29 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

29 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

101 kişi ile SEN nülâkat... Amerika milyarderini hakkımızda düşündükleri 2 Otuz yaşında £, soluk zayıf, şirkin, sünepe,|yor. ( İstatistiklere bakm, W. bir genç. Çok terbiyeli ve görgü-| evlerini saymış. ümmi Babasından müntekil iradı tam, tas > ai devletinin bütçesi an e emi kin İstanbula — Usküdarda boyalı kaç ev var? — Üsküdarda baraka olmıyan kaç ev var? — Üsküdarda mamur bina kaç? Masanın üzerinde sürüklenen bir ga. bir işterek bir dostumuz onunla beni zetenin beyaz tarafına bir ferah hesap! mik yemeğine sağırdı. Maksat ye- yaptı: değil, görüşmekti. İyice ve epeyce, (o — Bütün Üsküdarla, ebniye ve ar. ii ie çete sa, New-York'taki filân dn im) Anadolu- yan,, ım iki katı yapıl | aa dolaşmış: Hope'den Mersin'e|boyasıx dila, a er m çiziniz, bunun garbını biliyor. i az. Çok görmüş, az söylüyor ve besbelli zekâsını gizliyor. Bununla be- raber ağzından, mıhladızla, tek tük fikirler çektim, Memleketi başka gözlerle görmü görmüş. | Dimağı bizimkinden ayrı ve bilhassa'dı göre aykırı, Bir hacı baba ile, bir) m ile Londralı bir münevver ik-| ınm arasındaki fark ne ise onun-| o— Tahta, k iy, te... la e aramdaki da öyle, mesi midir? Bn Di, Me kör. z yarder hayli alaycı. Lâkin hiçİlik ebniyesi yapılır. 5 zülmüyor, hatta gülümsemiyor. y ; Züğürtlükten bahsettim. anlamamazlıktan geldi: — Meselâ günde elli lira el masra-| hotbinsin e ii fınız.da mı yok? 25 dolar... 5 isterlin.. i - Pe mü? bin olalım? Mösyö.... — le orta bir hekim, orta bir a.| — Zira sizden sonra gelecek nesili, Pam orta bir memur ayda 500 dolar)ri düşünmüyorsunuz; memlekette ei ie — olsun kazanamaz mı7)vet birakmıyorsunuz. ahis uzadı. Herif züğürtlüğü.| (o — İstanbulu nasıl bı gürt aldi ? müzün yüksek mertebelerini biliyor, o Düşlindü: — Uzaktan gm yakm bilmeseydi şunu söylemezdi: e l yarder gene zihni hesaplara daldı: — Bütün vapurlarımızın o bedeli nin kamara kısımları yapılamaz. Ben de fikren o rakamları tekrarla. m: Milyarder hesabı lehimize ferah tutuyor. — Tahtadan hiç şehir evi olur mu? Derecesini| vakkattır, Bu maddeler, imdi, “gök tırmalı- Söz vapurlarımıza intikal etti. Mil ile, dedi, son transatlantiklerden biri- ancak çif-| — Tahta, kereste dayanmaz. Mü. «kattı pahalı gelir. Kurtarmaz. Siz müsrifsiniz ve — Müsrifi anladım, fakat niçin hot- — Ankaraya yakın bir köye gittim. DE Safi oplâtinden. » Üzerinde bir tek elmas yar. Tabakanm işlemesi bir harika, Ga- İz sade, Türediler bu: A lamnkak kanı, Zahener.) 18) mu anlıyamaz. YAŞ — On isterline... Yani elli dolara. — Demek ki bütün köyün ebniyesi 1500 isterlin. Tarlaları ne bdnbilirr i Dişini Milyarder orada çiflik larını sormuş. Hayvanları hakkında da fikri var, A, Sağa Ev eşyalarını teftiş etmiş. Tabaka. sından bir cigara çekti, Yaktı. Bir kaç saniye sustu ve tabakası ile oynadı. Sonra; — Demek ki, dedi, şu külüstür siga- ret mahfazasının bedeli ile böyle bir köy..... sustu, ileri gitmedi. s.w.. Üsküdardan sıklık ba hsedi- Yazan: & & Van Daya zeki ve durendiş bir adamin kâ- r idi. Halbuki Pfif'te bu vazi yetler yoktu. — Kumandan (oo mücevherler hakkında kardeşinin kendisine mücrimse buna dair tek kelime söylemedi. Kumandan bunu kar- Meselesi bana cinayetin sebebi hakkındaki ibtimalleride kazan- dırdı, Biraz sonra Stitin rapor- larını alırsak bu nokta daha faz- la tenevvüir etmiş olacak. — Size göre cinayet pek şekilde kararlaştırıldı, icra işleri öyle. Ka- el verilmiş, kuman- BU KADIN | KATİL DEĞİL // dan hiç! ille düşündü ve akibet dili çözül. ü: — On binlerce baraka... yangin yer nir ve iflâs edersiniz. Yüz odalı bir sa-/ rayda üç kişi oturuyor. Bu üç kişi o; sar.,. yalnız süpürmeğe koyulsalar Jomuneu odada yorulurlar. ..- Herkes belediyeleri tenkit ediyor haksız. is tanbul belediyesinin bundan fazla iş görmesi bir keramet olurdu. Mikyaslar gayet büyük! Boğaziçin- de imparatorluk devrinden kalma bü rak. saraylar ne kocaman! Tahtadan saray? Türkiyeyi gezmeden hiç haya: limden geçmezdi. Tahtadan yapacağı" niza acaba neden <âğıttan, kartondan yapmamışsınız? Daha muazzam olur- du. Bin bir gece padişahlarından TI nci Abdül Hamidin Yıldız köşkü denilen) sarayını hayalimde meye benzetirdim, bilir misiniz? Emevilerin Şamda, Ab basilerin Bağdatta, Fatrmilerin Kahi- rede, Endülüs emeyilerinin Kortubada- ki kasırları gibi hir geyes** Yıldızı ilk #iyaretimdeki inkisarı hayalimi düşü mür”.. irili, ufaklı bir hayli burakadan mürekkep kötü bir mahalle! Kim bilir Sultan Hamit ne zevksiz bir adamdı! Bizde muvakkat panayir binaları bile daa sağlam yapılır. Büyük yapmak için fena yapıyor. İsunuz. Büyük, lâkin çürük. Merma iradan gelirken, daha feneri görmeden ne kasvetli manzara... Beş asır geri... İstanbulu bu derece uyuşuk zannetmez dim: Istanbul cihetinde gayet uzun gezintiler yaptım, Bililtizam yolu kay” bettim. Yüzlerce metre, bir kaç mil yürüyorum: ne kalıbı, kıyafeti yerinde biri, ne de temiz bir dükkân! Mezarlar, yola hücum etmiş, Eski, kayuklu me- zar taşları yollara sarkmış» Onların arasında kuzu başı, eiğeri, pasa satan biri! İstanbulun bir kokusu var» Beyo! lu? O mahalleniz Ayrupayı öğrenmek istemiş. En meşhur otelinde odalar| banyosuz ve ekseriyetle susuz... 700 bin nüfuslu bir Ayrupa şehri, fakat modern bir tek oteli olsun yok. Ücün- cü sınıf otellere burada birinei diyor- lar, ve önların da bütün yatakları 200 ü bulmuyor. Bunun için hiç seyyah beklemeyiniz. Seyyah celbetmek için reklâm yapmaktan evvel otel, yol yap niz. Ahalinizi vücutça pek zayıf ve dü- | | ! ! l leri we barakalar.... Güzelce bir, iki cami, bakımsız bir kaç-cami ve gene iie barakalar. Bacasız bir yehir, Uye & bir şehir. Zamanı bol bir şehir, iy her halde uyanık değil. Mesafeler u. zum. 700.000 nüfusa ne büyü Yalnız Istanbul ciheti Via Mİ Ben Hindistana sekiz kere kâfi idi. ME halka|sefer ettim, Hindülar gayet geri. BU Biraz durdu ve düşündü: — Türkiyenin en büyük i ? nu keşfeder gibi oldum. bik geniş; nüfus ona göre az. Wild Mi büylik bir ülke rü in nüfusu ? e kadar ahali,,, nık bir şehir, Eğer Türkiyı de olduğu daha işin başlan, ve, Lon- De ee Ömer ere çarelerini araştırmaya ba; ee. tı Yalnız zaman vem halletmemişti. Bir em ve bunların hi yenmiyordu. diği fırsat zuhur ia Mis Senklerin yemek yiyeceklerini duydu. Bensonun nihayet saat yarımda evde bulunacağını bu anda kendisini. öldürürme müç rim olarak yüzbaşıdan şüph edileceğini kestirdi. İlimle şinin yazıhaneden ayrılırken mü- cevherleri beraberinde götürdü. günü görmüştü ne fırsat! Her iş bitmiş, yalnız katil anında bir başka yerde bulunduğunu ispat etmesi meselesi kalmıştı. Bunu —- yaptığınıda az evvel anla- Markam (düşünüyordu... Bir :|sokaklarda dükkin can çekişen bir mü- İlzudur. Sizin kusurunuz lâyıkı ile ye şük buldum. Geçenleri saydım. Tendü- rüst insanlar onda bir bile değil. Be- eme hiç ihtimam “Yek, Gülmüyorsunuz. Neşesizsiniz, Belli ki keyfiniz kağan) Dükkânlar birer mikyastır: Içerlek! €ssese gibi sürükleniyor. geriliğin sebeplerini kitaplarda afa$ tırdım çoklarına #ordum; ve şahsen tetkiklerde bulundum. Netice: Hindü yemek yemiyor. Bt yememek hintlinin; Aâzmini çürütmüş. İnsan hem (et), hem (ot) yemek için yaradılmıştır. Hintli lerin yalnız ot yemesi onları insanlık mertebesinden indiriyor? Hintliler ku- müddet sonra başını kaldırdı: — Kani oldum, dedi. Fakat Allahım ne müşkül vaziyet; bu- | nu ispat etmek lâzım. Elinizde çokluk delil de yok. Vans omuzlarını silkti: — Ne yapayım, dedi. o Sizin bâkimlerinizin kafaları kalın işte. Bir takım saçma sapan deliller istiyorlarsa bu beni alâkadar etmez. İ bulundurmaları lüzumu kendilerine bildirilmi İermererenima, 3.— VAKIT 29 Eyiği 1930 İlk mektep başmuallımleri Dün aralarında !oplanıp mesleki müzake- relerde bulundular, Istanbul şeh- ri ilk mektep başmualliml eri dün Fatibte on üçüncü ilk mek tepte (o maarif müdürü Haydar Beyin o riyase- tinde O toplan- mişlardır. İçti- mada Haydar B. yeni ders senesi münase- betile muallim- lere bazı tebli- gatta bulunmuş, başmuallimlerin bundan sonra Jik mektep başmuallimleri içfima halinde birer müşahede ve tetkik defteri iş, bir eylülden itibaren o | tatbik edilmeğe başlanan muallimlerin terfi ve tecziyesi kanunu t, hakkında muallimlere izahat vermiştir. İki yüzden fazla başmu- alimin iştirak ettiği içtima üç saatten fazla devam etmiştir. ba Pl Tashih Mektepler açılıyor Geçen bir haber münase- ne betile aym kaymakamı Hayri Hiç bir telebe açıkta kaimedi beyin resmini basmak istemiştik. Istanbuldaki bütün mekte Halbuki yanlış yapılan bir kı- bu çarşamba shbahından itibar lişe yüzünden Hayri Bey yerine derslere başlanacaktır. Şehrimiz- Beykoz kaymakamı Reşat Beyin deki mekteplere bu sene kay- resmi çıkmıştır. Tashih ve itizar dedilmek üzere her seneden çok fazla talebe müracaat etmiştir. ederiz. mA A N Alınan tedbir sayesinde hiç bir nız ne az! Size Asyadan çokça kanaat çocuk alta Lal kapal yerleştirilmiştir. intikal etmiş. Kanaatkir olmayınız, : 5 p sildir. j haris olunuz. Eğlence günah deği dir.) ie yekidöz va a4 ea EAA ANE ASİ yalnız bir İ Amerikalınm gayesi ise bir ömürde bir Şarklılar bu hakikati öğrenemediler. Hindistan, hayatı ihtisara uğratıyor. kaç hayat yaşamaktır. Siz Türkler hintli, çinli olmak istemiyorsunuz; Lu kin Amerikâilığı da biimiyorsunuz. Şehirleriniz, köyleriniz, çiflikleriniz yıkılıp yeni baştan yapılmağa muhtaç- tır, Millet de, tıpkı memleket gibi, yeni; * baştan tazelenmeğe ve yenileşmeğe muhtaç! İkinci nesilde Türkiye şehir, köy ve maddiyat itibarile büsbütün değişmez, ve, çocuklarını sizden başka insanlar olmazsa, «ss. Sevdi Amerikalı milyarder işte böy- le dırdırlandı. Lâkin, acaba, bu fikir- lerin yüzde kaçı doğru? Orasını bilmi- yorum. Bildiğim bu sözlerin bitaraf ol masıdır. Biz Amerikalıya © tesiri et mişiz. Celâl Nuri işim var. j Kumandanın rovelverini yüz- başıya uzattı; — Bu silâhı muayene edin ve Bensonu öldüren silâh olup olmadığını bana söyleyiniz, dedi. Tabancayı oslan (o Hagedor pencereye doğru ağır adımlarla yürüdü. Cebinden bir pertevsiz, bir takım ufak tefek aletler çi- kardı. Madeni bir görültü içinde Ben sizi onun mücrim olduğuna ikna ettim ya. Yetişir. Vadimi yerine getirdim, demektir. — Doğru, ben de aksini söy- lemiyorum. — Şu halde! — Siz hakkımza isabet edeni yaptınız Vans! Şimdi iş bizde. Biz çalışalım. Hat ile Hagedorn bizi adliyede bekliyorlar. Haydi gidiyoruz. Adliye dairesine ( gidinciye kadar Markam kendini toplamış, mutat soğuk kanlılığın tekrar ele almıştı. Hat ve Hagedornu tabii bir vaziyette kabul etti: — Hat, dedi. Artık bu sefer mücrimi tabil olarak yakaladık. Oturun, size anlatacağım. Daha «vel (yapacak iki küçük silâhı karıştırmıya başladı. Zem- beleği çıkardı. Tetiğin yayını kaldırdı. Bütün silâbı ve di ünü: lam, “baki a sade- ce namlunun içini aydınlatmak- mış, Silâhı aydınlığa tuttu, nam- lunun ağzını gözüne dayadı. Bir müddet böylece baktı. Arasıra silâbı çeviriyor, başını sallıyarak garip hareketler yapıyordu. Nihayet hiç bir lâkırdı söyle- meden parçaları kemali itina İ- le ağır ağır yerlerine (Okoydu. Koltuğuna dönüp olurdu. Bir kaç dakika gözlerini kıpıştıra kırpıştıra bize baktı, sonra: — Vallahi dedi, bu aradığınız silâh olabilir. Onun bütün evsa- fını haiz. Fakat kat'ibirşey söy- ilk mektep açılacaktır. Fatihte, Çarşambada yapılan bu mektebin açılma merss'mi perşembe günü yapılacak, melk- tepte cumartesi günü tedrisata,. “5 başlanacaktır. VAKA 4 650 İırasını çaldılar Nişantaşında oturan tramvay | şirketi mühendislerinden Celara- küsün tramvay içinde 650 Kirası çalınmıştır. 1 Şakanın sonu j Heğbeli Adada oluran arabacı Ali ile Yani şakalaşırlarken A | inin elindeki sustah çakı Yani- nin sol böğrüne girmiştir. Ehem- miyetli surette yaralanan Yani hastaneye yatırılmıştır. : iyemem, Bensonu öldüren kurşunu bi- liyorsunuz ki ben almıştım. Ge- çen gün tetkik ederken Özerin- de bazı sıyrıklar gördüm. Sonradan olma sıyrıklar. Bu © silâhın namlusunda da onlara müşabih çizgi ve kabarcıklar © var, Dediğim gibi şüpbeleniyorum. 3 Fakat kat'i bir şey söyliyemem. j Bunun için silâhı bir kerede #- telyemde muayene etmekliğim lâzım i — Manhaza kuvvetle ihtimal veriyorsunuz değil mi? — Zannediyorum. Fakat ak danmaklığım da muhtemeldir. — Ala silâh: götürüp (mua yene ediniz. Hagedorn yalniz neticeyi buna süratle bildirmek lâzım. Hagedorn gidince Hat: — Bu mutlak o silâhtır, de- di. Ben Hagedornu iyi tanırım, Ağrı öyle sıkı bir adamdır ki kat'i bir büküm vermese hiç bir zaman böyle lâkırdı söylemez. Kimindir tabanca! (Gitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: