13 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

13 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 4 — VAKIT 13 Eyi 19 NWANVKIE Şark vilâyetleri- miz ve Rusya (Artvin) den aldığımız haber- İere göre Rusya ile Artvin, Kars gibi Şark vilâyetlerimiz arasımda- ki ticari münasebat geçen mayıs- tanberi tamamen durmuştur. Bu! nun sebebi mahal'i gümrük idare- | lerince yanlış olarak tatbik edil- mekte olan bir tarife meselesi Bu vilâyetlerimiz için Rusya ile ti- cari münasebatın kesilmesi umu- miyetle alış verişin yüzde seksen, doksan tenakus etmesi demektir. Bu itibarla hali hazırdaki vaziyeti nazarı dikkate almak bir vazife-| dir., (Artvin) ve (Kars) vilâyetleri ahalisi geçen mayısa kadar Ruş- ya ile emtia mübadelesi yapıyor. lardı. Bilhassa bizim taraftaki tüc- carlar koyun, sığır götürüyorlar, > götürdükleri raalların bedeli olarak Rusyadan aldıkları manifotra, gaz benzin, şeker gibi eşyayı memle- ketimize getiriyorlardı. Bunlar i- çin kilo başma yirmi sekiz (O kuruş rüsum veriyorlardı. İşte ancak bu suretledir ki Rusya ile ticari mu- | amele yapabiliyorlardı, O zamana kadar mevkii mer'iyette bulunan ticaret muahedesi de bu tarz mua- meleye müsait olduğundan O halk vaziyetten memnundu. Halbuki ticaret muahedesi ge- çen 23 nisanda bitmiştir. Alâkadar Vekâlet te bunu mahalli gümrük i-! daresine tebliğ etmiştir. Bu tebliğ muamelesi tabii doğrudur. Fakat Rusya ile aramızda aktedilmiş o- lup 23 nisanda müddetinin hitama erdiği tebliğ edilmiş olan mukave- le mucibince gümrüklerde tatbik edilen tarifenin daha altı ay, yani 23 teşrinievvele kadar devam et- mesi şarttı. Eğer Türkiye ile Rus- ya arasinda bu müddet zarfında 30 | Bir tanbpibak gös bir salonda idik. Genç- ler, gramofonlu odaya kaç- mışlardı. Biz, çok ciddibir mese- leden bahsediyorduk. Etrafımda hep aile babaları ve çocuk ana- ları vardı. Mevzuumuz da yaban- | ci inektepleri idi. Biraz sonra çerçevesinden hımhım bir sak- safon sesi gelen kapıyı kapadık. ve kendimizi münakaşamıza ver- dik. Zengin bir baba, yedisini bi- tiren oğlu ile dokuzuna basan kızını bir ecnebi kollejine ver- meyi düşündüğünü söyledi. “Ço- cukların zaten pratikleri var. Dil hususunda güçlük çekmezler,, Diyor o müesseselerin ciddiye- tinden, tabsillerinden itinadan dem vuruyordu. İşin nereye varacağını gör- mek için köşemde sessiz dinli- yor, lâfa karışmıyordum, Evlerin- de Fıransızca konuşan öz vatan dilini ancak bizmetçilere hitap kımı içimde buruk bir tesir bi- rakıyordu. Avrupa sokaklarının birer kitap olmadığını, onların bulanık mubakemelerinden, ka- rarsız hükümlerinden seziyordum. Onlar söyledikçe ben susu- yor ve bu cebri süküt, bir ba- rut tapası Üstüne inen harbi gibi fikirlerimi dövüyor, sıkı- yordu. Bütün bu bir alay Jakırdıdan çıkardığım netice şu oldu: Kem dilerine kibar süsü veren bu zümre, çocuklarına mektep se- çerken, evlâtlarının istikbalini de- gil kendi övünmelerini düşünü- yeni 'bir ticaret mukavelesi akte- dilemezse bundan sonra azami ta- rifenin tatbiki lâzım gelirdi. Halbuki mahalli gümrükler 23 teşrinievvele kadar mevcut tarife- yi tatbik etmeğe devam (edecek yerde (23) nisandan itibaren aza- mi tarife yerine Türkiye ile Fran- sa arasında aktedilmiş olan tica- ii iivelerine merbut tarifeyi tat i etmeğe, yani Rusyadan ithal olunacak esyadan kilo Ti yirmi sekiz kuruş yerine yüz on ku- ruş almağa tarzı hareket ticari muamelâtın bir mid durmasma sebep olmuş- 5 , Acaba Türk - Rus muahedesi: nin filen mer'iyetten kalkması ta- rihi (23) teşrinievvel olmak lâzım gelirken neden dolayı (o mahalli he idareleri bu ciheti nazarı ikkate almam; ?. Bu Maliye Vekâletinin ve “gür cek'i” i umumiyesinin malümatı var mıdır, yok mudur?, El ğer leğene malümat şimdi ilk i (23) nisanda başlıyan Şanlı Kai bikatı, geç kalmış olamakla bera" ber, derhal durdurmaktır. Ve bu yüzden mutazarrır olan! i bunların zararlarını le le tinde tazmin ve telâfi etmeğe ça- lışmaktır. Bundan sonra (23) teş- rinievveli müteakıp tahaddüs ede- cek vaziyet için de Artvin, Kars gi- bi Rusyaya hudut olan Şark vilâ- yetlerimizin hususi © vaziyetlerini düşünmektir. Filbakika bu vilâyetlerin Rus- yaya karşı olan ticari ve ( iktısadi | vaziyeti diğer vilâyetlerimizin » hiç birine benzemez. Gerek Hopa ve gerek Batum iskelelerinden ha- © rice ihracat yapmak hususundaki müşkülât bu vilâyetler (ahalisini daha ziynde Kafkas Rusyası ile / emtia mübadelesine © <ecbur et- k mektedir. Orun için Rusya ile ti- başlamıştır. Ve bu! yorlar. Sordum, yavrularını göndermi- ye karar verdikleri mekteplerin proğramlarını, o nizamnamelerini tetkik bile etmemişti, Bizim mek- teplerimiz hakkında hiç bir ma- lümatı yoktu. Onlara kendi ir- fan yuvalarımızla yabancı mües- İ seseler arasındaki geniş uçuru- arkaya koyduğum hüccetler ö- nünde şaşaladılar. En kurnazları dudak bükmiye kalkıştı. Ona siz asri softalarsınız, çünkü bu- radaki ecnebi yurtlarının yüzde sekseni bütün Zühtü Cehmil ri- yası ile bizim eski değil, çürü- müş medreselerin hortlamışıdır, dedim. Salonun havası birdenbire soğudu, kalın dıvarlar arkasında saksafonun seside kısılmış gi- biydi. Seyyak cari münasebatın kesilmesi diğer yerlerden ziyade bu civar ahalisini müteessir edeceği şüphesizdir. Binaenaleyh eğer (23) teşrini- evvele kadar Rusya ile umumi su- relte yeni bir ticaret mukavelesi aktetmek mümkün olmadığı tak- dirde Artvin, Kars ve Erzurum vilâyetlerinin hususi vaziyetlerini bir kere tetkik etmek lâzımdır. Bu tetkikat neticesinde yalnız Rusya ya karadan hudut olan Şark vilâ- yetlerimizin gümrüklerinde tatbik edilmek üzere muvakkat bir itilâf imkânı olup olmadığı araştırılma- lıdır. Bu hususta siyasi veya idari mühim bir mahzur yoksa bu vilâ- yetlerimizle Rusya arasında teati edilecek ticari mübadelâtı teshil edecek muvakkat bazı ahkâm ka- bul olunmalıdır. Mehmet Asım İ ederken kullanan bü kibar ta- | mu söyledim. Garplılar aleyhine | Işaretler : Ne anlıyorlar? Bazı kimselerin dilinde acip bir te- rane var: | “— Siz kalemlerinizi bilediniz, mu İhalefeti doğmadan boğmak istiyorsu- nuz! diyorlar, | Hayır efendim, hâyir. Bu lâf pek| kurnaz, pek hin oğlu hin bir ittihâm- dan başka bir şey değildir. Biz ne diyo- İruz onlar ne fehmediyorlar. Efendiler daha açık söyleseler.. ama biz dillerinin altındakileri pe& âlâ an- lıyoruz. Onlarin #itediklerini yapalım susalım öyle mi? Yani elimiz kolumuz bağlı hapisane kaçaklarının halk ve muztarip insan maskesile koca bir şehri altüst etmele- İrine göz mü yumalım! Ellerindeki tiraj kaşkülüne el ça» bukluğu marifet diye halkın kesesinden haraç kesen açık gözlere aferin; ne iyi ettiniz mi diyelim... İ İaçıp elâlemi hüyra yollara ve çalışkan İzmir halkının başina mı salalım? İzmire kara yolundan dört senede, İastürüdan bir yol üstünde varan in sünin kurtuluş gününde resmini tıpkı papolasın yaptığı gibi yırtıp atanlara İyaşayın vefakâr vatandaşlar diye alkış mı tutalim? Kazaya kurban giden bir çocuğun cesedi üstüne çıkıp: “.— Bana gelin, bende neler var! nelerde .... neler... diye gözlerini o ğan suyu ile ıslatan hatipçiklere: “.« Vay kahramanım yolunuz açık folsun mu, diyelim? Ve nihayet ecenebi sermayesi ve em- peryalizme sırıtarak gerdân kırarak Fransız sermayesine cilve yapanlara: “— Yaşnan.... milli kahraman, işte milli hizmet, millete hizmet budur di- ye bel mi bağlıyalım? j Yağma yok! Biz fırka ve fikirin dos tuyuz! Biz geri olmıyan fırkanın içti- hadın muarizı değiliz fikirlerinin mü- nekkidiyiz çünkü: Artık, memlekette anarşiyi hürriyetle müteradif gören kamusu istemiyoruz! Şantaj kalem hürriyeti, dolandırıcılığı “Serbest Mesai, yerine tanımak bizim kârrımız değildir. Bizi yeniden bir istiklâl harbine sü. rükliyecek hiç bir harekete müsaade! edemeyiz. Bir fikir ve içtihat fırkası olmak is- tiyen her teşekkül her şeyden ve her- İkesten evvel düşünmeli ve her kesten levvel fikir ve içtihat yoluna gir. melidir. Esasen muhalefet fırkasının inkişafına bugünkü çığırtganlardan; mensuplarından ve İiderinden daha fazla C. H. fırkası çalışmadı mı? Acaba buna ne derler? . * i Ben olsam isim söyelrdim İ Fethi Beyefendi, meşhur nutukları- İnin birinde İnhisarlardan ceplerini dol. İduran insanlardan bahsettiler, Ve gali- İba nutkunda en eivcivli yeri de bu idi. Çünkü lider de vuzuh arıyanlar aldan-| dı. İşte rakam söyliyecek... Hesaptan bahsedecek diyenlerin ağzı açık kaldı. Müsbet misalden bahsedecek, meselâ Çesterin neden iş yapmadığını, Reji Jeneralin bizden neler istediğini anla» tacak diyenler elleri boş döndüler, Lider hiç olmazsa bahsettikleri sui istimalleri yapan insanların isimlerini söyleseydiler, onu da söylemediler, Ben lider olsaydım, bu insanların adımı vesikalarile birlikte millete söy- lerdim. b Müddei umumi olsam Lidere sorar- dım: — Bu adamlar kim? S.B Cemal Hüsnü B. Dün Ankaraya gitti Maarif vekili Cemal Hüsnü B. dün akşam Ankaraya hareket etmiş, istasyonda maarif erkânı ve dostları tarafından teşyi edil- miştir. Cemal Hüsnü B. bir kaç gün sonra Ankaradan avdet edecek ve sefirlk vazifesini yapmak üze- re ayın yirmi beşinde İsviçreye hareket edecektir. “İürriyet vari, diye hapisaneleri; — Hayır, ne olmuş? — Açlık, sefalet, kanlı döğüş- meler, türlü türlü zulümler. .. Halk o kadar bizar olmuş ki hükümeti tanrmamağa karar vermiş. Hükü- met onlara karşı askerlerini sevke- derek dul bırakmadığı kadın kal- mamış. — Desene biz halimize şük- redelim. | . — Tabii halimize şükredelim, İfakat netice ne olacak? — Bilmem... — Ya Basradaki ahval? — Orada ne olmuş? — Mısırda olanların başka tür- lüsü. .. — Allah! Allah!... Şimdi Mısıra gidecek olursanız bambaşka bir vaziyet karşısında kalırsınız. — Şamda, Basra ve Küfede ne- ler döndüğünden haberin var mi? — Hayır, ne olmuş? — Kıyametler kopmuş! Halk zulme tâhammül edemiyerek hü- kümet könaklarına hücum etmiş, bir çok kanlar dökülmüş, hükümet halktan intikam almak için rasgel- diğini asmış, kesmiş! Herkesin ne- si var, nesi yoksa hepsini yağma et- miş. Kadmlara ve çocuklara bile acımamış, elhasıl kalpleri parçalr yacak hadiseler vuku bulmuş... — Bunlar niçin olmuş? — Halk, adalet istemiş, hükü- metin yağmakâtlığndan Bıkmış ta! ondan, ... — Desene biz halimize şükrede- lim! — Tabi Bu müthiş propaganda, her gün besleniyor, her gün takviye edili- yor, Sebe oğlunun gizli adamlar: Basra, Küfe ve Mısır arasmda mü» temadiyen seyahat ediyor ve onun talimatını ve mektuplarinı götürü- yor, aldıkları cevapları getiriyor- lardı. i Her taraf derin bir teşevvüş için- de idi. Ortalıkta bir sey ve hiç bir hareket yoktu. Fakat Sebe oğ- lunun kurduğu şebeke yoktan bir fesat çıkarıyordu. Ara yerde ufak tefek bir takım tahkikler, her ta- rafta asayişin mükemmel olduğunu halkın işile gücile meşgul oludğunu gösteriyordu. Fakat dimağlar şüp- he içinde çalkanıyordu. Bu kadar şayiaların her halde bir aslı vardı. Şayiaların ardı arası kesilmiyordu. Bilâkis bunlar mütemadiyen besle- niyor, her gün yeni vekayiden, ye- ni şurişlerden, yeni ibtilâllerden bahsolunuyordu. Çünkü şebeke mü temadiyen çalışıyor ve dakika fevt etmeden şüpheleri kuvvetlendirme ğe, sinirleri germeğe, heyecanları we yolcular vaziyeti anlatmış- hu. 5 Bütün büyük şehirlerde dönen, dolaşan bu tüyler ürpertici şayia- larm bu korkunç propagandaların devlet merkezine varmaması im- kânsızdı. Çok geçmeden devlet merkezi olan Medineye gönderilen rapor- lar, bir iş ve ya ziyaret için. oraya gideri yolcular veziyeti oanlatmış- lar, herkes hayret ve teessür içinde kalmıştı. Devlet reisi olan Hz. Osmanın Valilerinden aldığı raporlar, her vilâyette emniyet ve asayişin tam olduğunu ifade ediyordu. Buna rağ men gizli bir takım propagandalar alabildiğine intişar ediyor ve bun- lara mukavemet edilemiyordu. Hz. Osman, vaziyeti teemmül- den sonra kuvvetli tedbirler almak GÖMLEK Hükumet tahkikata başladı “Ba müteber adamlar her verde idareyi teftiş edeceklerdir oi e ihtiyacını hissetti. Herkesin runu selbeden bu vaziyete ni vermek lâzımdı. Bunun için | li ey Medinedeki başlıca ri&* avet etmiş ve onlara: — Görüyor ve işidiyorsunu” demişti, siz bu devlette, bu idared benim mürakiplerimsiniz, besin iyet karşıs'” ei e Fikirler teati olunmuş, neticed? gayet musip bir karar verilmişti" Merkezi hükümet bütün ball” emniyet ve itimadını haiz eve toplıyacak, bunların ber birini vilâyet merkezine gönderecek, 7 zevattan her biri tam bir salâhiyet le hareket ederek lâzım olan bütü” tahkikatı yapacak, ahali ile tems* edecek, hükümetin icraatını mür” kabe edecek sonra, devlet mersi zine dönerek neticeyi bildirecek! 2 Hz. Osman bu kararı derhal taf bika başladı. Ümmetin itimadını haiz 209” bulmak güç değildi. Fakat Hz. man bunların intihabına fevkalâ ehemmiyet verdi ve neticede, nokta: nazardan kıymetli ve . yeli adamları bularak onları bu if İe tavzif etti. Bunların birincisi (Muhamıs€f ibni Mesleme) idi. Kendisi tandı ve Medineli idi. Bedir muh*” rebesinden başlıyarak Hz. peyga”” berin bütün gazalarına iştirak Li miş, daha sonra (Ömer) zâlüan” da valilerin ahval ve icraatını 16” kik ve teftiş ile -meşgül olmuşt”” İmer, bir vali hakkında bir. şili yet vuku bulur bulmaz bu zatı onu” bulunduğu yere gönderir ve © vereceği rapora göre hareket di. Bu derece muteber ve mutesii bir adam olan (Muhammed ibni Mesleme) bütün ümmet nazarın© muhterem ve mübeccel bir şah*' yetti. Bu zat, Küfeye gidecek oranın ahvalini tetkik edecekti. Bunların ikincisi, Ömerin . b*” hususta kendisinden farksız oğlu Abdullahtı. İmanının V ahlâkinin rasaneti, o seciyyesi sağlâmlığı ve ilminin vüsati ile ruf olan Abdullah" bir kaç k©' devlet riyasetine namzet görülmüt ümmet arasında o derece itibar muhabbet kazanmış bir zattı. rin oğlu Şama gideceşti. c Üçüncü zat Üsame idi, Resuli Ekremin irtihalinden kısa bir 7” man mukaddem kumandanlığa w yin, dirayet ve iktiradı onun ei fından beyan olunan ve kendisi 1 rafından en çok sevilen z dı. Cesur ve nüfuz shaibi bir ti, Üsame Basranm ahvalini edecekti. i Nihayet ashaptan (Ammarbin Yasir) Mısıra izam olunacaktı.K©”” disi islâmiyeti ilk kabul edeni” ve bu yüzden ençok ezaya Hi yanlar arasında idi. Anası, islâ” yetin ilk kadın şehidi idi, Hz. Ö9“* onu Küfe valiliğine nasbetmişti- Bu zevatın biri de Emevi, yani Hz. Osmanın akrabası değildi. La ra bunların içinde hükümete kavukluk edecek, hükümete Pİ görünmek ve bir menfaat temin e mek için onun siyasetini körü rüne gidecek bir kimse yoktu. Her si de mazileri itibarile şerefli tarihi şahsiyetlerdi. Hz. Osmanım, vilâyeti ve hükümeti mürakabe ile dinlemek için intihap ettiği bu “” yaln hepsi, bütün ümmet tar? dan sözleri dinlenecek, sebade kabul olunacak kimselerdi. (Bitmedi) husü” ğe

Bu sayıdan diğer sayfalar: