure atıldı: — İlerleyiniz. Atlarınız yollara alışıktır, dedi. Hakikaten Alev sağlarına, sollarına baka baka adım adım ilerliyorlardı. Kar deşler bu iki yüz metrelik yolu geçinciye : kadar akla karayı seçtiler. Bu iki yüz metrenin her santiminde ölüm vardı. Burasını geçtikten sonra derin bir nefes almamak mümkün de- ğildi. Kardeşler bu tehlikeyi at- latmaktan mütevellit sevinç için- de idiler. Bunu mütcakip uzun bir yol geçildi ve asıl kalenin yanındaki geniş sahaya vardı- bu zabit yolcuları karşılamış, hiz- metçiler onları atlarından indir- mişlerdi. Zabit kapıdan içeri almış ve bir sürü İ yollardan, kapılardan geçirerek onları , misafirhaneye (o götür- müştü. Burada bir çok temiz ve iti- nalı bir surette tefriş olünan odalar vardı. Kardeşler eşyala- rının buraya daha evvelden ge- tirildiğini görmüşler, Mesrure onlara veda ederek ertesi gün kendilerini göreceğini söylemişti, İç içe birçok yollardan ve ka- pılardan sonra varılan bu yer, bu taştan bina içinde insanın kendini mahpus saymaması ve kasavet (duymaması mümkün değildi. Ortalığı hafif ışıklar veren mumlar ve kandiller ay- dınlatıyordu. Mesrure ile zabitin ayrılma- sndan sonra kardeşler yalnız kalmışlar, biribirlerinin yüzlerine bakmışlardı. Bir kelime söyle- miye vakit kalmadan misafirha- nenin bir tarafından perdeler açılmış, yüzleri incecik tüllerle örtülü kadınlar sinilerle gelmişler, sofra kurmuşlar, ve yemekler ge- tirerek gırmışlar, birkaçı liyen ve ibrik- lerle gelerek rini yıkatmışlar, sonra onları İ yemek başına götürmüşlerdi. Onlar yemek yiyorken kadın- yolcuları bir vi sı filen İngiliz donanmasına mü- savi olduktan sonra İngiltere ile müstemlekeleri arasındaki mü- nasebetin şekli değişecek; çün- kü Ostralya ve Yeni zelânda gibi Britanya adasından ziyade Amerikaya * yakın olan yerleri himaye etmek noktasından Ame- rika donanması İngiltere donan- masına faik bir vaziyete gelmiş olecaktır. Acaba ovakıt bu vaziyet içinde İngiltere İmpara- torluğu o tamamiyetini muhafaza edebilecek midir? Mehmet Asım —21 İ ve Duman lar . Burada beyaz elbiseli bir | i leştirip yücelten san'atın adıdır.. iki kardeşi yemeğe ça- | iki kardeşin elle- | lar ayakta duruyor, ve kardeş- | amam mama yanıldığı gibi, müerimleri adi. | âli, adi veya fevkalâde müerini diye ikiye ayırmak isteye beraber olduğumuzdan Kanun uğrunda mücadele demek için kanun na müsavatı oOunutmuş olm lâzımdır. Maznunlar nihayet bir konmak icap ederse bunu alabilecekleri ceza noktası! iki, sabıkalı olup olmamak tasından oyapabiliririz. suç suçtur; ve insaf ile meliyiz, bizim fevkalâde mü“ demek istediklerimizin bir kişiyi dolandıran ad bazen çok büyük oluyor. © dolandırıcılık omaznunu W mülâhazasile kelepçeye vuru doğru olur da, devlet al hareketle mazmun bir kaçmak ihtimalinden (beri kalır? * lere hizmet ediyorlardı. Yolcu- lar yemeklerini iştiha ile yemiş- ler, önlerine tekrar liyenler ge- tirilmiş, ibriklerden sular dökül- müş, onlarda tekrar ellerini yıkamışlardı. Yemekler — kaltıktan misafirhanenin diğer bir tara- fından çalgılar başlamış, ve gözel şarkılar terennüm olmuştu . Bümedi sonra Darülbedayi ne imiş? (pssisehirde çıkan “Sakarya,, refikımızızın “Darülbedayi şebrimizde,, serlâvhasile yazdığı bir makaleden şu cümleleri alı- yorum : “Darülbedayi, hayat ıstırapları . | içinde kuruyan güoülleri derin- Hayır, şikâyet edilecek değil! asıl şikâyet noktası şafi | Denildiği gibi bileklerine keli vurularak süngülü jand i arasında yayan, sokak dolaşlırdığımız Vatandaşları vatandaşların ( gayrisini “teşhir,, etmek hakkını ki nereden, hangi kanun v€ dan.alıyoruz? Türk ceza kanunu, ölüm © mahkümunu bile yalın ayak, açık, sırtında siyah gömlekle ağacına götürmek için onun ” baba katili olmasını şart k Eski kanunun kürek mah” İarına tatbik edilir diye gördüğü teşhir yeni kaf yazılı olmak şöyle dursun, den de tatbik edilmiş Fakat şu kolları kele süngüler ortasında sokak kapı kapı dolaştırılanların ikleri hem de hükümsüz, i birer teşhir cezası değil ie Ve teşhir bundan başka bi” midir ? Hele bunlar daha birer “XX nun,, iseler, bü ne fecaat oki Bunları sevketmek için devlet teşkilâtının bir e parası yok mudur? Bau ruf edip ayırmak hiç mi nin aklına gelmiyor? ve Muhsin, Türk temaşasının bir banisi, bir fragatçı idealisti, ve bir bürçtür. Muhsin san'atı, sahnede bütün azamet ve şaşaası ile bizlere anlatmış, Darülbedayi bize bir yılın en temiz dört ge- cesini yaşatmıştır. e Muhsinleri, Galipleri, Behzat, Kemal ve Ha- zımları ile zenginleşen bu güzel varlığın, Bedia uzak ufuklara doğru süzülen narin bir yıldızı, Neyire bütün kudretini parlatan bir öğle güneşi, Şaziye ruhlara taze hayaller veren bir bahar sabahıdır.,, Meğer Darülbedayi ne imiş de biz farkında değilmişiz! Her şeyin kıymeti elden çık- tıktan sonra belli olur derler, tevekkeli değil! Taks'm meydanı Kiyeeti Şehreminimiz sıhhat ve neşesile birlikte Avru pa treninden çıktı. Safa geldin ! deriz. Muhittin Beyin İstanbula gelir, gelmez eşin, dostun hatırını sor- madan evvel öğrenmek istediği şey: Taksim meydan (olmuş diyorlar. Aldığı cevabın, Avru- padan getirdiği neşesini bir mik- tar kaçırmış olduğu da duydu gumuz şayialardandır. Hatırladığımıza göre Muhittin Bey, Avrupaya giderken : — Geldiğim zaman bu mey- | danı bu halde görmiyeyim, de- mişti, Bu arzu yerine gelmiş değil- | dir. Meydan o zaman daha derli | toplu bir halde idi, Toplu İğne İVAKIT,INTAK e ei Çarşamba Nisan 1930 Çocu bavramı m ARE Göneşin doğuşu: 5/0 — batışı * i Zonguldak'a bir tevkif Ayın dağuşa : 3,30 < bali Sİ İzmir gazetelerinin verdiği malümata K wi , göre (İzmirde dağıtılan beyannameler Namaz vakitleri oi Sabah Ole İlini Akşam YE 'meselesile al4kadar bulunan ve zabıta w- 337 12a2 1601” 1457 Bugünkü have ürlecek ve diğer maznunlar ile muva- eehe edilecektir. Kendisi üç ay evvel rafından aranan Sureyya İsminde bir şahsi Zonguldakta tevkif olmuştur. İzmire ge- (Mi —— Bugon rüzgör müizhaimil açık olacaslır Istanbuldan izmire “gitmiş, maranguzluk işlerinde çalışmağa başlamıştı »

Bu sayıdan diğer sayfalar: