11 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

11 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ş İdarede tenkit ve murakabe İsmet Paşa hakkında bir çok! kimseler tarafından ötedenberi şu rada burada isnat edilen bir kusur vardır. Bu kusur haklı ve ya hak- sız herhangi bir tenkide tahammül edememektir. Derler ki: “İsmet Paşa şahsen çok iyi, çok muhterem bir insandır. Milli cidalde memle- kete büyük hizmetler etmiştir. Dev- let idare adamı olmak itibarile de büyük meziyetleri bulunduğu şüp- hesizdir. Fakat idaredeki icraatmı neden ise kimsenin tenkit etmesini istemez. Buna hiç tahammül ede- mez. Bunun için fırka arkadaşları hatalarını görseler bile ses çıkara- mazlar. Asıl mühim cihet şudur ki: İsmet Paşanın bu vaziyeti vekille- rine de sirayet etmiştir. Bu suretle yavaş yavaş İsmet Paşa hükümeti İâyüs'eller heyeti haline gelmiştir.,, Bizce bu tarzda düşünenler İs- met Pş.yı tanrmıyanlar, yahut ken- disini anlamıyanlardır. Bilâkis İs- met Paşa tenkit ve murakabeden hiç korkmıyan bir devlet adamı- dır. Çünkü FethiB. tarafından yeni fırka teşkili münasebetile ga- zetecilere dediği gibi İsmet Paşa yaptığı işleri düşünerek yapar ve doğru olduğuna kanaat etmediği bir şeyi yapmaz. Onun için Yaptığı ve yapacağı seyler hakkında bir tenkit ve sual vaki olursa onun ce- vabını vermekte hiç zorluk çek- mez. Şimdiye kadar İsmet Paşa hü- kümetinin kâfi derecede tenkit & dilmediği iddiası doğru olabilir. Fakat eğer bu hal bir kusur ise her halde bunun mes'ulü İsmet Paşa değildir. İsmet Paşanın ictaatmı resmen tenkit vazifesile mükellef olan arkadaşlarının kendisine kar- şı olân büyük itimadından dolayı meclis müzakereleri esnasında bir şok defa tekliflerinin münakaşasız kabul - Hildiği olmuştur. İşte Millet meclis: İsmet Paşanm ihraz et- tiği muvaffakiyet diğer taraftan kendi aleyhinde tenkit ve müraka» beye tahammül edememek şeklin- de tefsirlere sebebiyet vermiştir. Büyük Millet meclisi Halk fır- kasından ibaret oldukça Cümhuri- yet Halk fırkası hükümetlerinin başına kim geçerse geçsin bu tarz- da bir kusur isnadından Kurtula- mazdı. Bilfarz İsmet Paşa istifa e- derek yerine şimdi Serbest Cümhur-i riyet fırkasını teşkil eden Fethi Be- Yin riyasetinde bir hükümet geçi- rilmiş olsa gene az şok farkla ay- ni netice hasıl olabilirdi. Bu gibi isnatlara karşı ne kadar: “ hakikat öyle değildir, Fethi B. çok serbest ve liberal bir idare adamı- dır.,, denilse bu sözlere kimseyi inandırmak mümkün olamazdı. Binaenaleyh şimdi Fethi Beyin Serbest Cümhuriyet fırkası teşkili- ne teşebbüs etmesi, Büyük Millet meclisi dahilinde ekseriyet fırka- sından ayrı bir tenkit ve mürakabe fırkası vücuda getirmesi bu noktaj nazardan da iyi olacaktır. Çünkü İsmet Paşanın tenkitten hoşlanma dığını zannedenler filiyat müyace- hesinde kendi zanlarınm tâmamile hata olduğunu anlıyacaklardır. Yalova balosunda Fethi Beyin yeni bir fırka teşkil etmek teşebbüsünde! olduğunu haber aldığım gecede İsmet Paşanm bu fırkayr nasıl te- lâkki ettiğini bilhassa anlamak is- tedim, Yaptığım temaslardan edin- diğim en kat'i kanaat şudur: Fethi Beyin fırka teşkil etmesi karşısın- da İsmet Paşanın ifade ettiği mem- nuniyet çok ciddi, çok samimidir. Her halde benim bu müşahedemin isabeti Büyük Millet meclisi içti- malarına başladıktan ve Serbest Cümhuriyet fırkası teşekkül ede rek meclis dahilinde tenkit ve mü- rakabe faaliyetine geçtikten sonra anlaşılacaktır, Mehmet Asım Hayır, ANKİ Meli Muhalefet! Veet Vakıt gazetesini o- uyan iki genç yolcu, Ya- lovada çıkmış bir resmin karşı- sında biraz durakladılar. Bu fo- tograf, ayni masa etrafında Is- met Paşayı, Fethi beyi ve ko- nuşulam mühim sözlerden notlar alan başmubarririmizi o gösteri- yordu. Tanımadığım bu iki gençten birisi dedi ki: — Bu nasıl muhalif fırka? Esasları konuşulurken Ismet Pş. da orada bulunuyor. medeniliği hazmedememiş meşrutiyet senelerinde hakika- ten iki muhalif fırka (liderini bu kadar yan yana, bu kadar candan dost görmek (imkânı yoktu. Yeni devir siyasi hayatta kazandığımız rüştü esas ve ka- ide yaparak medeni mücssese- lerini kurmak azmindedir. İtiraf etmeli ki şimdiye ka- dar korkunç maksatlara alet olan muhalefet o zihinlerimizde sessiz bir mefhum izi birakmış- tır. Fakat, bir çok hareketlerle birçok kelimelerle, hakiki ve salim manasını verdiğimiz gibi bu defa da muhalefet kelimesi üzerine uzun ve siyah günlerin biriktirdiği kirleri, pasları hakiki bir vatanperver elile siliniyor görüyoruz. İsmet Paşanın başile Fethi Beyin başı çarpışa bilir. Fakat bundan bu iki samimi dostun kalplerine ne? Vapurda Vakit gazetesinde çıkan bir sesim karşısında du- raklıyan' ve gayretlerini zaptede- miyen iki ğence bunları söyle- mek ihtiyacını hissettim. Toplu İğne Terli mar seyis Bugün Galatüsaray lise- sinde aç İiyor Bugün saat 16 da açılacak olan yerli mallar sergisinin hazır- lıkları dün akşam tamamlanmış- tır. Fakat sergiye iştirak eden bir çok müesseseler küşat za- manının bu kadar yakınlaşmasına rağmen pavyonlarını süslemek- te ve tanzimde gösterecekleri yenilikleri birbirinden saklamak- tadırlar. Süreyya Paşa gemisi Bu seneki yerli mallar sergisinde her pavyonu ayrı bir zerafet ve hakiki bir zevkle bezenmiş birer bedia şeklinde bulduk. Her pa- vyon tezyin ve tanzimi itibarile yekdiğerine tefevvuk etmektedir. Bunlardan bir tanesi Balatta Sü- reyya Paşa mensucat fabrikasına ait olanı tertibatı itibarile her gün neşvünema bulmakta olan Türk sanayiinin canlı bir nümu- nesi addolunabilir. Bu pavyon- da fabrikanın tezgâhlarının mah- sulü müstesna kumaşlarla yapıl- mış büyük bir vapur cidden nazarı dikkati caliptir. Bu vapur yalnız dahilde değil Türk sana- yünin yakın bir atide haricede intikal ve intişarına işaret et- mektedir. Ikinci yerli mallar sergisi ter- tip ve tanzim İtibarile hakikaten eçen seneye tefevvuk etmekte- ir. Fabrikatörlerimizi tebrik ve halkı kendi emeğinin mahsulü- nü vazifemizdir. okullanmağa teşvik etmek İ hir gördüm. i Ankara yolunda darpaşa istasyonunu dol- HE kalabalığa ben de karıştım. Kalkmamıza daha bir çeyrek var. Dolu vagonlar ö- nünde konuşuyoruz. Nihayet va- kıt geldi, “ çanlar çalındı, zil ler düdükler öttü,kapılar yoklan- dı. Lokomotif, yükünü tartan bir hamal gibi vagonları sarstı. Ya- vaş yavaş, karşıdaki duran tren, evler, binalar geriye doğru kaymıya başladı. Tanıdık yüzler sevgili çebreler de birbir silindi. Siyah çarşafı içinde beyaz şa- kakları zonklıyan anacığım da bu ayrılık içinde gittikçe eriye- rek kayboldu. Ayrılığı insan işte bu dakika- da bütün acısı ile duyuyor ve “ayrılmak biraz ölmektir!,, diyen şâire hak veriyor. Telgraf telleri sıklaştı. Biri daha düşmeden bir başkası devriliyor. Şehir duraklarını alışkan bir bis uyuşukluğu içinde geçtik ve ancak “Pendik, ten sonra kay- bolan sevgililere İstanbul has- retini de kattık, oHepimizde tevekkül (başladı, yerlerimize oturduk. Öyle seviniyorum ki yolculardan daha iyi okuyucuyu, hiç bir gazete bulamaz. En kü- çük, en kıyıda bücakta kalan yazılar bile satır satır okundu. Bu vagonda dört zabitle be- raberim. Yolculuk kalplerin lehi- mi gibi bir şey. Bir saatte can ciğer olduk. Engin bir inanış içinde serbest ve pervasız konu- şuyor, her mevzuu. karıştırıyoruz. Sağımızda Karuzo, solumuzda Münür, önde adını bilmediğim bir kadın san'atkâr, arkada tec- vitli bir hançere hep birden söyliyorlar. Katar, bir musiki Babili gibi kavruk tarlalar, sa- rarmış bahçeler içinden geçiyor. Marmara biterken gün de bitiyor, sular kızarıyordu. Akşam rengi- FEDAYILERİ 4 -— VAKIT 11 Ağustos “1930 —— CENNET EEE Yezen: Ömer uza EE Anadolu kıyılarında Türk silâhları onları . karşıladı — uo— Salipçiler, Avusturya hududun- dan İstanbula ilerlerken yiyecek tedarik etmek için Macarlarla, Bul garlarla döğüşmüşler, Macarlar ati .İlarına binerek ve oklarile yayları- na sarılarak salipçi yağmagerleri şiddetle tenkil etmişler, bunların ler, fakat ie Türk silâhlarile karşılaşan haydutlar tarümar edil- mişlerdi. (Piyer Lermit) başındaki bu vahşi ve insanlıktan tamamile müteberri canavar sürüsünden baş ka ayni maksatla hareket eden ve Avrupa prenslerinden bazılarının kumandası altmda hareket eden sürüler bunlardan farklı değildi. İmparator (Aleksiyüs) bu prens- paratorun onları icabında denize dökmeği istihdaf etmesinden şüp- helenerek İstanbulu ( zaptetmeyi kurmuşlar, İstanbulun muhkem ka- pılarına hücum etmişler, iki taraf arasında vukubulan bir kaç müsa- ne böyanmış penbe kuşlar, suya |demeden sonra imparator, salipçi- yakin ve telâşla uçuyorlar. Solda tutuşmuş başak diplerinin alev dizileri sıralanıyor. Yer ve gök ateş içinde... Batıyı.hiç bu kadar hüzünlü görmedim sanıyorum. İçimde tuhaf bir tırmalanma, sargısı kopmuş bir yara acısı duyuyorum. Duraklarda, hele İzmitten sonra bir oburluk müsabakası başladı. Elma, armut fındık ce- viz içi, kavun, karpuz hülâsa akla ne gelirse hpsi 'yeniyor. Geyveden sonra uykuyu ha- tırladık, Sarsılan vagonlar, çar- pışan tamponlar arasında uykuda beraber sekiyor, gözler kapanmı- yordu. Olgun ay, Sakaryanın kıvrım- larını yer yer prlalıyor, söğüt ve zeytin ağaçlarını gümüş bir ağ gi dolanıyordü. Şafak Sincan göyde söktü, güneşi Etimes'utta selamladık, Burada yeni idarenin, yeni Türkün medenilik ibtirası şekil ve mana almıştır. Eğer burası olmasa, insan Ankaranın ruhunu anlıyamıyacak. Şahikalara tepeler- den çıkılır, Etimes'ut bu tepelerden | biridir görmediğim Ankarayı bey- hude arıyorum. Bambaşka ve tek- vin hamlelerine uğramış bir şe- lere türlü türlü yardımlar vadede rek muharebeye nihayet vermiş, onları kendi gemilerile Asya tara- fıma nakletmiş, ayni siyaseti daha sonra gelen salipçilere de tatbik et- İmparatorun bütün hedefi bu barbarların Türklerle meşgul ola- rek onları zafa uğratmaları, ne- ticede onun zayi ettiği araziyi istir- dat etmesi idi. Ehli salip İstanbuldan karşıya geçtikten sonra Kılıç Aslanla kar- şilaştılar. Selipçilerin ilk hedefi İznıktı. Yedi haftalık bir muhasa- radan sonra Kılıç Aslan Iznıkı İm- paratora birakmağa razı olmuş, bunun neticesi olarak imparator ş $©İler, bundan başka Kudüse içerde mahsur olanlara hüsnü mu- Kılıç Aslan ric'at mecburiyetinde kalmış, ve ehli salip ilerlemeğe mu“ vaffak olmuştu. Bunlar temmuzdan eylüle kadar (500) milden fazla mesafe katede- rek Hovardene varmışlar, buranın dik ve tehlikeli yollarında bir çok- ları silâhlarını atarak yollarında devam etmek istemişlerdi. Ehli sa- lip burada bir avuç tara“ fından karşılanmış olsalardı, onla- rın topu uçurumlara düşerek helâk olurlardı. Bu sıralarda ilk firenk emareti teessüs etti. Ehli salip ordusundan ayrılan (Boldvin) Urfayı zaptet- miş, şehre girdikten sonra 54 sene yaşıyan bir kontluk tesis etmişti. Bunu müteakip Antakya muha- sar olundu. O zaman Antakya en mamur ve en yksek şehirlerden biri idi. Şehrin müdafileri 7-8 bin atlı ile yirmi bin piyadeden ibaret- hareket ediyordu. Ehli salip bura- sını zeptederken yüz bin Türk ve İmüslümanı kılıçtan geçirdiler. Fa- kat Antakya ancak hiyanet eseri olark onların eline düşmüştü. Şeh- rin içindeki hiristiyanlar, dışarda- ki salipçilerle muhabere etmişler, merdivenlerle şehrin içine. giren salipçiler, kapıları açmağa muvaf- fak olmuşlar ve neticede Antakya onların ellerine geçmişti. Antakyanın sukutuna rağmen ehli salip ile birlikte gelen veba or- talığı kasıp kavurmuştu. Bunun ne- ticesi olarak esasen hiç bir inziba- ta riayet etmiyen salipçiler,"ahlâki ve insani her kaygudan #ecerrüt ederek her denaeti irtikâp vk ve Allahm oğlunu kurtarmak gaye- sini de unutmuşlardı. Salip askerleri mütemadiyen kaçıyorlardı. Buna mâni olmak için papazlar faaliyete. geçtiler ve bizzat Mesihin firarilerle meşgul olacağını, bizzat Meryemin firari- leri affettiğini ilâna başladılar. Bil- hassa “Mukaddes mızrak, ın bu sırada keşfi Avrupa haydutlarını yeniden canlandırmıştı. Bu mukaddes mızrak hurâfesi şu idi. Ehli salip ordusunda bulu- nan Peter Bartolomi namında bir papaz bir gün bir rüya görmüş ve onu ordunun kumandanlarına, an- latmıştı. Bu rüyaya göre Antakya” da Sen Peterin kilisesinde hazreti Mesihin vücuduna saplanan mızra- ğm demiri yerde gömülü idi. Bu demir parçasının keşfi salip ordü- sunun zaferi için bir alâmet ola- caktı. Bu demir bulunur ve salip ordusunun başında taşmırsa bütün kâfirler mağlâp near Papazın gösterdiği yerde hemen hafriyat başladı. Amele ön iki a- dım kazdığı halde bir şey çıkma- muştı. Papazın yalan söylediği an- amele göstermiş, salipçiler “kâfir,, lere gösterilen bu etmişlerdi. Asıl muharebe bundan sonra vukubuldu. garp askerlerinin şiddetli akmı salipç karşı şiddetli bir ders vermek için|muş Te askerlerini toplamış, salipçilere Es- mir parçasını cemaata uzatmış, bü- İkişehre varmadan evvel hareket|tün cemaat diz çökerek rd di ederek Türk atlılarile onları taz: kapanmıştı. Mukaddes mr z İyik etmişti. (4 temmiz 1097) Gü-|men sırmalı ve ipekli bohçal İN neşin harareti, Türk oklarının yıne konulmuş, büyük kilisede teşhir ğın yığın, bulut bulut, yağışı, Türk)olunmuş, ehli salibin kör taassubu i-)bu sahte Ml gn yeniden leri yıldırmış, bunlar dağılmışlar,lalevlenmişti. yeni taas- fakat arkadan gelen ehli salip fır-|sup fırtınası uzun sürmedi. Çünkü kaları, bilhassa Vermanduva kon-|onu zaptetmek istiyen (Raymond) tunun 60 bin askeri, daha sonrajun hasrmları bu keşfin sahte oldu» Tolozlu Raymondun fırkası muha-| ğunu ilân etmişler, buna karsı bu- laşılarak mukaddes mızrağı bekli- yi salip davasına hiyanet telâkki dıkları sırada Bartolomi k : niz El fı ayal m mızrağının barbarlarına mirini toprağın içinden çıkarıyor- gibi hareket etmiş, sonra de- rebenin taliini değiştirmişti. Kılıç nun, bir tecrübe ile isbati tekarrür Aslan bütün bu sürülerle muhare-|etmiş, bunun için bir ateş yakılmış beye devam ederek 4 bin salipçive papazın mızrağı Seyyah — İimha etmiş, fakat akşama doğrul LE eline alarak (Bitmedi iii ti. Bunlara karşı (300) bin salipçi |

Bu sayıdan diğer sayfalar: