20 Kasım 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

20 Kasım 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Mz rar Tee ERİR Mukabele bilmisil! Be girdiğim vakıt, herkes hayretin son perdesinde idi. Elinde gâzeteyi tutan arkadaş seslendi ; — Gel gel... bak neler olmuş! Sütünlara iğilen başlar, benim kafamda karıştı. e Dostumuzun parmağını koyduğu yeri hep be- raber okuduk. Benim bir şey söylememe vakıt kalmadan bir ses; — Sahihmiş yahu, nâ günlere kaldık! Diye haykırdı. Arkadaşların niçin şaştıklarını anlamıştım. Yirmi beş yaşında bir hanım, henüz mektep sıralarında yer alması lâzım gelen bir çocuğu kaçırmış. o Delikanlının babası polise müracaat ederek, iş kara- kollara dökülünce hanım : — Ayol, ne istiyorsunuz, o, benim canımdır. Şimdi alıp gö- türseniz bile, yarın yine gelecek. Bir birimizi seviyorsak bundan size ne?... Demiş. Salondakiler, işte bu vak'ayı, bu cevabı fevkalâde bu- lup şaşıyorlardı. İçlerinden en ateşlisi, benim kolumu sarsıp silkerek : — Nasıl?.. diye bağırdı, sen buna ne dersin ? Güldüm ! — Mukabele bilmisil | Dedim. Hepsinin yüzleri bana dönmüş, hepsinin boyunları birer sual işareti gibi benden tarafa iğil- mişli — Evet, mukabele bilmisil, diye devam ettim. Ne şaşıyor- .sunuz ? Her gün ayni gazeteler- de bir adamın, bir kızı, bir ka- dımı kaçırdığını okumuyor musu- nuz? Gözlük camlarını eritecek ka- dar ateşle bakan dost: — Amma bu kadın bul. Diyecek oldu. — Zaten kadın olmasaydı, e- serine mukabele bilmisil diyebi- lirmiydik ya? Cevabını verdim. Gülüştük. * Meselenin ciddi bir tahlile lâ- yık olduğunu zannetmiyorum. Çünkü hadise yeni bir bid'at değildir. Erkeklerin kız kaçır- dığı gibi, kadınlar da ötedenberi ayni cürmü işlemişlerdir. Yalnız isim bu değildi. Eskiden bu gibi vak'alar gazeteye geçmez. Ku- laktan kulağa: — Duydunuzmu, falan hanım, filan beyi zaptetmiş | Sözleri fısıldanıp geçilirdi . Zaptetmekle kaçırmak... Ay- vaz kasap hepsi bir hisaptan başka nedir? Hem sonra kadım- ların dağlarda yol kesip kervan vurdukları bir devirde bir oğ- lan kaçırma hadisesine ehem- miyet verilir ve hale şaşılır mı?.. Seyyah Adiye Vekili Bugün Ankaraya dönüyor Birkaç gün evvel Istanbula gelen Adliye vekili Yusuf Ke- mal B., bugünkü trenle Anka- raya dönecektir. Yusuf Kemal B. in adliyeye gelerek teftişatta bulunduğu, mü- fettişlik odasında meşgul oldu- ğu şeklinde çıkan haberlerin aslı yoktur. Yusuf Kemal B., hususi işleri için Istanbulda bulundu- ğundan, adliye dairesine hiç gel- , memiştir. den Dünkü kısmın hulâsası | (Muharrir bir seyahatinde bir posta memuruini mütevazı evine uğrayıp ora- da bir çay içiyor. Memurun Douwnla is- minde küçük ve güzel bir kızı vardır. Ondan hoşlanıyor. Ve ayrılırken onu ü- püyor. Senelerce sonra yine oraya uğradığ, zaman ihtiyar memura güzel kızını 80- ruyor. Memurun anlattığı hikâye feci- dir:) — (Downin) mı tanıyorsunuz değil mi,. Fakat onu kimse (tanımaz. Ah (Dounia) 1, ne kızdı o?.. Hanımlar bu- radan geçerlerken ona mendil, küpe gi bi hediyeler verirlerdi. Genç erkekler onu uzun uzun seyretmek için yemeği burada yerler fazla kalmak için behane icat ederlerdi. En sert bir erkek onun karşısında halim, selim bir kuzu gibi o- Tur ve bilnetice bana karşı çok iyi mu- amele ederdi... İnanır mısınız efendi!... Kuriyeler bile buradan geçerken hiç ol mazsa yârim saat burada kalırlar ve o nunla konuşurlardı. Evimi idare eden o idi. Her şeyi o hazırlar her şeyi 6 takip ederdi. Fakat ben bir ahmak gi- bi ona bakmaz, onunla konuşmaz, ona tapmazdım... Ah... Ben seni niçin sev- medim (Dounia) !.. Sana niçin müsa- maha etmedim. Seni niçin afetmedim yavrum !.. Lâkin hayır hayır!. Bu ha yatı yaşıyacağına keşki ölseydin de kabahatini kara toprak örtseydi!!..., İhtiyarın boğazında düğümlenen bir hıçkırık sesini kesti. Biraz durdu. Bir bardak punç daha içti. Sonra bütün taf silâtile hikâyesine devam etti: “Üç sene evel bir kış gecesiydi. Pos ta memuru yeni bir defterin çizgilerini çiziyor. Kızı da bölmenin arkasında di- kiş dikmekle meşgul oluyordu.. Çerkes kalpağı, uzun askeri kaputu, geniş ve kalın atlası ile bir yolcu odaya girdi. Yoluna devam etmek için hayvan iste- di., Beygirlerin hepsi koşumda olduğu re alışık olduğu için fırladı. Olurması- nı ve bir çay içmesini yolcudan rica et- ti. (Dounia) nm görünüşü derhal mu- tat tesirini yapmıştı. Yolcunun hiddeti, geçti. Beygirlerin avdetini beklemeğe razı oldu. Karnını aç olduğunu söyli- yerek yemeğin hazırlanmasını emretti... Kaputunu ve kalpağını çıkardığı za- man uzun boylu siyah bıyıkir yakışıklı bir süvari zabiti olduğu anlaşılmıştı. Posta memuru ile derhal ahbap oldu... Kızına hoş görünmek için çok nazik bir tavır takındı.. Yemeğin hazırlandığı an de beygirler de dönmüştü. Posta me- muru hayvanların yemi verilmeden yol- cunun (kibitka) sına koşulmasını emret ti. Fakat odaya döndüğü vakit gördü- ğü manzara ile irkildi. Genç adam ken dinden geçmiş bir halde kanapeye w- zanmıştı.. Yüzü sap sarı idi. Başında müthiş bir ağrı vardı. Yoluna devam et mesi imkânı kalmamıştı. Buna karşı yapılacak şey ne olabi- lirdi?.. Posta memuru altındaki yatağı has taya verdi. Ve eğer o gece iyi olmazsa ertesi gün hastanın (C..) ye gönderil- mesi kararlaştırıldı. Ertesi gün süvari z-bitinin vaziyeti daha ziyade fenalaştı. Hizmetçisi dok- toru çağırmak için şehire gitti.. (Douni- a) hastanm başı ucunda oturuyor. Bir taraftan sirkeye batırdığı mendili başı- na koyüyor. Diğer taraftan dikiş dik- mekte devam ediyordu. Posta memuru odada olduğu zaman hasta inliyordu. Ve pek nadir olarak ağzını açıyordu. Fakat iki fincan kahve içtikten. sonra canlandı, derin bir nefes aldı. Ve yeme gin hazırlanmasını emretti... (Downia) yanımdan hiç ayrılmıyor. du. Hasta mütemadiyen içmek için bir şey istiyor, o da kendi elile hazırindı. ğı limonatayı bardak bardak içiriyor- du,. Süvari zabiti dudaklarını hafifçe ıslattıktan sonra iade ederken memnu- niyet nişanesi olmak üzere hafifçe (Downia) nm elini sıkıyordu... Tam ye- cevabi #lınca haykırdı ve kKamçısmı şaklattı. Fakat (Dounia) böyle sahnele| N-kleden * Hasan Şükrü | doktora vizitesi için yirmi beş ruble| verdi ve onu yemeğe davet etti, İkisi de iyi bir iştiha ile yemek yedi- ler.. Bir şişe şarap içtiler ve yekdiğe-! rinden gayet merinun olarak ayrıldı. lar. Aradan bir gün daha geçti.. Süvari zabiti iyileşmişti. Şimdi hiç durmaksı- zın kâh posta memuru ile kâh Dounia ile lâtife ediyor, eğleniyordu. Posta me muru ona o kadâr ısınmış, mevcudiye tinet o kadar alışmış idi ki üçüncü gü nü sevgili misafirinden ayrılma vakti gelince fevkalâde müteessir ve mütees- sif oldu. O gün pazardı. (Dounia) kiliseye git mek için hazırlanıyordu. Süvari zabiti yaptığı masrafları fazlasile ödedikten sonra posta memur ve kızı ile vedalaş- ©, Ve (Downia) nın köyün nihayetinde bulunan kiliseye kadar kendisine refa- kat etmesini rica etti. (Dounia) tered- düt ediyordu. Babası atıldı: «- Neden korkuyorsun (Dounia)!.. (Excellence) kurt değildir ki seni kap- sın da yesin. Haydi kızım, haydi... Bin arabaya! ve kiliseye kadar onunla be- raber git! (Dounia) süvari zabitinin yanına 0- turdu.. Uşak sandığın üzerine çıktı. A» rabacı kamçısını şaklattı.. Atlar dört nala kalktılar... Zavallı posta memuru kızının süvari zabiti ile beraber gitmesine nasıl müsa jade ettiğini bir türlü anlıyamadı.. O zamanki hissiyatma, daha doğrusu ge vezeliğine bir türlü akıl erdiremedi. He nüz yarım saat geçmemişti. Kalbi burkuluyor. Merak ve üzüntü içinde kıvranıyordu... Nihayet ıstırabı o dere- ceye geldi ki artık evde beklemeğe ta- hammül edemedi. Bir deli gibi fırladı. Kiliseye gitti.. Cemnatin dağılmak üze- re olduğunu gördü.. (Dounia) yı ne av- lada ne de dehlizde görebildi. Kilise! nin içine atıldı. (Devamı yarın) “Günün Siyaseti | Yahudi yurdu meselesi i İsgiltere avam kamarasında evvelki gün Filistin meselesi ol- dukça asabiyetle mevzuu bahsol- du. Liberal fırkası reisi Mister Loyt Corç amele hükümetinin icraatını şiddetle tenkit etti ve cemiyeti akvam tarafından veri- len vekâletin hüsnüifa edilemi- yeceği taktirde mandanın cemi- yeti akvama iadesini talebe ka- dar vardı. Diğer taraftan mu- hafazakârlar kabinesinde müs- temlekât nazırlığını ifa etmiş olan M. «Emeri», “Balfur,, beya- natı mucibince senelerdenberi takip olunan siyasetin idamesini istedi. Beyaz kitap gerek muhafaza- kârlar ve gerek liberallar tara- fından şiddetli tenkide uğramış- İ tır, Heriki fırka amele fırkasının İngiliz şeref ve haysiyetini kırar bir surette (Ohareket o ettiği kanaatini izhar etmişlerdir. Bunlara mukabil M. “Makdo- palt, ın ve M. “Şils, in verdiği cevaplar büyük bir kat'iyet ifade etmiyor. İptidasında Arapların tarafını iltizam ederek Yahudi muhaceretine muhalefet etmek istemiş olan hükümet bu aldığı tedbirlerin Ogerek (yahudilerin gerek Arapların lehine olduğunu izah ederken büyük bir zaafı fade ( gösteriyor. « Yahudilerin mek zamanında doktor yetişti. Hasta-| yn dahi istifade etmesi ve böy- nm nabzını muayene etti. Onunla al- mancâ konuştu. Ve rusça olarak posta İmemuruna izah etti.. Hasta yalnız isti- lece yahudilerin Filistinde mef- kürelerine muvafık bir yurt teş- rahate muhtaçtı ve iki gün sonra yolu- kil etmeleri» müddeası herhalde na devam edebilecekti. Süvari zabiti) kolay ispat edilecek birşey de- i gördükleri menfaatlardan arapla- | İ : YAZAN : Ömer Rıza Vaziyet Bugün çok fecidir Lübabe, Leylânın uyumasmadn isti- fade ederek Medinede vukubulan hâdi- seleri anlamak istemiş, ihtiyar teyze de ona bütün bildiklerini anlatmıştı. Onlar sözlerini bitirirken İLeylâ w- yanmış, ihtiyar teyze ona halini sor- muş, Leylâ: — İyiceyim! demişti. Mibabe, Leylâyı yakmdan görmek İ- çin kalkmış, ihtiyar teyze onları tanış tırmıştı. Teylâ, yatağımda oturuyordu. Lüba- be ihtiyarla ve onunla konuşmağa baş. ladı: — Mehmedi Medinede ne halde bı- raktınız... — İyi idi, rahattı, memnundu, bize buraya geleceğini de vadetmişti. Belki yakında gelir. Lübabe tekrar srodu: — Hazreti Ayşe ile görüştünüz mü? — Görüştük. Kendisi Osmanın katil leri aleyhinde hazırlanmakla meşgul- dür, — Evet, onun (Mekke) ye döner dön mez halkı tehyiç eden bir nutuk irat ettiğini haber aldım. (Mekke) valisinin de ona İltihak ettiği söyleniyor. — Acaba kendisi bilfiil harekete ge- çecek mi? İhtiyar teyzenin sorduğu bu suale Lübabe cevap verdi: — Ben onun bilfiil harekete geçece- ğinden hiç şüphe etmiyorum. — Niçin? bu işi erkeklere bıraksa' daha iyi olmaz mı?.. — Fakat erkekler bu hadiseler vu- kubulurken evlerine çekilmişler, inziva- yı tercih etmişler! Onun için, Hazreti Ayşe harekete geçmek mecburiyetinde kalıyor, teyze! — Bana kalırsa onun bu hareketi bir takım dedi kodulara sebebiyet ve- recektir. — Ne &ibi?.. — Meselâ herkes onun Aliye hasım İ ğildir. M. “Şils,, in on bin aile- nin iskâmı için-iki buçuk milyon sterlin tahsis edileceği hakkında- ki vaadine gelince bu meblâğın mabal ve sebebi tahsisi de pek vazih o anlaşılmıyor. İngilterenin bu miktarı Filistine sarfetmesinin yalnız mandaterlik şerefini mu. hafaza için olmıyacağı aşikârdır. Bu paranın Filistine ikraz edile- ceği sadadında bir söz sarfedil- mediğine göre “mandater,, hü- kümetin Filistini müstamireleri adadına ithal ettiği hissi hasıl oluyor. Avam kamarasında geçen mü- zakeralın en calibi dikkat nok- tası Cinevre komisyonu tarafın- vukuuna rağmen âraya müracaat edilmemiş olmasıdır. Eğer mesele âraya vazedilmiş olsaydı, muhafazakârlar ve libe- ralların aynı zamanda muhalefeti kabineyi akalliyette bırakacaktı. Fakat buna müracaat edilmedi. Meselenin “görünüşünü kurtar- mak,, için beyaz kitap aleyhine bir takım tenkitler savurmakla iktifa edildi Eğer iş ana vatana ve hatta Dominyonlara ait olsa idi, bir adamın burnunun kana ması bütün muhalefetin şiddetle hücum ederek itimatsızlık beyan etmesile neticelenirdi. Halbuki Filistinde binlerce insanın kanı- nm akması İngiliz uruku hamiye- tini galyana getiremez. Olsa olsa cihana karşı gösteriş tenkitleri savrulur. “Makdonalt,, ın son is- tizabtan kolaylıkla sıyrılabilmesi için bu kadarı kâfi geldi. Ağzı na birer parmak bal çalınan “manda,, altındaki halk istediği t di es? i kadar şikâyet ededursun, kime nel|bu eşkiya güruhura m o M. Gavur i İK Kizil e 4 rk —64- ! olduğuna mebni bu hrekete başladi? nı söylemez mi?.. — Fakat Ali onun aleyhindeki sumet nedir? Ben böyle bir şey bili yorum. — Nasıl bilmezsiniz?.. Hazreti # öteden beri Aliye dargın değil midi” — Bu senin dediğin çok eski bir # dir. Üzerine otuz sene geçmiş eher yetsiz bir söz yüzünden devamlı bif sumete imkân var mıdır?.. — Bilmem, fakat, benim kula? öyle sözler geldi. Güya, münafık Hazreti Ayge aleyhinde bühtanda lundukları zaman Ali de Hazreti aleyhinde söz söylemiş, Hz. Peyga” re (kâdım kalmadı değil a) demi$ söz Hz. Ayşenin izzeti nefsini etmiş. O da o zamandanberi ona miş... — Bunları biliyorum. Teyze! fi bu hadise devamlı bir dargınlık t€* edebilir mi? Ali, o zaman nasıisi zindan öyle bir söz kaçırmış, insaf li bu. Fakat ondan sonra (Ali), H* şeye hürmette kusur etti mi? Y. onun herhangi hakkına riayetsii bulundu mu? — Asla! — O halde outz sene evvel gelişi zel söylenen bir sözden dolayı bi dar büyük mesele çıkarılır mı? — O halde Ayşenin bu hal ne? — Medinede vuku bulan hadise” /| ehemiyeti çok büyktür. Bir kere Dİ rü katiller, caniler, Medineye m olmuşlar. Herkesi eebrederek, korkutarak devletin mukadderatil€ 4 namağa başlamışlardır. Her halde / lardan kurtulmak lâzımdır. bu # cak bir hareketle olabilir. Onun ben de Ayşenin hareketini tasvip 4 rum. bahusus onun hareketi bir hareketi olacaktır. yi İhtiyar, mlah hareketinin ne olduğunu anlamamıştı. Sordu, anlattı: # — Vaziyet bugün çok fecidir. viler, her yere dağılmışlardır. 4 kiler, muhakak ki Osmanm kam na hareket edecekler, Buradakil&” / ayni fikirdedirler. Bunların birçef damları Küfe ve Basraya gitmi Onları da Osmanın kanı namın$ kete teşvik edeceklerdir. Diğer "if tan Yemene de haberle gönd vi bulunuyor. Demek ki, işler, çok ” pi bir safhaya girmiştir. Millet iki”, lünüyor. Devlet parça parça * Bunların hepsi Osmanın katlinde* layı ileri gelmiştir. Hazreti Ayşe ise devlet ve milet lamak için esaslı tedbiri bul O da, Osmanın katillerini cezs” rak iftiraka yer bırakmamak hareketinin manası budur. hen Leylâ, hümmanm tesirile tap olduğu halde bu muhavereriye bir dikkatle takip ediyordu. sözler onu derinden alâkadar “0” idi. Madem ki Hazreti Ayşe MEY tesis ediyordu. Onun sevdiği Mjet ne olacaktı? Sonra kendisine ©” hürmeti hissettiği (Ali) nin Vİ ye karşı vaziyeti ne olabilirdi!” Leylâ, düşüne düşüne hall ği bu meseleleri, her şeye derin kıf olduğu anlaşılan Lübabey* istedi. Belki Lübabe, onu tat” di. Leylâ sordu: 5 — Sizden bir şey soracağı” — Sor, kızım! — Bu islah hareketinin gayr ye karşı vaziyeti ne olacak” 5 ( — Pek aşikâr, kızım, 2 den katilleri teslim ia — Fakat bunların kim of değil! — Nasıl belli değil, Medi yi lat olan eşkiyanm başları yok pi — Var efendim. Gafiki damdan bahsediyorlardı- yerin , — Bu adam Osman: kim” ul düğünü bilmez mi? Bu MAM ğe me edilmelidir. Sonra her ele vi mi7 A damların Gafikiden vardır. Onlar yakalandi

Bu sayıdan diğer sayfalar: